· · · hem san'at ve mahiyetçe en harika bir zîruhu,
· · · hem en küçük bir mahlûku bir kâinat hükmüne getiren mucizekâr bir hakikati,
· · · hem güya kâinatın küçük bir zîhayatta yerleşmesine vesile oluyor gibi, koca kâinatın bir nevi fihristesini o zîhayatta göstermekle beraber, o zîhayatı ekser mevcudatla münasebettar ve küçük bir kâinat hükmüne getiren en harika bir mucize-i kudrettir.
· · · Hem en büyük bir küll kadar, hayat ile küçük bir cüz'ü büyülten ve bir ferdi dahi küllî gibi bir âlem hükmüne getiren ve rububiyet cihetinde kâinatı tecezzî ve iştiraki ve inkısamı kabul etmez bir küll, bir küllî hükmünde gösteren fevkalâde harika bir san'at-ı İlâhiyedir.
· · · Hem kâinatın mahiyetleri içinde Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun vücub-u vücuduna ve vahdetine ve ehadiyetine şehadet eden burhanların en parlağı, en kat'îsi ve en mükemmeli,
· · · hem masnuat-ı İlâhiye içinde en hafîsi ve en zâhiri, en kıymettarı ve en ucuzu, en nezihi ve en parlak ve en mânidar bir nakş-ı san'at-ı Rabbâniyedir.
· · · Hem sair mevcudatı kendine hâdim ettiren, nâzenin, nazdar, nazik bir cilve-i rahmet-i Rahmâniyedir.
· · · Hem şuûnât-ı İlâhiyenin gayet câmi bir aynasıdır.
· · · Hem Rahmân, Rezzak, Rahîm, Kerîm, Hakîm gibi çok Esmâ-i Hüsnânın cilvelerini câmi ve rızık, hikmet, inâyet, rahmet gibi çok hakikatleri kendine tâbi eden ve görmek ve işitmek ve hissetmek gibi umum duyguların menşei, madeni bir acube-i hilkat-i Rabbâniyedir.
· · · Hem hayat, bu kâinatın tezgâh-ı âzamında öyle bir istihale makinesidir ki, mütemadiyen, her tarafta tasfiye yapıyor, temizlendiriyor, terakki veriyor, nurlandırıyor. Ve zerrat kafilelerine güya hayatın yuvası olan her ceset, o zerrelere vazife görmek, nurlanmak, talimat yapmak için bir misafirhane, bir mektep, bir kışladır. Adeta Zât-ı Hayy ve Muhyî, bu makine-i hayat vasıtasıyla, bu karanlıklı ve fâni ve süflî olan âlem-i dünyayı lâtifleştiriyor, ışıklandırıyor, bir nevi beka veriyor, bâki bir âleme gitmeye hazırlattırıyor.
· · · Hem hayatın iki yüzü, yani mülk, melekût vecihleri parlaktır, kirsizdir, noksansızdır, ulvîdir. Onun için, perdesiz, vasıtasız, doğrudan doğruya dest-i kudret-i Rabbâniyeden çıktığını âşikâre göstermek için, sair eşya gibi zâhirî esbabı, hayattaki tasarrufât-ı kudrete perde edilmemiş bir müstesna mahlûktur.
· · · Hem hayatın hakikati, altı erkân-ı imaniyeye bakıp mânen ve remzen ispat eder. Yani,
· · · hem Vâcibü'l-Vücudun vücub-u vücudunu ve hayat-ı sermediyesini,
· · · hem dâr-ı âhireti ve hayat-ı bâkiyesini,
· · · hem vücud-u melâike,
· · · hem sair erkân-ı imaniyeye pek kuvvetli bakıp iktiza eden bir hakikat-i nuraniyedir.
· · · Hem hayat, bütün kâinattan süzülmüş en sâfi bir hülâsası olduğu gibi, kâinattaki en mühim bir maksad-ı İlâhî ve hilkat-i âlemin en mühim neticesi olan şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbeti netice veren bir sırr-ı âzamdır.
Okumus olmak ya da profesor olmak aydin olmak degildir, universite yuzu gormeyen cok aydin vardir, en onemli ozelligi elestiri ve analiz gucune sahip olmasi, aydin demek cagini asmis ve halka ornek-oncu olabilmeyi basarmis biri demek kanimca, aydin halktan kopuk degildir halktan kopuk da aydin, aydin demek hem fikir iscisi hem de fikrin patronu olmak demektir...
