Hikmet Turan Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • alemdar

    27.04.2006 - 11:13

    Alemdar bana birtek ismi Hatırlatıyor oda Hz Hüseyin nin kardeşi Hz Abbas evet Abbas Hz.Hüseyinin Alemdarı idi oda kerbelada Şehid oldu.
    İmam Hüseyinin Kardeşi sadakat timsali Alemdar-ı Abbas’ı Hüseyin'e aşık bu genci gören çocuklar, Abbas'ın eteğinden tutarak günlerdir hasret kaldıkları Fırat'tan su getirmesini istiyorlardı:
    -Amcacığım! Susadık, su getir bize, su! ..
    Hüseynî ordunun Alemdâr'ı, kardeşinin yanına gelip başı eğik bir vaziyette karşısına geçti. Kardeşine olan hayâsından ötürü bir kelime dahi konuşmuyordu. Aralarında sessizlik hakimdi. Abbas, konuşmak için kardeşini bekliyordu. Hüseyin, Abbas'ın bir şeyler söylemek istediğini sezmişti:
    -Niçin suskunsun kardeşim? Konuş; bir sıkıntın mı var yoksa, söyle!
    Ses yoktu. Konuşamıyordu Abbas. Konuşmak istiyordu ama, bir türlü dili varmıyordu. Hüseyin mahzun haliyle yine seslendi:
    -Kardeşim! Başını kaldırır da bakarsan yaşlı gözlerimde parlamakta olan onlarca inci tanesi görürsün!
    Abbas, mahcup bir şekilde başını kaldırdı ve her zamanki gibi ihtiramla kardeşini dinledi:
    -Ey Alemdâr'ım! Çocuklar pek susamışlar, onlar için su getir!
    Getirirdi elbet çünkü o Hz.Ali nin oğluydu,Hz.Hüseyinin Alemdarıydı,Saki-yi Teşnekan dı(susuzları doyuran) ,Ebu Kırba idi,Sekka idi Ebu-l Fazl idi(Faziletler Babası) ,Bab’ul Hevaic idi(ihtiyaçlar gideren kapı) ,Kamer’i Beni Haşim idi(Beni Haşimin ayı) ,Şehid’i Kerbela idi.

    Yezidîlerin bir damla suyu onlara çok gördüğü o günlerde su almak ve susuzluğunu gidermek için oraya gidenler, yalın kılıçlar ve tiz mızraklarla karşılaşıyorlardı.Muharrem ayının yedinci günüydü. Fırat'a açılan tüm su yolları Yezidîlerce kapatılmıştı. Ubeydullah b. Ziyad'ın emriyle Kûfe ordusu Fırat nehrinin etrafında etten duvar örmüş, gece gündüz bekçilik ediliyordu.
    İşte o gün Hüseyin (a.s) , birkaç kişiyi de yanına vererek Fırat'a gitmesi ve kamplarındaki su ihtiyaçlarını giderecek derecede su getirmesi için canı gibi sevdiği kardeşi Alemdarı Abbas'ı görevlendirmişti.
    Abbas, imamının emrine uyarak arkadaşlarıyla yola koyuldu. Aralarında boş su tulumlarını eşit miktarda paylaşan Hüseyniler, bir müddet sonra Fırat önlerine kadar gelmişlerdi. Hedefleri Fırat'a varmak ve susuz dostlarına, eşlerine ve çocuklarına su götürmekti...

  • aleviler

    26.07.2005 - 16:40

    Hz Ali yi niçin severim;
    Ben Hz.Ali yi Allah emrettiği için severim,Peygamberim emrettiği için severim,Kuran emrettiği için severim,imam olduğu için severim,cennetle-cehennemi ayıran olduğu için severim,onbir imamın babası olduğu için severim,peygamberimin kardeşi olduğu için severim,kerbela şehidinin babası olduğu için severim,zamanın imamı imamı mehdinin dedesi olduğu için severim,hz.fatımanın eşi olduğu için severim,altı aylık ken öldürülen muhsinin babası olduğu için severim,kerbelada susuz oklanarak katledilen ali askerin dedesi olduğu için severim,peygambere çok benziyen kerbelada şehid edilen ali ekberin dedesi olduğu için severim,fazilet babası,beni haşimin kameri, sadakat timsali ebulfazlıl abbasın babası,imamı hasanı müctebanın babası olduğu için severim,Kerbela zulmünün şahidi olan Hz.Zeynebin babası olduğu için severim,Yezidilerin işkenceleri sonucu 9 yaşında şehid olan Rugayyenin dedesi olduğu için severim,Yezit ve yezit gibilerin zulümlerini dünyaya haykıran imamı Zeynelabidin in dedesi olduğu için severim,haydarı kerrar,şahı merdan,aliyyül mürteza olduğu için severim,zülfikar sahibi olduğu için severim hemde çok severim ve karşılığında cennet beklemeden severim yani menfaat icabı değil böyle bir insanı sevmemem için bir sebep gösterebilecek varmı? ............

  • hz.ali

    26.07.2005 - 16:29

    Hz Ali yi niçin severim;
    Ben Hz.Ali yi Allah emrettiği için severim,Peygamberim emrettiği için severim,imam olduğu için severim,cennetle-cehennemi ayıran olduğu için severim,onbir imamın babası olduğu için severim,peygamberimin kardeşi olduğu için severim,kerbela şehidinin babası olduğu için severim,zamanın imamı imamı mehdinin dedesi olduğu için severim,hz.fatımanın eşi olduğu için severim,altı aylık ken öldürülen muhsinin babası olduğu için severim,kerbelada susuz oklanarak katledilen ali askerin dedesi olduğu için severim,peygambere çok benziyen kerbelada şehid edilen ali ekberin dedesi olduğu için severim,fazilet babası,beni haşimin kameri, sadakat timsali ebulfazlıl abbasın babası,imamı hasanı müctebanın babası olduğu için severim,Kerbela zulmünün şahidi olan Hz.Zeynebin babası olduğu için severim,Yezit ve yezit gibilerin zulümlerini dünyaya haykıran imamı Zeynelabidin in dedesi olduğu için severim,haydarı kerrar,şahı merdan,aliyyül mürteza olduğu için severim,zülfikar sahibi olduğu için severim hemde çok severim ve karşılığında cennet beklemeden severim yani menfaat icabı değil böyle bir insanı sevmemem için bir sebep gösterebilecek varmı? ............

  • hz.ali

    26.07.2005 - 15:54

    HZ.ALİ yi NEDEN SEVERİM?
    1-“De ki: Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter” (Ra’d Süresi 43.Ayet)

    a) Abdullah bin Selem dedi ki: Resulullah (saa) ’a Allah’ın bu buyruğunu “De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.” hakkında sordum, buyurdu ki: Ali bin Ebi Talib’dir.

    (Süleyman el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.239)

    b) İbn-i Abbas dedi ki: “De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.” O Ali (as) ’dir. Çünkü kendisi tefsirde, tevilde, nesih ve mensuhta alimdir.

    (Süleyman el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.104)

    c) Fudayl bin Yaser’den, İmam Bakır (as) şöyle buyurdu: “De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.” ayeti Hz.Ali (as) hakkında indi. O, bu ümmetin alimidir.

    (Süleyman el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.102)

    d) İmam Musa bin Cafer (as) ’den, Zeyd bin Ali’den, Muhammed bin Hanefi’den, Selman-ı Farisi’den, Ebu Said el-Hudri’den, dediler ki: “De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.” Ayeti Hz.Ali hakkında indi.

    (Süleyman el-Kunduzi' nin 'Yenabi' ul Mevedde' s.103)

    e) Muhammed bin Hanefi dedi ki: Babam Hz.Ali’nin yanında ilk ve son kitabın ilmi vardır.

    (Süleyman el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.104)

    2-“Mallarını gece, gündüz, gizli ve açıkta harcayanlar yok mu, onların ödülleri Rableri yanındadır, onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar” (Bakara Süresi 274. Ayet)

    İbn-i Abbas ve Mücahit dediler ki: Ali’nin dört dirhemi vardı, birini gece birini gündüz, birini gizli, birini de açık olarak infak etti. Sonra şu ayeti şerife indi: “Mallarını gece, gündüz, gizli ve açıkta harcayanlar yok mu, onların ödülleri Rableri yanındadır, onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar” (Bakara Süresi 274. Ayet)

    (el-Suyuti'nin 'ed-Derr'ül Mensur' tefsiri c.1, s.363 / Menakıb-ı Harezmi s.198 / Menakıb-ı Meğazeli s.280 / el-Heysemi'nin 'Mecma'üz Zevaid' c.6, s.324 / el-Tabari'nin 'Zehair'ul Ukba' s.88 ve 'Riyaz'un Nezire' c.2, s.206 / Süleyman el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.92, 290)

    3-“Sizin veliniz ancak ve ancak Allah’tır, Resulüdür ve iman edip de namaz kılıp rüku halinde zekat veren müminlerdir.” (Maide Süresi 55. Ayet)

    Bu ayet Ali bin Ebu Talib hakkında indi. Mescitte namaz kılarken rüku halinde olduğu anda parmağındaki yüzüğünü dilenciye sadaka olarak vermişti.

