Öyle bir zaman gelir ki hayatta yapmış olduklarınızdan zevk alamaz olursunuz. Kişiler arası ilişkileriniz etrafınızdakilerin başka yaşamlar seçmesi ile değişime girer ve hiç olmadığınız kadar yalnız hissedersiniz kendinizi. İşte o an aklınıza düşer niçin tekilliği seçtiğiniz. Niçin bir aile kurmadığınız. Niçin her canınız sıkıldığında içinizdeki sıkıntıyı göz yaşlarınız yerine rahmet yağmurları ile söndürmediğiniz. O an anlarsınız ömür bayu başınızı yaslayıp, her derdinizi paylaşabileceğiniz birinin gerekliliğini. Ve karşınıza çıkacak cinsi latife: 'Hayat denen yolda elimden tutar mısın? dersiniz ailenizi kurmak için.
Devralmış olduğu islam neferliğini 600 yıl boyunca başı dik bir şekilde taşımış; başta hilal olmak üzere kur'an ve namusuna kasteden bütün güçlere karşı toplumunu ve kendine mensup olduğunu söyleyen diğer ırklardan din kardeşlerini koruyan ve onlara yaşama imkanı sağlayan en hoşgörülü, mert, adil devlet.
Unutmayın her devirde süper güç olan bir devlet vardır. Ama Osmanlı gibi herkesi kucaklamış, kendine ihanet etmemiş diğer ırk ve dinden toplulukları yeri geldiğinde kendi toplumundan ayırmamış, aynı kefeye koymuş bir devlet yoktur. Tarihinden ibret alamayan devletler tarihe ibret olurlar. Yazık çok yazık hala atalarımızı tam manası ile toplumumuza anlatamamışız. Çok yazık.
Sabır, özveri, sevgi kavramlarını harmanlayarak yaşanan bir hayatın parçası olmak sureti ile yerine getirilebilecek bir görev. Bu sebeple söylenen üç hasleti kendinde bulundurmayan her öğretici için bu meslek çileli bir hayata dönmektedir.
Er meydanında Koca Yusufla güreş tutmaktadır Aliço. Vakit akmış akşam yaklaşmıştır. Yusuf hala dinçtir. Ama Aliço
'nun yaşının ilerlemiş olması yorgun düşmesine sebep olmuştu. Bunu gören seyirciler böyle bir yenilgi ile uğurlamak istemedikleri baş pehlivanları için üzülmektedirler. Güreşin bitmesi için üstelerler ki Kel Aliço şöyle der:
'A be burası Kırkpına'dır... Er meydanıdır buncağaz. Burada yenişene kadar güreş tutulur. Zift fıçıları, çıralar ne güne duruyor? Tutuşturun oncağızları... Pişmiş güreş bırakılır mı hiç. Bu kızancağıza yenilmek kaderimde varsa eğer bırakın yensin beni.. Hem ben artık bu er meydanlarından çekileceğim. Aliço'yu yenmek talihini bir daha bu Yusufcağız nerede bulacak? '
Bu söz üzerine o zamandan lakabını heybetinden almadığını göstermek istermişçesine Koca Yusuf sarılır ve öper hocasının elini eteğini. Bırakalım der. Yarına kalsın. Ve Kel Aliço gönül rahatlığı ile devreder kemerini, şöhretini bu kızancağıza.
Allah her ikisine de gani gani rahmet eylesin.
Şu anda gözlerime ve sözlerime inanmak istemiyorum. Çünkü bu kadar kelam ve selamın geçmiş olduğu bir sitede bu kelime hakkında çok cüzi sayıda yazı var. Nasıl oldu da bu kadar kelam erbabı bu sayfaya veya safhaya birkaç demet çiçek bırakmadan geçebildiler. Gözlerim o çiçek demetlerini göremediği için hayal kırıklığı içindeyim.
Ey kelam erbabı beni duyun ve benim gibi dili söze erişmeyen biri bile buraya tenkit için de olsa bir kaç satır yazıyor ise sizlere sayfaları nakış nakış işlemek düştüğünü söylememden bana karşı kırgınlık duymayın. O doyurucu bilgilerinizi okumak için sabırsızlanıyorum.
