Gül Dile Geldi -- Güle döktüm göz yaşımı; Buldum, ezel sırdaşımı! .. Söküp nefsin her taşını; Ocak ocak nâra verdim! .. Ney misâli yana yana; Kalp acısı, indi cana! .. Kaç kez çekildim divâna; Kaç kez nefsi, dâra verdim! ? .. Gülden aldım edep, arı; Candan sevdim, cümle varı. Çöktü nefsin dört duvarı; Enkâzını hâra verdim! .. Yâ Rab, bir can istedim ben; Alan da sen, veren de sen! .. Can yaprağım desen desen; Esrârını, nûra verdim! .. Gül büründüm, adâbından; Can okudum, hitâbından. İçim yandı hicâbından; Yüreğimi, ara verdim! .. Bu ten mülküm, talan oldu; Yalan dünya kime kaldı? .. Gönül canda, Hakkı buldu; Varı yoğu, yâra verdim! ..
-Sevdiğim- Kalp sevgi aynasında yansıtırken yüzünü Aşk ile olur tûrap gül-nikâbın sevdiğim Gönülde yanarken kor saklıyorsa közünü Böyle sevmesi sevap gül-nihâlin sevdiğim
Sevilmek güzel ama. hüner sevmekmiş meğer Almadan vermekmiş aşk hasletin buna değer Baş eğmeyen sultan da aşka başını eğer Sırrına eren harap gül-ruhsârın sevdiğim
Yedi tepe dolaşır beni sarar rüzgârın Yine hülyaya daldım gözümde gül-izârın Aşk-ı şeyda ya düştüm olamam intizârın Didemde oldun serap gül-izârın sevdiğim
Çevirme didarını bir kez olsun sevdim de Aşkla yanan bu gönül belki olur âsude Kalbimin mihmanısın yerin inan nâdide Çaresiz kaldım bitap gül-dehânın sevdiğim
Savrulurken yüreğim gecemi sarsa keder Ömrümün son demleri uğruna olsa heder Bu gönül yarasına bilmem tabipler ne der Bildim ki aşk ızdırap gül-cemâlin sevdiğim
Habersiz, sessiz gel. Benliğini, özünü, sözünü ver. Sonra al benden ne istersen. Vazgeçmedim, hep seni bekledim. Sessizce gelişini, usulca seslenişini düşledim. Günahını, kabullendim. Gittiğin son yolculuktan sen hâlâ dönmedin. İçimde bitmedin.. Sanki hiç gitmedin.. Ben hep sevdim. Sen sevmedin ki, hâlâ dönmedin Geceler boyu haykırdım. Sen bir ses vermedin. Sessizliği belki ama, Sensizliği hiç hak etmedim.
Aşk ve Terke Dair... Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında... En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur. Göz yaşlarınız da, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak... Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz; 'Ölmek var, dönmek yok'tur.
Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını. Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya. Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz: 'Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa...' Başkalarını örnek göstermeye, 'Bak onlar nasıl yaşıyor' demeye başlarsınız. Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. 'Eskiden böyle miydi ya...' diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından...
Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz. O, sevgisizliğinize yorar bunu... İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür. 'Ya sev böyle ya da terk et' diye gürler...Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size... Hoyrattır, bakmaz yüzünüze... Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder. Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden... 'İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için...' dersiniz, dinletemezsiniz.
Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz. İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz... 'Madem öyle...' nin çağı başlar ondan sonra... Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde 'günah sizden gitmistir'. Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz. Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece... Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni... Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini... Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla... 'Bana ne...kendi seçimi' diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...
Ama sonra... ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden... Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi... Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye... Dönüp 'Seni hala seviyorum' diye bağırmak geçer içinizden... Dönemezsiniz. Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız. Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz... Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem 'Ne olacak sonunda' kuşkusu...
Mehtapsız gecelerin armağanı, Ay yüzlü. Sen unutulur muydun? Taba gözlü! ...
Gitme vakti gelmişti, Nasıl olsa Akdeniz de, batacaktı güneşim. Bunun adı ayrılık, Belki küle dönecekti ateşim! ...
Beni hoş gör, Meltem bu gece ılık. Bilirim, yaman kelimeydi, Kahrolası, ayrılık…
Sen, Hıçkırık gibi düğümlenmiştin genize. Benim, Gücüm yetmedi yar. Adını yazacaktım, Akdeniz’e! ...
Kolay olmamalıydı sevmek, Aşk 'Dermanların Türbesi ' olsada artık. Gönlünü acıların taş duvarlarına yaslamalısın, Sana bir kez dokunsam yar. Çöllere yağan yağmur gibi, Bana hasretle sarılmalısın! ...
Ve haddine düşerse eğer, Mısralarda gülüp. Şiirlerimde, Ağlamalısın! ...
Sen, Mehtapsız gecelerin kuytularında ağlardın, Ben. Seni aşamıyordum, Geçit vermez dağlardın…
Yar, Sen karanlık gecelerin şafaklarında ağar, Geceler kalleş, Ne zaman aklıma gelsen, Yastığım beni boğar! ...
Geceler kazandı, bense kepçe, İtirafım olsun ki, Sana aşıktım, mertçe…
Ben, Sana şiirler yazacaktım, şaire inat, Yaradan şahittir ki. Sen bir yanaydın, diğer yanda kainat! ..
Kimseleri sevemedim Çoğu gidip azı kalan ömrümde. Sen, Mevsimlerin en güzeli, Tıpkı bahar gibiydin, şairinin gönlünde…
Sana sahip çıkmıştım, iffet gibi, ar gibi Aşkı zirvelerde yaşadık. Kardelenle kar gibi! ...
Ne desem yar, Senden saklayıp durdum O meçhul kimliğimi, Anlayamazdın yar, anlayamazdın Sefil ve çaresizliğimi! ...
Şimdi sensiz kalırken Tıpkı, fizan da avar. İlk kez aşık olmuştum, Kader utanmalıydı, yar! ..
Boynum bükük kaldı, yetimler gibi, Sokaklar mekanımdı, sefiller gibi. Ardından öyle ağladım ki, çocuklar gibi, Sen, Gözlerinden vurgun yediğim sevgili…
Dinle beni yar, Sana diyeceklerim çoktu. Bu, ne sitem ne de ahtı Çok hesap, kitap ettim, Bu yolun sonu yoktu! ...
Üzülme yar, Kirpiklerin nemlenip çatık düşerken kaşımıza, Bunun adı veda, Alın yazımızdan gelirken başımıza…
Sen ağlama, sırrımız mısralarda saklanır, Şair olan şair, elbet buna katlanır…
Her aşkın bir yaşantısı var, Ferhat ile Şirin İnan ki, Bizi kıskanırdı yar! ...