Su an dunyada en revacta siyasi akim, ekonomide serbest piyasa ekonomisini savunurken siyasette ekonomiye pek karismayan kucuk devletten yana, haklar konusunda siyasi ve sivil haklara onem verirken, ekonomik ve sosyal haklar konusunda eksik kalmistir, liberalizmin en buyuk sorunlarindan biri esitlik ve kaynaklarin adil dagilimi/sosyal refah konularinda yetersiz olmasi, liberalizm ile kapitalizm genelde ortusmekte ise de korporatist ve devlet agirlikli kapitalist sistemler de vardir, Iskandinav ulkeleri ile Japonya gibi
Bugun geri kalmis, gelismekte olan bir cok ulkenin sorunlarinin en basta gelenlerinden biri, yalniz tum sorunlari da buna indirgememek gerek zira bazi ulkeler bagimsizliklarini kazandiktan sonra basarili olurken digerleri pek gelisme kaydedemediler, Dogu Asya ulkeleri ile Latin Amerika ulkeleri arasindaki fark buna ornek olarak gosterilebilir...
Genel kani degisimin her zaman iyi oldugu yonunde, aslinda onemli olan degismenin icerigi, her degisme gelisme demek degildir, tabii her mevcut da iyi demek anlamina gelmedigi gibi...
Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana
Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana
(Sevgili!) İçimdeki dertler ile, yaş dolu gözlerim senin için ağlayacak olsa, (gönlümdeki) gizli sırlarım (gözyaşlarıma) gâlip gelir ve (sırlar) sana aşikâr olurdu.
Mesned-i hüsn üzre sen ben hâk-i rehde pâymâl
Mûr hâlin nice arz ede Süleyman'ım sana
Sen güzellik tahtında (oturuyorsun) : bense yolunun toprağında pâymâl (ayaklar altında) kalmışım. Hâl bu iken a Süleyman'ım, sana bir karınca (denli âciz olan) durumumu nasıl arz edeyim? ' Divân edebiyatında Süleyman ihtişâmı; karınca da acziyet ve zayıflığı temsil ettiği için şair de kendini karınca; sevgilisini Süleyman olarak nitelendirmiştir.'
Şem'i gör kim meclisinde ağlayıp başdan çıkar
Hoş yanar yıkılır ey şem'-i şebistânım sana
Muma da bak! Senin (bulunduğun) meclisinde ağlayıp baştan çıkmakta. Ey odamı aydınlatan! O mum senin için ne de hoş yanıp yıkılıyor. 'Mum yanarken, baştaki fitilin kenarlarından ağlıyormuş gibi akar. Şair buna gıpta ediyor ve onu sevgilinin aşkı ile baştan çıkmış veya o uğurda başını vermiş olarak gösteriyor.'
Subh gibi sâdık olduğum gam-ı aşkında ben
Gün gibi rûşen durur ey mâh-ı tâbânım sana
Ey ay gibi parlayan sevgilim! Benin sana karşı, aşkının yolunda sabah kadar sâdık olduğum, (doğrusu) gün gibi âşikârdır.
Dün rakîbin cevrini men' eyledin ben hastadan
Eyledi te'sir gûyâ âh u efgânım sana
Dün rakiplerimin, aşkının hastası olan bana yaptıkları eziyetleri meneyledin. Galiba âh ve feryatlarım sana tesir etmiş!
Zahm-ı hicrân şerhi çün mümkün değildir dostum
Sîne-çâkinden haber versin girîbânım sana
Dostum! Anlaşılan o ki (bağrımdaki) ayrılık yarasının şerh etmek mümkün görünmüyor. (Bari) açık duran şu yakam, (aşkından dolayı) göğsümdeki (şerha şerha olmuş) yarıkları sana göstersin (de insafa gel!)
Eyleme gönlün gözün cevr ile Avnî'nin harâb
Dürr ü gevherler verir bu bahr ile kânım sana
(Sevgilim!) Eziyetlerinle Avnî'nin gözlerini ve gönlünü harap etme! Zira bu deniz (gibi coşkun gözlerim) , sana inciler; bu maden ocağı (gibi gönlüm) de mücevherler sunar.
Turk futbolunda Istanbul takimlarina kafa tutmayi basarip alti defa sampiyon olan tek takim, ozellikle yetmisli yillarin sonu ve seksenli yillarin basinda Turk futbolunda firtina gibi esti, simdilerde genc futbolculardan kurulu, goze hos gelen bir futbol oynuyorlar, umariz sampiyonlar liginde Turkiye'yi en iyi sekilde temsil ederler...