    (Mealim’üt Tenzil c.2, s.67 / İbni Asakir'in 'Tarih-i Dimaşk' c.2, s.410 / İbn-i Kesir'in 'el-Bidayetü ven-Nihaye' c.7, s.357 /Medarik’üt Tenzil c.1, s.420 / Tefsir-i İbn-i Ebi Hatim c.2, s.61)

    BUNLAR GİBİ DAHA BİR ÇOK AYET VARDIR

  • ehlibeyt

    26.07.2005 - 15:49

    4-“Bilmediklerinizi Zikir Ehli’ne sorunuz” (Nahl Süresi 43.ayet – Enbiya Süresi 7.ayet)

    Cabir el-Cufi dedi ki: “Bilmediklerinizi Zikir Ehli’ne sorunuz” ayeti indiğinde Hz. Ali şöyle buyurdu: Zikir Ehli biziz.

    (Tefsir-i Tabari c.17, s.5 / Tefsir-i İbn-i Kesir c.2, s.571 / el-Haskani'nin 'Şevahid'üt Tenzil' c.1, s.436 / el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.119)

    5-“Yarattıklarımızdan hakka hidayet eden ve adaleti yerine getiren bir ümmet vardır” (Araf 181. Ayet)

    Hz. Ali şöyle buyurdu: Bu ümmet yetmiş üç fırkaya bölündü, yetmiş ikisi ateşin içinde ve biri -Ki Allah haklarında şöyle buyurmuştur: “Yarattıklarımızdan hakka hidayet eden ve adaleti yerine getiren bir ümmet vardır” (Araf 181. Ayet) - onlar ben ve benim tabilerim (benim yolumu takip edenler) 'dir.

    (el-Suyuti'nin 'ed-Derr'ül Mensur' tefsiri c.3, s.617 / Menakıb-ı Harezmi / el-Kunduzi el-Hanefi'nin 'Yenabi'ül Mevedde' s.109 / el-Haskani'nin 'Şevahid'üt Tenzil')

    6-'Ve aralarında bir müezzin (münadi) , Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.' (Araf Süresi 44. Ayet)

    a) el-Hakim el-Haskani kendi senedinde Muhammed bin Hanefi’den, o da babası Hz. Ali şöyle buyurdu: “Ve aralarında bir müezzin (münadi) , Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır” ayetindeki müezzin (münadi) benim.

    (el-Haskani'nin 'Şevahid'üt Tenzil' c.1, s.202 / el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.101)

    b) el-Hakim el-Haskani senedinde Ebi Salih’ten, o da İbn-i Abbas’tan, Hz.Ali (as) şöyle buyurdu: Benim Allah’ın kitabında insanların bilmediği isimlerim vardır. Onlardan biri şudur: “Ve aralarında bir müezzin (münadi) , Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.” Onlar (yalancılar) velayetimde yalanlama yapanlar ve hakkımı hafife alanlardır.

    (Süleyman el-Kunduzi' nin 'Yenabi' ul Mevedde' s.101)

    7-“Aralarında perde vardır, Araf’ın üzerinde onları yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.” (Araf Süresi 46. Ayet)

    a) el-Menakıb senedinde Zadan’dan, o da Selman-ı Farisi’den, dedi ki: Resulullah’ın, Hz. Ali’ye on kereden fazla şöyle buyurduğunu duydum: Ey Ali, sen ve senden sonraki vasiler Cennet ve Cehennem arasındaki Araf’sınız. Cennete, sizi tanıyıp, sizin de kendisini tanıdığı kimseden başka kimse geçmeyecek. Cehenneme de sizi inkar eden ve sizin de kendisini inkar ettiği kimseden başka geçmeyecektir.

    (Süleyman el-Kunduzi' nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.102)

    b) el-Hakim senedinde Asbağ bin Nebate’den, dedi ki: Hz. Ali’nin yanındaydım, İbn’il Keva onun yanına geldi ve ona bu ayeti “Araf üzerinde onları yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.” (Araf Süresi 46.Ayet) hakkında sordu. Hz. Ali ona şöyle buyurdu: Ey İbn’il Keva, Kıyamet gününde Cennet ve Cehennem arasında duracaklar biziz. Bizi seveni yüzünden tanıyıp onu Cennete geçireceğiz, bize buğzedeni de yüzünden tanıyacağız ve Cehenneme geçecek.

    (Süleyman el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.102)

  • ehlibeyt

    26.07.2005 - 15:48

    HZ.MUHAMMED(S.A.V) ve EHLİ BEYTİ SEVMEK;

    Üç Kurbanlığın sahibi Muhammed(s.a.v): birinci kurbanlık dedesi Hz.İsmail(a.s) ki Allah onun yerine koç kurbanını kabul buyurdu,ikincisi babası Hz.Abdullah ki Allah(c.c) onun yerine 70 deve kurbanlık kabul buyurdu,Üçüncü kurbanlık evladı ciğerparesi Hz.Hüseyin(a.s) ki 72 yareniyle kerbela da Allah yolunda Dedesi nin Dini yolunda Kurban kesildi o nun yerine diyet kabul edilmedi onun kanıyla Allahın Dini İslamiyet Hayat buldu.

    Asbağ bin Nebate’den; Hz..Ali (as) şöyle buyurdu: “Kuran dört çeyrek halinde indi: Bir çeyrek bizim (Ehl-i Beyt’in) hakkımızda, bir çeyrek düşmanlarımız hakkında, bir çeyrek sünen ve örnekler, bir çeyrek de farzlar ve hükümler hakkında inmiştir.”

    (el-Haskani' nin 'Şevahid'üt Tenzil' c. 1, s.43 Hadis No: 85 / el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.126 / Ebu Naim' in 'Nur'ül Müşteal' s.37)

    Kuranın çeyreği Ehl-i Beyt’i kapsamaktadır. Hz. Ali de Ehl-i Beyt’in reisi konumundadır. Yalnız Hz.Ali için özel olarak inen ayetler üç yüzün üstündedir.

    Abdullah bin Abbas dedi ki: “Ali hakkında 300 ayet indi.”

    (el-Künci'nin 'Kifayet'üt Talib' s.108 / el-Bağdadi'nin 'Tarih-i Bağdat' c. 6, s.221 Hadis No: 3275 / el-Suyuti'nin 'Tarih'ül Hulefa' s.172 / İbni Hacer el-Heytemi'nin 'Sevaik'ul Muhrika' s.125 / İbni Asakir'in 'Tarih-i Dimaşk' c.2, s.431 Hadis No: 941 / eş-Şeblenci'nin 'Nur'ül Absar' s.73 / Ebu Naim' in 'Nur'ül Müşteal' s.35 / Suyuti’nin “Leali” c.1, s.192 / İs’af’ür Rağibin s.176 / el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.286)

    Yine Abdullah bin Abbas dedi ki: “Allah’ın kitabında Ali hakkında indiği kadar hiç kimse hakkında (ayet) inmemiştir.”

    (İbni Hacer el-Heytemi' nin 'Sevaik'ul Muhrika' s.127 /eş-Şeblenci'nin 'Nur'ül Absar' s.73 / el-Suyuti'nin 'Tarih'ül Hulefa' s.171 / el-Haskani'nin 'Şevahid'üt Tenzil' c. 1, s.39 / el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.125 / İbni Asakir' in 'Tarih-i Dimaşk' c.2, s.430 Hadis No: 940)

    1-“Sen ancak ve ancak bir uyarıcı-korkutucusun ve her kavmin bir hidayete eriştiricisi vardır” (Rad Süresi 7. Ayet)

    Hz. Ali (as) bu ayet için şöyle buyurdu: “Uyarıcı-korkutucu Resulullah (saa) ’dır, hidayete eriştiren de benim.”

    (el-Hakim Nişaburi’nin “el-Müstedreku ala Sahihayn” c.3, s.129 el-Hakim burada diyor ki: Bu hadisin isnadı sahihtir. Ama şeyheyn ihraç etmemişler (Buhari ve Müslim) /el-Heysemi’nin 'Mecma'üz Zevaid' c.7, s.41 / el- Müttaki el-Hindi'nin 'Kenz'ul Ummal' c.1, s.251 / el-Tabari’nin “Cami’ul Beyan” tefsiri c.8, s.108 / İbn-i Asakir’in 'Tarih-i Dimaşk' c.2, s.416 / Suyuti’nin “ed-Derr’ül Mensur” tefsiri c.4, s.608 / İbn-i Arabi’ nin “Mucem eş-Şuyuh” c.2, s.120)

    2-“Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız” (Yasin Süresi 12. Ayet)

    Hz. Hüseyin (as) buyurdu ki: “Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız” ayeti indiğinde Resulullah (saa) ’a sordular ki: Ey Resulullah, Kuran’ da geçen bu imam Tevrat, İncil, Zebur veya Kuran mıdır? Resulullah (saa) : Hayır, dedi. O anda babam (Hz.Ali) Resulullah (saa) ’ın huzuruna gelir. Bunun üzerine Resulullah (saa) şöyle buyurdu: İşte, Allah’ın her şeyin ilmini içinde saydığı imam şudur.

