BEN BEN BEN: İzmirliyim İzmir kadar mavi,İzmir kadar yeşil olduğumu düşünüyorum.İzmir kadar güzel ve alımlı olduğumu biliyorum.Lezbiyenim. Yaşamı çok seviyorum.Yaşamın bize sunduğu her şeyin aşk ve seksle yaşanması halinde yaşama tutku ile bağlanılabilir olduğunu düşünüyorum.Aşksız ve sekssiz paramparça olan yaşamı aşkla ve seksle toplayabiliriz.. İşte ben buyum ya...!
DİL SUSARSA
karanlıkta dil susarsa ten konuşur ten susarsa; yürek konuşur yürek susarsa sonumuz olur
artık duyduğumuz dilsiz, tensiz, yüreksiz, benz/siz bir uğultudur
zulmün sisini soluyorsa hâlâ kentler durmayan bir vebadır türer aşk zulmün pazarına sürülmüş bir güldür
yalnız vitrinlerle mi fahişeliğe devşirilir kirden mürekkep bir anaforla her gün yeniden yeniden ve yeniden alıp götürülür seviler ve sevinçler
Süleyman kaplan
Ruhumda Bir Fahişe Çığlıkçığlığa İçimdeki çocuğu Yok ettiğim anlarda Bilemezdim O, Küllerinden doğanın İsyankâr fahişe olduğunu
Sarılınca bir genç kıza / sevgi dolu Öptükçe bir kadını / kadınları / dostça Lezbiyen kıvamında fahişeyim! Yok saydığım erkeklerin Cinsel gözlerinde
Güvenpark’ta gay Tarla başında travesti Karşıyaka’da basın açıklamasındayım ‘‘Hepimiz Leziz’’ Uğur Mumcu meydanına yürüyüşle Mor Çatı’cılarla, yolları taşlı Adana sokaklarındayım Horlanan, hırpalanan, dövülen, sövülen…
İçimde bir fahişe Genç ölümlere isyanında Barış türküleri çağlıyor Ve bir gün / ve bir daha Hiçbir kapitalist kurşun Oğul emzirmesin diye Fidanı toprağa düşen bütün annelerin Öpüyor kutsal ellerinden Gözyaşları kardeş diye…
Sokak çocuklarıyla el ele Mendil satıyor köşe başlarında Yok sayıyor puşt tacizleri Sıcak ekmek yesin diye çocuklar Ve Mardin’li kızın Ödünç alarak yerel giysilerini GÜLER’ek e’ZERE’k toprağı Gökyüzüne zincirliyor ellerini, yüreğinden Martılar uçuruyor İnsanlığa onur, adalete isyan diye…
İçimdeki fahişenin Onurlu, yoksul teniyim Yüzümü sürüyorum içime Utanırken insanlığım, yol almaktayım Ülkemin bütün fahişlerine yoldaş Yüzlerine yürek oluyorum
‘’Bütün Halklar Kardeştir’’ diye.
4.11.2009 – Adana
Olgun Ekinci
Lütfen
Dön bu gece, Gongyla, Gülüm, Lidyalı lirinle. Ebediyen dolanır etrafında haz: İmrenilen güzellik.
Giysilerin bile yağmalar gözlerimi. Büyülendim: Ben ki Yakınmıştım Kıbrıs’ta doğan tanrıçaya, Yalvarıyorum şimdi ona
Merhametini esirgemesin diye benden Ve seni döndürsün diye bana: Tüm ölümlü kadınlar içinde Görmeyi en çok dilediğim.
