© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Güzin Balpetek - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
13 Şubat 2025 Perşembe - 08:58:50
BALPETEK’İN DENİZİNDEN ESEN NEHİR
İhsan IŞIK
Uzun yıllardır bir şiir kitabı üzerine yazı yazmadım. Çeşitli nedenlerden olsa da, içimden gelmedi her şeyden önce. Neydi benim şiirde bir orta kuşak şairi olarak aradığım? İtiraf edeyim, eskiler neyi aramışsa hep onu görmeye çalıştım, karşıma çıkan şiir örneklerinde. Bu belki de, eskilerin değil, şiirde kalite isteyenlerin eskiden beri aradıklarıydı.
Bu yüzden, tarih boyunca güçlü şairlerin yetiştiği Anadolu kentlerimizde vasatın üstünde ürün verenlerin, hele oldukça farklı özelliklerde şiir yazanların çıkmasını hep sevinçle karşıladım. Şehir hayatını soluyan, ülke ve dünya sorularını sorgulayabilen, kültürel kaynaklarının farkında olan, çağdaş bir aydın kimliğinde, ustalardan haberdar olduğu belli yeni ve güçlü şairlere rastlamak mutluluk veriyor. Zengin bir kelime hazinesine sahip, kullandığı sözcükleri titizce seçebilen, yeni imaj, buluş ve farklı söyleyişlerle değişik bir şiir tadı verebilen yeni şairleri tanıdıkça, İstanbul derebeylerine inat, Anadolu’dan güçlü seslerin yükseldiğini görmenin sevincini yaşayabiliyoruz.
İşte bu arayışta, genç bir şairin, güçlü bir şair kimliğiyle karşımıza çıktığını söyleyebiliyoruz. Yeni bir şairin, Güzin Balpetek’in, kısa bir süre önce çıkan ilk şiir kitabından rasgele bir örnek olarak “Sevdalar Hüzünlü” başlıklı şiirini okumaya başlayalım:
Prangalar içinde ürkek yüreğim
Özgürlüğe susamış
Dört bir yanım ateşli
Dumanlar sanki
Sevdalar hüzünlü
Yollar ulaşılmaz
Yaprak yaprak dökülür
Mevsimler günler
Toprak misali çatladı dudaklarım
Ateşler içinde bir yangındayım sanki
Yapayalnız ne hazin gülüşler kaldı çehremde
Halil İbrahim ateşi gibi daldırdın içine
Ey gönlümün muzaffer olmuş esareti
Doğrusu, bu şiirin son dizesi bile bana yetti. Dikkat ettim, birçok şiirinde son dizeler öylesine güçlü ki, öylesine şiirin tümünü yeniden anlamlandırıp onlara bir bütünlük kazandırabiliyor ki, kutlamamak elde değil diye düşündüm. Diğer şiirlerini okudukça, yapraklarını sabırlı okuyucuya açan, birbirinden güzel değişik kokularını koklatan, tümü titiz bir işçilik ürünü, usta işi denilebilecek şiirler bunlar, dedirtiyor. Herbiri farklı tadlarda ve birkaç kez okunduğunda daha iyi ayırdında olunabilen şiirler. Kullanılan sözcüklerin içinde yeni anlamlar yüklenmiş, yeniden canlılık kazandırılmış olanların az olmadığı şiirler…
Güzin Balpetek, 25 yaşlarında bir şair, boğa burcundan. Tıpkı şiirleri gibi gizemli bir duruşu var hayatında da. Çağdaşlarına, yaşıtlarına, benzediği kadar onlardan kendisini farklı bir yaşam bir konuşma üslubu ilk bakışta dikkat çekebiliyor tıpkı şiirleri gibi.
