öyle sevkı hayatına anlam katsın öyle sevki her gecenın sabahında ona kavuşmanın umuduyla uyan her geçen saatı ve günü vuslatın habercisi say öyle sevki eksik yönleri sende tamam olsun ne geçmişini sor nede geleceğini iste sevmekse eğer ben seni öyle sevdim işte *****************************************************
Can dedi… Dedim başlayayım gül ile söze Aklıma bir türlü gelmedi gitti Nazar mı değdiler geldik mi göze Gözlerim bir gülü görmedi gitti...
Canan dedi… Gül nazıyla çeker göze perdeyi Aklın alır baştan siler her şeyi Canan der ki seni ve bir de neyi Aynı telde aynı dilde inletir.
Can dedi… Gülün nazı çekilirse naz olur Kopartırsan onun ömrü az olur Bir söz söyler bülbülüne yaz olur Bülbül yaz ayını görmedi gitti
Canan dedi… Gül nazına katlanması zor olur Her nefeste diken olur köz olur Yakınırsan ele dile söz olur Canan der ki güle sevda sabırdır.
Can dedi… Bilirim sabırdır her şeyin başı Bülbülün tek güldür ekmeği aşı Hasretinden akan gözümde yaşı Gelip de yanıma silmedi gitti
Can gene dedi… Güneş battı ay gruba yaklaştı Kuşlar uçtu kelebekler koklaştı Bülbül gülün dallarında saklaştı Gitmeden cevabın vermedi gitti
Can bir kez daha söyledi… Bülbül söyler gül yerinde dillenir Kalp sızısı ta derinde dillenir Türkü olur saz elinde dillenir Vuslatın türküsün çalmadı gitti
Bir kez daha… Vur mızrabı vur sazımın teline Siyah şalın dolamış da beline Kapılmışım nazlı yârin yeline Yel geldi de gülüm gelmedi gitti
Canan cevap verdi… Aldım mızrabı vurdum sazın teline Dileğimi saldım o dem sabâ yeline Delip aşk mührünü şöyle derine Elleriyle vursun o yâr istedim
Can son kez dedi… Mühür Süleyman’ ın ben garip yolcu Şu dünya bir han gül ise hancı Girmemek o hana içimde sancı Girmeye bir davet gelmedi gitti
Canan Son sözünü söyledi… Canan derki sevda mührü vuruldu Yürek yandı gam otağı kuruldu Davet diyen yâre çağrı sunuldu Hâlâ ne bekliyor bilmek istedi
Dünyanın, yasanmış en güzel aşk hikayesi bu.. Ne Leyla diyecegim size ne de Mecnun, Ferhad, Romeo vs. vs..
En güzel aşk hikayesi Efendimiz sallALLAHu aleyhi vesellem ile Hatice Validemiz'in hikayesidir..
Sanır mısınız ki Leyla ile Mecnun evlenseydi, ya da digerleri..Aşklar dillere destan olur, günümüze kadar ulaşırdı?
Hayır tabii ki!
Belki bir kaç sene sonra bitecekti.. Yaşanmadığından, kavuşulmadığından hep bunlar
Ama siz bir bakın efendimizle, Hatice Validemiz'in aşkına ALLAH için!
Bu, yaşanmış hem de uzun yıllar boyu yaşanmış bir aşk..
Ahla kissat hub fil alem
Mekke fethinin ilk günü, o karışıklık, o heyecan esnasında Efendimiz yaslı bir hanımla karşılasıyor, O'nun yanına gelmesini önlemek isteyenlere 'Bırakın' diyor gelsin..
Sırtından abayasını çıkarıp, hanımın altına seriyor ve birlikte oturup 1 saat kadar sohbet ediyorlar..
Aise Validemiz merak ediyor ve sonrasında;
'Kimdi o? Neler konuştunuz? ' soruyor..
Cevaba bakar mısınız;
' O, Hatice'nin arkadaşı idi, eski günleri yad ettik'
Hatice Validemiz vefat etmiş, aradan yıllar geçmiş, vefayı, sevgiyi, özlemi görüyor musunuz?
Ve o hengamede..
Ve Hatice Validemiz'e bakın;
Yaşı 55.. Efendimiz o sıra Hira mağarasında, nübüvvetten evvel ibadette..
Her gün O en sevgili'ye yiyecek taşıyor! Her gün gidiyor ve O'nunla biraz oturuyor..
Hira Magarasını bilir misiniz siz? Ne kadar yüksektir ve çıkması ne kadar zordur? Bugün gençler bile çıkarken ter içinde kalırlar, çok yorulurlar..
Yaşı 55 Hatice Validemizin ve her gün Habibini görmeye gidiyor!
Yine bakınız ki o asil hanıma, Efendimiz'den daha yaşlı oldugu için O'na üstüne evlenmesini teklif ediyor!
Düşünebiliyor musunuz?
O'nu öylesine seviyor ki, sadece O'nu mutlu edeceğini düşündüğü için 'Evlen' diyor! Ama O, reddediyor, asla O'nu incitmek istemiyor..
Hanım'a bakın! Ve sevgisine..
Yine ilk vahiy geldiğinde O'na nasıl destek olduğuna, yüreğini, malını, canını nasıl serdiğine bakın..
Ve Efendimiz'in yüreğindeki Hatice Validemizin yerini düşünün, cok hadislerde geçer..
Yine Validemiz'in vefatından çok uzun yıllar sonra kız kardesi Hale Efendimiz'in evine gelir ve kapıyı çalar..
Öylesine heyecanlanır ki O, kapıya koşar, eli ayağı dolaşır.. 'Neden' derler..
Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur... Ömür Dediğin Üç Gündür,Dün Geldi Geçti,Yarın Meçhuldür,O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,O da Bugündür.
********Değmez Hayat Bir Aşka, Birtek Gül Yaprağına
Meyhaneler, içkiler gençliğini çalacak Kır kadehi şişeyi, kıyma gençlik çağına Kadeh kadeh eritip, yerden yere vuracak Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Kadeh biter aşk bitmez, içtiğinle kalırsın Aşk bataklık gibidir, çırpındıkça batarsın Kurtulmak istedikçe, daha çok aşk yutarsın Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Boşver giderse gitsin, ucunda ölüm yok ya! İster yaşa, ister öl yine dönecek dünya Yırt at resimlerini, boşver takma kafaya Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Hep sen kovalarsın da, kaçar kelebek gibi Hep sen yalvarırsın da, nazlanır çiçek gibi Yakaladım sanırsın, kurtulur köpük gibi Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Kaprislerine bile severek katlanırsın Hayallerini süsler, onsuz yaşayamazsın Hafızanı kaybetsen, unutamam sanırsın Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Biliyorum aslanım kan ağlıyor yüreğin Ölmeyi istiyorsun parçalanıyor için Allah iyilik versin, ölünür mü aşk için Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Karıştırma aslanım, hayalle gerçekleri Ama olmaz ki böyle, haydi sil gözlerini Ben de yaşadım inan, senin çektiklerini Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Daha nice sevgiler, aşklar yaşayacaksın Hergün bir başka güzel, çiçek tanıyacaksın O zaman da başını taşlara vuracaksın Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Ne zaman onu ansan kan dolar gözlerine Sevmek hiç kolay değil, inanma sözlerine İnanma yemînine kapansa dizlerine Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Hayali olmayan hiç hayal kurabilir mi Kalbi olmayan biri, söyle sevebilir mi Seni sevmeyeni de, sevmeye hiç değer mi Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Ne söylesem boş şimdi, ne desem anlamazsın Nereye baksan o var, o bakıyor sanırsın Bir çiçekle yaz gelmez, bunu sonra anlarsın Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına _____________Âlimoğlu___________
Put kesildi beynim,yüreğim. Gerçektende cenaze çıkacakmış mahallemizden. Hem de bizim evden! Sessizce,kimsesiz gömülecekmiş aşkım.
