Şaşmadan, şaşırmadan yolu bulmak istersen, Dikkatli bakman gerek izlerin arasına.. ' Görünen köy ilerde, neden acaba' dersen, İzler vardır gömülü tozların arasına...
Dereler ayrı ayrı, akışlar birleşse de, Tepeler başka başka, yokuşlar birleşse de, Nazar ettiğin yerde bakışlar birleşse de, Mevlam bir burun koymuş gözlerin arasına...
Dikce duran tepenin etekleri yamaçtır, Kim toprağa aç ise, toprak ta ona açtır, Farklı olan ne varsa birbirine mühtaçtır, Dağlar neden çakılı düzlerin arasına? ...
Gayıp: iç içe bir sır. Akıl, fikir kâr etmez, Senin bildiğin ne ki; bilmediğine yetmez, Hikmet-i Rabbani bu,sayıp çözmekle bitmez, Gizler var ki; gizlenmiş, gizlerin arasına...
Maşukun ardısıra koşmayı kolay sanma, Bu yolda tökezleyip, düşmeyi kolay sanma, Kızgın aşk ateşiyle pişmeyi kolay sanma, Yüreğini atta gör közlerin arasına...
Ehli dıl-a sardır sen gönül yaralarını, Yüreği yaralılar, bekler sıralarını, İlla okumalısın satır aralarını, Kaç muamma saklıdır sözlerin arasına...
Tut aşkın ateşini, yaksa bile söndürme, Pervane ol, dön de dur, Sakın onu döndürme, Sevgi tesettür ister, kapalı tut, dondurma, Hiç sevda ekilir mi buzların arasına...
Osmanlı’nın yıkılış sebeplerine dair çok şey söylenip yazıldı. “Yeniçeri’nin yozlaşması” dendi, “Sanayi Devrimi’nden geri kalması” dendi. Belki de söylenegelen sebeplerin hepsinde birer hakikat payı vardı. Fakat yıkılışın önemli bir sebebi...var ki, Osmanlı’nın hem de en zirvede olduğu zamanda dile getirilmişti: Nemelazımcılık. Bu sosyal kara delik tarih boyunca, nice fert, topluluk, cemaat, devlet ve imparatorluğu yutmuştu.
Kanuni Sultan Süleyman, devletini olabilecek en yüksek seviyelere çıkarır; ama, “Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı? ” diye de zaman zaman düşünür… Birçok meselede olduğu gibi, bu endişe edilecek düşüncesini süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi’ye açmaya karar verir. Keşfine, kerametine inandığı Yahya Efendi’ye el yazısıyla bir mektup gönderir: “Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle de, bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlale uğrar mı? ” diye özetler endişesini. Devrin kudretli sultanı Muhteşem Süleyman’dan gelen bu mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı ise gayet kısadır: “Nemelâzım be Sultanım! ” Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bu söze bir mana veremez, endişesi daha da artar. Zira Yahya Efendi gibi bir zat, ciddi bir meseleye böylesine basit bir cevap vermezdi, vermemeliydi… Söylenmeye başlar: “Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta? ” Kalkar, Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergahına gider. Bu sefer sitem dolu bir şekilde. “Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al! ” diyerek, sorusunu tekrar sorar. Yahya Efendi duraklar: “Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim.” “İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “nemelazım be sultanım! ” demişsiniz. Sanki ‘beni böyle işlere karıştırma’ der gibi bir mana çıkarıyorum.” Yahya Efendi bunun üzerine, ibret dolu şu sözleri tarih gergefine nakşeder: “Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlıklar ayyuka çıksa… İşitenler de nemelazım, deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de, çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da, bunu da taşlardan başkası işitmese,işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayiş ve emniyete vesile olan, itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir…” Söyleneni dinlerken ağlamaya başlayan koca Sultan, başını sallayarak da bunları tasdik eder. Söz bitince ikazlarının devamı için tembihte bulunur süt kardeşine. Sonra da memleketinde kendisini ikaz eden böyle bir alim olduğu için Allah’a şükrederek oradan ayrılır…
*** Devletlerini yükseltenler, fetihler yapanlar “nemelazım” demediler. “Ne güzel kumandan..! ” iltifatına mazhar olan Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri, Trabzon dağlarını aşarken yanında Karamanoğlu’nun kızı olan halası bulunmakta idi… “Sultanım” dedi halası, “bunca zahmete değer mi bir kefere için? ” O koca sultanın ayağında gut hastalığı vardı o zaman ve sarp dağlarda, karların üzerinde atıyla giderken büyük acılar ve zahmetler çekiyordu. İşte hala yüreği buna dayanamamıştı… Fatih, döndü ve halasına şöyle dedi: “Bibi (hala) , bizim zahmetimiz din-ü devlet içindir, i’la-yı kelimetullah içindir, şahsımız için değildir. Eğer bu zahmeti çekmezsek bize ‘gazi’ demek yalan olur! ”
***
Evet, imparatorlukları “nemelazımcılık” yıkar, ama onları, bir vazife doğduğunda: “Bunu kim yapar? ” sorusunu duyar duymaz, sağına soluna bakmadan: “Ben varım! ” diyenler kurar ve yaşatır.!
Lisan-ı ağızda olanı değil Lisanı gönülde olanlara yar et bizi Tebessümü simasında olanı değil.... Tebessümü gönüllerde olanlara kat bizi Aşk-ı tende sanan-ı Değil Aşk-ı ruhunda can bilenlere arat bizi.
Dönme, günahkar ruhum ömrümce yaslı kalsın, Yüzüme bahtım kadar gülme Allah aşkına. Dönme ki meyhaneler hicrinle süslü kalsın, Aldırma imdadıma, gelme Allah aşkına.
