DUNYADA BIR COK INSAN VARDIR. KIMI MUTLU, KIMI MUTSUZ, KIMI AGLAYIP, KIMI GULUYOR AMA GUZELLIKLERE VE MUTLULUGA LAYIK BIR INSAN VAR KI,O DA SU AN BU MESAJIMI OKUYOR
“Risâle-i Nur mesleği, tarikat değil, hakikattir, Sahabe mesleğinin bir cilvesidir.”
(Bediüzzaman Said Nursî)
Peygamberimizden (asm) iman dersi alan mü’minlere sahabe denir. Sahabeler de fazilet yarışında farklı derece ve mertebededirler. Henüz daha çocuk yaşta aklını kullanarak Allah’ın birliğine imanı tercih eden Hz. Ali (ra) ve Peygamberimizin (asm) nübüvvet dâvâsını duyar duymaz koşarak iman eden Hz. Ebûbekir (ra) elbette bütün sahabelerden daha faziletlidir. Onları fazilette diğer sahabelere takaddüm ettiren sır, elbette iman ve iman dâvâsındaki gayret ve hizmetleridir.
Mekke döneminde Hz. Ebûbekir (ra) ve Hz. Ali’nin (ra) hayatını incelediğimiz zaman şu hususlar dikkatimizi çeker: Öncelikli olarak Kur’ân-ı Kerim’in yazılmasında ve okunmasında ve etraf-ı âleme neşrinde en büyük hizmeti yapanlar Hz. Ebûbekir (ra) ve Hz. Ali (ra) herkesten daha gayretliydiler. Hz. Ebûbekir (ra) her gece tanıdıklarının ve akrabalarının evlerine gider onlara iman hakikatlerini ders veren Kur’ân âyetlerini okuyarak imana dâvet ederdi. Kabul edenleri evine dâvet eder ve Peygamberimiz (asm) ile onları görüştürür ve anlamadıkları konuları onlara açıklama ve anlatma fırsatları oluştururdu. İlk Müslüman olanların çoğu Hz. Ebûbekir’in (ra) gayretleri ve çalışmaları ile iman etmişlerdir.
Hz. Ali (ra) ise küçük olduğu için sahabeler arasında irtibatı sağlamak ve çevreden gelenleri gizli olarak Peygamberimiz (asm) ile buluşturmak gibi önemli görevleri yapardı. Ayrıca Peygamberimize (asm) gelen iman hakikatlerini öğrenir, yazar ve Müslümanlara ulaştırırdı. Adeta bir nev’î gizli postacılık görevi yapardı. Ayrıca Peygamberimizin (asm) sahabeleri ile irtibatını temin ederdi. Bütün bunları iman hakikatlerini kalplere ve gönüllere ulaştırmak ve bir insanın imanını kurtarmak için yapardı.
“Kâinatta en yüksek hakikat imandır.”1 Hâl böyle olunca en yüksek hakikate hizmet etmek de en önemli ve mühim hizmettir. Sahabeleri o mevkie çıkaran en önemli sır, iman gibi iki cihanın saadetini temin eden en büyük hakikati bize ulaştıracak hizmeti canları ve başları ile deruhte etmeleridir. Diğer tüm hizmetler iman hizmeti yanında ikinci ve üçüncü derecede kalır. Peygamberimizin (asm) sünneti, onun (asm) takip ettiği yoldur. “Ümmetimin fesada uğradığı bir zamanda kim benim sünnetime yapışırsa yüz şehidin sevabını alır”2 hadisi elbette haktır ve çok önemlidir. Acaba insana yüz şehit sevabı kazandıracak sünnet hangisidir? Elbette “iman hizmeti”dir. İman insana iki cihan saadetini kazandırır. Ümmetin fesadı, imanın zayıflığı; fesadın izalesi de imanın yaygın olmasıyla olur. Bunun için insana ve topluma yapılacak en büyük iyilik ve hizmet, imanın takviyesi ve imandaki şüphelerin giderilmesi için yapılacak çalışmalardır.
