petrolün papucunu çoktan dama atan, 3. dünya savaşının tek sebebi.. acı olan da suyun tüm bu olup bitenlerden haberinin olmaması.. ne bilsin ki koca koca adamlar küçücük bebeleri sözde başka şeyleri sebep gösterip, su yüzünden katletsin.. ne bilsin ki, saflığı arılığı temsil eden suyu pisliğe, kana bulasın..
Temcit, Recep, şaban ve ramazan ayları süresince, sabah ezanından sonra minarelerden okunan ve Allah'ın ululuğunu belirten duadır.
Temcit pilavı ise; İftardan kalan ve sahurda ısıtılan pilâvdır.
nadide, benzersiz, başka yerde muadili olmayan harf.. dolayısıyla özel.. yumuşacık, şevkatli.. anne gibi.. hem tombulca.. evet tam da anne gibi..
-
okuma yazmayı yeni öğrenen yeğenimin, 'saat' kelimesinde s'ye nokta koyarak 'şaat' diye okuduğunu, 'gökhan' yazıp, g'yi 'ğ' yaptıktan sonra 'yumuşak gökhan' diye okuduğunu hatırladım şimdi :)) ilahi çocuk!
arapçada 3 farklı anlamıyla karşımıza çıkıyor,
-yörünge, (ör; feleğim şaştı)
-gökyüzü,sema,
-talih baht..
ayrıca dilimizde 'askerî mızıkada zilli bir müzik aracı' olarak da kullanılır..
apsis.. bilinmeyen.. kod ad..
bir de bunun saz arkadaşları vardır, sırasıyla y ve z.. üçü bir araya geldiğinde evlere şenlik, bilinmeyenli denklemler.. şahsen ben severim kendini, tüm bilinmeyen haline rağmen.. karizmatik ve gizemlidir.. adını koyamadğınız herşeyi 'X' diye çağırabilirsiniz.. bazen bir kişiyi, bazen bir duyguyu, bazen bir davranışı.. aslında bir anlamda joker gibidir de.. işin içinden çıkamadınız mı, 'X' deyip, sıyrılıverirsiniz.. çoktur sağımızda solumuzda, dedim ya kimi zaman kişi olarak kimi zamanda soyut bir kavram şeklinde karşımıza dikiliverir..
iyiki varsın ailemizin 'X'i, iyiki varsın.. yoksa alfaya, betaya, omegaya talim edecektik..
küçüklüğümde babama söylediklerim:
'canım babam, şeker babam, asil babam, iyiki benim babam olmuşsun, eğer komşunun babası olaydın var ya, evde kendi babamı bırakıp size gelip seni severdim..'
babamın yanıtı:
'sus eşşek çocuk, hiç öyle şey olur mu, herkes kendi babasını sever'
annemin söyledikleri:
'haybeye doğurmuşum hepinizi, haybeye çekmişim sıkıntılarınızı, yok canım bunların hepsi babacı'
babam lutfen çok yaşa, her yaşımda lazımsın bana..
'Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında '
bu dizi ilk olarak tgrt de başlamış, sonrasında atv de devam etmişti.. tgrt nin elinde topu topu 8 bölüm olmasına rağmen, bilmem kaç sezondur adamlar döne döne bu 8 bölümü veriyorlar.. ve hala yurdum insanı reyting rekorları kırdırıyor.. ne demeli ki sevgili yurdum insanı sana.. hele o taş fırın erkeği tiplemesi bu kadar tuttu ya, diyecek sözüm yok.. ilk kez birinden sırf rolunden dolayı nefret ettim.. gerçi adamın orjinali de oradaki tip gibi ya.. nursuz herif... ceyar bile daha şirindi şerefsizim.. neyse, bakalım pınar hanım konusunda ahlak abidesi kesilen, kadını zoraki evimizin 'bacısı' yapıp, özel hayatına burnunu sokan yurdum insanı, taş fırıncı muhtereme ne edecek?