Ben ki dönüp bakmadım peşimden koşanıma, Yakışır her sefalet benim mağrur şanıma. Yer verme düşlerinde hal-i perişanıma; Tatlı uykularını bölme Allah aşkına.
Pınar sesin ömrümün serabına çağlasın, Ahvalime dost değil, gören ağyar ağlasın, Bırak da her damlası bir yerimi dağlasın, Dokunma göz yaşıma, silme Allah aşkına.
Dönme ki sevenlere ibret olsun bu beste, Duysan da feryadımı bir gün buruk bir seste, Titreyen ellerimle, belki de son nefeste, Kime yazıldığını bilme Allah aşkına.
Yalnız kalan ruhumun acısı çok derindir Yıllar geçse de inan kalbimin esiridir Alamaz bin sevgili kalbimdeki bu yeri Sanki içimde açan bu sarmaşık gülleri
Her yerde hatıran var Her şey seninle doğru Her şeyde senin ismin Bu yol aşkımın yolu
Alamaz bin sevgili kalbimdeki bu yeri Sanki içimde açan bu sarmaşık gülleri
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM Ved duha.Vel leyli iza seca.Ma veddeake rabbüke ve ma kala.Velel ahiratü hayrun leke minel üla.Ve le sevfe yu'tıyke rabbüke fe terda.E lem yecidke yetiymen fe ava.Ve vecedeke dallen fe heda.Ve vecedeke ailen fe ağna.Fe emmel yetiyme fela takhar.Ve emmes saile fe la tenher.Ve emma bi nı'meti rabbike fe haddis
*7 kere okuyanın birşeyi kaybolmaz *evinden birşeyi çalınmaz *evinde geçimsizlik,veba,taun ve cin girmez *evi demir bir sur gibi korur *Kaybolan İnsanın İsmini niyet ederek o kişinin gelmesi için okunursa,kısa zamanda geri döner(imam gazali) *hergün 40 kere 40 gün okuyup,Allahım ya Ğaniyy beni öyle zenginleştirki,bundan sonra fakirlik yüzü görmiyim diye dua ederse Allah her zaman yardımcısı olur
Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında en güzel çare, dağ ile karı başbaşa bırakmaktır. Gün gelip karlar eridiğinde; dağ yolunuzu gözleyince en güzel cevap, başka bir dağdan selam yollamaktır. Hz.Mevlana
“Bütün etrafındakiler panik içine düştüğü, Ve bunun sebebini senden bildikleri zaman, Eğer sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen; ...Eğer sana kimse güvenmezken, sen kendine güvenir Ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen, Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan, Veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen Ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan, Bütün bunlarla beraber, ne çok iyi, ne de çok akıllı görünmezsen; Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan, Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen; Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır Ve bu ikisine karşı aynı şekilde davranabilirsen; Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin, bazı alçaklar tarafından Ahmaklara tuzak kurmak için değiştirilmesine katlanabilirsen; Ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür Ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen; Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten sonra bile Onları işine yaramaya zorlayabilirsen, Ve kendinde “dayan” diyen iradeden başka bir güç Kalmadığı zaman dayanabilirsen; Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen, Ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen, Ne düşmanların, ne de sevgili dostların seni incitebilirse; Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen; Eğer bir daha geri dönmeyecek olan dakikayı, Altmış saniyede koşarak doldurabilirsen; Yeryüzü ve üstündekiler senindir.
VE DAHASI, SEN BİR İNSAN OLURSUN OĞLUM.
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
'Telafisi olmayan şeylerin, izahı gereksizdir.'
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%% Evet,imparatorlukları 'nemelazımcılık'yıkar,ama onları,bir vazife doğduğunda:“Bunu kim yapar? ” sorusunu duyar duymaz,sağına soluna bakmadan:“Ben varım! ” diyenler kurar ve yaşatır.
Esrik bir öfke sokuluyor yalnız bedenime Yönsüz bir telaş v/ar gövdemin tekerinde Parm/aklarımda tanımsız meçhul hareler Yüreğimdeki yükleri almaz oldu gemiler Bir b/aşka liman olur mu ah yalnızlığım!
Sil baştan cümleler kursam olmazlığa Tutanağı imkânsız yağmalar ruhumda Hangi vir/gülden kopunca gülüm/ser aşk Sancılar ekiyor sevda tarlasına kadınlar Anıların kıyılarında sefil, hırçın dalgalar Hangi cennetin çullarıdır oturduğumuz?
Gururun ücra siperine yağmur yağıyor Kendi saltanatını inkârda şimdi anılar Bir yangın çarşısının tam ortasındayım Aşkın kitabını satıyor mezatta pazarcılar Her bitiş başka bir başlangıca gebeymiş Sonun başlangıcıyla doğar mı şafaklar?
Sensizliğin karanlık sokaklarındayım İçimde geziniyor pişmanlığın kahkahası Bir köşede aşkı s/atıyor sokak çalgıcıları Sessizliğin masasında ısmarlama düşler Yaşamla vedalaşamıyor asla yüzsüzler Yaşlı gözlerin girdabına karışır mı sular?
En güzel öykü kendisini anlatır içinde Her korku karanlığa sevdalı bir ışıktır Eksik ihtimallerin ömrü gölgesi kadardır Sır saklayamayan aynaları tutma ruhuma Bu ömür hücresinde sabır en asil yontudur Aşk bilesin ki yar, bilinmeze yanıt oluştur
Hele bak ki yanağındayım gözlerim şakağındaki son umuda konmuş taylar gibi deşindiğin yiğitliklerde hele bak ki ikimiz kalmışız bizden umudu kesen başımın belası geceler karanlığının bir anası yok mu ki ışık emzire her sevincin arefesinde gözlerini getiriyor ama sen yoksun....
