Han Zade Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkında ...

  • Han Zade
    Han Zade

    27.01.2009 - 21:40

    ALLAH DİYEREK

    Secdeye kapansam bir ömür boyu
    Ağlasam ağlasam Allah diyerek.
    Fışkırmaya hazır bu dipsiz kuyu
    Çağlasam çağlasam Allah diyerek.

    Varlığın sebebi eşsiz varıyla,
    Yıksa nefs dağımı gül nazarıyla;
    Elimi, kolumu aşkın nârıyla
    Bağlasam bağlasam Allah diyerek.

    Savurup da aşktan aşka közümü,
    Sonsuz hakikatte bulsam özümü;
    İşte o aşkla ben iki gözümü
    Dağlasam dağlasam Allah diyerek.



    Adıdeğmez / 2002


    UYAN

    Yüz,
    Öküz!
    Bakıyor,
    Ne okuyor?
    Treni kaçmış,
    Çenesini açmış.
    Sûkuta dır-dır eder
    Ve rükûda hır-hır eder!
    Fareli köyün kavalcısı,
    Sonsuzluk erlerinin nalcısı.
    O nefes nefese, dili bir karış
    Aynı öykü, yanlış noktaya varış.
    Ey biçare kul, biçare insan
    Yağmurlar dök, kıskansın Nisan.
    Bu yolda öküz olmak yok
    Ve trene dalmak yok.
    Uyan artık uyan,
    Geçiyor zaman.
    Şeytanı dür
    Ve öldür.
    Uyan,
    Yan…


    Adıdeğmez


    BANA BENİ ANLAT
    Bana beni anlat, katında kimim?
    Kara gecelerin sarhoş hali mi?
    Bana beni anlat, zatında kimim?
    Umutsuz günlerin boş hayali mi?

    Yırtılır vücudum, kartal nazarı!
    Pençesine geldim kanlı kansızın!
    Nihayet kazıldı ömrün mezarı,
    Yüreğime çığlar düştü ansızın!

    Yıllar yılı böyle avunur durur
    Kapılır da ruhum bir loş ışığa.
    Sabahlar kaldırır, geceler vurur,
    Kolaysa korkmadan sen koş ışığa!

    İşte ben anlattım bendeki beni,
    Celsesine kurban gitmiş hakimim!
    Bu dertle giymeden birgün kefeni,
    Bana beni anlat, katında kimim? ..


    Adıdeğmez
    08 Eylül 2003 / Pazartesi




    YOK - VAR

    Eksilen ne yok ki varda,
    Varda eksilmezlik O’nun.
    Yokta, Var’ın adı var da
    Varda eksilmezlik O’nun.

    Yok, yokken, vara vebaldı;
    Yok, Var’dan varını aldı;
    Var, yok oldu, tek Var kaldı,
    Varda eksilmezlik O’nun…



    Adıdeğmez / 2005






    (*) AÇIN KAPILARI OSMAN GELİYOR
    Müjde ey Müslüman, Osman geliyor!
    Zalime, zulüme düşman geliyor!
    Bilirim, senin de koşman geliyor,
    Koş ona, ardından cihan geliyor;
    Açın kapıları, Osman geliyor!

    Sen, yurduna hasret; yurdunda esir!
    Sen, günaha batmış; günaha vezir!
    Sen, güneşten mahzur, geceye nezir!
    Geliniz… Kahraman sultan geliyor!
    Açın kapıları, Osman geliyor!

    Saç-sakal karışık; tarak mı işler?
    Biçare tarakta kırılır dişler!
    İlk ve son değil ki onda gelişler;
    Pençesi imanlı aslan geliyor!
    Açın kapıları, Osman geliyor!

    Yaradan’a kulluk en güzel sanat,
    O, Allah’a dua, Resul’e naat;
    Şeytanın dilinde tek beyanat:
    “Beni çıldırtan o yaman geliyor! ”
    Açın kapıları, Osman geliyor!

    Yanında çilenin kahramanıyla,
    Kırdı zincirleri tüm imanıyla;
    Vuslat gemisiyle, aşk limanıyla
    Hergün yazılacak destan geliyor!
    Açın kapıları, Osman geliyor!

    Ey genç, ismin Mehmed Âkif yazılsın,
    Sen, şiir sultanı Necip Fazıl’sın!
    Yüreğine Serdengeçti kazılsın;
    Sana Yaradan’dan derman geliyor!
    Açın kapıları, Osman geliyor!

    Bırak nöbet tutsun pusuda karga,
    Onunda ateşi çıkacak kırka!
    Resul’den emanet bu kutsal hırka;
    Kaab’den, Üveys’den aman geliyor!
    Açın kapıları, Osman geliyor!

    Sökülsün nâmeler, şarkımız çalsın,
    Şanımızı rüzgâr, dünyaya salsın;
    Ağlayıp, dövünmek şeytana kalsın;
    Dertlerine deva Lokman geliyor!
    Açın kapıları, Osman geliyor!

    Ey Rabbim, Resul’üm, aşkım, Kur’an’ım,
    Enbiyam, evliyam, mürşidim, canım,
    Yavuz’um, Fatih’im, Ulu Hakan’ım,
    Yolunuza bin kez kurban geliyor!
    Açın kapıları, Osman geliyor!

    Bilmem buna küfrü kovuş mu dersin?
    Soysuzun fikrini boğuş mu dersin?
    Batmayan güneşle doğuş mu dersin?
    Ne dersen de, büyük zaman geliyor!
    Açın kapıları, Osman geliyor! ..


    Adıdeğmez / 31 Aralık 2002 - 01 Ocak 2003





    FARK VAR
    Arama dünü yarında,
    Zamandan zamana fark var.
    Yanar da insan, nârında;
    Samandan samana fark var.

    Kurulur, içinde pazar,
    Seyreyler seni her nazar…
    Bir deniz olsan ne yazar?
    Limandan limana fark var.

    Yaşamı ebedi sanma,
    Ölüm zamanda muamma;
    Medet diler insan amma,
    Amandan amana fark var.

    Birleşirken his ile söz,
    Aşikâre görünür öz…
    Dünyanın her kahrına göz
    Yumandan yumana fark var.

    Bir sevda kalır şuurda,
    Can verilir bu uğurda;
    Her ocakta kül olur da,
    Dumandan dumana fark var.

    Ölüm bir çıkılmaz kafes,
    Boşlukta yankılanan ses;
    “Allah” dese de son nefes,
    İmandan imana fark var! ..


    Adıdeğmez / 2006



    ESİŞ

    Çanakkale boğazı gibi koca bir boğaz,
    Yedikçe, beni daha doyur diyen gözleri.
    Yaz evladım, bu zulmü bütün kitaplara yaz,
    Hakk’tan bahseder Hakk’tan, Hakk’ı bilmez sözleri! ..


    Adıdeğmez / 2005


    SEKERAT

    Nemrut’un sulu beynine
    Ağır ağır yağarken kar.
    Gökyüzü senin neyine
    Diye haykırdı buutlar.

