Han Zade Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkında ...

  • Han Zade
    Han Zade

    19.05.2009 - 02:31

    AĞLIYORMUŞSUN...


    gül yüzüne bakıp doyamadığım
    haberin aldım bir köşede ağladım,
    ben de senin gibi sevdim amma
    murad almadım,murad almadım.
    duyduğuma göre hergün hergün ağlıyormuşsun
    gönlü yaralım,başı belalım sen de benim gibi hergün ağlıyormuşsun
    aramızda karlı dağlar var aşılmaz.
    ah çekenin yarası da kolay kolay sarılmaz.
    budünyada senden gayrı bana yar olmaz.
    duyduğuma göre hergün hergün ağlıyormusun
    sen de benim gibi ağlıyormusun? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ?


    http://www.ktunnel.com/index.php/1010110A/d6ede330c0c93eee508e5821440d3a6ef02a7eecc603f0a8ab617701b70d42153a69718e2ed89a27d0ef4435ce967a4a7664dd4d02945aa217466

  • Han Zade
    Han Zade

    14.05.2009 - 18:49

    Sandıklarımı dizdiler gökyüzüne..
    'Aç birini! ' dediler.. Seçtim sarı olanı... Belli ediyordu kendini.. İçinden bir şey çıkmadı.. Demek ki önemli olanlar sessiz kalanlar...
    Açtım kırmızıyı, özenerek.. İçinden bir kalp çıktı.. İçi dürüstlük dolu...
    Sonra pembeyi açtım, heyecanla.. İçinden bir kalp çıktı yine.. İçi sevgi doluydu.. Yine güzeldi...
    'Hangisi? ' dediler.. Beyaz, dedim...
    Onu açtım.. Boş çıkmadı o da.. İçinden bir kalp çıktı..
    Güven vardı bu kez...
    'Açtıklarından birini seç' dediler.. Düşünmeden 'beyaz'ı seçtim...
    Sordular bana: - 'Niçin beyaz? Rengi saflığı, temizliği ifade ediyor diye mi? '
    Hayır, dedim..
    güven varsa bir kalpte, o kalpte sevgi de bulunur, dürüstlük de..

  • Han Zade
    Han Zade

    13.05.2009 - 14:00

    Ay bir kere doğar gecede
    Düşlerim bin kere..
    Ve bir kere ölür gece
    Ben ölürken bin kere…
    Ellerimden kayar gökyüzü,
    Ay ölür,
    Ben ölürüm…
    Kimsesiz bir yıldız gibi
    yüreğim takılır göğsüne….

    Zeynep Nilgün Gökçeöz

  • Han Zade
    Han Zade

    12.05.2009 - 17:46

    DOLAŞTI YOLUMUZ ÇÖZÜLMEZ ANNEM

    Bu yol kolay değil uzun erimdir
    Varsıllar yoksula üzülmez annem
    Diyorlar ki elbet Allah kerimdir
    Zulüm zor görmezse bozulmaz annem

    Zalimin yüreği taştan demirden
    Himmeti ihsanı yakar kömürden
    Muhanetin sonu gider ömürden
    Yiğide bu yazı yazılmaz annem

    Hak adalet dedik sakin dediler
    Zulme karşı durduk kan kin dediler
    Eşitlik kardeşlik sakın dediler
    Dolaştı yolumuz çözülmez annem

    İnsan sevdasıyla kül olmuşuz biz
    Eğildik önünde kul olmuşuz biz
    Kapısında eşik yol olmuşuz biz
    Bir kör nefis için yozulmaz annem

    İnsan deriz insanadır dilimiz
    Haktan gelir halka doğru yolumuz
    Kuşa kurda yem edilse ölümüz
    Zulme boyun eğip gezilmez annem

    Adalet yerini bulmaz kavgasız
    Namuslu kavga olmaz ki sevdasız
    Sen hiç zalim gördün mü ki riyasız
    İbliste oyun çok sezilmez annem

    Yiğit yoksullukla ezilmez annem
    İbliste oyun çok sezilmez annem
    Zulme boyun eğip gezilmez annem
    Yazgımız ölümse bozulmaz annem

    Mahmut NAZİK 11.05.2009 Mersin

  • Han Zade
    Han Zade

    12.05.2009 - 14:18

    Ceza mısın Sen

    Ay yüzü gamzelim, gerdanı benlim,
    Ödül müsün bana, ceza mısın sen?
    İnsafı olmadık, ey kara dinlim,
    Kader misin bana, kaza mısın sen?

    Kaçılmazsın, geçilmezsin, bendesin,
    Her ne yana baksam, sen o yöndesin,
    Gözümdesin, gönlümdesin, candasın,
    Algın bedenimde, aza mısın sen?

    KURTOĞLU’ mu, “âşık” ettin, edeli,
    Gündüz divaneyim, gece zır deli (!) ,
    Nedir sana, kavuşmanın, bedeli,
    Yoksa erişilmez, feza mısın sen?




    Rifat Kurtoğlu

  • Han Zade
    Han Zade

    12.05.2009 - 01:13

    Bilmiyorum

    Bırakmışım kendimi, hayatın rüzgârına,
    Yeller nereye atar; sormayın, bilmiyorum.
    Bulur muyum yolumu, varır mıyım yarına?
    Yollar nereye atar; sormayın, bilmiyorum.

    Hayat geçip gidiyor, nerde, nezaman, nasıl? ..
    Bir gün ömür bitecek, kaçışı yok velhasıl.
    Haydi salma yılları, ha gayret, biraz asıl!
    Yıllar nereye atar; sormayın, bilmiyorum.

    Kimi hayata küsmüş, kem gözlerden sakınır,
    Kiminin esâmisi yüksek sesle okunur.
    Her gelen bir söz söyler, bazen fena dokunur.
    Diller nereye atar; sormayın, bilmiyorum...