Oluyor böyle şeyler beni de yok bil eyy uzağım geceler dört nala geçti üzerimden karardım sana.... %%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Aramızdan geçenler, bir ıssızlık ırmağını çoğaltırken bile biz onunla yine ikiz düşlüydük koyverilmiş küskünlükleri sulayıp sustuk öfkeler örüldü kirpiklerimizin ucuyla sanki ikimizin düşleriydi elimizden gidenler O'da bende sonraları özleyip durduk belki de o sonralarmış bizi şimdisiz edenler.. %%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Adınla ayrılan kavşaklarda gözlerini beklemekten geldim hep bırakmadın bulvarları güzel güne yetirem..
Bir sırrı açıklarcasına çaldığımda kapını tutuşacak ıslık gibi incitip saldın sokağa zeytin karası damlarken gözlerinden sineme bana koyun koyuna özlemeyi öğrettin yağmalanmış düş gibiyim bu yerde SEN BANA ETTİĞİNİ SANA DA ETTİN..
&&&&&&
Yanımdaki yokluğunda benden uzaklığı büyüttün hep bırakmadın ki yanak yanağa çoğalmayı getirem.. Öksüze söver gibi söyleyip geçtin beni bir dağı sökmeye tükenen aslan ettin gözündeki denizde fırtınalar kanıyorken ellerinden elime bana hastalanmış rüzgârları üflettin dili ağzında kurumuş ölüden beter haldeyim SEN BANA ETTİĞİNİ ASLINDA SANA ETTİN..
1-Bir yokuşun inişine benzeme olasılığı Gidişinle gelişinin arasında ben gibi Kolay gibi gözüken ayrılığın yarası Bekleyen bir yürek de pıhtılaşmış kan gibi.
2-Ağrı vurur derinden susmayan dil kısılar Şahdamarın bakarsın ta dibinden kesilir Yâr besleyen sineye kara taşlar basılır Ölümlerin öncesi ağarmayan tan gibi.
3-Dağlar saman çuvalı gözükürken gözüne Kaygılar havlu atar bıçaklardan sözüne Bir bırakıp gidenin çürüttüğü özüne Ar denen rezilliğin dayattığı yan gibi.
4-Sevdiğini yadların kapısında görmek de Bile bile yüreği yangınlara sürmek de Umut denen denizi koltuğuna dürmek de Aynı derdin dalıdır anadan üryan gibi...
Zeki olma hayali, tüm insanlar için idealdir. Ancak zeki insanların yaşantı tarzı ile toplumun yaşantı tarzı arasındaki çelişkiyi gördükleri zaman, acaba bu insanlar zeki mi? Ben bu insanlar gibi mi olmak istiyorum? Soru ifadelerini insanlar kendilerine sorarlar. Zeki insanların zeka ifadeleri çoğunlukla doğuştan gelmektedir, ancak siz iyi bir eğitimden geçtiyseniz, zeki insanların özelliklerini gösterirsiniz. Tam tersi olarak ta zeki bir insan kötü bir eğitimden geçtiği zaman normal insan modelini gösterecektir. Zaman zaman sorulur, zeki insanların özellikleri nelerdir? Özelliklerinden bir tanesi çok büyük fiziksel enerjiye sahip olmalarıdır. Bu doğuştan gelen bir enerji modellemesi olmayıp, tamamen kendini adapte ettiği konuyu tamamlamak için saatlerce çalışması gerektiği bilincine sahip olmasıdır. Bunun sonucu olarakta irade ve kalp koordineli bir şekilde enerjiyi temin için çalışırlar. Üstün zekalı insanların diğer bir özelliği ise hem zeki görünüşlü olmaları ve hem de doğal görünmeleridir. Hem zekalarını belli ederler ve hem de çocukça bir yapıyla hareket ederler. Bu nedenden dolayı da sorgulanırlar; bu kişi gerçekten zeki mi? Zeki kişiler hem disiplinle ve hem de oyun oynar tarzda işlerine eğilirler. Yaptıkları işi büyük bir ciddiyetle yaparlar, ancak oyun havası da vererek yaptıkları işten büyük bir zevk alırlar. Zeki kimseler hem gerçek dünya ile bağlarını koparmazlar ve hem de hayal dünyası içinde yaşarlar. Ürettikleri şeyler gerçek dünyada kullanılacaktır, ancak olmayan şeyleri üretmek zorundadırlar. Normal insanlara göre üstün zekalı insanların düşünceleri fantestiktir, ancak bilimsel çalışmalar fantestik hayaller sonucu ortaya çıkmaktadır. Üstün zekalı insanlar hem dışa dönüktür ve hem de içe dönüktür. Normal insanlar bu olaylardan sadece birisine sahiptir. Normal bir insan ya dışa dönük bir yapıya sahiptir, ya da iç dünyasına kapanık yaşar, Zeki insanlar ise zaman zaman dışa dönüktür, zaman zaman da iç dünyalarına kapanırlar. Ancak bu olayı son derece dengeli bir şekilde yaparlar. Üstün zekalı insanlar son derece inatçı yapılı kimselerdir. Başarısızlıkta asla yılmazlar ve asla pes etmezler. Düşünsenize, Edison ampulü bulmadan önce binlerce sefer deneme yapmıştır ve asla pes etmemiştir Sonunda da başarıya ulaşmıştır. Üstün zekalı insanlar halkın nazarında ukala tabir edilen yapıya sahiptirler. Bir konu hakkında bilgi sahibi olmadan konuşmazlar ve konuştukları konu hakkında derin bilgiye sahiptirler, bu nedenden dolayı da konuşmalarında inat ederler. Bu da onların ukala damgasını yemelerine neden olur. Üstün zekalı insanlar yaptıkları işe büyük bir tutkuyla, ama büyük bir gerçekçi bakış ile sarılırlar. Onların tutkuları yaptıkları işten vazgeçmemelerine, gerçekçi olmaları da uygun eserler çıkarmalarına neden olur. Üstün zekalı insanlar rahatlarına ve sanata düşkündürler. Herhangi bir sanat dalı ile uğraşıyorlarsa başarılı olurlar. Rahat şartları da severler. Üstün zekalı insanlar lider ruhlu insanlardır. Genellikle her konuda söyleyecekleri şeyler olduğu için her türlü insana hitap edebilirler. Sevecen ve babacan bir tavırları vardır. Genellikle öğrenciliklerinden itibaren lider ruhlu özellikleri belirginleşir. Çok hareketli ve aktif insanlardır. Devamlı bir şeyler üretme ihtiyacı hissettikleri için bir yerde duramazlar. Bazen zeki çocukların hareketli olmaları hiper aktiflik ile karıştırılır. Bu nedenden dolayı ebeveynlerin dikkatli olmaları gerekmektedir. Sizlerde içinizde var olan zeka potansiyelini harekete geçirebilirsiniz. Hayal kırıklığından ve başlarısızlıktan korkmadan çalışırsanız, çevrenizdekilerin aptal demelerine aldırmazsanız (genellikle de ukala denir) , hayallerinizi zaptedebilirseniz; neden olmasın. Önemli olan ise başarıya götürecek yolları hayal etmektir.