04aralık2006istanbul çeviren: KadirDeniz
SusPusKüs Sustum, pustum, küstüm Sustum Bir gök parçasına kuş oldum, uçtum Sustum Bir damla suya balık oldum, süzüldüm Sustum Bir yudum hasrete insan oldum, öldüm Kimim kimsem yok Benliğim enkaz, ruhum suspusküs Gözlerim ela, tenim baş veren buğday Adım Hande, yüzüm tebessüm Soyadım Yılmaz, gerçekliğim yenilgi Evim İstanbul, toprağım Kayseri, sevdam Mersin Düşüncelerim gerçek, söylediklerim yalan Yazmaya çalıştıklarım yazamadıklarımdan ibaret Cinsiyetim kız, varlığım fahişe Anlattıklarım masal, içimdekiler korsan Yüreğimdekiler bir dünya, tenimdekiler sadece miras yediler Okumuyorum cahilim, yazıyorum çünkü hayvanım Günahlarım sevap, sevaplarım hiç yok Namaz bilmem, niyaz ederim Edep sabır bilmem, oruç tutarım Her gün kendime zarar verir, yine de Allah’a inanırım Kimliğim pembe, mavi, turuncu değil Kimi gün lezbiyen, kimi gün gayim(!) Adresim doğru, kimliğim yanlış Üç yanlışa bir doğru değil, her doğruya bir yanlış Sözlerim sanal, çığlıklarım vasiyet Şarkılarım bestesiz, bestelerim sözsüz Hayatım her gün bir gün eksiktir, yaşamım geçmiş, şimdi ve gelecek Gülüşlerim, bakışlarım gerçek ama ölümümle hepsi geçecek Sessizliğim hissizliğimdir ki bu tek gerçek Sensizliğim yalandır, yüreğimde yüreğin, ölüme değene dek Kahreder dururum, bakma kızlığıma ben bir piç kurusuyum Kelimelerim anlamsız, cümlelerim hep yalnız, mısralarım duygusuz Cahilliğimden yazdığım en büyük satır, bizim köydeki koca katır Aldanışlarım mektuplarımdır, tutunuşlarım mektupların Dilenci bir pisliğim, cebim kırık yaşamlar çöplüğü İki satır yerim kaldı, o da sana mirastı Ölmeden söyleyemem… Ölünceye dek hoşça kal!
Hande Yılmaz
Deklere Yatırmış akarsu yatağına bir erkek su örümceğini öpüyor zorla mutlu bir erkek kurbağa
BEN BEN BEN: İzmirliyim İzmir kadar mavi,İzmir kadar yeşil olduğumu düşünüyorum.İzmir kadar güzel ve alımlı olduğumu biliyorum.Lezbiyenim. Yaşamı çok seviyorum.Yaşamın bize sunduğu her şeyin aşk ve seksle yaşanması halinde yaşama tutku ile bağlanılabilir olduğunu düşünüyorum.Aşksız ve sekssiz paramparça olan yaşamı aşkla ve seksle toplayabiliriz.. İşte ben buyum ya...!
DİL SUSARSA
karanlıkta dil susarsa
ten konuşur
ten susarsa; yürek konuşur
yürek susarsa sonumuz olur
artık duyduğumuz
dilsiz, tensiz, yüreksiz, benz/siz bir
uğultudur
zulmün sisini soluyorsa hâlâ kentler
durmayan bir vebadır türer
aşk zulmün pazarına sürülmüş bir
güldür
yalnız vitrinlerle mi fahişeliğe devşirilir
kirden mürekkep bir anaforla
her gün yeniden yeniden ve yeniden
alıp götürülür seviler ve sevinçler
Süleyman kaplan
Ruhumda Bir Fahişe Çığlıkçığlığa
İçimdeki çocuğu
Yok ettiğim anlarda
Bilemezdim O,
Küllerinden doğanın
İsyankâr fahişe olduğunu
Sarılınca bir genç kıza / sevgi dolu
Öptükçe bir kadını / kadınları / dostça
Lezbiyen kıvamında fahişeyim!
Yok saydığım erkeklerin
Cinsel gözlerinde
Güvenpark’ta gay
Tarla başında travesti
Karşıyaka’da basın açıklamasındayım ‘‘Hepimiz Leziz’’
Uğur Mumcu meydanına yürüyüşle
Mor Çatı’cılarla, yolları taşlı
Adana sokaklarındayım
Horlanan, hırpalanan, dövülen, sövülen…
İçimde bir fahişe
Genç ölümlere isyanında
Barış türküleri çağlıyor
Ve bir gün / ve bir daha
Hiçbir kapitalist kurşun
Oğul emzirmesin diye
Fidanı toprağa düşen bütün annelerin
Öpüyor kutsal ellerinden
Gözyaşları kardeş diye…
Sokak çocuklarıyla el ele
Mendil satıyor köşe başlarında
Yok sayıyor puşt tacizleri
Sıcak ekmek yesin diye çocuklar
Ve Mardin’li kızın
Ödünç alarak yerel giysilerini
GÜLER’ek e’ZERE’k toprağı
Gökyüzüne zincirliyor ellerini, yüreğinden
Martılar uçuruyor
İnsanlığa onur, adalete isyan diye…
İçimdeki fahişenin
Onurlu, yoksul teniyim
Yüzümü sürüyorum içime
Utanırken insanlığım, yol almaktayım
Ülkemin bütün fahişlerine yoldaş
Yüzlerine yürek oluyorum
‘’Bütün Halklar Kardeştir’’ diye.