    Hayat hep güzel olsa, belki verirsin önem,
    Yaşam bu, bazen burkar, ağlatır dönem dönem..
    Sırılsıklam oldum ben; gözlerim dopdolu nem,
    Seller nereye atar; sormayın, bilmiyorum.

    Çok sıkı tutunmuştum, hayat denen bu dala,
    Neyine sarılırsın, dünya fani, budala..
    Ne kadar çalışsan da, gelişse tüm adale,
    Kollar nereye atar; sormayın, bilmiyorum...

    Kaç gündüz, kaç gecedir, yaşanılan bu hayat? ..
    Bilmem kaç kez bozuldu, onmayan mâneviyat? ..
    Sahil uzakta kaldı, vakit çok geçti heyhaat..
    Sallar nereye atar; sormayın, bilmiyorum.

    Antalya-20.06.2008

    Halil Şakir Taşçıoğlu

  • Han Zade
    Han Zade

    06.05.2009 - 12:08

    ÖZLEDİĞİM NERDESİN?


    Hasretle aradığım, sıcak, ılık nefesin,
    Gönlüm, gözüm arıyor, özlediğim nerdesin?
    Bir ses, bir ışık olsun, duyulmuyor ki sesin,
    Seni, bir ömür aşka sözlediğim nerdesin?

    Sanki susmuş tüm evren, her şey öyle sessiz ki,
    Kimsesizim, öksüzüm, dünyam öyle ıssız ki,
    Yalnız akşamlarımda her şey öyle hissiz ki,
    Durup durup yolunu gözlediğim nerdesin?

    Kapkara bulut sardı, görmüyorum önümü,
    Kaybolmuş çocuk gibi, bulmaz oldum yönümü,
    Ayrılıklar biterse, ne hoş olur dönümü,
    Yanında, kışlarımı yazladığım, nerdesin?

    Gülüşüne, yüzüne bakıp aşkla dolduğum,
    Açıp gonca gül gibi, kederinle solduğum,
    Sözlerindeki derin öze kurban olduğum,
    Sarıp bir bebek gibi nazladığım nerdesin?

    Ellerini, dilini sanırım bağlayan var,
    İçin için ağlatıp, yaranı dağlayan var,
    Unutma, senin için yürekten ağlayan var,
    Kalbimde sevdâsını közlediğim nerdesin?

    4 Mayıs 2009

    Halenur Kor

  • Han Zade
    Han Zade

    04.05.2009 - 20:23

    Resulullaha aşıktı hannane...
    ________________________________________

    Bir “Hurma kütüğü” vardı mescid içinde.
    Hattâ adı bile vardı bu kütüğün:
    “Hannâne”

    Bu kütük, cansızdı, ama
    âşıktı Resûlullaha

    Efendimiz aleyhisselam
    Cuma hutbesini buna dayanarak
    okuyorlardı.

    Sonraları bir “Minber” yapıldı.

    Ve ilk Cuma günü,
    Efendimiz aleyhisselam
    Hutbe okumak için bu minbere
    çıktılar.

    Tam hutbeyi okuyacaklardı ki, kütükten,
    garip sesler gelmeye başladı.

    “Ağlama” ve “İnleme” sesleriydi bunlar.

    Kütüğün ağlama sesleri kesilmeyince,
    Efendimiz aleyhisselam
    minberden inip, o
    “Hurma kütüğü”nün
    yanına vardılar.

    Ve şefkatle okşadılar onu.
    Ânında kesildi ağlaması.

    Sonra eshâba dönüp;
    Ey eshâbım, inip de onu okşamasaydım,
    kıyâmete kadar böyle ağlayacaktı.
    buyurdular.

    Sonra seslendiler o kütüğe:
    İster seni bahçeye dikeyim. Tekrar dal budak sal.
    İstersen Cennete dikeyim. Allah dostları
    yesin meyvelerinden!

    Kütükten cevap geldi:
    Yâ Resûlallah! Cennete dikin beni!

    Efendimiz aleyhisselam;
    Âhireti dünyâya tercih etti
    buyurdular.

    Bu, bir mûcize idi.
    Allahü teâlâ her şeye kadirdir.

    Dilerse bir “Taş”a da lisan verir,
    bir“Kuru kütüğe” de.
    __________________
    zaif-i mutlak.:...ölüm Allah'ın emri ayrılık olmasaydı...
    Yoklukları var eden Rab; dikenleri gülün merhametinde misafir eyleyen Rab; bulutları mavi göğüme sırdaş eyleyen, yağmuru toprağıma yâri eyleyen; bebekleri annesinde, kuşları yuvasında; baharı kışın ardında, ömrü güneşin doğuşunda; saklayan gösteren Rabbim; kilitlerimi çöz, firkatlerimi muhabbetinin peşine koy, rüzgara tutunan dualarım arılara, papatyalara, nergislere ve gelinciğime dokunmuşsa, ruhumu kainatın
    ahengine kat. Ya Rab. Ya Hakk...

    &&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
    Görmez misin milleti, umut sende, göz sende,
    Herkes bir şey söyledi, kürsü sende, söz sende,
    Ufukta güneş dursun, zamana bir düğüm at,
    İşte senin altında, Fâtih'te gördüğüm at!

    Kalemini hazırla, kılıcı çekme kından,
    Gönülleri fethetmek gâye bu son akından...
    Sevgi mi istiyorsun, sahrâlar kadar dolu,
    Duâda evliyâlar, secdede Anadolu.

    Anadolu tetikte, Anadolu ayakta,
    Diriler kahkahada, ölüler ağlamakta...
    Denilirse inanma, 'daha dur, az daha dur'...
    Kaybedecek ânın yok, zaman hızlı Bahadır...