Dinle yar, Ne matem olsun nede hüzün. Sana ne desem azdı, Gecede doğan güneşti, O eşsiz yüzün! ...
Göz pınarlarımda dolmalı tasın, Bu da gelir, bu da geçer. Sakın ha ağlamayasın, Bir güne sığmasın yasın…
Sen gönlümdeki mevsim, Bahar. Sen gözlerimdeki resim, İftihar. Dert ortağım, son adresim, Adındı, son nefesim! ...
Müsterih ol, Sen gönlümdeki tek, ocak, Hecelerde, mısralarda, şiirlerde. Sana sevgiler, Kucak, kucak! ...
Lodos esip, yelkenimi dağıttı, Kulakların çınlasın. Dalgalar kalem, Akdeniz kağıttı, Bu şiir, için, için ağıttı! ...
Hatırla yar, Ne yağmurlar yedi, sönmez bizim közümüz. Velhasıl. Adam gibi, adamdık, Ağzımızdan çıkıyordu, sözümüz! ...
Bu rüyayı görürken, Sabah olmaz sanmıştım. O, ağlayan, ben miydim? Kendimden utanmıştım! ...
Şimdi, Ellerimde kelepçe, Ayaklarımda, prangalar. Beni unut demek mi! Ar gelirdi, ar, Ne gönlüm razı. Ne de dilim varıyor yar! ...
Duyarım özlemini karşım da bile dursan Sevda yeli esiyor şimdi benim başım da Adımı unuturum sevdalı adım sorsan Sevda yeli esiyor şimdi benim başım da *** Aşk dolu yağmurlarla ıslanır duygularım Yari sarmak istiyor açık kalan kollarım Yaşantıma renk katar sevgiyle sevdalarım Sevda yeli esiyor şimdi benim başım da *** Yağmur damlacığıyla adın yüreğe yazdım Türkülerle dilim de tellerin de ben sazdım Sana olan bu aşkı gönlüme mezar kazdım Sevda yeli esiyor şimdi benim başım da *** Dağların doruğun da puslu duman gibiyim Seni ben de arayan onulmaz bir seviyim Gözlerinin tutkunu sevginin esiriyim Sevda yeli esiyor şimdi benim başım da *** Ruhiyim sevdalıyım adınla yangındayım Umut dolu şarkınla hergün hep yanındayım Hilal kaşın gözüne baktıkça bakmadayım İşveli yel esiyor şimdi benim başım da 28.10.2008/OLTU
Efkar demliyorum gözlerimde Yalnızlığı içiyorum son demine kadar Ve korktuğum sensizlik Hayaletim oluyor karanlık gecelerimin üzerine çöken Varlığın gibi yokluğun da dayanılmaz oluyor her geçen gün İçim ayrı söylüyor dilim başka telden Ama bil ki Ne kim ne söylerse söylesin Yürek vazgeçemiyor senden
Git işine yâr Git işine Hani sen gidince iplik iplik Ağlamayacaktı bulutlar Alacalanmayacaktı gökyüzü Hani melekler indirmeyecekti Sicim sicim yağmuru yeryüzüne Hani sızlamayacaktı bu kalp Sessiz sedasız gidişine Git işine yâr Git işine Halen alışamadım Hayallerimi ellerime verişine
Sen gidince ağrımayacaktı solum Hasretin içimde Ağrı kadar Olmayacaktı hani Hani hiç rüzgâr esmeyecekti serinden Yaprak bile kıpırdamayacaktı hazanda Düşmeyecekti dalından Ve bir kuş bile uçmayacaktı yerinden Kırlangıçlar gitmeyecekti hani Onlar da gitti senin gidişine Git işine yâr Git işine Bir mana veremedim Selamsız sabahsız terk edişine
Hani sonbahar gelmeyecekti hiç Sen gittiğinde Gidişin son baharım olmayacaktı benim Nice baharlar görecektim Nice yazlar Hiç olmayacaktı kederim Git işine yâr Git işine Gene yoksun hayatımda Sensizlikmiş gene benim kaderim
Yıldırımlar çarpmayacaktı yüreğime Acıtmayacaktı hani gidişin kadar Kar boran olmayacaktı Şimşekler çakmayacaktı beynimde Kışa dönmeyecekti baharım Solmayacaktı elimde çiçeklerim Hani kararmayacaktı neharım Ve narlaşmayacaktı içimde harım Git işine yâr Git işine Böldün parçaladın beni Sen gittin senle gitti öbür yarım
Hani aklıma gelmeyecekti yokluğun Bu şehir boğmayacaktı beni Sen gittiğinde devam edecekti hayat Dünümle aynı olacaktı bu günüm Akacaktı su misali ömrüm Sen gittin soldu elimde gülüm Git işine yâr Git işine Neyim var neyim yok götürdün Sen gittin bomboş kaldı gönlüm
Karanlıkları ufaladık ellerimizde Yüreğimizde taşıdık aydınlıkları İntihar saydık ihanetleri Yemin ettik dönmemeye Yürüdük sahte parıltılara kanmadan En sarp tepelerin üzerine Zamanları yırtıp kucakladık özümüzü Tuzaklarla kuşatılmış dünyada Göğüs gerdik her badireye Sevdayı satırlardan kazıyıp İşledik yüreğimizin derinlerine Ve asla silinmeden Onurla gururla taşıdık Omuzladık cefasını kahrını Acılar çileler azığımız Sabır yol arkadaşı isyan düşmanımızdı Ölüm saydık bu sevdadan dönmeyi Ölen öldü ama bizler! ... Hazan vurdu gönül bahçemizi Sinsi ellerce kırıldı dallarımız Darbeler yedik hainlerden Cevapsız kaldı çağrılarımız Asla kapılmadık ümitsizliğe Boyun bükmedik asla Haksızlıklara zulme Bir şanlı kavga verdik zalimin karşısında Kınanmaktan yenilmekten korkmadık Her yara göğsümüzde nişandı İmanımızı perçinledi her zorluk Ve kor alevlerde bulduk huzuru Ne taptık ne eğildik ondan başkasına Yalnızdık ama sahipsiz değildik Sahibimiz ALLAH'tı Zor sevdaya taliptik
Hasretini, yokluğunu, sensizliği Bir ateş yanığı gibi Öyle acıyla duydum ki Yüreğimin etinde, Gitgide çoğalarak Gitgide derinden işleyerek Öyle dayanılmaz oldu ki bu Seni boğabilirdim Senden kurtulmak için Çünkü seni O kadar seviyorum.
