Ne karşımda duran olur Ne peşimde yoran olur Ne halimi soran olur Kapım hasret vurulmaya
Yalnızım yapa yalnız Yalnızım yapa yalnız
Gönül artık son gişede Ne fatma’da ne ayşe’de Unutuldum bir köşede Sorulmaya sorulmaya
Yalnızım yapa yalnız Yalnızım yapa yalnız
Söz-müzik:Mustafa Yıldızdoğan
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Sustum!
'Herkes konuştuğunu yazar,bense sustuklarımı'
Herkesin konuştuğu bir dünyada ben sustum! ne kadar susulacaksa o kadar sustum! kendimle konuşuyorum şimdi yalnız... yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime kimse duymuyor...
Sustum! Bin ah sürüp dudaklarıma ne kadar susulacaksa o kadar sustum! sustu benimle deniz, sustu deli dalgalar, sustu martılar... umutlarımı sarıp rüzgarlara uzaklara savuruyorum her gece yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne kimse görmüyor...
Sustum! Tam acılarımı haykıracaktım ki, sustum ne kadar susulacaksa o kadar sustum! bir çığlık kanıyor demedim, en derininde yüreğimin... içimdeki volkanları boğarak sustum! açmadım kimselere yüreğimi hançeri sadece kendime sapladım sapladım ve sustum! hüznü yüzümde, acıları gözlerimde topladım sustum! ..
Sustum! sustu dudağımdaki şarkı, gözlerimdeki şiir yaraları yalayan rüzgar sokaklarında kahrolduğum şehir gözlerim konuşuyor yalnız!
Saçı ağarmış hayaller nemli kirpiklerle bulutlandığında gözlerim gökte şimşek olup çakıyorum kimse görmüyor...
Sustum! tuz basıp yaralarıma! ne kadar susulacaksa o kadar sustum! içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi yaslanıp yalnızlığın duvarına gül döküp kalabalıklara her gece kimsesiz geziyorum gönül ülkemi kimse bilmiyor...
Sustum! tam sevdiğimi haykıracaktım ki, sustum sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak acılar konuşuyor şimdi yalnız yaralı gönlümün sızıları konuşuyor tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir atıyorum uçurumlardan kimse görmüyor
Ne zaman dudaklarından öpmeye kalksam hayatı saçlarını koklasam rüzgarların içimde incecik bir sevgi ürperiyor sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme gelmiyor beklediğim bahar yaralar merhem tutmuyor gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara kimse silmiyor yağmur dinmiyor sevdiğim bilmiyor
Sustum! sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu zaman yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata kimse duymuyor
Sustum! İçimde dalgalar kabardıkça volkanlar gibi sustum sustu dudağımdaki şiir gözlerimdeki nehir gönlümdeki yara bulutlar haykırdı isyanımı şimşekler haykırdı sadece ben duydum sadece ben
Ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat ey kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi yaralar merhem tutmuyor geceler avutmuyor ben sustum acılarım konuşuyor yalnız yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
Ben sustum! susmuyor yüreğimi kavuran kasırga pencereme vuran yağmur damlaları susmuyor dışarda inleyen rüzgar yıldızlar küs ay üzgün yağmur dinmiyor içimde binlerce şiir kanıyor her gece kimse bilmiyor kimse duymuyor
sustum! sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu hayat, sustu zaman acılar konuşuyor yalnız acılarım konuşuyor kimse duymuyor... duymuyor... duymu... duy...
Kabemin sanemiydin saltanat döneminde Kalmadı gözlerimde nemin de önemin de Yüce Tanrım seni de bir zalime zebun etsin Sende benim kadar yan hicran cehenneminde
Sen de bir gece otur başbaşa namerdinle Öptüğün dudaklardan kuyruklu yalan dinle Kıyasla öncekinle savaşa dur kendinle Benden eksik olmasın acın da matemin de Sen de benim kadar yan hicran cehenneminde
Senden besbeteriine düşsün ki muhabbetin Gözlerinin önünde oynaşsın muhannetin Sana dersin versin en rezil ihanetin Sende hüsrana uğra ömrünün deminde Sen de benim kadar yan hicran cehenneminde
Sen de bir anlık zevkin uğruna satıl Sen deryalar bağışla, bir damlaya aldatıl Bir iki koklan atıl,yosma güllere katıl Dinmesin gözlerinde elemin de, nemin de Sen de benim kadar yan hicran cehenneminde
Dostlar başından bir gönül kazasısın Girdiğim son günahım, en ağır cezasısın Sebep sensin ahını aldıysam rızasısın Oyunusun bahtımın en kara döneminde Sen de benim kadar yan hicran cehenneminde
Kırılan gururundan ödün verdiğin için Aşağılık gönlünden utanç duy için için Hep yanıl, hep aldatıl sorama ama niçin Oku dilleklerimi hem ağla, hem de amin de Sen de benim kadar yan hicran cehenneminde...
Gözlerin mavzer olur vurur beni, Bakışların ateşten kurşun gibi, Yere düşmüş gül cemalin neden? Yoksa utancından mı bakamazsın bana, Aklına mı gelir bir zamanlar sevdiğim seni, Ellerin niye titriyor ayaza tutulmuşçasına, İstanbul görmüşlüğünden midir ki? Dudaklarına al düşen gururun. Hadi git yoluna, git başkalarınca sevil. Sen anlayamazsın sevdayı daha çocuksun.
Bir kış gecesinde sokmuştu aklıma anam, Sevmişti seni kızı gibi, sağlammış mayan, Karşı durmuştum düşmana karşı duran asker gibi, Sen nerden düştün ızdırap gecelerime bilmedim. Bir anda sevmiştim seni, kıymet bilmezmişsin. Çok pişman oldum sana vurulduğum için, Ne kadar kızdım şıpsevdi gönlüme, Hani imkânım olsa çıkarıp atacaktım ateşe, Ne gereği vardı, zaten ben yanmıştım bir kere, Usul usul kaybettim hayalini düşlerimden, Harf harf sildim ismini görünce kibrini, An geldi bir anda vazgeçtim senden, Anladım ki büyümesini bilmeyeceksin sevdamla, Meğer sevilmeye değmezmişsin sen. Yapayalnız kaldın katran karası gururunla, Kapalı bulursun gönlümün kapısı bana dönersen. Üşütür seni ortasında kaldığın yokluğum. Sen aşkı bilemezsin asla daha çocuksun.
Ne oldu şimdi söyle bana kendince, İstanbul gördün de, adam mı oldun sandın. İhanetler vurunca seni hoyrat gönüllerde, Zamanı gelir elbet kadir kıymetimi anlarsın. Anlarsın anlamasına da ne fayda, Ben senden alıp gölgemi gitmişim bir kere, Bırakmamışım teninde pamuksu bir dokunuş, Dudaklarından esirgemişim dudaklarımın ateşini, Hadi dik mavzer gözlerini, vur bakışlarınla, Utancından mı bakmıyorsun gözlerime yoksa Utanma sakın benden, utanacaklarınca sevil, Adın düşerse Allah alsın canımı, adın düşerse dudaklarıma, Bir ömür düşmez asla bunu da böylece bil! Neden bakmıyorsun gözlerime, Neden titriyor ellerin, ağır mı geldi sana gururun? Hadi git işine yolun açık olsun güzelim. Ateşimde yanmaya layık değilsin daha çocuksun. Seni ben değil, bendeki seni sen tükettin. Seni benim gibi seveni sanma bulursun. Çünkü sen sevilmeye layık değilsin. Çünkü sen büyümemişsin daha çocuksun.
Gazali bir gazelinde sevgilisine şöyle sesleniyor: “Zülfünün bir tek telini görenlerin bahtı siyah olurmuş / Zülfünün bir tek telini göreydim de / benim de bahtım siyah olaydı” işte aşk budur, işte uzaktan sevmek, ona dokunamadan aşkını sürdürebilmek budur. Oysa günümüzde öyle mi? Herkes birbirine “seni seviyorum” u kolaylıkla hissetmeden söyleyebiliyor. Günümüzde maalesef aşklar da yozlaştı.