Şiirlerini okuduğumuzda, daha kitabına koyduğu isimden başlayarak yeni bir şair soluğuyla karşı karşıya olduğumu anlayabiliyoruz. Denizin Estiği Nehir (*): bu nasıl, hangi denizin estiği nehirdir ve bu nehir, hayatın ortasında akan, ona canlılık veren bir obje olarak mı, yoksa kendi yatağında usul usul akmaktayken,.deniz kadar güçlü ve bir rüzgârın savurmakta olduğu bir hayat mıdır?
Bu hayat, salt şairin kendi dünyasının mı, yoksa kendisiyle içselleştirdiği bir coğrafyanın insanlarının dünyasını mı işaret etmektedir? Soruları çoğaltmadan söyleyebiliriz ki, bu nehir, şairin yani Güzin Balpetek’in varlığını ve etkilerini güçlü bir biçimde hissettiği, tanımlamasını şiirlerin okuyarak kendisiyle birlikte yapabileceğimiz ve en çok ona ait bir rüzgârın (hayatın) savurduğu aynı akıştaki tüm etkilenenlerdir.
Kitabının kapağındaki;
Yelkenler kabarıyor oysa gönlümde
Beyaz bir güvercin dalında
Ya olanı kabul et
Ya savaş…”
Dizeleri ile, şiirlerine bir önsöz gibi koyduğu;
Acılarımız bıçak değmiş bir yara gibi
Göstermemeye çalışsak ta gittiğimiz yere
Damlıyor ruhumuzdan
Dizeleri, şairimizi ve kitabındaki tüm şiirleri daha iyi anlama imkânını verir gibidir. İlk bakışta insanımızın ruhunda dalgalanıp birbirine karışan ikilemlerin, ne kadar gizlenmeye çalışılsa da fark edilmemesi imkânsızlaşan acılar ile bu acıların sarmaladığı bir coğrafyaya ait bir şairin şiiridir bu.
Aslında bu coğrafya, kitapta sıkça geçen Dicle ve Fırat isimlerinden yola çıkarak, kolaya kaçıp aklımıza ilk gelen coğrafya adını kondurabileceğimiz Güneydoğu’dan ibaret değil; kanımca, en azından tüm Ortadoğu, belki daha büyük bir işaretle tüm dünya coğrafyasıdır. Güzin Balpetek’in, kitabına bir son söz, adeta bir poetika notu gibi koyduğu yazıdan anlıyoruz bunu:
“Her insan bir dünyadır ve kendi penceresinden kendini görür ve onu arar. Acılarla dolu hayatında içinde olanı bulur ona aşıktır” (…)
“Nükleer silahlar icat edip dünyayı elektron yığını haline getirip kendi kendini zehirlemek, sahtelikler ve meteryellerle sınırlanmış hayatın kalıplarından çıkamamak, işte yaşadıklarımız. Kendi sığ sularımızda boğulduğumuz derin sanıp yanıldığımız (…).”
Yer yer Tagore okuduğumuzu sandıracak kadar heybesinde güçlü bir düşünce derinliği, kültür birikimi, pürüzsüz bir dil dahil, eskiden beri halis şiirde aranan ne varsa hepsini beraberinde sunan, genç ve güçlü bir şairin karşısındayız. Güzin Balpetek’e, Türk edebiyatına hoş geldin diyor; yakın gelecekte yeni şiir ve muhtemelen öykü kitaplarıyla kendisini çok konuşacağımızı ümit ederek, yazımızı şiirlerinden “Kybele” başlıklı bir örnekle bitirmek istiyoruz:
Bir yanımda ateş yangınları
Yüreğime saplanmış oklar
Kybele, hangi yangın daha büyük
Ruhumun sancısı
Sahte bir aristokrat havasında
Tüm düşüncelerin
Düşlerimde varsın ancak sen
Bitik bir senaryoyum
Artık çalmayan bir sazım
Varlığı olan ama umudu olmayan
Gözlerin acımasın bana
Dipsiz bir deniz dalgası sarar gibi
Sarıldım sana
Ayrılığımız matemim olur
Sevginse kelepçeli bir rüzgâr
GÜZİN BALPETEK