    (Süleyman el-Kunduzi'nin 'Yenabi'ul Mevedde' s.77)

    3-“Durdurun onları, onlar sorguya çekileceklerdir” (Saffat Süresi 24. Ayet)

    a) Resulullah (saa) bu ayet için şöyle buyurdu: “Onlar, Ali bin Ebi Talib’in velayetinden sorguya çekileceklerdir”

    (el-Haskani’ nin “Şevahid’ut Tenzil” c.2, s.106 / Yenabi’ul Mevedde s.238, 296 / İbni Hacer’in “es-Sevaik’ul Muhrika” s.89)

    b) “Durdurun onları, onlar sorguya çekileceklerdir” (Saffat Süresi 24. Ayet) bu ayet için Ebu İshak dedi ki: Onlar, Ali bin Ebi Talib’in velayetinden sorguya çekileceklerdir, Sırat köprüsünden ancak Ali bin Ebi Talib’in velayetini kabul edenler geçebilecek.

    (el-Menakib-i Harezmi s.195)

  • ehlibeyt

    26.07.2005 - 15:46

    Allah Alemleri, Ehlibeytin yüzüsuyu hürmetine yarattı.bizede ehlibeyti sevmeyi emretti.

  • aleviler

    26.07.2005 - 15:03

    HZ.ALİ'Yİ NİÇİN SEVERİM;

    Hadis No: 4391
    Ravi: Enes İbnu Malik
    Tanım: Resulullah (sav) pazartesi günü gönderildi. Hz. Ali (ra) da salı günü namaz kıldı.

    Kaynak: Tirmizi, Menakıb, (3730)

    Gönder | Yazdır ]

    Hadis No: 4392
    Ravi: İbnu Ömer
    Tanım: Resulullah (sav) Ashabının arasını kardeşlemişti. Hz. Ali (ra) yanına geldi ve: 'Ashabmızın arasını birbirleriyle kardeşlediniz, ama beni kimseyle kardeşlemediniz! ' dedi. Bunun üzerine (sav) : 'Sen dünyada da ahirette de benim kardeşimsin' buyudular.

    Kaynak: Tirmizi, Menakıb, (3722)

    Gönder | Yazdır ]

    Hadis No: 4393
    Ravi: Zeyd İbnu Erkam
    Tanım: Resulullah (sav) şöyle buyurdular: 'Ben kimin dostu (mevlası) isem, Ali de onun dostudur.'

    Kaynak: Tirmizi, Menakıb, (3714)

    Gönder | Yazdır ]

    Hadis No: 4394
    Ravi: Sa'd İbnu Ebi Vakkas
    Tanım: Resulullah (sav) Tebük seferine çıkınca Hz. Ali'yi geride (Medine'de) bırakmıştı. 'Ey Allah'ın Resulü, siz beni çocukların ve kadınların arasında mı bırakıyorsunuz? ' dedi (kalmak istemedi) . Bunun üzerine Resulullah (sav) : 'Sen, Hz. Harun'un Hz. Musa yanında aldığı yeri, benim yanımda almaktan razı değil misin? Şu farkla ki benden sonra peygamber yok! ' buyurdular.

    Kaynak: Buhari, Megazi 78, Fezailu'l-Ashab 9; Müslim, Fezailu'l-Ashab, 31, (2404): Tirmizi, Menakıb, (3731)

    Gönder | Yazdır ]

    Hadis No: 4395
    Ravi:
    Tanım: Müslim ve Tirmizi'nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir: 'Resulullah (sav) Hayber günü buyurdular ki: 'Yarın sancağı öyle bir kimseye vereceğim ki, O, Allah'ı ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de onu sever.' Ravi devamla der ki: 'Bu söz üzerine (beni mi seçer ümidiyle, Resulullah (sav) 'a görünmek için) boyunlarını uzattılar. Ama o: 'Bana Ali (ra) 'yi çağırın! ' buyurdular. Ali getirildi ama gözlerinden rahatsız idi. Hemen gözlerine tükürdü ve sancağı ona verdi. Allah Teala Hazretleri onun eliyle fethi müyesser kıldı.' Ravi devamla der ki: Şu ayet indiği zaman 'Gelin, oğullarınızı ve oğullarımızı çağıralım...' (Al-i İmran 61) Resulullah (sav) hemen Ali'yi, Fatıma'yı, Hasan ve Hüseyin'i (ra) çağırdı ve: 'Allahım, bunlar benim ailemdir' buyurdu.

    Kaynak: Müslim, Fezailu'l-Ashab 32, (2404): Tirmizi, Menakıb, (3726)

    Gönder | Yazdır ]

    Hadis No: 4396
    Ravi: Zirr İbnu Hubeyş
    Tanım: Hz. Ali (ra) 'nin şöyle söylediğini işittim. 'Daneyi açan, canlılan yaratan Zat-ı Zülcelal'e yeminle söylüyorum: Ümmi peygamberim (sav) , bana şu hususu garantiledi: 'Beni mü'min olan sevecek, münafık olan da bana buğzedecektir.'

    Kaynak: Müslim, İman 131, (78): Tirmizi, Menakıb, (3737): Nesai, İman 20, (8,117)

    Gönder | Yazdır ]

    Hadis No: 4397
    Ravi: Cabir
    Tanım: Resulullah (sav) Taif günü Hz. Ali (ra) 'ı çağırdı ve onunla hususi konuşma yaptı. (Bu görüşme o kadar uzadı ki) halk: 'Resulullah (sav) amcasının oğluyla görüşmesini uzattı' dedi. (Resulullah bunu işitince) : 'Onunla hususi görüşmeyi ben (kendi arzumla) yapmadım. Allah(ın arzusu ve emri ile Resulü) yaptı' açıklamasmda bulundu.

    Kaynak: Tirmizi, Menakıb, (3728)

    Gönder | Yazdır ]

    Hadis No: 4398
    Ravi: Enes
    Tanım: Resulullah (sav) Beraet (Tevbe) süresini, (Arafat'ta haçlılara tebliğ edilmek üzere) Hz. Ebu Bekir (ra) 'i göndermişti. Sonra onu çağırarak: 'Bunun, ehlimden olmayan bir kimse ile tebliğ edilmesi muvafık değil! ' buyurdu. Hz. Ali (ra) 'yi çağırarak sureyi, (Arafat'ta okuması için) ona verdi.

    Kaynak: Tirmizi, Tefsir, Tevbe, (3089)

  • hz.muhammed

    26.07.2005 - 14:48

    ÜÇ KURBANLIK SAHiBi HZ.MUHAMMED(S.A.A)

    Üç Kurbanlığın sahibi Muhammed(s.a.v): birinci kurbanlık dedesi Hz.İsmail(a.s) ki Allah onun yerine koç kurbanını kabul buyurdu,ikincisi babası Hz.Abdullah ki Allah(c.c) onun yerine 70 deve kurbanlık kabul buyurdu,Üçüncü kurbanlık evladı ciğerparesi Hz.Hüseyin(a.s) ki 72 yareniyle kerbela da Allah yolunda Dedesi nin Dini yolunda Kurban kesildi o nun yerine diyet kabul edilmedi onun kanıyla Allahın Dini İslamiyet Hayat buldu.

  • allah (c.c)

    10.06.2005 - 11:39

    DUAMiZ OLSUN
    'Rabbena inneke men tudhil'in-nâre fegad ehzeyte, ve ma li'z-zalimîne min ensâr.'
    Ey Rabbimiz! Muhakkak sen, kimi ateşe sokarsan onu cezalandırırsın. Zalimler için yardımcı yoktur.(Al-i İmran, 192)
    'Rabbena fağfir lenâ zunûbena ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ mea'l-ebrâr. Rabbena ve atinâ ma veadtenâ alâ rusulike vela tuhzinâ yevm'el-giyameh. İnneke lâ tuhlif'ul-miâd.'
    Ya Rabbi! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür.
    Ya Rabbi! Elçilerine vaad ettiklerini bize ver, kıyamet gününde bizi hor ve aşağılık kılma. Sen kesinlikle vaadinden dönmezsin.(Al-i İmran, 193-194)

  • allah (c.c)

    10.06.2005 - 10:47

    Allah Yoktur diyenleride yaratan tek yaratici.Hani birzamanlarin meshur yalancisi Firavun ben tanriyim diyordu ya,sahi simdi nerdedir neyapar bilen varsa lütfen bilgi versin.bir gün firavunun hocasi olan Seytan ögrencisi firavunu bi ziyaret ediverem demis,herzaman oldugu gibi yine aksakalli yasli bir bilge kiliginda firavunun kapisini iki kere tiklatmis,firavun bu sirada kendi kendine ya yoksa ben tanri falan degilmiyim hocam bana yalanmi söylüyor diye söyleniyormus.seytan firavunun kapisini iki kere daha tiklatmis,firavun dalgin bir sekilde kim o diye sormus.bunun üzerine seytan deliye dönmüs firavunun kapisini tekmeyle açarak içeri girmis,firavunun korkudan altina yapasi gelmis,ne oldu hocam niye kizdin böyle demis.seytan firavuna ulan serseri sen nasil tanrisin kapinin arkasinda kim oldugunu nasil bilmezsin bunu duyanlar senin tanri olduguna inanirmi? demis.firavunda seytana; ulan deli bunak sende biliyorsun bende biliyorumki ben tanri degilim ama bir b..k yedim isin içinden nasil çikacagimi bilmiyorum sen biliyorsan bana bunu ögret demis,seytanda bilseydim ben bu hallere kalirmiydim demis.