Hem iyi hem de kotu unsurlari barindiran bir surec, butunuyle iyi veya butunuyle kotu demek cok zor, yeni bir sey degil aslinda, cografi kesifler ile basladi, Endustri Devrimi, Fransiz Devrimi ve somurgecilik ile yayildi, Ikinci Dunya Savasi'ndan sonra ve ozellikler son otuz yilda buyuk ivme kazandi, kuresellesme karsisinda guclu ulkeler ile zayif ulkelerin esit sansa sahip olmadiklari bir gercek ama kuresellesme gelismekte olan ulkeler icin de firsatlar sunmakta, mesela, kuresellesme olmasaydi benim bu yazdiklarimi siz okuyamazdiniz, sizinkileri de ben, diger bir deyisle kuresellesme olmasaydi antoloji.com olmazdi...
Kuresel koyun sakinlerinden, daha bariscil, adil ve hosgorulu bir dunyanin ozlemcisi... Aşk kitabını evirdim,çevirdim, Bir adam konuştu kitabın içinden; Yüreği yana yana bir adam:
hayat
07.07.2004 - 01:32Hayat,
· · · şu kâinatın en ehemmiyetli gayesi,
· · · hem en büyük neticesi,
· · · hem en parlak nuru,
· · · hem en lâtif mayası,
· · · hem gayet süzülmüş bir hülâsası,
· · · hem en mükemmel meyvesi,
· · · hem en yüksek kemâli,
· · · hem en güzel cemâli,
· · · hem en güzel ziyneti,
· · · hem sırr-ı vahdeti,
· · · hem rabıta-i ittihadı,
· · · hem kemâlâtının menşei,
· · · hem san'at ve mahiyetçe en harika bir zîruhu,
· · · hem en küçük bir mahlûku bir kâinat hükmüne getiren mucizekâr bir hakikati,
· · · hem güya kâinatın küçük bir zîhayatta yerleşmesine vesile oluyor gibi, koca kâinatın bir nevi fihristesini o zîhayatta göstermekle beraber, o zîhayatı ekser mevcudatla münasebettar ve küçük bir kâinat hükmüne getiren en harika bir mucize-i kudrettir.
· · · Hem en büyük bir küll kadar, hayat ile küçük bir cüz'ü büyülten ve bir ferdi dahi küllî gibi bir âlem hükmüne getiren ve rububiyet cihetinde kâinatı tecezzî ve iştiraki ve inkısamı kabul etmez bir küll, bir küllî hükmünde gösteren fevkalâde harika bir san'at-ı İlâhiyedir.
· · · Hem kâinatın mahiyetleri içinde Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun vücub-u vücuduna ve vahdetine ve ehadiyetine şehadet eden burhanların en parlağı, en kat'îsi ve en mükemmeli,
· · · hem masnuat-ı İlâhiye içinde en hafîsi ve en zâhiri, en kıymettarı ve en ucuzu, en nezihi ve en parlak ve en mânidar bir nakş-ı san'at-ı Rabbâniyedir.
· · · Hem sair mevcudatı kendine hâdim ettiren, nâzenin, nazdar, nazik bir cilve-i rahmet-i Rahmâniyedir.
· · · Hem şuûnât-ı İlâhiyenin gayet câmi bir aynasıdır.
· · · Hem Rahmân, Rezzak, Rahîm, Kerîm, Hakîm gibi çok Esmâ-i Hüsnânın cilvelerini câmi ve rızık, hikmet, inâyet, rahmet gibi çok hakikatleri kendine tâbi eden ve görmek ve işitmek ve hissetmek gibi umum duyguların menşei, madeni bir acube-i hilkat-i Rabbâniyedir.
· · · Hem hayat, bu kâinatın tezgâh-ı âzamında öyle bir istihale makinesidir ki, mütemadiyen, her tarafta tasfiye yapıyor, temizlendiriyor, terakki veriyor, nurlandırıyor. Ve zerrat kafilelerine güya hayatın yuvası olan her ceset, o zerrelere vazife görmek, nurlanmak, talimat yapmak için bir misafirhane, bir mektep, bir kışladır. Adeta Zât-ı Hayy ve Muhyî, bu makine-i hayat vasıtasıyla, bu karanlıklı ve fâni ve süflî olan âlem-i dünyayı lâtifleştiriyor, ışıklandırıyor, bir nevi beka veriyor, bâki bir âleme gitmeye hazırlattırıyor.
· · · Hem hayatın iki yüzü, yani mülk, melekût vecihleri parlaktır, kirsizdir, noksansızdır, ulvîdir. Onun için, perdesiz, vasıtasız, doğrudan doğruya dest-i kudret-i Rabbâniyeden çıktığını âşikâre göstermek için, sair eşya gibi zâhirî esbabı, hayattaki tasarrufât-ı kudrete perde edilmemiş bir müstesna mahlûktur.