    Şimdi dünya avucunda, nefes alsan duyan var,
    Yazık! ... Batan gemide yan gelip uyuyan var.
    Uzay gemilerini fezâda yürüt artık,
    Sana dar bu hudutlar, hedefi büyüt artık.

    Her damla yaş bir duâ, her duâ bin bir füze,
    Beklenen hesaplaşma, geldik işte yüz yüze...
    Yarın belki yok yiğit, sanki bu an son andır,
    Zaferi umuyorsan hem inan, hem inandır.

    Biz ki; çağlara mühür vuran nesillerdeniz,
    İstanbul'da sur söyler, Çanakkale'de deniz.
    Ne madalya, ne unvan, hesap sırf Allah'adır.
    Sırtına dünya konsa şikâyet yok Bahadır...

    Anlayacaksın beni târihi düşününce,
    Dâvan kadar büyüksün, hedefin kadar yüce,
    Borcun var bu vatana, hem kan hem de ter borcu,
    Bahadır, belki yarın bu toprak ister borcu.

    Şükür gerek bedenin her bir âzâsı için.
    Doğrul be Bahadır'ım, Allah rızâsı için.
    Karanlığı tükettik, yönümüz sabahadır.
    Bir kement at güneşe, çabuk getir Bahadır.


    Ahmet Mâhir Pekşen

    &&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
    “Sesin gönlümüzün sesine, gönlümüzün huyuna uysun!
    Gece gündüz neş’elensin, söyledikçe söylesin.
    Sesin yorulunca, biz de yoruluruz, hasta oluruz.
    Sesin, kamış gibi şekerler çiğnesin, ballar yesin.”

    Mevlânâ Celaleddin Rûmî
    'Bahçe, çiçeklerle süslensin; kuşlar kanatlansın, uçsun! ' diye, gönlü sevgi ile, merhametle dolu olan ilkbahar, nazlı bir gelin gibi eteklerini sürüyerek, salına salına ötelerden geldi!
    Yarattıklarındaki güzellikleri göremeyen körlerin, sözünü duyamayan gönül sağırlarının inatlarına rağmen, ilkbaharın içinde kendini gizleyen sevgili, insanları hayran bırakmak, canlara can katmak için geldi!

    Mevlânâ Celâleddin Rûmî
    Dîvân-ı Kebîr
    “Aşkın ağzı olsaydı,
    bütün dünya ona bir lokma olurdu;
    aşkın kapısı olsaydı,
    bütün padişahların canları
    o kapıda kapıcılık ederdi! ”

    Mevlânâ Celâleddin Rûmî

    Dîvân-ı Kebîr

    Gönül bahçesine girersen, hoş kokular elde edersin; göklere kanat açarsın da, melekler gibi ay yüzlü olur, nurlar saçarsın!

    Aşk, seni kandildeki yağ gibi yaksa yandırsa, ne mutlu sana! O yanışla, etrafındakilere yararlı olursun; karanlıkları aydınlatırsın! Aşkın, başına getirdiği gamlardan, kederlerden ötürü zayıflasan, erisen, kıla dönsen, o zaman da, âşıklar meclisinin başına geçersin!

    Aşk, sana çok şeyler kazandırır; şu fânî dünyadan, mekan âleminden kurtulursun, ötelere, mekansızlık âlemine gidersin! En önemlisi de, aşk yolunda sana engel olan, seni nefsânî arzulara doğru çekip götüren bedenden, kendi maddî varlığından ayrılırsın da kendinde kendi öz varlığını bulur, onunla beraber Hakk yoluna düşer, yol alırsın; tıpkı deredeki su gibi, bineksiz, ayaksız yürür gidersin!

    Sen, her acıyı tatlılaştırırsın, her uzağı yakınlaştırırsın! Aşkın ve insanlığınla dokuz kat göklerin üstüne çıkarsın da, kendinden kurtulduğun için, artık maddî varlığın nûra perde olmaz!

    İçindeki heva ve hevesi, nefsânî arzuları atarsın, bomboş bir hâle gelirsin ve nefes almaksızın canlı kalırsın! 'Yâ Hû' denizine batınca, artık, 'Yâ Hû' diyemez olursun!

    Sen, her eve pencere olursun; yani, Hakk yoluna düşmüş kişilerin irfan sahibi olduğun için gönüllerine senden nur doğar! Her bağ, seninle gül bahçesine döner, senlikten benlikten kurtulur. Kendi varlığını yok edersen, sen benimle olmaksızın ben olursun!

    Gerçek aydınlığa kavuştuğun için, artık, aydınlık istemezsin! Kendinle hiç, ilgilenmezsin; padişah gibi, fakirleri, kimsesizleri yedirip içirirsin! Yani, mânâ yoksullarını nûrunla aydınlatırsın! Etrafa mânevî nurlar saçtığın halde, kendini göstermemek için ay gibi, bulutlar arkasına gizlenirsin, karanlıklar ararsın!

    Can istemezsin, can bağışlarsın; her derde derman olursun! Sen, kendinden geçtiğin için, kendi yarana merhem aramazsın da, başkalarının yaralarına merhem olursun!