  • aşure günü

    10.06.2005 - 09:36

    Aşura Ziyareti
    Selam olsun sana ey Eba Abdillah! Selam olsun sana ey Resulullah'ın oğlu! Selam olsun sana ey Mu'minlerin Emiri ve vâsilerin efendisinin oğlu! Selam olsun sana ey dünya kadınlarının efendisi Fâtıma'nın oğlu! Selam olsun sana ey Allah'ın kanına (intikamına) tâlip olduğu ve kanına talip olduğunun oğlu! Ey, (mukaddes) kanın intikamı henüz alınmayan!
    Selam olsun sana ve senin eşiğine yerleşen (sana feda olup, senin haremine yerleşen) ruhlara. Hepinizin üzerine benden Allah'ın edebi selamı olsun; ben yaşadığım ve gece ve gündüz devam ettiği müddetçe.
    Ey Eba Abdillah senin yasın ve musibetin bize ve İslam ehline çok ağır ve büyük oldu. Senin musibetin göklerde bütün gök ehline de çok büyük ve ağır oldu. Allah lanet etsin, siz Ehl-i Beyt'e yapılan zulüm ve haksızlığın temelini atan topluluğa. Allah lanet etsin, sizi. (ilahi) makamınızdan uzaklaştıran ve Allah'ın size tayin ettiği mertebeleri elinizden alan topluluğa. Allah lanet etsin, sizi şehit eden topluluğa. Allah lanet etsin, sizinle savaşabilmek için (zalimlere) zemin hazırlayan topluluğa.
    Ben Allah'a ve siz (Ehl-i Beyt'e) doğru, o (zalimlerden) ve onların izleyicilerinden, takipçilerinden ve dostlarından beriyim.
    Ey Eba Abdillah, hiç şüphesiz ben kıyamet gününe kadar sizin ile barışık olanlarla barışığım, sizinle savaşanlarla savaş halindeyim.
    Allah lanet etsin Ziyad soyuna ve Mervân soyuna. Allah lanet etsin Ümeyye oğullarının hepsine. Allah lanet etsin Mercâne oğluna (İbn-i Ziyâd'a) . Allah lanet etsin Ömer b. Sa'd'a. Allah lanet etsin Şimr'e. Allah lanet etsin senin ile savaşmak için at eğerleyen, dizgin çeken ve nikap bağlayan topluluğa.
    Anam, babam sana feda olsun; senin için musibetim çok büyüktür. Şu halde senin makamını yücelten ve beni seninle değerli kılan Allah'tan istiyorum ki, Muhammed'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'inden olan muzaffer imam (Hz.Mehdi) ile birlikte senin intikamını almayı bana nasip buyursun! Allah'ım, beni dünya ve ahirette Hüseyin (Aleyhisselam) ile şerefli kıl.
    Ey Eba Abdillah, hiç şüphesiz ben, Allah'a, Resulü'ne, Emir-ül Mu'minin'e, Fâtıma'ya, Hasan'a ve sana, senin sevginle ve sizin (Ehl-i Beyt'in) düşmanlarından beri olmakla yakınlaşıyorum. Onlar ki bu haksızlığın temelini atıp binasını kurdular ve size ve takipçilerinize karşı zulüm ve haksızlıklarını devam ettirdiler.
    Ben, Allah'a ve size doğru onlardan beriyim ve önce Allah'a sonra da size, sizi dostlarınızı sevmekle ve düşmanlarımızdan, size savaş açanlardan ve onların izleyicilerinden beri olmakla yakınlaşıyorum.
    Ben, sizinle barışık olanla barışığım, sizinle savaşta olana karşı savaştayım. Size dost olana dostum; size düşman olanla düşmanım. Şu halde sizi ve dostlarınızı tanımakla beni şereflendiren ve düşmanlarınızdan beri olmayı bana nasip eden Allah'tan istiyorum ki beni dünya ve âhirette sizinle birlikte kılsın ve dünya ve âhirette sizin yanınızda bana sebât versin. Beni, sizin Allah katında sahip olduğunuz beğenilmiş makama ulaştırsın. Bana, hidayet imamı olan zuhur etmiş halde hakkı söyleyen (Hz. Mehdi) ile birlikte intikamınızı almayı nasip buyursun.
    Allah'tan, sizin hakkınızı ve onun katında sahip olduğunuz ilahî mertebenizi vesile ederek istiyorum ki sizin musibetinizi çektiğim için, bana, musibet çeken bir kimseye verilen mükâfatın en iyisini nasip etsin. Ne de büyüktür bu musibet ve bu musibetin İslam'da ve bütün göklerde ve yerde meydana getirdiği sıkıntı ve acı!
    Allah'ım, şu bulunduğum halde-yerde beni, senin salavat, rahmet ve mağfiretine mazhar olanlardan eyle. Allah'ım, benim hayatımı Muhammed ve Âl-i Muhammed'in hayatı, ölümümü de Muhammed ve Âl-i Muhammed'in ölümü gibi kıl.
    Allah'ım, bu öyle bir gündür ki onu, Ümeyye oğulları ve ciğer yiyen (Hind'in) oğlu mübarek saymışlardır. O öyle bir kimseydi ki kendisi de babası da, Senin ve Resulü'nün dilinde lanetlenmiştir. Peygamber'in (Allah'ın salat ve selamı Onun ve Ehl-i Beyt'inin üzerine olsun) bulunduğu her yerde ve durduğu her durakta onlara lanet okumuştur.
    Allah'ım, Ebu Süfyan'a, Muaviye'ye ve Yezid b. Muâviye'ye lanet et. Senin lanetin ebediyyen onların üzerine olsun.
    Bu, öyle bir gündür ki onda Ziyâd ve Mervan soyu, Hüseyn'i (Allah'ın salavatı onun üzerine olsun) öldürdükleri için sevindiler. Şu halde, lanet ve acı azabını onların üzerine kat kat artır.
    Allah'ım, ben, bu gün ve durduğum bu yerde ve bütün hayat günlerimde o (zalimlerden) beri olmakla ve onları lanetlemekle ve Peygamber'ini ve Ehl-i Beyt'ini (hepsinin üzerine selam olsun) sevmekle sana yakınlaşıyorum.
    Sonra yüz defa şöyle söylersin:
    Allah'ım, Muhammed ve Âl-i Muhammed'in hakkına ilk zulmeden kimseden, ona bu konuda en son tâbi olan kimseye kadar hepsine lanet et.
    Allah'ım, Hüseyin'le savaşan ve onu öldürmek için birbirleriyle işbirliği yapan ve sözleşen topluluğa lanet et. Allah'ım, onların hepsini topyekün kendi lanetine mazhar eyle.
    Sonra da yüz defa şöyle söylersin:
    Selam olsun sana ey Eba Abdillah ve O (pak) ruhlara ki senin eşiğinde (hareminde) yer aldılar. (Sana canlarını kurban etme ve aynı mekanda defnedilme şerefine nail oldular.)
    Allah'ın selamı benden, senin üzerine olsun ebediyyen; yaşadığım ve gece ve gündüz devam ettiği müddetçe.
    Allah, bunu, benim sizi son ziyaretim kılmasın. Selam olsun Hüseyn'e ve Ali b. Hüseyn'e, Hüseyn'in evlatlarına ve ashabına.
    Sonra şöyle devam edersin:
    Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle. Bunun için de, önce birinci, sonra ikinci, sonra üçüncü ve sonra da dördüncüden başla. Sonra da... Yezid'e lanet eyle. Ziyad'ın ve Mercâne'nin oğlu Ubeydullah'a, Sa'd oğlu Ömer'e, Şimr'e, Ebu Süfyan'ın, Ziyâd'ın ve Mervân'ın soyuna kıyamet gününe kadar lanet et.
    Sonra secdeye kapanıp şöyle dersin:
    Allah'ım onların musibetine karşı bana, şükredenlerin hamdı gibi hamdetmeği nasip eyle. Bu büyük acı ve musibetimden dolayı Allah'a hamdolsun. Allah'ım, (huzuruna) varacağım gün Hüseyn'in şefâatini bana nasip eyle ve indinde Hüseyin ve canlarını Huseyn'e (Aleyhisselam) feda eden ashabıyla birlikte, benim doğruluk ayağıma sebât ver

  • isna aşeriyye

    30.05.2005 - 11:46

    12 imama inananlar,caferiler;
    Hiç kuşkusuz ki bugün 4 mezhep diye öne çıkartılan yolların kurucuları da Ehlibeyt'in İslam içindeki önemini, vazgeçilmezliğini biliyorlardı. Onlar, bu gerçeği eserlerinde ya doğrudan ya da dolaylı olarak dile getirdiler.imam Ebu Hanife, Ehlibeyt yoluna bağlılığı yüzünden canını verdi. İmam Şafii bir şiirinde şöyle diyor: “Ey Peygamber'in Ehlibeyt'i... Cenabı Allah sizin sevginizi Kuran ile indirerek farz kılmıştır. Size bu şan ve erdem elbette yeter. Size salavat getirmeyenin salatı (namazı) batıl sayılır.”
    Namazın olmazsa olmaz şartı, peygambere ve ve Ehlibeyt'e (Al-i Muhammet'e) salavat getirmektir.
    Namazda Ehlibeyt'e yönelik selamlama kısaca şöyledir:
    “Allahümme salli ala Muhammet ve ala al-i Muhammet! ”
    (Allah'ın selamı (kutsaması) Muhammet'e ve ailesine (Ehlibeyt'ine) olsun.)
    Sünni Müslümanlar, günde 5 kez Ehlibeyt'i böyle ululamaktadırlar. Kısacası, Ehlibeyt sevgisi, saygısı namazın bir parçası haline getirilerek bütün müslümanlar için olmazsa olmaz bir kural halinde sunulmuştur. Bu haliyle de bütün Sünniler Alevi olmaktadırlar. 4 mezhep mensupları, Alevilerin bu sevgiyi kılavuz aldıklarını anladıkları zaman, araya tarihin ördüğü kalın ve yanlış duvar kendiliğinden yıkılacak, Hak ortaya çıkacaktır.