'iki asker arkadaşı 20 yıl sonra yolda karşılaşır.. birbirlerine hayatlarını, işlerini, ailelerini anlatmaya başlarlar.. biri başlar: benim de 19 yaşında kızım var seninki gibi, sorma amcası önceleri umutsuzduk bir baltaya sap olamayacak diye.. liseyi zar zor bitirdi, sonra bir şirkete sekreter olarak girdi, ama akıllı kızım tez zamanda yükseldi.. patronu onu yanından ayırmaz oldu, genel müdür maaşı kadar maaş bağladı, hatta gece mesaileri yüzünden daha rahat çalışsın diye şirket yakınında daire aldı, şimdi çantası gibi heryere taşıyor kızımı.. nasıl gururlansak azdır.. ya senin kız ne oldu, okudu mu?
öteki sözü alır, 'ah sorma birader, bizimkinin gurur duyulacak bi yanı yok, okumadı, iş de bulamadı.. fahişe oldu geziyor..'
-
şimdiii sevgili yurdum insanı, gelelim bu fıkranın asıl fahişelerine.. cinsiyet gözetmeksizin bulup çıkarın bakalım, kaç tane bulacaksınız.. hepinize ev ödevi..
'Ben kuslardan da küçüktüm bir gece vaktiydi
Ask tuttu elimden beni
Geçtim düsler sokagindan bir gece vaktiydi
Ceplerimde haciyatmazlar
Yagmur yagsa uykum kaçsa
Bir kus konsa badi parmagima
Aglardim bir basima
Sevdadandir, sevdadandir
Sevdadandir dedi annem aldirma
Aldirma gel yanima '
şamanizm insanlığın en eski dinlerinden biridir, temel olarak sihir ve büyüye inanır. kurucusu ve kitabı yoktur, dolayısıyla ortaya çıkış tarihi de kesin olarak bilinmez. temel olarak anaerkil dönemde ortaya çıktığı sanılır, yakutlarda erkek şamanlar özel cübbeleri bulunmadığı zamanlarda kadın entarisi giyerek ayin yaparlarmış, şamanların çoğunun saçını uzatma sebebi de bundandır.. günümüzde rusyada hakasya türklerinin hemen hepsi şamandır.
şaman geleneklerinin izleri,islamiyete geçen türklerin yaşantılarında da görülür, dilek ağaçlarına çaput bağlanması, adak adanması, çocukların uzun ömürlü olması için yaşar,satı, durmuş gibi isimlerin konması birer örnektir.
Sabetay Sevi, 1626 da İzmirde yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğmuş, 39 yaşında kendini mesih ilan etmiştir.. Hristiyanlar arasında etkileşime, müslümanlar arasında da tepkilere yol açmış, tutuklanmış, sonunda Sultan Dördüncü Mehmet uzun süren yargılama sonunda Sabetay Sevi'nin önüne iki seçenek koymuştur: İddialarından vazgeçmezse öldürülecek, Müslümanlığı kabul ederse, hayatı bağışlanacaktır. Sevi: 'Bu can bu bedende olduğu sürece Müslüman'ım.' der, Aziz Mehmet Efendi adını alır. Taraftarlarının bazıları bu ihaneti kabullenmez ve intihar ederler. Çoğunluk ise Müslümanlığı kabul eder. Mesih, yâni kurtarıcı, kendisini kurtarabilmek için dinini değiştirmiştir. Bir müddet sonra da taraftarları arısındaki intiharları durdurabilmek ve insanları kendisine çekebilmek için bir çıkış yapar: Cübbesinin içine bir kuş yerleştirerek topluluğunun huzuruna çıkar. Burada cübbesinin önünü açarak sakladığı kuşu uçurur. 'Can bedenden çıktı.' Diyerek, eski dinine döndüğünü îma eder.