Sokağa çıkmıştım, Dümdüz gidiyordum, Ne yaptığımı,nereye niçin gittiğimi bilmiyordum,
Söyleniyordum;
Ahh be dostum! Biz aynı mahallenin çocuklarıydık; Cigaramız bir,içkimiz bir,paramız bir; Kavgamız bir,davamız birdi.
Ulan 'şerefi beş para etmez sevdiğimizde mi bir di? '
Ahh be gülüm! Sen nasıl yaptın? Az mı sabahladık pencerenin altında? Az mı sopa yedik uğruna? Az mıydı arcadığım yıllar sana?
Birbirimize benzerdik; O biraz daha koyu kumraldı benden. Ama en önemlisi onun bir arabası vardı, Babasının malı mülkü.
Ahh be gülüm! Sen bu farka vuruldun belli!
Ben sana doğum gününde, Okul bahçesinden çiçek koparırdım, Sonra dikenlerini soyardım, Yara bere ellerimle uzatırdım sana, Sevinirdin!
'O' ne yaptı? Babasının servetini sana akıttı Sende sevindin!
Bu sana son sözlerim; 'Dostuma iyi bak' 'Parasıyla mutlu ol' Ama; Sen,o şerefsiz bedeninle, Dostumun koynundayken; Ben namusumla seni bekleyeceğim! ! !
Ay geceden ürkmedigi, karanliklardan kacmadigi icindirki, nurlandi... Isik sacmaya basladi, Gül o güzel kokuyu diken ile hos gecindigi icin. Kazandi... Bu hakikati gülden de isit. Bak o ne diyor; Ben dikenle beraber bulundugum icin neden gama düseyim... Neden kendimi kedere salayim... Benki gülmeyi, o kötü huylu dikenin beraberligine katlandigim icin elde ettim, onun vesilesiyle aleme güzellikler ve hos kokular dagitma imkanina kavustum...
Yudum yudum içilen aşk tasımızda meydik! .. Aşk-ı memnu sezilen hazlarda içli neydik! .. Aşk gömlegi biçilen kutlu bir efsaneydik! .. Bir zamanlar mazide mutlu bir sevgiliydik...
Aşka hüzün düşüyor cigerim pare pare! .. Alev mumda üşüyor çok geç artık ne çare! ..
Leyla mecnunduk aşkta çözülemez şifreydik! .. Zaman çarkında dönen sevdalı pervaneydik! .. Rüyalarda meftune aşkta bir efsuneydik! .. Bir zamanlar mazide mutlu bir sevgiliydik...
Aşka viran düşüyor cigerim pare pare! .. Alev mumda üşüyor çok geç artık ne çare! ..
Hayat sürüp giderken sevgide divaneydik Sevdamızda coşarken soluksuz şahaneydik Ölüm anda akarken aşka sunulmuş peydik Bir zamanlar mazide mutlu bir sevgiliydik...
Aşka ziyan düşüyor cigerim pare pare! .. Alev mumda üşüyor çok geç artık ne çare! ..
Kalbimi kırdın yüreğimi kor ettin. Zulumkar oldun beni candan bezdirdin. Ben seni sevdikce sen hep naz ettin. Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
Aramadın bir kez olsun hatrım sormadın. Ne bir name yazdın nede selam yolladın. Seni çok sevmekle hata ettiğim anladım, Dost olamadık neden dostca biz ikimiz...
Dostluk sevmektir hatayı hoş görmektir. Sevinci elemi kederi ikiye bölmektir. Bir fincan acı kahve kırk yıl demektir. Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
İnsan insana böyle zulum buğuz edermi? Bir hiç yüzünden koskoca maziyi silermi? Sevgiden kaçmakla başın göğe değermi? Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
Vahşi doğada bilem dostluklar kurulur. Yaban çiçekleri sarmaşık güllere sarılır. Sanmaki üç günlük bu viran sana kalır. Dost olamadık neden dostca biz ikimiz.
Yollarım bağlanmış gurbet burası Yaralarım kanar katran karası Ne kurşundur ne de hançer yarası Gayrı dayanacak halde değilim Yaşarken ölmüşüm salda değilim
Çile kervanında bu ömür soldu Yaşlarım çağlayıp ummana doldu Gözlerim kurudu kör kuyu oldu Gayrı dayanacak halde değilim Yaşarken ölmüşüm salda değilim
Gurbette geçirdik sevda çağını Koparma aradan gönül bağını Gönlüme kurmuşum yar otağını Gayrı dayanacak halde değilim Yaşarken ölmüşüm salda değilim
Ara sıra olsun bir kez ara yar Bu ayrılık yaktı beni nara yar Uzaklarda gönül düşmüş dara yar Gayrı dayanacak halde değilim Yaşarken ölmüşüm salda değilim
Kimler geldi ğeçti gönül telinden Neler çekti gönül senin elinden Acı sözlerini duydum dilinden Bu kadar hor görme ararsın beni Seherde bülbüle sorarsın beni
Mecnunu değilsen say Leyla ölü Dokunup tenine incitme çölü Hazan mevsiminin kar beyaz gülü Bu kadar hor görme ararsın beni Seherde bülbüle sorarsın beni
Siyah saçlarıma ak teller doldu Döküldü yaprağım güllerim soldu Bu ömrüm içinde gam acı boldu Bu kadar hor görme ararsın beni Seherde bülbüle sorarsın beni
Sevda yollarında düştüm doğruldum Acıyla kederle piştim yoğruldum Geçtim de dünyadan dosta çağrıldım Bu kadar hor görme ararsın beni Seherde bülbüle sorarsın beni
Ansızın çikmistin karşima zamansız,mekansız apansız...hiç bu kadar sevebileceğim gelmezdi aklıma,bu kadar bağlanıp,tutulup kalacağım.içimi acıtamazdı kolay kolay hiç bir şey giden giderdi hayatta; dünya dönmeye, zaman akıp gitmeye devam ederdi. Aşk bu ya içini kemirir insanın,uykularını kaçırır,yemeden içmeden kesilir insan.dünya dönmüş,güneş batmış ne çare anlamını aşkla kazanırmış her şey meğer ki aşkla yeni doğan gün ısıtırmış soğuk ve umutsuz yürekleri.lakin bütün bunları yaşayabileceğim aklıma gelmezdi 'aşk mı? unutulur elbet bir gün' ama öyle olmadığını çok sonraları anladım ne yazık ki...sevdayla başlayan yürek ateşi alev alev tutuştuğu zaman aşk olurmuş meğer.günbegün büyüyordu içimde bu ateş farkında olmadan.atmışım ateşe kendimi.. Sensiz gecelerin içimi bu kadar acıtacağını bilmezdim hiç...şimdi öyle çok özlüyorum ki çocuksu gülümseyişini,sıcacık ellerini o ela gözlerini sesinin içime doluşunu kokunun hücrelerimde ki sevincini çok özledim sevgilim her halini...ama şimdi yoksun yanımda yalnız bıraktın beni bu hayatın çikmaz yollarında.beklemek kelimesi seninle anlamını buldu içimde seninle tattım var olmadığı halde hissedebilmeyi uzaktayken bile sevgini içimde taşiyabilmeyi sadakatimin duvarlarını örebilmeyi,özleyebilmeyi teninin kokusunu varlığının her zerresini. En çok neyi özledim biliyor musun sevgili cadde-i İstanbul da seninle sarmaş dolaş gezmeyi gecenin karanlığında kaybolmayı çocuklar gibi haykırmayı seni sevdiğimi.ve hepsinden önemlisi 'bebeğim' diyen o tatlı sesini o içten söyleyişi... Senden sonra kimseye yakıştıramadım bebeğim kelimesini kimseye layık görmedim ellerimi sevdamı ve benliğimi.her telefon çalisinda kalbimin çarpisini özledim yerinden fırlarcasına.amma ve lakin şimdilerde sadece Ahmet kaya'nın 'kum gibi' si özletiyor en çok seni o şarkıyı gözlerimin içine bakarak söylediğin günleri anımsatıyor yani senli günleri,aşkın o sıcak ateşinde kavrulduğum günleri. İşte böyle sevgili... Şimdiyse ne bir sen var nede sende olan ben..hep özlemle geçecek hayatım seninse sahte mutluluklarla.bir yerlerde hep özlendigini bil sevgili ve sakın ama sakın unutma...! ! !