Ahir zamanda ümmetin fesada gideceğini ve pek çok fitnelere maruz kalacağını haber veren Peygamberimiz (asm) bu fitnelerin sebebi olan iman zaafına dikkat çekmiş ve şöyle buyurmuştur: “İleride öyle fitneler olacaktır, o fitnelerde kişi mü’min olarak sabahlayacak ama akşama kâfir olarak dönecektir. Ancak Allah’ın ilim ile kalbini ihya ettiği kimseler bundan korunacaklardır.”3
Bu hadiste açıkça ifade edildiği gibi imansızlık fitneyi netice vermektedir. Çaresi de ilim ile kalpleri diriltmektir. Buradaki hastalık imansızlık olunca ilim de “iman ilmidir.” İman ilmi ilimlerin şâhı ve padişahıdır. Sahabeler akılları bozulmuş ve kalpleri ölmüş olan cahiliye Arap toplumunu imanın hidayeti ve Kur’ân’ın iman dersi ile diriltmiştir. Sahabeler de iman hakikatleri için mücadele etmiş ve imanın akıllara, kalplere ve gönüllere yerleşmesi için çalışmışlardır.
Bu hakikatler nazara alınınca sahabe mesleğinin “iman hizmeti” mesleği olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Bediüzzaman’ın da “Ben bütün mesaimi iman üzere teksif etmiş bulunuyorum” demesinin hikmeti daha iyi anlaşılmaktadır. Açtığı sahabe mesleğinin, iman hizmeti mesleği olduğu gerçeği de…
Mümin, bütünüyle faydadan ibarettir. Birlikte yürüdüğünde, sana (güzel şeyler anlatıp) fayda verir. Kendisine akıl danıştığında, (en doğru ve gerekli bilgiyi verip) sana yararlı olur. Ortaklık kurduğunda (hainlik düşünmez) sana kazanç sağlar. O, her şeyiyle, her işinde (tepeden tırnağa) faydadan ibarettir. Hadis-i Şerif (Ebu Nuaym)
...Ve sonra önüne pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman,herhangi birine öylece gitme.Otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin bir soluk aldıysan öyle soluk al.Hiçbirşeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme.Dur,sessizce dur ve yüreğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git....
Sen Ümmetim! Ümmetim! dedin, biz ise nefis! nefis! Dedik.
Taşlar bile sana selâm veriyordu,
Biz ise selât ü selaâmı unuttuk.
Ağaçlar sen çağırınca lebbeyk; diyordu,
Biz ise, sanki sağır olmuşçasına kayıtsız kaldık davetine! ...
Sen biz nûra davet ettin, biz ise yarasalar gibi hep kaçtık.
Mescidindeki kütük bile hasretinden inliyordu,
Biz ise gözyaşlarımızı hep dünyevî arzularımız uğruna israf ettik.
Tevbe ediyoruz yâ Rabbi,
Şefaat et yâ Resûlallah!
Yâ Resûlallah! Senin elinde taşlar zikre başlamıştı,
Senin elinle hastalar şifa bulmuştu, Senin elinden çıkan taşlar düşmana bomba olmuştu.
Elini semâya kaldırdığında, işaretinle kamer ikiye bölünmüştü...
Sen bize de harika elini uzattın.
Lâkin biz senin bu kadar mucizelere mazhar olan elinle hakkıyla beyat yapamadık.
Kalplerimiz taşlardan daha mı katılaştı?
Bir ağaç kadar da mı olamadık?
Neden sensizliğe ağlayamadık yâ Resûlallah! ?
Tevbe ediyoruz yâ Rabbi,
Şefaat et yâ Resûlallah!