    Mevlânâ Celâleddin Rûmî

    Dîvân-ı Kebîr

    “Her ne olursa olsun, ey göz; sakın ümitsizliğe düşme!
    Bahar bulutu hâline gel de, aşkla inciler saç! ”

    Mevlânâ Celâleddin Rûmî

    Dîvân-ı Kebîr

    &&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
    Bir akşam sensizliğim eriyip aktı bende
    Gözlerinin cemresi karanfildir bedende
    Kirpiklerin kuşattı bütün mevsimlerimi
    Şimdi varsın; sızın var duranda, yürüyende
    Kollarım gül kokulu bir baharı sarıyor
    Acılar ki, önümde diz çöküp yalvarıyor
    Ayrılık yapayalnız bir ülkedir evrende
    Hüzün, terk edilmişlik duygusuyla çaresiz
    Şimdi varsın; hayatım sende, ölümüm sende

    Şimdi varsın; sokaklar daha bir sıcak bana
    Nereye git gidersen; orası ocak bana
    Bazen bir papatyanın beyaz yapraklarından
    Bazen bir dolunayın çehresinden bak bana
    Şimdi varsın; ruhumu okşuyor soframda su
    Ardımda ne yalnızlık, ne de ölüm korkusu
    Hayatın hiç sönmeyen kandilini yak bana
    O eski fırtınalar şimdi sabâ rüzgârı
    Hüzün benden habersiz, kuşkular ırak bana

    Ey benim aynalarda gülümseyen çokluğum
    Nar tadında umutlar taşıyan çocukluğum
    Gözlerinin ışığı yayıldı mahzenime
    Ey benim can sarayım, ey benim eşsiz kuğum
    Asil tebessümünü düşürdün izlerime
    Müptelâdır gemiler benim denizlerime
    Gülümsedin; kalmadı kederim, burukluğum
    Çehresinde hâtıran büyüyor bebeklerin
    Gizemine âşina varlığım ve yokluğum

    Lügatini yeniden yazıyorum sevdanın
    Binlerce çiçek açtı kollarımda yorgunluk
    Gündönümü ruhuma ayarlandı yeniden
    Bir çerağdır, yanıyor gittiğin her bahçede
    Şimdi parmaklarının ucundadır baharım
    Kutlu bir ülke verdin hayatıma özünden
    Denizlerde sen varsın; ırmaklarda ben varım

    Yaprak yine hüzünle düştü ayaklarıma
    Ağaçlardan boşandı hayatımın acısı
    Anlamadım: Bu gökler benim göklerim değil
    Bilemedim: Bu toprak canımda akkor gibi
    Tutuştum hiç kimsenin yanmadığı yerde ben
    Meğer ömür vermişim bu belâlı derde ben
    Sen geldin; avuçlarım suyla doldu ansızın
    Sen geldin; evrenimi kuşattı sevda sızın

    Ders almayı bilmedim yüreğimden; yorgunum
    Ne sana, ne kendime, ben dünyaya kırgınım
    Dikenler saplanmıştı çocukluk günlerime
    Gençliğim bir ejderha pençelerine mahkûm
    Kırk yaşımda, bin yılın ıstırabıyla yandım
    Uyudum, o bembeyaz ellerinde uyandım
    Sen geldin; birbirinden ayrıldı renk ve acı
    Sen geldin; yine vurdu yüzüme aşk utancı

    Lâyıktır, her lokmayı yedirseler zehirden
    Lâyıktır, karlı dağlar çökse başıma birden
    Akıl, sanki içimde bana düşman bir gemi
    Kahrın karanlığına gömdü şehlâ gölgemi
    Göremedim; gönlümden ufkuma sızdı keder
    En muamma çöllerde ararken yitiğimi
    Geldin; altın harflerle yazıldı günün adı
    Geldin; ruhuma meftûn âvâreler ağladı

    Ders almayı bilmedim hayattan; bir gün ölüm
    Öğretir o tekrarı olmayan dersi bana
    Nasıl da uçtu ömrüm renklerin boşluğuna
    Dal kırıldı; kökleri çürüdü servilerin
    Duyamadım gövdenin o esrarlı sesini
    Karayel bir yanımdan esip durdu öteye
    Sen geldin; yağmur yağdı içime; bahar geldi
    Sen geldin; yıllar yılı beklediğim yâr geldi

    Şimdi varsın, yıldızlar bana bakar derinden
    Bozkırlarda, çöllerde çiçeklenir ellerin
    Şimdi varsın, gecenin kan akar gözlerinden
    Işıldayan çehresi karardı güzellerin
    Öteyi görmeyenler bilemez, kimle geldin
    Sen benim kendi ruhum, kendi özümle geldin
    Şimdi varsın, varımı varlığında sakladın
    Dayanılmaz yüreğin esrarlı bir bahçedir
    Şimdi varsın, içimde ebedi konakladın
    Zariftir bakışların, bal renklidir, incedir
    Sensizlik geçmişini anıyor; şimdi varsın
    Burçlarımda lâmbalar yanıyor; şimdi varsın

    Nurullah Genç

  • Han Zade
    Han Zade

    03.05.2009 - 01:43

    Sakın Gelme

    Yollar kan revan içinde
    Mayın döşediler yüreğime
    Sana gel desemde
    Sevgilim sakın gelme
    Depremler oldu yüreğimde
    Siyah kar yağıyor gökyüzünde
    Gözlerimde bir sis
    Yırtık resmin cebimde
    Ortalık kan revan içinde
    Sevgilim sakın gelme
    Yaralanmış bedenimle
    Kan kırmızı gözlerimle
    En son sözlerimle
    Seni sevdiğimi söylesemde
    Sakın gelme sevgilim mayın döşeli yüreğimde.

    (Ankara-05-03-2009)

    Erkan Yurdakul

  • Han Zade
    Han Zade

    25.04.2009 - 23:09

    Yalnızım

    Geçmişimle başbaşa dertleşip duruyorum,
    Dostlar uğramaz oldu,bugün yine yalnızım,
    Güneşim nerde diye geceye soruyorum,
    Özlemlerim olmasa bu gün yine yalnızım!

    Yüreğimdeki sızı yegane arkadaşım,
    Deprem enkazı gibi aşk denen şu savaşım,
    Yüce dağlar misali dumanlı garip başım,
    Sönmüş külüm olmasa bu gün yine yalnızım.