Haydi kolay gelsin. Ağzınıza sağlık.
Ülkeden çıkarken yanına alacağı en küçük mücevherle bile 9 göbek soyu geçinebilecek olan bir padişahın defni bile başka milletler tarafından yapılıyor.Ve biz bu padişaha vatan haini damgasını vurmaya uğraşıyoruz. Hangi şuursuz zihniyet bunu düşünmeye yeltenebiliyor anlamıyorum. Allah tarihinden ibret almayan bizleri kaldıramayacağımız imtahanları reva görmesin.
Çoğu kişi tarafından başa gelen kötülükler olarak değerlendirilip kişilerin isyanına kadar varan yakarışlara sebebiyet veren bir kavram. Fakat insanlar belaya sabrın işlemiş oldukları günahlara keffaret olabileceğini bilseler ve ona göre davransalar iki kere yanlışa düşmekten kendilerini alıkoyabilirler. Rabbim bizi sabredenlerden eyle. Bizi sana isyan gibi bir gaflete düşürme.
Her zaman az para aldığı için eylem ve itirazları ile gündeme gelen Türkiyedeki en büyük kitle. Fakat asıl itiraz alınan paraya değil. Yapılmış olanın yada yapılmaya çalışılanın küçümsenmesi, diğer mevki ve kademeler içerisinde hor görülmesi. İşte gerçek itiraz buna.
Ben bir öğretmen olarak aldığım maaştan çok yapmış olduklarımın hafife alınmasına, mesai saatimin azlığı ile maaşımın orantılanarak önemsiz bir işi icra ettiğimin kastedilmesine üzülüyorum. Bize bu muameleyi reva görenler bilsinler ki onları da onları dünyaya getiren ebeveynlerini de bu ülkedeki eğitim camiasının şerefli üyeleri eğitti. Yazık ki sizin o mevkilere gelmenizde ailelerinizde çok emeği olan öğretmenlerinizi hor görüyor yaptıkları bu ulvi görevi bile 5 saatlik mesai olarak değerlendiriyorsunuz. Unutmayın sizi eğiten o kitle bu dünyada olmazsa öbür dünyada bu yapılanların hesabını sizden soracaktır.
Men dakka dukka hakikati unutulmamalıdır.
Zamanın birinde nesebi bozuk Dürzi adında biri varmış. Ömrü hayatı boyunca da 20 küsür kız çocuğu dünyaya gelmiş. Bu adam o kadar ahlaksızmış ki tüm kızları ile zorla evlenir. Bu sebeple o gün bu gün böyle kişilere dürzi denilmeye başlanır. Ama siz siz olun bu kelimeyi ağzınıza alıp edebe muğayir bir harekette bulunmayın arkadaşlar. Çünki mana çok ağır her kişi bu hakareti kabullenemez.
Sevilme ihtiyacı da olsa hiçbir menfeat kaygısı gütmeden sevebildiğimiz kişi veya kişiler.. Kişi karşısındakinden kendisini sevmesini beklemeden sevebildiyse o duygu aşktan da üstün bir kavram olmalı değilmi. İşte bu sebeple insanın arkadaşı çok dostu az olurmuş.
Düşünülün ilk anlamda bulunmuş olduğumuz dünya atmosferinin büyük oranda biz insanlar tarafından kirletilmesidir.
Diğer bir yandan mecazi olarak da bulunulan ortamın istenilmeyen kişi veya konular tarafından bozulması, içerisinde bulunulması güç bir duruma sokulması.
Yapılmış olanlar göze ne kadar hoş gelsede asıl farklı. Yapılan iş kusursuz. Temel çürük, katlar kral dairesi şeklinde. Ne anladım ben belli bir süre sonra yıkılacak olan evde oturmaktan. Ha yıkıldı ha yıkılacak.
Aynı bunun gibi ülkemizde de yapılanlar güzelmiş gibi gösteriliyor. Yada hoş görülen bazı güzelliklere müsade ediliyor. Ama bir Diyalog meselesi var ki? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
İşte dananın kuyruğunun koptuğu, iyi ile kötünün; müslüman ile münafığın birbirinden ayrıldığı yer orası.