Olduğum gibi kim görebilir beni Ne rengim var benim, ne nişanım Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama Hem o sırlarım ben, hem de o sırları saklayanım Bu gönül ne vakit durulacak bilmem Ama şu anda hiç kımıldamadan duran ...
07.01.2011 - 01:59
Gizlerin Arasına...
Şaşmadan, şaşırmadan yolu bulmak istersen,
Dikkatli bakman gerek izlerin arasına..
' Görünen köy ilerde, neden acaba' dersen,
İzler vardır gömülü tozların arasına...
Dereler ayrı ayrı, akışlar birleşse de,
Tepeler başka başka, yokuşlar birleşse de,
Nazar ettiğin yerde bakışlar birleşse de,
Mevlam bir burun koymuş gözlerin arasına...
Dikce duran tepenin etekleri yamaçtır,
Kim toprağa aç ise, toprak ta ona açtır,
Farklı olan ne varsa birbirine mühtaçtır,
Dağlar neden çakılı düzlerin arasına? ...
Gayıp: iç içe bir sır. Akıl, fikir kâr etmez,
Senin bildiğin ne ki; bilmediğine yetmez,
Hikmet-i Rabbani bu,sayıp çözmekle bitmez,
Gizler var ki; gizlenmiş, gizlerin arasına...
Maşukun ardısıra koşmayı kolay sanma,
Bu yolda tökezleyip, düşmeyi kolay sanma,
Kızgın aşk ateşiyle pişmeyi kolay sanma,
Yüreğini atta gör közlerin arasına...
Ehli dıl-a sardır sen gönül yaralarını,
Yüreği yaralılar, bekler sıralarını,
İlla okumalısın satır aralarını,
Kaç muamma saklıdır sözlerin arasına...
Tut aşkın ateşini, yaksa bile söndürme,
Pervane ol, dön de dur, Sakın onu döndürme,
Sevgi tesettür ister, kapalı tut, dondurma,
Hiç sevda ekilir mi buzların arasına...
seyfeddin karahocagil
06.01.2011 - 14:10
NEMELAZIMCILIK
Osmanlı’nın yıkılış sebeplerine dair çok şey söylenip yazıldı.
“Yeniçeri’nin yozlaşması” dendi,
“Sanayi Devrimi’nden geri kalması” dendi.
Belki de söylenegelen sebeplerin hepsinde birer hakikat payı vardı. Fakat yıkılışın önemli bir sebebi...var ki, Osmanlı’nın hem de en zirvede olduğu zamanda dile getirilmişti:
Nemelazımcılık.
Bu sosyal kara delik tarih boyunca, nice fert, topluluk, cemaat, devlet ve imparatorluğu yutmuştu.
Kanuni Sultan Süleyman, devletini olabilecek en yüksek seviyelere çıkarır; ama, “Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı? ” diye de zaman zaman düşünür…
Birçok meselede olduğu gibi, bu endişe edilecek düşüncesini süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi’ye açmaya karar verir. Keşfine, kerametine inandığı
Yahya Efendi’ye el yazısıyla bir mektup gönderir:
“Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle de, bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlale
uğrar mı? ” diye özetler endişesini.
Devrin kudretli sultanı Muhteşem Süleyman’dan gelen bu mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı ise gayet kısadır:
“Nemelâzım be Sultanım! ”
Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bu söze bir mana veremez, endişesi daha da artar. Zira Yahya Efendi gibi bir zat, ciddi bir meseleye böylesine basit bir cevap vermezdi, vermemeliydi…
Söylenmeye başlar:
“Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta? ”
Kalkar, Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergahına gider. Bu sefer sitem dolu bir şekilde.
“Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al! ” diyerek, sorusunu tekrar sorar.
Yahya Efendi duraklar:
“Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim.”
“İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “nemelazım be sultanım! ” demişsiniz. Sanki ‘beni böyle işlere karıştırma’ der gibi bir mana çıkarıyorum.”