Ey Habib-i İlâhî! Sen kâinatın varlık sebebi olduğun halde, Allah; ın izni ile sen âlemlere rahmet olarak gönderildiğin halde; sen bize şefaatçi, rehber, en güzel örnek, imam, mürşid, seyyid olarak gönderildiğin halde, dillerimizden bir türlü dökülmedi, dökemedik, döktürmediler,
ANAM, BABAM, CANIM SANA FEDA OLSUN YÂ RESÛLALLAH! sözünü dünyamız için, nefsimiz için senin sünnetini dahi feda ettik...
haticeyaren kardeşim yazılarınla ve seçtiğin konularınla benim imanımı tazelememe sebep oluyorsun bu demekki bende siz çok etki bırakıyorsunuz. hep insanları kucaklayıcı,uyarıcı hıtapların için allah yolunu daima açık etsin bizim memleketin şu köşesinden bu köşesinden olmamız önemli değil önemli olan aynı görüş,düşünce ve değerleri burada paylaşıyoruz.rabbimizi,peygamberimizi yüceltip en güzel duyguları paylaşıyor bizimle.tekrar rabbim ondan razı olsun abdullah ALÇELİK
Ey Merhametlilerin en Merhametlisi! Ey Tövbeleri kabuleden ve Dualara icabet eden Rabbimiz! Sana yöneldik. Efendimizi şefaatçi yapıyor, ellerimizi O'nun mübarek ellerinin altında tutu ...
04.01.2023 - 08:57
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN
06.04.2007 - 14:07
Sevgi bazen bir güldür sunulan,bazen gözyaşıdır süzülen,bazen de bir duadır,dostu gıyabında Mevlaya gönderilen...
22.03.2007 - 13:15
DUNYADA BIR COK INSAN VARDIR. KIMI MUTLU, KIMI MUTSUZ, KIMI AGLAYIP, KIMI GULUYOR AMA GUZELLIKLERE VE MUTLULUGA LAYIK BIR INSAN VAR KI,O DA SU AN BU MESAJIMI OKUYOR
24.01.2007 - 15:07
Sahabe mesleği
“Risâle-i Nur mesleği, tarikat değil, hakikattir, Sahabe mesleğinin bir cilvesidir.”
(Bediüzzaman Said Nursî)
Peygamberimizden (asm) iman dersi alan mü’minlere sahabe denir. Sahabeler de fazilet yarışında farklı derece ve mertebededirler. Henüz daha çocuk yaşta aklını kullanarak Allah’ın birliğine imanı tercih eden Hz. Ali (ra) ve Peygamberimizin (asm) nübüvvet dâvâsını duyar duymaz koşarak iman eden Hz. Ebûbekir (ra) elbette bütün sahabelerden daha faziletlidir. Onları fazilette diğer sahabelere takaddüm ettiren sır, elbette iman ve iman dâvâsındaki gayret ve hizmetleridir.
Mekke döneminde Hz. Ebûbekir (ra) ve Hz. Ali’nin (ra) hayatını incelediğimiz zaman şu hususlar dikkatimizi çeker: Öncelikli olarak Kur’ân-ı Kerim’in yazılmasında ve okunmasında ve etraf-ı âleme neşrinde en büyük hizmeti yapanlar Hz. Ebûbekir (ra) ve Hz. Ali (ra) herkesten daha gayretliydiler. Hz. Ebûbekir (ra) her gece tanıdıklarının ve akrabalarının evlerine gider onlara iman hakikatlerini ders veren Kur’ân âyetlerini okuyarak imana dâvet ederdi. Kabul edenleri evine dâvet eder ve Peygamberimiz (asm) ile onları görüştürür ve anlamadıkları konuları onlara açıklama ve anlatma fırsatları oluştururdu. İlk Müslüman olanların çoğu Hz. Ebûbekir’in (ra) gayretleri ve çalışmaları ile iman etmişlerdir.
