Secdeye kapansam bir ömür boyu Ağlasam ağlasam Allah diyerek. Fışkırmaya hazır bu dipsiz kuyu Çağlasam çağlasam Allah diyerek.
Varlığın sebebi eşsiz varıyla, Yıksa nefs dağımı gül nazarıyla; Elimi, kolumu aşkın nârıyla Bağlasam bağlasam Allah diyerek.
Savurup da aşktan aşka közümü, Sonsuz hakikatte bulsam özümü; İşte o aşkla ben iki gözümü Dağlasam dağlasam Allah diyerek.
Adıdeğmez / 2002
UYAN
Yüz, Öküz! Bakıyor, Ne okuyor? Treni kaçmış, Çenesini açmış. Sûkuta dır-dır eder Ve rükûda hır-hır eder! Fareli köyün kavalcısı, Sonsuzluk erlerinin nalcısı. O nefes nefese, dili bir karış Aynı öykü, yanlış noktaya varış. Ey biçare kul, biçare insan Yağmurlar dök, kıskansın Nisan. Bu yolda öküz olmak yok Ve trene dalmak yok. Uyan artık uyan, Geçiyor zaman. Şeytanı dür Ve öldür. Uyan, Yan…
Adıdeğmez
BANA BENİ ANLAT Bana beni anlat, katında kimim? Kara gecelerin sarhoş hali mi? Bana beni anlat, zatında kimim? Umutsuz günlerin boş hayali mi?
Yıllar yılı böyle avunur durur Kapılır da ruhum bir loş ışığa. Sabahlar kaldırır, geceler vurur, Kolaysa korkmadan sen koş ışığa!
İşte ben anlattım bendeki beni, Celsesine kurban gitmiş hakimim! Bu dertle giymeden birgün kefeni, Bana beni anlat, katında kimim? ..
Adıdeğmez 08 Eylül 2003 / Pazartesi
YOK - VAR
Eksilen ne yok ki varda, Varda eksilmezlik O’nun. Yokta, Var’ın adı var da Varda eksilmezlik O’nun.
Yok, yokken, vara vebaldı; Yok, Var’dan varını aldı; Var, yok oldu, tek Var kaldı, Varda eksilmezlik O’nun…
Adıdeğmez / 2005
(*) AÇIN KAPILARI OSMAN GELİYOR Müjde ey Müslüman, Osman geliyor! Zalime, zulüme düşman geliyor! Bilirim, senin de koşman geliyor, Koş ona, ardından cihan geliyor; Açın kapıları, Osman geliyor!
Sen, yurduna hasret; yurdunda esir! Sen, günaha batmış; günaha vezir! Sen, güneşten mahzur, geceye nezir! Geliniz… Kahraman sultan geliyor! Açın kapıları, Osman geliyor!
Saç-sakal karışık; tarak mı işler? Biçare tarakta kırılır dişler! İlk ve son değil ki onda gelişler; Pençesi imanlı aslan geliyor! Açın kapıları, Osman geliyor!
Yaradan’a kulluk en güzel sanat, O, Allah’a dua, Resul’e naat; Şeytanın dilinde tek beyanat: “Beni çıldırtan o yaman geliyor! ” Açın kapıları, Osman geliyor!
Yanında çilenin kahramanıyla, Kırdı zincirleri tüm imanıyla; Vuslat gemisiyle, aşk limanıyla Hergün yazılacak destan geliyor! Açın kapıları, Osman geliyor!
Ey genç, ismin Mehmed Âkif yazılsın, Sen, şiir sultanı Necip Fazıl’sın! Yüreğine Serdengeçti kazılsın; Sana Yaradan’dan derman geliyor! Açın kapıları, Osman geliyor!
Bırak nöbet tutsun pusuda karga, Onunda ateşi çıkacak kırka! Resul’den emanet bu kutsal hırka; Kaab’den, Üveys’den aman geliyor! Açın kapıları, Osman geliyor!
Sökülsün nâmeler, şarkımız çalsın, Şanımızı rüzgâr, dünyaya salsın; Ağlayıp, dövünmek şeytana kalsın; Dertlerine deva Lokman geliyor! Açın kapıları, Osman geliyor!
Ey Rabbim, Resul’üm, aşkım, Kur’an’ım, Enbiyam, evliyam, mürşidim, canım, Yavuz’um, Fatih’im, Ulu Hakan’ım, Yolunuza bin kez kurban geliyor! Açın kapıları, Osman geliyor!
Bilmem buna küfrü kovuş mu dersin? Soysuzun fikrini boğuş mu dersin? Batmayan güneşle doğuş mu dersin? Ne dersen de, büyük zaman geliyor! Açın kapıları, Osman geliyor! ..
Adıdeğmez / 31 Aralık 2002 - 01 Ocak 2003
FARK VAR Arama dünü yarında, Zamandan zamana fark var. Yanar da insan, nârında; Samandan samana fark var.
Kurulur, içinde pazar, Seyreyler seni her nazar… Bir deniz olsan ne yazar? Limandan limana fark var.
Yaşamı ebedi sanma, Ölüm zamanda muamma; Medet diler insan amma, Amandan amana fark var.
Birleşirken his ile söz, Aşikâre görünür öz… Dünyanın her kahrına göz Yumandan yumana fark var.
Bir sevda kalır şuurda, Can verilir bu uğurda; Her ocakta kül olur da, Dumandan dumana fark var.
Ölüm bir çıkılmaz kafes, Boşlukta yankılanan ses; “Allah” dese de son nefes, İmandan imana fark var! ..
Adıdeğmez / 2006
ESİŞ
Çanakkale boğazı gibi koca bir boğaz, Yedikçe, beni daha doyur diyen gözleri. Yaz evladım, bu zulmü bütün kitaplara yaz, Hakk’tan bahseder Hakk’tan, Hakk’ı bilmez sözleri! ..
Adıdeğmez / 2005
SEKERAT
Nemrut’un sulu beynine Ağır ağır yağarken kar. Gökyüzü senin neyine Diye haykırdı buutlar.
Yokluğun sultan hiçidir, Küfrün en derin içidir, Bin erkeğin tek piçidir; Avradına, anasına! ..
Adıdeğmez / 2004
HİÇ
Ben ki mevsimsiz bir güneş, Ben ki takvimsiz bir gündüm. Yakmazdı özümü ateş, Nasılsa ondan üstündüm!
Her zerrem bir nura yârken, Bir düş bile bana arken… Bu kadar karanlık varken, Dehlizlere yanıp söndüm!
Gittim zamanın ucuna, Çıktım yıkılmaz burcuna; Bir hiç verip avucuna, Sonunda kendime döndüm! ..
Adıdeğmez / 2006
TESELLİ Senelerin aynayla oynaştığı zamanlar, Ne, mazi kucak açar; ne, zaman halden anlar! Tebessüm etmek, aslan pençesinde bir nimet, Ağlamak… Yaradan’dan, gözlerine ganimet! .. Yüreğinde, gençliğe ağıt yakan ihtiyar Ve gençlik gezedursun albümde, diyar diyar! Hayatı roman olmuş sürü sürü hikâye, Tamamlanınca, büyük visale ermek, gaye! Visal ölüm demekse, can, hasretin tutsağı; Yol, doğrudan da doğru; ne solu bil, ne sağı! Şefkate muhtaç gönül aşkla teselli bulur Ve nihayet, bir veda dehlizinde kaybolur! Hasretin çöllerinde yüreği kanar iken, Mecnun, Mevlâ’yı buldu, Leylâ’ya yanar iken! Bırak oynaşsın ayna, zamanın kucağında; Aşk denilen o visal, sonsuzluk bucağında! Ne ağla gençliğine, ne yan ihtiyarlığa, Perde kalkar, yol gider; O’na doğru yârlığa! Baktığın her ufukta göreceksin ki O Nur; Yeter ki yolu iste, kılavuzun bulunur! Sûkutla bağrışırken yalnızlığının sesi, Kalbindedir, gerçeğin nâme nâme bestesi! Sen sevin, sevinirdi ölümsüz kahramanlar; Senelerin aynayla oynaştığı zamanlar! ..
120 gr. margarin (1 çubuk) 1 bardak su 2 tatlı kasığı seker bir cimdik tuz 1 + 1/4 su bardağı un 4 hafif çırpılmış yumurta (yaklaşık)
İçini doldurmak için:
1 yumurta sarisi 10 yemek kaşığı tozşeker 2 yemek kaşığı un 2 yemek kaşığı nişasta 2bucuk bardak sut
Üst sosu için:
2 bardak su 2 yemek kaşığı nişasta 2 yemek kaşığı kakao 1/2 su bardağı tozşeker isteğe göre 1/4 bardak çikolata damlası veya normal çikolata (sosa istenilen kıvama göre daha fazla veya daha az su konulabilir)
Hamurun Yapılışı:
Yağ, su, seker ve tuzu bir tencerede birleştirip arasıra karıştırarak kaynatın. Kaynar kaynamaz altını kapatıp içine unu birden atıp tahta kaşıkla hızlıca karıştırarak yedirin. Tekrar hafif ateşte tencerenin kenarlarından ayrılıp top gibi olana kadar yaklaşık bir dakika karıştırın. Ocaktan alıp 5-6 dakika ılınmaya bırakın. Ilındıktan sonra içine yumurtaları azar azar elinizle veya mikserle yedirin. Kıvamı; hamur artik elinize hafifçe yapışacak, koyuca, seklini alacak bir kıvama gelmişse daha fazla çırpılmış yumurtadan koymayın. Parsoment kâğıdı serilmiş tepsinize iki tatlı kaşığı ile sekil verip top top aralıklı olarak yerleştirin veya sıkma torbası ile sikin. Önceden ısıtılmış 400F (200C) dereceli fırında 25 dakika kadar kabarıp kızarana kadar pişirin. Fırını kapatıp kapağını hafifçe aralayarak fırında 5 dakika kadar bekletin. Sonra çıkarıp ılınmaya bırakın. Daha sonra krema torbasına düz uç koyup hazırladığınız iç kremayı doldurup profiterollerin yan taraflarından içine sikin. Bir geniş servis tabağı veya tepsisine dizip üst sosunu üzerine döküp buzdolabında soğutup servise hazır hale getirin. İç kremasını yapmak için:
Yumurta sarisi ve sekeri bir tencerede çırpma aleti ile karıştırıp un ve nişastayı ilave edip yine karıştırın. Sütü ilave edip karıştırın. Ocağın altını açıp orta ateşte pişirin. Katılaşıp kabarcıklar çıkmaya başladıktan sonra 1 dakika daha pişirip altını kapatın. 1 paket toz vanilya ve 1 kaşık margarini ilave edip ılıtın.
Üst Sosu Malzemesi:
Nişasta, seker, kakaoyu karıştırıp suyu ilave ederek koyulaşana kadar pişirin. Çikolatalarıda ekleyip eridikten sonra altını kapatıp fındık büyüklüğünde yağ koyup karıştırıp profiterollerin üstüne dökün.