Nazım Hikmet RAN
Aşk Bazen Vazgeçmektir Aşkı dinledim bir martıdan..dediki; aşk bazen vazgeçmektir usta..aşk bazen vazgeçmektir. Gönüller bir olunca samanlık seyran olurda, bir kibrit çöpü yeter dedi her şeyi bir anda yakıp yıkmaya..samanlığın seyranlığı kısa sürer usta.. Aklıma sen geldin birden….hatırlar mısın ne samanlıklar yaktık seninle..? samanlıklarda yandığımızda oldu bazı günlerde..ama en nihayetinde; anladık ki sevgi yetmiyor her şeye.. Nasılda ağlardın omuzlarımda…gözyaşların tenime düşerdi…sıcacık nefesin yüzümde..sarılmışız,sanki dünya sadece o odanın içinde..ağlardın…. sen en güzel ağlayandın…Burnun tıkanırdı hani..Yanakların pembe..Yeşil gözlerinden düşen damlalardı hayatımın anlamı..Nasıl sevdim seni be! Hiç susuz yangınlar olur ya…Aynen öyle.. Ve o ne gidişti be! Hani bir şimşek gelirde tam üstüne düşer ya… aynen öyle.. Gidişinin üstünden çok zaman geçti..Çoook..Şimdi neredesin? Kiminlesin.? .Yada kimi terk etmektesin bilmiyorum..Her gece yaprak düşüyor,martı gidiyor,kayıklar sallanıyor ve ben ağlıyorum… Vazgeçtim çalıyor radyoda…Hava soğuk oluyor deniz kenarında..Ve hiç martı olmuyor bu gecenin berbat karanlığında.. Aşkı dinledim bir martıdan..dediki; aşk bazen vazgeçmektir usta..gönüller bir olunca samanlık seyran olurda..bir kibrit çöpü yeter dedi her şeyi bir anda yakıp yıkmaya..samanlığın seyranlığı kısa sürer usta.. Eyvallah! ! Aşıklara en çok şahit olan sensin..Aşkı en iyi sen bilirsin.Ne desen inanırımda… Bir sözde ben söylemeliyim sana…Aşk zaten vazgeçmektir usta..Aşk zaten vazgeçmektir…Gönüller bir olmaz..Samanlıkta seyran…Kibrit çöpleri de en etkisiz eleman bu masalda..Ne ben? Ne de o kız? Bu masalda tek gerçek sensin aslında….
IstanbuL ve AyrıLık Hakkında.. 10 Saat Önce 15:47 Daisy-BT tarafından yazıldı Sen bitirim naralarım gibi keskin Bebek yüzüne teğet sevgim ince ince Narin fiyakalarım Zemheride ayaz olmuş Ben afilli delikanlı Arada sana cakalanmışım Ben geceler boyu bıçkın. Aşkına hafif yorgunluğum. İstanbul şen, ben yaslı sana Hasretlerim var yufka yufka. Severek... Gün güzel sen güzel Hasret vurgun yemiş bana doğru. Sevmelerim çoğalmış. Aşk yedim aşk içtim Bade bade sevdaya. Ey yüreğim neredesin Ben hazan sen çoşku, Toz duman, toprak çamur kurumuş, Sen ellerin parlak yüzün gül kokulu hasret yarim. Sen ömrüme dem tutulan çayın katran rengi İstanbula harçlıksız kalışım Gelemeyişime kahredişim. Bir başka bahara kalsa da aşklar Yemin edeceğim senin resmin kalacak başucumda ağlayışlarıma. Anarken tebessüm azalacak Ayyaşlığın heykeli dikilecek ruhumun ortasında Sen bende bıçkın delikanlı. Ömrüme geçen düşüncelerim hepten bahar geç kaldı. Yağmur sen istersen yağ. Bir bulut yaratacağım bana yağacak yağmurları olacak. Sonuna kadar ıslanacağım Sırılsıklam. Bu saatten sonra ayık kalmayacağım Her köşe başında içişlerime çentik atıp Ertesi gün ayıklığıma sayacağım. Arada yaşamdan vazgeçebildiğime karar verip ölüme Adım adım yürüyeceğim. Ve İstanbul sana gelemediğime bir kez daha yanıp Şimdiki gibi ağlayacağım Çok kızıp Seni haritadan silmenin bir çaresine bakacağım. Ve ben sana İstanbul.. Yeminler olsun İstanbul seni silemezsem Yeniden fethedeceğim. İstanbul sen beni bitirmedin mi? Cebimde param yok Usuldan usuldan Sana yolculuğun hayalini yapmadığımı mı zannettin? Gelemediğimde geceler boyu sana yolculuk yaptım Gittim gittim geldim İstanbul Sen allı pullu Sevgilimi koparan endamların. Kimbilir ateşi salarken aheste içime Ayrılığın şarkısı sen söylecektin Ve bunu biliyordun Ben cahil, ben vurgun ben yenik Kırılmış mızrağım. Evim uzak Ben deli, ben biçare İçimin renkleri gözyaşlarımı boyamış Ben yorgun ben bitkin Rüzgarlarım savrulmuş ta ötelere Ve İstanbul ve ayrılık Ve sen gözyaşı pınarlarım Ağlamaklı oluşlarıma demir atıp güneşi ellerimle kapatacağım Vedalaşmadan Sevdaya da mendil sallasaydım. Ben bitkin ben yılgın Yeniden dirilmek için efkarlı bir cigara içeceğim
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. 'O olmazsa yaşayamam.' demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. 'O benim.' diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
Bahtım'ın Armağını.. Aşk-ı Sevdam Yağmurun sesi anlatıyor bize herşeyi Yüzümde bir tebessüm dinliyorum... Bu acılar elbet biter Hayat yine devam eder Bekliyorum...
Güzel bir hayalin ardından, Bir kurşun sana, binlerce kurşun bana olsun.. Ten, beden lime lime, parçalara bölünse, Kor ateşlerde yansa,alev olup, güneşi karartsa, Bu acı anlatılır mı … Bu utanç taşınır mı, Yaşanır mıııııı? . Ölüm hiç bu kadar çağırmadı beni, Pişmanlığım böylesine kazmadı mezarımı, Kendime nefretim, düşündükçe dağlaşıyor, Yüreğimde domdom kurşunları, Öldürse de, ölmekte,ölmekte yetmiyor.. Acım hafiflemiyor, Bu yara,, bu can parça parça… Sonsuzluk sıcak bir davet çırpınışlarında, Yaşar mıyım bundan böyle. Yaşayabilir miyim en saf duygularımla, Kurşunlar yağsın canıma… Sana değil, Kendime bütün hıncım… Varsa onurun bir nebze, Seni de utancın, kor ateşlere atsın.. Sen nefretim bile olmayacaksın..