    İrkildi kibirli Nemrut,
    Söndü nâme-i yıldızı.
    Beyninde patlayan barut,
    Sivrisinek vızıltısı.

    Davullar çalındı… Savaş…
    Her tokmak, acıya davet.
    Lağım kuyusunda bir baş
    Ve sebil sebil nedâmet.

    Sarayında son nefeste
    Sahibinden korkan çığlık.
    Körpe ehramlar kafeste,
    Yüzüstü oldu Tanrılık…


    Adıdeğmez / Nisan 2007 / 21 Temmuz 2007


    AŞK

    Gördüm ki gönlümde aşkın
    Tane tane incisi var.
    Dertleri boyumdan aşkın
    Çekilmeyen acısı var.

    Ölümsüzlük, kölesinde;
    Her ilmihal, gölgesinde;
    Hasretlerin ülkesinde
    Yolcusu var, hancısı var.

    Bir Goncagül’dür nesebi,
    Bu yüzden bende edebî…
    Ateşlerde yanmak gibi
    Daha nice sancısı var.

    Her sonsuzluk, dermanında;
    Vuslat yazar fermanında;
    Sabır yüklü kervanında
    Yunus gibi öncüsü var! ..


    Adıdeğmez / 7 Eylül 2005



    OLMAZ

    Küfür, bayrağını yaksa da hilâl,
    Zulümlerden zulüm beğenmek olmaz!
    Varsın darağacı kursun ihtilal,
    Ölümlerden ölüm beğenmek olmaz!

    Tarih yaprağından salya silerim,
    Rabbim’den şanlı bir nesil dilerim;
    Yavuz gibi sultan gelmez bilirim,
    Selimlerden Selim beğenmek olmaz! ..


    Adıdeğmez / 2005


    KIYAMET

    Bir hakikatti yaşanan,
    Hayale mi sapıyor ne?
    Bir ucubeydi taşınan,
    Saraylar mı yapıyor ne?

    Böyle değil idi bu yurt,
    Gel de özleneni buyurt;
    Koyunlara musallat kurt,
    Sürüler mi kapıyor ne?

    Geveleme, söyle sözü,
    Şairsen eğer, bul özü;
    Yağmur sağanak; gökyüzü
    Çamaşır mı çırpıyor ne?

    Bu nasıl yakarış, niyaz?
    Utanma, ahvalini yaz;
    Dünya bir siyah, bir beyaz,
    Güneş göz mü kırpıyor ne?

    Oynanmaz geçmişle bahis,
    Var ise iman, var ise his;
    Maymuna gücenen nefis,
    Maymuna mı tapıyor ne?

    Bir nokta, yarılmaz oldu,
    Virgülü kırılmaz oldu,
    Başlığa varılmaz oldu,
    Kıyamet mi kopuyor ne? ..

    Adıdeğmez / 2004



    CÜCE TUFANI

    Şaircik, şiirde şöhret;
    Şiir, şaircik elinde!
    Gel ki, gelenlere kahret;
    Ebedinde, ezelinde!

    Sen ki bir devsin ey sultan,
    Cüceye versen de sözü.
    Büyük sanatkârlık sılan,
    Gurbette yaktılar özü!

    Bu ne zaman, ne zaman,
    Söyle, Şairler Sultanı? ..
    “Aman efendim, elaman! ”
    Nuh değil, cüce tufanı! ..


    Adıdeğmez / 31 Mayıs 2004


    PERDESİZ EVLER

    Perdesiz evlerden geldim,
    Güneşe gözüm küs değil.
    Duvarımı aşkla deldim,
    Çerçevelerim süs değil.

    Köyü haramiler basmış,
    Köysüzleri bir bir asmış;
    Ağıt yakmak bana hasmış,
    Yüreciğim öküz değil.

    Nam salınca iğrenç domuz
    İltica etti kılavuz! ..
    Gelir yine Fatih, Yavuz;
    Benim yurdum öksüz değil! ..

    Adıdeğmez / 2004


    ÖLÜMSÜZLER MANZARASI

    Kırıldı, bin parça oldu
    Gözlerimin matarası.
    Şimdi yağmurlarla doldu
    Varlığımın maverası.

    Hayat kapkara pelerin
    Ve dünya sarhoş balerin! ..
    Çarkı koptu hayallerin,
    Bende kaldı makarası.

    Madem zamandır sevgilim,
    Bir lahza kadar sefilim;
    Gel bir gör ki, ben değilim
    Yeryüzünün madarası.

    İçimde çürük fezalar
    Sönmüş bir yıldız hizalar;
    Nihayetimi imzalar
    Sonsuzluğun macerası.

    Kim demiş, sûkutta tövbe,
    Söylesin Medine, Kâbe…
    Penceremde türbe türbe
    Ölümsüzler manzarası…


    Adıdeğmez / Haziran-2005


    YAZIKLAR OLSUN

    Beyim laf eder, kıvırır;
    Sözlerinin manasına! ..
    Boynuzlarını savurur;
    Öküzüne, danasına! ..

    Yokluğun sultan hiçidir,
    Küfrün en derin içidir,
    Bin erkeğin tek piçidir;
    Avradına, anasına! ..


    Adıdeğmez / 2004



    HİÇ

    Ben ki mevsimsiz bir güneş,
    Ben ki takvimsiz bir gündüm.
    Yakmazdı özümü ateş,
    Nasılsa ondan üstündüm!

    Her zerrem bir nura yârken,
    Bir düş bile bana arken…
    Bu kadar karanlık varken,
    Dehlizlere yanıp söndüm!

    Gittim zamanın ucuna,
    Çıktım yıkılmaz burcuna;
    Bir hiç verip avucuna,
    Sonunda kendime döndüm! ..



    Adıdeğmez / 2006



    TESELLİ
    Senelerin aynayla oynaştığı zamanlar,
    Ne, mazi kucak açar; ne, zaman halden anlar!
    Tebessüm etmek, aslan pençesinde bir nimet,
    Ağlamak… Yaradan’dan, gözlerine ganimet! ..
    Yüreğinde, gençliğe ağıt yakan ihtiyar
    Ve gençlik gezedursun albümde, diyar diyar!
    Hayatı roman olmuş sürü sürü hikâye,
    Tamamlanınca, büyük visale ermek, gaye!
    Visal ölüm demekse, can, hasretin tutsağı;
    Yol, doğrudan da doğru; ne solu bil, ne sağı!
    Şefkate muhtaç gönül aşkla teselli bulur
    Ve nihayet, bir veda dehlizinde kaybolur!
    Hasretin çöllerinde yüreği kanar iken,
    Mecnun, Mevlâ’yı buldu, Leylâ’ya yanar iken!
    Bırak oynaşsın ayna, zamanın kucağında;
    Aşk denilen o visal, sonsuzluk bucağında!
    Ne ağla gençliğine, ne yan ihtiyarlığa,
    Perde kalkar, yol gider; O’na doğru yârlığa!
    Baktığın her ufukta göreceksin ki O Nur;
    Yeter ki yolu iste, kılavuzun bulunur!
    Sûkutla bağrışırken yalnızlığının sesi,
    Kalbindedir, gerçeğin nâme nâme bestesi!
    Sen sevin, sevinirdi ölümsüz kahramanlar;
    Senelerin aynayla oynaştığı zamanlar! ..