Bir sevdadır seni yasamak Baldan tatlıdır adını anmak Atesden yakıcıdır hasretine dayanmak Bir ömürdür seni Kalbimde tasımak
Varlıgınla hayatımın her anını Askınla kalbimin her kösesini Sevginle yüregimin her zerresini Doldur ve öyle büyük askla gel ki Bana Yasarken cennetim ol Atesim sen ol yanması benden Kaderim sen ol cekmesi benden Kursunum sen ol sıkması benden Azrailim sen ol ölmesi benden
Uğrunda alın teri döktüğümüz ve kaybettiğimiz malubiyetlere üzülecek yerde Bir ömür boyu cefa çekmenin, acı ile pençeleşmenin galibiyetine kaptırdık yakamızı Sevindik ulu orta ve hep sevincimizi hıçkırıkla, göz yaşlarımızla belli ettik Bir dalda iki elma kadar yakınken, sararmış bir tutam yaprağı yenemedik Bent oldu, uçurum oldu, haset kulların yağmalanmış arzularına yenik düştük O duygusuz o namustan eser kalmamış ve hiç nasibini almamış zalim kullara Ne dünyamızı aydınlatan ısıtan güneş kadar özgür Nede mahpus damlarında ülkesi ve ilkesi için müebbet yatanlar gibi şanslı Ne umuda yelken açmak istedik umursamaz tavrımızla bi çare ayrılmadan önce Nede içimizde durmadan kanattığımız yaramıza sevgimizle merhem olamadık Acı çekmenin özgürlüğünü, hayatın acı dikenlerini çıplak ellerimizle koparmayı Uzaklarda yanıp tutuşan yüreklere kalbur ile su taşımayı Her gün gayretle filizlenen o en yüce duyguları hasret ateşiyle kavurmayı Biz ettik gülüm, hayatı olduğu gibi değil istediğimiz gibi yaşamayı biz seçtik Hayal meyal hatırladığım bir gülüşün kaldı gözlerimde arzu ile yaşattığım Bir yırtık resmin kaldı gönül tabelamda asılı kalmış ve bi çare sararıp duran Kulağımda titrek bir mum alevi gibi sevgi sözcüklerin, dile gelirken arsızca O bizi sürekli kahreden maziden intikamımızı alan, yalnızca meyler kaldı Sigaramın dumanına hükmeder durur acı yakarışlarım,,, Gitme, etme, kal gülüm …beni öksüz koyma deyişlerim tırmalar durur beynimi Neden gittin ki; neden ….? Neden umut varken acılara bahşettin yüreklerimizi Hep bunu, hep bende ki seni, hep sevdiğimi yad etmekle mi geçecek yıllarım Bir an olsun düşseydin fikrimden, savursaydı rüzgar dağılsaydı hüzün bulutları Sensizliğinde, acıların mabedinde tapınılacak obje olacağına, yaralı yüreğim Keşke her damla göz yaşımda, senle birlikte usulca topraklara gömülseydi O tertemiz en duru haliyle ilk günkü gibi duygusuz ve çırılçıplak Ahhh keşke….. O zaman tattırdığın her acıyı, derdi, kederi öğütmeye çalışacak kadar ne vefalı Nede böylesine, seni unutturması için vefasız kullara yalvaracak kadar deli olmazdım Ne yarından umutsuzca seni dilenmek gibi, aptalca bir hisse kapılırdım Nede gelmeyeceğini bile bile, gönül bağımdan kopardığım gülleri ayaklarına sermezdim Şimdi git baharın renklerini çalan gözlerinle, ağlamadan usul ve sessizce Adını bahtiyar koyma oğlun olursa, sadece ardında bıraktıklarını düşün Sevgi, yada sevda koyma kızın olursa ismini, yüreğinde hiç sönmeyen o ateşi düşün Yolun açık olsun, Allaha emanet ol, kendine iyi bak sakın ben gibi yüreğine yenik düşme Allaha ısmarladık gül yüzlü, soluk bakışlı dilber Unutacak kadar cesur,unutulmayacak kadar ismini koyamadığım o duygu ile yaşa
zayi oldum bak, kapında bekledim, ki ne bekleyiş... ama olmadı biliyorum! ... solgun akşamlarına inat, ikindi kızıllıklarını bir başıma adımlıyorum! ... ihanet etmedim hiç kimseye, hiç bir yerde etmedim ihanet.. ama üstüme yağıyor sen kokulu, onlarca, yüzlerce, binlerce lanet! ...
şimdi mavi bir düş içinde kalan sahte gülüşlerimi, pelikan hüznüyle kumsallarında hayatın yürüyüşlerimi, bırakıyorum! ...
sonra yalana açılan kapılardan, bacalardan giriyorum içeri... edası bende saklı kalan yeniçeri, askerim ölüyor. ve yüreğim şehitevi edasıyla siyah bir hüzne esir oluyor....
diyorum hani bu kendini bilmez yalnızlığımda olmasa, belki hala kütüklerde saklı kalırdı adım(n) ! ...
Bir sevda vardı..adı masal olan..yalan olan.. Bir sevda masalı vardı anlaşılamayan...
Bir aşk rayihaları salacağım ben bugün yine göklere.Hava kapalı Sonbaharın son ayındayız, hüzün kokulu, ağlamaklı sanki dokunsan ağlayacak, gözyaşlarını birazdan salacak....
Bir sevdadan bahsedeceğim bulutlara aya,yıldızlara,rüzgarlara..Bir sevda yeli olup ineceğim yeryüzüne...Aşk rayihaları salacağım tüm dünyaya, denizlere, okyanoslara, martilara, sahillerde gezineceğim, yağacak yağmora eşlik edeceğim ben bugün yine, hüznüme hüzün katacağım,derdime dert salacağım....
Ben hüznümü seviyorum, derdimle yaşamaya alışığım haydi tüm hüzünler gelin benim üstüme diyeceğim..ve bir hüzünlü sevda masalı anlatacağım,anlatabilirsem adı yalan olan..
Bir sevda vardı, adı son sevda olan, güzel, büyülü olduğu sanılan, sevgisi, sevdası, kini nefreti olan...Bir sevda kelebeği olup gelip hüzünlü yaslı yüreğime konan.Hüznüme hüzün katan,yasıma yas katan...
Rengarenk kelebekleri gönlüme musallat eden.Ne söylediği, ne anlattığı anlaşılamayan...Nasıl olduğu, nerde durduğu bilinmeyen, gel gitleri olan, nezaketten bi haber yaşayan,bir yerlere konamayan, duramayan bir sevda kelebeğinin kırık kanadı olan bir sevda rayihaları salayım göklere, bir hüzün havası, veda havası göndereyim tüm yeryüzüne adı sevda masalı olan, adı yalan olan..
Bir sevda masalı anlatıyorum, bir tırtılın ömrünü anlattım şiirlerde, anlaşılamayan maziden aldığı gıdayla yaşamaya çalışan, hep mazisinde kalan,mazisini aşamayan, şiirlere konu olan, yaz günlerinde üşüyen, yağan yağmurlarda hep ıslanan, kimi zaman deli gömlekleri giyen, deliler gibi dolaşan, kıran, döken, inciten, hep rest vari konuşan ve resti görülen bir sevda vardı adı masal olan...adı yalan olan...
Kimi zaman bir karayelde, kara sevda olup esen, sonbaharın son ayında, sarı yapraklar misali göğe savrulan, kendi içinde kısır döngüleri olan, seven, sevilen, hemde sevilemeyecek, anlaşılamayacak olan karmakarışık bir sevda vardı masal gibi..adı yalan olan...
Bir sevda vardı. İyilik nezaketin sevgiden doğduğunu bilmeyen, hatır,gönül nedir bilemeyen..bilsede ifade edemeyen, medenice veda dahi edemeyen..sevgi yoksa yürekte her türlü bağnazlık,katılık, acımasızlığın yüreği dolduracağını onlarla yaşanacağını farkında olmayan, bir sevda vardı, adı yalan olan...
Bir sevda vardı.Nezaket kapısının nerden açıldığını bilmeyen, bu kapıdan girilebilse sadakat, vefa, sevgi, hoşgörü anlayışının, empatinin kendisini karşılayacağını göremeyen bir sevda vardı, nezaketin bir erdem olduğunu anlamayan...
Bir sevda vardı.Sevda yeli sandığı bir karayelle savruldu göğe yükseldi.Yıldızlara sordu, bulutlarla konuştu, güneşe, aya sordu yanıldığını anladı..aradığını bulamadan yeryüzüne indi..
Günlerce savruldu, kar da tipide lodoslarda, en sonunuda düştü bir liman kıyısına, sahillerde gezindi, limanlarda bekçilik etti, beklenen vardı, bekleyen vardı ama gelen hiç olmadı.Çünkü sevgi bilmeyen,nezaketten uzak gönüllerde sevdanın işi neydi? ? Ve bir gün geldi, birden sevda uğultuları kesiliverdi, sevda yağmurları diniverdi, yalan sevdalar alıp başını gidiverdi.Ve bir kez daha yanıldığını anladı, yalan sevdalarda, yalan yellerle esdi,durdu, kandığını anladı..
Her şeylere rağmen sevdası, sevgisi savrulurken, yok olurken, ona vermeyi düşündüğü kitapları, sevda fakirlerine verilecek şiirleri ve güzel kokulu, kırmızı gülleri bir beyaz kelebeğin cansız bedeni kalıverdi titreyen ellerinde...
Gülümseyen yüzlerle, bir kaç damla yanağından süzülen yaşlarla, bir veda şarkısıyla uğurladı sevdasını uzak ellere, bilinmeyen gönüllere... vakit tamam, son bir mektup mu? olur... son bir yazı mı? olur... var olan yaşanan, yaşanmayan herşeylere elvadalar, vedalar ederek, bir hüzün, bir veda havasıyla hoşçakallar ediyorum! ! ! bir sevda vardı...adı masal olan, adı yalan olan, kara sevdalara... __________________
Sana haykırmak isterdim şu iki kelimeyi ne pahasına olursa olsun seni sevdiğimi söylemek isterdim ama inan ki dilim söyletmiyor seni sevdiğimi.. Sana olan tutkunluğumu, bağımlılığımı, gerçek aşkı, Oysa bu yürek tek sana çarpıyor, seni özlüyor, tek sana hasret ve senden başkasınada bakamıyor..
Her ne olursa olsun ben seni seviyorum, her ne yaşanırsa yaşansın senden uzakda kalamıyorum ben, sana açmışım kalbimi, sana özlem duymuşum artık yapamam inan ki bir sen daha sevemem ben bu dünyada.. Yüreğim senle atıyor buğünümde, yarında atacak hep bu böyle gidip gelecek, seni sevecek tek seni..
Sana her canım dememde, sanki canımda bir parça oluyorsun, seni her gördüğümde daha da gittikçe bağlanıyorum sana, her zaman yanımda ol beni sensiz bu dünyada yapayanlız bırakma beni sensiz çöl kumlarında mecnun ettirme olur mu ben seninim, seni sevmekteyim ömrümün son anına kadarda seni seveceğim..
Her ne kadar söyleyemezsem sevgimi şuna inan ki her zaman kalbim sana atmakta bunu unutmayasın sakın..
Hani derdim ya sana hava çok güzel yıldızlar buğün apayrı güzel diye sorardın bana dilek tuttun mu diye bende her zaman ki gibi evet derdim söylemezdim sana ne dilek tuttuğumu.. Derdim ki sana söylesem dileğim kabul olmaz diye, ama şimdi söylemek istiyorum ben burada seni dilerdim her dakika, yanımda olmanı isterdim sana deliler gibi aşkımı itiraf edecek günü dilerdim ve seni ne kadar çok sevdiğimi demek isterdim hep isterdim ben.. Şimdi de ALLAH'ımdan seni diliyorum beni yanlız bırakmayacağı ve hep mutlu olmanı.. Tek dileğim şimdilik bu kadar, çok mu şey diledim ki ben, ben sadece seni ve daima seni diledim ve halende dilenmekteyim..
