Külüstür bir sevdayım ben Her an yolda kalmaya meyilli. Biraz yamalı, yırtık ve kanamalı bir sevda.. Senelerce mahsenlerde tutulan Yıllanmış bir sevdayım Dudaklarına sunulan...
Son sevme tarihi henüz geçmemiş Başaşağı tutulmuş fransız bir sevda. Üzeri tozlanmış bir sevdayım ben Gündelikçi kadının ihmal ettiği... Darmadağan pasaklı bir sevda.
Coğrafyası bilinmeyen bir sevdayım Yeri yurdu adresi belirsiz.. Düşürülmemiş hatta kuşatılmamış, Özgürlük budalası bir sevda.. Hiçbir esareti kabul etmeyen Çaresiz bir sevdayım ben Yalnızca Gözlerine tutsak edilen...
Sen deyince bildiğim bütün sözler uçuyor hafızamdan. ‘’Sen’’ diyorum gerisini getiremiyorum… Bulamıyorum sen’den başka... Sen’den öncesi de yok sonrası da… Yalnızca belleğimde sen… ‘’Sen’’diyorum ve susuyorum… Söylenebilecek tüm sözler korkup kaçıyor sen’den… Ya sen’den sonrasına yakışmazlarsa… Evet! Bilmiyorum sen’den başka bir sen… Kalbimde sen… Ruhumda sen… Dilimde sen… Duamda sen… Her yer böylesi sen’ken neden? Neden sensizim ben? Neden? Dört duvarımın adı sen… Açtığım her kapı sen… Girdiğim her oda sen… Adım adım sen… Nefes nefes sen… Peki her yer böylesi sen’ken… Neden sensizim ben? Neden… Sensizim ben? ..
a benim iki gözüm, nedir kirpiyinin kıvrımına tutulup kalan burukluk. ruhunu ve kalbini acılara gark eden düşünceler nedir nedir mübtelası olduğum gözlerinden akan yaşların sebebi. sabret ey mahbubum, sular bulanmadan durulmaz. yaşanacaklar her ne ise hasbelkader yaşanacak. muhatap olduğumuz tüm musibetler ve acılar yüce yaradanın imtihanından başka ne olabilir. kul nedir ki hükmü ne olsun. isyan, muhakeme, karşı gelme beyhude çabalardan başka bir şey deyildir. hem çekilen acıların, yaşanan hüzünlerin neticede hayr’lara vesile olmayacağı ne malum. Sabret ey mahbubum, sabır, karanlık gecenin sonunda doğan güneş, büyük sahraya yağmur, istiridyeye incidir. gönüllere ferahlık, hüzünlere teselli, kozayı kelebeye dönüştüren ulviyettir sabır.
Kara kilidini çözdüm Üvey değil hani özdüm Gülüm beni neden üzdün Yüreğimden vurdun beni - Gönlüme sen şiir yazdın Silecektin neden yazdın Sen bahardın ben de yazdım Sen kış ettin beni gülüm - Hani kadim dosttum sende Sildin beni defterinde Sevgim var mı yüreğinde Meçhullere attın gülüm - Yazıların değiştirttim Bazıların ben sildirttim Yüreğime izlettirdim Eleştirdin beni gülüm - Ben var iken ona kondun Heybesine sen gül koydun Sen hep bana yasak koydun İnan beni kırdın gülüm - Ondan bundan üç beş şiir Sözde olmuş o bir şair Kim yutar bunu hey şakir Kırma artık anla gülüm - İhvani çok sevdi seni Kırma sende anla beni Yeter artık yeter demi Anla beni anla gülüm - İHVANİ
Değişir rüzgarın yönü Solar ansızın yapraklar; Şaşırır yolunu denizde gemi Boşuna bir liman arar; Gülüşü bir yabancının Çalmıştır senden sevdiğini; İçinde biriken zehir Sadece kendini öldürecektir; Ölümdür yaşanan tek başına Aşk iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır Geceler boyu sevişmelerden; Binlerce yıl uzaklardadır Binlerce kez dokunduğun ten; Yazabileceğin şiirler Çoktan yazılıp bitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir.
Avutamaz olur artık Seni bildiğin şarkılar; Boşanır keder zincirlerinden Sular tersin tersin akar; Bir hançer gibi çeksen de sevgini Onu ancak öldürmeye yarar: Uçarı kuşu sevdanın Alıp başını gitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece, Tüketilmiş ve düşmüş, gözden. Düşlerinde bir çocuk hıçkırır Gece camlara sürtünürken; Çünkü hiç bir kelebek Tek başına yaşayamaz sevdasını, Severken hiçbir böcek Hiç bir kuş yalnız değildir; Ölümdür yaşanan tek başına, Ataol Behramoğlu..
Gitmişse yüreğin söküp gitmiştir Beklemek beyhudedir gideni, Bakmak boşunadır ardından Çağırma boşuna giden dönmez Dönsede bir şey ifade etmez, Gemileri yakıp gitmiştir, Dönüşü artık fayda etmez Derin bir hikayedir Oku oku bitmez Giden hep beklenir aslında Ama çağırmaları giden duymaz Göz yaşı kar etmez Bu çook ince bir türküdür Bir hoyrattır ağrı dağında, Çelik çoban ateşinde söylenir Hüzünlü bir kemandır senfonilerde, Bir üç telli bağlamadır aşık elinde Söyle söyle bitmez Giden arkasına bakmaz giderken Eyvallah etmez Sen umudunla yaşa yinede Yinede sen huzurunla yaşa Göm kendini karanlığına Gülümse yalancı aldanışlarına Bakma gidenin ardından, yalvarma! .. Düşünme sebebini, kendini sorgulama! Kendin düşürdün kendini, sakın ağlama! Ve umutlanma! Görürsen bir gün çaresiz küskün, Duyarsan ana haber bültenlerinde, Yada fısıltı gazetelerinde, Manşetten okunmaya değmez birini Kendini sorgula! gideni yargılama! ...
Bu sorunun cevabı yok ben seni sadece sevdim. Bir insanı her şekilde ve her şeyiyle sevmeyi senden öğrendim. Aşkı yaşadım. İlk defa birinin gözleri kelimesiz bıraktı beni. İçimin kadın yanı sendin ve senin içinin erkek yanı ben. Bu benzerliğin küçük gizleri vardı kimselerin anlamayacağı. Bazen benim iç sesimi senin dudaklarından duymak gibi. Kelimelerin anlatamayacağı öyle bir giz ki bu. Beni sana tutsak kıldı. Ve ben şimdi senin bana geldiğin yöndeyim. Bir yanım hep kokunu özler. Bir yanım hep der unut gitsin.
Canımı yaktığın nice geceler vardı, bir mezarla konuşacak kadar yalnız kaldığım gecelerde, ilk terk eden hep sen oldun beni. Senin bende her şey benim sende hiçbir şey olduğum sayısız saatler. Yinede gözlerini gördüğümde nefretten aşka sancılandı yüreğim. Senin kim olduğunu saklayarak neden bu halde olduğumu soran yürek yoldaşlarıma her şeyden önce ömrümün gizinde saklı olan sevdiklerime sözcüklerle bir şeyler anlatmaya çalışırken hep seni haklı çıkaracak sözcükleri seçen dudaklarıma şaşkınlıkla bakarken aşk bu dedim içimden. Koşulsuz sevmeyi ve sevmek için iki kişi gerekmediğini ben sende öğrendim. Aslında tek kişilik senaryoda iki yüreği yüreğimde taşımayı ben sen yokken de bilirdim.