    Adıdeğmez / 2003



    DİYET
    Kim dinler
    “Durun”u?
    Ve kim bilir
    “Durum”u?

    Sırıtır
    Kavim-i Ad.
    Ne aheste
    Şu miad.

    Kopan koptu
    Hani kıyamet?
    Ayaklar başta,
    Kolaysa kıyam et.

    Korkaklar
    Beyannamesi:
    Emr-i inşaa
    Tarık’ın gemisi

    Şehir duman,
    Şaşkın Nazi!
    Biricik reçete:
    Ötenazi!

    Kızıl kahraman
    Kana bid’at.
    İade-i itibar
    İstimdat!

    Ve tekerleme
    Hürriyet!
    Bedavadan
    Diyet! ..

    Adıdeğmez / 2007

  • Han Zade
    Han Zade

    26.01.2009 - 10:45

    **PROFİTERÖL YAPIMI**. :))))))))))


    Hamuru için:

    120 gr. margarin (1 çubuk)
    1 bardak su
    2 tatlı kasığı seker
    bir cimdik tuz
    1 + 1/4 su bardağı un
    4 hafif çırpılmış yumurta (yaklaşık)

    İçini doldurmak için:

    1 yumurta sarisi
    10 yemek kaşığı tozşeker
    2 yemek kaşığı un
    2 yemek kaşığı nişasta
    2bucuk bardak sut

    Üst sosu için:

    2 bardak su
    2 yemek kaşığı nişasta
    2 yemek kaşığı kakao
    1/2 su bardağı tozşeker
    isteğe göre 1/4 bardak çikolata damlası veya normal çikolata (sosa istenilen kıvama göre daha fazla veya daha az su konulabilir)



    Hamurun Yapılışı:

    Yağ, su, seker ve tuzu bir tencerede birleştirip arasıra karıştırarak kaynatın.
    Kaynar kaynamaz altını kapatıp içine unu birden atıp tahta kaşıkla hızlıca karıştırarak yedirin.
    Tekrar hafif ateşte tencerenin kenarlarından ayrılıp top gibi olana kadar yaklaşık bir dakika karıştırın. Ocaktan alıp 5-6 dakika ılınmaya bırakın.
    Ilındıktan sonra içine yumurtaları azar azar elinizle veya mikserle yedirin. Kıvamı; hamur artik elinize hafifçe yapışacak, koyuca, seklini alacak bir kıvama gelmişse daha fazla çırpılmış yumurtadan koymayın.
    Parsoment kâğıdı serilmiş tepsinize iki tatlı kaşığı ile sekil verip top top aralıklı olarak yerleştirin veya sıkma torbası ile sikin.
    Önceden ısıtılmış 400F (200C) dereceli fırında 25 dakika kadar kabarıp kızarana kadar pişirin. Fırını kapatıp kapağını hafifçe aralayarak fırında 5 dakika kadar bekletin. Sonra çıkarıp ılınmaya bırakın.
    Daha sonra krema torbasına düz uç koyup hazırladığınız iç kremayı doldurup profiterollerin yan taraflarından içine sikin.
    Bir geniş servis tabağı veya tepsisine dizip üst sosunu üzerine döküp buzdolabında soğutup servise hazır hale getirin.
    İç kremasını yapmak için:

    Yumurta sarisi ve sekeri bir tencerede çırpma aleti ile karıştırıp un ve nişastayı ilave edip yine karıştırın. Sütü ilave edip karıştırın. Ocağın altını açıp orta ateşte pişirin. Katılaşıp kabarcıklar çıkmaya başladıktan sonra 1 dakika daha pişirip altını kapatın. 1 paket toz vanilya ve 1 kaşık margarini ilave edip ılıtın.

    Üst Sosu Malzemesi:

    Nişasta, seker, kakaoyu karıştırıp suyu ilave ederek koyulaşana kadar pişirin. Çikolatalarıda ekleyip eridikten sonra altını kapatıp fındık büyüklüğünde yağ koyup karıştırıp profiterollerin üstüne dökün.

    AFİYET OLSUN.. ;))

  • Akrepakrep
    Akrepakrep

    23.01.2009 - 13:29

    Bir sevdadır seni yasamak
    Baldan tatlıdır adını anmak
    Atesden yakıcıdır hasretine dayanmak
    Bir ömürdür seni
    Kalbimde tasımak

    Varlıgınla hayatımın her anını
    Askınla kalbimin her kösesini
    Sevginle yüregimin her zerresini
    Doldur ve öyle büyük askla gel ki
    Bana
    Yasarken cennetim ol
    Atesim sen ol yanması benden
    Kaderim sen ol cekmesi benden
    Kursunum sen ol sıkması benden
    Azrailim sen ol ölmesi benden

    AKREP

  • Han Zade
    Han Zade

    22.01.2009 - 11:33

    AYNALAR

    Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
    İste yakalandık, kelepçelendik!
    Çıktınız umulmaz anda karsıma,
    Başımın tokmağı indi başıma.

    Suratımda her suç bir ayrı imza,
    Benmişim kendime en büyük ceza!
    Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
    Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!

    Nur topu günlerin kanına girdim.
    Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
    Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
    Dişlerinde, köpek nefsin, irade.

    Günah, gunah, hasad yerinde demet;
    Merhamet, sucumdan aşkın merhamet!
    Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
    Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?

    Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
    Bakamam, aynada, aynada vicdan;
    Beni beklemeyin, o bir hevesti;
    Gelemem, aynalar yolumu kesti.

    NECİP FAZIL KISAKÜREK

  • Han Zade
    Han Zade

    20.01.2009 - 21:19

    Sizde Tattınız mı?