Yazık yazık ki hala diyalog diyalog diye binlerce kilise açıyor, peygamber efendimizin 'Onlardan size hiçbir zaman dost olmaz' dediği küffarı dize getirip sanki müslümanlaştıracakmışız gibi bir bahane ile ayaklarına gidiyor, ellerini öpüyoruz. Ne nasipsizlik.....
Allah sonumuzu hayr etsin. Bol bol dua edelim arkadaşlar. Müslüman kisvesine bürünen o toplulukların yüzlerindeki maske düşsün ve gerçekler el an ortaya çıksın.
Başka bir dilde yazılmış bir eseri kendi diline çeviren kişi. Tabiki bunu yaparken kültür ve inanışını göz önünde bulundurmak sureti ile kendinden de muhakkak bir şeyler katmaktadır. Ve bu sayede de eseri okuyucusuna daha anlaşılabilir kılma görevini tam manası ile yerine getirmiş olur.
Leylasına 'Seni seviyorum bundan sana ne ' diyen mecnun misali sizinle 'Düşünce paylaşımına ihtiyacım var. Benden size ne? ' desem fazla kabamı olmuş olurum acaba? kusura bakmazsınız inşallah.
od
30.08.2007 - 12:09Farsça bir kelime 'Ateş' manasını taşımakta.
ocean`s twelve
30.08.2007 - 12:07aşırı karmaşık
aile
30.08.2007 - 11:28Öyle bir zaman gelir ki hayatta yapmış olduklarınızdan zevk alamaz olursunuz. Kişiler arası ilişkileriniz etrafınızdakilerin başka yaşamlar seçmesi ile değişime girer ve hiç olmadığınız kadar yalnız hissedersiniz kendinizi. İşte o an aklınıza düşer niçin tekilliği seçtiğiniz. Niçin bir aile kurmadığınız. Niçin her canınız sıkıldığında içinizdeki sıkıntıyı göz yaşlarınız yerine rahmet yağmurları ile söndürmediğiniz. O an anlarsınız ömür bayu başınızı yaslayıp, her derdinizi paylaşabileceğiniz birinin gerekliliğini. Ve karşınıza çıkacak cinsi latife: 'Hayat denen yolda elimden tutar mısın? dersiniz ailenizi kurmak için.
osmanlı
29.08.2007 - 12:23Devralmış olduğu islam neferliğini 600 yıl boyunca başı dik bir şekilde taşımış; başta hilal olmak üzere kur'an ve namusuna kasteden bütün güçlere karşı toplumunu ve kendine mensup olduğunu söyleyen diğer ırklardan din kardeşlerini koruyan ve onlara yaşama imkanı sağlayan en hoşgörülü, mert, adil devlet.
Unutmayın her devirde süper güç olan bir devlet vardır. Ama Osmanlı gibi herkesi kucaklamış, kendine ihanet etmemiş diğer ırk ve dinden toplulukları yeri geldiğinde kendi toplumundan ayırmamış, aynı kefeye koymuş bir devlet yoktur. Tarihinden ibret alamayan devletler tarihe ibret olurlar. Yazık çok yazık hala atalarımızı tam manası ile toplumumuza anlatamamışız. Çok yazık.
mustafa
26.08.2007 - 13:52Şu an yanımda oturan zat-ı muhterem.
guernica
25.08.2007 - 14:47Üniversitede Sanat dersi esnasında sanattan ve eserlerinden nefret etmeme neden olan yapıt.
tekamül
25.08.2007 - 13:52Ulaşılabilecek en üst makama erişmek, gerekli bilgi birikimini edinmek. Allah herkese kendi tekamülünü yapmayı nasip eder inşallah.
rest çekmek
24.08.2007 - 12:43Kabine, törensiz devir teslim kavramlarının şu an tartışılan anlamı.