    Aslında yalnızlığım senin ile başladı,
    İki yüzlü halini görenler alkışladı,
    Sana vuruldum diye dostlar beni dışladı,
    Ölü kalbim olmasa bu gün yine yalnızım!

    Baştan malup başladım,aşk denen şu oyuna,
    Bir kere düşmüş oldum yalan sevgi suyuna,
    Cenneti göstererek çektin ateş kuyuna,
    Cehennemin olmasa bu gün yine yalnızım.

    Hayalimden gitmiyor o sahte bakışların,
    Rol icabı yaptığın bin bir yakarışların,
    Beynimi kemiriyor yapmacık telaşların,
    Hatıralar olmasa bu gün yine yalnızım!

    Aşk sandığım bu oyun,aslında bir ihanet,
    Nerden bilebilirdim olmayınca kehanet?
    Kalbine düşmedi mi bir zerrecik merhamet,
    Ak saçlarım olmasa bu gün yine yalnızım!

    Dert,keder armağanın,mirasın ise hüzün,
    Bin bir şeklini gördüm,acep hangisi özün?
    Çok merak ediyorum nasıl kızarmaz yüzün?
    Yaralarım olmasa bu gün yine yalnızım!

    Yeminleri unutup koşuverdin ellere,
    Gururumu çiğnedin,kelam ettin dillere,
    Boynum eğik bırakıp sürdün gurbet illere,
    İhanetin olmasa bu gün yine yalnızım!

    Sürekli niyazdayım,bir rüya olsun diye,
    Yine kapım açıktır, belki gelirsin diye,
    Ağlarım dertlerime biraz azalır diye,
    Göz yaşlarım olmasa bu gün yine yalnızım!

    Bana bedel ödettin,bilsem ne idi sucum?
    Şu virane gönlümü imara yoktur gücüm,
    Hak'ka havale ettim,isterse alır öcüm,
    Yaradanım olmasa bu gün yine yalnızım!

    Mustafa Hoşoğlu

  • Han Zade
    Han Zade

    25.04.2009 - 01:02

    ###___ Hüzünbaz Şebnemler Düşerken

    ###___

    Buz kırığı hayallerim eziliyor an be an
    Hangisinin elinden tutsam elimde kalıyor
    Buz yangını sarıyor ki bedenimi
    Sormayın sorgulamayın
    Yüzümdeki derin çizgiler sebebini


    Azap yorgunu ruh dingininde
    Göl yalnızlığı keşmekeşliği zirvesinde
    Erten vakti solar erden billur mavilerim


    Taze bengisu tadında hayatı öpüşüm
    Dudaklarımdan tan kızıllığı damlar
    Hep yeniden başa dönüşüm
    Sürgünüm olur gamzemde her gülüşüm
    Gülüşümde saklıdır aslında her ölüşüm


    Gözlerimde ülfer taşkını keşkeler
    Her bedel ömür miadını zikreder
    Hüzünbaz şebnemler düşer ayazımda
    Şiir şiir dökülür geceler
    Doğmayacak o güneşli baharlara
    Düş gülüşü yayılır işte o an
    Dudak kıvrımlarımdan


    13.02.2009

    Şükran Ay

  • Han Zade
    Han Zade

    16.04.2009 - 18:18

    Ağlama Bebeğim.......

    Ağlama bebeğim
    Ağlama meleğim
    Gülünecek az şey kalsada Dünya'da
    Ağlama bebeğim.
    Doğduğundan beri ağlıyorsun
    Yetmedi mi artık?
    Hayat acıdır bebeğim
    İnsanlar zalimdir
    İnsanlar bencil.
    Ağlama artık
    Bırak biraz da onlar ağlasın.
    Sana gülmek yakışır bebeğim
    Ağlamak değil
    Sana sevmek yakışır bebeğim
    Nefret değil
    Dostluk arkadaşlık yakışır
    İnsanca yaşamak insanca yaşatmak için
    Ağlama bebeğim gül artık
    Gül ki tatlı günler başlasın
    Sen hep ağladın
    Bırak birazda onlar ağlasın
    Bak şu Dünya'ya
    Kötülükler dikenler gibi çoğalmış
    Ama bebeğim
    Unutmaki güller dikenlerle doğarmış
    Sen güller gibi taze
    Bülbüller gibi şen olabilirsen eğer
    Sen insanları sever,
    Horgörmezsen eğer,
    Sen sana batırılan dikenleri
    Başkasına batırmazsan
    Sen sırf yaşamak uğruna
    Kendini kaptırmazsan
    Korkma.
    İçinde ki iyiliği gün ışığına çıkar
    Bak orada ne madenler var.
    Düşün ki kalbin elmas
    Pırıl pırıl parlayan.
    Beynin ince taneleri
    Bilgiyle beslenirse değerlenen
    Gördün mü bebeğim
    Bak! Sustun artık
    İyiliklerle canlandın
    Dünya’yı sevdin.
    Ama ne olur
    Bir daha ağlama artık
    İnsanları düşün
    Candan dostlarını düşün
    Yaşamın güzelliklerini düşün
    Bırak, birazda bunları bilmeyenler ağlasın.







    Neriman Gök

  • Han Zade
    Han Zade

    16.04.2009 - 15:33

    Öfkemin zirveye çıktığı:kör zindan gecelerde,
    Şeytan diyorki bazen daya şakağına namluyu bas tetiğe ürkmeden,korkmadan...

    Sıkki kafana..bu dramatik film bitsin.
    Bu lanet olası sefil hayatım son bulsun.