    Uğrunda alın teri döktüğümüz ve kaybettiğimiz malubiyetlere üzülecek yerde
    Bir ömür boyu cefa çekmenin, acı ile pençeleşmenin galibiyetine kaptırdık yakamızı
    Sevindik ulu orta ve hep sevincimizi hıçkırıkla, göz yaşlarımızla belli ettik
    Bir dalda iki elma kadar yakınken, sararmış bir tutam yaprağı yenemedik
    Bent oldu, uçurum oldu, haset kulların yağmalanmış arzularına yenik düştük
    O duygusuz o namustan eser kalmamış ve hiç nasibini almamış zalim kullara
    Ne dünyamızı aydınlatan ısıtan güneş kadar özgür
    Nede mahpus damlarında ülkesi ve ilkesi için müebbet yatanlar gibi şanslı
    Ne umuda yelken açmak istedik umursamaz tavrımızla bi çare ayrılmadan önce
    Nede içimizde durmadan kanattığımız yaramıza sevgimizle merhem olamadık
    Acı çekmenin özgürlüğünü, hayatın acı dikenlerini çıplak ellerimizle koparmayı
    Uzaklarda yanıp tutuşan yüreklere kalbur ile su taşımayı
    Her gün gayretle filizlenen o en yüce duyguları hasret ateşiyle kavurmayı
    Biz ettik gülüm, hayatı olduğu gibi değil istediğimiz gibi yaşamayı biz seçtik
    Hayal meyal hatırladığım bir gülüşün kaldı gözlerimde arzu ile yaşattığım
    Bir yırtık resmin kaldı gönül tabelamda asılı kalmış ve bi çare sararıp duran
    Kulağımda titrek bir mum alevi gibi sevgi sözcüklerin, dile gelirken arsızca
    O bizi sürekli kahreden maziden intikamımızı alan, yalnızca meyler kaldı
    Sigaramın dumanına hükmeder durur acı yakarışlarım,,,
    Gitme, etme, kal gülüm …beni öksüz koyma deyişlerim tırmalar durur beynimi
    Neden gittin ki; neden ….? Neden umut varken acılara bahşettin yüreklerimizi
    Hep bunu, hep bende ki seni, hep sevdiğimi yad etmekle mi geçecek yıllarım
    Bir an olsun düşseydin fikrimden, savursaydı rüzgar dağılsaydı hüzün bulutları
    Sensizliğinde, acıların mabedinde tapınılacak obje olacağına, yaralı yüreğim
    Keşke her damla göz yaşımda, senle birlikte usulca topraklara gömülseydi
    O tertemiz en duru haliyle ilk günkü gibi duygusuz ve çırılçıplak
    Ahhh keşke…..
    O zaman tattırdığın her acıyı, derdi, kederi öğütmeye çalışacak kadar ne vefalı
    Nede böylesine, seni unutturması için vefasız kullara yalvaracak kadar deli olmazdım
    Ne yarından umutsuzca seni dilenmek gibi, aptalca bir hisse kapılırdım
    Nede gelmeyeceğini bile bile, gönül bağımdan kopardığım gülleri ayaklarına sermezdim
    Şimdi git baharın renklerini çalan gözlerinle, ağlamadan usul ve sessizce
    Adını bahtiyar koyma oğlun olursa, sadece ardında bıraktıklarını düşün
    Sevgi, yada sevda koyma kızın olursa ismini, yüreğinde hiç sönmeyen o ateşi düşün
    Yolun açık olsun, Allaha emanet ol, kendine iyi bak sakın ben gibi yüreğine yenik düşme
    Allaha ısmarladık gül yüzlü, soluk bakışlı dilber
    Unutacak kadar cesur,unutulmayacak kadar ismini koyamadığım o duygu ile yaşa

  • Han Zade
    Han Zade

    20.01.2009 - 03:17

    'Bu memleketin ekmeğini yiyip ihanet eden,birgün mutlaka ekmeğini yediği yerden de kurşunu yer...

  • Han Zade
    Han Zade

    19.01.2009 - 17:47

    Zayi Oldum Bak! ...

    zayi oldum bak, kapında bekledim,
    ki ne bekleyiş...
    ama olmadı biliyorum! ...
    solgun akşamlarına inat,
    ikindi kızıllıklarını bir başıma
    adımlıyorum! ...
    ihanet etmedim hiç kimseye, hiç bir yerde
    etmedim ihanet..
    ama üstüme yağıyor sen kokulu,
    onlarca, yüzlerce, binlerce lanet! ...

    şimdi mavi bir düş içinde kalan
    sahte gülüşlerimi,
    pelikan hüznüyle kumsallarında hayatın
    yürüyüşlerimi,
    bırakıyorum! ...

    sonra yalana açılan kapılardan,
    bacalardan giriyorum içeri...
    edası bende saklı kalan yeniçeri,
    askerim ölüyor.
    ve yüreğim şehitevi edasıyla
    siyah bir hüzne esir oluyor....

    diyorum
    hani bu kendini bilmez yalnızlığımda olmasa,
    belki hala kütüklerde saklı kalırdı adım(n) ! ...

    haziran 08.
    vatanımdan bir köşe...

    kenan yördan...

  • Han Zade
    Han Zade

    18.01.2009 - 22:34

    Bir sevda vardı..adı masal olan..yalan olan..
    Bir sevda masalı vardı anlaşılamayan...


    Bir aşk rayihaları salacağım ben bugün yine göklere.Hava kapalı Sonbaharın son ayındayız, hüzün kokulu, ağlamaklı sanki dokunsan ağlayacak, gözyaşlarını birazdan salacak....

    Bir sevdadan bahsedeceğim bulutlara aya,yıldızlara,rüzgarlara..Bir sevda yeli olup ineceğim yeryüzüne...Aşk rayihaları salacağım tüm dünyaya, denizlere, okyanoslara, martilara, sahillerde gezineceğim, yağacak yağmora eşlik edeceğim ben bugün yine, hüznüme hüzün katacağım,derdime dert salacağım....



    Ben hüznümü seviyorum, derdimle yaşamaya alışığım haydi tüm hüzünler gelin benim üstüme diyeceğim..ve bir hüzünlü sevda masalı anlatacağım,anlatabilirsem adı yalan olan..

    Bir sevda vardı, adı son sevda olan, güzel, büyülü olduğu sanılan, sevgisi, sevdası, kini nefreti olan...Bir sevda kelebeği olup gelip hüzünlü yaslı yüreğime konan.Hüznüme hüzün katan,yasıma yas katan...

    Rengarenk kelebekleri gönlüme musallat eden.Ne söylediği, ne anlattığı anlaşılamayan...Nasıl olduğu, nerde durduğu bilinmeyen, gel gitleri olan, nezaketten bi haber yaşayan,bir yerlere konamayan, duramayan bir sevda kelebeğinin kırık kanadı olan bir sevda rayihaları salayım göklere, bir hüzün havası, veda havası göndereyim tüm yeryüzüne adı sevda masalı olan, adı yalan olan..

    Bir sevda masalı anlatıyorum, bir tırtılın ömrünü anlattım şiirlerde, anlaşılamayan maziden aldığı gıdayla yaşamaya çalışan, hep mazisinde kalan,mazisini aşamayan, şiirlere konu olan, yaz günlerinde üşüyen, yağan yağmurlarda hep ıslanan, kimi zaman deli gömlekleri giyen, deliler gibi dolaşan, kıran, döken, inciten, hep rest vari konuşan ve resti görülen bir sevda vardı adı masal olan...adı yalan olan...

    Kimi zaman bir karayelde, kara sevda olup esen, sonbaharın son ayında, sarı yapraklar misali göğe savrulan, kendi içinde kısır döngüleri olan, seven, sevilen, hemde sevilemeyecek, anlaşılamayacak olan karmakarışık bir sevda vardı masal gibi..adı yalan olan...

    Bir sevda vardı. İyilik nezaketin sevgiden doğduğunu bilmeyen, hatır,gönül nedir bilemeyen..bilsede ifade edemeyen, medenice veda dahi edemeyen..sevgi yoksa yürekte her türlü bağnazlık,katılık, acımasızlığın yüreği dolduracağını onlarla yaşanacağını farkında olmayan, bir sevda vardı, adı yalan olan...