Sabetay Sevi ve yandaşlarına, dinlerinden döndükleri için, 'dönme' veya 'avdeti' denilir.
iki anlamı var, biri yemek fiilinin -di'li geçmiş zamanda, 3. tekil şahıs tarafından yapılmış olanı,
diğeri ise kendi halinde gariban bir sayı.. 'asal' olması onu azıcık 'asil' yapıyor gibi görünse de, çarpım tablosundaki yeri pek sevimli sayılmaz.. yeni öğrenenler için beladır.. kimi inançlara göre mübarek bir sayıdır, 'yedi kere okumak, yedi kere üflemek' deyimleri sıkça kullanılır.. misal; aklıma küçükken birinin kabahatini gördüğünde ve olayı ele güne duyurmadan önce emin olmak gerektiği konusunda şunun söylendiğini hatırlarım, 'durun günahını almayın, gözünü yedikere ovuşturup ovuşturup bakacaksın, yedisinde de aynı manzarayı görürsen emin olup, yaftayı yapıştıracaksın'.. hukuken de böyle güvenilirliği vardır işte..
yine bu asil ve de asal sayının bir başka önemi de, bir grup yurdum insanı tarafından 'uğurlu sayı' adledilmesidir.. kime ne zaman ve de nasıl uğur getirdiği bize karanlık olsa da, ısrarla tutup dururlar bu sayıyı.. bir sayı tut deseniz, ya da hadi bi sayı söyle de sana hediye çekelim deseniz, ortaya fırlarlar 'aman yedi olsun, uğurlu sayımdır' diye.. oysa bilmezlerki yedinin bundan haberi bile yoktur..
amaaaaan yedinin derdi, bizi mi gerdi allasen? on dakikadır aklımı yedi yahu..
esas oğlan, ya da esas kız.. hadi olmadı esas yer, ya da esas eşya.. yani özetle 'esas' olan.. bulunduğu yerin önde geleni, ileri geleni, geriden gelenini iplemeyen.. biraz havalı ve de mağrur, durumunun farkında.. onsuz olmayacağını bilir, gizliden de olsa muhakkak vardır, soteye gizlenmiştir ama vardır.. yüklem içinde 'olmazsa olmaz' denir ama, o hep geri planda kalır, özne gibi burnu kaf dağında değildir, sessiz sakin işbitiricidir.. hükmü verir, ve usulca oturur...
anne tanımı en iyi annemi anlatarak yapılır herhalde...nasıl anne olunur, nasıl kadın olunura en güzel örnek... koca yürekli kadın, senin çeyreğin kadar olabilsem keşke... sevginin elle tutulanı, gözle görüleni... babam sana aşık olmakla en doğru işi yapmış güloşum... bilirim memnunsundur evlatlarından ya, yine de hep bir ezikliğim var, hep bir ödeşememişlik var içimde.. gerçi mümkün de değil ya...ne bileyim işte...Allah sana uzun ve sağlıklı ömürler versin güzel annem, sen hep sağ ol, mutlu ol ki şen kahkahalarını duyalım.
dondurma alması için verdiğim harçlık ile annesine kırmızı gül getiren kuzuma, dünyanın en tatlı sıpasına, beni anne yaptığın için sana teşşekür ediyorum.. ve tüm bunları bana tattıran Allah'ıma da şükrediyorum.
su
06.11.2004 - 12:55petrolün papucunu çoktan dama atan, 3. dünya savaşının tek sebebi.. acı olan da suyun tüm bu olup bitenlerden haberinin olmaması.. ne bilsin ki koca koca adamlar küçücük bebeleri sözde başka şeyleri sebep gösterip, su yüzünden katletsin.. ne bilsin ki, saflığı arılığı temsil eden suyu pisliğe, kana bulasın..
temcit pilavı
17.10.2004 - 16:12Temcit, Recep, şaban ve ramazan ayları süresince, sabah ezanından sonra minarelerden okunan ve Allah'ın ululuğunu belirten duadır.
Temcit pilavı ise; İftardan kalan ve sahurda ısıtılan pilâvdır.
ömer faruk tekbilek
21.09.2004 - 14:32Sufi ve klasik Türk müziği sanatçısı.. Yurt dışında Türkiyedekinden daha fazla tanındığını biliyor muydunuz?
ğ
21.09.2004 - 14:28nadide, benzersiz, başka yerde muadili olmayan harf.. dolayısıyla özel.. yumuşacık, şevkatli.. anne gibi.. hem tombulca.. evet tam da anne gibi..