Bir çoçuğun annesine şefkati gibi, işte bende şefkat dolu bağlıyım sana, Beni sakın bırakma..
Bırakma olur mu..
Şimdi yine seni düşünüyorum ben, napıyorsun diye, sende beni düşünüyormusun diye kendime soruyorum, seni her ne zaman düşünsem kalbim sıcacık oluyor elime kalbime koyduğum gibi bir heyecan başlıyor, seninde atıyor mu ben gibi. Sende ben gibi heyecan duyabiliyor musun, Hissede biliyor musun sen de ben gibi benim içimdeki aşk gibi.. Bazen canın yanıyor mu ben gibi, hayallere kapılıyor musun sende..
Söyle hissedebiliyor musun benim içimdeki AŞK gibi..
Rüyalarım hep seninle geçmekte her ne zaman seni görsem rüyamda, kalktığımda bir tebessüm doluyor yanaklarıma, diyorum haykırırcasına seviyorum ben diye..
Evet seviyorum ben seni, derin duygularla, aşk ile seviyorum ben seni, ve her ne yaşanırsa yaşansın seni sevmemek ölüm gibi gelecek bana..
Rüyalarda hep beraberiz seninle seni öpüyorum seni istiyorum hep rüyamdasın ve sensiz geçiremiyorum ben rüyalarımı, rüyamın adını sen koydum ben, senin adını da aşk koydum, heceledim ben seni kendime rüyalarımda olsa dahi adım adım izindeyim ben senin her zaman ve gün geçtikçe bu böyle olacak.. Her yatağa girdiğimde seni diliyorum her zaman ki gibi.. Beni rüyalarım da sensiz bırakma..
Bırakma olur mu..
Bu canım sana can desin, seni sevsin sadece. Seninle hayat bulsun yarınlarıma hep sen ol bundan sonra yaşantımda geleceğim senle anlam kazansın dünyam ol olur mu benim gerçek dünyam..
Seni sevmek bi başka güzel nedense, seni ne zaman ansam birden içimde bir huzur buluyorum ben, resmini alıyorum elime işte bu benim aşkım diyorum, her açısında bir başka güzelsin, renkler sana uyum sağlamakta, sen varya çok zevkli birisin. Ne giysen yakışıyor sana, duruşun apayrı bi güzel zaten, hele hele ki o gülümsemen yok mu senin işte tek bittiğim nokta o tatlı gülümsemen bana hayat veriyor ya, o gülümsemeni tatlı gözlerin ile gülümsemeni benden mahrum etme her zaman da gül, gül ki gamzeden gül tomurcukları açsın senin tek sevdiğim..
Sen Gül olur mu hep gül, Ağlama sen gözyaşın olayım ki ağlama sen! Ağlamana dayanamam ben..
Ağlama sen olur mu sevdiğim..
Şimdi de yokluğun sardı içimi birden, sana özlem duydum yine ben, sana hasret geçirdim içten içten..
Özlemim, hasretim, Tek canım benim hayat kaynağım sensin diyorum.. Ben seni seviyorum, seni seviyorum..
Ölmek zamanı gelmiştir artık Tutsak bedenlerin.. Zindanda volta atmaktansa Giyotine boyun eğmek En şereflisidir ölümlerin..
Yarılamıyorsa barikatlar Atlatılamıyorsa en kalleş tuzaklar Çaresizlik varsa serde Azraili beklemenin ne anlamı var.. Doldur şarjörünü tıka basa Daya namluyu şakağına Ve insanlığını kaybedene kadar bas tetiğe.. Bas! Bas! Bas! Bütün güzel duygularını katledene kadar bas! Her şeye tövbe et! Dağlara ver kendini bir başına Pes et! Geri çekil! Ve hatta cephe gerisindeyken yenil! Doğrult kelleni sana kalkan kılıca Ama Uzatma ayağını, elini ne kelepçeye ne de prangaya. Gelmeyen yolun sonunu kendin getir Bir fişek acımasızlığında..
Bırak kanasın yaraların oluk oluk Belki de Kan kaybından ölmektedir mutluluk... Yak kendini bir cıgara közünde Damla yaş olmasın o soğuk, o boş gözlerinde... Lanetler oku bilmediğin tepelerden Yine, Bilmediğin kentlere… Takatsız kalışın titremenden belli Gözüm! Direnme! Dayanma! Düşüp kal hayallerinin ortasına. Pes et! Yenil! Toprağa düş! Geri çekil! İçeri al ölümü kalmasın kapıda Ama ölürken bile sakın AĞLAMA..!
YALAN SEVDALAR Hayat dediğin nedir ki gülüm? Yaşamak mı bir ömrü çılgınca? Başarmak mı hiç kimsenin başaramadığını? Bir serabın ardından koşmak mı? Yetişemeyeceğini bildiğin halde Yoksa bir kalpte iki can yaşatmak mı? Karşılık beklemeden. Sen bırak yaşatma sevgimi içinde Çünkü sen taşıyamazsın benim sevgimi! Çünkü benim sevgim bir bebek gibi masum ve temiz. Seninkiyse duygudan bi haber,bir ölü misali Sevda dediğin nedir ki gülüm Sorsak tarif ederler mi? Yoksa insanoğlu tarifsizce mi yaşar sevdayı içinde? Tarifi zor olsa gerek ey sevgili. Parayla alınabilecek bişey de değil ki bu meret, Girdi mi adamın kanına, İçine işler ve senden biri oluverir sessizce. Daha ne olduğunu anlayamadan, Buluverirsin kendini ıssız bir okyanusun ortasında Çabalarsın kıyıya ulaşmak için Ne uzun yollar ne de çektiğin çileler durdurabilir seni Tıpkı benim sana olan aşkım misali. Ama bir bakarsın ki hala ortasındasındır okyanusun Sanki o kadar yolu o kadar çileyi çeken sen değilsin de bir başkasıdır. Serabın ardından koşmak gibi bi şey bu Ne kadar koşşanda yetişemezsin onlara. Anlarsın ki bu aşk oyunun sonunda Ne kadar koşşanda ulaşamazsın yalan sevdalara...
Git bakalım! Gözlerimin rengini unutabileceğin yere kadar git.. Birkaç fotoğrafın kalsın albümümün tenha yerlerinde, Birkaç ta öpücüğün gözlerimin bebeğinde. Ama unutma! Bu taş bebek başka bir tende yumuşamayacak bir daha, İhmal edilen ilk Başvurulan son çözümdü yönelmek Allah'a (cc) . Her bakışında kirpikleri silahsı bir kaçağa Ve her yağmurda sana meyilli bir saçağa baktığında Aklına düşmeyeceğim yere kadar git..!
Seni götüren rüzgarın ardından Bu kez dökmeyeceğim Karadeniz'i, Ellerim şahit! Özlemlerimin seni özleyemeyeceği yere kadar git..!
Bir duble bardakta yalnızlığını yudumlarken, Beyaz bir sigara kağıdına İmlasız şiirler karalarken, Karanlık ağır aksak üstüne yürürken umutlarının Ve her bulut beni sana yağarken, Çığlıklarının ayyuka çıkamayacağı yere kadar git..!
Git bakalım! Düşlerimin seni, düşleyemeyeceği yere kadar git..! Bir sesin kalsın kulaklarımda çınlayan Bir de nefesin yanaklarımda... Kalanlar benimdir sen git! Benim olmadığını anladığın yere kadar git..!
Sensiz de yaşarım yarım yamalak. Yazılmışsa yazılmıştır Bize kalan yaşamak, dolana kadar vakit Ömrümün beni tükettiği yere kadar git..!
Hani olur ya! Ayrılık ızdırabı yangın çıkarırsa gözkapaklarında, Tek çıkarın bensem Ve bensem üşüyen gözbebeklerinde GİTME! ! !
kendisini tanımam etmem.zaten tanımak gibi bir gayem de yok..buraya şahısla ilgili düşünceler yazılıyomuş, bunu biliyorum, biz aptallıktan değil delilikten yatıyoruz burada kardeşim...dedim ya tanımıyorum diye...bu yüzden şimdi buraya onunla ilgili ne yazsam yalan olacaktır bu durumda..işin aslına bakarsanız bişiy yazmaya da gelmemiştim.geçerken uğradımdı, dur dedim kendime bi saçmaliyim de öyle gidiyim...sonra durdu kendim, ben de başladım saçmalamaya..niye mi geldim, ÖYLESİNE İŞTE :))))
zümrüt olsan neyler şu didarı cihanda pula satarlar seni bir meylik nagehanda sarraf mıdır kör olan zümrüt müdür bilinmez ama olan gölgemdir, zannımca bu küçük handa
Hasretin düşer yüreğimin orta yerine Garip bir hüzün sarar ruhumu Her zaman yaslıdır bu şehir sensiz Fakir odamda döner durur yokluğun Dalar gider gözlerim uzaklara
Silindi rüyalarımı süsleyen renkler Ne kar tanelerini tutuyor ellerim Nede melekler teselli ediyor beni Düşlerim kapkara artik Düşlerimde bile yalnızım Birden çalsan diyorum kapımı Ansızın uyandırsan beni Kurtarsan bu kâbustan Kurtulsam bu maphustan Güneşi getirsen bana Yani sen gelsen diyorum
Ellerim acıyor ellerim bağlı simdi Ellerim tutsak ellerim saklı Ellerim kayboldu karanlığında gecelerin Ellerime yokluğunun kelepçesi vuruldu Sana çiçek veremem can Resmin puslu vaktine dutsu düşlerimin Mezar olacak bana bu dört duvar Yokluğun kadar gerçek bu ecel Yokluğun kadar büyük içimde acı Azar azar oluyorum sen bunu bilmiyorsun Mezar olacak bana bu dört duvar
Resmin puslu vaktine düştü düşlerimin Simdi ben yokluğuna tutsağım ölüm içiririm sensiz her güne İste bu ben senin fakir sairin Gökyüzüne sekil veren o ressamım ben
Bir sen yoksun görünmüyorsun Gökyüzünde döner durur bir kartal Ben yaralıyım vurgun yedim gözlerinden Ter ateşliyim yanıyorum Bir yudum su olsan diyorum çatlayan dudaklarıma Yüreğim kurak topraklar gibi Gözlerim karanlık kuyu dibi Sevdamı kurşunladılar can Kahpelerin hesabi var ömrüme Bir sen yoksun görünmüyorsun..............