Olduğum gibi kim görebilir beni Ne rengim var benim, ne nişanım Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama Hem o sırlarım ben, hem de o sırları saklayanım Bu gönül ne vakit durulacak bilmem Ama şu anda hiç kımıldamadan duran ...
03.11.2008 - 12:13
Gül Dile Geldi
--
Güle döktüm göz yaşımı;
Buldum, ezel sırdaşımı! ..
Söküp nefsin her taşını;
Ocak ocak nâra verdim! ..
Ney misâli yana yana;
Kalp acısı, indi cana! ..
Kaç kez çekildim divâna;
Kaç kez nefsi, dâra verdim! ? ..
Gülden aldım edep, arı;
Candan sevdim, cümle varı.
Çöktü nefsin dört duvarı;
Enkâzını hâra verdim! ..
Yâ Rab, bir can istedim ben;
Alan da sen, veren de sen! ..
Can yaprağım desen desen;
Esrârını, nûra verdim! ..
Gül büründüm, adâbından;
Can okudum, hitâbından.
İçim yandı hicâbından;
Yüreğimi, ara verdim! ..
Bu ten mülküm, talan oldu;
Yalan dünya kime kaldı? ..
Gönül canda, Hakkı buldu;
Varı yoğu, yâra verdim! ..
02.11.2008 - 20:58
-Sevdiğim-
Kalp sevgi aynasında yansıtırken yüzünü
Aşk ile olur tûrap gül-nikâbın sevdiğim
Gönülde yanarken kor saklıyorsa közünü
Böyle sevmesi sevap gül-nihâlin sevdiğim
Sevilmek güzel ama. hüner sevmekmiş meğer
Almadan vermekmiş aşk hasletin buna değer
Baş eğmeyen sultan da aşka başını eğer
Sırrına eren harap gül-ruhsârın sevdiğim
Yedi tepe dolaşır beni sarar rüzgârın
Yine hülyaya daldım gözümde gül-izârın
Aşk-ı şeyda ya düştüm olamam intizârın
Didemde oldun serap gül-izârın sevdiğim
Çevirme didarını bir kez olsun sevdim de
Aşkla yanan bu gönül belki olur âsude
Kalbimin mihmanısın yerin inan nâdide
Çaresiz kaldım bitap gül-dehânın sevdiğim
Savrulurken yüreğim gecemi sarsa keder
Ömrümün son demleri uğruna olsa heder
Bu gönül yarasına bilmem tabipler ne der
Bildim ki aşk ızdırap gül-cemâlin sevdiğim
Leyla Gül Varoğlu
30.10.2008 - 19:30
BENİM YARİM
Yeni şiirim Benim Yarımi değerli yorumlarınıza sunarken Sevgi ve selamlarımla hayırlı günler diliyorum..
-Benim Yarim-
Hüzün dolu gurbet gecelerimde
Bir gün arayıp ta sor benim yarim
Dilimde türkümde hecelerimde
Sen varsın diyerek sar benim yarim
Hasret yüklü bulut üstüme çöktü
Sevdan taşınacak nadide yüktü
Sevdiğim özlemin boynumu büktü
Hasretin acısı zor benim yarim
Umudu yaşatır kalpte sezgiler
Seni hatırlatır bütün ezgiler
Ömür gelip geçer yüzde çizgiler
Umuda yağdırma kar benim yarim
Özledim sevdalı bakışlarını
gönlünden gönlüme akışlarını
kalbimi derinden yakışlarını
Özlemle yaşamak zor benim yarim
Olsada arada şu yüce dağlar
Senin aşkın beni hayata bağlar
Yüreğim çağlıyor gözlerim ağlar
Sensizlik ateşten kor benim yarim
Leyla Gül Varoğlu
30.10.2008 - 18:16
Sessizliği Belki, Sensizliği Hiç Hak Etmedim.
Habersiz, sessiz gel.
Benliğini, özünü, sözünü ver.
Sonra al benden ne istersen.
Vazgeçmedim, hep seni bekledim.
Sessizce gelişini, usulca seslenişini düşledim.
Günahını, kabullendim.
Gittiğin son yolculuktan sen hâlâ dönmedin.
İçimde bitmedin..
Sanki hiç gitmedin..
Ben hep sevdim.
Sen sevmedin ki, hâlâ dönmedin
Geceler boyu haykırdım.
Sen bir ses vermedin.
Sessizliği belki ama,
Sensizliği hiç hak etmedim.
29.10.2008 - 19:08
Aşk ve Terke Dair...
Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında... En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur. Göz yaşlarınız da, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak... Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz; 'Ölmek var, dönmek yok'tur.
Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını. Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya. Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz: 'Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa...' Başkalarını örnek göstermeye, 'Bak onlar nasıl yaşıyor' demeye başlarsınız. Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. 'Eskiden böyle miydi ya...' diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından...
Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz. O, sevgisizliğinize yorar bunu... İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür. 'Ya sev böyle ya da terk et' diye gürler...Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size... Hoyrattır, bakmaz yüzünüze... Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder. Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden... 'İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için...' dersiniz, dinletemezsiniz.
Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz. İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz... 'Madem öyle...' nin çağı başlar ondan sonra... Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde 'günah sizden gitmistir'. Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz. Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece... Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni... Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini... Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla... 'Bana ne...kendi seçimi' diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...
Ama sonra... ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden... Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi... Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye... Dönüp 'Seni hala seviyorum' diye bağırmak geçer içinizden... Dönemezsiniz. Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız. Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz... Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem 'Ne olacak sonunda' kuşkusu...
Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.
Sürünür gidersiniz...
Can Dündar
29.10.2008 - 15:00
Gel Kara Gözlüm
Çektiğim hasreti dağlar çekemez
Beklettiğin yeter gel kara gözlüm
Yaktığın ateşi Nemrut yakamaz
Ettin bedenimi kül kara gözlüm
Güzellikte yoktur emsalin mislin
Aşiretin nedir peri mi aslın
Cennetten mi geldin huri mi neslin
Seni anlatamaz dil kara gözlüm
Tanımın tarife sığmıyor senin
Kar, tipi bahçene yağmıyor senin
Misk-i amber gibi o beyaz tenin
Kokunu kıskanır gül kara gözlüm
Sanma gönlüm yokluğuna alıştı
Ciğerimde kızıl korlar oluştu
Didem yaşı deryalara karıştı
Akar boz bulanık sel kara gözlüm
Bir gün arayıp ta sormazsan eğer
Tenhalarda beni bulmazsan eğer
Gelipte Celal’in olmazsan eğer
Kahrol bir köşede öl kara gözlüm
Celali 5 Kasım 2007 Sivas
Celalettin Tokmak
29.10.2008 - 11:16
&& Dilim Varmıyor Yar.