Bazen acı dinmez, bazen de yağmur Sevgilim gülümse, her şey unutulur Suskunuz bu akşam üstü Hasrete yanmışız, neylersin
Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye Kalırsa, sadece o hüzün kalır.. Sen de anladın ki yapa-yalnızız... Buluşmamız yasak, Görüşmemiz uzak... Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız, Neylersin...
Ah güzelim, İncinmiş bir sesi vardır yağmurun; Yanaklarına vurduğunda hissedersin. Ve bir veda sözcüğü, saçlarına, Titreyen bir öpücükle dokunduğunda; Bu anı dondurmaya yetmez nefesin. Bir film sahnesi gibi Akar gider ayrılık, Neylersin...
Biz zaten hiçbir romanda Kendi hayatımıza rastlamadık. Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı. Ve bitin bulmacalar yarım bırakılmıştı. Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız. Oysa, tuttuğumuz balıkları bile Yeniden denize bağışlamıştık. Biz, hayata dair Hiçbir yanlış yapmamıştık... Neylersin...
Biz bu sonucu hak etmedik, Hayır etmedik... Ömrümüz bu talana lâyık değildi.
Bazen acı vurdu, bazen de yağmur Hiç gülmedi yüzümüz, Hiç büyümedi gülümüz... Bizi yalnızca akşamlar kucakladı, Biliyorsun, Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...
Bir gün, bu öykünün sonuna gelince Ansızın desem ki: hoşça kal canım! Unutursun, Mecburen unutursun... Yıldızlar söner, bu aşk da biter! Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız. Neylersin...
Ah bebeğim, ah... Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının, Dudaklarına sızınca fark edersin. İçindeki vurgun aşklar mezarlığında, Ayrılık, ölümden üste yazılınca, Gideni durdurmaya yetişmez sesin... Bir inme gibi Dolanır bedeninde pişmanlıklar, Neylersin...
Biz zaten hiçbir sinemaya Tam vaktinde yetişemedik. Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı. Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı. Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi. Oysa Nuh'un gemisinde bile Bize yer kalmamıştı. Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı. Neylersin...
Biz bu aşkı sürdüremezdik, İnan, sürdüremezdik... Kalbimiz bu heyecana müsait değildi.
Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur... Unutmasan bile artık Unutur gibi yapacaksın. Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda, Hiç bitiremediğim Bir şiir olarak kalacaksın...
Mutluluğun uğramadığı çıkmaz sokağım ben, Ne ben onu bilirim, ne de o beni, Onunla tanışamayan tek yabancıyım ben, Ne ben onu tanırım, ne de o beni, Sevdiğimin gözlerinde bir ömür geçirdim, Yaşadığım hayatımdan habersiz, Dudağından çıkacak,iki kelimeydi derdim, En kıymetli hazineler, yanında değersiz.
Hüküm giydim, yasaklı gözlerine bir kez bakmak suçum, Cezam ağır, gözlerinin darağacında asılacak bu mahkum, Sevdamın ellerine vurdun kelepçe, Söylesene bana, ne zamandan beri hapis oldu, Güllerin açtığı,gözlerindeki bahçe, Yoksa tek kişilik mi, o seçilmiş kurban da ben miyim, Bu arada Gardiyan,merak etme ben burada iyiyim, Sorun var mı diye gelme, Burada çıtın bile çıkmaz sesi, Çünkü bura yarimin gözlerinin hapsi, Ben de bu hapsin, ebediyen gönüllü delisi.
Aşkı Kaybedenler… Elimizde ne varsa kırıp geçirelim. Kolay yolu seçelim. Tüketip, harcayalım. İlişki dediğin her yerde bulunur nasılsa! Gideni boş ver, gelene bak, değil mi?
Aşkı Kaybedenler… Aşk dediğin üç harf ama yaşaması da yazması kadar kolay mı? Kalbi kandırmak, sevda satmak bu kadar ucuzladı mı? Her çeşit sevgi, pazara kurulan tezgah gibi seriliyor mu? Karşılığında ne veriyoruz bu aşkların, sadece bedenimizi mi?
Kendi içinde kaybolmak bu, varlığını ispat etmeye uğraşırken üstelik! Kadınlık ve erkekliği geçtim, insanlığın erdemini kaybediyoruz. Birileri nasılsa bize inanıyor, hala saf kalmış yürekler var diye, dibine kadar kullanıyoruz. Egomuzun sınırı yok mu?
Aşkın içine en yakışmayan şey bencilliktir. Özgüvenimiz tavan yapmış, kalbin seviyesi nerede belli değil. Kedinin fareyle oynadığı gibi, bize yürek açanlarla gönül eğlendiriyoruz. Amacımız kalmamış!
Gecelik yatak maceralarımızı yatırıyoruz içki masalarına, kahve sohbetlerine. Yaşadığımız her renksiz sevişmenin, bizi koyu bir karanlığa doğru ittiğini anlamıyoruz. Başkalarını kirlettiğimizi sanarak, aslında ne kadar karaya çalıyor ruhumuz, göremiyoruz.
Ne aradığımızı bilmeden savruluyoruz. Cefa, vefa, vicdan gibi kelimeler sözlüğümüzden çıkmış, hatta bunların adı geçince geri kafalı sayılıyoruz.
Çok cesaretliymiş gibi duruyoruz oysa korkularımızdan duvarlarla örülü kalplerimiz. Eski acılarımızın, geçmiş yaralarımızın intikamını başkalarından çıkarıyoruz. Lafa gelince mangal gibi yüreğimiz var ama içine koyacak kömürü bulamıyoruz.
Aşkın o büyülü dünyasını unuttuk. Aşk için neler yapardık, sevdanın kanadına takılıp uçmak neydi, hiçbirini hatırlamıyoruz. Kırgınız! Doyasıya yaşayamadıklarımıza, yıkılan hayallerimize, ümitlerimizin kaybolmasına kızgınız.
Kendimizden fazla sevemiyoruz kimseyi, gerçi kendimizi ne kadar sevdiğimiz de tartışılır. Kendine değer veren insanın işi mi, yalan aşkların peşinde sürüklenmek? Kendi gerçeğimizle yüzleşmekten öyle ürküyoruz ki, yok sayıyoruz.