  • caferilik

    30.05.2005 - 11:25

    CAFERİLİK
    Caferilik, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'ın mezhebine mensup olmak demek olup, Hz. Resulullah (s.a.a) 'dan sonra İslam camiasının önderliğinin ilki Hz. Ali olan on iki imama ait olduğuna inanan Ehl-i Beyt mektebinin ortak ismidir. Bu mektebe aynı zamanda İsnaaşeriyye, İmamiyye, Şiilik ve Alevilik de denmektedir. Ancak bu mektep, Türkiye'mizde daha çok Alevilik ve Şiilik isimleriyle tanınırken; İran, Irak, Azerbaycan, Lübnan, Bahreyn, Suriye, Afganistan, Arabistan, Pakistan Bengladeş ve Hindistan gibi, aynı inancı paylaşan Ehl-i Beyt dostlarının yoğun olduğu ülkelerde Şiilik ve Caferilik isimleriyle meşhur olmuştur.
    Burada şunu da vurgulamalıyız ki, bu mektebe Caferi mezhebi denilirken, onun da İslam camiası içerisinde ortaya çıkan Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli Zahiri, Sevri ve diğer İslami mezhepler türünden bir mezhep olduğu anlaşılmamalıdır. Çünkü mezhep, belli bir ilmi kariyer ve şartlara haiz olarak içtihat derecesine ulaşan bir alimin, İslam dini üzerinde ortaya koyduğu yorum ve fetvalar mecmuasına denir. Oysa bu mektep, kendisini müntesip kıldığı İmam-ı Cafer Sadık ve diğer imamları müçtehit olarak kabul etmiyor. Aksine; imamların Allah Teala'nın emri ve Hz. Resulullah'ın açıklaması ile tayin edilen birer ilahi hüccet olduklarına inanır. Dolayısıyla da İmam Cafer Sadık da dahil olmak üzere, on iki imamın din konusunda yaptıkları açıklamaların, onların kendi içtihatları sonucu vardıkları şahsi fetva ve yorumları değil de, bizzat Allah Teala'nın Resul-ü Ekrem'e indirdiği dini öğretinin özü olduğuna inanır.
    Aslında bu mektebe mezhep ismini veren de bu mektebin kendi mensupları değildir. İslam camiasında her hangi bir müçtehidin fetvalarına uyan diğer İslami fırkalar bu mektebe mezhep ismini yakıştırmışlardır. Onlar, kendi yöntemlerine mezhep ismini verdikleri gibi, bu mektebin öğretilerinin daha çok Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'dan geldiğini ve diğer imamların böyle bir şansı yakalayamadıklarını görünce, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) 'ın da kendilerinin müntesip olduğu müçtehitlerden biri gibi sıradan bir müçtehit olduğuna inandıklarından, kendi mezheplerine kıyasla bu mektebe de Caferi mezhebi ismini koymuşlardır. Oysa bu mektep, kendisini bir mezhep olarak nitelendirmemektedir.
    Bu mektep, Hz. İmam Cafer Sadık da dahil olmak üzere ne Hz. Resulullah'tan sonra İslam camiasının önderleri olduğuna inandığı on iki imamın, diğer İslam ulemasının yaptığı gibi, normal ilim tahsil sürecini geçiren müçtehitler olduğuna inanır, ne de on iki imamdan gelen açıklamaların onların İslam dini üzerinde yaptıkları içtihat sonucu vardıkları şahsı yorum ve fetvaları olduğunu kabul eder. Bu mektep, imamlardan gelen açıklamaların Hz. Resulullah'ın açıklamalarının aynısı olduğuna inanır. O halde bu mektep, imamların açıklamalarının İslam dini üzerinde yapılan bir yorum değil, bizzat İslam dininin kendi öğretileri olduğu görüşündedir.
    Ehl-i Beyt mektebi, diğer İslami mezhepler gibi, rey ve görüşe dayalı olan bir mektep değildir. Ehl-i Beyt mektebi, Hz. Resulullah (s.a.a) ’dan alınan İslam dininin hiçbir yoruma tabi tutulmaksızın sunuluşudur.

  • aşure günü

    30.05.2005 - 11:08

    ASURA DUASI:
    Allah'ım, bu öyle bir gündür ki onu, Ümeyye oğulları ve ciğer yiyen (Hind'in) oğlu mübarek saymışlardır. O öyle bir kimseydi ki kendisi de babası da, Senin ve Resulü'nün dilinde lanetlenmiştir. Peygamber'in (Allah'ın salat ve selamı Onun ve Ehl-i Beyt'inin üzerine olsun) bulunduğu her yerde ve durduğu her durakta onlara lanet okumuştur.
    Allah'ım, Ebu Süfyan'a, Muaviye'ye ve Yezid b. Muâviye'ye lanet et. Senin lanetin ebediyyen onların üzerine olsun.
    Bu, öyle bir gündür ki onda Ziyâd ve Mervan soyu, Hüseyn'i (Allah'ın salavatı onun üzerine olsun) öldürdükleri için sevindiler. Şu halde, lanet ve acı azabını onların üzerine kat kat artır.
    Allah'ım, ben, bu gün ve durduğum bu yerde ve bütün hayat günlerimde o (zalimlerden) beri olmakla ve onları lanetlemekle ve Peygamber'ini ve Ehl-i Beyt'ini (hepsinin üzerine selam olsun) sevmekle sana yakınlaşıyorum.
    Sonra yüz defa şöyle söylersin:
    Allah'ım, Muhammed ve Âl-i Muhammed'in hakkına ilk zulmeden kimseden, ona bu konuda en son tâbi olan kimseye kadar hepsine lanet et.
    Allah'ım, Hüseyin'le savaşan ve onu öldürmek için birbirleriyle işbirliği yapan ve sözleşen topluluğa lanet et. Allah'ım, onların hepsini topyekün kendi lanetine mazhar eyle.
    Sonra da yüz defa şöyle söylersin:
    Selam olsun sana ey Eba Abdillah ve O (pak) ruhlara ki senin eşiğinde (hareminde) yer aldılar. (Sana canlarını kurban etme ve aynı mekanda defnedilme şerefine nail oldular.)
    Allah'ın selamı benden, senin üzerine olsun ebediyyen; yaşadığım ve gece ve gündüz devam ettiği müddetçe.
    Allah, bunu, benim sizi son ziyaretim kılmasın. Selam olsun Hüseyn'e ve Ali b. Hüseyn'e, Hüseyn'in evlatlarına ve ashabına.
    Sonra şöyle devam edersin:
    Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle. Bunun için de, önce birinci, sonra ikinci, sonra üçüncü ve sonra da dördüncüden başla. Sonra da... Yezid'e lanet eyle. Ziyad'ın ve Mercâne'nin oğlu Ubeydullah'a, Sa'd oğlu Ömer'e, Şimr'e, Ebu Süfyan'ın, Ziyâd'ın ve Mervân'ın soyuna kıyamet gününe kadar lanet et.
    Sonra secdeye kapanıp şöyle dersin:
    Allah'ım onların musibetine karşı bana, şükredenlerin hamdı gibi hamdetmeği nasip eyle. Bu büyük acı ve musibetimden dolayı Allah'a hamdolsun. Allah'ım, (huzuruna) varacağım gün Hüseyn'in şefâatini bana nasip eyle ve indinde Hüseyin ve canlarını Huseyn'e (Aleyhisselam) feda eden ashabıyla birlikte, benim doğruluk ayağıma sebât ver

  • ahiret

    30.05.2005 - 11:02

    Bir gün Hz.Ali(a.s) üç tane kafirle karsilasir kafirler imam Ali ye AHiRET,CENNET ve CEHENNEMiN in var oldugunu ispatlarsan biz müslüman oluruz derler.imam Ali cevabinda; Ben AHiRET,CENNET ve CEHENNEM var diyorum siz yok diyorsunuz,sizin dediginiz dogru ise benim bunlara inandigim icin bir zararim olmaz toprak olacagiz tekrar dirilmiyecegiz.Ama benim dedigim dogru ise AHiRET,CENNET ve CEHENNEM var ise eyvahlar olsun sizin halinize der.bu cevap karsisinda pes ederler ve müslüman olurlar