öğretmenlik
24.08.2007 - 12:28Sabır, özveri, sevgi kavramlarını harmanlayarak yaşanan bir hayatın parçası olmak sureti ile yerine getirilebilecek bir görev. Bu sebeple söylenen üç hasleti kendinde bulundurmayan her öğretici için bu meslek çileli bir hayata dönmektedir.
ne istiyorum
24.08.2007 - 12:19Kendi vicdanımı rahatsız etmeyecek bir hayat yaşamak.
kel aliço
22.08.2007 - 20:14Er meydanında Koca Yusufla güreş tutmaktadır Aliço. Vakit akmış akşam yaklaşmıştır. Yusuf hala dinçtir. Ama Aliço
'nun yaşının ilerlemiş olması yorgun düşmesine sebep olmuştu. Bunu gören seyirciler böyle bir yenilgi ile uğurlamak istemedikleri baş pehlivanları için üzülmektedirler. Güreşin bitmesi için üstelerler ki Kel Aliço şöyle der:
'A be burası Kırkpına'dır... Er meydanıdır buncağaz. Burada yenişene kadar güreş tutulur. Zift fıçıları, çıralar ne güne duruyor? Tutuşturun oncağızları... Pişmiş güreş bırakılır mı hiç. Bu kızancağıza yenilmek kaderimde varsa eğer bırakın yensin beni.. Hem ben artık bu er meydanlarından çekileceğim. Aliço'yu yenmek talihini bir daha bu Yusufcağız nerede bulacak? '
Bu söz üzerine o zamandan lakabını heybetinden almadığını göstermek istermişçesine Koca Yusuf sarılır ve öper hocasının elini eteğini. Bırakalım der. Yarına kalsın. Ve Kel Aliço gönül rahatlığı ile devreder kemerini, şöhretini bu kızancağıza.
Allah her ikisine de gani gani rahmet eylesin.
kelam
22.08.2007 - 19:40Şu anda gözlerime ve sözlerime inanmak istemiyorum. Çünkü bu kadar kelam ve selamın geçmiş olduğu bir sitede bu kelime hakkında çok cüzi sayıda yazı var. Nasıl oldu da bu kadar kelam erbabı bu sayfaya veya safhaya birkaç demet çiçek bırakmadan geçebildiler. Gözlerim o çiçek demetlerini göremediği için hayal kırıklığı içindeyim.
Ey kelam erbabı beni duyun ve benim gibi dili söze erişmeyen biri bile buraya tenkit için de olsa bir kaç satır yazıyor ise sizlere sayfaları nakış nakış işlemek düştüğünü söylememden bana karşı kırgınlık duymayın. O doyurucu bilgilerinizi okumak için sabırsızlanıyorum.
Haydi kolay gelsin. Ağzınıza sağlık.
Vahideddin
20.08.2007 - 15:02Ülkeden çıkarken yanına alacağı en küçük mücevherle bile 9 göbek soyu geçinebilecek olan bir padişahın defni bile başka milletler tarafından yapılıyor.Ve biz bu padişaha vatan haini damgasını vurmaya uğraşıyoruz. Hangi şuursuz zihniyet bunu düşünmeye yeltenebiliyor anlamıyorum. Allah tarihinden ibret almayan bizleri kaldıramayacağımız imtahanları reva görmesin.
bela
15.08.2007 - 17:34Çoğu kişi tarafından başa gelen kötülükler olarak değerlendirilip kişilerin isyanına kadar varan yakarışlara sebebiyet veren bir kavram. Fakat insanlar belaya sabrın işlemiş oldukları günahlara keffaret olabileceğini bilseler ve ona göre davransalar iki kere yanlışa düşmekten kendilerini alıkoyabilirler. Rabbim bizi sabredenlerden eyle. Bizi sana isyan gibi bir gaflete düşürme.
yaşam
15.08.2007 - 17:28Allah herkese hesabını verebileceği bir yaşam ihsan etsin.
yaşam
15.08.2007 - 17:27Başlangıcı doğum, bitişi ölüm olan yorucu maraton.
memur
15.08.2007 - 17:21Her zaman az para aldığı için eylem ve itirazları ile gündeme gelen Türkiyedeki en büyük kitle. Fakat asıl itiraz alınan paraya değil. Yapılmış olanın yada yapılmaya çalışılanın küçümsenmesi, diğer mevki ve kademeler içerisinde hor görülmesi. İşte gerçek itiraz buna.