Üstümüze giydiğimiz kıyafetler, yüzümüze taktığımız maskeler, dilimize yerleşmiş yalanlarla geçiriyoruz günleri. Sözümüz çok ama içinde anlam yok. Herkes bir şey arıyor ama ne aradığını bilmediği için bulan yok. Bulduğunu anlayacak kadar zaman veren de yok. Hal böyle olunca, bize gerçek aşk da yok! Hepimizin bir tarafı yaralı, acıyor ruhumuz. Yalnızız ve aşka tutunmadıkça yalnız kalmaya mahkumuz… ALINTI
bilmiyorum daha güzel bir fotoğraf olabilir miydi bu saçmalık adına. biraz kendimi buldum bunda, ne kadar çabaladığımı gösteren bir kanıt belki de. sana uymayan birşeyi aslında o kadar çok istiyorsundur ki, sana uyması için herşeyi yaparsın, hatta onun sana uyduğuna inanmak da buna dahildir. çünkü işte tıpkı bu elmada olduğu gibi, dışardan bakmıyorsundur. o yanında, bağlarınız sağlam (!) dır. halbuki bir saniyeliğine dışardan baksan, tamamen farklı renklerde, farklı şekillerde olan bedenlerinizin bir arada durabilmesi için ne kadar yapmacık ve acı veren bağlara ihtiyaç duyduğunu göreiblirsin. delikler açarsın böyle vücudunda, o ipleri geçirebilmek için. tabii onun da vücudunda delikler açarsın çünkü sizi bağlayan ipler ona da sımsıkı geçirilmelidir ucundan kayıp gitmesin diye. işte böyle bir işkenceyi hem kendine hem karşındakine yaparken hatanın ne kadar büyük olduğunun farkında bile değilsindir. kendini ait hissedersin çünkü, elinde değildir. sanırsın ki o senin öbür yarın ama işte o öbür yarı aslında sana değil, bir başkasına aittir. tıpkı senin bir başkasına ait olduğun gibi. kim bilir, o kırmızı elmanın diğer yarısı nerdedir, ama sen düşünmezsin ki bunu yeşil elma, sen yalnızca körü körüne tutunursun kırmızıya. belki de bu kadar uyumsuz parçaları serbest bırakmak, ne kadar acı verirse versin onu ait olduğu yere göndermek boynunun borcudur. yarın zannettiğin ya da yarın olmasını umduğun, yarın olması için didindiğin parça senden koptuğunda, acının yanında tanımlayamadığın bir his bulursun içinde. adını koyamazsın, konduramazsın yara sıcakken. ama zamanla, o hissi kabullenmek gerekir, rahatlama hissi. evet rahatlarsın içten içe, çünkü sen de acı çekiyorsundur o zoraki birliktelikte. ne kadar onunla kalmak istersen iste, bir kez dışardan gördün mü ayrılığınızı, buna göz yummanın bir yolu yoktur artık. belki daha sıkı tutunursun yarın sandığına, ama istediğin kadar sıkı bağla o ipleri, hiç bir ipin ömrü sonsuz değildir ki. ait olduğunla seni bir arada tutmak için can yakan iplere ihtiyaç yoktur zaten. bir bütünün iki parçasıysanız siz zaten uğraşmanıza gerek kalmadan bir arada kalacaksınızdır. bir elmanın iki yarısı yanyana geldiğinde onları ayırmak için işte çok büyük güç gerekir ki bu her iki yarıyı da yemekten geçer. çünkü onları sonsuza kadar ayrı tutmak için tek şansınız onları yok etmektir. hatta kim bilir, onlar yok oluşta bile birleşirler belki. ama kesinlikle bu fotoğraftakiler değil. onların birleşmesine imkan yoktur malesef. çaba, emek, yalan, inanç, istek, zorlama, aşk, sevgi, dostluk vs. hiç bir şey bu iplerin kopmasını engelleyemez. er ya da geç, kopacaktır o ipler. ne yazık, belki de gerçekten yeşil elma için yaratıldığına inanmıştır kırmızı elma ya da o kırmızı elma yeşil elmayla 'birleştiğinde' tam hissetmiştir kendini bir anlık, ama nafile. hepsinin kocaman bir aldatmaca olduğunu, hislerin yanıldığını, ya da uzun sürmediğini, elmalardan iyi anlarız biz. kalplerimiz hisseder. ya da hayır, akıllarımız hisseder. hassas kalplerimiz karşı koymaya çalışır belki ama, aklımızı yenemez. (umarım asla kimsenin kalbi aklını yenemez) uyumsuz elmalar, diğer yarılarını bir süre daha aramak zorundalardır.. ve birbirlerini serbest bırakmak zorundadırlar aynı zamanda.
Uykuların kaçar geceleri Bir türlü sabah olmayı bilmez Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında Ne çarşaf halden anlar, ne yastık Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın Onun unutamadığın hayali Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için Vurursun başını soğuk taş duvarlara Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın Duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin Niçin yaratıldığını Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın Dolar gözlerin için burkulur Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın sevilen dudakların Sevilen gözlerin erişilmezliğini O hiç beklenmeyen saat geldi mi Düşer saçların önüne ama bembeyaz Uzanır gökyüzüne ellerin Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın hayal kurmayı Beklemeyi Ümit etmeyi Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi Lanet edersin yaşadığına Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın Zaman bir çiçek gibi büyür kabrimde kendiliğinden Bir gün seni sevdiğimi anlarsın Ümit Yaşar Oğuzcan
Sen Gittiğinden beri bir bağımlılık tadında hayat.. bırakmak istiyorum.. bırakamıyorum! her sigara yaktığımda kendimi de yakmak geçiyor içimden yakamıyorum!
Ah dayan...
Bırak yollar girsin aramıza 'söz sana' Başka bir ten giremez koynuma Geçer zaman durmaz akar kör kuyuya 'ben beklerim' Yenik düşmem ucuz oyunlara
Dayan...üzülme...
Yalnızlık; Çakmak taşı kadar sert, Elmas kadar keskin. Ne yana dönsen,bi tarafın kesilir... Fena kan kaybedersin......
Kapatamadık maziden kalan yaraları Bundan böyle HASRET olsun en güzel DÜş’ÜN Benle yasadıklarını 'unut' YASAYAMADIKLARINI DÜSÜN! ! ...
her karesi siyaha boyanmış bir bulmacayım. çözmeye çalıştıkça, içimde kaybolursun...
Biliyorum bir yerlerde ağlıyorsun…. ben de ağlıyorum… kadere inat hala sana! ... derinlerimden can alan canıma ağlıyorum… nasıl unutabilirim ki seni! ... unutamam… unutamam yas tutmuş yüreğimi! ...
hala benim ezberimsin deliler gibi seni özlüyorum gözlerim sende kaldı sevdalım hiç kimseleri görmüyorum...
Geniş zamanlar kullanmıyorum Daralttım bütün zamanlarımı Kırık bir aşkın gece notlarına Düşüyorum Şimdilerde Kalbimide alıp Büyük Konuşuyorum! Ve Gidiyorum Bırak beni...
Şimdi Sen Yoksun Ya Öyle Garip Öyle YetimKi Yüreğim Yaşamaktan Geçtim,Nefes Alamaz Oldum Ah Bir Görebilsem Seni Ah Bir Bakabilsem Gözlerine Yüreğine Dokunabilsem...
Şimdi Sen Yoksun Ya Sana dair sakladığım gülüşlerim soldu, Sadece seninle dolu olan yüreğim kanadı Senden Başkasını Görmeyen Gözlerim Ağladı...
Hala Küçük Bir Kız Çocuğuyum Hala Yüksek Sese Kırılır, Hala Kolumu Sertçe Tutarsan Ağlarım... Bana Pahalı Şeyler Alma Elma Şekerine Bayılırım... Ne Olur Tut Ellerimi...Yalnızlıktan Korkarım Çok Canım Acıyor Söyle Geçer Mi? Ne Kadar Büyümeliyim, Uyusam Biter Mi? Bu Gözyaşları Balıklara Yeter Mi? Küçük Dünyam Bu Sarsıntıya Direnir Mi?
Hatalar ard arda birbirini kovalar Sarılmaz bir türlü ah kanayan yaralar Tükenir yürekler bitmek bilmez acılar... Unutma Her Aşkın Sonunda Ayrılık Var!
Yiğit ol! Gerekirse yiğitçe azarla, çekinme! Lâf değil, icraat beklerim senden! Öyle bak ki, hislerini görebileyim... Öyle hisset ki, güvenle bakabileyim... Sevmem, ölenin ardından ağıt yakmayı! Dil dönerken söylenmeli her şey... Kulak duyarken anlatılmalı... Göz bakarken bakmalıyım sana... Can sağ iken sarılmalı... Keşkelere meydan vermemeli hayatım, Pişmanlıklarla yoğrulmamalı.... Böylesine Dost denmezde ne denir Cümlemize Böyle Dost dilerim Dost bulmak Zordur buldugunuzun Degerini bilin yoksa Kaybetmek o kadar kolayki.......
Herkesin konuştuğu bir dünyada ben sustum! ne kadar susulacaksa o kadar sustum! kendimle konuşuyorum şimdi yalnız... yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime kimse duymuyor...