    Bir sevda vardı.Nezaket kapısının nerden açıldığını bilmeyen, bu kapıdan girilebilse sadakat, vefa, sevgi, hoşgörü anlayışının, empatinin kendisini karşılayacağını göremeyen bir sevda vardı, nezaketin bir erdem olduğunu anlamayan...

    Bir sevda vardı.Sevda yeli sandığı bir karayelle savruldu göğe yükseldi.Yıldızlara sordu, bulutlarla konuştu, güneşe, aya sordu yanıldığını anladı..aradığını bulamadan yeryüzüne indi..

    Günlerce savruldu, kar da tipide lodoslarda, en sonunuda düştü bir liman kıyısına, sahillerde gezindi, limanlarda bekçilik etti, beklenen vardı, bekleyen vardı ama gelen hiç olmadı.Çünkü sevgi bilmeyen,nezaketten uzak gönüllerde sevdanın işi neydi? ?
    Ve bir gün geldi, birden sevda uğultuları kesiliverdi, sevda yağmurları diniverdi, yalan sevdalar alıp başını gidiverdi.Ve bir kez daha yanıldığını anladı, yalan sevdalarda, yalan yellerle esdi,durdu, kandığını anladı..

    Her şeylere rağmen sevdası, sevgisi savrulurken, yok olurken, ona vermeyi düşündüğü kitapları, sevda fakirlerine verilecek şiirleri ve güzel kokulu, kırmızı gülleri bir beyaz kelebeğin cansız bedeni kalıverdi titreyen ellerinde...

    Gülümseyen yüzlerle, bir kaç damla yanağından süzülen yaşlarla, bir veda şarkısıyla uğurladı sevdasını uzak ellere, bilinmeyen gönüllere... vakit tamam, son bir mektup mu? olur... son bir yazı mı? olur... var olan yaşanan, yaşanmayan herşeylere elvadalar, vedalar ederek, bir hüzün, bir veda havasıyla hoşçakallar ediyorum! ! ! bir sevda vardı...adı masal olan, adı yalan olan, kara sevdalara...
    __________________

  • Han Zade
    Han Zade

    18.01.2009 - 21:33

    Bilseydim

    Yüreğinde yerim olduğunu bilseydim
    Yaz yağmurları yağardı bahçeme
    Kışlar bahara
    Baharlar yaza dönerken
    Kirpiklerimde yaş değil yıldız parlardı
    Gülü severken dikeni
    Kanatmazdı yüreğimi
    Yusuf'un kuyusuna hapsolup
    Karanlığın nöbetini tutmazdım
    Gökkuşağına kanat çırparken yüreğim
    Sonsuz maviliğe bürünürdü gökyüzü
    Sessizliğinde bile sesini duyardım
    Kuma yazıp yele verdim
    Saymazdım sevdamı
    Bilseydim........

    Leyla Gül Varoğlu

  • Han Zade
    Han Zade

    18.01.2009 - 17:25

    www.islamiyet.gen.tr

  • Han Zade
    Han Zade

    17.01.2009 - 17:39

    Haykırırcasına Seviyorum işte ben Seni..



    -

    Sana haykırmak isterdim şu iki kelimeyi ne pahasına olursa olsun seni sevdiğimi söylemek isterdim ama inan ki dilim söyletmiyor seni sevdiğimi.. Sana olan tutkunluğumu, bağımlılığımı, gerçek aşkı, Oysa bu yürek tek sana çarpıyor, seni özlüyor, tek sana hasret ve senden başkasınada bakamıyor..

    Her ne olursa olsun ben seni seviyorum, her ne yaşanırsa yaşansın senden uzakda kalamıyorum ben, sana açmışım kalbimi, sana özlem duymuşum artık yapamam inan ki bir sen daha sevemem ben bu dünyada.. Yüreğim senle atıyor buğünümde, yarında atacak hep bu böyle gidip gelecek, seni sevecek tek seni..

    Sana her canım dememde, sanki canımda bir parça oluyorsun, seni her gördüğümde daha da gittikçe bağlanıyorum sana, her zaman yanımda ol beni sensiz bu dünyada yapayanlız bırakma beni sensiz çöl kumlarında mecnun ettirme olur mu ben seninim, seni sevmekteyim ömrümün son anına kadarda seni seveceğim..

    Her ne kadar söyleyemezsem sevgimi şuna inan ki her zaman kalbim sana atmakta bunu unutmayasın sakın..

    Hani derdim ya sana hava çok güzel yıldızlar buğün apayrı güzel diye sorardın bana dilek tuttun mu diye bende her zaman ki gibi evet derdim söylemezdim sana ne dilek tuttuğumu.. Derdim ki sana söylesem dileğim kabul olmaz diye, ama şimdi söylemek istiyorum ben burada seni dilerdim her dakika, yanımda olmanı isterdim sana deliler gibi aşkımı itiraf edecek günü dilerdim ve seni ne kadar çok sevdiğimi demek isterdim hep isterdim ben.. Şimdi de ALLAH'ımdan seni diliyorum beni yanlız bırakmayacağı ve hep mutlu olmanı.. Tek dileğim şimdilik bu kadar, çok mu şey diledim ki ben, ben sadece seni ve daima seni diledim ve halende dilenmekteyim..

    Bir çoçuğun annesine şefkati gibi, işte bende şefkat dolu bağlıyım sana, Beni sakın bırakma..

    Bırakma olur mu..

    Şimdi yine seni düşünüyorum ben, napıyorsun diye, sende beni düşünüyormusun diye kendime soruyorum, seni her ne zaman düşünsem kalbim sıcacık oluyor elime kalbime koyduğum gibi bir heyecan başlıyor, seninde atıyor mu ben gibi. Sende ben gibi heyecan duyabiliyor musun, Hissede biliyor musun sen de ben gibi benim içimdeki aşk gibi.. Bazen canın yanıyor mu ben gibi, hayallere kapılıyor musun sende..

    Söyle hissedebiliyor musun benim içimdeki AŞK gibi..

    Rüyalarım hep seninle geçmekte her ne zaman seni görsem rüyamda, kalktığımda bir tebessüm doluyor yanaklarıma, diyorum haykırırcasına seviyorum ben diye..

    Evet seviyorum ben seni, derin duygularla, aşk ile seviyorum ben seni, ve her ne yaşanırsa yaşansın seni sevmemek ölüm gibi gelecek bana..

    Rüyalarda hep beraberiz seninle seni öpüyorum seni istiyorum hep rüyamdasın ve sensiz geçiremiyorum ben rüyalarımı, rüyamın adını sen koydum ben, senin adını da aşk koydum, heceledim ben seni kendime rüyalarımda olsa dahi adım adım izindeyim ben senin her zaman ve gün geçtikçe bu böyle olacak.. Her yatağa girdiğimde seni diliyorum her zaman ki gibi.. Beni rüyalarım da sensiz bırakma..

    Bırakma olur mu..