  • imam mehdi muntazar

    26.05.2005 - 11:55

    BEKLENEN KURTARICI iMAM
    On ikinci İmam Hz. Mehdi (a.s) , hicretin 255. (M. 867) yılı Cuma gecesi tan yeri ağarırken “Samerra” şehrinde dünyaya gözünü açmıştır.
    Babası, İmam Hasan Askeri (a.s) ’dır; annesi de Hz. İsa’nın havarisi Şum’un’un neslinden olan Rum Kayseri’nin oğlu Yuşa’nın değerli kızı “Saykal” ve “Susen” adlarıyla da anılan “Nergis” hatundur. Hz. Mehdi (a.s) ’ın en meşhur lakapları “Mehdi”, “Kâim”, “Hüccet” ve “Bakıyyetullah”tır.
    İmam Mehdi (a.s) ’ın dördüncü özel naibi Ali bin Muhammed-i Semuri’nin vefatından sonra, Gaybet-i Kubra dönemi başladı. Şimdiye kadar da devam etmekte...İmam Mehdi (a.s) Allah Teala’nın emriyle kıyam ve zuhur edecektir. Ehl-i Beyt İmamları birçok hadislerde zuhur vaktinin belirtilemeyeceği ve bunu ancak Allah’ın bileceğini, ansızın Allah’ın emriyle vuku bulacağını ve zuhur için bir vakit belirten kimselerin yalancı olduğunu açıklamışlardır.
    Fuzeyl, İmam Bakır (a.s) ’dan; “Acaba bu iş için bir zaman belirtilecek mi? ” diye sorunca İmam (a.s) üç defa şöyle buyurdu: “Vakit belirtenler yalancıdırlar.”
    İshak bin Yakup, Muhammed bin Osman-i Amri vasıtasıyla İmam Mehdi (a.s) ’a bir mektup yazarak birkaç soru sordu, İmam (a.s) soruları cevaplandırırken zuhur vakti hakkında buyurdu ki: “Zuhur vakti Allah’ın emrine bağlıdır; zaman tayin edenler yalancıdırlar.”

    Gaybet Dönemİnde Mümİnlerİn Vazİfelerİ
    1- Hz. Mehdi (a.s) ’ın özelliklerini, vasıflarını bilmek ve zuhur edeceği sıradaki alamet ve olaylardan haberdar olmak.
    2- Hz. Mehdi’ye sevgi beslemek.
    Ehl-i Beyti sevmek bütün müslümanlara farzdır. Bu husus birçok ayet ve hadislerde tasrih edilmiştir.
    3- Hz. Mehdi (a.s) ’ın zuhurunun bekleyişi içinde olmak; yani kalben, fikren ve amelen buna mutabık bir hayat sürdürmek.

  • hz. hüseyin

    26.05.2005 - 11:44

    ÜÇÜNCÜ İMAM ve SEYYiDLERiN BABASI:
    İmam Hüseyin (as) = (Seyyid-üş Şüheda)
    İmam Hüseyin (Seyyid-üş Şüheda) , Ali (a.s) ve Peygamber-i Ekrem'in kızı Hz. Fatıma'nın (a.s) ikinci oğludur. Hicretin dördüncü yılında dünyaya geldi. Büyük kardeşi İmam Hasan Mücteba (a.s) şehit olduktan sonra Allah'ın emri ve kardeşinin vasiyeti üzerine imamet makamına ulaştı.
    İmam Hüseyin (a.s) on yıl imamet etti. Yaklaşık altı ay dışında bu müddetin tümü Muaviye'nin hilafeti zamanında en zor koşullar, acı durumlar ve en ağır baskılar altında geçti. Çünkü birinci olarak dini yasalar toplumda değerini kaybetmiş, hükümetin istekleri, Allah ve Resulünun isteklerinin yerini almıştı. İkinci olarak da Muaviye ve dostları bütün mümkün yollara baş vurarak Ehl-i Beyt'i ezip, Ali'nin (a.s) ismini yok etmek istiyorlardı. Ayrıca Muaviye, oğlu Yezid'in hilafet temellerini atıp pekiştiriyordu. Halkın bir kısmı Yezid'in hiç bir şeye bağlı olmadığından onun hilafetine razı değillerdi. Muaviye de muhalefetlerin çoğalmasını önlemek için daha fazla baskılara başvuruyordu.
    İmam Hüseyin (a.s) ister istemez bu karanlık günleri geçiriyor ve Muaviye tarafından yapılan her çeşit ruhsal işkence ve baskılara katlanıyordu. Hicretin altmışıncı yılında Muaviye öldü ve oğlu Yezid babasının yerinde oturdu.
    Biat meclisi, Arapların içerisinde saltanat, imaret ve sair önemli konularda bir genelekti. Toplum özellikle tanınmış kişiler bu konularda sultana yahut emire biat eli veriyorlardı. Biatin ardından itaatsizlik etmek o kavme ar ve zillet sayılırdı. Aynı zamanda imzaladığı şeyden kaçmak kesin suç olarak bilinirdi. Hz. Peygamberin siresinde de bu, baskı olmadan yapılırsa geçerli kılınmıştır.
    Muaviye hayattayken tanınmış kişilerden Yezid'e biat almıştı. Fakat İmam Hüseyin'e (a.s) dokunmayıp, biat teklifinde bulunmamıştı. Özellikle oğlu Yezid'e vasiyet etti ki'Hüseyin b. Ali biat etmezse fazla ısrar etme ve öylece bırak kalsın.' Çünkü Muaviye meselenin önünü ve arkasını iyice algılayabilmişti.
    Ancak Yezid, gururu ve çekinmemezliği sonucu babası ölünce onun vasiyetini unutup, Medine valisine emir verdi ki, İmam Hüseyin'den benim hilafetime biat etmesini iste, etmezse başını Şam'a gönder.

    İmam Hüseyin (a.s) biat etmemeğe kesin kararlıydı. Bu yolda şehit olacağını da iyi biliyordu. Umumi fesad, fikri inhitat ve toplumun özellikle Iraklıların iradesizliğiyle pekiştirilen Ümeyye oğullarının büyük ve korkunç savaş gücünün onu yok edeceğini biliyordu.
    Tanınmış kişilerden bir grup, İmamın yanına gelip bu hareket ve kıyamın tehlikesini hatırlattılar. Fakat o hazret cevaplarında şöyle buyurdu: 'Ben biat etmeyeceğim. Zulüm ve fesat hükümetine boyun eğmeyeceğim. Nereye gitsem, nerede olsam da beni öldüreceklerini biliyorum. Mekke'den ayrılmamın nedeni ise, benim kanımın dökülmesiyle Kabe'nin hürmetinin kırılmaması icindir.
    Kerbela vakıası, kadınların esir alınıp şehirlerde gezdirilmesi, (esirler içinde bulunan) Hz. Ali'nin (a.s) kızı (Zeynep) ve dördüncü İmamın Kufe ve Şam'daki toplantı yerlerinde konuşmaları Ümeyye oğullarını rezil etti ve Muaviye'nin yıllarca yaptığı tebligatı etkisiz bıraktı. Hatta Yezid, Kerbela'da memurları eliyle yapılan bu işlerden kendisini temizlemeye çalıştı. Kerbela vakıası, etkisi geç olmakla beraber Ümeyye oğullarını saltanattan düşürmekle birlikte Gösterdiği en yakın etki çeşitli kıyamlar ve bunun yanı sıra da on iki yıl süren kanlı savaşlardır. Öyle ki, İmam Hüseyin'in (a.s) katillerinden hiçbiri intikam pençesinden kurtulamadı.
    Tarihin İmam Hüseyin (a.s) ve Yezid'le ilgili bölümü okuyup o zamanın hakim sistemi üzerinde araştırma yapan kimse bilir ki İmamın bir yolu seçmekten başka bir seçeneği yoktu. O da şehit olmaktı. İslam dininin apaçık bir şekilde ezilmesine neden olan biat, hiçbir koşulda İmam Hüseyin için mümkün değildi.
    Çünkü Yezid, İslam dinine ve kanunlarına saygı göstermemekle yetinmeyip, İslam'ı ezmeğe korkusuzca tezahür eden bir kişiydi.
    Fakat geçmişleri (babası) , dinin kanunlarına din adına muhalefet ediyor ve zahirde dine saygı gösteriyorlardı. Hatta halkın inandığı Peygamber (s.a.a) ve sair dini şahsiyetlere yardım edip, onların yanında bulunmalarıyla iftihar ediyorlardı.
    Bazıları diyorlar ki İmam Hasan ve İmam Hüseyin iki değişik tabiata sahiptiler. İmam Hasan sulhsever idi. Kırk bin askeri olmasına rağmen barışı kabul etti. Fakat İmam Hüseyin savaşı tercih etti. Nasıl ki kırk kişi olmasına rağmen Yezid'le savaşa kalktı.
    Çünkü görüyoruz ki Yezid'e biat etmeği kabul etmeyen İmam Hüseyin (a.s) on yıl kardeşi gibi Muaviye'nin hükümeti döneminde yaşadı (Kardeşi de on yıl yaşamıştı) Ama hiçbir zaman muhalefet etmedi. Gerçekten de İmam Hasan ve İmam Hüseyin Muaviye ile savaşsalar da savasmasalar da öldürüleceklerdi ve bunların ölümü İslam'a hiçbir faydası olmayacaktı. Kendisini doğru yolda gösteren, sahabe, vahiy yazarı ve müminlerin dayısı tanıtan ve her hileye başvuran Muaviye'nin siyaseti karşısında etki etmezdi.
    Kaldı ki elindeki imkanları kullanıp onları kendi dostları vasıtasıyla öldürtüp kendisi yas tutabilir ve kanlarını almak isterdi. Nitekim üçüncü halifeye de aynı muameleyi yapmıştı.