Sustum! Bin ah sürüp dudaklarıma ne kadar susulacaksa o kadar sustum! sustu benimle deniz, sustu deli dalgalar, sustu martılar... umutlarımı sarıp rüzgarlara uzaklara savuruyorum her gece yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne kimse görmüyor...
Sustum! Tam acılarımı haykıracaktım ki, sustum ne kadar susulacaksa o kadar sustum! bir çığlık kanıyor demedim, en derininde yüreğimin... içimdeki volkanları boğarak sustum! açmadım kimselere yüreğimi hançeri sadece kendime sapladım sapladım ve sustum! hüznü yüzümde, acıları gözlerimde topladım sustum! ..
Sustum! sustu dudağımdaki şarkı, gözlerimdeki şiir yaraları yalayan rüzgar sokaklarında kahrolduğum şehir gözlerim konuşuyor yalnız!
Saçı ağarmış hayaller nemli kirpiklerle bulutlandığında gözlerim gökte şimşek olup çakıyorum kimse görmüyor...
Sustum! tuz basıp yaralarıma! ne kadar susulacaksa o kadar sustum! içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi yaslanıp yalnızlığın duvarına gül döküp kalabalıklara her gece kimsesiz geziyorum gönül ülkemi kimse bilmiyor...
Sustum! tam sevdiğimi haykıracaktım ki, sustum sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak acılar konuşuyor şimdi yalnız yaralı gönlümün sızıları konuşuyor tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir atıyorum uçurumlardan kimse görmüyor
Ne zaman dudaklarından öpmeye kalksam hayatı saçlarını koklasam rüzgarların içimde incecik bir sevgi ürperiyor sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme gelmiyor beklediğim bahar yaralar merhem tutmuyor gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara kimse silmiyor yağmur dinmiyor sevdiğim bilmiyor
Sustum! sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu zaman yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata kimse duymuyor
Sustum! İçimde dalgalar kabardıkça volkanlar gibi sustum sustu dudağımdaki şiir gözlerimdeki nehir gönlümdeki yara bulutlar haykırdı isyanımı şimşekler haykırdı sadece ben duydum sadece ben
Ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat ey kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi yaralar merhem tutmuyor geceler avutmuyor ben sustum acılarım konuşuyor yalnız yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
Ben sustum! susmuyor yüreğimi kavuran kasırga pencereme vuran yağmur damlaları susmuyor dışarda inleyen rüzgar yıldızlar küs ay üzgün yağmur dinmiyor içimde binlerce şiir kanıyor her gece kimse bilmiyor kimse duymuyor
sustum! sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu hayat, sustu zaman acılar konuşuyor yalnız acılarım konuşuyor kimse duymuyor... duymuyor... duymu... duy...
Gün gelir de beni unutursun demiştin Kalbimdeki bu hicranı uyutursun demiştin Ne ben seni unutabildim Ne bu gönlümü avutabildim Ne bu derdimi uyutabildim Unutamam seni Unutamam seni Unutamam seni Unutamam Aşkını çekerim geleceksin diyerek Belki gözyaşımı sileceksin diyerek Ne ben seni unutabildim Ne bu gönlümü avutabildim Ne bu derdimi uyutabildim Unutamam seni Unutamam seni Unutamam seni Unutamam
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Sende Kaldı Yüreğim Sözleri
Sesin gelmez haber gonder nerdesin Donemedin ulasilmaz yerdesin Ben aklimi senle bozdum sevdigim Sende kaldi yuregim Sende soldu yuregim
Bilmem kime bakar gozlerin Bilmem kimi sarar ellerin Bilmem kimi soyler dillerin Sende kaldi yuregim Sende soldu yuregim
Olduğum gibi kim görebilir beni Ne rengim var benim, ne nişanım Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama Hem o sırlarım ben, hem de o sırları saklayanım Bu gönül ne vakit durulacak bilmem Ama şu anda hiç kımıldamadan duran ...
15.04.2010 - 19:39
Bir Yanın Kalsın
BİR YANIN KALSIN
Çöl kumların da
İmanı yeşil tutacak
Bir damla gözyaşın kalsın
Bir garibanın
Üstünü örtecek
En güzel elbisen kalsın
Bir günahkara
Kurtuluş olacak
Güzel bir duan kalsın
Seni buralarda oyalamasın
Günahlara dolalamasın
Bırak aklın orda kalsın
İmanın tekrar MEKKE de doğsun
Hicreti aklından çıkarmıyasın
Mezarın la sultana komşu olasın
Dönme bu diyarlara yine solarsın
Salih Aydın 2
09.04.2010 - 15:32
Gönül Kıran
Kıyıya Vuran Umman Dalgaları,
Dalga Kıran Sukûnete Erdirir,
Kendini Aşmış Büyük Sevdaları,
Gönül Kıran Sukûnetle devirir...
Hannane
09.04.2010 - 10:50
- Dile Gelir-
Rûhum rüzgâr olup, aşk ile eser
Gönül yâri arar söz dile gelir
Yokluğunda gecem ayaza keser
Mızrapla inleyen saz dile gelir
Suskun bekleşirken yürekte elem
Dünyada kimseyle yoktur meselem
Kime bâki kalmış sanki bu âlem
Tebessüm eylesek yüz dile gelir
İstersen gecene yıldız olurum
Sessiz ve sedâsız öyle dururum
Gönülden gönüle bir yol bulurum
Sözler sükût eder göz dile gelir
Yüreğim ortada halim âşina
Dualar karışır gözüm yaşına
Hasretle kanatma boşu boşuna
Hazan düşer güle güz dile gelir
Sevgide tükenir tükenmez sanma
İstersen adımı bir daha anma
Şikâyet etmeyip susardım amma
Leylâ’yım yürekte öz dile gelir
Leyla Gül Varoğlu
07.04.2010 - 18:59
Yalnızım Sözleri
Ne karşımda duran olur
Ne peşimde yoran olur
Ne halimi soran olur
Kapım hasret vurulmaya
Yalnızım yapa yalnız
Yalnızım yapa yalnız
Gönül artık son gişede
Ne fatma’da ne ayşe’de
Unutuldum bir köşede
Sorulmaya sorulmaya
Yalnızım yapa yalnız
Yalnızım yapa yalnız
Söz-müzik:Mustafa Yıldızdoğan
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Sustum!
'Herkes konuştuğunu yazar,bense sustuklarımı'
Herkesin konuştuğu bir dünyada
ben sustum!
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
kendimle konuşuyorum şimdi yalnız...
yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime
kimse duymuyor...
Sustum!
Bin ah sürüp dudaklarıma
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
sustu benimle deniz,
sustu deli dalgalar, sustu martılar...
umutlarımı sarıp rüzgarlara
uzaklara savuruyorum her gece
yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne
kimse görmüyor...
Sustum!
Tam acılarımı haykıracaktım ki,
sustum
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
bir çığlık kanıyor demedim, en derininde yüreğimin...
içimdeki volkanları boğarak sustum!
açmadım kimselere yüreğimi
hançeri sadece kendime sapladım
sapladım ve sustum!
hüznü yüzümde,
acıları gözlerimde topladım sustum! ..
Sustum!
sustu dudağımdaki şarkı,
gözlerimdeki şiir
yaraları yalayan rüzgar
sokaklarında kahrolduğum şehir
gözlerim konuşuyor yalnız!
Saçı ağarmış hayaller
nemli kirpiklerle
bulutlandığında gözlerim
gökte şimşek olup çakıyorum
kimse görmüyor...
Sustum!
tuz basıp yaralarıma!
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi
yaslanıp yalnızlığın duvarına
gül döküp kalabalıklara her gece
kimsesiz geziyorum gönül ülkemi
kimse bilmiyor...