Bir dağın tepesinde yere düşmek üzere olan bir yaprak içindeki hayalini haykırmış.'Ben denizlere ulaşmak istiyorum.Bir gün denize ulaşacağım ve hayalimi yaşayacağım.'Yaprağın üzerinde bulunduğu ağacın hemen dibinde yatıveren bir kütük boğuk bir sesle; ’’ben de ' demiş.Ben de denize ulaşmak istiyorum.Fakat yaprak ona küçümseyen ve alaycı bir ifade ile'Sen asla denize ulaşamazsın.Çünkü beni denize ulaştıracak rüzgar şimdi çıkar gelir. Bir çırpıda orada olurum. Ancak sen ağır ve hantalsın.Sonsuza dek burada kalacaksın.'demiş.Gerçekten de bir rüzgar çıkmış.Kuzeyden güneye doğru esen rüzgar bir süre sonra güneyden batıya doğru esmiş.Tam doğru istikamette iken birden güneyde olan denizin tersine doğru havalanmış.Bir tepeden diğer tepeye, bir vadiden diğer vadiye sürüklenip durmuş.En son bir çamura saplanıp kalmış yaprak.Kütük ise yakınındaki akarsuyun denize gittiğini biliyormuş.Kendini suların kollarına bırakmış ve gitmiş.Akarsuyun kenarında bir çamura saplanıp kalmış yaprağı görünce ona şunu demiş; 'Unutma sevgili yaprak HER HAYALE GİDEN BİR YOL VARDIR. Gelip geçici rüzgârlarla hayale gidilmez. Ancak sürekli akan sularla gidilir.'
bakmayın siz benim böyle yosun tutmuş eğri büğrü duran mezartaşıma sizin yaşadığınız dünyada bende yaşadım benim de az şeymi geldi sanki başıma
bende aşık oldum şiir yazdım bende ağladım beni de güldürmedi hiç bir zaman kader acılarımı hep içimde bende sakladım beni de yedi bitirdi yalnızlıklar hep keder
bende çok işsiz dolaştım cadde boylarında hep korktum bende korkak yaşadım bende saz çaldım türkü söyledim ara sıra tutunacak bir dal bende bulamadım
beni de mahvetti altüst etti hayat beni de tüketti yordu hiç bitmeyecek sandığım şarkılarım artık mezar taşımda bile kayboldu
Gözlerimde hüzün yüreğimde bir telaş Bir yolun istemsiz yolcusuydum İnmem gereken bildiğim ilk duraktı Ama bütün duraklar bana uzaktı Yolculuk biletsiz malum kaçaktı Durup inecektim gönül korkaktı Varılan son durak ayrılık olacaktı Hazanda bir gül düşmüştü yüreğime, Ellerinin sıcaklığını koyarak ellerime Değerken nefesi yanan tenime Gidiyordum, hüzün yükleyip gözlerime
Birilerinin şaşırtma isteği var bu günlerde. Bir yol bitimi son kez kararlar verilir. Son kez ellerin dokunuşundaki coşku, bir yemenideki oya kadar yakışan bir hüznü göstermeme çabası, bir avuç içindeki çizgi gibi yaşananlar, emanetlere eklenenler, bir ağır yol ayrımında sakin, dimdik durmaya çabalayan bir ruh. Birkaç yağmur damlası ve sonrası, ters yönlere adımlanan yol…
Bu sevdaya yakışmıyor ayrılık, hakkını helal et değil bu başlangıcın sonu. Unut beni ne güzel bir kelime, unut da nasıl? Ortalığa dayanaksız salını verilen kelimeler. Nasıllar cevapsız kalır. Hüzün bastırılmalıdır, bu sevdanın en yakışanı bastırılmalı, gözden, gönülden ırak bırakılmalıdır. Sözler tutulmalı, hakikate varmalı, bir bir susulmalıdır gerçekler. Bu başlangıcın sonu… Yaşanmalı… Gerçekler… Asırlık çınar ağacı gibi mağrur, bedene açılan onca yaraya, bereye rağmen dimdik ayakta kalmaya ant içmiş çınar kadar ruh terk etse de yaşanmalı… Vuku bulan hakikat sarmalamalı bedeni, gerçeğe varmalı, susulmalı, susulmalı susamışlığı.
Merhamet, çoktan raflardan indirilmiş leblebi tozu, terk edeli çok oldu insanlığı. Şimdilerde merhamet aranmıyor sevdada. Bizimse ilk akla gelenimiz. Eski dünyanın yaşayanları merhamet nice bir kelime? Merhamet, şefkat beklemiyor sevgili. Seninse elinde kalan bu eski dünya kırıntılarından başka neyin var yârine verecek.
Gitmeli, mendile hapsedip yağmuru, bu dünya bize çok anlamsız…
De nasıl? Gitmeli de nasıl?
Yitik zamanın çocuğuyuz. Terklerin sonsuzluğunda geldik dünyaya. Onca terk ediliş ve biz, yürek dayanmıyor artık, yorgunlukların çocuğuyuz.
Çok terk edildik ama terk etmeyi öğrenemedik onca yara berede. Nasıl nasıl kazanılır o yeti? Nasıl bırakılır gidilir sevilen? Nasıl gidilmeli?
Birilerinin şaşırma isteği var bu günlerde… Kapı çalınsa istiyor. Hiç beklenmedik anda, sedaya uyansa bu yorgun beden… Sarf edilen sözler asılı kalmasa havada, sana en yakışan gelse, sevda sözlerine boğsan sevdalını. Sarmalasan merhametli kollarınla, korusan beden titreten soğuktan… Ruhun, yüreğin, zeytin karası gözlerine vurulduğun, iki damla gözyaşın geliverse.
Rabbine açıldığın duaların gerçekleşse, görse sende saklı mutluluğu sevdan, Ömrünü adamışlığını fark etse, fark etse bu eski çağ dinozorunun ebedi sevdasını. Şaşırma isteğimiz var bu günlerde, sanırım şaşırtılmaya ihtiyacımız var.
Gönül mahzende bade, aşkım yıllanmış şarap. Gündüzlerimde umman, gecelerimde serap. Sensiz tarumar oldum, bil ki virane harap Suçum günahım neydi? Âşık olmuştum ya Rab... Gündüzlerim müebbet, gecelerimse ağıt. Ben aşkı yazacaktım, reddediyordu kâğıt...