Ezan okunuyordu seni ilk gördüğümde dudaklarımdan o an senin isminin geçmesine tanık olan kulaklarımın şaşkınlığı arasında sevmiştim seni. O anı geçiştirmeye çalışan edalarla yürümüştüm evime giden yollara. Ve seni hep okunan sabah ezanıyla uykularıma bırakarak sevdim. Ben seni hep ezanla sevdim. Tek tanığım ezan oldu seni sevmelerime. Uykusuz bir gece ve sen ve ezan. Yüreğinde ki inancı sevdim en çok. İnancın belli kalıpları olduğunu iddia eden ve bu kalıplar dışında yaşayanın inancı taşımayacağını iddia eden onca insanı yanıltan seni sevdim, tıpkı bende yanılmaları gibiydi.
Kirpiklerimin bıraktığı ıslaklık bir tuz tadı karıştırıyor yüreğine, hissedebiliyor musun?
Belki de demek istediğim kim bilir. Bizim bir masalımız vardı gerçeklerden daha anlamlı, bizim bir gerçeğimiz vardı belki yalnızca masal olan. Sana başka sözüm yok istersen gidersin ama belki bende kalmak istersin ne dersin? Ben seni kalbimde demledim. Seni severken ihaneti, inancı taşıdım içimde. Kalbimin sen tarafında her şey vardı.
Her şeyde biraz sen değil, her şeyde hep sen varsın.
Senin beni kayıtsızlığa bıraktığın günlerde geceleri apansız üşüyerek uyanırdım. Yalnızlığın gelirdi yanıma. Tetikte kalan acılarla vurulan yanların. O anda yanında olamamak her şeyden çok acıtırdı canımı. Arayamazdım seni git demiştin bana bilirdim. Susmalıydım. Dualarımla ulaşmaktan başka seçeneğim kalmazdı ve senden gelen acıyı böyle gecelerde gönlüme zikir eylerdim. Seni bu yüzden her ezanda Rabbim’e ısmarlardım. Aşkın mecaz oyunlarına uymadı hiçbir zaman yaptıklarım. Ben seni etkili olduklarını gün geçtikçe keşfettiğim hayat kurallarıyla sevemedim işte. Kaybetmekse kaybettim,yenilmekse yenildim,anlaşılmadım,sevilmedim ama ben seni sadece sevdim...Gerçek zaferlerin yalanlarla kazanıldığını öğretse de hayat ve sen inanmasan da ben seni yalansız sevdim. Ben senle ne çok şeyi sevdim.BEN SENİ SADECE SEVDİM . Bırakıp ta gittiğin bir şey hep kalacak buralarda. Seninle el ele gezdiğim viran sokaklar hiç olmayacak, senin omzunda uyuyarak geçireceğim yolculuklar, seninle yaşanacak çocukça hınzırlıklar,ve yaşanmamışlığı içimi kanatacak bir çok an hep içimde yaşanmamış kalacak. Sen beni başka bir hayata erteleyeceksin ve başka bir hayat hiç olmayacak. Ve ben bu anları başkalarıyla yaşarken sevgim ihaneti tadacak ve ben en çok sana kızacağım ve ben en çok seni seveceğim. Senin beni büyük bir rahatlıkla başkalarının kollarına bıraktığın anlarda bile ben seni sadece seveceğim.
Senin uyanmaya hazırlandığın şu saatlerde ben senin yarım kalan uykunu uyumaya gidiyorum. Aynadan gözlerime gözlerimden sana ulaşıp konuşuyorum.
Sen bir başka olmuşsun Dağılmış saçın başın Değişmiş bakışın Bu yaz tanıdığım, sevdiğim değilsin Sana bir haller olmuş bu kışın Bak, sensiz bitiriyorum bu seneyi Bu gece Otuz bir Aralık Kutlu olsun yılbaşın Desem ki; dinmesin gözyaşın Hayır Haksızlık edemem sana Bu kadarını da hak etmedin Kendini bana sevdirdin Çok sevdirdin Sonra Sonra da ecel gelmiş can gibi Mavzer kurşunu yemiş yaradan akan Kan gibi Çekildin usulca Yangın oldun Hasret oldun bu yürekte aylarca Olmadı şimdi Olmadı seni karşımda böyle bulunca Sen Sen bambaşka olmuşsun Değişmişsin Değişmiş duruşun, tavrın Kalmamış o sıcaklığın Bir başka olmuş kara gözlerin Değişmiş bakışın O sen değilsin, bu yaz tanıdığım, sevdiğim Sen değişmişsin be bir tanem bu kışın…
*********Var mı Aşk Gibi Bir Güzel, Uğruna Ölmeye Değer
Recados, Gifs e Imagens no Glimboo.com
Var mı aşka müptelâ olmak gibi dünyada Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer Nefesin daralsa da, kalbin hergün sıkışsa da Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer
glitter-graphics.com Hasreti var vuslatı var, şımarıklık nazı var Dört mevsimi ilkbahar, sonbahar kış yazı var Karanlığı, aydınlığı, siyahı beyazı var Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer
glitter-graphics.com Kahırlar, ağlamalar, diz çöküp yalvarmalar Önce küçük sitemler, sonra kırılıp küsmeler Sonra bir beyaz gülle öpüşüp barışmalar Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer
glitter-graphics.com Bir tek 'canım' sözüne bir can verenler için Cenneti cehennemi onda görenler için Yalnız dudaktan değil, kalpten sevenler için Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer _____________Âlimoğlu___________
Aldırma sen onun bunun lafına Gül sevgidir bakılmaz ki tadına Doğan güneş ve yağmurlar sana Haydi artık bahar geldi be gülüm Sevgin bende hüküm sürüyor gülüm - Gönlün kalbin bende tutuklu kalsın Nasip işte kader buna ne yapsın O gülen yüzün hep mutlu kalsın Yüreğimde sevgi oldun be gülüm
-
yasemin misin sen yoksa gül müsün Sen çiçek misin sümbül müsün O nurlu yüzün solmasın gülsün İnan gönül bahçemin gülüsün Sevgin bende hüküm sürüyor gülüm -
Bu yürek sevginle dolup taşıyor Bu garip senin sevginle yaşıyor Sana olan sevgim beni bile aşıyor Hiç aklımdan çıkmıyorsun be gülüm Sevgin bende hüküm sürüyor gülüm - ihvani
HUZUR SOKAĞI - Ay doğuyor üzerime seninle Ben boş sokaklardayım yine Huzur sokağındayım yine seninle Gözlerim nemleniyor Yüreğim demleniyor Hayalin yalnızlığıma doğuyor Ay doğuyor üzerime Senin o gizeminle
Ay doğuyor üzerime seninle Sen geldin sanıyorum Ben seni arıyorum Gök yüzünde gördüm seni Yıldız olmuş parlıyorsun Uzaklardan bana el sallıyorsun Tebessümler yüzlerinde! Ve sen artık gök yüzünde - Hava karardı oldu gece yarısı Sokaklarda avare birisi Sokak lambasının altında Oturuyorum kaldırımlarda Geçmişe yolculuk yapıyorum - Aynama bakıyorum Saçlarımı tarıyorum Alnımda ben! seni görüyor gözlerim Hayalimde sen Oturmuşuz yan yana Masallar anlatıyorsun bana Konuşuyoruz kana kana - Hayaller kuruyorsun kendince Böyle olurmuş insan sevince Biraz düşünüyoruz Gülüşüyoruz kahkahayla Birazda üşüyoruz Sabah ezanı okunuyor ve irkiliyorum Seni arıyor gözlerim göremiyorum Kahretsin rüyaymış tüm gördüklerim Seher vakti olmuş ben hala o Hüzünlü akşamlardayım Aralık ayında çarşambadayım - Her yer aydınlık güneş doğuyor Canım sıkkın ruhum karamsar Şimşekler çakıyor gözlerimde Sevgin yüreğimde ve özlemimde -
Ben hala sokaklardayım Yüreğimle göre göre İklim İklim yöre yöre Her zaman aklımdasın Haylimde huzurumdasın Yüreğimi titreten rüzgarsın Hep aklımdasın varsın Beni benden alan yarsın Artık huzur sokağındasın
Yıl bindokuzyüzonsekiz sabah namazımı kıldım ikiyüzkırksekiz can koyun gibi boğazlandım...