Sustum!
tam sevdiğimi haykıracaktım ki, sustum
sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak
acılar konuşuyor şimdi yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir
atıyorum uçurumlardan
kimse görmüyor
Ne zaman
dudaklarından öpmeye kalksam hayatı
saçlarını koklasam rüzgarların
içimde incecik bir sevgi ürperiyor
sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme
gelmiyor beklediğim bahar
yaralar merhem tutmuyor
gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara
kimse silmiyor
yağmur dinmiyor
sevdiğim bilmiyor
Sustum!
sustu benimle sarı sabır,
sustu hasret, sustu zaman
yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata
kimse duymuyor
Sustum!
İçimde dalgalar kabardıkça volkanlar gibi
sustum
sustu dudağımdaki şiir
gözlerimdeki nehir
gönlümdeki yara
bulutlar haykırdı isyanımı
şimşekler haykırdı
sadece ben duydum
sadece ben
Ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat
ey kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi
yaralar merhem tutmuyor
geceler avutmuyor
ben sustum
acılarım konuşuyor yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
Ben sustum!
susmuyor yüreğimi kavuran kasırga
pencereme vuran yağmur damlaları
susmuyor dışarda inleyen rüzgar
yıldızlar küs
ay üzgün
yağmur dinmiyor
içimde binlerce şiir kanıyor her gece
kimse bilmiyor
kimse duymuyor
sustum!
sustu benimle sarı sabır, sustu hasret,
sustu hayat, sustu zaman
acılar konuşuyor yalnız
acılarım konuşuyor
kimse duymuyor...
duymuyor...
duymu...
duy...
Nuri CAN
27.03.2010 - 20:30
HİCRAN CEHENNEMİ
Kabemin sanemiydin saltanat döneminde
Kalmadı gözlerimde nemin de önemin de
Yüce Tanrım seni de bir zalime zebun etsin
Sende benim kadar yan hicran cehenneminde
Sen de bir gece otur başbaşa namerdinle
Öptüğün dudaklardan kuyruklu yalan dinle
Kıyasla öncekinle savaşa dur kendinle
Benden eksik olmasın acın da matemin de
Sen de benim kadar yan hicran cehenneminde
Senden besbeteriine düşsün ki muhabbetin
Gözlerinin önünde oynaşsın muhannetin
Sana dersin versin en rezil ihanetin
Sende hüsrana uğra ömrünün deminde
Sen de benim kadar yan hicran cehenneminde
Sen de bir anlık zevkin uğruna satıl
Sen deryalar bağışla, bir damlaya aldatıl
Bir iki koklan atıl,yosma güllere katıl
Dinmesin gözlerinde elemin de, nemin de
Sen de benim kadar yan hicran cehenneminde
Dostlar başından bir gönül kazasısın
Girdiğim son günahım, en ağır cezasısın
Sebep sensin ahını aldıysam rızasısın
Oyunusun bahtımın en kara döneminde
Sen de benim kadar yan hicran cehenneminde
Kırılan gururundan ödün verdiğin için
Aşağılık gönlünden utanç duy için için
Hep yanıl, hep aldatıl sorama ama niçin
Oku dilleklerimi hem ağla, hem de amin de
Sen de benim kadar yan hicran cehenneminde...
Cemal Safi...
27.03.2010 - 15:44
Yar Olamadın
Güldüğün her yerden gül biter sanma
Sen beni ilk defa yaralamadın
Ben sana kul köle olurdum amma
Sen bana bir günlük yar olamadın
Bu kadar yüklenmek var mı susana
Yerimde olupta çıldırmasana
Ben gönül köşkümü açtmda sana
Sen sokak kapını aralamadın
Hançerle mavzerle yıkılmazdım da
Süründüm aklımı senle bozdum da
Ben sana yüzlerce roman yazdım da
Sen bana bir satır karalamadın
Onbinde bir kula nasip olsam da
Kadrimi bilmedin nimet olsam da
Ben senın bağına rahmet olsam da
Sen benim dağıma kar olamadın
Kalplere şifalar sunan meyvaydım
Her keyfe kedere derde devaydım
Ben senin bahtına gülen ayvaydım
Sen bana ağlayan nar olamadın
Yıllara mal oldu gözümden düşmen
Ey şimdi aynayla kavgalı düşman
Her zaman mahçupsan her zaman pişman
Sen kendine yar olamadın
Cemal Safi
24.03.2010 - 01:00
Yeliz -sevenler olmuş
Sildim defterimden oy oy attım içimden
Seni bende başka lele sevenler olmuş
sildim defterimden oy oy attım içimden
Seni bende başka lele sevenler olmuş
Söktüm yüregimden oy oy düştün gözümde
Seni bende başka lele sevenler olmuş
Seni bende başka zalım sevenler olmuş
Seni bende başka lele saranlar olmuş
Söktüm yüregimden oy oy düştün gözümde
Seni bende başka lele sevenler olmuş
Seni bende başka zalım sevenler olmuş
Seni bende başka lele saranlar olmuş
Kucaktan kucaga oy oy atmıslar senı
3 5 para yaleler satmıslar senı
İnankı ben coktan oy oy unuttum senı
Senı benden baska lele sevenler olmuş
Senı benden baska zalım sevenler olmus
İnankı ben coktan oy oy unuttum senı
Senı benden baska sevenler olmus
Senı benden baska saranlar olmus
Saçların tarumar oy oy gül benzin solmus
Şimdi ne iffetin lele şerefin kalmıs
Elden ele gezen oy oy bedenın kalmıs
Senı benden baska lele sevenler olmus
Senı benden baska zalım saranlar olmus
19.03.2010 - 20:45
GÖZLERİN MAVZER OLUR VURUR BENİ
Gözlerin mavzer olur vurur beni,
Bakışların ateşten kurşun gibi,
Yere düşmüş gül cemalin neden?
Yoksa utancından mı bakamazsın bana,
Aklına mı gelir bir zamanlar sevdiğim seni,
Ellerin niye titriyor ayaza tutulmuşçasına,
İstanbul görmüşlüğünden midir ki?
Dudaklarına al düşen gururun.
Hadi git yoluna, git başkalarınca sevil.
Sen anlayamazsın sevdayı daha çocuksun.
Bir kış gecesinde sokmuştu aklıma anam,
Sevmişti seni kızı gibi, sağlammış mayan,
Karşı durmuştum düşmana karşı duran asker gibi,
Sen nerden düştün ızdırap gecelerime bilmedim.
Bir anda sevmiştim seni, kıymet bilmezmişsin.
Çok pişman oldum sana vurulduğum için,
Ne kadar kızdım şıpsevdi gönlüme,
Hani imkânım olsa çıkarıp atacaktım ateşe,
Ne gereği vardı, zaten ben yanmıştım bir kere,
Usul usul kaybettim hayalini düşlerimden,
Harf harf sildim ismini görünce kibrini,
An geldi bir anda vazgeçtim senden,
Anladım ki büyümesini bilmeyeceksin sevdamla,
Meğer sevilmeye değmezmişsin sen.
Yapayalnız kaldın katran karası gururunla,
Kapalı bulursun gönlümün kapısı bana dönersen.
Üşütür seni ortasında kaldığın yokluğum.
Sen aşkı bilemezsin asla daha çocuksun.
Ne oldu şimdi söyle bana kendince,
İstanbul gördün de, adam mı oldun sandın.
İhanetler vurunca seni hoyrat gönüllerde,
Zamanı gelir elbet kadir kıymetimi anlarsın.
Anlarsın anlamasına da ne fayda,
Ben senden alıp gölgemi gitmişim bir kere,
Bırakmamışım teninde pamuksu bir dokunuş,
Dudaklarından esirgemişim dudaklarımın ateşini,
Hadi dik mavzer gözlerini, vur bakışlarınla,
Utancından mı bakmıyorsun gözlerime yoksa
Utanma sakın benden, utanacaklarınca sevil,
Adın düşerse Allah alsın canımı, adın düşerse dudaklarıma,
Bir ömür düşmez asla bunu da böylece bil!
Neden bakmıyorsun gözlerime,
Neden titriyor ellerin, ağır mı geldi sana gururun?
Hadi git işine yolun açık olsun güzelim.