Bendeki seni bilsen, sende böyle severdin. Aldığım nefeste gam, verdiğimde kederdin. Ecel ol, canımı al, bunu da reddederdin! Sana ne desem azdı, sen bir ömre bedeldin... Ezeli, ebediydin, sanma ki usanırdım. Yağan kar, esen yelden, kendimden kıskanırdım...
Olduğum gibi kim görebilir beni Ne rengim var benim, ne nişanım Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama Hem o sırlarım ben, hem de o sırları saklayanım Bu gönül ne vakit durulacak bilmem Ama şu anda hiç kımıldamadan duran ...
15.12.2008 - 00:20
öyle sevkı hayatına anlam katsın
öyle sevki her gecenın sabahında
ona kavuşmanın umuduyla uyan
her geçen saatı ve günü
vuslatın habercisi say
öyle sevki eksik yönleri sende tamam olsun
ne geçmişini sor nede geleceğini iste
sevmekse eğer ben seni öyle sevdim işte
*****************************************************
14.12.2008 - 01:46
Sil Gitsin Beni
Sızlamasın bir an vicdanın sakın
Sen de defterinden sil gitsin beni
Duruyor olsamda ecele yakın
Sen de yardan yara sal gitsin beni
Layığından fazla verirsen değer
Ansızın kahpelik edermiş meğer
Sevginin manası böyleyse eğer
Sen de kötülerden bil gitsin beni
Şöyle bir maziyi geçirsem gözden
Parmakla sayılır sevenim özden
Olacaksan bir gün bak vefasızdan
Sen de terkeyleyen ol gitsin beni
Yeşermeye dair umudum varken
Kurudu güllerim goncaydı derken
Erken kıracaksan dalımı erken
Sen de solanlardan kıl gitsin beni
Bu imiş kaderim çarketmez artık
Yalnızlık bahtımı terketmez artık
Ölsem de bu halde farketmez artık
Sen de yerden yere çal gitsin beni
İsa can çileyle oldu bak yaren
Devayı da verir derdini veren
Çok oldu 'kardeşçe' sinemden vuran
Sen de vur bağrıma del gitsin beni
İsa Kocagül
12.12.2008 - 20:50
Gülle Sevda Atışması
Can dedi…
Dedim başlayayım gül ile söze
Aklıma bir türlü gelmedi gitti
Nazar mı değdiler geldik mi göze
Gözlerim bir gülü görmedi gitti...
Canan dedi…
Gül nazıyla çeker göze perdeyi
Aklın alır baştan siler her şeyi
Canan der ki seni ve bir de neyi
Aynı telde aynı dilde inletir.
Can dedi…
Gülün nazı çekilirse naz olur
Kopartırsan onun ömrü az olur
Bir söz söyler bülbülüne yaz olur
Bülbül yaz ayını görmedi gitti
Canan dedi…
Gül nazına katlanması zor olur
Her nefeste diken olur köz olur
Yakınırsan ele dile söz olur
Canan der ki güle sevda sabırdır.
Can dedi…
Bilirim sabırdır her şeyin başı
Bülbülün tek güldür ekmeği aşı
Hasretinden akan gözümde yaşı
Gelip de yanıma silmedi gitti
Can gene dedi…
Güneş battı ay gruba yaklaştı
Kuşlar uçtu kelebekler koklaştı
Bülbül gülün dallarında saklaştı
Gitmeden cevabın vermedi gitti
Can bir kez daha söyledi…
Bülbül söyler gül yerinde dillenir
Kalp sızısı ta derinde dillenir
Türkü olur saz elinde dillenir
Vuslatın türküsün çalmadı gitti
Bir kez daha…
Vur mızrabı vur sazımın teline
Siyah şalın dolamış da beline
Kapılmışım nazlı yârin yeline
Yel geldi de gülüm gelmedi gitti
Canan cevap verdi…
Aldım mızrabı vurdum sazın teline
Dileğimi saldım o dem sabâ yeline
Delip aşk mührünü şöyle derine
Elleriyle vursun o yâr istedim
Can son kez dedi…
Mühür Süleyman’ ın ben garip yolcu
Şu dünya bir han gül ise hancı
Girmemek o hana içimde sancı
Girmeye bir davet gelmedi gitti
Canan Son sözünü söyledi…
Canan derki sevda mührü vuruldu
Yürek yandı gam otağı kuruldu
Davet diyen yâre çağrı sunuldu
Hâlâ ne bekliyor bilmek istedi
Bad-ı Saba
Yusuf Demir Saba
12.12.2008 - 14:37
Dünyanın, yasanmış en güzel aşk hikayesi bu..
Ne Leyla diyecegim size ne de Mecnun, Ferhad, Romeo vs. vs..
En güzel aşk hikayesi Efendimiz sallALLAHu aleyhi vesellem ile
Hatice Validemiz'in hikayesidir..
Sanır mısınız ki Leyla ile Mecnun evlenseydi, ya da
digerleri..Aşklar dillere destan olur, günümüze kadar ulaşırdı?
Hayır tabii ki!
Belki bir kaç sene sonra bitecekti.. Yaşanmadığından,
kavuşulmadığından hep bunlar
Ama siz bir bakın efendimizle, Hatice Validemiz'in aşkına ALLAH
için!
Bu, yaşanmış hem de uzun yıllar boyu yaşanmış bir aşk..
Ahla kissat hub fil alem
Mekke fethinin ilk günü, o karışıklık, o heyecan esnasında Efendimiz
yaslı bir hanımla karşılasıyor, O'nun yanına gelmesini önlemek
isteyenlere 'Bırakın' diyor gelsin..
Sırtından abayasını çıkarıp, hanımın altına seriyor ve birlikte
oturup 1 saat kadar sohbet ediyorlar..
Aise Validemiz merak ediyor ve sonrasında;
'Kimdi o? Neler konuştunuz? ' soruyor..
Cevaba bakar mısınız;
' O, Hatice'nin arkadaşı idi, eski günleri yad ettik'
Hatice Validemiz vefat etmiş, aradan yıllar geçmiş, vefayı,
sevgiyi, özlemi görüyor musunuz?
Ve o hengamede..
Ve Hatice Validemiz'e bakın;
Yaşı 55..
Efendimiz o sıra Hira mağarasında, nübüvvetten evvel ibadette..
Her gün O en sevgili'ye yiyecek taşıyor! Her gün gidiyor ve O'nunla
biraz oturuyor..
Hira Magarasını bilir misiniz siz? Ne kadar yüksektir ve çıkması ne
kadar zordur? Bugün gençler bile çıkarken ter içinde kalırlar, çok
yorulurlar..
Yaşı 55 Hatice Validemizin ve her gün Habibini görmeye gidiyor!
Yine bakınız ki o asil hanıma, Efendimiz'den daha yaşlı oldugu için
O'na üstüne evlenmesini teklif ediyor!
Düşünebiliyor musunuz?
O'nu öylesine seviyor ki, sadece O'nu mutlu edeceğini düşündüğü için
'Evlen' diyor! Ama O, reddediyor, asla O'nu incitmek istemiyor..
Hanım'a bakın! Ve sevgisine..
Yine ilk vahiy geldiğinde O'na nasıl destek olduğuna, yüreğini,
malını, canını nasıl serdiğine bakın..
Ve Efendimiz'in yüreğindeki Hatice Validemizin yerini düşünün, cok
hadislerde geçer..
Yine Validemiz'in vefatından çok uzun yıllar sonra kız kardesi Hale
Efendimiz'in evine gelir ve kapıyı çalar..
Öylesine heyecanlanır ki O, kapıya koşar, eli ayağı dolaşır..