Mehtapsız gecelerin armağanı,
Ay yüzlü.
Sen unutulur muydun?
Taba gözlü! ...
Gitme vakti gelmişti,
Nasıl olsa Akdeniz de, batacaktı güneşim.
Bunun adı ayrılık,
Belki küle dönecekti ateşim! ...
Beni hoş gör,
Meltem bu gece ılık.
Bilirim, yaman kelimeydi,
Kahrolası, ayrılık…
Sen,
Hıçkırık gibi düğümlenmiştin genize.
Benim,
Gücüm yetmedi yar.
Adını yazacaktım, Akdeniz’e! ...
Kolay olmamalıydı sevmek,
Aşk 'Dermanların Türbesi ' olsada artık.
Gönlünü acıların taş duvarlarına yaslamalısın,
Sana bir kez dokunsam yar.
Çöllere yağan yağmur gibi,
Bana hasretle sarılmalısın! ...
Ve haddine düşerse eğer,
Mısralarda gülüp.
Şiirlerimde,
Ağlamalısın! ...
Sen,
Mehtapsız gecelerin kuytularında ağlardın,
Ben.
Seni aşamıyordum,
Geçit vermez dağlardın…
Yar,
Sen karanlık gecelerin şafaklarında ağar,
Geceler kalleş,
Ne zaman aklıma gelsen,
Yastığım beni boğar! ...
Geceler kazandı, bense kepçe,
İtirafım olsun ki,
Sana aşıktım, mertçe…
Ben,
Sana şiirler yazacaktım, şaire inat,
Yaradan şahittir ki.
Sen bir yanaydın, diğer yanda kainat! ..
Kimseleri sevemedim
Çoğu gidip azı kalan ömrümde.
Sen,
Mevsimlerin en güzeli,
Tıpkı bahar gibiydin, şairinin gönlünde…
Sana sahip çıkmıştım,
iffet gibi, ar gibi
Aşkı zirvelerde yaşadık.
Kardelenle kar gibi! ...
Ne desem yar,
Senden saklayıp durdum
O meçhul kimliğimi,
Anlayamazdın yar, anlayamazdın
Sefil ve çaresizliğimi! ...
Şimdi sensiz kalırken
Tıpkı, fizan da avar.
İlk kez aşık olmuştum,
Kader utanmalıydı, yar! ..
Boynum bükük kaldı, yetimler gibi,
Sokaklar mekanımdı, sefiller gibi.
Ardından öyle ağladım ki, çocuklar gibi,
Sen,
Gözlerinden vurgun yediğim sevgili…
Dinle beni yar,
Sana diyeceklerim çoktu.
Bu, ne sitem ne de ahtı
Çok hesap, kitap ettim,
Bu yolun sonu yoktu! ...
Üzülme yar,
Kirpiklerin nemlenip
çatık düşerken kaşımıza,
Bunun adı veda,
Alın yazımızdan gelirken başımıza…
Sen ağlama, sırrımız mısralarda saklanır,
Şair olan şair, elbet buna katlanır…
Her aşkın bir yaşantısı var,
Ferhat ile Şirin
İnan ki,
Bizi kıskanırdı yar! ...
Dinle yar,
Ne matem olsun nede hüzün.
Sana ne desem azdı,
Gecede doğan güneşti,
O eşsiz yüzün! ...
Göz pınarlarımda dolmalı tasın,
Bu da gelir, bu da geçer.
Sakın ha ağlamayasın,
Bir güne sığmasın yasın…
Sen gönlümdeki mevsim,
Bahar.
Sen gözlerimdeki resim,
İftihar.
Dert ortağım, son adresim,
Adındı, son nefesim! ...
Müsterih ol,
Sen gönlümdeki tek, ocak,
Hecelerde, mısralarda, şiirlerde.
Sana sevgiler,
Kucak, kucak! ...
Lodos esip, yelkenimi dağıttı,
Kulakların çınlasın.
Dalgalar kalem, Akdeniz kağıttı,
Bu şiir, için, için ağıttı! ...
Hatırla yar,
Ne yağmurlar yedi, sönmez bizim közümüz.
Velhasıl.
Adam gibi, adamdık,
Ağzımızdan çıkıyordu, sözümüz! ...
Bu rüyayı görürken,
Sabah olmaz sanmıştım.
O, ağlayan, ben miydim?
Kendimden utanmıştım! ...
Şimdi,
Ellerimde kelepçe,
Ayaklarımda, prangalar.
Beni unut demek mi!
Ar gelirdi, ar,
Ne gönlüm razı.
Ne de dilim varıyor yar! ...