adım memikti memikoğlan anam ırgattı babam çoban...
topladılar bizi meydana koca bir çukur kazdılar kestiler elimi ayağımı bebeleri beşikleriyle yaktılar...
seher uykularımı böldüler beni diri diri gömdüler...
erzurumluyam gardaş alacalıyam yurduma milletime bağlıyam bundandır katlime sebeb işte ben buna ağlıyam...
yıl dokuzyüzonsekiz sabah namazımı kıldım ikiyüzkırksekiz can koyun gibi boğazlandım...
unutma bunları ey evlad-ı vatan özgür olduğun topraklardır seni yaşatan....
Serdal Göçmen
1918 Erzurum alacada Ermeni çeteleri tarafından tarihte eşi benzeri görülmemiş tarifi imkansız bir kin ve nefretle; elleri ayakları palalarla kesilip, hamile kadınların bebelerinin karınlarında şişlenip, onlarca yeni doğmuş bebeklerle birlikte katledilen canlı canlı toplu halde gömülen bu toprağın 248 canına ithaftır ve... ÖZÜRCÜ; satılık,ahmak, budala, aptal,gaflet uykusundan, uyanamayan, başını kuma gömen ve sonra kendini aydın sanan ve binlerce yıldır ezilen acı çeken katledilen çilekeş Anadolu insanını ve bizleri uyuttuğunu sanan geri zekalı, ahmak hainlere CEVAPTIR.....
Belki en büyük savaşları kendi içimizde yaşıyoruz, arzularımız korkularımızla çarpışıyor, özlemlerimiz kuşkularımızla vuruşuyor, hayallerimiz acı tecrübelerimizin bize kurduğu pusulara düşüyor, mutluluğa doğru coşkulu bir koşu tutturma isteği en olmadık anda kaçıp gidecek huzurun ihanetinden endişeleniyor. Özgürlüğe kendimizi bir boşluğa bırakır gibi bırakma dürtüsü, bizim özgürlüğümüzün bir başkasının esaretine yol açacağının tedirginliğiyle kuşatılmışken biz özgür olabilir miyiz sorusu büyüyor içimizde. Geçmişe olan borcumuz geleceği yaratma gücümüzü zayıflatıyor. Alışkanlıklarımız heyecanlarımızla boğuşuyor. Kendi kendimizle savaşıp, cevaplarını bilmediğimiz sorularla allak bullak oluyoruz. Bizim isteklerimiz başkasına acı verecekse, isteklerimizden vaz mı geçmeliyiz, vazgeçmenin bize çektireceği acı, sevdiğimiz birinin çekeceği acıdan daha mı az yaralar bizi?
Sevdiklerimize olan borcumuz ne, peki kendimize olan borcumuz?
Bizim mutluluğumuzun yolu bir başkasının mutsuzluğundan geçiyorsa, değiştirmeli miyiz yolumuzu?
İnsan en büyüksavaşı kendi içinde veriyor. Birbiriyle çelişen duygularımızla hırpalanıyoruz, kimsenin görmediği bir savaş alanı gibi içimiz, kendi ölülerimizle doluyor, uygularımızdan hangisi galip gelirse gelsin, patlayan duygularımızla birilerinin vurulacağını biliyoruz artık. İsteklerimizi, coşkularımızı, özlemlerimizi evcilleştirmeli miyiz, kendi kendimizin avcısı olup kafeslere mı kapatmalıyız ruhumuzu?
Bilinmeyenin bizde yarattığı o çıldırtıcı merakın peşinden mi koşmalıyız yoksa bilinmeyenden saklı olana duyduğumuz korkuyla geri mi durmalıyız. Ne yapmalıyız, bu hayatı nasıl yaşamalıyız?
Kendimizden başka bir dostumuzun, kendimizden başka bir ordumuzun olmadığı bir savaşta bölünen ruhumuzun hangi tarafının zaferi için uğraşmalıyız. Hangi tarafı tutarsak tutalım neticede yine de bir tarafımıza ihanet etmiş olmayacak mıyız, ihanetsiz yaratılamayacak bir geleceğin yükünü taşıyabilecek kadar güçlü müyüz?
Kaçsak, gidecek yerimiz yok, kendi kendimize tutsağız, savaşsak vuracağımız başkalarıyla birlikte yine kendimiz olacağız. Ayaklanmış duygularımızın birbiriyle vuruştuğu bir savaş yaşıyoruz. Geçmişten geleceğe ancak savaşla geçebiliyor ruhumuz, geçmişi olanın geleceği savaşsız yaratılmıyor. Hem mutlu hem huzurlu, hem coşkulu hem korkusuz, hem arzulu hem kuşkusuz olamaz mıyız,geleceği başkalarının hayatlarına dokunmadan, onlarda acınacak yaralarla yaralanmadan yaratamaz mıyız?
Nedir bu savaşın ardındaki sır, hangi buyu bizi bizimle vuruşturuyor, hangi korkunç kader geçmişimizi geleceğimizle çarpıştırıyor?
Huzur bütün duygularımızı barış içinde tutmaksa eğer, hiç mi huzurlu olamayacağız, bir huzursuzluğa mı mahkumuz?
En korkunç savaşı kendi içimizde yaşarken, ne yapmalıyız?
Kim akıl verebilir bize? Kim bize yol gösterebilir?
Savaşa savaşa, her savaşta bir parçamızı öldürerek mi yürüyeceğiz hayatın içinde?
Her mutluluk bir acıdan mı süzülecek?
Pusularla, ihanetlerle, saldırılarla, geri çekilmelerle, mütarekelerle, kaçışlarla, esaretlerle dolu bir savaşı yalnız başımıza yaşıyoruz, kim galip gelirse gelsin bir tarafımız hep yeniliyor. Yenilmeden galip gelemiyoruz. Her zafer bir yenilginin izini bırakıyor derinimizde. Zaferlerimiz kadar da yenilgilerimiz oluyor. Kendi kendimizle savaşarak yürüyoruz. Ve savaş, biz bittiğimizde bitiyor ancak.
Attığımız taş aynı yere, aynı yöne neden gitmiyor, elimizdeki TAŞLAR mı farklı? Doğru olan bir konuda aynı görüşe neden varamıyoruz, kafamızdaki FİKİRLER mi farklı? Selam vermemek için neden yön değiştiriyoruz, gittiğimiz YOLLAR mı farklı? İncir çekirdeğini bile doldurmayacak sebeblerle neden küsüyoruz, DERTLER mi farklı?