Yahya Efendi bunun üzerine, ibret dolu şu sözleri tarih gergefine nakşeder:
“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlıklar ayyuka çıksa… İşitenler de nemelazım, deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de, çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da, bunu da taşlardan başkası işitmese,işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayiş ve emniyete vesile olan, itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir…”
Söyleneni dinlerken ağlamaya başlayan koca Sultan, başını sallayarak da bunları tasdik eder. Söz bitince ikazlarının devamı için tembihte bulunur süt kardeşine. Sonra da memleketinde kendisini ikaz eden böyle bir alim
olduğu için Allah’a şükrederek oradan ayrılır…
***
Devletlerini yükseltenler, fetihler yapanlar “nemelazım” demediler.
“Ne güzel kumandan..! ” iltifatına mazhar olan Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri, Trabzon dağlarını aşarken yanında Karamanoğlu’nun kızı olan halası bulunmakta idi…
“Sultanım” dedi halası, “bunca zahmete değer mi bir kefere için? ”
O koca sultanın ayağında gut hastalığı vardı o zaman ve sarp dağlarda, karların üzerinde atıyla giderken büyük acılar ve zahmetler çekiyordu. İşte hala yüreği buna dayanamamıştı…
Fatih, döndü ve halasına şöyle dedi:
“Bibi (hala) , bizim zahmetimiz din-ü devlet içindir, i’la-yı kelimetullah içindir, şahsımız için değildir. Eğer bu zahmeti çekmezsek bize ‘gazi’ demek yalan olur! ”
***
Evet, imparatorlukları “nemelazımcılık” yıkar, ama onları, bir vazife doğduğunda:
“Bunu kim yapar? ” sorusunu duyar duymaz, sağına soluna bakmadan:
“Ben varım! ” diyenler kurar ve yaşatır.!
04.01.2011 - 14:23
Söyle Gönül Seni Neyleyeyim,
Bir yanın hasret,bir yanın hüzün.
Duruşun hüzün,bakışın hüzün.
Dağlanan bağırdan dökülen sözün,
Mıh gibi sineye, çakılır gönül...
Söylesen olur mu,anlayan bilen.
Halinle hallenip ahvalin gören.
Yaralı bağırdan sökülüp gelen,
Kana duçar olmuş, gibisin gönül..
Söyle gönül seni neyleyeyim?
Ne edipte eyleyeyim.? ! ....
Aysel bahram
03.01.2011 - 20:59
31.12.2010 - 15:53
YA RABB...
Lisan-ı ağızda olanı değil
Lisanı gönülde olanlara yar et bizi
Tebessümü simasında olanı değil....
Tebessümü gönüllerde olanlara kat bizi
Aşk-ı tende sanan-ı Değil
Aşk-ı ruhunda can bilenlere arat bizi.
{Hz Mevlana}
28.12.2010 - 13:54
Aslı’m
Arzular içimde oluyor volkan
Durmadan yüreğim kanıyor Aslı’m
Bir ses uzaklardan gel diyor ama
Kulağım neyzeni tanıyor Aslı’m
Uyku tutmaz oldu bozuldu düzen
Hep davetkar oldu duyduğum ezan
Nasıl yandığını gör diyen neyzen
Sanki her an beni anıyor Aslı’m
Çok oldu kapattım eski defteri
Sılayı terk eden dönmüyor geri
Yüreğim titrerken zalimin biri
Kanıma ekmeği banıyor Aslı’m
Bağrıma dökülür gözyaşım yine
Erkekler ağlamaz diyordun bana
Meylere dökerim duyduğum kini
İçtikçe şu başım dönüyor Aslı’m
Dertliyim derdime doğmadı kamer
Yaşamak denen şey en büyük kumar
Yüzüme gülmeyen kaderim semer
Vuracak merkep mi sanıyor Aslı’m
Bilemem ölürüm belki bu gece
Adın kalır bende son iki hece
Aklıma eskiyen yıllar gelince
Sevda renkli kanım donuyor Aslı’m
Bin bir günahım var ey yeni nesil
Yaşadıkça kirleniyor hep sicil
Melek deyip geçme zira Azrail
Sabrımı benimle sınıyor Aslı’m
Al götür hepsini bende kalmasın
Aşkın artıkları beni bulmasın
İmer’im dostlarım kötü bilmesin
Mecnun bile beni kınıyor Aslı’m
ibrahim imer
27.12.2010 - 15:04
ALLAH AŞKINA
Dönme, günahkar ruhum ömrümce yaslı kalsın,
Yüzüme bahtım kadar gülme Allah aşkına.
Dönme ki meyhaneler hicrinle süslü kalsın,
Aldırma imdadıma, gelme Allah aşkına.
Ben ki dönüp bakmadım peşimden koşanıma,
Yakışır her sefalet benim mağrur şanıma.
Yer verme düşlerinde hal-i perişanıma;
Tatlı uykularını bölme Allah aşkına.
Pınar sesin ömrümün serabına çağlasın,
Ahvalime dost değil, gören ağyar ağlasın,
Bırak da her damlası bir yerimi dağlasın,
Dokunma göz yaşıma, silme Allah aşkına.
Dönme ki sevenlere ibret olsun bu beste,
Duysan da feryadımı bir gün buruk bir seste,
Titreyen ellerimle, belki de son nefeste,
Kime yazıldığını bilme Allah aşkına.
CEMAL SAFİ
http://www.dailymotion.com/video/x4jh2s_allah-akna-cemal-safi-iirine-yorum_music
26.12.2010 - 23:18
Mesleğimiz tefekkürdür, şefkattir, aczimizi kusurumuzu bilmektir.
Aynı zamanda aklın idrak etmediği çok hakikatleri kalbin gördüğünü bilmektir. Kalbi işletmektir!
26.12.2010 - 16:07
sözler hedefi vurunca ses getirir! ! !
Yazılan ve konuşulan gerçekler,eğer hedefini vuruyor ve çıbanlarını deşiyorsa, ses getirir...