'Neden' derler..
'Hatice'nin calışı bu' buyururlar..Ve 'Sanırım Hale'dir gelen'
derler..
En güzel Aşk hikayesi budur!
Yasanmış ama eskimemis, yepyenidir..
SallALLAHu aleyhi ve sellem..
Bizlerin muhterem Validemiz'den alacağı cok dersler var..
O'na, Onlar'a benzeyenlere selam olsun..
WESSELAM
03.12.2008 - 16:10
Yürek nükleer güç merkezidir.Sevdigi zaman sevdigine cennet,sevmedigi zaman nefret ettigine cehennem kesilir…
insanın kazanılması ne denli büyük bir saadetse kaybedilmesi de o denli korkunç bir felakettir...
Bir benimle ne çıkar demeyeceksin, baharın haberini karın altında kışa inat açan kardelenlerin verdigini unutmayacaksın...
[b]Kim var diye sağa sola bakmayacaksın, ben varım diyecek ve yürüyeceksin...
önce seveceksin, garazsız ve ivazsız, pazarlıksız, bedelsiz seveceksin, sevginin illeti ölümsüz olacak ki sevgin de ölümsüz olsun.
Bir insanın yüreginin aydınlanmasına vesile olduğunda dünyanın tapusunu sana vermişler gibi sevineceksin.
Onu kınamak yerine karanlık yüregine ışık tutacak, sevgiden oltanı gönül ummanına şefkatle atacaksın...
01.12.2008 - 00:22
Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...
Ömür Dediğin Üç Gündür,Dün Geldi Geçti,Yarın Meçhuldür,O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,O da Bugündür.
01.12.2008 - 00:16
canım yanıyor
Canım yanıyor, içimde bir sızı nedenini bilmiyorum..
Adı sensizlik belki,
Ya da ulaşamamak,ağlayamamak derinden,
Kıyamdayken başka yerde, secdedeyken başka yerde olmak..
Yönelememek sana içten bir aşkla.
Canım yanıyor ya Rabbel Alemin!
Bir sızı var anlayamadığım,
Canım yanıyor Ya Erhamerrahimin!
Adını koyamadığım,
Bugün gitmek istedim buralardan,
Sana yakın olmak için, uzakları yakın yapabilmek için,
Çıktım viran şehrimden; daha fazla gidemedim nedense,
Bir yağmur başladı sessizce, ER-RAHİM diye fısıldadı paramparça olan yüreğime,
İrkildim Ya Rabbel Alemin, rahmetine kavuştur beni,
Sonra yürüdüm içimde bir ses anlayamadığım,
Bir güvercin gördüm sırılsıklam; EL-CELİL dedi içimdeki sese,
Ne büyük, ne yücesin; yüceliğinle derman ol derdime,
Islandım, yorgunum, bir de acı var içimde nereye baksam seni gördüm ALLAH'ım!
Bir çocuk tebessümünde, bir yaprağın vedasında mevsime,
MALİKÜ’L-MÜLK tecellisini gördüm kara bulutların içinden doğan güneşte,
Sen her şeyin tek sahibi ALLAH'ım,
İçimde bir uçurumken hayat, üstelik çıkmazdayken dar sokaklarım,
EL-MÜHEYMİN sesi kulağımda,
Sen aciz kullarını unutmayan hep gözeten ALLAH'ım, yardım et bu kuluna,
Savruluyorum nereye gitsem bilmiyorum, bir dağa bakıyorum bir mahlukata,
Hepsi rükuda, hepsi kıyamda,
Çiçekler, otlar, toprak secdede,
En küçük mahlukat zikirde, insanlık ise gaflette!
YA HALIK diyor tabiat; adem ise hüsranda, azapta!
Ey incelik, lütuf sahibi EL-LATİF!
Ey kusurlardan münezzeh KUDDÜS!
EY adalet sahibi EL-ADL!
EY büyüklük sahibi EL-AZİM!
EY merhamet sahibi ER-RAHMAN!
Nereye baksam, nereye dönsem sen tecelli ettin,
Bir tek insanlıkta görmedim huşu ile yakarış,
Her şey sende yaşarken; insanlık nefsinde ölmüş!
Her yer sende iken, insanlık her yerde viran olmuş!
Bu viran şehirde, divane dünyada yalnız bırakma bizi,
UTANIYORUZ RAHMETİ GENİŞ ALLAH'IM!
Bizi bize bırakma ALLAH'ım!
BİZİ BİZE BIRAKMA! ! !
(amin)
30.11.2008 - 11:31
********Değmez Hayat Bir Aşka, Birtek Gül Yaprağına
Meyhaneler, içkiler gençliğini çalacak
Kır kadehi şişeyi, kıyma gençlik çağına
Kadeh kadeh eritip, yerden yere vuracak
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Kadeh biter aşk bitmez, içtiğinle kalırsın
Aşk bataklık gibidir, çırpındıkça batarsın
Kurtulmak istedikçe, daha çok aşk yutarsın
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Boşver giderse gitsin, ucunda ölüm yok ya!
İster yaşa, ister öl yine dönecek dünya
Yırt at resimlerini, boşver takma kafaya
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Hep sen kovalarsın da, kaçar kelebek gibi
Hep sen yalvarırsın da, nazlanır çiçek gibi
Yakaladım sanırsın, kurtulur köpük gibi
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Kaprislerine bile severek katlanırsın
Hayallerini süsler, onsuz yaşayamazsın
Hafızanı kaybetsen, unutamam sanırsın
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Biliyorum aslanım kan ağlıyor yüreğin
Ölmeyi istiyorsun parçalanıyor için
Allah iyilik versin, ölünür mü aşk için
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Karıştırma aslanım, hayalle gerçekleri
Ama olmaz ki böyle, haydi sil gözlerini
Ben de yaşadım inan, senin çektiklerini
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Daha nice sevgiler, aşklar yaşayacaksın
Hergün bir başka güzel, çiçek tanıyacaksın
O zaman da başını taşlara vuracaksın
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Ne zaman onu ansan kan dolar gözlerine
Sevmek hiç kolay değil, inanma sözlerine
İnanma yemînine kapansa dizlerine
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Hayali olmayan hiç hayal kurabilir mi
Kalbi olmayan biri, söyle sevebilir mi
Seni sevmeyeni de, sevmeye hiç değer mi
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Ne söylesem boş şimdi, ne desem anlamazsın
Nereye baksan o var, o bakıyor sanırsın
Bir çiçekle yaz gelmez, bunu sonra anlarsın
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
_____________Âlimoğlu___________
Âlimoğlu
Şakir Alimoğlu
28.11.2008 - 13:03
Aşk Ve Para
Aynı mahalleninin çocuklarıydık biz.
O biraz benden uzundu
Ve biraz daha koyuydu kumrallığı.
Geceleri birlikte çıkardık
Onikiden sonra içer,eve geç döner,
Sabahta okula sarhoş giderdik.
Sınıfımız,sıramız aynıydı.
İkimize de bayılırdı kızlar;
Ama yüz vermezdik...
Çünkü;
Onun; ayyaş bedeni,ayyaş beyni,
Benim; vazgeçemediğim bebeğim vardı.
Anlıyacağınız; boş değildik ama boş gezerdik.
Aynı mahallenin çocuklarıydık biz.
Birlikte dışarı çıkar,
Karşılıklı dertleşir,
Sonra da ağlardık.
Zaman gelip çattığında,
O şehrin en iyi okuluna gitti,
Ben ise dağlara çıktım,
Vatan namustur diye.