Ateşimde yanmaya layık değilsin daha çocuksun.
Seni ben değil, bendeki seni sen tükettin.
Seni benim gibi seveni sanma bulursun.
Çünkü sen sevilmeye layık değilsin.
Çünkü sen büyümemişsin daha çocuksun.
BAKİ EVKARALI
17.03.2010 - 00:58
Gazali bir gazelinde sevgilisine şöyle sesleniyor: “Zülfünün bir tek telini görenlerin bahtı siyah olurmuş / Zülfünün bir tek telini göreydim de / benim de bahtım siyah olaydı” işte aşk budur, işte uzaktan sevmek, ona dokunamadan aşkını sürdürebilmek budur. Oysa günümüzde öyle mi? Herkes birbirine “seni seviyorum” u kolaylıkla hissetmeden söyleyebiliyor. Günümüzde maalesef aşklar da yozlaştı.
11.03.2010 - 11:55
Cevdet Bağca - Kırgın
Derdinden Verem Olsam
Tutuşsam Kerem Olsam
Sürmem Seni Tenime
Yarama Merhem Olsan
Kurumuş Yaprak Olsam
Bir Çorak Toprak Olsam
İçmem Bir Yudum Senden
Kerbelada Su Olsan
08.03.2010 - 18:15
NEYLERSİN
Bazen acı dinmez, bazen de yağmur
Sevgilim gülümse, her şey unutulur
Suskunuz bu akşam üstü
Hasrete yanmışız, neylersin
Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye
Kalırsa, sadece o hüzün kalır..
Sen de anladın ki yapa-yalnızız...
Buluşmamız yasak,
Görüşmemiz uzak...
Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız,
Neylersin...
Ah güzelim,
İncinmiş bir sesi vardır yağmurun;
Yanaklarına vurduğunda hissedersin.
Ve bir veda sözcüğü, saçlarına,
Titreyen bir öpücükle dokunduğunda;
Bu anı dondurmaya yetmez nefesin.
Bir film sahnesi gibi
Akar gider ayrılık,
Neylersin...
Biz zaten hiçbir romanda
Kendi hayatımıza rastlamadık.
Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı.
Ve bitin bulmacalar yarım bırakılmıştı.
Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız.
Oysa, tuttuğumuz balıkları bile
Yeniden denize bağışlamıştık.
Biz, hayata dair
Hiçbir yanlış yapmamıştık...
Neylersin...
Biz bu sonucu hak etmedik,
Hayır etmedik...
Ömrümüz bu talana lâyık değildi.
Bazen acı vurdu, bazen de yağmur
Hiç gülmedi yüzümüz,
Hiç büyümedi gülümüz...
Bizi yalnızca akşamlar kucakladı,
Biliyorsun,
Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...
Bir gün, bu öykünün sonuna gelince
Ansızın desem ki: hoşça kal canım!
Unutursun,
Mecburen unutursun...
Yıldızlar söner, bu aşk da biter!
Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız.
Neylersin...
Ah bebeğim, ah...
Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının,
Dudaklarına sızınca fark edersin.
İçindeki vurgun aşklar mezarlığında,
Ayrılık, ölümden üste yazılınca,
Gideni durdurmaya yetişmez sesin...
Bir inme gibi
Dolanır bedeninde pişmanlıklar,
Neylersin...
Biz zaten hiçbir sinemaya
Tam vaktinde yetişemedik.
Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.
Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.
Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.
Oysa Nuh'un gemisinde bile
Bize yer kalmamıştı.
Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.
Neylersin...
Biz bu aşkı sürdüremezdik,
İnan, sürdüremezdik...
Kalbimiz bu heyecana müsait değildi.
Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...
Unutmasan bile artık
Unutur gibi yapacaksın.
Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda,
Hiç bitiremediğim
Bir şiir olarak kalacaksın...
Yusuf HAYALOĞLU
27.02.2010 - 22:06
BİR GÖNÜLE AŞK GİRİNCE(fedai-lütfü gültekin)
Bir gönüle aşk girince
Ateşte yanmışa benzer
Bir de hasretlik olunca
Yanmış tutuşmuşa benzer
Yağmura karışır yaşın
Dünyaya sığmaz bir başın
Sevdalıdır hayal düşün
içmeden sarhoşa benzer
Bedenimin canı canan
Damarımın kanı iman
Fedai´m dört yanımınan
Kışa tutulmuşa benzer
25.02.2010 - 18:38
MUHABBETİM SANMA SANA AZALMIŞ,
GÜZÜN GELMİŞ,YAPRAKLARIN GAZELMİŞ,
GÖRENLER DER:GENÇLİĞİNDE GÜZELMİŞ,
BİL İŞTE BEN SENİ BÖYLE UNUTTUM....
25.02.2010 - 15:06
Yayla çiçeğinin morunda sensin
Şu hayat yükümün zorunda sensin
Yanan yüreğimin korunda sensin
Bil işte ben seni böyle unuttum.
Bilki ne taşım ben,nede demirim
Sensiz yana tüte zaten kömürüm
İste:senin olsun kalan ömürüm
Bil işte ben seni böyle unuttum
alıntı
24.02.2010 - 20:26
GÖNÜLLÜ DELİ
Mutluluğun uğramadığı çıkmaz sokağım ben,
Ne ben onu bilirim, ne de o beni,
Onunla tanışamayan tek yabancıyım ben,
Ne ben onu tanırım, ne de o beni,
Sevdiğimin gözlerinde bir ömür geçirdim,
Yaşadığım hayatımdan habersiz,
Dudağından çıkacak,iki kelimeydi derdim,
En kıymetli hazineler, yanında değersiz.
Hüküm giydim, yasaklı gözlerine bir kez bakmak suçum,
Cezam ağır, gözlerinin darağacında asılacak bu mahkum,
Sevdamın ellerine vurdun kelepçe,
Söylesene bana, ne zamandan beri hapis oldu,
Güllerin açtığı,gözlerindeki bahçe,
Yoksa tek kişilik mi, o seçilmiş kurban da ben miyim,
Bu arada Gardiyan,merak etme ben burada iyiyim,
Sorun var mı diye gelme,
Burada çıtın bile çıkmaz sesi,
Çünkü bura yarimin gözlerinin hapsi,
Ben de bu hapsin, ebediyen gönüllü delisi.
GÖZLERİNDEKİ MAHKUM’DAN...
aykut karagülmez
15.02.2010 - 15:58
Aşkı Kaybedenler…
Elimizde ne varsa kırıp geçirelim. Kolay yolu seçelim. Tüketip, harcayalım. İlişki dediğin her yerde bulunur nasılsa! Gideni boş ver, gelene bak, değil mi?
Aşkı Kaybedenler…
Aşk dediğin üç harf ama yaşaması da yazması kadar kolay mı? Kalbi kandırmak, sevda satmak bu kadar ucuzladı mı? Her çeşit sevgi, pazara kurulan tezgah gibi seriliyor mu? Karşılığında ne veriyoruz bu aşkların, sadece bedenimizi mi?
Kendi içinde kaybolmak bu, varlığını ispat etmeye uğraşırken üstelik! Kadınlık ve erkekliği geçtim, insanlığın erdemini kaybediyoruz. Birileri nasılsa bize inanıyor, hala saf kalmış yürekler var diye, dibine kadar kullanıyoruz. Egomuzun sınırı yok mu?
Aşkın içine en yakışmayan şey bencilliktir. Özgüvenimiz tavan yapmış, kalbin seviyesi nerede belli değil. Kedinin fareyle oynadığı gibi, bize yürek açanlarla gönül eğlendiriyoruz. Amacımız kalmamış!
Gecelik yatak maceralarımızı yatırıyoruz içki masalarına, kahve sohbetlerine. Yaşadığımız her renksiz sevişmenin, bizi koyu bir karanlığa doğru ittiğini anlamıyoruz. Başkalarını kirlettiğimizi sanarak, aslında ne kadar karaya çalıyor ruhumuz, göremiyoruz.