Hz. Ali (ra) ise küçük olduğu için sahabeler arasında irtibatı sağlamak ve çevreden gelenleri gizli olarak Peygamberimiz (asm) ile buluşturmak gibi önemli görevleri yapardı. Ayrıca Peygamberimize (asm) gelen iman hakikatlerini öğrenir, yazar ve Müslümanlara ulaştırırdı. Adeta bir nev’î gizli postacılık görevi yapardı. Ayrıca Peygamberimizin (asm) sahabeleri ile irtibatını temin ederdi. Bütün bunları iman hakikatlerini kalplere ve gönüllere ulaştırmak ve bir insanın imanını kurtarmak için yapardı.
“Kâinatta en yüksek hakikat imandır.”1 Hâl böyle olunca en yüksek hakikate hizmet etmek de en önemli ve mühim hizmettir. Sahabeleri o mevkie çıkaran en önemli sır, iman gibi iki cihanın saadetini temin eden en büyük hakikati bize ulaştıracak hizmeti canları ve başları ile deruhte etmeleridir. Diğer tüm hizmetler iman hizmeti yanında ikinci ve üçüncü derecede kalır. Peygamberimizin (asm) sünneti, onun (asm) takip ettiği yoldur. “Ümmetimin fesada uğradığı bir zamanda kim benim sünnetime yapışırsa yüz şehidin sevabını alır”2 hadisi elbette haktır ve çok önemlidir. Acaba insana yüz şehit sevabı kazandıracak sünnet hangisidir? Elbette “iman hizmeti”dir. İman insana iki cihan saadetini kazandırır. Ümmetin fesadı, imanın zayıflığı; fesadın izalesi de imanın yaygın olmasıyla olur. Bunun için insana ve topluma yapılacak en büyük iyilik ve hizmet, imanın takviyesi ve imandaki şüphelerin giderilmesi için yapılacak çalışmalardır.
Ahir zamanda ümmetin fesada gideceğini ve pek çok fitnelere maruz kalacağını haber veren Peygamberimiz (asm) bu fitnelerin sebebi olan iman zaafına dikkat çekmiş ve şöyle buyurmuştur: “İleride öyle fitneler olacaktır, o fitnelerde kişi mü’min olarak sabahlayacak ama akşama kâfir olarak dönecektir. Ancak Allah’ın ilim ile kalbini ihya ettiği kimseler bundan korunacaklardır.”3
Bu hadiste açıkça ifade edildiği gibi imansızlık fitneyi netice vermektedir. Çaresi de ilim ile kalpleri diriltmektir. Buradaki hastalık imansızlık olunca ilim de “iman ilmidir.” İman ilmi ilimlerin şâhı ve padişahıdır. Sahabeler akılları bozulmuş ve kalpleri ölmüş olan cahiliye Arap toplumunu imanın hidayeti ve Kur’ân’ın iman dersi ile diriltmiştir. Sahabeler de iman hakikatleri için mücadele etmiş ve imanın akıllara, kalplere ve gönüllere yerleşmesi için çalışmışlardır.
Bu hakikatler nazara alınınca sahabe mesleğinin “iman hizmeti” mesleği olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Bediüzzaman’ın da “Ben bütün mesaimi iman üzere teksif etmiş bulunuyorum” demesinin hikmeti daha iyi anlaşılmaktadır. Açtığı sahabe mesleğinin, iman hizmeti mesleği olduğu gerçeği de…
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman, Sözler, s. 704
2- Abdurrauf El-Münavi, Feyzu’l Kadir, (Tarihsiz Beyrut) 4:261
3- Sünen-i İbn-i Mâce, 2:1305, 1310 (Hadis No: 3954, 3961)
M. Ali KAYA
19.01.2007 - 20:45
Mümin, bütünüyle faydadan ibarettir. Birlikte yürüdüğünde, sana (güzel şeyler anlatıp) fayda verir. Kendisine akıl danıştığında, (en doğru ve gerekli bilgiyi verip) sana yararlı olur. Ortaklık kurduğunda (hainlik düşünmez) sana kazanç sağlar. O, her şeyiyle, her işinde (tepeden tırnağa) faydadan ibarettir.