Gülüm Bugün sana gelmişim Senin olmadığını bile bile Çalmışım kapını titreyerek ellerim Bir demet kıştan kalan Kardelenle birlikte
Sahilde yürümüşüm sensiz Senle gezdiğimiz yerde gezmişim Ağlamışım bir köşede sessizce Sevdamızı gören deniz ağlamış Hani adımızı yazmıştık ya Çobanlar misali taşa vurarak Hani yürek yapmıştık en okkalısından İçinde sen ve ben Daha silinmemiş o yürek Sadece yosun bağlamış
Türküsünü söylemişim ayrılığın Senle olan geçmişime gitmişim Basmışım beraber bastığımız taşlara Toprağa dokunmuşum yumuşacık Biraz uçuk biraz kaçık Kaleler yapmışım sahilde Ve aldırmadan gözlerimden akan yaşlara Zindanlar yapmışım Sensizliği içine hapsetmişim Ellerimle Ve yüreğimle
Martılara selam vermiş el etmişim Senden bahsetmişim Hatırlarını sormuşum İki çay istemişim çaycımızdan Eskide olduğu gibi Sensiz çayın tadını unutmuşum İçmişim birini denize karşı Seninkini ise soğutmuşum
Balıkları sensiz seyretmişim Denizi gene sensiz taşlamışım Sensiz batırmışım gene Güneşi Sensiz seyretmişim dolunayı Yıldızlara sensiz bakmışım Yıldız gözlüm gül yüzlüm Sensiz geçmiş bir günüm Ve geceye sensiz başlamışım
garip bir kulum antolojide dolaşan bazen hüzünlenir,olurum çölaşan, yavrularımdır beni,hayata bağlayan, sevgisiz bir dünya yüreğimi dağlayan...hannane :))
Sevdiğine Yar Olmaz, Aşka Yar Olur Sevgili Hiç bir aşkın layığı yoktur Yalancı bir bahar gibi gelir geçer sevgili Gerçeği yok,masalı çoktur Kimsenin görmediği anka kuşu misali Büyülü bir düş gibi kendine çeker Bir çocuk gibi mışıl mışıl uyutur bizi Bir an gibi,gelir geçer Geride bir bıçak gibi kalır izi Sevdiğine yar olmaz,aşka yar olur sevgili Bir elinde tadı,diğer elinde zehri Herşeyim der,herşeydir Alır götürür herşeyi Bir gün bile sende yan, sende öl diyemezsin Her gün kahrından ölür Bir gün bile kahrolsun diyemezsin Yürek yanar...ciğer yanar... Daha ne diyeyim Aşk işte böyle bir iştir Aşk,kıymayanı kıyan Yakmayanı yakan ateştir.
Gidersen, yaşamın acılı haritasında yaralı bir kalbin, adını bilmediğim çiçekleri kanar içimde her gece… Ay suskunlaşır, yıldızlar suskunlaşır, acılar suskunlaşır, yitirir sesini yaşayanlar da ölüler gibi… Suskunluğun trendinde kan kusar yürekler sensiz. Rüzgar da esmez artık buralarda, çiçekler de açmaz, herkes boynu bükük kalır bu şehirde, çekip gider mutluluklar… Gitme ne olur. Bak hüznün zifiri saçları akıyor geceye, gecenin karanlığına karışıyor hüznüm… Lanetlenmiş yalnızlıklara ah ediyor kalbim. Her gün biraz daha büyüyor içimdeki kırgınlık… Gitme… Acılar içinde olsam da yaşamı çılgınca sevdim ben. Çılgınca sevdim bu dağları, bozkırları, güneşi. En çok seni sevdim dağçiçeğim, en çok seni sevdim… Gitme ne olur. Yol türküleri kederlidir nazlım, yol türküleri dertli, yol türküleri acılı. Gidersen kar yağar istasyonlara, boynu bükük bakar ardından bütün akasyalar. Gitme, bir güvercin sıçaklığı gibi kal yüreğimde. Ben ki sevdamı dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde taşıdım hep, namusumun akında. Ne zaman gözlerine baksam beyaz beyaz güvercinler kanat çırpar mavilere; Güller açar ne zaman ellerimi uzatsam saçlarına, serin serin eser yeller. Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme mutluluğumu gözleri türkülü kuşum; içimdeki baharı öldürüp gitme, kimsiz, kimsesiz boynu bükük bırakma türkülerimi. Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden ne olur… Gitme sevdamsın, ateşimsin, hasretimsin& Gitme ekmeğimsin sen, suyum, havamsın& Gitme, ben sana kalbimi verdim.
Kalbimi de alıp gitme… Gitme, figan düşer denizlere sular çekilir yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür gitme bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk şaşırır yönünü rüzgarlar bütün pınarların suyu çekilir solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm gitme öksüz kalır içimdeki imge dağları saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm gitme içimdeki bütün vagonlar devrilir bir kar yağar istasyonlara, üşürüm gitme bütün ormanlar ateşe verilir kuşlarda gider bu kent de, ölürüm gitme kal menevşeler açsın dağlarda sevince dönüşsün gökyüzü iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm yokluğuna alışamam yokluğun ölüm...
ne zordur ayrılıklar ne çok acıtır, yakar dilin tutulur kalırsın ne çok şey söylemek gelirde içinden düğümlenir boğazına kelimeler burnun sızlar, ağlayamazsın akıtırsın içine yaşlarını
çocuksu küsmeler, düşer yüzüne belki dudakların titrer gitme diyen gözlerle bakarsın ardından sebebini bilmediğin, belkide sebepsiz dağılır isyan edersin masum, günahsız içten sevgiler bir yanın eksilir, kopar bir şeyler sebep aramak fayda vermez hüzünlü bir kaç söz, kırık dökük anılar
aslında ne giden vardır, ne terkeden bilirsin orada olduğunu belki aynı anda, aynı şeyleri düşünüp farkında olmadan gülümsersin beraber bir gün karşılaşacağın umudu sarar içini hafifletir azda olsa, acını çıkıverse kaşına, hiç bilmediğin bir yerde beklenmedik, bir mektup gibi kapında bulsan bir çocuk sevinciyle, koşar sarılırmısın unutma her gidiş, terkediş değil....
Olduğum gibi kim görebilir beni Ne rengim var benim, ne nişanım Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama Hem o sırlarım ben, hem de o sırları saklayanım Bu gönül ne vakit durulacak bilmem Ama şu anda hiç kımıldamadan duran ...
27.01.2009 - 21:40
ALLAH DİYEREK
Secdeye kapansam bir ömür boyu
Ağlasam ağlasam Allah diyerek.
Fışkırmaya hazır bu dipsiz kuyu
Çağlasam çağlasam Allah diyerek.
Varlığın sebebi eşsiz varıyla,
Yıksa nefs dağımı gül nazarıyla;
Elimi, kolumu aşkın nârıyla
Bağlasam bağlasam Allah diyerek.
Savurup da aşktan aşka közümü,
Sonsuz hakikatte bulsam özümü;
İşte o aşkla ben iki gözümü
Dağlasam dağlasam Allah diyerek.
Adıdeğmez / 2002
UYAN
Yüz,
Öküz!
Bakıyor,
Ne okuyor?
Treni kaçmış,
Çenesini açmış.
Sûkuta dır-dır eder
Ve rükûda hır-hır eder!
Fareli köyün kavalcısı,
Sonsuzluk erlerinin nalcısı.
O nefes nefese, dili bir karış
Aynı öykü, yanlış noktaya varış.
Ey biçare kul, biçare insan
Yağmurlar dök, kıskansın Nisan.
Bu yolda öküz olmak yok
Ve trene dalmak yok.
Uyan artık uyan,
Geçiyor zaman.
Şeytanı dür
Ve öldür.
Uyan,
Yan…
Adıdeğmez
BANA BENİ ANLAT
Bana beni anlat, katında kimim?
Kara gecelerin sarhoş hali mi?
Bana beni anlat, zatında kimim?
Umutsuz günlerin boş hayali mi?
Yırtılır vücudum, kartal nazarı!
Pençesine geldim kanlı kansızın!
Nihayet kazıldı ömrün mezarı,
Yüreğime çığlar düştü ansızın!
Yıllar yılı böyle avunur durur
Kapılır da ruhum bir loş ışığa.
Sabahlar kaldırır, geceler vurur,
Kolaysa korkmadan sen koş ışığa!
İşte ben anlattım bendeki beni,
Celsesine kurban gitmiş hakimim!
Bu dertle giymeden birgün kefeni,
Bana beni anlat, katında kimim? ..
Adıdeğmez
08 Eylül 2003 / Pazartesi
YOK - VAR
Eksilen ne yok ki varda,
Varda eksilmezlik O’nun.
Yokta, Var’ın adı var da
Varda eksilmezlik O’nun.
Yok, yokken, vara vebaldı;
Yok, Var’dan varını aldı;
Var, yok oldu, tek Var kaldı,
Varda eksilmezlik O’nun…
Adıdeğmez / 2005
(*) AÇIN KAPILARI OSMAN GELİYOR
Müjde ey Müslüman, Osman geliyor!
Zalime, zulüme düşman geliyor!
Bilirim, senin de koşman geliyor,
Koş ona, ardından cihan geliyor;
Açın kapıları, Osman geliyor!
Sen, yurduna hasret; yurdunda esir!
Sen, günaha batmış; günaha vezir!
Sen, güneşten mahzur, geceye nezir!
Geliniz… Kahraman sultan geliyor!
Açın kapıları, Osman geliyor!
Saç-sakal karışık; tarak mı işler?
Biçare tarakta kırılır dişler!
İlk ve son değil ki onda gelişler;
Pençesi imanlı aslan geliyor!
Açın kapıları, Osman geliyor!
Yaradan’a kulluk en güzel sanat,
O, Allah’a dua, Resul’e naat;
Şeytanın dilinde tek beyanat:
“Beni çıldırtan o yaman geliyor! ”
Açın kapıları, Osman geliyor!
Yanında çilenin kahramanıyla,
Kırdı zincirleri tüm imanıyla;
Vuslat gemisiyle, aşk limanıyla
Hergün yazılacak destan geliyor!
Açın kapıları, Osman geliyor!
Ey genç, ismin Mehmed Âkif yazılsın,
Sen, şiir sultanı Necip Fazıl’sın!
Yüreğine Serdengeçti kazılsın;
Sana Yaradan’dan derman geliyor!
Açın kapıları, Osman geliyor!
Bırak nöbet tutsun pusuda karga,
Onunda ateşi çıkacak kırka!
Resul’den emanet bu kutsal hırka;
Kaab’den, Üveys’den aman geliyor!
Açın kapıları, Osman geliyor!
Sökülsün nâmeler, şarkımız çalsın,
Şanımızı rüzgâr, dünyaya salsın;
Ağlayıp, dövünmek şeytana kalsın;
Dertlerine deva Lokman geliyor!
Açın kapıları, Osman geliyor!
Ey Rabbim, Resul’üm, aşkım, Kur’an’ım,
Enbiyam, evliyam, mürşidim, canım,
Yavuz’um, Fatih’im, Ulu Hakan’ım,
Yolunuza bin kez kurban geliyor!
Açın kapıları, Osman geliyor!
Bilmem buna küfrü kovuş mu dersin?
Soysuzun fikrini boğuş mu dersin?
Batmayan güneşle doğuş mu dersin?
Ne dersen de, büyük zaman geliyor!
Açın kapıları, Osman geliyor! ..
Adıdeğmez / 31 Aralık 2002 - 01 Ocak 2003
FARK VAR
Arama dünü yarında,
Zamandan zamana fark var.
Yanar da insan, nârında;
Samandan samana fark var.
Kurulur, içinde pazar,
Seyreyler seni her nazar…
Bir deniz olsan ne yazar?
Limandan limana fark var.
Yaşamı ebedi sanma,
Ölüm zamanda muamma;
Medet diler insan amma,
Amandan amana fark var.
Birleşirken his ile söz,
Aşikâre görünür öz…
Dünyanın her kahrına göz
Yumandan yumana fark var.
Bir sevda kalır şuurda,
Can verilir bu uğurda;
Her ocakta kül olur da,
Dumandan dumana fark var.
Ölüm bir çıkılmaz kafes,
Boşlukta yankılanan ses;
“Allah” dese de son nefes,
İmandan imana fark var! ..
Adıdeğmez / 2006
ESİŞ
Çanakkale boğazı gibi koca bir boğaz,
Yedikçe, beni daha doyur diyen gözleri.
Yaz evladım, bu zulmü bütün kitaplara yaz,
Hakk’tan bahseder Hakk’tan, Hakk’ı bilmez sözleri! ..
Adıdeğmez / 2005
SEKERAT
Nemrut’un sulu beynine
Ağır ağır yağarken kar.