Su, geminin altında olmalı diyorlar, ancak sular geminin içinde YÜZMELER mi farklı? Para cepte olursa iyi diyorlar, ancak şimdi vicdanlarda, CÜZDANLAR mı farklı? Bıçak hekimin elinde olmalı diyorlar, ancak katillerin elinde MESLEKLER mi farklı? Toplama, çıkarma, bölmeler aynı, ÇARPMALAR mı farklı?
Yağmur yağmayınca yağdır Allah'ım, debrem olunca durdur Allah'ım, Hasta olunca şifa ver Allah'ım, darda, yolda, karda kalınca yetiş Allah'ım diyoruz Mal-mülk, makam-mevki, nimet ve servet işine gelince kullara dayanıyoruz. DUALAR mı farklı.?
Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki heryerde Ne çirkin yüzler örtermiş meğer o incecik perde Vefa yok, ahde hürmet hiç, lafe-i bi medlul Yalan raiç, hiyanet mültezem, heryerde hak meçhul Ne tüyler ürperir ya rab, ne korkunç inkılab olmuş Ne din kalmış ne iman, din harab, iman türab olmuş M.Akif Ersoy
Gönül sana bakıp yanmaz mı gülüm Adını gün gece anmaz mı gülüm Sevdanı ölümsüz sanmaz mı gülüm .......Seni yaradana kurban olayım .......Yan dersen mahşere kadar yanayım
Geceye sürülür düşlerim yorgun Yüreğim yaralı bahtıma dargın Zamanlar gözlerin de yedi vurgun .......Seni yaradana kurban olayım .......Yan dersen mahşere kadar yanayım
Çiçeği burnunda sevdiğim benim Canımı yoluna serdiğim benim Bir damlayı umman ettiğim benim .......Seni yaradana kurban olayım .......Yan dersen mahşere kadar yanayım
Heceye sürülür kalemim yorgun Aklımda hep sensin gezerim dalgın Zamanlar gülüşün de yedi vurgun .......Seni yaradana kurban olayım .......Yan dersen mahşere kadar yanayım
Olduğum gibi kim görebilir beni Ne rengim var benim, ne nişanım Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama Hem o sırlarım ben, hem de o sırları saklayanım Bu gönül ne vakit durulacak bilmem Ama şu anda hiç kımıldamadan duran ...
09.01.2009 - 01:32
Külüstür Bir Sevda
Külüstür bir sevdayım ben
Her an yolda kalmaya meyilli.
Biraz yamalı, yırtık ve kanamalı bir sevda..
Senelerce mahsenlerde tutulan
Yıllanmış bir sevdayım
Dudaklarına sunulan...
Son sevme tarihi henüz geçmemiş
Başaşağı tutulmuş fransız bir sevda.
Üzeri tozlanmış bir sevdayım ben
Gündelikçi kadının ihmal ettiği...
Darmadağan pasaklı bir sevda.
Coğrafyası bilinmeyen bir sevdayım
Yeri yurdu adresi belirsiz..
Düşürülmemiş hatta kuşatılmamış,
Özgürlük budalası bir sevda..
Hiçbir esareti kabul etmeyen
Çaresiz bir sevdayım ben
Yalnızca
Gözlerine tutsak edilen...
Salih Aydın
08.01.2009 - 23:06
...
Sen deyince bildiğim bütün sözler uçuyor hafızamdan.
‘’Sen’’ diyorum gerisini getiremiyorum…
Bulamıyorum sen’den başka...
Sen’den öncesi de yok sonrası da…
Yalnızca belleğimde sen…
‘’Sen’’diyorum ve susuyorum…
Söylenebilecek tüm sözler korkup kaçıyor sen’den…
Ya sen’den sonrasına yakışmazlarsa…
Evet!
Bilmiyorum sen’den başka bir sen…
Kalbimde sen…
Ruhumda sen…
Dilimde sen…
Duamda sen…
Her yer böylesi sen’ken neden?
Neden sensizim ben?
Neden?
Dört duvarımın adı sen…
Açtığım her kapı sen…
Girdiğim her oda sen…
Adım adım sen…
Nefes nefes sen…
Peki her yer böylesi sen’ken…
Neden sensizim ben?
Neden…
Sensizim ben? ..
08.01.2009 - 01:10
LEYLÂYA MEKTUPLAR
a benim iki gözüm,
nedir kirpiyinin kıvrımına tutulup kalan burukluk.
ruhunu ve kalbini acılara gark eden düşünceler nedir
nedir mübtelası olduğum gözlerinden akan yaşların sebebi.
sabret ey mahbubum, sular bulanmadan durulmaz.
yaşanacaklar her ne ise hasbelkader yaşanacak. muhatap olduğumuz tüm musibetler ve acılar yüce yaradanın imtihanından başka ne olabilir.
kul nedir ki hükmü ne olsun.
isyan, muhakeme, karşı gelme beyhude çabalardan başka bir şey deyildir.
hem çekilen acıların, yaşanan hüzünlerin neticede hayr’lara vesile olmayacağı ne malum.
Sabret ey mahbubum,
sabır, karanlık gecenin sonunda doğan güneş, büyük sahraya yağmur, istiridyeye incidir.
gönüllere ferahlık, hüzünlere teselli, kozayı kelebeye dönüştüren ulviyettir sabır.
06.01.2009 - 23:28
Kara Kilit
Kara Kilit
Kara kilidini çözdüm
Üvey değil hani özdüm
Gülüm beni neden üzdün
Yüreğimden vurdun beni
-
Gönlüme sen şiir yazdın
Silecektin neden yazdın
Sen bahardın ben de yazdım
Sen kış ettin beni gülüm
-
Hani kadim dosttum sende
Sildin beni defterinde
Sevgim var mı yüreğinde
Meçhullere attın gülüm
-
Yazıların değiştirttim
Bazıların ben sildirttim
Yüreğime izlettirdim
Eleştirdin beni gülüm
-
Ben var iken ona kondun
Heybesine sen gül koydun
Sen hep bana yasak koydun
İnan beni kırdın gülüm
-
Ondan bundan üç beş şiir
Sözde olmuş o bir şair
Kim yutar bunu hey şakir
Kırma artık anla gülüm
-
İhvani çok sevdi seni
Kırma sende anla beni
Yeter artık yeter demi
Anla beni anla gülüm
-
İHVANİ
Salih Kozan
06.01.2009 - 20:55
۞ Sevda Yokuşu
Ne güzeldi senle sevgiler aşklar
Yüreğimden gitmez hala izlerin
Nasıl da süzüldü gözlerden yaşlar
Sevda yokuşunda durdu dizlerin.
Takvimlerden düştü tek tek günlerim
Anılarda kaldı senli dünlerim
Uykumu bölüyor bitmez düşlerim
Sevda yokuşunda durdu dizlerin.
Seneler şahidim sendin tek gülüm
Alışmaz ki bu can sensizlik zulüm
Her nereye gitsem her şey kördüğüm
Sevda yokuşunda durdu dizlerin.
Gönül bahçemde hep çiçekler soldu
Kedersiz yüreğim dertlerle doldu
Ne oldu aşklara bize ne oldu
Sevda yokuşunda durdu dizlerin.
Çekilmez anılar yetti canıma
Umudum kalmadı, dinmez yarama
Kemani hüzünler sardı boynuma
Sevda yokuşunda durdu dizlerin.
Ne mektubun gelir nede bir haber
Hasretle yaşamak bilsen ne beter
Takatim kalmadı yeter be yeter
Sevda yokuşunda durdu dizlerin.