Ali GARBİOĞLU
25 / Ekim / 2008
Ali Garbioğlu
28.10.2008 - 17:33
Sevda Yeli Esiyor
Duyarım özlemini karşım da bile dursan
Sevda yeli esiyor şimdi benim başım da
Adımı unuturum sevdalı adım sorsan
Sevda yeli esiyor şimdi benim başım da
***
Aşk dolu yağmurlarla ıslanır duygularım
Yari sarmak istiyor açık kalan kollarım
Yaşantıma renk katar sevgiyle sevdalarım
Sevda yeli esiyor şimdi benim başım da
***
Yağmur damlacığıyla adın yüreğe yazdım
Türkülerle dilim de tellerin de ben sazdım
Sana olan bu aşkı gönlüme mezar kazdım
Sevda yeli esiyor şimdi benim başım da
***
Dağların doruğun da puslu duman gibiyim
Seni ben de arayan onulmaz bir seviyim
Gözlerinin tutkunu sevginin esiriyim
Sevda yeli esiyor şimdi benim başım da
***
Ruhiyim sevdalıyım adınla yangındayım
Umut dolu şarkınla hergün hep yanındayım
Hilal kaşın gözüne baktıkça bakmadayım
İşveli yel esiyor şimdi benim başım da
28.10.2008/OLTU
Ruhi Hatunoğlu
28.10.2008 - 15:41
Mecnuna Çevirdi
Ey hilal kaşlım ceylan bakışlım
Bakışların buz dağımı devirdi
Aşk ırmağı yüreğime akışlım
Sevdan beni bir mecnuna çevirdi
Sensizlik yürekte kırık ok gibi
Mutlu olmak gayrı bize çok gibi
Beklemekten başka çare yok gibi
Sevdan beni bir mecnuna çevirdi
Yokluğun baş rollerde varlığına figüranım
Seninle tamamlandı sensizlik eksik yanım
Gel artık biriciğim bekletme yeter canım
Sevdan beni bir mecnuna çevirdi
Atakan Korkmaz
27.10.2008 - 22:01
-Dil Yarası-
Hiç bir şey silemez dildeyse kara
Çaresiz onulmaz dil yarasıdır
Kapanır alınan en derin yara
Dermanı bulunmaz dil yarasıdır
İster haklı ister haksız talepten
Yoksun kalır ise sözler edepten
Gönül kırar isen boşa sebepten
Özür kafi gelmez dil yarasıdır
Sevgi saygılıysa her şeye değer
Yanılınca insan yanarmış meğer
Sevdiğin yaralar vurursa eğer
İzi hiç silinnmez dil yarasıdır
Gözyaşları inci olur dizilir
Damla damla akar kalbe süzülür
Gönüllerden sevgi bağı çözülür
Yürekte kalınmaz dil yarasıdır
Leyla Gül Varoğlu
27.10.2008 - 15:06
YALNIZLAR RIHTIMINDA
Ne martılar nede sen
Ne dalgalar nede ben
Ne sevdalar nede ten
Yalnızlar rıhtımında
Geceler bende deniz
Kalmamış senden iz
Yapayalnız bendeniz
Yalnızlar rıhtımında
Yıldızlar ve uzaklık
Dalgalar ve karanlık
Yine oyun bozanlık
Yalnızlar rıhtımında
Rüzgar deniz neşesiz
Ellerim bak bişesiz
Yorgun yağmur şişesiz
Yalnızlar rıhtımında
27.10.2008 - 00:51
Beyaz Beyaz-
Hayalin dolaşır sessiz odamda
Odama ışık ol dol beyaz beyaz
Beklerim yolunu yüreğim gamda
Gönlümden gönlüne yol beyaz beyaz
Hıçkırıklar sessiz çığlık boğazda
Öksüz kalmış yürek üşür ayazda
İyiyim diyerek bir satır yazda
Gurbet kuşlarıyla sal beyaz beyaz
Ne gündüzüm belli ne gecem belli
Sana mahkum olmuş gönül temelli
Bir merhaban bana olur teselli
Ansızın kapımı çal beyaz beyaz
Her bir sözün bedel olsa kurşuna
Vurup kanatsan da boşu boşuna
Döndürsen de de beni sabır taşına
Sen varsın gönlümde bil beyaz beyaz
Sarabilsen yarim beni bağrına
Bu can feda olur senin uğruna
Bir kez cevap versen benim çağrıma
Hazanda açacak gül beyaz beyaz
Leyla Gül Varoğlu
25.10.2008 - 20:06
YÜREK VAZGEÇMİYOR SENDEN
Efkar demliyorum gözlerimde
Yalnızlığı içiyorum son demine kadar
Ve korktuğum sensizlik
Hayaletim oluyor karanlık gecelerimin üzerine çöken
Varlığın gibi yokluğun da dayanılmaz oluyor her geçen gün
İçim ayrı söylüyor dilim başka telden
Ama bil ki
Ne kim ne söylerse söylesin
Yürek vazgeçemiyor senden
Hülya Sancak
25.10.2008 - 13:14
Ömrümü hazana çevirdin benim
Açmadı gönlümde bahar gülleri
Dünümü hazana çevirdin benim
Diken olur batar yarin dilleri
Ömrümü hazana çevirdin benim
Kar oldun başıma yıllarca yağdın
Sen benim içimde derilmez bağdın
Kapanan son devir açılan çağdın
Ömrümü hazana çevirdin benim
Sel oldun içime aktın bir zaman
Yıktın bentlerini taştın her zaman
Dağ bayır demeden çoştun el aman
Örümü hazana çevirdin benim
Şimdi saçlarımda kar taneleri
O geride kalan zor seneleri
Unutmak mümkünmü kor geceleri
Ömrümü hazana çevirdin benim
Hasan Karabay
22.10.2008
25.10.2008 - 01:41
Sus yüregim sus!
gözyaslarım süzülüp dökülmesin üzerine...
gökyüzü benimle aglarken ismini yüregine kazısanda sevdigini anlatacak gücün varmı? ..
dudaklarım ismini söylesede, kollarım hayalini sarsada icimi acıtmaktan baska yaptıgın varmı? ..
umutlardır insanın sarılacagı,gözlerin bakıslarıdır sevdigini anlatan...
sözlerdir aciz kalıp sevgiyi anlatamayan..
yanlıs anlama yüregim aglamak istemiyorum..
icimi acıtmaktan,gözlerimi aglatmaktan baska yaptıgın varmı? ..
her sarkıda hüzünlenip kahrolmaktan,bizim sarkımızda kahırlar dolusu aglamaktan...
hayalleri,kanayan yaralarına sarmaktan baska yaptıgın varmı? ..
yıldızlara benzetip ellerimi uzatıp tutamamaktan, gökkusagını saclarına tac yapamamaktan,
rüzgarların kanatlarına sevdamı yazmaktan,
dudaklarımdaki buseleri kırılıp yerlere dökmekten baska yaptıgın varmı?
sus be yüregim sus! ! köz yapma yaralarımı, yaralarıma saracak sevdammı var..
gözyaslarıma dokunacak ellermi var..
yoksa sana sunulacak bir dilim ask mı var..
ne olur sus yüregim! ! ! deli rüzgar olup esme, esipte canımı acıtma..
gözlerime kanları doldurma, kefen yapma bedenime herseyi...
sus ne olur...
sus ne olur! .. acıtma canımı bu kadar,dayanacak gücüm yok biliyorsun...
senide cıkarıp canlı canlı gömerim yüregim...ne olur sussss! !