Gökyüzü senin neyine
Diye haykırdı buutlar.
İrkildi kibirli Nemrut,
Söndü nâme-i yıldızı.
Beyninde patlayan barut,
Sivrisinek vızıltısı.
Davullar çalındı… Savaş…
Her tokmak, acıya davet.
Lağım kuyusunda bir baş
Ve sebil sebil nedâmet.
Sarayında son nefeste
Sahibinden korkan çığlık.
Körpe ehramlar kafeste,
Yüzüstü oldu Tanrılık…
Adıdeğmez / Nisan 2007 / 21 Temmuz 2007
AŞK
Gördüm ki gönlümde aşkın
Tane tane incisi var.
Dertleri boyumdan aşkın
Çekilmeyen acısı var.
Ölümsüzlük, kölesinde;
Her ilmihal, gölgesinde;
Hasretlerin ülkesinde
Yolcusu var, hancısı var.
Bir Goncagül’dür nesebi,
Bu yüzden bende edebî…
Ateşlerde yanmak gibi
Daha nice sancısı var.
Her sonsuzluk, dermanında;
Vuslat yazar fermanında;
Sabır yüklü kervanında
Yunus gibi öncüsü var! ..
Adıdeğmez / 7 Eylül 2005
OLMAZ
Küfür, bayrağını yaksa da hilâl,
Zulümlerden zulüm beğenmek olmaz!
Varsın darağacı kursun ihtilal,
Ölümlerden ölüm beğenmek olmaz!
Tarih yaprağından salya silerim,
Rabbim’den şanlı bir nesil dilerim;
Yavuz gibi sultan gelmez bilirim,
Selimlerden Selim beğenmek olmaz! ..
Adıdeğmez / 2005
KIYAMET
Bir hakikatti yaşanan,
Hayale mi sapıyor ne?
Bir ucubeydi taşınan,
Saraylar mı yapıyor ne?
Böyle değil idi bu yurt,
Gel de özleneni buyurt;
Koyunlara musallat kurt,
Sürüler mi kapıyor ne?
Geveleme, söyle sözü,
Şairsen eğer, bul özü;
Yağmur sağanak; gökyüzü
Çamaşır mı çırpıyor ne?
Bu nasıl yakarış, niyaz?
Utanma, ahvalini yaz;
Dünya bir siyah, bir beyaz,
Güneş göz mü kırpıyor ne?
Oynanmaz geçmişle bahis,
Var ise iman, var ise his;
Maymuna gücenen nefis,
Maymuna mı tapıyor ne?
Bir nokta, yarılmaz oldu,
Virgülü kırılmaz oldu,
Başlığa varılmaz oldu,
Kıyamet mi kopuyor ne? ..
Adıdeğmez / 2004
CÜCE TUFANI
Şaircik, şiirde şöhret;
Şiir, şaircik elinde!
Gel ki, gelenlere kahret;
Ebedinde, ezelinde!
Sen ki bir devsin ey sultan,
Cüceye versen de sözü.
Büyük sanatkârlık sılan,
Gurbette yaktılar özü!
Bu ne zaman, ne zaman,
Söyle, Şairler Sultanı? ..
“Aman efendim, elaman! ”
Nuh değil, cüce tufanı! ..
Adıdeğmez / 31 Mayıs 2004
PERDESİZ EVLER
Perdesiz evlerden geldim,
Güneşe gözüm küs değil.
Duvarımı aşkla deldim,
Çerçevelerim süs değil.
Köyü haramiler basmış,
Köysüzleri bir bir asmış;
Ağıt yakmak bana hasmış,
Yüreciğim öküz değil.
Nam salınca iğrenç domuz
İltica etti kılavuz! ..
Gelir yine Fatih, Yavuz;
Benim yurdum öksüz değil! ..
Adıdeğmez / 2004
ÖLÜMSÜZLER MANZARASI
Kırıldı, bin parça oldu
Gözlerimin matarası.
Şimdi yağmurlarla doldu
Varlığımın maverası.
Hayat kapkara pelerin
Ve dünya sarhoş balerin! ..
Çarkı koptu hayallerin,
Bende kaldı makarası.
Madem zamandır sevgilim,
Bir lahza kadar sefilim;
Gel bir gör ki, ben değilim
Yeryüzünün madarası.
İçimde çürük fezalar
Sönmüş bir yıldız hizalar;
Nihayetimi imzalar
Sonsuzluğun macerası.
Kim demiş, sûkutta tövbe,
Söylesin Medine, Kâbe…
Penceremde türbe türbe
Ölümsüzler manzarası…
Adıdeğmez / Haziran-2005
YAZIKLAR OLSUN
Beyim laf eder, kıvırır;
Sözlerinin manasına! ..
Boynuzlarını savurur;
Öküzüne, danasına! ..
Yokluğun sultan hiçidir,
Küfrün en derin içidir,
Bin erkeğin tek piçidir;
Avradına, anasına! ..
Adıdeğmez / 2004
HİÇ
Ben ki mevsimsiz bir güneş,
Ben ki takvimsiz bir gündüm.
Yakmazdı özümü ateş,
Nasılsa ondan üstündüm!
Her zerrem bir nura yârken,
Bir düş bile bana arken…
Bu kadar karanlık varken,
Dehlizlere yanıp söndüm!
Gittim zamanın ucuna,
Çıktım yıkılmaz burcuna;
Bir hiç verip avucuna,
Sonunda kendime döndüm! ..
Adıdeğmez / 2006
TESELLİ
Senelerin aynayla oynaştığı zamanlar,
Ne, mazi kucak açar; ne, zaman halden anlar!
Tebessüm etmek, aslan pençesinde bir nimet,
Ağlamak… Yaradan’dan, gözlerine ganimet! ..
Yüreğinde, gençliğe ağıt yakan ihtiyar
Ve gençlik gezedursun albümde, diyar diyar!
Hayatı roman olmuş sürü sürü hikâye,
Tamamlanınca, büyük visale ermek, gaye!
Visal ölüm demekse, can, hasretin tutsağı;
Yol, doğrudan da doğru; ne solu bil, ne sağı!
Şefkate muhtaç gönül aşkla teselli bulur
Ve nihayet, bir veda dehlizinde kaybolur!
Hasretin çöllerinde yüreği kanar iken,
Mecnun, Mevlâ’yı buldu, Leylâ’ya yanar iken!
Bırak oynaşsın ayna, zamanın kucağında;
Aşk denilen o visal, sonsuzluk bucağında!
Ne ağla gençliğine, ne yan ihtiyarlığa,
Perde kalkar, yol gider; O’na doğru yârlığa!
Baktığın her ufukta göreceksin ki O Nur;
Yeter ki yolu iste, kılavuzun bulunur!
Sûkutla bağrışırken yalnızlığının sesi,
Kalbindedir, gerçeğin nâme nâme bestesi!
Sen sevin, sevinirdi ölümsüz kahramanlar;
Senelerin aynayla oynaştığı zamanlar! ..
Adıdeğmez / 2003
DİYET
Kim dinler
“Durun”u?
Ve kim bilir
“Durum”u?
Sırıtır
Kavim-i Ad.
Ne aheste
Şu miad.
Kopan koptu
Hani kıyamet?
Ayaklar başta,
Kolaysa kıyam et.
Korkaklar
Beyannamesi:
Emr-i inşaa
Tarık’ın gemisi
Şehir duman,
Şaşkın Nazi!
Biricik reçete:
Ötenazi!
Kızıl kahraman
Kana bid’at.
İade-i itibar
İstimdat!
Ve tekerleme
Hürriyet!
Bedavadan
Diyet! ..
Adıdeğmez / 2007
26.01.2009 - 10:45
**PROFİTERÖL YAPIMI**. :))))))))))
Hamuru için:
120 gr. margarin (1 çubuk)
1 bardak su
2 tatlı kasığı seker
bir cimdik tuz
1 + 1/4 su bardağı un
4 hafif çırpılmış yumurta (yaklaşık)
İçini doldurmak için:
1 yumurta sarisi
10 yemek kaşığı tozşeker
2 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı nişasta
2bucuk bardak sut
Üst sosu için:
2 bardak su
2 yemek kaşığı nişasta
2 yemek kaşığı kakao
1/2 su bardağı tozşeker
isteğe göre 1/4 bardak çikolata damlası veya normal çikolata (sosa istenilen kıvama göre daha fazla veya daha az su konulabilir)
Hamurun Yapılışı:
Yağ, su, seker ve tuzu bir tencerede birleştirip arasıra karıştırarak kaynatın.
Kaynar kaynamaz altını kapatıp içine unu birden atıp tahta kaşıkla hızlıca karıştırarak yedirin.
Tekrar hafif ateşte tencerenin kenarlarından ayrılıp top gibi olana kadar yaklaşık bir dakika karıştırın. Ocaktan alıp 5-6 dakika ılınmaya bırakın.
Ilındıktan sonra içine yumurtaları azar azar elinizle veya mikserle yedirin. Kıvamı; hamur artik elinize hafifçe yapışacak, koyuca, seklini alacak bir kıvama gelmişse daha fazla çırpılmış yumurtadan koymayın.
Parsoment kâğıdı serilmiş tepsinize iki tatlı kaşığı ile sekil verip top top aralıklı olarak yerleştirin veya sıkma torbası ile sikin.
Önceden ısıtılmış 400F (200C) dereceli fırında 25 dakika kadar kabarıp kızarana kadar pişirin. Fırını kapatıp kapağını hafifçe aralayarak fırında 5 dakika kadar bekletin. Sonra çıkarıp ılınmaya bırakın.
Daha sonra krema torbasına düz uç koyup hazırladığınız iç kremayı doldurup profiterollerin yan taraflarından içine sikin.
Bir geniş servis tabağı veya tepsisine dizip üst sosunu üzerine döküp buzdolabında soğutup servise hazır hale getirin.
İç kremasını yapmak için:
Yumurta sarisi ve sekeri bir tencerede çırpma aleti ile karıştırıp un ve nişastayı ilave edip yine karıştırın. Sütü ilave edip karıştırın. Ocağın altını açıp orta ateşte pişirin. Katılaşıp kabarcıklar çıkmaya başladıktan sonra 1 dakika daha pişirip altını kapatın. 1 paket toz vanilya ve 1 kaşık margarini ilave edip ılıtın.
Üst Sosu Malzemesi:
Nişasta, seker, kakaoyu karıştırıp suyu ilave ederek koyulaşana kadar pişirin. Çikolatalarıda ekleyip eridikten sonra altını kapatıp fındık büyüklüğünde yağ koyup karıştırıp profiterollerin üstüne dökün.
AFİYET OLSUN.. ;))
23.01.2009 - 13:29
Bir sevdadır seni yasamak
Baldan tatlıdır adını anmak
Atesden yakıcıdır hasretine dayanmak
Bir ömürdür seni
Kalbimde tasımak
Varlıgınla hayatımın her anını
Askınla kalbimin her kösesini
Sevginle yüregimin her zerresini
Doldur ve öyle büyük askla gel ki
Bana
Yasarken cennetim ol
Atesim sen ol yanması benden
Kaderim sen ol cekmesi benden
Kursunum sen ol sıkması benden
Azrailim sen ol ölmesi benden
AKREP
22.01.2009 - 11:33
AYNALAR
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
İste yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karsıma,
Başımın tokmağı indi başıma.
Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en büyük ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!
Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.
Günah, gunah, hasad yerinde demet;
Merhamet, sucumdan aşkın merhamet!