06 Ocak 2009
Berkay Kur/Gökmen Y.Erdem
06.01.2009 - 11:43
Değişir rüzgarın yönü
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar;
Boşanır keder zincirlerinden
Sular tersin tersin akar;
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar:
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Ataol Behramoğlu..
05.01.2009 - 09:32
Unutma
Gitmişse yüreğin söküp gitmiştir
Beklemek beyhudedir gideni,
Bakmak boşunadır ardından
Çağırma boşuna giden dönmez
Dönsede bir şey ifade etmez,
Gemileri yakıp gitmiştir,
Dönüşü artık fayda etmez
Derin bir hikayedir
Oku oku bitmez
Giden hep beklenir aslında
Ama çağırmaları giden duymaz
Göz yaşı kar etmez
Bu çook ince bir türküdür
Bir hoyrattır ağrı dağında,
Çelik çoban ateşinde söylenir
Hüzünlü bir kemandır senfonilerde,
Bir üç telli bağlamadır aşık elinde
Söyle söyle bitmez
Giden arkasına bakmaz giderken
Eyvallah etmez
Sen umudunla yaşa yinede
Yinede sen huzurunla yaşa
Göm kendini karanlığına
Gülümse yalancı aldanışlarına
Bakma gidenin ardından, yalvarma! ..
Düşünme sebebini, kendini sorgulama!
Kendin düşürdün kendini, sakın ağlama!
Ve umutlanma!
Görürsen bir gün çaresiz küskün,
Duyarsan ana haber bültenlerinde,
Yada fısıltı gazetelerinde,
Manşetten okunmaya değmez birini
Kendini sorgula! gideni yargılama! ...
Hamza Görgülü
03.01.2009 - 17:50
Seni neden sevdiğimi sordun defalarca bana.
Bu sorunun cevabı yok ben seni sadece sevdim. Bir insanı her şekilde ve her şeyiyle sevmeyi senden öğrendim. Aşkı yaşadım. İlk defa birinin gözleri kelimesiz bıraktı beni. İçimin kadın yanı sendin ve senin içinin erkek yanı ben. Bu benzerliğin küçük gizleri vardı kimselerin anlamayacağı. Bazen benim iç sesimi senin dudaklarından duymak gibi. Kelimelerin anlatamayacağı öyle bir giz ki bu. Beni sana tutsak kıldı. Ve ben şimdi senin bana geldiğin yöndeyim. Bir yanım hep kokunu özler. Bir yanım hep der unut gitsin.
Canımı yaktığın nice geceler vardı, bir mezarla konuşacak kadar yalnız kaldığım gecelerde, ilk terk eden hep sen oldun beni. Senin bende her şey benim sende hiçbir şey olduğum sayısız saatler. Yinede gözlerini gördüğümde nefretten aşka sancılandı yüreğim. Senin kim olduğunu saklayarak neden bu halde olduğumu soran yürek yoldaşlarıma her şeyden önce ömrümün gizinde saklı olan sevdiklerime sözcüklerle bir şeyler anlatmaya çalışırken hep seni haklı çıkaracak sözcükleri seçen dudaklarıma şaşkınlıkla bakarken aşk bu dedim içimden. Koşulsuz sevmeyi ve sevmek için iki kişi gerekmediğini ben sende öğrendim. Aslında tek kişilik senaryoda iki yüreği yüreğimde taşımayı ben sen yokken de bilirdim.
Ezan okunuyordu seni ilk gördüğümde dudaklarımdan o an senin isminin geçmesine tanık olan kulaklarımın şaşkınlığı arasında sevmiştim seni. O anı geçiştirmeye çalışan edalarla yürümüştüm evime giden yollara. Ve seni hep okunan sabah ezanıyla uykularıma bırakarak sevdim. Ben seni hep ezanla sevdim. Tek tanığım ezan oldu seni sevmelerime. Uykusuz bir gece ve sen ve ezan. Yüreğinde ki inancı sevdim en çok. İnancın belli kalıpları olduğunu iddia eden ve bu kalıplar dışında yaşayanın inancı taşımayacağını iddia eden onca insanı yanıltan seni sevdim, tıpkı bende yanılmaları gibiydi.
Kirpiklerimin bıraktığı ıslaklık bir tuz tadı karıştırıyor yüreğine, hissedebiliyor musun?
Belki de demek istediğim kim bilir. Bizim bir masalımız vardı gerçeklerden daha anlamlı, bizim bir gerçeğimiz vardı belki yalnızca masal olan. Sana başka sözüm yok istersen gidersin ama belki bende kalmak istersin ne dersin? Ben seni kalbimde demledim. Seni severken ihaneti, inancı taşıdım içimde. Kalbimin sen tarafında her şey vardı.
Her şeyde biraz sen değil, her şeyde hep sen varsın.
Senin beni kayıtsızlığa bıraktığın günlerde geceleri apansız üşüyerek uyanırdım. Yalnızlığın gelirdi yanıma. Tetikte kalan acılarla vurulan yanların. O anda yanında olamamak her şeyden çok acıtırdı canımı. Arayamazdım seni git demiştin bana bilirdim. Susmalıydım. Dualarımla ulaşmaktan başka seçeneğim kalmazdı ve senden gelen acıyı böyle gecelerde gönlüme zikir eylerdim. Seni bu yüzden her ezanda Rabbim’e ısmarlardım. Aşkın mecaz oyunlarına uymadı hiçbir zaman yaptıklarım. Ben seni etkili olduklarını gün geçtikçe keşfettiğim hayat kurallarıyla sevemedim işte. Kaybetmekse kaybettim,yenilmekse yenildim,anlaşılmadım,sevilmedim ama ben seni sadece sevdim...Gerçek zaferlerin yalanlarla kazanıldığını öğretse de hayat ve sen inanmasan da ben seni yalansız sevdim. Ben senle ne çok şeyi sevdim.BEN SENİ SADECE SEVDİM
.
Bırakıp ta gittiğin bir şey hep kalacak buralarda. Seninle el ele gezdiğim viran sokaklar hiç olmayacak, senin omzunda uyuyarak geçireceğim yolculuklar, seninle yaşanacak çocukça hınzırlıklar,ve yaşanmamışlığı içimi kanatacak bir çok an hep içimde yaşanmamış kalacak. Sen beni başka bir hayata erteleyeceksin ve başka bir hayat hiç olmayacak. Ve ben bu anları başkalarıyla yaşarken sevgim ihaneti tadacak ve ben en çok sana kızacağım ve ben en çok seni seveceğim. Senin beni büyük bir rahatlıkla başkalarının kollarına bıraktığın anlarda bile ben seni sadece seveceğim.
Senin uyanmaya hazırlandığın şu saatlerde ben senin yarım kalan uykunu uyumaya gidiyorum. Aynadan gözlerime gözlerimden sana ulaşıp konuşuyorum.
İyi uyu sevgilim...
HİÇKİMSEN.....