  • hz. hasan

    26.05.2005 - 11:04

    İKİNCİ İMAM ve SERiFLERiN BABASI
    Imam Hasan bin Ali (as) = (Hasan-ül Mücteba)
    Hz. İmam Hasan Mücteba (ve kardeşi İmam Hüseyin) , Hz. Emir-ül Mü'minin'in oğlu olup, Peygamberin kızı Hz. Fatıma'dan (a.s) dünyaya geldiler. Peygamber defalarca 'Hasan ve Hüseyin benim oğullarımdır.' buyurmuştur. Bu buyruğa göre, Ali (a.s) diğer çocuklarına 'Siz benim oğullarımsınız. Hasan ve Hüseyin de Peygamberin oğullarıdır.' demiştir.
    Hz. İmam Hasan (a.s) hicretin üçüncü yılında Medine'de dünyaya geldi. Yedi yıl kadar değerli büyük babası Peygamberin yanında onun muhabbetli kucağında geçirdi. Önce Peygamberi ve ondan üç ay ya da altı ay sonra vefat eden annesini kaybedince, babasının terbiyesi altında büyüdü.
    Babası Hz. Ali (a.s) şehit olunca, onun vasiyeti ve Allah'ın emriyle imamet makamına ulaşıp zahiri hilafeti de üstlendi, altı ay kadar Müslümanların işlerini idare etti. Bu müddette Ali (a.s) ve evladına aşırı düşmanlık güden ve yıllarca hilafet için savaşan Muaviye, (ilk olarak Hz.Osman'ın kanı için daha sonra apaçık bir şekilde halife olmak için savaştı) İmam Hasan'ın hilafet merkezine karşı ordu düzenleyip savaş açtı. Aynı zamanda İmam Hasan'ın (a.s) ordu komutanlarını yüklü paralarla satın alıp, O Hazretin aleyhine kışkırttı.
    Bilahare İmam Hasan (a.s) barışı mecburen kabul edip zahiri halifeti bazı şartlar altında (Muaviye hilafeti kendisinden sonra kimseye bırakmak hakkı olmayıp, hilafetin tekrar İmamın kendisine verilme ve taraftarlarina taarruz edilmeme şartıyla) Muaviye'ye bıraktı.
    Böylece Muaviye hilafeti ele geçirdi. Daha sonra Irak'a gelip umumi bir konuşmasında barış şartlarını çiğnedi. Bütün yollara başvurarak Ehl-i Beyt'i çok zor durumlara maruz bıraktı.
    İmam Hasan (a.s) on yıl süren imamet müddetini çeşitli baskılar altında geçirdi. Hatta evinde bile can güvenliği yoktu ve bilahare hicretin ellinci yılında Muaviye'nin hilelerine uyan karısı vesilesiyle zehirlenerek şehit edildi.
    İmam Hasan insani değerlerde babasının hatırası ve ceddi Peygamberin aynasıydı. Peygamber hayattayken Hasan ve kardeşi Hüseyin, devamlı Peygamberin yanındaydılar ve bazen de Peygamber onları omuzlarına çıkarırdı.
    Şia ve Sünni, Peygamber'den (s.a.a) İmam Hasan ve Hüseyin (a.s) hakkında şöyle rivayet ederler: 'Bu ikisi benim oğullarımdırlar ister otursunlar, ister kıyam etsinler.' (Zahiri hilafeti üstlenip üstlenmemekle ilgili kinayeli bir açıklamadır.) Hz. Peygamber ve Hz. Ali'den o hazretin imameti hakkında bir çok rivayet nakledilmiştir

  • imam-ı zaman

    26.05.2005 - 10:47

    MEHMET ŞEVKET EYGİ

    Mehdi olduklarını iddia eden veya Mehdi oldukları iddia edilen bir sürü adam varsa da, bunların ahir zamanda zuhur edeceği haber verilmiş olan hakiki Mehdi ile alakaları yoktur. Bazı büyük İslam alimleri Mehdi ile ilgili müstakil eserler kaleme almışlardır. Mehdi'nin babasının ismi, kendi ismi, bazı evsafı hakkında bilgiler verilmiştir.
    Şu anda Müslümanlar kendi akıllarıyla birleşemiyor, kurtulmak, izzet bulmak için yapılması gereken hizmet ve faaliyetleri yapamıyor. Artık Mehdi'yi beklemekten başka çare kalmamıştır. Bakalım Mehdi zuhur edince yalancı Mehdiler ne yapacaktır?
    Haberlerde Mehdi hazretleri zuhur edince bir kısım ulemanın onu tanımayacağı, karşı geleceği bildiriliyor. Bunlar ulema-i su'dur. Müslümanları oyalayan, afyonlayan, aldatan, uyutan kişiler... (Mehmet Şevket Eygi, Milli Gazete, 15/06/1998)

  • imam-ı zaman

    26.05.2005 - 10:44

    Merhum MAHMUD ESA'D COŞAN'a göre MEHDi:
    ...Ben bazı arkadaşlara dedim ki: 'Bakın Mehdi kıyamet alametlerinden birisidir, çıkacak. Onun zamanında yaşayan insanlar, (velev habven ales selci) buz üzerinde emekleyerek dahi olsa, ona ulaşıp, onun askeri olmaları lâzım! ...'
    ...Mehdi sevgisi hepimizin içinde vardır. Mehdi'ye bağlanmak arzusu hepimizin arzusudur...
    (Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN, 'Güncel Meseleler')

  • imam-ı zaman

    26.05.2005 - 10:40

    HÜSEYİN HİLMİ IŞIK'a göre 'MEHDİ': Hazret-i Mehdi, ahir zamanda dünyaya gelecekdir. Adı, Muhammed, babasının adı Abdullah'dır. Resullulah (SAV) efendimizin soyundan olacakdır. İsa aleyhisselamla buluşacak, mezhebleri kaldıracak, yalnız onun mezhebi kalacak, her yeri alacak, her yerde adalet olacak, Eshab-ı Kehf, uyanıp mağaradan çıkarak, Mehdi'nin askeri olacakdır.
    Bazı saf kimseler, büyük zannetdikleri kimselere Mehdi demekdedir. Mehdi'nin alametlerini Resulullah (SAV) efendimiz bildirmişdir. İbni Hacer-i Mekki'nin (Alamat-ül-Mehdi) kitabında ve Suyuti'nin (El-Bürhan) kitabında bunlardan ikiyüze yakın alamet yazılıdır. (El-Fütuhat-ül-İslamiyye) , ikinci cüz, ikiyüzdoksanyedinci sahifesinde diyor ki, 'Beklenilen Mehdi, Hazret-i Fatıma'nın soyundan olacakdır'. Mekke'de zuhur edecekdir. O zeman, Müslümanlar halifesiz olacakdır. İstemediği halde, zor ile halife yapılacakdır. Zuhur edeceği zeman ve yaşı ve ömrü kesin belli değildir) . Mehdi çıkacağı zeman yeryüzünde halife bulunmayacağı ve Mehdiliklerini i'lan edenlerin Mehdi olmadıkları, buradan anlaşılmaktadır.
    Birçok hadis-i şeriflerde buyuruldu ki, (Mehdi'nin başı hizasında bir bulut olacakdır. Bulutdan bir melek: Bu Mehdi'dir, sözünü dinleyiniz!) diyecekdir. Bir hadis-i şerifde buyuruldu ki (İsmini duyduğunuz kimselerden, yeryüzüne dört kişi malik oldu. İkisi Mü'min, ikisi de kafir idi. Mü'min olan iki kişi, Zülkarneyn ile Süleyman 'aleyhisselam' idi. Kafir olan ikisi de, Nemrud ile Buhtunnasar idi. Beşinci olarak, yeryüzüne, benim evladımdan biri, yani Mehdi de, malik olacakdır) .
    Bir hadis-i şerifde buyuruldu ki: (Kıyamet kopmadan önce, Allahü teala, benim evladımdan birini yaratır ki, ismi benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur ve dünyayı adaletle doldurur. Ondan önce dünya zulmle dolu iken, onun zemanında adl ile dolar) . Bir hadis-i şerifde buyuruldu ki:
    (Eshab-ı 1Kehf, Hazret-i Mehdi'nin yardımcıları olacakdır ve İsa 'aleyhisselam' bunun zemanında gökden inecekdir. İsa 'aleyhisselam', Deccal ile harb ederken, hazret-i Mehdi, onunla beraber olacakdır. Bunun hükümdarlığı zamanında, her zemankinin aksine olarak ve hesabların tersine olarak, Ramezan-ı şerifin ondördüncü günü güneş tutulacakdır ve birinci gecesinde ay tutulacakdır) .
    O halde, insaf etsinler ki, bu alametler, (cahillerin, Mehdi zannetdikleri kimselerde ve) o ölen adamda var mıdır, yok mudur? Hazret-i Mehdi'nin daha birçok alametlerini, Muhbir-i sadık 'aleyhissalatü vesselam' haber vermişdir. Ahmed ibni Hacer-i Mekki hazretleri (Elkavlülmuhtasar fi alamatil-Mehdi) ismindeki kitabında, Hazret-i Mehdi'nin ikiyüze yakın alametlerini yazmışdır. Geleceği bildirilen Mehdi'nin alametleri meydanda iken, başkalarını Mehdi sananlar, ne kadar cahildir. Allahü teala, onlara, doğruyu görmek, nasib eylesin! (Celaleddin-i Süyuti'nin, 'Cüz'ün minel-ehadis vel-asar-il-varide-ti fi hakk-ıl-Mehdi) kitabında da Hazret- Mehdi'nin alametleri bildirilmektedir) . (s. 60-61)
    İmam-ı Rabbani 'rahmet-ullahi aleyh', ikinci cildin altmışsekizinci mektubunda buyuruyor ki, hadisi-i şerifde (Yeryüzünü küfr kaplamadıkça ve heryerde küfr ve kafirlik yapılmadıkca, hazret-i Mehdi gelmez) buyuruldu. Bundan anlaşılıyor ki, Hazret-i Mehdi çıkmadan evvel, küfr ve kafirlik her tarafa yayılacak, İslam ve müslimanlar garib olacakdır. (H.Hilmi Işık, Saadeti Ebediye s. 350)