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?
Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.
NECİP FAZIL KISAKÜREK
20.01.2009 - 21:19
Sizde Tattınız mı?
Uğrunda alın teri döktüğümüz ve kaybettiğimiz malubiyetlere üzülecek yerde
Bir ömür boyu cefa çekmenin, acı ile pençeleşmenin galibiyetine kaptırdık yakamızı
Sevindik ulu orta ve hep sevincimizi hıçkırıkla, göz yaşlarımızla belli ettik
Bir dalda iki elma kadar yakınken, sararmış bir tutam yaprağı yenemedik
Bent oldu, uçurum oldu, haset kulların yağmalanmış arzularına yenik düştük
O duygusuz o namustan eser kalmamış ve hiç nasibini almamış zalim kullara
Ne dünyamızı aydınlatan ısıtan güneş kadar özgür
Nede mahpus damlarında ülkesi ve ilkesi için müebbet yatanlar gibi şanslı
Ne umuda yelken açmak istedik umursamaz tavrımızla bi çare ayrılmadan önce
Nede içimizde durmadan kanattığımız yaramıza sevgimizle merhem olamadık
Acı çekmenin özgürlüğünü, hayatın acı dikenlerini çıplak ellerimizle koparmayı
Uzaklarda yanıp tutuşan yüreklere kalbur ile su taşımayı
Her gün gayretle filizlenen o en yüce duyguları hasret ateşiyle kavurmayı
Biz ettik gülüm, hayatı olduğu gibi değil istediğimiz gibi yaşamayı biz seçtik
Hayal meyal hatırladığım bir gülüşün kaldı gözlerimde arzu ile yaşattığım
Bir yırtık resmin kaldı gönül tabelamda asılı kalmış ve bi çare sararıp duran
Kulağımda titrek bir mum alevi gibi sevgi sözcüklerin, dile gelirken arsızca
O bizi sürekli kahreden maziden intikamımızı alan, yalnızca meyler kaldı
Sigaramın dumanına hükmeder durur acı yakarışlarım,,,
Gitme, etme, kal gülüm …beni öksüz koyma deyişlerim tırmalar durur beynimi
Neden gittin ki; neden ….? Neden umut varken acılara bahşettin yüreklerimizi
Hep bunu, hep bende ki seni, hep sevdiğimi yad etmekle mi geçecek yıllarım
Bir an olsun düşseydin fikrimden, savursaydı rüzgar dağılsaydı hüzün bulutları
Sensizliğinde, acıların mabedinde tapınılacak obje olacağına, yaralı yüreğim
Keşke her damla göz yaşımda, senle birlikte usulca topraklara gömülseydi
O tertemiz en duru haliyle ilk günkü gibi duygusuz ve çırılçıplak
Ahhh keşke…..
O zaman tattırdığın her acıyı, derdi, kederi öğütmeye çalışacak kadar ne vefalı
Nede böylesine, seni unutturması için vefasız kullara yalvaracak kadar deli olmazdım
Ne yarından umutsuzca seni dilenmek gibi, aptalca bir hisse kapılırdım
Nede gelmeyeceğini bile bile, gönül bağımdan kopardığım gülleri ayaklarına sermezdim
Şimdi git baharın renklerini çalan gözlerinle, ağlamadan usul ve sessizce
Adını bahtiyar koyma oğlun olursa, sadece ardında bıraktıklarını düşün
Sevgi, yada sevda koyma kızın olursa ismini, yüreğinde hiç sönmeyen o ateşi düşün
Yolun açık olsun, Allaha emanet ol, kendine iyi bak sakın ben gibi yüreğine yenik düşme
Allaha ısmarladık gül yüzlü, soluk bakışlı dilber
Unutacak kadar cesur,unutulmayacak kadar ismini koyamadığım o duygu ile yaşa
20.01.2009 - 03:17
'Bu memleketin ekmeğini yiyip ihanet eden,birgün mutlaka ekmeğini yediği yerden de kurşunu yer...
19.01.2009 - 17:47
Zayi Oldum Bak! ...
zayi oldum bak, kapında bekledim,
ki ne bekleyiş...
ama olmadı biliyorum! ...
solgun akşamlarına inat,
ikindi kızıllıklarını bir başıma
adımlıyorum! ...
ihanet etmedim hiç kimseye, hiç bir yerde
etmedim ihanet..
ama üstüme yağıyor sen kokulu,
onlarca, yüzlerce, binlerce lanet! ...
şimdi mavi bir düş içinde kalan
sahte gülüşlerimi,
pelikan hüznüyle kumsallarında hayatın
yürüyüşlerimi,
bırakıyorum! ...
sonra yalana açılan kapılardan,
bacalardan giriyorum içeri...
edası bende saklı kalan yeniçeri,
askerim ölüyor.
ve yüreğim şehitevi edasıyla
siyah bir hüzne esir oluyor....
diyorum
hani bu kendini bilmez yalnızlığımda olmasa,
belki hala kütüklerde saklı kalırdı adım(n) ! ...
haziran 08.
vatanımdan bir köşe...
kenan yördan...
18.01.2009 - 22:34
Bir sevda vardı..adı masal olan..yalan olan..
Bir sevda masalı vardı anlaşılamayan...
Bir aşk rayihaları salacağım ben bugün yine göklere.Hava kapalı Sonbaharın son ayındayız, hüzün kokulu, ağlamaklı sanki dokunsan ağlayacak, gözyaşlarını birazdan salacak....
Bir sevdadan bahsedeceğim bulutlara aya,yıldızlara,rüzgarlara..Bir sevda yeli olup ineceğim yeryüzüne...Aşk rayihaları salacağım tüm dünyaya, denizlere, okyanoslara, martilara, sahillerde gezineceğim, yağacak yağmora eşlik edeceğim ben bugün yine, hüznüme hüzün katacağım,derdime dert salacağım....
Ben hüznümü seviyorum, derdimle yaşamaya alışığım haydi tüm hüzünler gelin benim üstüme diyeceğim..ve bir hüzünlü sevda masalı anlatacağım,anlatabilirsem adı yalan olan..
Bir sevda vardı, adı son sevda olan, güzel, büyülü olduğu sanılan, sevgisi, sevdası, kini nefreti olan...Bir sevda kelebeği olup gelip hüzünlü yaslı yüreğime konan.Hüznüme hüzün katan,yasıma yas katan...
Rengarenk kelebekleri gönlüme musallat eden.Ne söylediği, ne anlattığı anlaşılamayan...Nasıl olduğu, nerde durduğu bilinmeyen, gel gitleri olan, nezaketten bi haber yaşayan,bir yerlere konamayan, duramayan bir sevda kelebeğinin kırık kanadı olan bir sevda rayihaları salayım göklere, bir hüzün havası, veda havası göndereyim tüm yeryüzüne adı sevda masalı olan, adı yalan olan..
Bir sevda masalı anlatıyorum, bir tırtılın ömrünü anlattım şiirlerde, anlaşılamayan maziden aldığı gıdayla yaşamaya çalışan, hep mazisinde kalan,mazisini aşamayan, şiirlere konu olan, yaz günlerinde üşüyen, yağan yağmurlarda hep ıslanan, kimi zaman deli gömlekleri giyen, deliler gibi dolaşan, kıran, döken, inciten, hep rest vari konuşan ve resti görülen bir sevda vardı adı masal olan...adı yalan olan...
Kimi zaman bir karayelde, kara sevda olup esen, sonbaharın son ayında, sarı yapraklar misali göğe savrulan, kendi içinde kısır döngüleri olan, seven, sevilen, hemde sevilemeyecek, anlaşılamayacak olan karmakarışık bir sevda vardı masal gibi..adı yalan olan...
Bir sevda vardı. İyilik nezaketin sevgiden doğduğunu bilmeyen, hatır,gönül nedir bilemeyen..bilsede ifade edemeyen, medenice veda dahi edemeyen..sevgi yoksa yürekte her türlü bağnazlık,katılık, acımasızlığın yüreği dolduracağını onlarla yaşanacağını farkında olmayan, bir sevda vardı, adı yalan olan...
Bir sevda vardı.Nezaket kapısının nerden açıldığını bilmeyen, bu kapıdan girilebilse sadakat, vefa, sevgi, hoşgörü anlayışının, empatinin kendisini karşılayacağını göremeyen bir sevda vardı, nezaketin bir erdem olduğunu anlamayan...
Bir sevda vardı.Sevda yeli sandığı bir karayelle savruldu göğe yükseldi.Yıldızlara sordu, bulutlarla konuştu, güneşe, aya sordu yanıldığını anladı..aradığını bulamadan yeryüzüne indi..
Günlerce savruldu, kar da tipide lodoslarda, en sonunuda düştü bir liman kıyısına, sahillerde gezindi, limanlarda bekçilik etti, beklenen vardı, bekleyen vardı ama gelen hiç olmadı.Çünkü sevgi bilmeyen,nezaketten uzak gönüllerde sevdanın işi neydi? ?
Ve bir gün geldi, birden sevda uğultuları kesiliverdi, sevda yağmurları diniverdi, yalan sevdalar alıp başını gidiverdi.Ve bir kez daha yanıldığını anladı, yalan sevdalarda, yalan yellerle esdi,durdu, kandığını anladı..
Her şeylere rağmen sevdası, sevgisi savrulurken, yok olurken, ona vermeyi düşündüğü kitapları, sevda fakirlerine verilecek şiirleri ve güzel kokulu, kırmızı gülleri bir beyaz kelebeğin cansız bedeni kalıverdi titreyen ellerinde...
Gülümseyen yüzlerle, bir kaç damla yanağından süzülen yaşlarla, bir veda şarkısıyla uğurladı sevdasını uzak ellere, bilinmeyen gönüllere... vakit tamam, son bir mektup mu? olur... son bir yazı mı? olur... var olan yaşanan, yaşanmayan herşeylere elvadalar, vedalar ederek, bir hüzün, bir veda havasıyla hoşçakallar ediyorum! ! ! bir sevda vardı...adı masal olan, adı yalan olan, kara sevdalara...
__________________
18.01.2009 - 21:33
Bilseydim
Yüreğinde yerim olduğunu bilseydim
Yaz yağmurları yağardı bahçeme
Kışlar bahara
Baharlar yaza dönerken
Kirpiklerimde yaş değil yıldız parlardı
Gülü severken dikeni
Kanatmazdı yüreğimi
Yusuf'un kuyusuna hapsolup
Karanlığın nöbetini tutmazdım
Gökkuşağına kanat çırparken yüreğim
Sonsuz maviliğe bürünürdü gökyüzü
Sessizliğinde bile sesini duyardım
Kuma yazıp yele verdim
Saymazdım sevdamı
Bilseydim........
Leyla Gül Varoğlu
18.01.2009 - 17:25
www.islamiyet.gen.tr
17.01.2009 - 17:39
Haykırırcasına Seviyorum işte ben Seni..
-
Sana haykırmak isterdim şu iki kelimeyi ne pahasına olursa olsun seni sevdiğimi söylemek isterdim ama inan ki dilim söyletmiyor seni sevdiğimi.. Sana olan tutkunluğumu, bağımlılığımı, gerçek aşkı, Oysa bu yürek tek sana çarpıyor, seni özlüyor, tek sana hasret ve senden başkasınada bakamıyor..
Her ne olursa olsun ben seni seviyorum, her ne yaşanırsa yaşansın senden uzakda kalamıyorum ben, sana açmışım kalbimi, sana özlem duymuşum artık yapamam inan ki bir sen daha sevemem ben bu dünyada.. Yüreğim senle atıyor buğünümde, yarında atacak hep bu böyle gidip gelecek, seni sevecek tek seni..