25.12.2010 - 11:54
Bekleyen / Necip Fazıl Kısakürek
Sen, kaçan bir ürkek ceylânsın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!
Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.
Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!
Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü.
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.
Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye
Toprağında bir taş olur, beklerim...
24.12.2010 - 23:18
http://www.vindir.org/al-senin-olsun-zara-ibo-show-hq-140160.html
Aşık Mahzuni Şerif - Yar Senin Olsun
----------
Boşuna aldandım dünya ben sana
Emmi, dayı, hasım, yâr senin olsun
Bir yiğit bir defa gelir cihana
Onu da bağrına sar senin olsun
İnsan bir karara vardıktan sonra
Önünden sonunu bildikten sonra
Benim hatırımı kırdıktan sonra
Al götür hasıra sar senin olsun
Mahzuni Şerif'e sakın dokunma
Bir canı varsa al da sakınma
Ben dünyayım diye artık yakınma
Güneş de soyuldu gör senin olsun
24.12.2010 - 15:22
Bir insan bilmiyorsa ne istediğini,hem SENİ ZİYAN eder hem de KENDİNİ...!
22.12.2010 - 23:18
http://www.dailymotion.com/video/x6t6v9_zara-sarmasik-gulleri_music
SARMAŞIK GÜLLERİ
Yalnız kalan ruhumun acısı çok derindir
Yıllar geçse de inan kalbimin esiridir
Alamaz bin sevgili kalbimdeki bu yeri
Sanki içimde açan bu sarmaşık gülleri
Her yerde hatıran var
Her şey seninle doğru
Her şeyde senin ismin
Bu yol aşkımın yolu
Alamaz bin sevgili kalbimdeki bu yeri
Sanki içimde açan bu sarmaşık gülleri
22.12.2010 - 10:18
DUHA SURESİNİN SIRLARI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Ved duha.Vel leyli iza seca.Ma veddeake rabbüke ve ma kala.Velel ahiratü hayrun leke minel üla.Ve le sevfe yu'tıyke rabbüke fe terda.E lem yecidke yetiymen fe ava.Ve vecedeke dallen fe heda.Ve vecedeke ailen fe ağna.Fe emmel yetiyme fela takhar.Ve emmes saile fe la tenher.Ve emma bi nı'meti rabbike fe haddis
*7 kere okuyanın birşeyi kaybolmaz
*evinden birşeyi çalınmaz
*evinde geçimsizlik,veba,taun ve cin girmez
*evi demir bir sur gibi korur
*Kaybolan İnsanın İsmini niyet ederek o kişinin gelmesi için okunursa,kısa zamanda geri döner(imam gazali)
*hergün 40 kere 40 gün okuyup,Allahım ya Ğaniyy beni öyle zenginleştirki,bundan sonra fakirlik yüzü görmiyim diye dua ederse Allah her zaman yardımcısı olur
21.12.2010 - 20:48
Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında en güzel çare, dağ ile karı başbaşa bırakmaktır. Gün gelip karlar eridiğinde; dağ yolunuzu gözleyince en güzel cevap, başka bir dağdan selam yollamaktır.
Hz.Mevlana
12.12.2010 - 03:33
“EĞER”
“Bütün etrafındakiler panik içine düştüğü,
Ve bunun sebebini senden bildikleri zaman,
Eğer sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;
...Eğer sana kimse güvenmezken, sen kendine güvenir
Ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen,
Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan,
Veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen
Ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
Bütün bunlarla beraber, ne çok iyi, ne de çok akıllı görünmezsen;
Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,
Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen;
Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır
Ve bu ikisine karşı aynı şekilde davranabilirsen;
Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin, bazı alçaklar tarafından
Ahmaklara tuzak kurmak için değiştirilmesine katlanabilirsen;
Ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
Ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;
Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten sonra bile
Onları işine yaramaya zorlayabilirsen,
Ve kendinde “dayan” diyen iradeden başka bir güç
Kalmadığı zaman dayanabilirsen;
Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
Ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen,
Ne düşmanların, ne de sevgili dostların seni incitebilirse;
Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;
Eğer bir daha geri dönmeyecek olan dakikayı,
Altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;
Yeryüzü ve üstündekiler senindir.
VE DAHASI, SEN BİR İNSAN OLURSUN OĞLUM.
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
'Telafisi olmayan şeylerin, izahı gereksizdir.'
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Evet,imparatorlukları 'nemelazımcılık'yıkar,ama onları,bir vazife doğduğunda:“Bunu kim yapar? ” sorusunu duyar duymaz,sağına soluna bakmadan:“Ben varım! ” diyenler kurar ve yaşatır.
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
İDRAKIN YÜCELİĞİNE ERMİYORSAN, İNKARIN BASİTLİĞİNDEN SIYRIL...
10.12.2010 - 12:18
Sır Saklayamayan Aynaları Tutma Ruhuma
Esrik bir öfke sokuluyor yalnız bedenime
Yönsüz bir telaş v/ar gövdemin tekerinde
Parm/aklarımda tanımsız meçhul hareler
Yüreğimdeki yükleri almaz oldu gemiler
Bir b/aşka liman olur mu ah yalnızlığım!
Sil baştan cümleler kursam olmazlığa
Tutanağı imkânsız yağmalar ruhumda
Hangi vir/gülden kopunca gülüm/ser aşk
Sancılar ekiyor sevda tarlasına kadınlar
Anıların kıyılarında sefil, hırçın dalgalar
Hangi cennetin çullarıdır oturduğumuz?
Gururun ücra siperine yağmur yağıyor
Kendi saltanatını inkârda şimdi anılar
Bir yangın çarşısının tam ortasındayım
Aşkın kitabını satıyor mezatta pazarcılar
Her bitiş başka bir başlangıca gebeymiş
Sonun başlangıcıyla doğar mı şafaklar?