Ne aradığımızı bilmeden savruluyoruz. Cefa, vefa, vicdan gibi kelimeler sözlüğümüzden çıkmış, hatta bunların adı geçince geri kafalı sayılıyoruz.
Çok cesaretliymiş gibi duruyoruz oysa korkularımızdan duvarlarla örülü kalplerimiz. Eski acılarımızın, geçmiş yaralarımızın intikamını başkalarından çıkarıyoruz. Lafa gelince mangal gibi yüreğimiz var ama içine koyacak kömürü bulamıyoruz.
Aşkın o büyülü dünyasını unuttuk. Aşk için neler yapardık, sevdanın kanadına takılıp uçmak neydi, hiçbirini hatırlamıyoruz. Kırgınız! Doyasıya yaşayamadıklarımıza, yıkılan hayallerimize, ümitlerimizin kaybolmasına kızgınız.
Kendimizden fazla sevemiyoruz kimseyi, gerçi kendimizi ne kadar sevdiğimiz de tartışılır. Kendine değer veren insanın işi mi, yalan aşkların peşinde sürüklenmek? Kendi gerçeğimizle yüzleşmekten öyle ürküyoruz ki, yok sayıyoruz.
Üstümüze giydiğimiz kıyafetler, yüzümüze taktığımız maskeler, dilimize yerleşmiş yalanlarla geçiriyoruz günleri. Sözümüz çok ama içinde anlam yok. Herkes bir şey arıyor ama ne aradığını bilmediği için bulan yok. Bulduğunu anlayacak kadar zaman veren de yok. Hal böyle olunca, bize gerçek aşk da yok! Hepimizin bir tarafı yaralı, acıyor ruhumuz. Yalnızız ve aşka tutunmadıkça yalnız kalmaya mahkumuz…
ALINTI
14.02.2010 - 03:54
bir elmanın iki yarısı(mı) yız.
bilmiyorum daha güzel bir fotoğraf olabilir miydi bu saçmalık adına. biraz kendimi buldum bunda, ne kadar çabaladığımı gösteren bir kanıt belki de. sana uymayan birşeyi aslında o kadar çok istiyorsundur ki, sana uyması için herşeyi yaparsın, hatta onun sana uyduğuna inanmak da buna dahildir. çünkü işte tıpkı bu elmada olduğu gibi, dışardan bakmıyorsundur. o yanında, bağlarınız sağlam (!) dır. halbuki bir saniyeliğine dışardan baksan, tamamen farklı renklerde, farklı şekillerde olan bedenlerinizin bir arada durabilmesi için ne kadar yapmacık ve acı veren bağlara ihtiyaç duyduğunu göreiblirsin. delikler açarsın böyle vücudunda, o ipleri geçirebilmek için. tabii onun da vücudunda delikler açarsın çünkü sizi bağlayan ipler ona da sımsıkı geçirilmelidir ucundan kayıp gitmesin diye. işte böyle bir işkenceyi hem kendine hem karşındakine yaparken hatanın ne kadar büyük olduğunun farkında bile değilsindir. kendini ait hissedersin çünkü, elinde değildir. sanırsın ki o senin öbür yarın ama işte o öbür yarı aslında sana değil, bir başkasına aittir. tıpkı senin bir başkasına ait olduğun gibi. kim bilir, o kırmızı elmanın diğer yarısı nerdedir, ama sen düşünmezsin ki bunu yeşil elma, sen yalnızca körü körüne tutunursun kırmızıya. belki de bu kadar uyumsuz parçaları serbest bırakmak, ne kadar acı verirse versin onu ait olduğu yere göndermek boynunun borcudur. yarın zannettiğin ya da yarın olmasını umduğun, yarın olması için didindiğin parça senden koptuğunda, acının yanında tanımlayamadığın bir his bulursun içinde. adını koyamazsın, konduramazsın yara sıcakken. ama zamanla, o hissi kabullenmek gerekir, rahatlama hissi. evet rahatlarsın içten içe, çünkü sen de acı çekiyorsundur o zoraki birliktelikte. ne kadar onunla kalmak istersen iste, bir kez dışardan gördün mü ayrılığınızı, buna göz yummanın bir yolu yoktur artık. belki daha sıkı tutunursun yarın sandığına, ama istediğin kadar sıkı bağla o ipleri, hiç bir ipin ömrü sonsuz değildir ki. ait olduğunla seni bir arada tutmak için can yakan iplere ihtiyaç yoktur zaten. bir bütünün iki parçasıysanız siz zaten uğraşmanıza gerek kalmadan bir arada kalacaksınızdır. bir elmanın iki yarısı yanyana geldiğinde onları ayırmak için işte çok büyük güç gerekir ki bu her iki yarıyı da yemekten geçer. çünkü onları sonsuza kadar ayrı tutmak için tek şansınız onları yok etmektir. hatta kim bilir, onlar yok oluşta bile birleşirler belki. ama kesinlikle bu fotoğraftakiler değil. onların birleşmesine imkan yoktur malesef. çaba, emek, yalan, inanç, istek, zorlama, aşk, sevgi, dostluk vs. hiç bir şey bu iplerin kopmasını engelleyemez. er ya da geç, kopacaktır o ipler. ne yazık, belki de gerçekten yeşil elma için yaratıldığına inanmıştır kırmızı elma ya da o kırmızı elma yeşil elmayla 'birleştiğinde' tam hissetmiştir kendini bir anlık, ama nafile. hepsinin kocaman bir aldatmaca olduğunu, hislerin yanıldığını, ya da uzun sürmediğini, elmalardan iyi anlarız biz. kalplerimiz hisseder. ya da hayır, akıllarımız hisseder. hassas kalplerimiz karşı koymaya çalışır belki ama, aklımızı yenemez. (umarım asla kimsenin kalbi aklını yenemez) uyumsuz elmalar, diğer yarılarını bir süre daha aramak zorundalardır.. ve birbirlerini serbest bırakmak zorundadırlar aynı zamanda.
14.02.2010 - 01:48
Birgün Seni Sevdiğimi Anlarsın
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
Zaman bir çiçek gibi büyür kabrimde kendiliğinden
Bir gün seni sevdiğimi anlarsın
Ümit Yaşar Oğuzcan
10.02.2010 - 00:37
kum gibi dağılıp,kaya gibi sert olmak....
09.02.2010 - 08:37
yaşanamadan tükettin yarınları,çek silahı vur bitir acıları...
Sen Gittiğinden beri
bir bağımlılık tadında hayat..
bırakmak istiyorum..
bırakamıyorum!
her sigara yaktığımda
kendimi de yakmak geçiyor içimden
yakamıyorum!
Ah dayan...
Bırak yollar girsin aramıza
'söz sana'
Başka bir ten giremez koynuma
Geçer zaman durmaz akar kör kuyuya
'ben beklerim'
Yenik düşmem ucuz oyunlara
Dayan...üzülme...
Yalnızlık;
Çakmak taşı kadar sert,
Elmas kadar keskin.
Ne yana dönsen,bi tarafın kesilir...
Fena kan kaybedersin......
Kapatamadık maziden kalan yaraları
Bundan böyle HASRET olsun en güzel DÜş’ÜN
Benle yasadıklarını 'unut'
YASAYAMADIKLARINI DÜSÜN! ! ...
her karesi
siyaha boyanmış bir bulmacayım.
çözmeye çalıştıkça, içimde kaybolursun...
Biliyorum bir yerlerde ağlıyorsun….
ben de ağlıyorum…
kadere inat hala sana! ...
derinlerimden can alan canıma ağlıyorum…
nasıl unutabilirim ki seni! ...
unutamam…
unutamam yas tutmuş yüreğimi! ...
hala benim ezberimsin
deliler gibi seni özlüyorum
gözlerim sende kaldı sevdalım
hiç kimseleri görmüyorum...