Sana her canım dememde, sanki canımda bir parça oluyorsun, seni her gördüğümde daha da gittikçe bağlanıyorum sana, her zaman yanımda ol beni sensiz bu dünyada yapayanlız bırakma beni sensiz çöl kumlarında mecnun ettirme olur mu ben seninim, seni sevmekteyim ömrümün son anına kadarda seni seveceğim..
Her ne kadar söyleyemezsem sevgimi şuna inan ki her zaman kalbim sana atmakta bunu unutmayasın sakın..
Hani derdim ya sana hava çok güzel yıldızlar buğün apayrı güzel diye sorardın bana dilek tuttun mu diye bende her zaman ki gibi evet derdim söylemezdim sana ne dilek tuttuğumu.. Derdim ki sana söylesem dileğim kabul olmaz diye, ama şimdi söylemek istiyorum ben burada seni dilerdim her dakika, yanımda olmanı isterdim sana deliler gibi aşkımı itiraf edecek günü dilerdim ve seni ne kadar çok sevdiğimi demek isterdim hep isterdim ben.. Şimdi de ALLAH'ımdan seni diliyorum beni yanlız bırakmayacağı ve hep mutlu olmanı.. Tek dileğim şimdilik bu kadar, çok mu şey diledim ki ben, ben sadece seni ve daima seni diledim ve halende dilenmekteyim..
Bir çoçuğun annesine şefkati gibi, işte bende şefkat dolu bağlıyım sana, Beni sakın bırakma..
Bırakma olur mu..
Şimdi yine seni düşünüyorum ben, napıyorsun diye, sende beni düşünüyormusun diye kendime soruyorum, seni her ne zaman düşünsem kalbim sıcacık oluyor elime kalbime koyduğum gibi bir heyecan başlıyor, seninde atıyor mu ben gibi. Sende ben gibi heyecan duyabiliyor musun, Hissede biliyor musun sen de ben gibi benim içimdeki aşk gibi.. Bazen canın yanıyor mu ben gibi, hayallere kapılıyor musun sende..
Söyle hissedebiliyor musun benim içimdeki AŞK gibi..
Rüyalarım hep seninle geçmekte her ne zaman seni görsem rüyamda, kalktığımda bir tebessüm doluyor yanaklarıma, diyorum haykırırcasına seviyorum ben diye..
Evet seviyorum ben seni, derin duygularla, aşk ile seviyorum ben seni, ve her ne yaşanırsa yaşansın seni sevmemek ölüm gibi gelecek bana..
Rüyalarda hep beraberiz seninle seni öpüyorum seni istiyorum hep rüyamdasın ve sensiz geçiremiyorum ben rüyalarımı, rüyamın adını sen koydum ben, senin adını da aşk koydum, heceledim ben seni kendime rüyalarımda olsa dahi adım adım izindeyim ben senin her zaman ve gün geçtikçe bu böyle olacak.. Her yatağa girdiğimde seni diliyorum her zaman ki gibi.. Beni rüyalarım da sensiz bırakma..
Bırakma olur mu..
Bu canım sana can desin, seni sevsin sadece. Seninle hayat bulsun yarınlarıma hep sen ol bundan sonra yaşantımda geleceğim senle anlam kazansın dünyam ol olur mu benim gerçek dünyam..
Seni sevmek bi başka güzel nedense, seni ne zaman ansam birden içimde bir huzur buluyorum ben, resmini alıyorum elime işte bu benim aşkım diyorum, her açısında bir başka güzelsin, renkler sana uyum sağlamakta, sen varya çok zevkli birisin. Ne giysen yakışıyor sana, duruşun apayrı bi güzel zaten, hele hele ki o gülümsemen yok mu senin işte tek bittiğim nokta o tatlı gülümsemen bana hayat veriyor ya, o gülümsemeni tatlı gözlerin ile gülümsemeni benden mahrum etme her zaman da gül, gül ki gamzeden gül tomurcukları açsın senin tek sevdiğim..
Sen Gül olur mu hep gül, Ağlama sen gözyaşın olayım ki ağlama sen! Ağlamana dayanamam ben..
Ağlama sen olur mu sevdiğim..
Şimdi de yokluğun sardı içimi birden, sana özlem duydum yine ben, sana hasret geçirdim içten içten..
Özlemim, hasretim, Tek canım benim hayat kaynağım sensin diyorum..
Ben seni seviyorum, seni seviyorum..
17.01.2009 - 09:20
Son Çare..!
Ölmek zamanı gelmiştir artık
Tutsak bedenlerin..
Zindanda volta atmaktansa
Giyotine boyun eğmek
En şereflisidir ölümlerin..
Yarılamıyorsa barikatlar
Atlatılamıyorsa en kalleş tuzaklar
Çaresizlik varsa serde
Azraili beklemenin ne anlamı var..
Doldur şarjörünü tıka basa
Daya namluyu şakağına
Ve insanlığını kaybedene kadar bas tetiğe..
Bas!
Bas!
Bas!
Bütün güzel duygularını katledene kadar bas!
Her şeye tövbe et!
Dağlara ver kendini bir başına
Pes et!
Geri çekil!
Ve hatta cephe gerisindeyken yenil!
Doğrult kelleni sana kalkan kılıca
Ama
Uzatma ayağını, elini ne kelepçeye ne de prangaya.
Gelmeyen yolun sonunu kendin getir
Bir fişek acımasızlığında..
Bırak kanasın yaraların oluk oluk
Belki de
Kan kaybından ölmektedir mutluluk...
Yak kendini bir cıgara közünde
Damla yaş olmasın o soğuk, o boş gözlerinde...
Lanetler oku bilmediğin tepelerden
Yine,
Bilmediğin kentlere…
Takatsız kalışın titremenden belli Gözüm!
Direnme! Dayanma!
Düşüp kal hayallerinin ortasına.
Pes et!
Yenil!
Toprağa düş!
Geri çekil!
İçeri al ölümü kalmasın kapıda
Ama ölürken bile sakın AĞLAMA..!
Salih Aydın
17.01.2009 - 00:53
YALAN SEVDALAR
Hayat dediğin nedir ki gülüm?
Yaşamak mı bir ömrü çılgınca?
Başarmak mı hiç kimsenin başaramadığını?
Bir serabın ardından koşmak mı?
Yetişemeyeceğini bildiğin halde
Yoksa bir kalpte iki can yaşatmak mı?
Karşılık beklemeden.
Sen bırak yaşatma sevgimi içinde
Çünkü sen taşıyamazsın benim sevgimi!
Çünkü benim sevgim bir bebek gibi masum ve temiz.
Seninkiyse duygudan bi haber,bir ölü misali
Sevda dediğin nedir ki gülüm
Sorsak tarif ederler mi?
Yoksa insanoğlu tarifsizce mi yaşar sevdayı içinde?
Tarifi zor olsa gerek ey sevgili.
Parayla alınabilecek bişey de değil ki bu meret,
Girdi mi adamın kanına,
İçine işler ve senden biri oluverir sessizce.
Daha ne olduğunu anlayamadan,
Buluverirsin kendini ıssız bir okyanusun ortasında
Çabalarsın kıyıya ulaşmak için
Ne uzun yollar ne de çektiğin çileler durdurabilir seni
Tıpkı benim sana olan aşkım misali.
Ama bir bakarsın ki hala ortasındasındır okyanusun
Sanki o kadar yolu o kadar çileyi çeken sen değilsin de bir başkasıdır.
Serabın ardından koşmak gibi bi şey bu
Ne kadar koşşanda yetişemezsin onlara.
Anlarsın ki bu aşk oyunun sonunda
Ne kadar koşşanda ulaşamazsın yalan sevdalara...
16.01.2009 - 13:27
Silüet
Git bakalım!
Gözlerimin rengini unutabileceğin yere kadar git..
Birkaç fotoğrafın kalsın albümümün tenha yerlerinde,
Birkaç ta öpücüğün gözlerimin bebeğinde.
Ama unutma!
Bu taş bebek başka bir tende yumuşamayacak bir daha,
İhmal edilen ilk
Başvurulan son çözümdü yönelmek Allah'a (cc) .
Her bakışında kirpikleri silahsı bir kaçağa
Ve her yağmurda sana meyilli bir saçağa baktığında
Aklına düşmeyeceğim yere kadar git..!
Seni götüren rüzgarın ardından
Bu kez dökmeyeceğim Karadeniz'i,
Ellerim şahit!
Özlemlerimin seni özleyemeyeceği yere kadar git..!
Bir duble bardakta yalnızlığını yudumlarken,
Beyaz bir sigara kağıdına
İmlasız şiirler karalarken,
Karanlık ağır aksak üstüne yürürken umutlarının
Ve her bulut beni sana yağarken,
Çığlıklarının ayyuka çıkamayacağı yere kadar git..!
Git bakalım!
Düşlerimin seni, düşleyemeyeceği yere kadar git..!
Bir sesin kalsın kulaklarımda çınlayan
Bir de nefesin yanaklarımda...
Kalanlar benimdir sen git!
Benim olmadığını anladığın yere kadar git..!
Sensiz de yaşarım yarım yamalak.
Yazılmışsa yazılmıştır
Bize kalan yaşamak, dolana kadar vakit
Ömrümün beni tükettiği yere kadar git..!
Hani olur ya!
Ayrılık ızdırabı yangın çıkarırsa gözkapaklarında,
Tek çıkarın bensem
Ve bensem üşüyen gözbebeklerinde
GİTME! ! !
Salih Aydın
16.01.2009 - 00:48
kendisini tanımam etmem.zaten tanımak gibi bir gayem de yok..buraya şahısla ilgili düşünceler yazılıyomuş, bunu biliyorum, biz aptallıktan değil delilikten yatıyoruz burada kardeşim...dedim ya tanımıyorum diye...bu yüzden şimdi buraya onunla ilgili ne yazsam yalan olacaktır bu durumda..işin aslına bakarsanız bişiy yazmaya da gelmemiştim.geçerken uğradımdı, dur dedim kendime bi saçmaliyim de öyle gidiyim...sonra durdu kendim, ben de başladım saçmalamaya..niye mi geldim, ÖYLESİNE İŞTE :))))
16.01.2009 - 00:34
zümrüt olsan neyler şu didarı cihanda
pula satarlar seni bir meylik nagehanda
sarraf mıdır kör olan zümrüt müdür bilinmez
ama olan gölgemdir, zannımca bu küçük handa
üstad :)))
15.01.2009 - 20:14
ALLAH KAHRETSİN
Bu böyle sürüp gitmeyecek biliyorum
Bir sabah bir dilencinin avuçlarına bırakacağım kalbimi
Kim ne derse desin
Tahammülüm kalmadı artık
Bıktım seni sensiz yaşamaktan
Nasılsa döneceğin yok senin
Çıldıracağım bu gidişle
Allah kahretsin! ...
Durup durup seninle gezdiğim yerlerde dolaşıyorum
Sanki köşe başından sen çıkacaksın
Sanki duraklarda beni bekliyorsun
Geçen gün birine rastladım aynı sokakta
Saçları sen, gözleri sen, kaşları sen,
Koştum heyecanla peşinden
Ve hayatımda ilk defa
Bir tokat yedim senin yüzünden
Allah kahretsin! ..
Dünya ateşler içinde
Savaşlar almış başını gidiyor
Afrika'da insanlar açlıktan ölüyor
Bense bu gidişle sensizlikten ölüceğim
Umurunda mı senin?