  • imam-ı zaman

    26.05.2005 - 10:34

    ON İKİNCİ İMAM

    Imam Mehdi bin Hasan (as) = (Zamanın Imamı = Sahib-ez Zaman = Kaim)

    Peygamber Efendimizin(s.a.v.) torunu olan On ikinci imam, Hz. Askeri'nin (a.s) oğlu, Hz. Mehdidir.Genelde İmam-ı Asr ve Sahib-ez Zaman lakaplarıyla anılır. İsmi Peygamber efendimizin isminin aynısıdır. 256 yahut 255 H. yılında Samerra şehrinde dünyaya geldi. 260 yılına kadar babasının kefaleti altında gizli olarak yaşadı. Özel dostlarindan başkası onu görme şerefine ulaşamadı.

    Babası vefat ettikten sonra imamet makamına ulaştı ve Allah'ın emriyle gaybeti seçti. İstisnalar hariç özel naiplerden başkasına gözükmüyordu.

    Hz. Mehdi, babasının ve ceddinin güvenilir ashabından birisi olan Osman b. Said'i kendisine naip edip,Halkin sorularına onun vasıtasıyla cevap veriyordu.

    Osman b. Said vefat ettikten sonra onun oğlu Muhammed b. Osman Hazretin naibliğine ulaştı. Daha sonra Ebu'l Kasım Hüseyin b. Ruh-i Nevbahti imamın özel naipliğini yaptı. Son olarak imamın mukaddes temsilciliğini yapan, Ali b. Muhammed Semuri olmuştu.

    Ali b. Muhammed Semuri'nin ölümüne (329 h.k.) bir kaç gün kala hazretten bir bilgi geldi. Ali b. Muhammed Samuri'ye altı günden sonra öleceğini bildirerek özel naiplik döneminin artık sona erdiğini ve gaybet-i kübranın yani büyük gizlilik döneminin başlayıp, Allah zuhur için izin verinceye kadar devam edeceğini de ilan etmiş oldu. Bu bilgi gereğince gaybet iki bölüme ayrıldı:

    Birincisi, gaybet-i suğradır (kısa gaybet dönemi) . İki yüz altmış yılından başlar, üç yüz yirmi dokuzda biter. Yaklaşık olarak yetmiş yıl sürdü.

    İkincisi: gaybet-i Kübra'dır (büyük gaybet dönemi) . Üç yüz yirmi dokuzdan başlar ve Allah, zuhur izni verinceye dek devam edecektir. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ittifakla kabul edilen hadiste şöyle buyuruyor: 'Eğer dünyanın bir günü bile kalırsa Allah, o günü o kadar uzatır ki, benim torunlarımdan olan Mehdi zuhur etsin. Ve dünyayı zulümle dolduğu gibi adaletle doldursun.
    Yaratık türlerinin hepsinde geçerli olan genel hidayet yasası gereği, insan türü de zorunlu olarak onu, insanlık üstünlüğüne ve saadetine ulaştırabilecek özel bir güçle (vahiy ve nübüvvet) donatılmıştır. Apaçıktır ki, eğer böyle bir üstünlük ve saadet, toplumsal bir yaşantıya sahip olan insan için mümkün olmayıp vuku bulmamışsa böyle bir donatım, boş ve batıl olur. Bilindiği gibi yaratılışta lağviyet ve batıllık yoktur.

    Başka bir deyişle şöyle diyebiliriz; insanoğlu yeryüzüne yerleştiği günden beri tam anlamıyla mutluluğu içeren toplumsal bir hayat arzusunu taşır ve böyle bir günün geleceği ümidiyle adım atar. Eğer objeler dünyasında böyle bir arzu ve isteğin, gerçekleşir yönü olmasaydı böyle bir arzu onun tabiatına yerleşmezdi. Nitekim yemek olmasaydı açlık, su olmasaydı susuzluk ve neslin devam etmesi olmasaydı cinsel istek düşünülemezdi.

    Dolayısıyla zorunlu olarak dünyanın geleceği, adalet, sulh, sefa ve samimiyetle dolu bir güne sahip olacaktır. İnsanlar fazilet ve üstünlüklerle dolup taşacaktır.

    Elbette böyle bir olay insanın kendi eliyle gerçekleşecektir. Böyle bir toplumun lideri,insanlık dünyasının kurtarıcısıdır ki rivayetlerde Mehdi diye anılmaktadır.

    Yahudilik, Hıristiyanlık, Vesenilik, Mecusilik ve İslamiyet gibi dünyada hakim olan din ve mezheplerde beşerin kurtarıcısı diye birisinden söz edilmiştir. Tatbik ve uyarlamada farklı görüşlere sahip olmalarına rağmen hepsi onun zuhur edeceğini müjdelemişlerdir.

    İttifakla kabul edilen Peygamber-i Ekrem'in (s.a.a) bu hadisi 'Mehdi benim neslimdendir.' şu hususu vurgulamaya yöneliktir.
    Şia ve Ehl-i Sünnet kanalıyla Resul-i Ekrem'den (s.a.a) ve Ehl-i Beyt imamlarından Hz. Mehdi'nin (a.s) zuhuruyla ilgili, onun Peygamberimizin soyundan olduğuna ve kendi zuhuruyla beşerî toplumu gerçek kemale erdireceğine ve topluma manevi hayat vereceğine dair sayısız hadislerin yanı sıra, onun bizzat Ehl-i Beyt imamlarının on birincisi İmam Hasan Askeri'nin (a.s) oğlu olduğuna ve doğumundan sonra uzun süre gizli yaşadıktan sonra zuhur edeceğine ve dünyayı zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracağı hususunda bir çok hadisler nakledilmiştir

  • imam hasan askeri

    26.05.2005 - 10:24

    ON BİRİNCİ İMAM

    İmam Hasan b. Ali (a.s) = (Hasan Askeri)

    Peygamber Efendimizin(s.a.v) torunudur.Askeri lakabıyla anılan Hz. İmam Hasan b. Ali (a.s) onuncu imamın oğludur. Hicri 232. yılında doğdu ve 260. yılında da Abbasi halifesi olan Mu'tamid'in planı üzere zehirlenerek şehit edildi.

    On birinci imam, değerli babası şehit olduktan sonra, Allah'ın emri ve önceki imamların tayiniyle imamet makamına ulaştı. Yedi yıl imamet ettiği müddet zarfında, hilafet makamının sonsuz baskıları altında, zor bir durumda takiyye ile yaşadı. Kapısı hatta taraftarlarina bile kapalıydı. Yalnız taraftarlarindan özel kişileri imamla görüşebiliyordu. Bununla birlikte çoğu zaman hapisteydi.

    Bu kadar baskının nedeni ise şunlardı: Evvela, o zamanlarda imamin taraftarlarinin nüfusu artmış ve büyük bir güce sahip olmuşlardı.imam da toplumda tanınıyordu. Bu yüzden hilafet makamı imami daha fazla göz altına alıp mümkün yollar deneyip, sinsi planlarla bunları yok etmeğe çalışıyordu.

    İkinci olarak hilafet makamı,Halkin, on birinci imamın bir oğlunun varlığına inandıklarını anlamıştı. On birinci imamdan ve diğer imamlardan nakledilen rivayetlere göre onun oğlunun Mehdi (a.s) olduğunu biliyorlardı. Bu inanç Peygamber-i Ekrem'den Şia ve Ehl-i Sünnet kanallarıyla anlatılan rivayetlere dayanıyordu ve Hz. Mehdi on ikinci imam olarak kabul ediliyordu.

    Bu sebeplere göre on birinci imam, diğer imamlardan daha çok göz altında tutuluyordu. Zamanın halifesi, imamet ilkesine son vermek ve bu kapıyı her zaman için kapatmaya kesin karar almıştı.

    Buna göre imamın (a.s) hastalık haberi zamanın halifesi Mu'tamıd'a verilince, bir doktor göndermenin yanı sıra iç haberleri kontrol etmeleri için güvenilir adamlarından ve kadılarından birkaçını bu işle görevlendirdi. İmamın şahadetinden sonra da evini teftiş edip, imamın hizmetçilerini de ebeler, muayene ettiler. Gizli memurları iki yıl boyunca ümitleri kesilinceye dek imamın oğlunu(Hz.Mehdiyi) bulmak için çalıştılar ama bulamadilar.

    On birinci imam şehit olduktan sonra kendi evinde değerli babasının yanında Samerra şehrinde defnedildi.

    Şunu da bilmeliyiz ki, imamlar kendi hayatları boyunca sayıları yüzleri aşan muhaddis ve alimler yetiştirdiler.

Toplam 37 mesaj bulundu