· · · Hem hayatın hakikati, altı erkân-ı imaniyeye bakıp mânen ve remzen ispat eder. Yani,
· · · hem Vâcibü'l-Vücudun vücub-u vücudunu ve hayat-ı sermediyesini,
· · · hem dâr-ı âhireti ve hayat-ı bâkiyesini,
· · · hem vücud-u melâike,
· · · hem sair erkân-ı imaniyeye pek kuvvetli bakıp iktiza eden bir hakikat-i nuraniyedir.
· · · Hem hayat, bütün kâinattan süzülmüş en sâfi bir hülâsası olduğu gibi, kâinattaki en mühim bir maksad-ı İlâhî ve hilkat-i âlemin en mühim neticesi olan şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbeti netice veren bir sırr-ı âzamdır.
(Bediuzzaman)
bilim adamları
04.07.2004 - 18:45Iyileri cennet kotuleri cehennem gibidir...
ahmet yesevi
04.07.2004 - 18:43Orta Asya Turk alim ve dervislerinden, biraktigi izler hala hayat bulmakta...
aydın
04.07.2004 - 18:33Okumus olmak ya da profesor olmak aydin olmak degildir, universite yuzu gormeyen cok aydin vardir, en onemli ozelligi elestiri ve analiz gucune sahip olmasi, aydin demek cagini asmis ve halka ornek-oncu olabilmeyi basarmis biri demek kanimca, aydin halktan kopuk degildir halktan kopuk da aydin, aydin demek hem fikir iscisi hem de fikrin patronu olmak demektir...
almanlar
04.07.2004 - 18:24Bismarck, Hitler, Weber, Hegel, Marx, Daum....
okul
04.07.2004 - 18:19okul bir hayattir hayatta bir okul...
şiir
04.07.2004 - 05:18Duygu yogunlugu, gonul erimesi, kalp incelisi...
liberalizm
04.07.2004 - 05:05Su an dunyada en revacta siyasi akim, ekonomide serbest piyasa ekonomisini savunurken siyasette ekonomiye pek karismayan kucuk devletten yana, haklar konusunda siyasi ve sivil haklara onem verirken, ekonomik ve sosyal haklar konusunda eksik kalmistir, liberalizmin en buyuk sorunlarindan biri esitlik ve kaynaklarin adil dagilimi/sosyal refah konularinda yetersiz olmasi, liberalizm ile kapitalizm genelde ortusmekte ise de korporatist ve devlet agirlikli kapitalist sistemler de vardir, Iskandinav ulkeleri ile Japonya gibi
emperyalizm
04.07.2004 - 04:59Bugun geri kalmis, gelismekte olan bir cok ulkenin sorunlarinin en basta gelenlerinden biri, yalniz tum sorunlari da buna indirgememek gerek zira bazi ulkeler bagimsizliklarini kazandiktan sonra basarili olurken digerleri pek gelisme kaydedemediler, Dogu Asya ulkeleri ile Latin Amerika ulkeleri arasindaki fark buna ornek olarak gosterilebilir...
Çizgi Film
04.07.2004 - 04:54Tom ve Jerry, Varyemez Amca, Sirinler...
yalan
04.07.2004 - 04:50Dunyadaki en kotu seylerden biri, insanin vicdaniyla zitlasmasinin isareti, dogruluk ve durustlugun dusmani...
eğitim
04.07.2004 - 04:47Ulkelerin kalkinmasi icin en onemli unsurlardan biri...
çocuk
04.07.2004 - 04:40Masumiyet...kisinin hayat yolculugunun ilk yillari...
para
04.07.2004 - 04:38Azi ve ve fazlasi zarar orta sekerlisi iyi bir sey, para bir arac olarak gorulmeli amac degil...
değişim
04.07.2004 - 04:37Genel kani degisimin her zaman iyi oldugu yonunde, aslinda onemli olan degismenin icerigi, her degisme gelisme demek degildir, tabii her mevcut da iyi demek anlamina gelmedigi gibi...
aşk
04.07.2004 - 04:29Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana
Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana
(Sevgili!) İçimdeki dertler ile, yaş dolu gözlerim senin için ağlayacak olsa, (gönlümdeki) gizli sırlarım (gözyaşlarıma) gâlip gelir ve (sırlar) sana aşikâr olurdu.
Mesned-i hüsn üzre sen ben hâk-i rehde pâymâl
Mûr hâlin nice arz ede Süleyman'ım sana
Sen güzellik tahtında (oturuyorsun) : bense yolunun toprağında pâymâl (ayaklar altında) kalmışım. Hâl bu iken a Süleyman'ım, sana bir karınca (denli âciz olan) durumumu nasıl arz edeyim? ' Divân edebiyatında Süleyman ihtişâmı; karınca da acziyet ve zayıflığı temsil ettiği için şair de kendini karınca; sevgilisini Süleyman olarak nitelendirmiştir.'