30.12.2008 - 23:27
SEN DEĞİŞMİŞSİN…
Sen bir başka olmuşsun
Dağılmış saçın başın
Değişmiş bakışın
Bu yaz tanıdığım, sevdiğim değilsin
Sana bir haller olmuş bu kışın
Bak, sensiz bitiriyorum bu seneyi
Bu gece Otuz bir Aralık
Kutlu olsun yılbaşın
Desem ki; dinmesin gözyaşın
Hayır
Haksızlık edemem sana
Bu kadarını da hak etmedin
Kendini bana sevdirdin
Çok sevdirdin
Sonra
Sonra da ecel gelmiş can gibi
Mavzer kurşunu yemiş yaradan akan
Kan gibi
Çekildin usulca
Yangın oldun
Hasret oldun bu yürekte aylarca
Olmadı şimdi
Olmadı seni karşımda böyle bulunca
Sen
Sen bambaşka olmuşsun
Değişmişsin
Değişmiş duruşun, tavrın
Kalmamış o sıcaklığın
Bir başka olmuş kara gözlerin
Değişmiş bakışın
O sen değilsin, bu yaz tanıdığım, sevdiğim
Sen değişmişsin be bir tanem bu kışın…
Gürsel İLERİ
29.12.2008 - 14:12
*********Var mı Aşk Gibi Bir Güzel, Uğruna Ölmeye Değer
Recados, Gifs e Imagens no Glimboo.com
Var mı aşka müptelâ olmak gibi dünyada
Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer
Nefesin daralsa da, kalbin hergün sıkışsa da
Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer
glitter-graphics.com
Hasreti var vuslatı var, şımarıklık nazı var
Dört mevsimi ilkbahar, sonbahar kış yazı var
Karanlığı, aydınlığı, siyahı beyazı var
Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer
glitter-graphics.com
Kahırlar, ağlamalar, diz çöküp yalvarmalar
Önce küçük sitemler, sonra kırılıp küsmeler
Sonra bir beyaz gülle öpüşüp barışmalar
Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer
glitter-graphics.com
Bir tek 'canım' sözüne bir can verenler için
Cenneti cehennemi onda görenler için
Yalnız dudaktan değil, kalpten sevenler için
Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer
_____________Âlimoğlu___________
29.12.2008 - 00:37
SEEVGİN BENDE HÜKÜM SÜRÜYOR
-
Aldırma sen onun bunun lafına
Gül sevgidir bakılmaz ki tadına
Doğan güneş ve yağmurlar sana
Haydi artık bahar geldi be gülüm
Sevgin bende hüküm sürüyor gülüm
-
Gönlün kalbin bende tutuklu kalsın
Nasip işte kader buna ne yapsın
O gülen yüzün hep mutlu kalsın
Yüreğimde sevgi oldun be gülüm
-
yasemin misin sen yoksa gül müsün
Sen çiçek misin sümbül müsün
O nurlu yüzün solmasın gülsün
İnan gönül bahçemin gülüsün
Sevgin bende hüküm sürüyor gülüm
-
Bu yürek sevginle dolup taşıyor
Bu garip senin sevginle yaşıyor
Sana olan sevgim beni bile aşıyor
Hiç aklımdan çıkmıyorsun be gülüm
Sevgin bende hüküm sürüyor gülüm
-
ihvani
28.12.2008 - 16:32
Yıktın yuvamı
Kahpe felek verdi bana dumanı
Benzimi sararttı yıktı yuvamı
Gözlerim karardı görmez ummanı
Kaldım karanlıkta yıktın yuvamı
Sacımın teline sual sordular
Yardan ayırtılar öksüz koydular
Yalnızlığı bana reva gördüler
Akılsız koyup ta yıktın yuvamı
Yandım ateşine yandım ahtın,a
Söylenenler çıktı neden bahtıma
Azrail in göz diktin tahtına
Delik deşik ettin yıktın yuvamı
Nesine de cıvan oğul nesine
Döktürdün yaşımı bir tek sesine
Ağlaşır analar kimin nesine
Ateşledin yandım yıktın yuvamı
Yüksek,yüksek uçar iner mi turna
İnerse sürüye döner mi turna
Gidenler dönmedi bilir mi turna
Yok ki bilsin dönen yıktın yuvamı
Ali rıza aslan
28.12.2008 - 12:29
Gönül bu
Bir bakarsın sular gibi çağlıyor
Bir bakarsın küskün küskün ağlıyor
Bir bakarsın hülyalara dalıyor
Bu gönülün şöyle derdi var gibi.
Bir bakarsın kalır inceden ince
Bir bakarsın bulur goncadan gonca
Bir bakarsın olur yüceden yüce
Anlarsın ki dünya ona dar gibi.
Bir bakarsın çok ihtiyar pir olmuş
Bir bakarsın kapışılmış çür olmuş
Bir bakarsın içi dolu kir olmuş
Göremez etrafı sanki kör gibi.
Bir bakarsın köle etmiş kendini
Bir bakarsın beğeniyor kendini
Bir bakarsın sığmaz aşar bendini
Benim gibi kıymet var mı der gibi.
Necmi Uçar
28.12.2008 - 01:28
HUZUR SOKAĞI
-
Ay doğuyor üzerime seninle
Ben boş sokaklardayım yine
Huzur sokağındayım yine seninle
Gözlerim nemleniyor
Yüreğim demleniyor
Hayalin yalnızlığıma doğuyor
Ay doğuyor üzerime
Senin o gizeminle
Ay doğuyor üzerime seninle
Sen geldin sanıyorum
Ben seni arıyorum
Gök yüzünde gördüm seni
Yıldız olmuş parlıyorsun
Uzaklardan bana el sallıyorsun
Tebessümler yüzlerinde!
Ve sen artık gök yüzünde
-
Hava karardı oldu gece yarısı
Sokaklarda avare birisi
Sokak lambasının altında
Oturuyorum kaldırımlarda
Geçmişe yolculuk yapıyorum
-
Aynama bakıyorum
Saçlarımı tarıyorum
Alnımda ben! seni görüyor gözlerim
Hayalimde sen
Oturmuşuz yan yana
Masallar anlatıyorsun bana
Konuşuyoruz kana kana
-
Hayaller kuruyorsun kendince
Böyle olurmuş insan sevince
Biraz düşünüyoruz
Gülüşüyoruz kahkahayla
Birazda üşüyoruz
Sabah ezanı okunuyor ve irkiliyorum
Seni arıyor gözlerim göremiyorum
Kahretsin rüyaymış tüm gördüklerim
Seher vakti olmuş ben hala o
Hüzünlü akşamlardayım
Aralık ayında çarşambadayım
-
Her yer aydınlık güneş doğuyor
Canım sıkkın ruhum karamsar
Şimşekler çakıyor gözlerimde
Sevgin yüreğimde ve özlemimde
-
Ben hala sokaklardayım
Yüreğimle göre göre
İklim İklim yöre yöre
Her zaman aklımdasın
Haylimde huzurumdasın
Yüreğimi titreten rüzgarsın
Hep aklımdasın varsın
Beni benden alan yarsın
Artık huzur sokağındasın
KOZANOGLU
ihvani
Salih Kozan
26.12.2008 - 15:16
1918
Yıl bindokuzyüzonsekiz
sabah namazımı kıldım
ikiyüzkırksekiz can
koyun gibi boğazlandım...
adım memikti memikoğlan
anam ırgattı babam çoban...
topladılar bizi meydana
koca bir çukur kazdılar
kestiler elimi ayağımı
bebeleri beşikleriyle yaktılar...
seher uykularımı böldüler
beni diri diri gömdüler...
erzurumluyam gardaş alacalıyam
yurduma milletime bağlıyam
bundandır katlime sebeb
işte ben buna ağlıyam...
yıl dokuzyüzonsekiz
sabah namazımı kıldım
ikiyüzkırksekiz can
koyun gibi boğazlandım...
unutma bunları ey evlad-ı vatan
özgür olduğun topraklardır seni yaşatan....