-
okuma yazmayı yeni öğrenen yeğenimin, 'saat' kelimesinde s'ye nokta koyarak 'şaat' diye okuduğunu, 'gökhan' yazıp, g'yi 'ğ' yaptıktan sonra 'yumuşak gökhan' diye okuduğunu hatırladım şimdi :)) ilahi çocuk!
güzel
21.09.2004 - 14:21sevdiğim herkes, herşey.. ya ötekiler mi? .. bana ne, benim değiller ki..
felek
21.09.2004 - 14:13arapçada 3 farklı anlamıyla karşımıza çıkıyor,
-yörünge, (ör; feleğim şaştı)
-gökyüzü,sema,
-talih baht..
ayrıca dilimizde 'askerî mızıkada zilli bir müzik aracı' olarak da kullanılır..
x
21.09.2004 - 13:42apsis.. bilinmeyen.. kod ad..
bir de bunun saz arkadaşları vardır, sırasıyla y ve z.. üçü bir araya geldiğinde evlere şenlik, bilinmeyenli denklemler.. şahsen ben severim kendini, tüm bilinmeyen haline rağmen.. karizmatik ve gizemlidir.. adını koyamadğınız herşeyi 'X' diye çağırabilirsiniz.. bazen bir kişiyi, bazen bir duyguyu, bazen bir davranışı.. aslında bir anlamda joker gibidir de.. işin içinden çıkamadınız mı, 'X' deyip, sıyrılıverirsiniz.. çoktur sağımızda solumuzda, dedim ya kimi zaman kişi olarak kimi zamanda soyut bir kavram şeklinde karşımıza dikiliverir..
iyiki varsın ailemizin 'X'i, iyiki varsın.. yoksa alfaya, betaya, omegaya talim edecektik..
tavşan
20.09.2004 - 12:1562.
baba
20.09.2004 - 09:24küçüklüğümde babama söylediklerim:
'canım babam, şeker babam, asil babam, iyiki benim babam olmuşsun, eğer komşunun babası olaydın var ya, evde kendi babamı bırakıp size gelip seni severdim..'
babamın yanıtı:
'sus eşşek çocuk, hiç öyle şey olur mu, herkes kendi babasını sever'
annemin söyledikleri:
'haybeye doğurmuşum hepinizi, haybeye çekmişim sıkıntılarınızı, yok canım bunların hepsi babacı'
babam lutfen çok yaşa, her yaşımda lazımsın bana..
çocuk
20.09.2004 - 09:15Dünyayı Verelim Çocuklara
'Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında '
Nazım Hikmet Ran
Çocuklar Duymasın
20.09.2004 - 09:07bu dizi ilk olarak tgrt de başlamış, sonrasında atv de devam etmişti.. tgrt nin elinde topu topu 8 bölüm olmasına rağmen, bilmem kaç sezondur adamlar döne döne bu 8 bölümü veriyorlar.. ve hala yurdum insanı reyting rekorları kırdırıyor.. ne demeli ki sevgili yurdum insanı sana.. hele o taş fırın erkeği tiplemesi bu kadar tuttu ya, diyecek sözüm yok.. ilk kez birinden sırf rolunden dolayı nefret ettim.. gerçi adamın orjinali de oradaki tip gibi ya.. nursuz herif... ceyar bile daha şirindi şerefsizim.. neyse, bakalım pınar hanım konusunda ahlak abidesi kesilen, kadını zoraki evimizin 'bacısı' yapıp, özel hayatına burnunu sokan yurdum insanı, taş fırıncı muhtereme ne edecek?
koca
19.09.2004 - 16:04anneannemin bir sözü: 'maşa kadar kocası olanın, paşa kadar gönlü olur' :))))
haydi kadınlar, anneannem yanılmış olamaz, sevin kocalarınızı :))
ölüm
11.09.2004 - 13:30eğer bu dünyaya ait kavgalarınızı bitirmişseniz, ölüm huzurun başladığı yerdir..