    Ama yapamıyorum be gülüm
    Ölümden korktuğumdan değil,

    İçimdeki sana
    K.I.Y.A.M.I.Y.O.R.UM

  • Han Zade
    Han Zade

    16.04.2009 - 14:28

    bizimkisi cahil cesareti,
    bilsek kabul eder miyiz esareti?
    kimse bilmez yürekteki cevheri...
    gönül ne şan ister ne şöhreti...

    hannane

  • Han Zade
    Han Zade

    16.04.2009 - 09:37

    Zordur Yaşamak

    Her dem güneşe muhtaç kır çiçekleri gibi
    Geç kalmış baharları düşlersin
    Tren istasyonlarına bakıp bakıp
    Yüreğini mavi hasretlerle beslersin
    Gözlerini uzaklara dikip beklerken
    İnatla beslediğin hayallerinden şevkat dilenirsin

    Zordur sevmek...
    Ömrünün uçurumlarına yeşil salıncaklar kurarsın
    Sevgini emeğinle büyütmek zordur

    Çocuk dokunuşları alıp gider kimsesiz ruhlar
    Kara kederlerinle birleşir yangınların
    Sürgünlere giderken dargın anılar
    Yüreğinden göğe süzülür sessiz ağıtların
    Darağacına asılırken soylu sevdalar
    Yitirdiğin umutlarına sığınak olur karanlıklar

    Zordur ayrılmak
    Halden anlamaz yokluğunu içine sindiremezsin
    Yaraların depreşirken çareler aramak zordur

    Hadi söyle...!
    Hangisi daha zor?
    Sevgilere onur eklemek mi?
    Ayrılıklara sabır yüklemek mi?

    Birsen Ekiz

  • Han Zade
    Han Zade

    12.04.2009 - 15:40

    Dönerim Bir Gün!

    Kaldırımlarını tüketiyorum bu gece şehrin,
    Gökten yıldızlar kayıyor ardı ardına..
    En güzel yaşlarında iken bir gençliğin,
    Kaldırımlarla birlikte tükeniyorum ANA..!

    Pembe gözlüğümü kırdılar biliyor musun?
    Artık birşey görmez oldum hayalden yana.
    Sen de bir çocuk gibi başımı okşamıyorsun
    Yoksa yuvadan uçma zamanı mı geldi ANA..!

    Dağlar gibi dayanıklı olacak mıyım?
    Sular gibi akacak mıyım çağlayana?
    Denizler gibi bir yerlerde olacak mı kıyım?
    Yoksa kuru yaprak misali savrulacak mıyım ANA..!

    Bulutlar ağlıyor mu hala seninle için için?
    Su serpiyor mu ki kor gibi yanan bağrına?
    Rüzgar esiyor mu gül yüzüne şöyle serin serin?
    Üzülme! Sil gözyaşını ve sakın ağlama ANA..!

    Kapını aç ve umutla bekle beni ANA
    Bir gece vakti ansızın karşına çıkabilirim.
    Kader pusu kursa, dağlar yol vermese de bana
    Bilesin ki ANACIM iki elim kanda olsa gelirim..!

    Salih Aydın

  • Han Zade
    Han Zade

    07.04.2009 - 13:05

    .....Diyemedin
    Karşılıksız sevmek sevene zulüm
    Kalbimden elemi sil diyemedin
    Ateşten kor gibi yanarken dalım
    Yüreğim kurumuş çöl diyemedin.

    Gözümde yaşlarla kapına geldim
    Boynumu büküp te sevgi diledim
    Sevdan yüreğimde ebedi dedim
    Gönlüme gönülden gel diyemedin.

    Esirgedin benden bir tatlı sözü
    Çok mu gördün bana o gülen yüzü
    Akarken gözümden yaş dizi dizi
    Gidiyorken bana kal diyemedin.

    Açarken yüzümde sahte tebessüm
    İçine akıttı yaşları gözüm
    Dilime dolanıp bitince sözüm
    Gözlerim kalbine yol diyemedin.

    Ömrümün baharı sen ol istedim
    Hasreti yıllara bir bir ekledim
    Yollarımız ayrı düşse de gülüm
    Bende seni sevdim bil diyemedin.


    Sibel Kılıç

    &&&&&&&&&&&&

    “Hangi köşe başında hangi yalnızları oynuyoruz kim bilir”


    uzaklara gidiyor içimdeki çocuk

    hayalleri kirletilmiş
    umutları çalınmış
    elleri kir pas içinde
    bir tek pembe balonu kalmış
    gözlerindeki o masum ışıltıyla yürüyen çocuk

    sevgisini en saf yaşayan
    içinde kötülük olmayan
    çamurdan bebekler
    kumdan kaleler yapan çocuk
    şimdi/
    çok uzaklara gidiyor…

    büyüyor içimdeki çocuk
    kağıttan gemilere su doldurmuyor artık
    yalnızca kelimeleri saklıyor
    cümleleri yeniden yeniden yazıyor
    yelkenleri tek tek kırıyor
    gemiyi en son/
    kaptan olan cümleler terk ediyor…

    gidiyor
    içimdeki çocuk gidiyor
    beni bırakıp
    benden koparak
    gözlerinde iki damla yaşla gidiyor

    giderken beni de götürür müsün çocuk
    beni de alır mısın yanına
    ben de seninle gelemez miyim?
    diye haykırıyorum
    duymuyor gidiyor…



    Ebru Ertaş

  • Han Zade
    Han Zade

    07.04.2009 - 11:05

    Yağmur Yüreklim



    Giderken yağmur vuruyordu camlara
    Yağmurun sesine karışmıştı ayak seslerin
    Çaresizliği ve umutsuzluğu yaşayan biri kalmıştı geride
    Ve ben, ve sen, ve sevgi ya aşkımız?
    Bitmişti... Hepsi bitmişti...
    Geride ise küllenmeye başlayan bir aşkta
    Hala bir rüzgar bekleyen
    Bir ateş parçası kalmışti
    Ve bir rüzgar bekliyordu yeniden alevlenmek için
    Ilk ayrılıktı bu...
    Ilk aşk ve ilk ayrılık...
    Giderken sessizliği öğrettin bana
    Giderken hüznü öğrettin
    Hiç gelişin olmadı zaten...
    Bazen içimdeki umut bir mum oldu
    Karanlık gecelerde seni aramak için
    Lakin rüzgara karşı yürüdüğümün farkında değildim...
    Ve şimdi...
    Her yağmur sesinde seni düşlerim
    Her yağmur sesinde seni özlerim
    Ve hala giden sevgili seni beklerim
    Seni beklerim... Yağmur yüreklim...