Emanet ettim ben ona;
Vazgeçemediğimi,bitanemi,herşeyimi...
Dedim ya,
Aynı mahallenin çocuklarıydık biz.
Aynı mahallede doğduk,
Aynı mahallede büyüdük,
Aynı mahallede sarhoş olup,sopa yedik.
Canımızı verirdik birbirimiz için.
Emanete ihanet mi?
Asla!
Erkek adam olmak yeterliydi zaten,
Dost olmak gerekmezdi
'Senin namusun benim namusumdu'
Fazlada uzatmayım...
Askerlik onbeş aya inmişti şansımıza,
sayılı onbeş ay da geçmişti.
Dönüyordum!
Elimde hatıra fotoğraflarım,
Yüreğimde hasretin son demleri...
Dönüyordum!
Hayal ediyordum,
Sımsıkı sarmayı,nefesim bitene kadar koklamayı sevdiğimi.
Gelmiştim!
Mahalle çok sessizdi.
Bir cenazeme çıkacaktı bir evden,
Sela mı okunacaktı acaba.
Çünkü; sadece bir vefat olursa,
Düşerdi mahallemize sessizlik.
Eve geldim!
Anacığım ağladı,babam alnımdan öptü,
Dostum yoktu ortalıkta.
Sordum anama;
'Ana; dostum,kan arkadaşım,namusumun bekçisi nerde? '
Anam;
'Gitti,okulu bırakıp,evlenip gitti! '
Babam girdi araya;
'Hayırsız sevdiğinle gitti! ' dedi...
Put kesildi beynim,yüreğim.
Gerçektende cenaze çıkacakmış mahallemizden.
Hem de bizim evden!
Sessizce,kimsesiz gömülecekmiş aşkım.
Sokağa çıkmıştım,
Dümdüz gidiyordum,
Ne yaptığımı,nereye niçin gittiğimi bilmiyordum,
Söyleniyordum;
Ahh be dostum!
Biz aynı mahallenin çocuklarıydık;
Cigaramız bir,içkimiz bir,paramız bir;
Kavgamız bir,davamız birdi.
Ulan 'şerefi beş para etmez sevdiğimizde mi bir di? '
Ahh be gülüm!
Sen nasıl yaptın?
Az mı sabahladık pencerenin altında?
Az mı sopa yedik uğruna?
Az mıydı arcadığım yıllar sana?
Birbirimize benzerdik;
O biraz daha koyu kumraldı benden.
Ama en önemlisi onun bir arabası vardı,
Babasının malı mülkü.
Ahh be gülüm!
Sen bu farka vuruldun belli!
Ben sana doğum gününde,
Okul bahçesinden çiçek koparırdım,
Sonra dikenlerini soyardım,
Yara bere ellerimle uzatırdım sana,
Sevinirdin!
'O' ne yaptı?
Babasının servetini sana akıttı
Sende sevindin!
Bu sana son sözlerim;
'Dostuma iyi bak'
'Parasıyla mutlu ol'
Ama;
Sen,o şerefsiz bedeninle,
Dostumun koynundayken;
Ben namusumla seni bekleyeceğim! ! !
Ömer Yıldız Tekirdağ
26.11.2008 - 00:02
MÜKAFAT
Ay geceden ürkmedigi, karanliklardan kacmadigi icindirki, nurlandi...
Isik sacmaya basladi, Gül o güzel kokuyu diken ile hos gecindigi icin. Kazandi...
Bu hakikati gülden de isit.
Bak o ne diyor; Ben dikenle beraber bulundugum icin neden gama düseyim... Neden kendimi kedere salayim...
Benki gülmeyi, o kötü huylu dikenin beraberligine katlandigim icin elde ettim, onun vesilesiyle aleme güzellikler ve hos kokular dagitma imkanina kavustum...
Hz Mevlana-Kuddise sirruh.
25.11.2008 - 08:59
- ♥ Biz Efsaneydik! ..
Yudum yudum içilen aşk tasımızda meydik! ..
Aşk-ı memnu sezilen hazlarda içli neydik! ..
Aşk gömlegi biçilen kutlu bir efsaneydik! ..
Bir zamanlar mazide mutlu bir sevgiliydik...
Aşka hüzün düşüyor cigerim pare pare! ..
Alev mumda üşüyor çok geç artık ne çare! ..
Leyla mecnunduk aşkta çözülemez şifreydik! ..
Zaman çarkında dönen sevdalı pervaneydik! ..
Rüyalarda meftune aşkta bir efsuneydik! ..
Bir zamanlar mazide mutlu bir sevgiliydik...
Aşka viran düşüyor cigerim pare pare! ..
Alev mumda üşüyor çok geç artık ne çare! ..
Hayat sürüp giderken sevgide divaneydik
Sevdamızda coşarken soluksuz şahaneydik
Ölüm anda akarken aşka sunulmuş peydik
Bir zamanlar mazide mutlu bir sevgiliydik...
Aşka ziyan düşüyor cigerim pare pare! ..
Alev mumda üşüyor çok geç artık ne çare! ..
31.10.2008 03:23
Şiirlerim noter tastiklidir.
Fatimâ Hümeyrâ Kavak
25.11.2008 - 00:08
Dost Olmadık
Kalbimi kırdın yüreğimi kor ettin.
Zulumkar oldun beni candan bezdirdin.
Ben seni sevdikce sen hep naz ettin.
Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
Aramadın bir kez olsun hatrım sormadın.
Ne bir name yazdın nede selam yolladın.
Seni çok sevmekle hata ettiğim anladım,
Dost olamadık neden dostca biz ikimiz...
Dostluk sevmektir hatayı hoş görmektir.
Sevinci elemi kederi ikiye bölmektir.
Bir fincan acı kahve kırk yıl demektir.
Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
İnsan insana böyle zulum buğuz edermi?
Bir hiç yüzünden koskoca maziyi silermi?
Sevgiden kaçmakla başın göğe değermi?
Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
Vahşi doğada bilem dostluklar kurulur.
Yaban çiçekleri sarmaşık güllere sarılır.
Sanmaki üç günlük bu viran sana kalır.
Dost olamadık neden dostca biz ikimiz.
ERDAL CANBULAT
24.11.2008 - 19:08
-Gurbet Yarası-
Yollarım bağlanmış gurbet burası
Yaralarım kanar katran karası
Ne kurşundur ne de hançer yarası
Gayrı dayanacak halde değilim
Yaşarken ölmüşüm salda değilim
Çile kervanında bu ömür soldu
Yaşlarım çağlayıp ummana doldu
Gözlerim kurudu kör kuyu oldu
Gayrı dayanacak halde değilim
Yaşarken ölmüşüm salda değilim
Gurbette geçirdik sevda çağını
Koparma aradan gönül bağını
Gönlüme kurmuşum yar otağını
Gayrı dayanacak halde değilim
Yaşarken ölmüşüm salda değilim
Ara sıra olsun bir kez ara yar
Bu ayrılık yaktı beni nara yar
Uzaklarda gönül düşmüş dara yar
Gayrı dayanacak halde değilim
Yaşarken ölmüşüm salda değilim
Leyla Gül Varoğlu
21.11.2008 - 20:31
Ararsın Beni
Kimler geldi ğeçti gönül telinden
Neler çekti gönül senin elinden
Acı sözlerini duydum dilinden
Bu kadar hor görme ararsın beni
Seherde bülbüle sorarsın beni
Mecnunu değilsen say Leyla ölü
Dokunup tenine incitme çölü
Hazan mevsiminin kar beyaz gülü
Bu kadar hor görme ararsın beni
Seherde bülbüle sorarsın beni
Siyah saçlarıma ak teller doldu
Döküldü yaprağım güllerim soldu
Bu ömrüm içinde gam acı boldu
Bu kadar hor görme ararsın beni
Seherde bülbüle sorarsın beni
Sevda yollarında düştüm doğruldum
Acıyla kederle piştim yoğruldum
Geçtim de dünyadan dosta çağrıldım
Bu kadar hor görme ararsın beni
Seherde bülbüle sorarsın beni
Leyla Gül Varoğlu
20.11.2008 - 23:59
En çok neyi özledim biliyor musun sevgili
Ansızın çikmistin karşima zamansız,mekansız apansız...hiç bu kadar sevebileceğim gelmezdi aklıma,bu kadar bağlanıp,tutulup kalacağım.içimi acıtamazdı kolay kolay hiç bir şey giden giderdi hayatta; dünya dönmeye, zaman akıp gitmeye devam ederdi.