Kimbilir hangi cehenmem desin?
Allah kahretsin! ...
Hangi masaya otursam
Senin sevdiğin içkiyi koyuyorlar önüme
Vazomda senin sevdiğin çiçekler
Ve dudaklarımda hep senin sevdiğin şarkılar
Senin doğum günlerini kutluyorum senden habersiz
Ve her sabah dualar ediyorum mutluluğun için
Ne yapsam, ne etsem, nereye gitsem
Ecel gibi peşimdesin
Allah kahretsin! ...
İşte böyle sevda benimkisi
Bu zamanda bu devirde
Haklısın adam olacağım yok benim
En güzeli artık son vermek bu hayata
En korkunç uçurumlara bırakmak kendimi
Ya da en yüksek tepelerden
En uçsuz bucaksız denizlere bırakmak bedenimi
Ama içimde sen varsın
Ya sana bir şey olursa
Allah kahretsin! ...
ahmet selçuk ilkan
15.01.2009 - 17:29
hasretin düşer yüreğime
Hasretin düşer yüreğimin orta yerine
Garip bir hüzün sarar ruhumu
Her zaman yaslıdır bu şehir sensiz
Fakir odamda döner durur yokluğun
Dalar gider gözlerim uzaklara
Silindi rüyalarımı süsleyen renkler
Ne kar tanelerini tutuyor ellerim
Nede melekler teselli ediyor beni
Düşlerim kapkara artik
Düşlerimde bile yalnızım
Birden çalsan diyorum kapımı
Ansızın uyandırsan beni
Kurtarsan bu kâbustan
Kurtulsam bu maphustan
Güneşi getirsen bana
Yani sen gelsen diyorum
Ellerim acıyor ellerim bağlı simdi
Ellerim tutsak ellerim saklı
Ellerim kayboldu karanlığında gecelerin
Ellerime yokluğunun kelepçesi vuruldu
Sana çiçek veremem can
Resmin puslu vaktine dutsu düşlerimin
Mezar olacak bana bu dört duvar
Yokluğun kadar gerçek bu ecel
Yokluğun kadar büyük içimde acı
Azar azar oluyorum sen bunu bilmiyorsun
Mezar olacak bana bu dört duvar
Resmin puslu vaktine düştü düşlerimin
Simdi ben yokluğuna tutsağım
ölüm içiririm sensiz her güne
İste bu ben senin fakir sairin
Gökyüzüne sekil veren o ressamım ben
Bir sen yoksun görünmüyorsun
Gökyüzünde döner durur bir kartal
Ben yaralıyım vurgun yedim gözlerinden
Ter ateşliyim yanıyorum
Bir yudum su olsan diyorum çatlayan dudaklarıma
Yüreğim kurak topraklar gibi
Gözlerim karanlık kuyu dibi
Sevdamı kurşunladılar can
Kahpelerin hesabi var ömrüme
Bir sen yoksun görünmüyorsun..............
14.01.2009 - 23:24
***SENSİZ GEÇMİŞ BİR GÜNÜM***
Gülüm
Bugün sana gelmişim
Senin olmadığını bile bile
Çalmışım kapını titreyerek ellerim
Bir demet kıştan kalan
Kardelenle birlikte
Sahilde yürümüşüm sensiz
Senle gezdiğimiz yerde gezmişim
Ağlamışım bir köşede sessizce
Sevdamızı gören deniz ağlamış
Hani adımızı yazmıştık ya
Çobanlar misali taşa vurarak
Hani yürek yapmıştık en okkalısından
İçinde sen ve ben
Daha silinmemiş o yürek
Sadece yosun bağlamış
Türküsünü söylemişim ayrılığın
Senle olan geçmişime gitmişim
Basmışım beraber bastığımız taşlara
Toprağa dokunmuşum yumuşacık
Biraz uçuk biraz kaçık
Kaleler yapmışım sahilde
Ve aldırmadan gözlerimden akan yaşlara
Zindanlar yapmışım
Sensizliği içine hapsetmişim
Ellerimle
Ve yüreğimle
Martılara selam vermiş el etmişim
Senden bahsetmişim
Hatırlarını sormuşum
İki çay istemişim çaycımızdan
Eskide olduğu gibi
Sensiz çayın tadını unutmuşum
İçmişim birini denize karşı
Seninkini ise soğutmuşum
Balıkları sensiz seyretmişim
Denizi gene sensiz taşlamışım
Sensiz batırmışım gene Güneşi
Sensiz seyretmişim dolunayı
Yıldızlara sensiz bakmışım
Yıldız gözlüm gül yüzlüm
Sensiz geçmiş bir günüm
Ve geceye sensiz başlamışım
YUSUF DEMİR
14.01.2009 - 18:31
AY DOST YÜREĞİNE HÜRMET ETTİĞİM
Ay dost yüreğine hürmet ettiğim
Selam etmiş gene beni özlemiş
Ela gözlerinde dalıp gittiğim
Hasret çekip yollarımı gözlemiş
Saçlarını güller ile ördüğüm
Gözlerine sürmeleri sürdüğüm
Sevdasını yüreğimde kördüğüm
Edivermiş şu gönlümü közlemiş
Mah cemali güneş gibi ay gibi
Billur sesi ırmak gibi çay gibi
Sol yanıma doğru tutmuş yay gibi
Kirpiklerin tam kalbime gezlemiş
Çiçek gibi açıp gelmiş baharda
Bırakmış gönlümü ah ile zarda
Razı olmuş kavuşmaya mezarda
Sevdiğini herkeslerden gizlemiş
Bakışından ab-ı hayat içtiğim
Gülüşüyle dünyalardan geçtiğim
Şu yalan dünyada tek yâr seçtiğim
Senlik benlik bırakmış da bizlemiş
Bad-ı saba ile yola saldığım
Bir sözüyle hülyalara daldığım
Yıldız gözlerinden ilham aldığım
Sevdasını sevdam ile sözlemiş
YUSUF DEMİR
14.01.2009 - 12:14
garip bir kulum antolojide dolaşan
bazen hüzünlenir,olurum çölaşan,
yavrularımdır beni,hayata bağlayan,
sevgisiz bir dünya yüreğimi dağlayan...hannane :))
12.01.2009 - 14:40
Sevdiğine Yar Olmaz, Aşka Yar Olur Sevgili
Hiç bir aşkın layığı yoktur
Yalancı bir bahar gibi gelir geçer sevgili
Gerçeği yok,masalı çoktur
Kimsenin görmediği anka kuşu misali
Büyülü bir düş gibi kendine çeker
Bir çocuk gibi mışıl mışıl uyutur bizi
Bir an gibi,gelir geçer
Geride bir bıçak gibi kalır izi
Sevdiğine yar olmaz,aşka yar olur sevgili
Bir elinde tadı,diğer elinde zehri
Herşeyim der,herşeydir
Alır götürür herşeyi
Bir gün bile sende yan, sende öl diyemezsin
Her gün kahrından ölür
Bir gün bile kahrolsun diyemezsin
Yürek yanar...ciğer yanar...
Daha ne diyeyim
Aşk işte böyle bir iştir
Aşk,kıymayanı kıyan
Yakmayanı yakan ateştir.
Hasan Hüseyin Gömleksiz
10.01.2009 - 01:50
GİTME NE OLUR...
Gidersen, yaşamın acılı haritasında yaralı bir kalbin, adını bilmediğim
çiçekleri kanar içimde her gece… Ay suskunlaşır, yıldızlar suskunlaşır, acılar
suskunlaşır, yitirir sesini yaşayanlar da ölüler gibi… Suskunluğun trendinde kan kusar yürekler sensiz. Rüzgar da esmez artık buralarda, çiçekler de açmaz, herkes boynu bükük kalır bu şehirde, çekip gider mutluluklar… Gitme ne olur.
Bak hüznün zifiri saçları akıyor geceye, gecenin karanlığına karışıyor hüznüm…
Lanetlenmiş yalnızlıklara ah ediyor kalbim. Her gün biraz daha büyüyor içimdeki kırgınlık… Gitme… Acılar içinde olsam da yaşamı çılgınca sevdim ben.
Çılgınca sevdim bu dağları, bozkırları, güneşi. En çok seni sevdim dağçiçeğim,
en çok seni sevdim… Gitme ne olur.
Yol türküleri kederlidir nazlım, yol türküleri dertli, yol türküleri acılı.
Gidersen kar yağar istasyonlara, boynu bükük bakar ardından bütün akasyalar.
Gitme, bir güvercin sıçaklığı gibi kal yüreğimde. Ben ki sevdamı dağlı bir çiçek gibi göğsümüm üstünde taşıdım hep, namusumun akında. Ne zaman gözlerine baksam beyaz beyaz güvercinler kanat çırpar mavilere; Güller açar ne zaman ellerimi uzatsam saçlarına, serin serin eser yeller.
Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme mutluluğumu gözleri türkülü kuşum;
içimdeki baharı öldürüp gitme, kimsiz, kimsesiz boynu bükük bırakma türkülerimi.
Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden ne olur… Gitme sevdamsın, ateşimsin, hasretimsin& Gitme ekmeğimsin sen, suyum, havamsın& Gitme, ben sana kalbimi verdim.
Kalbimi de alıp gitme…
Gitme, figan düşer denizlere sular çekilir
yağmur yağmaz vahalardan kirpiklerime
bir rüzgar hıçkırır tenhada, bir dal kırılır
boynunu büker sabah kervanları kelebekler ölür
gitme
bir yıldız küser göğüne, içini çeker bir çocuk
şaşırır yönünü rüzgarlar
bütün pınarların suyu çekilir
solar nazlı çiçekleri kalbimin, üzülürüm
gitme
öksüz kalır içimdeki imge dağları
saçlarını öpen seher yeli, çoban yıldızı
bir daha turnalar geçmez, bülbüller ötmez
çiçekler açmaz bahçemde ah be gülüm
gitme
içimdeki bütün vagonlar devrilir
bir kar yağar istasyonlara, üşürüm
gitme
bütün ormanlar ateşe verilir
kuşlarda gider bu kent de, ölürüm
gitme kal
menevşeler açsın dağlarda
sevince dönüşsün gökyüzü
iki çığlık arasında bırakma beni ah gülüm
yokluğuna alışamam yokluğun ölüm...
09.01.2009 - 23:37
Her Gidiş Terkediş Değil
ne zordur ayrılıklar
ne çok acıtır, yakar
dilin tutulur kalırsın
ne çok şey söylemek gelirde içinden
düğümlenir boğazına kelimeler
burnun sızlar, ağlayamazsın
akıtırsın içine yaşlarını
çocuksu küsmeler, düşer yüzüne
belki dudakların titrer
gitme diyen gözlerle bakarsın ardından
sebebini bilmediğin, belkide sebepsiz
dağılır isyan edersin
masum, günahsız içten sevgiler
bir yanın eksilir, kopar bir şeyler
sebep aramak fayda vermez
hüzünlü bir kaç söz, kırık dökük anılar
aslında ne giden vardır, ne terkeden
bilirsin orada olduğunu
belki aynı anda, aynı şeyleri düşünüp
farkında olmadan gülümsersin beraber
bir gün karşılaşacağın umudu sarar içini
hafifletir azda olsa, acını
çıkıverse kaşına, hiç bilmediğin bir yerde
beklenmedik, bir mektup gibi kapında bulsan
bir çocuk sevinciyle, koşar sarılırmısın
unutma
her gidiş, terkediş değil....
Mehmet Yılmaz
Toplam 776 mesaj bulundu