Şem'i gör kim meclisinde ağlayıp başdan çıkar
Hoş yanar yıkılır ey şem'-i şebistânım sana
Muma da bak! Senin (bulunduğun) meclisinde ağlayıp baştan çıkmakta. Ey odamı aydınlatan! O mum senin için ne de hoş yanıp yıkılıyor. 'Mum yanarken, baştaki fitilin kenarlarından ağlıyormuş gibi akar. Şair buna gıpta ediyor ve onu sevgilinin aşkı ile baştan çıkmış veya o uğurda başını vermiş olarak gösteriyor.'
Subh gibi sâdık olduğum gam-ı aşkında ben
Gün gibi rûşen durur ey mâh-ı tâbânım sana
Ey ay gibi parlayan sevgilim! Benin sana karşı, aşkının yolunda sabah kadar sâdık olduğum, (doğrusu) gün gibi âşikârdır.
Dün rakîbin cevrini men' eyledin ben hastadan
Eyledi te'sir gûyâ âh u efgânım sana
Dün rakiplerimin, aşkının hastası olan bana yaptıkları eziyetleri meneyledin. Galiba âh ve feryatlarım sana tesir etmiş!
Zahm-ı hicrân şerhi çün mümkün değildir dostum
Sîne-çâkinden haber versin girîbânım sana
Dostum! Anlaşılan o ki (bağrımdaki) ayrılık yarasının şerh etmek mümkün görünmüyor. (Bari) açık duran şu yakam, (aşkından dolayı) göğsümdeki (şerha şerha olmuş) yarıkları sana göstersin (de insafa gel!)
Eyleme gönlün gözün cevr ile Avnî'nin harâb
Dürr ü gevherler verir bu bahr ile kânım sana
(Sevgilim!) Eziyetlerinle Avnî'nin gözlerini ve gönlünü harap etme! Zira bu deniz (gibi coşkun gözlerim) , sana inciler; bu maden ocağı (gibi gönlüm) de mücevherler sunar.
Avnî (Fatih Sultan Mehmet)
trabzonspor
03.07.2004 - 20:29Turk futbolunda Istanbul takimlarina kafa tutmayi basarip alti defa sampiyon olan tek takim, ozellikle yetmisli yillarin sonu ve seksenli yillarin basinda Turk futbolunda firtina gibi esti, simdilerde genc futbolculardan kurulu, goze hos gelen bir futbol oynuyorlar, umariz sampiyonlar liginde Turkiye'yi en iyi sekilde temsil ederler...
küreselleşme
03.07.2004 - 20:25Hem iyi hem de kotu unsurlari barindiran bir surec, butunuyle iyi veya butunuyle kotu demek cok zor, yeni bir sey degil aslinda, cografi kesifler ile basladi, Endustri Devrimi, Fransiz Devrimi ve somurgecilik ile yayildi, Ikinci Dunya Savasi'ndan sonra ve ozellikler son otuz yilda buyuk ivme kazandi, kuresellesme karsisinda guclu ulkeler ile zayif ulkelerin esit sansa sahip olmadiklari bir gercek ama kuresellesme gelismekte olan ulkeler icin de firsatlar sunmakta, mesela, kuresellesme olmasaydi benim bu yazdiklarimi siz okuyamazdiniz, sizinkileri de ben, diger bir deyisle kuresellesme olmasaydi antoloji.com olmazdi...
t.b.m.m
03.07.2004 - 07:08Turk demokrasisinin kalbi...
edward said
03.07.2004 - 07:05Oryentalizmin yilmaz elestirmeni....
barış manço
03.07.2004 - 07:03En sevdigim sanatcilardan biri, Allah rahmet eylesin...
bernard lewis
03.07.2004 - 06:59Bati'daki Dogu/Islam dunyasini tekillestiren sarkiyatci/oryentalist akimdan biri, Princeton Universitesi tarih profesoru, Huntington'un 'medeniyetler catismasi' tezinin ortaklarindan, 10-15 tane dil bildigi soylenmekte...
bediüzzaman said nursi
03.07.2004 - 06:56Son Osmanli-Turk tarihinin onde gelen din ve felsefe alimlerden biri, mufessir, eserlerinde ana tema imandir...
baba
03.07.2004 - 06:52en az anne kadar degerli bir varlik...
Toplam 36 mesaj bulundu