Serdal Göçmen
1918 Erzurum alacada Ermeni çeteleri tarafından tarihte eşi benzeri görülmemiş tarifi imkansız bir kin ve nefretle; elleri ayakları palalarla kesilip, hamile kadınların bebelerinin karınlarında şişlenip, onlarca yeni doğmuş bebeklerle birlikte katledilen canlı canlı toplu halde gömülen bu toprağın 248 canına ithaftır ve... ÖZÜRCÜ; satılık,ahmak, budala, aptal,gaflet uykusundan, uyanamayan, başını kuma gömen ve sonra kendini aydın sanan ve binlerce yıldır ezilen acı çeken katledilen çilekeş Anadolu insanını ve bizleri uyuttuğunu sanan geri zekalı, ahmak hainlere CEVAPTIR.....
24.12.2008 - 11:50
-Hakikat Yolu-
Yaratmış alemde ademi insan
Sanma ki elini boşa çevirir
Nimetini vermiş eylemiş ihsan
Toprağı nimete aşa çevirir
Rabbim bazen alır dener kulları
Bir anda kapanır rızık yolları
Hamt ederek çevir ona kolları
Kurumuş ağacı yaşa çevirir
Kul hakkı yersen kötüdür huyun
Haramsa ekmeğin içtiğin suyun
Cehennemde hazır bilesin kuyun
Kalbini kararmış taşa çevirir
Dünya üzerinde herkes misafir
Tövbeyle sökülür kalplerde ki kir
Rehberin olmazsa ol habibi pir
Bir anda yazını kışa çevirir
Günahlarımızı düşünüp biraz
Secdede gözlerden yaş akıtsak az
Şükürle ihlasla edersek niyaz
Kalp gözümüzü hoşa çevirir
Nefsine yenilme olsan da bitap
Rehberin olmalı mukaddes kitap
Edersen duanda edeple hitap
Sırat köprüsünde kuşa çevirir
Leyla Gül Varoğlu
23.12.2008 - 19:49
ATEŞ BACAYI SARDI
Görünce aklımı, başımdan aldın
Zannettim kalbimi; durdu, güzelim
Bedenime sönmez, ateşler saldın
Bakışın içimden, vurdu güzelim.
Aşkın yaylasından, indim düzüne
Tutuldun diline, tatlı sözüne
Gökte ay mı değdi, güzel yüzüne?
Cemâlin; nurlardan, nurdu güzelim.
Ne olur benimle, gönül eyleme
Herkes bir pay aldı, sen de peyleme
Beni sevmediysen, sakın söyleme
İnan ayrılığın, yordu güzelim.
Coşkun sular gibi, bana akışın
Şekerden, baldan da, tatlı bakışın
Sanki alev gibi, beni yakışın
Gözlerin ateşten, kordu güzelim.
Kendimi okudum, kahve falında
Sevgim bülbül olmuş, öter dalında
Keşke çul olsaydım, senin yolunda
Geçse de üstümden, ordu güzelim.
Bir tek seni sevdim, seni bilirim
Ne ki, arzu ettin, onu alırım
Ne zaman istersen, koşar gelirim
Ayrılık her şeyden, zordu güzelim.
Yedek parçam olsan, eklesem seni
Canımın içinde, saklasam seni
Alnımın akıyla, aklasam seni
Yaşlandı yılların, kurdu güzelim.
Candan da üstünsün benim yanımda
Aşkın şerbetleşti, benim kanımda
Moral kaynağımsın, en zor anımda
Ateş bacaları, sardı güzelim.
Necati Ocakcı
23.12.2008 - 16:08
YÜREĞİM...
Sevda dergahında divane oldum
Susarak ismini anar yüreğim
Kalbinin oduna pervane oldum
Bir gün dursa bile yanar yüreğim
Bir gaflet anında girdin özüne
Sırların sırrıydı, erdin özüne
Dert senden gelirse, derdin özüne
Gülerek kendini banar yüreğim
Bu nasıl yanmaktır, bu nasıl çile
Aşkınla çevirdim deryayı küle
Yanında sen yoksan ateşte bile
Buz tutar, kar olur, donar yüreğim
Haykırdı hicranlar, türküler sustu
Tek senle barıştı, tek bana küstü
Lal olmuş bülbüldür her akşamüstü
Gönül pencerene konar yüreğim
Kırık bir saz olur senin elinde
Bin çile hıçkırır bir tek telinde
Avare sakidir hasret ilinde
Vuslatı, vuslata sunar yüreğim
Uyutur uykuyu kalır uykusuz
Sana sevgi dolu bana duygusuz
Gün olur çöllerde Mecnundur susuz
Gün olur Leyla'ya pınar yüreğim
Sen sevda yolcusu, yüreğim bir han
Ben çile mahkumu, yüreğim zindan
Sensiz kurak çölde kırılmış fidan
Seninle asırlık çınar yüreğim
Bir nasihat sana benden hediye
Mansur'un izinde dolaşmak niye
Haykırıp durursun 'aşk benim' diye
Dara çekilmek mi hüner yüreğim?
SERDAR TUNCER
23.12.2008 - 00:59
-Aşk Sabırla Var Olur -
Közün düştü özüme yaralı kalbim sızlar
Özüm sende sınanır aşk sabırla var olur
Gül yüzündür güneşim gözlerindir yıldızlar
-Gönül aşkına yanar ateş olur kor olur
-Sabrım imtihan olur aşk sabırla var olur
Ruhum rüzi-gar olup delice sana eser
Hasret dağına çarpar buza ayaza keser
Neden ah edip gülüm bu garip cana küser
-Gönül aşkına yanar ateş olur kor olur
-Sabrım imtihan olur aşk sabırla var olur
Mızrap değiyor tele güller hazan sarısı
Pare pare kalbimde yokluğunun ağrısı
Özlemin düşer bana sen canımın yarısı
-Gönül aşkına yanar ateş olur kor olur
-Sabrım imtihan olur aşk sabırla var olur
Sen duayla gelensin sevgim haktan dileğim
Kalbim ney'le inlerken lutfu kerem bileyim
Gurur olmuyor aşkta yar aşkına köleyim
-Gönül aşkına yanar ateş olur kor olur
-Sabrım imtihan olur aşk sabırla var olur
Leyla Gül Varoğlu
22.12.2008 - 21:30
Olmaz mı-
Gül yüzlü sevdiğim düştüm aşkına
Yaralı kalbimi, görsen olmaz mı
Merhamet eyleyip gözüm yaşına
Sensiz hallerimi sorsan olmaz mı
Hasreti sen diye sardım saralı
Titrerim karşında özüm yaralı
Yücelerde gezen gönül maralı
Gönlümü gönülden sarsan olmaz mı
Gel diyerek bakar kara gözlerin
Sitemmidir bana acı sözlerin
Kalbimde kor gibi senin özlemin
Gönlünü yoluma sersen olmaz mı
Hasret dağlarından esen yeline
Aşıp da varamam uzak iline
Arzuhal eyledim halim biline
Hasret zincirini kırsan olmaz mı
Senli özlemlermiş benim kaderim,
Şu feleğe bazen sitem ederim,
Bir gün gelir bende göçüp giderim
Bir veda busesi versen olmaz mı.