    Bu canım sana can desin, seni sevsin sadece. Seninle hayat bulsun yarınlarıma hep sen ol bundan sonra yaşantımda geleceğim senle anlam kazansın dünyam ol olur mu benim gerçek dünyam..

    Seni sevmek bi başka güzel nedense, seni ne zaman ansam birden içimde bir huzur buluyorum ben, resmini alıyorum elime işte bu benim aşkım diyorum, her açısında bir başka güzelsin, renkler sana uyum sağlamakta, sen varya çok zevkli birisin. Ne giysen yakışıyor sana, duruşun apayrı bi güzel zaten, hele hele ki o gülümsemen yok mu senin işte tek bittiğim nokta o tatlı gülümsemen bana hayat veriyor ya, o gülümsemeni tatlı gözlerin ile gülümsemeni benden mahrum etme her zaman da gül, gül ki gamzeden gül tomurcukları açsın senin tek sevdiğim..

    Sen Gül olur mu hep gül, Ağlama sen gözyaşın olayım ki ağlama sen! Ağlamana dayanamam ben..

    Ağlama sen olur mu sevdiğim..

    Şimdi de yokluğun sardı içimi birden, sana özlem duydum yine ben, sana hasret geçirdim içten içten..

    Özlemim, hasretim, Tek canım benim hayat kaynağım sensin diyorum..
    Ben seni seviyorum, seni seviyorum..

  • Han Zade
    Han Zade

    17.01.2009 - 09:20

    Son Çare..!

    Ölmek zamanı gelmiştir artık
    Tutsak bedenlerin..
    Zindanda volta atmaktansa
    Giyotine boyun eğmek
    En şereflisidir ölümlerin..

    Yarılamıyorsa barikatlar
    Atlatılamıyorsa en kalleş tuzaklar
    Çaresizlik varsa serde
    Azraili beklemenin ne anlamı var..
    Doldur şarjörünü tıka basa
    Daya namluyu şakağına
    Ve insanlığını kaybedene kadar bas tetiğe..
    Bas!
    Bas!
    Bas!
    Bütün güzel duygularını katledene kadar bas!
    Her şeye tövbe et!
    Dağlara ver kendini bir başına
    Pes et!
    Geri çekil!
    Ve hatta cephe gerisindeyken yenil!
    Doğrult kelleni sana kalkan kılıca
    Ama
    Uzatma ayağını, elini ne kelepçeye ne de prangaya.
    Gelmeyen yolun sonunu kendin getir
    Bir fişek acımasızlığında..

    Bırak kanasın yaraların oluk oluk
    Belki de
    Kan kaybından ölmektedir mutluluk...
    Yak kendini bir cıgara közünde
    Damla yaş olmasın o soğuk, o boş gözlerinde...
    Lanetler oku bilmediğin tepelerden
    Yine,
    Bilmediğin kentlere…
    Takatsız kalışın titremenden belli Gözüm!
    Direnme! Dayanma!
    Düşüp kal hayallerinin ortasına.
    Pes et!
    Yenil!
    Toprağa düş!
    Geri çekil!
    İçeri al ölümü kalmasın kapıda
    Ama ölürken bile sakın AĞLAMA..!


    Salih Aydın

  • Han Zade
    Han Zade

    17.01.2009 - 00:53

    YALAN SEVDALAR
    Hayat dediğin nedir ki gülüm?
    Yaşamak mı bir ömrü çılgınca?
    Başarmak mı hiç kimsenin başaramadığını?
    Bir serabın ardından koşmak mı?
    Yetişemeyeceğini bildiğin halde
    Yoksa bir kalpte iki can yaşatmak mı?
    Karşılık beklemeden.
    Sen bırak yaşatma sevgimi içinde
    Çünkü sen taşıyamazsın benim sevgimi!
    Çünkü benim sevgim bir bebek gibi masum ve temiz.
    Seninkiyse duygudan bi haber,bir ölü misali
    Sevda dediğin nedir ki gülüm
    Sorsak tarif ederler mi?
    Yoksa insanoğlu tarifsizce mi yaşar sevdayı içinde?
    Tarifi zor olsa gerek ey sevgili.
    Parayla alınabilecek bişey de değil ki bu meret,
    Girdi mi adamın kanına,
    İçine işler ve senden biri oluverir sessizce.
    Daha ne olduğunu anlayamadan,
    Buluverirsin kendini ıssız bir okyanusun ortasında
    Çabalarsın kıyıya ulaşmak için
    Ne uzun yollar ne de çektiğin çileler durdurabilir seni
    Tıpkı benim sana olan aşkım misali.
    Ama bir bakarsın ki hala ortasındasındır okyanusun
    Sanki o kadar yolu o kadar çileyi çeken sen değilsin de bir başkasıdır.
    Serabın ardından koşmak gibi bi şey bu
    Ne kadar koşşanda yetişemezsin onlara.
    Anlarsın ki bu aşk oyunun sonunda
    Ne kadar koşşanda ulaşamazsın yalan sevdalara...

  • Han Zade
    Han Zade

    16.01.2009 - 13:27

    Silüet

    Git bakalım!
    Gözlerimin rengini unutabileceğin yere kadar git..
    Birkaç fotoğrafın kalsın albümümün tenha yerlerinde,
    Birkaç ta öpücüğün gözlerimin bebeğinde.
    Ama unutma!
    Bu taş bebek başka bir tende yumuşamayacak bir daha,
    İhmal edilen ilk
    Başvurulan son çözümdü yönelmek Allah'a (cc) .
    Her bakışında kirpikleri silahsı bir kaçağa
    Ve her yağmurda sana meyilli bir saçağa baktığında
    Aklına düşmeyeceğim yere kadar git..!

    Seni götüren rüzgarın ardından
    Bu kez dökmeyeceğim Karadeniz'i,
    Ellerim şahit!
    Özlemlerimin seni özleyemeyeceği yere kadar git..!

    Bir duble bardakta yalnızlığını yudumlarken,
    Beyaz bir sigara kağıdına
    İmlasız şiirler karalarken,
    Karanlık ağır aksak üstüne yürürken umutlarının
    Ve her bulut beni sana yağarken,
    Çığlıklarının ayyuka çıkamayacağı yere kadar git..!

    Git bakalım!
    Düşlerimin seni, düşleyemeyeceği yere kadar git..!
    Bir sesin kalsın kulaklarımda çınlayan
    Bir de nefesin yanaklarımda...
    Kalanlar benimdir sen git!
    Benim olmadığını anladığın yere kadar git..!

    Sensiz de yaşarım yarım yamalak.
    Yazılmışsa yazılmıştır
    Bize kalan yaşamak, dolana kadar vakit
    Ömrümün beni tükettiği yere kadar git..!

    Hani olur ya!
    Ayrılık ızdırabı yangın çıkarırsa gözkapaklarında,
    Tek çıkarın bensem
    Ve bensem üşüyen gözbebeklerinde
    GİTME! ! !