    Kadir Taşkıran

  • Han Zade
    Han Zade

    03.04.2009 - 22:33

    ==Gözyaşım Yemindir

    Yaşam denen bu yollar sürprizlerle doluymuş.
    Bazen güller serili bazen çile yoluymuş.
    Üzerime örtülen sanki hasret çuluymuş.
    ………….Gözden ırak illerde bıraktığın küllerde,
    ………….Hep kokunu alırım topladığım güllerde.

    Gece sessiz ağıtlar tan yeriyle silinmez.
    Yüreğimde hasretin acısıyla gülünmez.
    Her derdin çaresi var,sevda derdi bilinmez.
    ………….Sensiz geçen yıllarda izin kalmış yollarda.
    ………….Hep kokunu alırım topladığım güllerde.

    Bir bilmece günlerim, çözmedim çözülmüyor.
    Katar katar mutluluk, hüzünden süzülmüyor.
    Böyle yazmış yaradan, yeniden yazılmıyor.
    …………..Türkü çalan tellerde dağdan esen yellerde.
    …………..Hep kokunu alırım topladığım güllerde.

    Gökte doğan yıldızın ışığına kanarım.
    Yüreğime hapsolmuş sevdamıza yanarım.
    Bir tıkırtı yüreğim, yâri gelmiş sanırım.
    ………….. Gözden akan sellerde ulaştığı göllerde,
    …………..Hep kokunu alırım topladığım güllerde.

    Gurbet içimde doğmuş bütün eller yabancı.
    Sol yanım hasret olmuş,bırakıp gitmez sancı.
    Tez gel artık sevdiğim,bitsin artık bu acı.
    …………Şimdi uzak ellerde susuz kalmış çöllerde,
    …………Hep kokunu alırım topladığım güllerde.


    Batan güneş benimse doğan güneş kimindir?
    Seni öyle sevdim ki ruhum,kalbim senindir.
    Sözlerim yetmez ise gözyaşlarım yemindir.
    …………Şirin, tatlı dillerde, sevdalı gönüllerde
    …………Hep kokunu alırım topladığım güllerde.


    ****Abdullah RAMAZAN

  • Han Zade
    Han Zade

    03.04.2009 - 17:00

    ........Küskünüm Sana
    Böyle kaç yaz geçti,söyle kaç bahar
    Sensiz yıllarımı sorma istemem.
    Şu garip gönlüme dolsa da efkar
    Bana bir teselli verme istemem.

    Kapansa yüreğim vurulsa mühür
    Kararsa da bahtım kömürden kömür
    Tutuşsam hasretle yansam bir ömür
    Bu öksüz ruhuma girme istemem.

    Hazanı yaşasa en güzel çağım
    Viraneye dönse gönül otağım
    Dalında kurusa gonca gül bağım
    Dikenler sarsa da derme istemem.

    Sen gittin elimde anılar kaldı
    Hüzünle gözlerim guruba daldı
    Hicran dolu günler kapımı çaldı
    Kul olsan kapımda durma istemem.


    Sibel Kılıç

  • Han Zade
    Han Zade

    01.04.2009 - 15:42

    .......Gönül
    Neler çektim gönül senin elinden
    Kaç vefasız kula sattın sen beni.
    Sevda türküleri düşmez dilinden
    Nice kör kuyuya attın sen beni.

    Atlas libas değil ateşten gömlek
    Kulak ver sesime özüm kavrulur.
    Giydirme eynime çıkartmaz felek
    Diyardan diyara külüm savrulur.

    Bu kaçıncı hasret üstüme çöken
    Lutfeyle keremin dellenme gönül.
    Bir yaman ayrılık belimi büken
    Bir de sen meçhule yollanma gönül.

    Bilirim sözümün yoktur kıymeti
    Yatağı bellidir taşsada nehir.
    Çarptıkça bu yürek çıkmaz hasleti
    Atmasın o vakit, bitsin bu ömür.


    Sibel Kılıç

  • Han Zade
    Han Zade

    28.03.2009 - 22:44

    - ♥ Demir Attın Gönlüme



    Yâr aşkın yüreğimde; sarmaşık kördügümdür
    Desen, renk, ilmek ilmek, sevgimle ördügümdür

    Âhû bakışlarımdan; gözyaşlarımı silsen
    Düşüncelerimdesin, çıkmıyorsun bir bilsen

    Pâk sevgimle rûşenim, canım beni incitme!
    Gül bahçende gülşenim, bırakıp sakın gitme!

    Acz tellere takılan, kuşun çırpınışında
    Zemherîde yol vermez, dağlar kara kışında!

    Çoşarken hazla yürek, asla vazgeçmezimsin
    Bu kalbi mahzun koyup, bırakıp geçmezimsin

    Alın yazım yazılmış, kaçış yok kaderimden
    Hicrân vuran güllerim, soluyor kederimden

    Altın çamura düşse, kaybetmez değerinden
    Ateş saçan atları, dizginle eğerinden

    Kirmanımda eğirdim, iplik iplik sevgimi
    Vefâ aşina girdim, kalpte buldum bengimi

    Mutlu olsun hânüman, hümâ gökte uçarken
    Yüreğe dolsun handân, gül dalında açarken

    Söyle bana ben senin, meftûnun değil miyim?
    Yoksa sana yan bakan, yabancı elin miyim?