Leyla Gül Varoğlu
18.12.2008 - 21:49
KENDİMLE SAVAŞIM
Belki en büyük savaşları kendi içimizde yaşıyoruz, arzularımız korkularımızla çarpışıyor, özlemlerimiz kuşkularımızla vuruşuyor, hayallerimiz acı tecrübelerimizin bize kurduğu pusulara düşüyor, mutluluğa doğru coşkulu bir koşu tutturma isteği en olmadık anda kaçıp gidecek huzurun ihanetinden endişeleniyor. Özgürlüğe kendimizi bir boşluğa bırakır gibi bırakma dürtüsü, bizim özgürlüğümüzün bir başkasının esaretine yol açacağının tedirginliğiyle kuşatılmışken biz özgür olabilir miyiz sorusu büyüyor içimizde. Geçmişe olan borcumuz geleceği yaratma gücümüzü zayıflatıyor. Alışkanlıklarımız heyecanlarımızla boğuşuyor. Kendi kendimizle savaşıp, cevaplarını bilmediğimiz sorularla allak bullak oluyoruz. Bizim isteklerimiz başkasına acı verecekse, isteklerimizden vaz mı geçmeliyiz, vazgeçmenin bize çektireceği acı, sevdiğimiz birinin çekeceği acıdan daha mı az yaralar bizi?
Sevdiklerimize olan borcumuz ne, peki kendimize olan borcumuz?
Bu hayatı nasıl yaşamalıyız?
Huzuru mu aramalıyız heyecanı mı?
Yaptıklarımızdan pişman mı oluyoruz yoksa yapmadıklarımızdan mı, gelecekte hangisi takılır aklımıza?
Bizim mutluluğumuzun yolu bir başkasının mutsuzluğundan geçiyorsa, değiştirmeli miyiz yolumuzu?
İnsan en büyüksavaşı kendi içinde veriyor. Birbiriyle çelişen
duygularımızla hırpalanıyoruz, kimsenin görmediği bir savaş alanı gibi içimiz, kendi ölülerimizle doluyor, uygularımızdan hangisi galip gelirse gelsin, patlayan duygularımızla birilerinin vurulacağını biliyoruz artık. İsteklerimizi, coşkularımızı, özlemlerimizi evcilleştirmeli miyiz, kendi kendimizin avcısı olup kafeslere mı kapatmalıyız ruhumuzu?
Bilinmeyenin bizde yarattığı o çıldırtıcı merakın peşinden mi
koşmalıyız yoksa bilinmeyenden saklı olana duyduğumuz korkuyla geri mi durmalıyız.
Ne yapmalıyız, bu hayatı nasıl yaşamalıyız?
Kendimizden başka bir dostumuzun, kendimizden başka bir ordumuzun olmadığı bir savaşta bölünen ruhumuzun hangi tarafının zaferi için uğraşmalıyız. Hangi tarafı tutarsak tutalım neticede yine de bir tarafımıza ihanet etmiş olmayacak mıyız, ihanetsiz yaratılamayacak
bir geleceğin yükünü taşıyabilecek kadar güçlü müyüz?
Kaçsak, gidecek yerimiz yok, kendi kendimize tutsağız, savaşsak vuracağımız başkalarıyla birlikte yine kendimiz olacağız.
Ayaklanmış duygularımızın birbiriyle vuruştuğu bir savaş yaşıyoruz.
Geçmişten geleceğe ancak savaşla geçebiliyor ruhumuz, geçmişi olanın geleceği savaşsız yaratılmıyor. Hem mutlu hem huzurlu, hem coşkulu hem korkusuz, hem arzulu hem kuşkusuz olamaz mıyız,geleceği başkalarının
hayatlarına dokunmadan, onlarda acınacak yaralarla yaralanmadan yaratamaz mıyız?
Nedir bu savaşın ardındaki sır, hangi buyu bizi bizimle vuruşturuyor, hangi korkunç kader geçmişimizi geleceğimizle çarpıştırıyor?
Huzur bütün duygularımızı barış içinde tutmaksa eğer, hiç mi huzurlu olamayacağız, bir huzursuzluğa mı mahkumuz?
En korkunç savaşı kendi içimizde yaşarken, ne yapmalıyız?
Kim akıl verebilir bize? Kim bize yol gösterebilir?
Savaşa savaşa, her savaşta bir parçamızı öldürerek mi yürüyeceğiz hayatın içinde?
Her mutluluk bir acıdan mı süzülecek?
Pusularla, ihanetlerle, saldırılarla, geri çekilmelerle, mütarekelerle, kaçışlarla, esaretlerle dolu bir savaşı yalnız başımıza yaşıyoruz, kim galip gelirse gelsin bir tarafımız hep yeniliyor.
Yenilmeden galip gelemiyoruz.
Her zafer bir yenilginin izini bırakıyor derinimizde.
Zaferlerimiz kadar da yenilgilerimiz oluyor.
Kendi kendimizle savaşarak yürüyoruz.
Ve savaş, biz bittiğimizde bitiyor ancak.
18.12.2008 - 01:40
GÖZ YAŞLARIMIZ AYNI GÜLMELER Mİ FARKLI?
Attığımız taş aynı yere, aynı yöne neden gitmiyor,
elimizdeki TAŞLAR mı farklı?
Doğru olan bir konuda aynı görüşe neden varamıyoruz, kafamızdaki FİKİRLER mi farklı?
Selam vermemek için neden yön değiştiriyoruz, gittiğimiz YOLLAR mı farklı?
İncir çekirdeğini bile doldurmayacak sebeblerle neden küsüyoruz, DERTLER mi farklı?
Su, geminin altında olmalı diyorlar, ancak sular geminin içinde
YÜZMELER mi farklı?
Para cepte olursa iyi diyorlar, ancak şimdi vicdanlarda,
CÜZDANLAR mı farklı?
Bıçak hekimin elinde olmalı diyorlar, ancak katillerin elinde
MESLEKLER mi farklı?
Toplama, çıkarma, bölmeler aynı,
ÇARPMALAR mı farklı?
Yağmur yağmayınca yağdır Allah'ım,
debrem olunca durdur Allah'ım, Hasta olunca şifa ver Allah'ım,
darda, yolda, karda kalınca yetiş Allah'ım diyoruz
Mal-mülk, makam-mevki, nimet ve servet
işine gelince kullara dayanıyoruz.
DUALAR mı farklı.?
18.12.2008 - 00:36
Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki heryerde
Ne çirkin yüzler örtermiş meğer o incecik perde
Vefa yok, ahde hürmet hiç, lafe-i bi medlul
Yalan raiç, hiyanet mültezem, heryerde hak meçhul
Ne tüyler ürperir ya rab, ne korkunç inkılab olmuş
Ne din kalmış ne iman, din harab, iman türab olmuş
M.Akif Ersoy
16.12.2008 - 19:43
&*****Yanmaz mı Gülüm*****&
Gönül sana bakıp yanmaz mı gülüm
Adını gün gece anmaz mı gülüm
Sevdanı ölümsüz sanmaz mı gülüm
.......Seni yaradana kurban olayım
.......Yan dersen mahşere kadar yanayım
Geceye sürülür düşlerim yorgun
Yüreğim yaralı bahtıma dargın
Zamanlar gözlerin de yedi vurgun
.......Seni yaradana kurban olayım
.......Yan dersen mahşere kadar yanayım
Çiçeği burnunda sevdiğim benim
Canımı yoluna serdiğim benim
Bir damlayı umman ettiğim benim
.......Seni yaradana kurban olayım
.......Yan dersen mahşere kadar yanayım
Heceye sürülür kalemim yorgun
Aklımda hep sensin gezerim dalgın
Zamanlar gülüşün de yedi vurgun
.......Seni yaradana kurban olayım
.......Yan dersen mahşere kadar yanayım
& Aşık Alemi & Bilal Sili
Toplam 776 mesaj bulundu