    Salih Aydın

  • Salih Aydın Trb
    Salih Aydın Trb

    16.01.2009 - 00:48

    kendisini tanımam etmem.zaten tanımak gibi bir gayem de yok..buraya şahısla ilgili düşünceler yazılıyomuş, bunu biliyorum, biz aptallıktan değil delilikten yatıyoruz burada kardeşim...dedim ya tanımıyorum diye...bu yüzden şimdi buraya onunla ilgili ne yazsam yalan olacaktır bu durumda..işin aslına bakarsanız bişiy yazmaya da gelmemiştim.geçerken uğradımdı, dur dedim kendime bi saçmaliyim de öyle gidiyim...sonra durdu kendim, ben de başladım saçmalamaya..niye mi geldim, ÖYLESİNE İŞTE :))))

  • Han Zade
    Han Zade

    16.01.2009 - 00:34

    zümrüt olsan neyler şu didarı cihanda
    pula satarlar seni bir meylik nagehanda
    sarraf mıdır kör olan zümrüt müdür bilinmez
    ama olan gölgemdir, zannımca bu küçük handa

    üstad :)))

  • Han Zade
    Han Zade

    15.01.2009 - 20:14

    ALLAH KAHRETSİN

    Bu böyle sürüp gitmeyecek biliyorum

    Bir sabah bir dilencinin avuçlarına bırakacağım kalbimi

    Kim ne derse desin

    Tahammülüm kalmadı artık

    Bıktım seni sensiz yaşamaktan

    Nasılsa döneceğin yok senin

    Çıldıracağım bu gidişle

    Allah kahretsin! ...



    Durup durup seninle gezdiğim yerlerde dolaşıyorum

    Sanki köşe başından sen çıkacaksın

    Sanki duraklarda beni bekliyorsun

    Geçen gün birine rastladım aynı sokakta

    Saçları sen, gözleri sen, kaşları sen,

    Koştum heyecanla peşinden

    Ve hayatımda ilk defa

    Bir tokat yedim senin yüzünden

    Allah kahretsin! ..

    Dünya ateşler içinde

    Savaşlar almış başını gidiyor

    Afrika'da insanlar açlıktan ölüyor

    Bense bu gidişle sensizlikten ölüceğim

    Umurunda mı senin?

    Kimbilir hangi cehenmem desin?

    Allah kahretsin! ...

    Hangi masaya otursam

    Senin sevdiğin içkiyi koyuyorlar önüme

    Vazomda senin sevdiğin çiçekler

    Ve dudaklarımda hep senin sevdiğin şarkılar

    Senin doğum günlerini kutluyorum senden habersiz

    Ve her sabah dualar ediyorum mutluluğun için

    Ne yapsam, ne etsem, nereye gitsem

    Ecel gibi peşimdesin

    Allah kahretsin! ...



    İşte böyle sevda benimkisi

    Bu zamanda bu devirde

    Haklısın adam olacağım yok benim

    En güzeli artık son vermek bu hayata

    En korkunç uçurumlara bırakmak kendimi

    Ya da en yüksek tepelerden

    En uçsuz bucaksız denizlere bırakmak bedenimi

    Ama içimde sen varsın

    Ya sana bir şey olursa

    Allah kahretsin! ...

    ahmet selçuk ilkan

  • Han Zade
    Han Zade

    15.01.2009 - 17:29

    hasretin düşer yüreğime

    Hasretin düşer yüreğimin orta yerine
    Garip bir hüzün sarar ruhumu
    Her zaman yaslıdır bu şehir sensiz
    Fakir odamda döner durur yokluğun
    Dalar gider gözlerim uzaklara

    Silindi rüyalarımı süsleyen renkler
    Ne kar tanelerini tutuyor ellerim
    Nede melekler teselli ediyor beni
    Düşlerim kapkara artik
    Düşlerimde bile yalnızım
    Birden çalsan diyorum kapımı
    Ansızın uyandırsan beni
    Kurtarsan bu kâbustan
    Kurtulsam bu maphustan
    Güneşi getirsen bana
    Yani sen gelsen diyorum

    Ellerim acıyor ellerim bağlı simdi
    Ellerim tutsak ellerim saklı
    Ellerim kayboldu karanlığında gecelerin
    Ellerime yokluğunun kelepçesi vuruldu
    Sana çiçek veremem can
    Resmin puslu vaktine dutsu düşlerimin
    Mezar olacak bana bu dört duvar
    Yokluğun kadar gerçek bu ecel
    Yokluğun kadar büyük içimde acı
    Azar azar oluyorum sen bunu bilmiyorsun
    Mezar olacak bana bu dört duvar

    Resmin puslu vaktine düştü düşlerimin
    Simdi ben yokluğuna tutsağım
    ölüm içiririm sensiz her güne
    İste bu ben senin fakir sairin
    Gökyüzüne sekil veren o ressamım ben

    Bir sen yoksun görünmüyorsun
    Gökyüzünde döner durur bir kartal
    Ben yaralıyım vurgun yedim gözlerinden
    Ter ateşliyim yanıyorum
    Bir yudum su olsan diyorum çatlayan dudaklarıma
    Yüreğim kurak topraklar gibi
    Gözlerim karanlık kuyu dibi
    Sevdamı kurşunladılar can
    Kahpelerin hesabi var ömrüme
    Bir sen yoksun görünmüyorsun..............

  • Han Zade
    Han Zade

    14.01.2009 - 23:24

    ***SENSİZ GEÇMİŞ BİR GÜNÜM***



    Gülüm
    Bugün sana gelmişim
    Senin olmadığını bile bile
    Çalmışım kapını titreyerek ellerim
    Bir demet kıştan kalan
    Kardelenle birlikte

    Sahilde yürümüşüm sensiz
    Senle gezdiğimiz yerde gezmişim
    Ağlamışım bir köşede sessizce
    Sevdamızı gören deniz ağlamış
    Hani adımızı yazmıştık ya
    Çobanlar misali taşa vurarak
    Hani yürek yapmıştık en okkalısından
    İçinde sen ve ben
    Daha silinmemiş o yürek
    Sadece yosun bağlamış

    Türküsünü söylemişim ayrılığın
    Senle olan geçmişime gitmişim
    Basmışım beraber bastığımız taşlara
    Toprağa dokunmuşum yumuşacık
    Biraz uçuk biraz kaçık
    Kaleler yapmışım sahilde
    Ve aldırmadan gözlerimden akan yaşlara
    Zindanlar yapmışım
    Sensizliği içine hapsetmişim
    Ellerimle
    Ve yüreğimle

    Martılara selam vermiş el etmişim
    Senden bahsetmişim
    Hatırlarını sormuşum
    İki çay istemişim çaycımızdan
    Eskide olduğu gibi
    Sensiz çayın tadını unutmuşum
    İçmişim birini denize karşı
    Seninkini ise soğutmuşum

    Balıkları sensiz seyretmişim
    Denizi gene sensiz taşlamışım
    Sensiz batırmışım gene Güneşi
    Sensiz seyretmişim dolunayı
    Yıldızlara sensiz bakmışım
    Yıldız gözlüm gül yüzlüm
    Sensiz geçmiş bir günüm
    Ve geceye sensiz başlamışım