Aşk bu ya içini kemirir insanın,uykularını kaçırır,yemeden içmeden kesilir insan.dünya dönmüş,güneş batmış ne çare anlamını aşkla kazanırmış her şey meğer ki aşkla yeni doğan gün ısıtırmış soğuk ve umutsuz yürekleri.lakin bütün bunları yaşayabileceğim aklıma gelmezdi 'aşk mı? unutulur elbet bir gün' ama öyle olmadığını çok sonraları anladım ne yazık ki...sevdayla başlayan yürek ateşi alev alev tutuştuğu zaman aşk olurmuş meğer.günbegün büyüyordu içimde bu ateş farkında olmadan.atmışım ateşe kendimi..
Sensiz gecelerin içimi bu kadar acıtacağını bilmezdim hiç...şimdi öyle çok özlüyorum ki çocuksu gülümseyişini,sıcacık ellerini o ela gözlerini sesinin içime doluşunu kokunun hücrelerimde ki sevincini çok özledim sevgilim her halini...ama şimdi yoksun yanımda yalnız bıraktın beni bu hayatın çikmaz yollarında.beklemek kelimesi seninle anlamını buldu içimde seninle tattım var olmadığı halde hissedebilmeyi uzaktayken bile sevgini içimde taşiyabilmeyi sadakatimin duvarlarını örebilmeyi,özleyebilmeyi teninin kokusunu varlığının her zerresini.
En çok neyi özledim biliyor musun sevgili cadde-i İstanbul da seninle sarmaş dolaş gezmeyi gecenin karanlığında kaybolmayı çocuklar gibi haykırmayı seni sevdiğimi.ve hepsinden önemlisi 'bebeğim' diyen o tatlı sesini o içten söyleyişi...
Senden sonra kimseye yakıştıramadım bebeğim kelimesini kimseye layık görmedim ellerimi sevdamı ve benliğimi.her telefon çalisinda kalbimin çarpisini özledim yerinden fırlarcasına.amma ve lakin şimdilerde sadece Ahmet kaya'nın 'kum gibi' si özletiyor en çok seni o şarkıyı gözlerimin içine bakarak söylediğin günleri anımsatıyor yani senli günleri,aşkın o sıcak ateşinde kavrulduğum günleri.
İşte böyle sevgili...
Şimdiyse ne bir sen var nede sende olan ben..hep özlemle geçecek hayatım seninse sahte mutluluklarla.bir yerlerde hep özlendigini bil sevgili ve sakın ama sakın unutma...! ! !
alıntı
20.11.2008 - 13:20
***Bırakıyorum
Ayrılık yamanmış yarin sözünden
Istırap göründü aşkın izinden
Bıraksan gelmezsen elle gezersen
Canan senden beni bırakıyorum
Yalan riya varmış senin sözünde
Hayalmiş rüyaymış senin gözünde
Sevda bu değilmiş senin özünde
Gözün aydın seni bırakıyorum
22.01.2008 19:43:34
Dilşade Güngör
18.11.2008 - 20:52
HER HAYALE GİDEN BİR YOL VARDIR
Bir dağın tepesinde yere düşmek üzere olan bir yaprak içindeki hayalini haykırmış.'Ben denizlere ulaşmak istiyorum.Bir gün denize ulaşacağım ve hayalimi yaşayacağım.'Yaprağın üzerinde bulunduğu ağacın hemen dibinde yatıveren bir kütük boğuk bir sesle; ’’ben de ' demiş.Ben de denize ulaşmak istiyorum.Fakat yaprak ona küçümseyen ve alaycı bir ifade ile'Sen asla denize ulaşamazsın.Çünkü beni denize ulaştıracak rüzgar şimdi çıkar gelir. Bir çırpıda orada olurum. Ancak sen ağır ve hantalsın.Sonsuza dek burada kalacaksın.'demiş.Gerçekten de bir rüzgar çıkmış.Kuzeyden güneye doğru esen rüzgar bir süre sonra güneyden batıya doğru esmiş.Tam doğru istikamette iken birden güneyde olan denizin tersine doğru havalanmış.Bir tepeden diğer tepeye, bir vadiden diğer vadiye sürüklenip durmuş.En son bir çamura saplanıp kalmış yaprak.Kütük ise yakınındaki akarsuyun denize gittiğini biliyormuş.Kendini suların kollarına bırakmış ve gitmiş.Akarsuyun kenarında bir çamura saplanıp kalmış yaprağı görünce ona şunu demiş; 'Unutma sevgili yaprak HER HAYALE GİDEN BİR YOL VARDIR. Gelip geçici rüzgârlarla hayale gidilmez. Ancak sürekli akan sularla gidilir.'