Sensizliğin karanlık sokaklarındayım
İçimde geziniyor pişmanlığın kahkahası
Bir köşede aşkı s/atıyor sokak çalgıcıları
Sessizliğin masasında ısmarlama düşler
Yaşamla vedalaşamıyor asla yüzsüzler
Yaşlı gözlerin girdabına karışır mı sular?
En güzel öykü kendisini anlatır içinde
Her korku karanlığa sevdalı bir ışıktır
Eksik ihtimallerin ömrü gölgesi kadardır
Sır saklayamayan aynaları tutma ruhuma
Bu ömür hücresinde sabır en asil yontudur
Aşk bilesin ki yar, bilinmeze yanıt oluştur
Selahattin Yetgin
09.12.2010 - 17:19
Ucuz İnsanlar
İnsanlar da parsellenmiş arsalar gibi
Duygular bölük bölük, his parça parça.
Bakışları andırır gerçek dost gibi
Yürekler sönük sönük, sis dalga dalga.
Şerefin böylesi ucuz gittiği,
Yüreğin böylesine teslim dediği.
Kulun kula acz ile ram ettiğini
Ne yazık ki burada sizinle gördüm.
Eskiden şeref için ölenler vardı,
Gurur onur şahsiyetin anlamı vardı.
Gerçekleri haykırmak yiğit şanıydı,
Bugün eskiden demek ne kadar acı.
Birleşmiş üçü beşi birlik olmuşlar,
Sükut ikrardan diye suskun kalmışlar.
Cemaziyelevvel malum ya bize
Ucuz ihanete ortak olmuşlar.
Benim adım Bedirhan bilenler bilir,
Benim özüm de bir sözlerim de bir.
Yalan söylüyorsam söyleyin bir bir,
Doğru diyorsanız söyleyin hep bir.
İsim isim yazmak bana yakışmaz,
Teşhir etmem ise yakışık almaz.
Dost oldum herdem dost bulamadım,
Ulan çek git derim size yakışmaz
ANKARA 1996
Bedirhan Gökçe
09.12.2010 - 00:15
..............................Hiç bir şey deme bana
Aşkın güneşine kör takılıp ta,
Zifir karanlığı nur deme bana.
Nefreti sevgime silah kılıp ta,
Umut boyun eğmiş, vur deme bana.
Çile yumağıyla ördüğüm şeyin,
Nefesimi kesen kör düğüm şeyin,
Puslu pencereden gördüğüm şeyin,
Araya ördüğüm sur deme bana.
Doğumdan sancılı, şimşekten ani,
Sırat kadar kavi, gölgeden fani,
Sevdama dilinle sövsen de hani,
İçimde büyüyen ur deme bana.
En büyük yokluğa yetmez kanaat,
Sevgimi sakla da, beni kaldır at.
En demli yerinde durmuşken saat,
Bir başka zamana kur deme bana.
Onca hep içinden bir hiç’i seçip,
Bir anda bin ömür sensizlik içip,
Gelmeyen yarına kefen’i biçip,
Sessizce göçerim, dur deme bana.
Şefik Tiryaki
08.12.2010 - 00:47
Hele bak ki yanağındayım
gözlerim şakağındaki son umuda konmuş
taylar gibi deşindiğin yiğitliklerde
hele bak ki ikimiz kalmışız bizden umudu kesen
başımın belası geceler karanlığının
bir anası yok mu ki ışık emzire
her sevincin arefesinde gözlerini getiriyor
ama sen yoksun....
Oluyor böyle şeyler
beni de yok bil eyy uzağım
geceler dört nala geçti üzerimden
karardım sana....
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Aramızdan geçenler,
bir ıssızlık ırmağını çoğaltırken bile
biz onunla yine ikiz düşlüydük
koyverilmiş küskünlükleri sulayıp sustuk
öfkeler örüldü kirpiklerimizin ucuyla
sanki ikimizin düşleriydi elimizden gidenler
O'da bende sonraları özleyip durduk
belki de o sonralarmış bizi şimdisiz edenler..
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Adınla ayrılan kavşaklarda
gözlerini beklemekten geldim hep
bırakmadın
bulvarları güzel güne yetirem..
Bir sırrı açıklarcasına çaldığımda kapını
tutuşacak ıslık gibi incitip saldın sokağa
zeytin karası damlarken gözlerinden sineme
bana koyun koyuna özlemeyi öğrettin
yağmalanmış düş gibiyim bu yerde
SEN BANA ETTİĞİNİ SANA DA ETTİN..
&&&&&&
Yanımdaki yokluğunda
benden uzaklığı büyüttün hep
bırakmadın ki
yanak yanağa çoğalmayı getirem..
Öksüze söver gibi söyleyip geçtin beni
bir dağı sökmeye tükenen
aslan ettin gözündeki denizde
fırtınalar kanıyorken ellerinden elime
bana hastalanmış rüzgârları üflettin
dili ağzında kurumuş ölüden beter haldeyim
SEN BANA ETTİĞİNİ ASLINDA SANA ETTİN..
06.12.2010 - 17:24
1-Bir yokuşun inişine benzeme olasılığı
Gidişinle gelişinin arasında ben gibi
Kolay gibi gözüken ayrılığın yarası
Bekleyen bir yürek de pıhtılaşmış kan gibi.
2-Ağrı vurur derinden susmayan dil kısılar
Şahdamarın bakarsın ta dibinden kesilir
Yâr besleyen sineye kara taşlar basılır
Ölümlerin öncesi ağarmayan tan gibi.
3-Dağlar saman çuvalı gözükürken gözüne
Kaygılar havlu atar bıçaklardan sözüne
Bir bırakıp gidenin çürüttüğü özüne
Ar denen rezilliğin dayattığı yan gibi.