Hadis-i Şerif (Ebu Nuaym)
12.01.2007 - 20:21
...Ve sonra önüne pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman,herhangi birine öylece gitme.Otur ve bekle.
Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin bir soluk aldıysan öyle soluk al.Hiçbirşeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme.Dur,sessizce dur ve yüreğini dinle.
Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git....
31.12.2006 - 20:23
tam bir hizmet insanı...
ablacım iyi ki varsın ve seni çok seviyorum...
Mevlam yardımcımız olsun...
dualarda buluşalım inşaallah.....
23.12.2006 - 14:58
Sen Ümmetim! Ümmetim! dedin,
biz ise nefis! nefis! Dedik.
Taşlar bile sana selâm veriyordu,
Biz ise selât ü selaâmı unuttuk.
Ağaçlar sen çağırınca lebbeyk; diyordu,
Biz ise, sanki sağır olmuşçasına kayıtsız kaldık davetine! ...
Sen biz nûra davet ettin, biz ise yarasalar gibi hep kaçtık.
Mescidindeki kütük bile hasretinden inliyordu,
Biz ise gözyaşlarımızı hep dünyevî arzularımız uğruna israf ettik.
Tevbe ediyoruz yâ Rabbi,
Şefaat et yâ Resûlallah!
Yâ Resûlallah! Senin elinde taşlar zikre başlamıştı,
Senin elinle hastalar şifa bulmuştu, Senin elinden çıkan taşlar düşmana bomba
olmuştu.
Elini semâya kaldırdığında, işaretinle kamer ikiye bölünmüştü...
Sen bize de harika elini uzattın.
Lâkin biz senin bu kadar mucizelere mazhar olan elinle hakkıyla beyat
yapamadık.
Kalplerimiz taşlardan daha mı katılaştı?
Bir ağaç kadar da mı olamadık?
Neden sensizliğe ağlayamadık yâ Resûlallah! ?
Tevbe ediyoruz yâ Rabbi,
Şefaat et yâ Resûlallah!
Ey Habib-i İlâhî! Sen kâinatın varlık sebebi olduğun halde, Allah; ın izni ile
sen âlemlere rahmet olarak gönderildiğin halde; sen bize şefaatçi, rehber, en
güzel örnek, imam, mürşid, seyyid olarak gönderildiğin halde, dillerimizden bir türlü dökülmedi, dökemedik, döktürmediler,
ANAM, BABAM, CANIM SANA FEDA OLSUN
YÂ RESÛLALLAH! sözünü dünyamız için, nefsimiz için senin sünnetini dahi feda ettik...
18.12.2006 - 21:03
AMİİİİN...AMİİİİN...AMİİİİN...
SELAMÜM ALEYKÜM KARDEŞİM;
SAYFANDAKİ DUA ÇOK GÜZEL....İSKENDER PALA'NIN YAZILARINI TAKİP ETTİĞİN BELLİ...
DOĞRU VE GÜZEL BİR YOLDASIN...ALLAH BU YOLDAN AYIRMASIN...HAYIRLI YOLDA HEP YÜRÜYESİN İNŞALLAH...AMİİİN...
ALLAH'A EMANET OL...
05.05.2006 - 22:43
haticeyaren kardeşim yazılarınla ve seçtiğin konularınla benim imanımı tazelememe sebep oluyorsun bu demekki bende siz çok etki bırakıyorsunuz. hep insanları kucaklayıcı,uyarıcı hıtapların için allah yolunu daima açık etsin bizim memleketin şu köşesinden bu köşesinden olmamız önemli değil önemli olan aynı görüş,düşünce ve değerleri burada paylaşıyoruz.rabbimizi,peygamberimizi yüceltip en güzel duyguları paylaşıyor bizimle.tekrar rabbim ondan razı olsun
abdullah ALÇELİK
Toplam 10 mesaj bulundu