Ben bir öğretmen olarak aldığım maaştan çok yapmış olduklarımın hafife alınmasına, mesai saatimin azlığı ile maaşımın orantılanarak önemsiz bir işi icra ettiğimin kastedilmesine üzülüyorum. Bize bu muameleyi reva görenler bilsinler ki onları da onları dünyaya getiren ebeveynlerini de bu ülkedeki eğitim camiasının şerefli üyeleri eğitti. Yazık ki sizin o mevkilere gelmenizde ailelerinizde çok emeği olan öğretmenlerinizi hor görüyor yaptıkları bu ulvi görevi bile 5 saatlik mesai olarak değerlendiriyorsunuz. Unutmayın sizi eğiten o kitle bu dünyada olmazsa öbür dünyada bu yapılanların hesabını sizden soracaktır.
Men dakka dukka hakikati unutulmamalıdır.
dürzü
14.08.2007 - 12:14Zamanın birinde nesebi bozuk Dürzi adında biri varmış. Ömrü hayatı boyunca da 20 küsür kız çocuğu dünyaya gelmiş. Bu adam o kadar ahlaksızmış ki tüm kızları ile zorla evlenir. Bu sebeple o gün bu gün böyle kişilere dürzi denilmeye başlanır. Ama siz siz olun bu kelimeyi ağzınıza alıp edebe muğayir bir harekette bulunmayın arkadaşlar. Çünki mana çok ağır her kişi bu hakareti kabullenemez.
geç
10.08.2007 - 00:10Şu an
dost
09.08.2007 - 14:41Sevilme ihtiyacı da olsa hiçbir menfeat kaygısı gütmeden sevebildiğimiz kişi veya kişiler.. Kişi karşısındakinden kendisini sevmesini beklemeden sevebildiyse o duygu aşktan da üstün bir kavram olmalı değilmi. İşte bu sebeple insanın arkadaşı çok dostu az olurmuş.
mekân
09.08.2007 - 13:46yer, mevki, bulunulan mahal
hava kirliliği
08.08.2007 - 12:10Düşünülün ilk anlamda bulunmuş olduğumuz dünya atmosferinin büyük oranda biz insanlar tarafından kirletilmesidir.
Diğer bir yandan mecazi olarak da bulunulan ortamın istenilmeyen kişi veya konular tarafından bozulması, içerisinde bulunulması güç bir duruma sokulması.
akp
08.08.2007 - 00:21Yapılmış olanlar göze ne kadar hoş gelsede asıl farklı. Yapılan iş kusursuz. Temel çürük, katlar kral dairesi şeklinde. Ne anladım ben belli bir süre sonra yıkılacak olan evde oturmaktan. Ha yıkıldı ha yıkılacak.
Aynı bunun gibi ülkemizde de yapılanlar güzelmiş gibi gösteriliyor. Yada hoş görülen bazı güzelliklere müsade ediliyor. Ama bir Diyalog meselesi var ki? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
İşte dananın kuyruğunun koptuğu, iyi ile kötünün; müslüman ile münafığın birbirinden ayrıldığı yer orası.
Yazık yazık ki hala diyalog diyalog diye binlerce kilise açıyor, peygamber efendimizin 'Onlardan size hiçbir zaman dost olmaz' dediği küffarı dize getirip sanki müslümanlaştıracakmışız gibi bir bahane ile ayaklarına gidiyor, ellerini öpüyoruz. Ne nasipsizlik.....
Allah sonumuzu hayr etsin. Bol bol dua edelim arkadaşlar. Müslüman kisvesine bürünen o toplulukların yüzlerindeki maske düşsün ve gerçekler el an ortaya çıksın.
mütercim
01.08.2007 - 17:14Başka bir dilde yazılmış bir eseri kendi diline çeviren kişi. Tabiki bunu yaparken kültür ve inanışını göz önünde bulundurmak sureti ile kendinden de muhakkak bir şeyler katmaktadır. Ve bu sayede de eseri okuyucusuna daha anlaşılabilir kılma görevini tam manası ile yerine getirmiş olur.
Toplam 149 mesaj bulundu