    Canda yanan hüveydâ, ruhumda taç hüsünsün.
    Hadra renkli rüyamda, seferi bir sülünsün!

    _____Demir attın gönlüme; kalbimde hükümlüsün!
    _____Ceren bakışlarımda, aşkımda yükümlüsün!
    _____Âb-ı Hayat sunarken, dudakta mühürlüsün!
    _____Kalbimde kilitlisin, söyle “ Cansın ” hürmüsün? :))


    28.4.2008 04:32

    Fatimâ Hümeyrâ Kavak

  • Han Zade
    Han Zade

    22.03.2009 - 13:13

    Akıtma gözümden yaşı

    Akıtma gözümden yaşı
    Yüzüne kurban olduğum
    Bağrıma bastırma taşı
    Sözüne kurban olduğum

    Sen benim ilk baharımsın
    Nurlar saçan seherimsin
    Hem sevdalım hem yarimsin
    Özüne kurbar olduğum

    Kanatsız bülbül uçarmı
    Yar seven yardan kaçarmı
    Sensiz bu ömür geçermi
    Közüne kurban olduğum

    Hıfz et bu gönlümü yıkma
    Beni terk eyleyip yakma
    Günahkar gömleyi takma
    Nazına kurban olduğum


    ferit battal

    Sığın

    Sığın

    Baharın ardından yazı istersen
    Sevdayı kalplere salana sığın
    Yüreyini yakan bir köz istersen
    Künfeyekun deyüp kalana sığı

    Bazı güzel yanar yari görünce
    Bazı göz var çağlar hatır sorunca
    Bazı kular almir selam verince
    Kalpleri feth edip kalana sığın

    İnanan bir kuldan kula şer gelmez
    Bazı insanlardan gerçek dost olmaz
    Bazı kular varki hiç hatır sormaz
    Cananın aşkıyla yanana sığın

    Akılı kul nefsi koyarmı serbest
    Haramla gelene eyleme heves
    Bize bunca nimet bir sihat nefes
    Lütf edip gönderen mevlaya sığın

    Ferit Battal


    Yâr için yanan dil sözünü bilir

    Yâr için yanan dil sözünü bilir
    Sızlayan yüreğe yaş dolar gelir
    Sevenler sevdâyla yârini bulur
    Yakıp aşk odunda büryan sen beni

    Ferit Battal

    Yanda görelim

    Yanda görelim

    Eğer derviş isen yâr otağında
    Aşkın âteşinde, yan da görelim
    Hakk’a erişilmez, yün yatağında
    Seherde Mevlâ’yı, an da görelim

    mecnununun misali aşka düşmeli
    dikenli bahçeden gülü seçmeli
    nefse pay vermeden vardan geçmeli
    Aşkın âteşinde, yan da görelim

    Nuriyle nice tür, yarattı Mevlâ
    Bir yanda dağlar, var bir yanda ova
    Hak’tan kula gelmez, hiç bir tür bela
    Seherde Mevlâ’yı, an da görelim

    Nefs havaye atar,uçurur seni
    Rahmet kapısından,kaçırır seni
    Varlık hevasına,göçürür seni
    Aşkın âteşinde, yan da görelim

    Ferit Battal


    Yaralanır

    Yaralanir


    Atmış perçemini kaşın üstüne
    Mah cemalin gören kul yaralanır
    İlk görüşte ben vuruldum cismine
    İsmini zikr eden dil yaralanır

    Aşk şarabı içtim oyar elinden
    Yara name yazdım bülbül dilinden
    Kavli yemin ettim geçmem gülümden
    Bir güle yar olan kul yaralanır

    Yardan ayrı düşen yanar bu elde
    Gercek seven yari saklar gönülde
    Bu nasın sevdası sadece dile
    Yardan ayrı düşen gül yaralanir

    Ferit Battal

    Yüce Mevladan gelir

    Yüce Mevladan gelir


    Ey başımın tacı dilber, verme bu cana çile
    Kullara verilen sevda, yüce Mevladan gelir
    Çektirip bu cana çile,atma bu yadı ele
    Mümine verilen sevda,yüce Mevladan gelir

    Nefsini hesaba çeken, kendini edna görür
    Bir yunus misali kular, kalbini hakka verir
    Allah için zikr eden dil, ücreti Haktan alır
    Gönüle verilen sevda,yüce Mevladan gelir

    İlmiyle amil olanlar, mihmanı kalpte bulur
    İlim,akla eş olursa, bir beyin uman olur
    Cahil ile sohbet eden,engeri safta kalır
    Kalplere verilen sevda,yüce Mevladan gelir

    Ferit Battal

  • Han Zade
    Han Zade

    21.03.2009 - 13:57

    Vay Gözünü Sevdiğimin Dünyası


    Vay Gözünü Sevdiğimin Dünyası
    Dokunsalar Ağlar Oldum Bugünler
    Yüreğimde Bir Zalımın Yarası
    Yaralarım Bağlar Oldum Bugünler

    Derdim Yüzler Aştı Yarim Bir İken
    Yüreğimde Yar Ateşi Var İken
    Garip Garip Bir Köşede Dururken
    Dertli Dertli Söyler Oldum Bugünler

    Böyle Miydi Benim Sana Dileğim
    Sen Gel De Ki Ardın Sıra Geleyim
    Akarsuyum Ben Her Zaman Böyleyim
    Yare Doğru Çağlar Oldum Bugünler

Toplam 776 mesaj bulundu