4.11.2009 – Adana
Olgun Ekinci
Lütfen
Dön bu gece, Gongyla,
Gülüm, Lidyalı lirinle.
Ebediyen dolanır etrafında haz:
İmrenilen güzellik.
Giysilerin bile yağmalar gözlerimi.
Büyülendim: Ben ki
Yakınmıştım Kıbrıs’ta doğan tanrıçaya,
Yalvarıyorum şimdi ona
Merhametini esirgemesin diye benden
Ve seni döndürsün diye bana:
Tüm ölümlü kadınlar içinde
Görmeyi en çok dilediğim.
04aralık2006istanbul
çeviren: KadirDeniz
SusPusKüs
Sustum, pustum, küstüm
Sustum
Bir gök parçasına kuş oldum, uçtum
Sustum
Bir damla suya balık oldum, süzüldüm
Sustum
Bir yudum hasrete insan oldum, öldüm
Kimim kimsem yok
Benliğim enkaz, ruhum suspusküs
Gözlerim ela, tenim baş veren buğday
Adım Hande, yüzüm tebessüm
Soyadım Yılmaz, gerçekliğim yenilgi
Evim İstanbul, toprağım Kayseri, sevdam Mersin
Düşüncelerim gerçek, söylediklerim yalan
Yazmaya çalıştıklarım yazamadıklarımdan ibaret
Cinsiyetim kız, varlığım fahişe
Anlattıklarım masal, içimdekiler korsan
Yüreğimdekiler bir dünya, tenimdekiler sadece miras yediler
Okumuyorum cahilim, yazıyorum çünkü hayvanım
Günahlarım sevap, sevaplarım hiç yok
Namaz bilmem, niyaz ederim
Edep sabır bilmem, oruç tutarım
Her gün kendime zarar verir, yine de Allah’a inanırım
Kimliğim pembe, mavi, turuncu değil
Kimi gün lezbiyen, kimi gün gayim(!)
Adresim doğru, kimliğim yanlış
Üç yanlışa bir doğru değil, her doğruya bir yanlış
Sözlerim sanal, çığlıklarım vasiyet
Şarkılarım bestesiz, bestelerim sözsüz
Hayatım her gün bir gün eksiktir, yaşamım geçmiş, şimdi ve gelecek
Gülüşlerim, bakışlarım gerçek ama ölümümle hepsi geçecek
Sessizliğim hissizliğimdir ki bu tek gerçek
Sensizliğim yalandır, yüreğimde yüreğin, ölüme değene dek
Kahreder dururum, bakma kızlığıma ben bir piç kurusuyum
Kelimelerim anlamsız, cümlelerim hep yalnız, mısralarım duygusuz
Cahilliğimden yazdığım en büyük satır, bizim köydeki koca katır
Aldanışlarım mektuplarımdır, tutunuşlarım mektupların
Dilenci bir pisliğim, cebim kırık yaşamlar çöplüğü
İki satır yerim kaldı, o da sana mirastı
Ölmeden söyleyemem… Ölünceye dek hoşça kal!
Hande Yılmaz
Deklere
Yatırmış akarsu yatağına
bir erkek su örümceğini öpüyor zorla
mutlu bir erkek kurbağa
Sazların gözbebeklerindeki akşamüstü mahmurluğu
dolduruyor günlüğünü yalnız dolaşan
hüzünlü lezbiyen kuğuların
gece olunca, grup sekse davetli bütün bir orman
Küçük İskender