fahişe
11.09.2004 - 13:02'iki asker arkadaşı 20 yıl sonra yolda karşılaşır.. birbirlerine hayatlarını, işlerini, ailelerini anlatmaya başlarlar.. biri başlar: benim de 19 yaşında kızım var seninki gibi, sorma amcası önceleri umutsuzduk bir baltaya sap olamayacak diye.. liseyi zar zor bitirdi, sonra bir şirkete sekreter olarak girdi, ama akıllı kızım tez zamanda yükseldi.. patronu onu yanından ayırmaz oldu, genel müdür maaşı kadar maaş bağladı, hatta gece mesaileri yüzünden daha rahat çalışsın diye şirket yakınında daire aldı, şimdi çantası gibi heryere taşıyor kızımı.. nasıl gururlansak azdır.. ya senin kız ne oldu, okudu mu?
öteki sözü alır, 'ah sorma birader, bizimkinin gurur duyulacak bi yanı yok, okumadı, iş de bulamadı.. fahişe oldu geziyor..'
-
şimdiii sevgili yurdum insanı, gelelim bu fıkranın asıl fahişelerine.. cinsiyet gözetmeksizin bulup çıkarın bakalım, kaç tane bulacaksınız.. hepinize ev ödevi..
ezginin günlüğü
04.09.2004 - 14:26'Ben kuslardan da küçüktüm bir gece vaktiydi
Ask tuttu elimden beni
Geçtim düsler sokagindan bir gece vaktiydi
Ceplerimde haciyatmazlar
Yagmur yagsa uykum kaçsa
Bir kus konsa badi parmagima
Aglardim bir basima
Sevdadandir, sevdadandir
Sevdadandir dedi annem aldirma
Aldirma gel yanima '
vadideki zambak
04.09.2004 - 14:19okunmalı, muhakkak okunmalı..
şamanist
03.09.2004 - 08:03şamanizm insanlığın en eski dinlerinden biridir, temel olarak sihir ve büyüye inanır. kurucusu ve kitabı yoktur, dolayısıyla ortaya çıkış tarihi de kesin olarak bilinmez. temel olarak anaerkil dönemde ortaya çıktığı sanılır, yakutlarda erkek şamanlar özel cübbeleri bulunmadığı zamanlarda kadın entarisi giyerek ayin yaparlarmış, şamanların çoğunun saçını uzatma sebebi de bundandır.. günümüzde rusyada hakasya türklerinin hemen hepsi şamandır.
şaman geleneklerinin izleri,islamiyete geçen türklerin yaşantılarında da görülür, dilek ağaçlarına çaput bağlanması, adak adanması, çocukların uzun ömürlü olması için yaşar,satı, durmuş gibi isimlerin konması birer örnektir.
sabetayist
03.09.2004 - 07:49Sabetay Sevi, 1626 da İzmirde yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğmuş, 39 yaşında kendini mesih ilan etmiştir.. Hristiyanlar arasında etkileşime, müslümanlar arasında da tepkilere yol açmış, tutuklanmış, sonunda Sultan Dördüncü Mehmet uzun süren yargılama sonunda Sabetay Sevi'nin önüne iki seçenek koymuştur: İddialarından vazgeçmezse öldürülecek, Müslümanlığı kabul ederse, hayatı bağışlanacaktır. Sevi: 'Bu can bu bedende olduğu sürece Müslüman'ım.' der, Aziz Mehmet Efendi adını alır. Taraftarlarının bazıları bu ihaneti kabullenmez ve intihar ederler. Çoğunluk ise Müslümanlığı kabul eder. Mesih, yâni kurtarıcı, kendisini kurtarabilmek için dinini değiştirmiştir. Bir müddet sonra da taraftarları arısındaki intiharları durdurabilmek ve insanları kendisine çekebilmek için bir çıkış yapar: Cübbesinin içine bir kuş yerleştirerek topluluğunun huzuruna çıkar. Burada cübbesinin önünü açarak sakladığı kuşu uçurur. 'Can bedenden çıktı.' Diyerek, eski dinine döndüğünü îma eder.