Geniş zamanlar kullanmıyorum
Daralttım bütün zamanlarımı
Kırık bir aşkın gece notlarına
Düşüyorum
Şimdilerde
Kalbimide alıp
Büyük Konuşuyorum!
Ve
Gidiyorum
Bırak beni...
Şimdi Sen Yoksun Ya
Öyle Garip Öyle YetimKi Yüreğim
Yaşamaktan Geçtim,Nefes Alamaz Oldum
Ah Bir Görebilsem Seni
Ah Bir Bakabilsem Gözlerine
Yüreğine Dokunabilsem...
Şimdi Sen Yoksun Ya
Sana dair sakladığım gülüşlerim soldu,
Sadece seninle dolu olan yüreğim kanadı
Senden Başkasını Görmeyen Gözlerim Ağladı...
Hala Küçük Bir Kız Çocuğuyum
Hala Yüksek Sese Kırılır,
Hala Kolumu Sertçe Tutarsan Ağlarım...
Bana Pahalı Şeyler Alma Elma Şekerine Bayılırım...
Ne Olur Tut Ellerimi...Yalnızlıktan Korkarım
Çok Canım Acıyor Söyle Geçer Mi?
Ne Kadar Büyümeliyim,
Uyusam Biter Mi?
Bu Gözyaşları Balıklara Yeter Mi?
Küçük Dünyam Bu Sarsıntıya Direnir Mi?
Hatalar ard arda birbirini kovalar
Sarılmaz bir türlü ah kanayan yaralar
Tükenir yürekler bitmek bilmez acılar...
Unutma Her Aşkın Sonunda Ayrılık Var!
alıntı
08.02.2010 - 23:04
Yiğit ol! Gerekirse yiğitçe azarla, çekinme!
Lâf değil, icraat beklerim senden!
Öyle bak ki, hislerini görebileyim...
Öyle hisset ki, güvenle bakabileyim...
Sevmem, ölenin ardından ağıt yakmayı!
Dil dönerken söylenmeli her şey...
Kulak duyarken anlatılmalı...
Göz bakarken bakmalıyım sana...
Can sağ iken sarılmalı...
Keşkelere meydan vermemeli hayatım,
Pişmanlıklarla yoğrulmamalı....
Böylesine Dost denmezde ne denir Cümlemize Böyle Dost dilerim Dost bulmak Zordur buldugunuzun Degerini bilin yoksa Kaybetmek o kadar kolayki.......
alıntı
08.02.2010 - 02:43
Sustum!
'Herkes konuştuğunu yazar,bense sustuklarımı'
Herkesin konuştuğu bir dünyada
ben sustum!
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
kendimle konuşuyorum şimdi yalnız...
yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime
kimse duymuyor...
Sustum!
Bin ah sürüp dudaklarıma
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
sustu benimle deniz,
sustu deli dalgalar, sustu martılar...
umutlarımı sarıp rüzgarlara
uzaklara savuruyorum her gece
yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne
kimse görmüyor...
Sustum!
Tam acılarımı haykıracaktım ki,
sustum
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
bir çığlık kanıyor demedim, en derininde yüreğimin...
içimdeki volkanları boğarak sustum!
açmadım kimselere yüreğimi
hançeri sadece kendime sapladım
sapladım ve sustum!
hüznü yüzümde,
acıları gözlerimde topladım sustum! ..
Sustum!
sustu dudağımdaki şarkı,
gözlerimdeki şiir
yaraları yalayan rüzgar
sokaklarında kahrolduğum şehir
gözlerim konuşuyor yalnız!
Saçı ağarmış hayaller
nemli kirpiklerle
bulutlandığında gözlerim
gökte şimşek olup çakıyorum
kimse görmüyor...
Sustum!
tuz basıp yaralarıma!
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi
yaslanıp yalnızlığın duvarına
gül döküp kalabalıklara her gece
kimsesiz geziyorum gönül ülkemi
kimse bilmiyor...
Sustum!
tam sevdiğimi haykıracaktım ki, sustum
sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak
acılar konuşuyor şimdi yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir
atıyorum uçurumlardan
kimse görmüyor
Ne zaman
dudaklarından öpmeye kalksam hayatı
saçlarını koklasam rüzgarların
içimde incecik bir sevgi ürperiyor
sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme
gelmiyor beklediğim bahar
yaralar merhem tutmuyor
gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara
kimse silmiyor
yağmur dinmiyor
sevdiğim bilmiyor
Sustum!
sustu benimle sarı sabır,
sustu hasret, sustu zaman
yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata
kimse duymuyor
Sustum!
İçimde dalgalar kabardıkça volkanlar gibi
sustum
sustu dudağımdaki şiir
gözlerimdeki nehir
gönlümdeki yara
bulutlar haykırdı isyanımı
şimşekler haykırdı
sadece ben duydum
sadece ben
Ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat
ey kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi
yaralar merhem tutmuyor
geceler avutmuyor
ben sustum
acılarım konuşuyor yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
Ben sustum!
susmuyor yüreğimi kavuran kasırga
pencereme vuran yağmur damlaları
susmuyor dışarda inleyen rüzgar
yıldızlar küs
ay üzgün
yağmur dinmiyor
içimde binlerce şiir kanıyor her gece
kimse bilmiyor
kimse duymuyor
sustum!
sustu benimle sarı sabır, sustu hasret,
sustu hayat, sustu zaman
acılar konuşuyor yalnız
acılarım konuşuyor
kimse duymuyor...
duymuyor...
duymu...
duy...
Nuri CAN
05.02.2010 - 00:51
Kul Ettin
gökten yağan kara yerde kurt düşer
beyazdır diyerek kara bağlanma
hem şaşırtır hem de kendisi şaşar
bakar gözlü sanıp köre bağlanma
oy beni beni kul ettin beni
düşürdün yerlere çul ettin beni
aşıklar dolanmış bir dost aramış
sık dokumuş ince ince taramış
hoşlar hoşa şerler şere yaramış
yolun sarpa düşer şere bağlanma
oy beni beni kul ettin beni
düşürdün yerlere çul ettin beni
ehil ile cahil bir beden taşır
aşkı okuyanın duygusu ışır
ey sefil selimi sen seni pişir
ham ocağa çiğli kora bağlanma
oy beni beni kul ettin beni
düşürdün yerlere çul ettin beni
Söz: Sefil Selimi
Müzik: Adem ASLANDOĞAN
02.02.2010 - 10:47
Uşşak makamında eser.
Söz-Müzik: Ş. Ayhan Özışık
Gün gelir de beni unutursun demiştin
Kalbimdeki bu hicranı uyutursun demiştin
Ne ben seni unutabildim
Ne bu gönlümü avutabildim
Ne bu derdimi uyutabildim
Unutamam seni
Unutamam seni
Unutamam seni
Unutamam
Aşkını çekerim geleceksin diyerek
Belki gözyaşımı sileceksin diyerek
Ne ben seni unutabildim
Ne bu gönlümü avutabildim
Ne bu derdimi uyutabildim
Unutamam seni
Unutamam seni
Unutamam seni
Unutamam
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Sende Kaldı Yüreğim Sözleri
Sesin gelmez haber gonder nerdesin
Donemedin ulasilmaz yerdesin
Ben aklimi senle bozdum sevdigim
Sende kaldi yuregim
Sende soldu yuregim
Bilmem kime bakar gozlerin
Bilmem kimi sarar ellerin
Bilmem kimi soyler dillerin
Sende kaldi yuregim
Sende soldu yuregim
Ayagina sedim yar umutlari
Yasanmadan tukettin yarinlari
Cek silahi vur bitir acilari
Sende kaldi yuregim sende soldu yergim
Bilmem kime bakar gozlerin
Bilmem kimi sarar ellerin
Bilmem kimi soyler dillerin
Sende kaldi yuregim
Sende soldu yuregim
Toplam 776 mesaj bulundu