4-Sevdiğini yadların kapısında görmek de
Bile bile yüreği yangınlara sürmek de
Umut denen denizi koltuğuna dürmek de
Aynı derdin dalıdır anadan üryan gibi...
05.12.2010 - 23:50
'Kalem kec-dil, mürekkeb rû-siyeh,kağıt dü-rû bilmem,
Kimi etsem o şûha arz-ı hâlim yazmada mahrem? '
Şeb-i yeldayı müneccim muvakkıt ne bilir
Müptelayı gama sor kim geceler kaç saat?
05.12.2010 - 22:45
Kalem eğri dilli, mürekkep siyah yüzlü, kağıt iki yüzlü!
Şimdi kalkıp arzuhâlimi yazmaya kimi mahrem kılayım? ....
04.12.2010 - 18:28
Zeki olma hayali, tüm insanlar için idealdir. Ancak zeki insanların yaşantı tarzı ile toplumun yaşantı tarzı arasındaki çelişkiyi gördükleri zaman, acaba bu insanlar zeki mi? Ben bu insanlar gibi mi olmak istiyorum? Soru ifadelerini insanlar kendilerine sorarlar.
Zeki insanların zeka ifadeleri çoğunlukla doğuştan gelmektedir, ancak siz iyi bir eğitimden geçtiyseniz, zeki insanların özelliklerini gösterirsiniz. Tam tersi olarak ta zeki bir insan kötü bir eğitimden geçtiği zaman normal insan modelini gösterecektir.
Zaman zaman sorulur, zeki insanların özellikleri nelerdir? Özelliklerinden bir tanesi çok büyük fiziksel enerjiye sahip olmalarıdır. Bu doğuştan gelen bir enerji modellemesi olmayıp, tamamen kendini adapte ettiği konuyu tamamlamak için saatlerce çalışması gerektiği bilincine sahip olmasıdır. Bunun sonucu olarakta irade ve kalp koordineli bir şekilde enerjiyi temin için çalışırlar.
Üstün zekalı insanların diğer bir özelliği ise hem zeki görünüşlü olmaları ve hem de doğal görünmeleridir. Hem zekalarını belli ederler ve hem de çocukça bir yapıyla hareket ederler. Bu nedenden dolayı da sorgulanırlar; bu kişi gerçekten zeki mi?
Zeki kişiler hem disiplinle ve hem de oyun oynar tarzda işlerine eğilirler. Yaptıkları işi büyük bir ciddiyetle yaparlar, ancak oyun havası da vererek yaptıkları işten büyük bir zevk alırlar.
Zeki kimseler hem gerçek dünya ile bağlarını koparmazlar ve hem de hayal dünyası içinde yaşarlar. Ürettikleri şeyler gerçek dünyada kullanılacaktır, ancak olmayan şeyleri üretmek zorundadırlar. Normal insanlara göre üstün zekalı insanların düşünceleri fantestiktir, ancak bilimsel çalışmalar fantestik hayaller sonucu ortaya çıkmaktadır.
Üstün zekalı insanlar hem dışa dönüktür ve hem de içe dönüktür. Normal insanlar bu olaylardan sadece birisine sahiptir. Normal bir insan ya dışa dönük bir yapıya sahiptir, ya da iç dünyasına kapanık yaşar, Zeki insanlar ise zaman zaman dışa dönüktür, zaman zaman da iç dünyalarına kapanırlar. Ancak bu olayı son derece dengeli bir şekilde yaparlar.
Üstün zekalı insanlar son derece inatçı yapılı kimselerdir. Başarısızlıkta asla yılmazlar ve asla pes etmezler. Düşünsenize, Edison ampulü bulmadan önce binlerce sefer deneme yapmıştır ve asla pes etmemiştir Sonunda da başarıya ulaşmıştır.
Üstün zekalı insanlar halkın nazarında ukala tabir edilen yapıya sahiptirler. Bir konu hakkında bilgi sahibi olmadan konuşmazlar ve konuştukları konu hakkında derin bilgiye sahiptirler, bu nedenden dolayı da konuşmalarında inat ederler. Bu da onların ukala damgasını yemelerine neden olur.
Üstün zekalı insanlar yaptıkları işe büyük bir tutkuyla, ama büyük bir gerçekçi bakış ile sarılırlar. Onların tutkuları yaptıkları işten vazgeçmemelerine, gerçekçi olmaları da uygun eserler çıkarmalarına neden olur.
Üstün zekalı insanlar rahatlarına ve sanata düşkündürler. Herhangi bir sanat dalı ile uğraşıyorlarsa başarılı olurlar. Rahat şartları da severler.
Üstün zekalı insanlar lider ruhlu insanlardır. Genellikle her konuda söyleyecekleri şeyler olduğu için her türlü insana hitap edebilirler. Sevecen ve babacan bir tavırları vardır. Genellikle öğrenciliklerinden itibaren lider ruhlu özellikleri belirginleşir.
Çok hareketli ve aktif insanlardır. Devamlı bir şeyler üretme ihtiyacı hissettikleri için bir yerde duramazlar. Bazen zeki çocukların hareketli olmaları hiper aktiflik ile karıştırılır. Bu nedenden dolayı ebeveynlerin dikkatli olmaları gerekmektedir.
Sizlerde içinizde var olan zeka potansiyelini harekete geçirebilirsiniz. Hayal kırıklığından ve başlarısızlıktan korkmadan çalışırsanız, çevrenizdekilerin aptal demelerine aldırmazsanız (genellikle de ukala denir) , hayallerinizi zaptedebilirseniz; neden olmasın. Önemli olan ise başarıya götürecek yolları hayal etmektir.
Toplam 776 mesaj bulundu