18.11.2008 - 11:10
Mezartaşı
bakmayın siz benim böyle yosun tutmuş
eğri büğrü duran mezartaşıma
sizin yaşadığınız dünyada bende yaşadım
benim de az şeymi geldi sanki başıma
bende aşık oldum şiir yazdım bende ağladım
beni de güldürmedi hiç bir zaman kader
acılarımı hep içimde bende sakladım
beni de yedi bitirdi yalnızlıklar hep keder
bende çok işsiz dolaştım cadde boylarında
hep korktum bende korkak yaşadım
bende saz çaldım türkü söyledim ara sıra
tutunacak bir dal bende bulamadım
beni de mahvetti altüst etti hayat
beni de tüketti yordu
hiç bitmeyecek sandığım şarkılarım
artık mezar taşımda bile kayboldu
Fikret Kemal Aslan
18.11.2008 - 00:00
-Gitme Dedi-
Bülül olup selam verdim bir güle
Gönlümün sultanı ol gitme dedi
Mecnun edip beni salarke çöle
Başımın belası gel gitme dedi
İnce bir sızı var gönül telinde
Bir türkü dolanır badem dilinde
Gül dediğim kaç güzelin elinde
Yüzüme bakarak gül gitme dedi
Eğer gideceksen bura son durak
Nedir bu naz niyaz inadı bırak
Sevda denilen şey bana çok ırak
Muradın vuslatsa kal gitme dedi
Sessizce dinledim gezdirdi beni
Kaç olur olmaza ezdirdi beni
Sonunda canımdan bezdirdi beni
Bu gönül hercai bil gitme dedi
Kal dersin kalamam yollarım uzak
Bilirim bu gönül kuruyor tuzak
Darğın değilim yar gözlerime bak
Küsüp gideceksen gel gitme dedi
Leyla Gül Varoğlu
15.11.2008 - 12:52
Gitme Güzel
Dedim ki;
Ceylan gibi salınarak yürüyor
Gitme güzel sevdiğime benzersin
Boyun, posun çok tanıdık geliyor
Gitme güzel sevdiğime benzersin
Dedi ki;
İlk kez gördüm senin gibi birini
Var git aşık aradığın değilim
Bilir misin adresimi yerimi
Var git aşık aradığın değilim
Dedim ki;
Senin de gözlerin derinden bakar
Kiraz dudağından şerbetler akar
O kara gözlerin kalbimi yakar
Gitme güzel sevdiğime benzersin
Dedi ki;
Uğraşma boşuna dökme dilini
Çabalama deremezsin gülümü
Çok işim var kesme benim yolumu
Var git aşık aradığın değilim
Dedim ki;
Benim gibi gönül dağın kar mıdır
Ne gezersin aradığın yar mıdır
Kimsin? Nesin? Bir sahibin var mıdır
Gitme güzel sevdiğime benzersin
Dedi ki;
Kar eridi dağım ayva, nar benim
Umanıma erişmesi zor benim
Git başımdan bir sahibim var benim
Var git aşık aradığın değilim
Dedim ki;
Sevdalıyım yar yar dönerim
Bazı alevlenir, bazı sönerim
Al yanaktan bir öpmezsem yanarım
Gitme güzel sevdiğime benzersin
Dedi ki;
Uzak dur sokulma benim yanıma
Öptüremem bu güzeli kınama
İş yok bende, iş var diye sınama
Var git aşık aradığın değilim
Dedim ki;
Hadi git galiba yolun uzundur
Her sevdanın sonu mutlak hazindir
Celaliyim aradığım hüzündür
Var git güzel, sen sevdiğim değilsin
Celali 30 Nisan 2008 Sivas
Celalettin Tokmak
14.11.2008 - 08:50
Gidiyordum-
Gözlerimde hüzün yüreğimde bir telaş
Bir yolun istemsiz yolcusuydum
İnmem gereken bildiğim ilk duraktı
Ama bütün duraklar bana uzaktı
Yolculuk biletsiz malum kaçaktı
Durup inecektim gönül korkaktı
Varılan son durak ayrılık olacaktı
Hazanda bir gül düşmüştü yüreğime,
Ellerinin sıcaklığını koyarak ellerime
Değerken nefesi yanan tenime
Gidiyordum, hüzün yükleyip gözlerime
31/10/2008
Leyla Gül Varoğlu
13.11.2008 - 18:33
Duymadın Yarim
Kapına gelipte ağladım durdum
Feryadı figanım duymadın yarim
Hal hatır bahane ben seni sordum
Feryatla ahımı duymadın yarim
***
Sevgimi gizledim dile düşmedin
Sağalmaz yaramı birgün deşmedin
Susayan kalbimdi sen de çeşmeydin
Feryatla yandığım duymadın yarim
***
Yücelerden yüce oldun dilim de
Tahtını kurmuştum yorgun kalbim de
Nefesim olurdun benim sevgim de
Feryatla kahrımı duymadın yarim
***
Deliye dönerdim seni görünce
Seninle dolardı ben de düşünce
Melekem varırdı senle bilince
Feryatla mahvımı duymadın yarim
***
Ruhi sitemlerin duyunca ağlar
Umarsız kalmıştır bağrını dağlar
Hasretle umudu yüreğe bağlar
İsyanla ahvalim duymadın yarim.
09.11.2008/OLTU
Ruhi Hatunoğlu
08.11.2008 - 15:02
Pervane Böceği Susuzluğu (Deneme)
Birilerinin şaşırtma isteği var bu günlerde. Bir yol bitimi son kez kararlar verilir. Son kez ellerin dokunuşundaki coşku, bir yemenideki oya kadar yakışan bir hüznü göstermeme çabası, bir avuç içindeki çizgi gibi yaşananlar, emanetlere eklenenler, bir ağır yol ayrımında sakin, dimdik durmaya çabalayan bir ruh. Birkaç yağmur damlası ve sonrası, ters yönlere adımlanan yol…
Bu sevdaya yakışmıyor ayrılık, hakkını helal et değil bu başlangıcın sonu. Unut beni ne güzel bir kelime, unut da nasıl?
Ortalığa dayanaksız salını verilen kelimeler. Nasıllar cevapsız kalır. Hüzün bastırılmalıdır, bu sevdanın en yakışanı bastırılmalı, gözden, gönülden ırak bırakılmalıdır. Sözler tutulmalı, hakikate varmalı, bir bir susulmalıdır gerçekler.
Bu başlangıcın sonu… Yaşanmalı… Gerçekler…
Asırlık çınar ağacı gibi mağrur, bedene açılan onca yaraya, bereye rağmen dimdik ayakta kalmaya ant içmiş çınar kadar ruh terk etse de yaşanmalı…
Vuku bulan hakikat sarmalamalı bedeni, gerçeğe varmalı, susulmalı, susulmalı susamışlığı.
Merhamet, çoktan raflardan indirilmiş leblebi tozu, terk edeli çok oldu insanlığı. Şimdilerde merhamet aranmıyor sevdada. Bizimse ilk akla gelenimiz. Eski dünyanın yaşayanları merhamet nice bir kelime? Merhamet, şefkat beklemiyor sevgili. Seninse elinde kalan bu eski dünya kırıntılarından başka neyin var yârine verecek.
Gitmeli, mendile hapsedip yağmuru, bu dünya bize çok anlamsız…
De nasıl?
Gitmeli de nasıl?
Yitik zamanın çocuğuyuz. Terklerin sonsuzluğunda geldik dünyaya. Onca terk ediliş ve biz, yürek dayanmıyor artık, yorgunlukların çocuğuyuz.
Çok terk edildik ama terk etmeyi öğrenemedik onca yara berede.
Nasıl nasıl kazanılır o yeti?
Nasıl bırakılır gidilir sevilen?
Nasıl gidilmeli?
Birilerinin şaşırma isteği var bu günlerde…
Kapı çalınsa istiyor.
Hiç beklenmedik anda, sedaya uyansa bu yorgun beden…
Sarf edilen sözler asılı kalmasa havada, sana en yakışan gelse, sevda sözlerine boğsan sevdalını.
Sarmalasan merhametli kollarınla, korusan beden titreten soğuktan…
Ruhun, yüreğin, zeytin karası gözlerine vurulduğun, iki damla gözyaşın geliverse.
Rabbine açıldığın duaların gerçekleşse, görse sende saklı mutluluğu sevdan,
Ömrünü adamışlığını fark etse, fark etse bu eski çağ dinozorunun ebedi sevdasını.
Şaşırma isteğimiz var bu günlerde, sanırım şaşırtılmaya ihtiyacımız var.
Hayrullah Kocasakal
http://www.Antoloji.Com/hayrullah_kocasakal
06.11.2008 - 01:14
Kıskanırdım!
Gönül mahzende bade, aşkım yıllanmış şarap.
Gündüzlerimde umman, gecelerimde serap.
Sensiz tarumar oldum, bil ki virane harap
Suçum günahım neydi? Âşık olmuştum ya Rab...
Gündüzlerim müebbet, gecelerimse ağıt.
Ben aşkı yazacaktım, reddediyordu kâğıt...
Bendeki seni bilsen, sende böyle severdin.
Aldığım nefeste gam, verdiğimde kederdin.
Ecel ol, canımı al, bunu da reddederdin!
Sana ne desem azdı, sen bir ömre bedeldin...
Ezeli, ebediydin, sanma ki usanırdım.
Yağan kar, esen yelden, kendimden kıskanırdım...
Ali Garbioğlu
Toplam 776 mesaj bulundu