24.10.2008 - 18:51
Git işine yâr
Git işine
Hani sen gidince iplik iplik
Ağlamayacaktı bulutlar
Alacalanmayacaktı gökyüzü
Hani melekler indirmeyecekti
Sicim sicim yağmuru yeryüzüne
Hani sızlamayacaktı bu kalp
Sessiz sedasız gidişine
Git işine yâr
Git işine
Halen alışamadım
Hayallerimi ellerime verişine
Sen gidince ağrımayacaktı solum
Hasretin içimde Ağrı kadar
Olmayacaktı hani
Hani hiç rüzgâr esmeyecekti serinden
Yaprak bile kıpırdamayacaktı hazanda
Düşmeyecekti dalından
Ve bir kuş bile uçmayacaktı yerinden
Kırlangıçlar gitmeyecekti hani
Onlar da gitti senin gidişine
Git işine yâr
Git işine
Bir mana veremedim
Selamsız sabahsız terk edişine
Hani sonbahar gelmeyecekti hiç
Sen gittiğinde
Gidişin son baharım olmayacaktı benim
Nice baharlar görecektim
Nice yazlar
Hiç olmayacaktı kederim
Git işine yâr
Git işine
Gene yoksun hayatımda
Sensizlikmiş gene benim kaderim
Yıldırımlar çarpmayacaktı yüreğime
Acıtmayacaktı hani gidişin kadar
Kar boran olmayacaktı
Şimşekler çakmayacaktı beynimde
Kışa dönmeyecekti baharım
Solmayacaktı elimde çiçeklerim
Hani kararmayacaktı neharım
Ve narlaşmayacaktı içimde harım
Git işine yâr
Git işine
Böldün parçaladın beni
Sen gittin senle gitti öbür yarım
Hani aklıma gelmeyecekti yokluğun
Bu şehir boğmayacaktı beni
Sen gittiğinde devam edecekti hayat
Dünümle aynı olacaktı bu günüm
Akacaktı su misali ömrüm
Sen gittin soldu elimde gülüm
Git işine yâr
Git işine
Neyim var neyim yok götürdün
Sen gittin bomboş kaldı gönlüm
Bad-ı Saba
Yusuf Demir Saba
24.10.2008 - 16:42
******Zor Sevda*******
Karanlıkları ufaladık ellerimizde
Yüreğimizde taşıdık aydınlıkları
İntihar saydık ihanetleri
Yemin ettik dönmemeye
Yürüdük sahte parıltılara kanmadan
En sarp tepelerin üzerine
Zamanları yırtıp kucakladık özümüzü
Tuzaklarla kuşatılmış dünyada
Göğüs gerdik her badireye
Sevdayı satırlardan kazıyıp
İşledik yüreğimizin derinlerine
Ve asla silinmeden
Onurla gururla taşıdık
Omuzladık cefasını kahrını
Acılar çileler azığımız
Sabır yol arkadaşı isyan düşmanımızdı
Ölüm saydık bu sevdadan dönmeyi
Ölen öldü ama bizler! ...
Hazan vurdu gönül bahçemizi
Sinsi ellerce kırıldı dallarımız
Darbeler yedik hainlerden
Cevapsız kaldı çağrılarımız
Asla kapılmadık ümitsizliğe
Boyun bükmedik asla
Haksızlıklara zulme
Bir şanlı kavga verdik zalimin karşısında
Kınanmaktan yenilmekten korkmadık
Her yara göğsümüzde nişandı
İmanımızı perçinledi her zorluk
Ve kor alevlerde bulduk huzuru
Ne taptık ne eğildik ondan başkasına
Yalnızdık ama sahipsiz değildik
Sahibimiz ALLAH'tı
Zor sevdaya taliptik
Hasan Konç
24.10.2008 - 15:15
Ben Burada Yanarken
Kara gözlüm ben burada yanarken
Sen kendi gönlüne hoş edemezsin
Gözlerim her yerde seni ararken
Ağlatıp gözümü yaş edemezsin
O deli gönlünü ellere verip
Sevmiyorum deme karşımda durup
Vuslat yollarıma barikat kurup
Geçtiğim yolları taş edemezsin
Mecnundan Keremden besbeter etsen
Üç günde bulurum kaybolup yitsen
Fizana gidersin en fazla gitsen
Sen benim aşkımla baş edemezsin
Görmedim sen gibi doğrulup kalkmaz
Görmedim sen gibi cefadan bıkmaz
Gel sarıl boynuma Allah’tan korkmaz
Benden başkasını eş edemezsin
Celali 24 Eylül 2007 Sivas
Celalettin Tokmak
24.10.2008 - 02:30
SENİ O KADAR SEVİYORUM
Hasretini, yokluğunu,
sensizliği
Bir ateş yanığı gibi
Öyle acıyla duydum ki
Yüreğimin etinde,
Gitgide çoğalarak
Gitgide derinden işleyerek
Öyle dayanılmaz oldu ki bu
Seni boğabilirdim
Senden kurtulmak için
Çünkü seni
O kadar seviyorum.
Nazım Hikmet RAN
Aşk Bazen Vazgeçmektir
Aşkı dinledim bir martıdan..dediki; aşk bazen vazgeçmektir usta..aşk bazen vazgeçmektir.
Gönüller bir olunca samanlık seyran olurda, bir kibrit çöpü yeter dedi her şeyi bir anda yakıp yıkmaya..samanlığın seyranlığı kısa sürer usta..
Aklıma sen geldin birden….hatırlar mısın ne samanlıklar yaktık seninle..? samanlıklarda yandığımızda oldu bazı günlerde..ama en nihayetinde; anladık ki sevgi yetmiyor her şeye..
Nasılda ağlardın omuzlarımda…gözyaşların tenime düşerdi…sıcacık nefesin yüzümde..sarılmışız,sanki dünya sadece o odanın içinde..ağlardın…. sen en güzel ağlayandın…Burnun tıkanırdı hani..Yanakların pembe..Yeşil gözlerinden düşen damlalardı hayatımın anlamı..Nasıl sevdim seni be! Hiç susuz yangınlar olur ya…Aynen öyle.. Ve o ne gidişti be! Hani bir şimşek gelirde tam üstüne düşer ya… aynen öyle..
Gidişinin üstünden çok zaman geçti..Çoook..Şimdi neredesin? Kiminlesin.? .Yada kimi terk etmektesin bilmiyorum..Her gece yaprak düşüyor,martı gidiyor,kayıklar sallanıyor ve ben
ağlıyorum… Vazgeçtim çalıyor radyoda…Hava soğuk oluyor deniz kenarında..Ve hiç martı olmuyor bu gecenin berbat karanlığında..
Aşkı dinledim bir martıdan..dediki; aşk bazen vazgeçmektir usta..gönüller bir olunca samanlık seyran olurda..bir kibrit çöpü yeter dedi her şeyi bir anda yakıp yıkmaya..samanlığın seyranlığı kısa sürer usta..
Eyvallah! ! Aşıklara en çok şahit olan sensin..Aşkı en iyi sen bilirsin.Ne desen inanırımda… Bir sözde ben söylemeliyim sana…Aşk zaten vazgeçmektir usta..Aşk zaten vazgeçmektir…Gönüller bir olmaz..Samanlıkta seyran…Kibrit çöpleri de en etkisiz eleman bu masalda..Ne ben? Ne de o kız? Bu masalda tek gerçek sensin aslında….