Sabetay Sevi ve yandaşlarına, dinlerinden döndükleri için, 'dönme' veya 'avdeti' denilir.
yedi
03.09.2004 - 07:02Pisagor felsefesinde evrende herşey bir sayıya bağlıdır. % rengin, 6 soğuğun, 7 sağlığın, 8 aşkın nedenidir.
yedi
24.08.2004 - 10:13iki anlamı var, biri yemek fiilinin -di'li geçmiş zamanda, 3. tekil şahıs tarafından yapılmış olanı,
diğeri ise kendi halinde gariban bir sayı.. 'asal' olması onu azıcık 'asil' yapıyor gibi görünse de, çarpım tablosundaki yeri pek sevimli sayılmaz.. yeni öğrenenler için beladır.. kimi inançlara göre mübarek bir sayıdır, 'yedi kere okumak, yedi kere üflemek' deyimleri sıkça kullanılır.. misal; aklıma küçükken birinin kabahatini gördüğünde ve olayı ele güne duyurmadan önce emin olmak gerektiği konusunda şunun söylendiğini hatırlarım, 'durun günahını almayın, gözünü yedikere ovuşturup ovuşturup bakacaksın, yedisinde de aynı manzarayı görürsen emin olup, yaftayı yapıştıracaksın'.. hukuken de böyle güvenilirliği vardır işte..
yine bu asil ve de asal sayının bir başka önemi de, bir grup yurdum insanı tarafından 'uğurlu sayı' adledilmesidir.. kime ne zaman ve de nasıl uğur getirdiği bize karanlık olsa da, ısrarla tutup dururlar bu sayıyı.. bir sayı tut deseniz, ya da hadi bi sayı söyle de sana hediye çekelim deseniz, ortaya fırlarlar 'aman yedi olsun, uğurlu sayımdır' diye.. oysa bilmezlerki yedinin bundan haberi bile yoktur..
amaaaaan yedinin derdi, bizi mi gerdi allasen? on dakikadır aklımı yedi yahu..
halil cibran
24.08.2004 - 09:50'güneşe arkanı dönersen, ancak kendi gölgeni görürsün. ben onlara güneşi gösterdim, aptallar parmağıma baktılar..'
özne
24.08.2004 - 09:35esas oğlan, ya da esas kız.. hadi olmadı esas yer, ya da esas eşya.. yani özetle 'esas' olan.. bulunduğu yerin önde geleni, ileri geleni, geriden gelenini iplemeyen.. biraz havalı ve de mağrur, durumunun farkında.. onsuz olmayacağını bilir, gizliden de olsa muhakkak vardır, soteye gizlenmiştir ama vardır.. yüklem içinde 'olmazsa olmaz' denir ama, o hep geri planda kalır, özne gibi burnu kaf dağında değildir, sessiz sakin işbitiricidir.. hükmü verir, ve usulca oturur...
anneler günü
08.05.2004 - 12:15anne tanımı en iyi annemi anlatarak yapılır herhalde...nasıl anne olunur, nasıl kadın olunura en güzel örnek... koca yürekli kadın, senin çeyreğin kadar olabilsem keşke... sevginin elle tutulanı, gözle görüleni... babam sana aşık olmakla en doğru işi yapmış güloşum... bilirim memnunsundur evlatlarından ya, yine de hep bir ezikliğim var, hep bir ödeşememişlik var içimde.. gerçi mümkün de değil ya...ne bileyim işte...Allah sana uzun ve sağlıklı ömürler versin güzel annem, sen hep sağ ol, mutlu ol ki şen kahkahalarını duyalım.
dondurma alması için verdiğim harçlık ile annesine kırmızı gül getiren kuzuma, dünyanın en tatlı sıpasına, beni anne yaptığın için sana teşşekür ediyorum.. ve tüm bunları bana tattıran Allah'ıma da şükrediyorum.
bermuda şeytan üçgeni
22.04.2004 - 19:10sanki ben gitsem kaybolmam gibi.. ne bileyim, hatta içime öyle doğuyor ki, sanki kaybolanları da bulurmuşum gibi...
Toplam 26 mesaj bulundu