    YUSUF DEMİR

  • Han Zade
    Han Zade

    14.01.2009 - 18:31

    AY DOST YÜREĞİNE HÜRMET ETTİĞİM



    Ay dost yüreğine hürmet ettiğim
    Selam etmiş gene beni özlemiş
    Ela gözlerinde dalıp gittiğim
    Hasret çekip yollarımı gözlemiş

    Saçlarını güller ile ördüğüm
    Gözlerine sürmeleri sürdüğüm
    Sevdasını yüreğimde kördüğüm
    Edivermiş şu gönlümü közlemiş

    Mah cemali güneş gibi ay gibi
    Billur sesi ırmak gibi çay gibi
    Sol yanıma doğru tutmuş yay gibi
    Kirpiklerin tam kalbime gezlemiş

    Çiçek gibi açıp gelmiş baharda
    Bırakmış gönlümü ah ile zarda
    Razı olmuş kavuşmaya mezarda
    Sevdiğini herkeslerden gizlemiş

    Bakışından ab-ı hayat içtiğim
    Gülüşüyle dünyalardan geçtiğim
    Şu yalan dünyada tek yâr seçtiğim
    Senlik benlik bırakmış da bizlemiş

    Bad-ı saba ile yola saldığım
    Bir sözüyle hülyalara daldığım
    Yıldız gözlerinden ilham aldığım
    Sevdasını sevdam ile sözlemiş

    YUSUF DEMİR

  • Han Zade
    Han Zade

    14.01.2009 - 12:14

    garip bir kulum antolojide dolaşan
    bazen hüzünlenir,olurum çölaşan,
    yavrularımdır beni,hayata bağlayan,
    sevgisiz bir dünya yüreğimi dağlayan...hannane :))

  • Han Zade
    Han Zade

    12.01.2009 - 14:40

    Sevdiğine Yar Olmaz, Aşka Yar Olur Sevgili
    Hiç bir aşkın layığı yoktur
    Yalancı bir bahar gibi gelir geçer sevgili
    Gerçeği yok,masalı çoktur
    Kimsenin görmediği anka kuşu misali
    Büyülü bir düş gibi kendine çeker
    Bir çocuk gibi mışıl mışıl uyutur bizi
    Bir an gibi,gelir geçer
    Geride bir bıçak gibi kalır izi
    Sevdiğine yar olmaz,aşka yar olur sevgili
    Bir elinde tadı,diğer elinde zehri
    Herşeyim der,herşeydir
    Alır götürür herşeyi
    Bir gün bile sende yan, sende öl diyemezsin
    Her gün kahrından ölür
    Bir gün bile kahrolsun diyemezsin
    Yürek yanar...ciğer yanar...
    Daha ne diyeyim
    Aşk işte böyle bir iştir
    Aşk,kıymayanı kıyan
    Yakmayanı yakan ateştir.


    Hasan Hüseyin Gömleksiz

  • Han Zade
    Han Zade

    10.01.2009 - 01:50

    GİTME NE OLUR...



    Gidersen, yaşamın acılı haritasında yaralı bir kalbin, adını bilmediğim
    çiçekleri kanar içimde her gece… Ay suskunlaşır, yıldızlar suskunlaşır, acılar
    suskunlaşır, yitirir sesini yaşayanlar da ölüler gibi… Suskunluğun trendinde kan kusar yürekler sensiz. Rüzgar da esmez artık buralarda, çiçekler de açmaz, herkes boynu bükük kalır bu şehirde, çekip gider mutluluklar… Gitme ne olur.
    Bak hüznün zifiri saçları akıyor geceye, gecenin karanlığına karışıyor hüznüm…
    Lanetlenmiş yalnızlıklara ah ediyor kalbim. Her gün biraz daha büyüyor içimdeki kırgınlık… Gitme… Acılar içinde olsam da yaşamı çılgınca sevdim ben.
    Çılgınca sevdim bu dağları, bozkırları, güneşi. En çok seni sevdim dağçiçeğim,
    en çok seni sevdim… Gitme ne olur.
    Yol türküleri kederlidir nazlım, yol türküleri dertli, yol türküleri acılı.
    Gidersen kar yağar istasyonlara, boynu bükük bakar ardından bütün akasyalar.
    Gitme, bir güvercin sıçaklığı gibi kal yüreğimde. Ben ki sevdamı dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde taşıdım hep, namusumun akında. Ne zaman gözlerine baksam beyaz beyaz güvercinler kanat çırpar mavilere; Güller açar ne zaman ellerimi uzatsam saçlarına, serin serin eser yeller.
    Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme mutluluğumu gözleri türkülü kuşum;
    içimdeki baharı öldürüp gitme, kimsiz, kimsesiz boynu bükük bırakma türkülerimi.
    Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden ne olur… Gitme sevdamsın, ateşimsin, hasretimsin& Gitme ekmeğimsin sen, suyum, havamsın& Gitme, ben sana kalbimi verdim.

    Kalbimi de alıp gitme…
    Gitme, figan düşer denizlere sular çekilir
    yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
    bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
    boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür
    gitme
    bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
    şaşırır yönünü rüzgarlar
    bütün pınarların suyu çekilir
    solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm
    gitme
    öksüz kalır içimdeki imge dağları
    saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
    bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
    çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm
    gitme
    içimdeki bütün vagonlar devrilir
    bir kar yağar istasyonlara, üşürüm
    gitme
    bütün ormanlar ateşe verilir
    kuşlarda gider bu kent de, ölürüm
    gitme kal
    menevşeler açsın dağlarda
    sevince dönüşsün gökyüzü
    iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
    yokluğuna alışamam yokluğun ölüm...

  • Han Zade
    Han Zade

    09.01.2009 - 23:37

    Her Gidiş Terkediş Değil


    ne zordur ayrılıklar
    ne çok acıtır, yakar
    dilin tutulur kalırsın
    ne çok şey söylemek gelirde içinden
    düğümlenir boğazına kelimeler
    burnun sızlar, ağlayamazsın
    akıtırsın içine yaşlarını

    çocuksu küsmeler, düşer yüzüne
    belki dudakların titrer
    gitme diyen gözlerle bakarsın ardından
    sebebini bilmediğin, belkide sebepsiz
    dağılır isyan edersin
    masum, günahsız içten sevgiler
    bir yanın eksilir, kopar bir şeyler
    sebep aramak fayda vermez
    hüzünlü bir kaç söz, kırık dökük anılar

    aslında ne giden vardır, ne terkeden
    bilirsin orada olduğunu
    belki aynı anda, aynı şeyleri düşünüp
    farkında olmadan gülümsersin beraber
    bir gün karşılaşacağın umudu sarar içini
    hafifletir azda olsa, acını
    çıkıverse kaşına, hiç bilmediğin bir yerde
    beklenmedik, bir mektup gibi kapında bulsan
    bir çocuk sevinciyle, koşar sarılırmısın
    unutma
    her gidiş, terkediş değil....



    Mehmet Yılmaz

Toplam 776 mesaj bulundu