IstanbuL ve AyrıLık Hakkında..
10 Saat Önce 15:47 Daisy-BT tarafından yazıldı
Sen bitirim naralarım gibi keskin
Bebek yüzüne teğet sevgim ince ince
Narin fiyakalarım
Zemheride ayaz olmuş
Ben afilli delikanlı
Arada sana cakalanmışım
Ben geceler boyu bıçkın.
Aşkına hafif yorgunluğum.
İstanbul şen, ben yaslı sana
Hasretlerim var yufka yufka.
Severek...
Gün güzel sen güzel
Hasret vurgun yemiş bana doğru.
Sevmelerim çoğalmış.
Aşk yedim aşk içtim
Bade bade sevdaya.
Ey yüreğim neredesin
Ben hazan sen çoşku,
Toz duman, toprak çamur kurumuş,
Sen ellerin parlak yüzün gül kokulu hasret yarim.
Sen ömrüme dem tutulan çayın katran rengi
İstanbula harçlıksız kalışım
Gelemeyişime kahredişim.
Bir başka bahara kalsa da aşklar
Yemin edeceğim senin resmin kalacak başucumda ağlayışlarıma.
Anarken tebessüm azalacak
Ayyaşlığın heykeli dikilecek ruhumun ortasında
Sen bende bıçkın delikanlı.
Ömrüme geçen düşüncelerim hepten bahar geç kaldı.
Yağmur sen istersen yağ.
Bir bulut yaratacağım bana yağacak yağmurları olacak.
Sonuna kadar ıslanacağım
Sırılsıklam.
Bu saatten sonra ayık kalmayacağım
Her köşe başında içişlerime çentik atıp
Ertesi gün ayıklığıma sayacağım.
Arada yaşamdan vazgeçebildiğime karar verip ölüme
Adım adım yürüyeceğim.
Ve İstanbul sana gelemediğime bir kez daha yanıp
Şimdiki gibi ağlayacağım
Çok kızıp
Seni haritadan silmenin bir çaresine bakacağım.
Ve ben sana İstanbul..
Yeminler olsun İstanbul seni silemezsem
Yeniden fethedeceğim.
İstanbul sen beni bitirmedin mi?
Cebimde param yok
Usuldan usuldan
Sana yolculuğun hayalini yapmadığımı mı zannettin?
Gelemediğimde geceler boyu sana yolculuk yaptım
Gittim gittim geldim İstanbul
Sen allı pullu
Sevgilimi koparan endamların.
Kimbilir ateşi salarken aheste içime
Ayrılığın şarkısı sen söylecektin
Ve bunu biliyordun
Ben cahil, ben vurgun ben yenik
Kırılmış mızrağım. Evim uzak
Ben deli, ben biçare
İçimin renkleri gözyaşlarımı boyamış
Ben yorgun ben bitkin
Rüzgarlarım savrulmuş ta ötelere
Ve İstanbul ve ayrılık
Ve sen gözyaşı pınarlarım
Ağlamaklı oluşlarıma demir atıp güneşi ellerimle kapatacağım
Vedalaşmadan
Sevdaya da mendil sallasaydım.
Ben bitkin ben yılgın
Yeniden dirilmek için efkarlı bir cigara içeceğim
24.10.2008 - 01:29
-Gel Bir An Önce
Sabrımı sınama gel bir an önce
Kanattığın yerde kaldı izlerin
Yokluğun ruhuma her gün işkence
Tükenmiş bedende yıldı dizlerim.
Umarsız haykırmak zor gelir bana
Yokluğun ateşten kor gelir bana
Bulutsuz semâdan kar gelir bana
Her soğuk nefeste soldu sözlerim.
Hasret türküsünü yaktırmadan gel
Telli turnalara baktırmadan gel
Yüreğime hüznü aktırmadan gel
Suskun hicranlarda doldu gözlerim.
Çorak topraklarda çiçeğim açmaz
Kırılmış kanadım yârine uçmaz
Kararmış yıldızım şavkını saçmaz
Kendi dünyasına daldı gizlerim.
Özlem zincirini kırıver artık
Onulmaz yaramı sarıver artık
Aşkın mevsimine giriver artık
Mutluluğu benden çaldı güzlerim.
Ahmet Kısa
23.10.2008 - 14:37
DÖNMEM GERIYE
Sonsuz hürmetim var, senin gibilerine…
Bitmez askim var, sevdiklerime…
Yalniz birtek kirciceklerine
Darildim birtanem
Dönmem geriye…
Rüzgarda savrulsada,kokusu
Yagmurda büksede,boynunu
Karda eriyip kaybolsada, soyu
Darildim birtanem
Dönmem geriye…
Bir lale icin, boyun bükmüsüz
Papatyaya gönül vermisiz
Biz ne idik, nere gelmisiz
Darildim birtanem
Dönmem geriye…
GÜLCAN GÜMÜS
01.11.1992
23.10.2008 - 11:41
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
'O olmazsa yaşayamam.' demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
'O benim.' diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
CAN YÜCEL
23.10.2008 - 02:33
Bahtım'ın Armağını..
Aşk-ı Sevdam
Yağmurun sesi anlatıyor bize herşeyi
Yüzümde bir tebessüm dinliyorum...
Bu acılar elbet biter
Hayat yine devam eder
Bekliyorum...
21.10.2008 - 21:46
Bu A cı Taşınır mı / Kurşunlar Yağsın Bana
Güzel bir hayalin ardından,
Bir kurşun sana, binlerce kurşun bana olsun..
Ten, beden lime lime, parçalara bölünse,
Kor ateşlerde yansa,alev olup, güneşi karartsa,
Bu acı anlatılır mı …
Bu utanç taşınır mı,
Yaşanır mıııııı? .
Ölüm hiç bu kadar çağırmadı beni,
Pişmanlığım böylesine kazmadı mezarımı,
Kendime nefretim, düşündükçe dağlaşıyor,
Yüreğimde domdom kurşunları,
Öldürse de, ölmekte,ölmekte yetmiyor..
Acım hafiflemiyor,
Bu yara,, bu can parça parça…
Sonsuzluk sıcak bir davet çırpınışlarında,
Yaşar mıyım bundan böyle.
Yaşayabilir miyim en saf duygularımla,
Kurşunlar yağsın canıma…
Sana değil,
Kendime bütün hıncım…
Varsa onurun bir nebze,
Seni de utancın, kor ateşlere atsın..
Sen nefretim bile olmayacaksın..
20 / 10 / 2008
Gülçin Demirci
Toplam 776 mesaj bulundu