Hayatın allak bullak ettiği iki kare(yaşamak ve ölmek) içerisinde yaşlanıp gittiğimiz bu günlerde içimizde korkuyla imanı barındırmak zorunda kaldığımızı kendimize itiraf edememenin acısı içinde kıvranıyoruz. Bir tarafımız nefret diğer tarafımız korku dolu… nefret ettiklerimizi sever gibi görünmek ne kadar da utanç verici… insanoğlunun bittiği nokta utancının gölgesinde bir ömür geçirmek değil mi zaten… utancın gölgesinde bir ömür, evet zorunlu bir ömür tıpkı kafeste bekleyen kuşun karnını doyurmak için sahibini insafını beklemesi gibi… çoğu zaman kızarız çakallara kurtlara o sürekli eziyet ettiğimiz hayvanlara… peki ya biz varlığımızı başkalarından duyduğumuz korkuya muhtaç bıraktığımız bizi niye sevsin bu alem… alem demişken alemin anahtarı sevgidir diye bir savsata her zaman söylenir, söylenir ama insanlar iktidarlarını sevgiye değil başkalarının kendilerinden duyduğu korkuya muhtaçtır çoğu zaman hatta her zaman… Zaman kedinin kuyruğuna bağlanmış tenekeyi andırıyor çoğu zaman 10 ADIM SONRASI SONSUZLUK!!!
Zaman kedinin kuyruğuna bağlanmış tenekeyi andırıyor çoğu zaman 10 ADIM SONRASI SONSUZLUK!!!