Bu şiir,2.Dünya Savaşı’nda sürgün edilen,savaş zamanında
Paris’te kalıp çok fakir bir hayat süren ve cesedi Sen nehri
kıyısında bulunan bir Kırım Türkünün üzerinden çıkmıştır
Yıl 1953... 4 Nisan pazar günü. Gün henüz ağarmamışken, Eceabat ve Nara kıyıları şiddetli bir çarpışmanın gürültüsüyle sarsıldı. Bu sarsıntı güneşle birlikte tüm Türkiye’yi saracak ve çarpışmanın gürültüsünü sessiz hıçkırıklara dönüştürecekti. Naraburnu açıklarında İsveç şilebi Naboland ile çarpışarak Çanakkale Boğazı’nın sularına gömülen Dumlupınar denizaltında hayatlarını kaybeden 81 denizci ise tarihin sayfalarına ve Türk milletinin kalbine şu sözlerle kazınacaktı: “Vatan sağolsun...”
Akdeniz'de gerçekleştirilen NATO tatbikatına katılan 1. İnönü ve Dumlupınar denizaltı gemileri, manevraların sona ermesinin ardından Gölcük'e dönmek üzere yola çıktılar. 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece Çanakkale Boğazı'na giriş yapan iki denizaltı gemisi, olacaklardan habersiz eve dönüyordu. Sakin geçen yolculuk saat 02.10 sularında Dumlupınar için son buldu.
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla...
1.Elleri kurusun Ebu Leheb'in; zaten kurudu ya.
2.Ne malı kurtardı onu ne de kazandığı.
3.Alevli bir ateşe yaslanacaktır o.
4-Karısı da öyle.
5-Odun hamalı olarak.gerdanında bir ip olacaktır onun,en sağlam fitillisinden.
Siyasette muhabbet... Hepsi yalan, palavra...
Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara...
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.
Vatan şairi, böyle insanları yadederken sözle anlatmak çok zor oluyor;
Arif Nihat Asya'ya...
Yelkenler biçildiler, yelkenler dikildiler,
Dağlardan donanmayla, kalyonlar çekildiler.
Kerpetenle surların, dişleri söküldüler.
Yola çıktık efendim,yiğitler hazırlandı,
Vatana kurban için, parmaklar kınalandı.
Geçtim anadan yardan, geçtim her sevgiliden,
Bir destan yazacağız, okusunlar ezberden,
Öğrettin haberim var taşıdığım değerden,
Gönüllü gazilerin listesinde baştayım,
Vatan için vuracak, vurulacak yaştayım.
Okudum tarihimi, tanıdım eserleri,
Kendime örnek aldım, Fatih'i, Selimleri,
Başıma taç eyledim verdiğin emirleri,
Bitti gündelik işler, bir ulvi telaştayım,
Senin açtığın yolda koşturacak yaştayım.
Artık günümüz geldi, işaret var Atamdan,
Elbette gelecektir, bütün gençlik arkamdan,
Gücümü alıyorum, bu Şanlı Bayrağımdan,
İpliğimi sen ördün, atlas bir kumaştayım,
Burçlara bayrak olup dikilecek yaştayım.
Vakit gelmiştir artık,saatler ayarlandı,
Tembel tembel uyuyan, Çelebiler uyandı,
Müsterih ol efendim, hazırlık tamamlandı,
Yalnız İstanbul değil, çok büyük inançtayım,
Bu yürekle dünyayı fethedecek yaştayım.
Arif Nazım deyince aklıma ortaokul yıllarım gelir, üsküdar gelir, aslında Arif Nazım, Üsküdar gelir İstanbullu olmasamda, Sevda şiirleri gelir, sony walkmenimde sabah akşam dinlediğim ve...bu şiir gelir...
Boş iş bunlar,devletin başkanına argo yakıştırmalarla küfürle bir yere varılmaz,slogancı zihniyet, ve işte sizin lügatinizden çıkardığımız zaman cümle kurmayacağınız kelimeler;
Bilmiyorum burada var mıydı ama, okumuş olduğum en güzel nat-ı şerif,
.........
YAĞMUR
Vareden’in adıyla insanlığa inen Nûr
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebâbil dudağından
Rahmet vâdilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kâinat
Yıllardır bozbulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur,sen bekleyen bir taş da ben olsaydım
Hasretin alev alev içime bir ân düştü
Değişti hayal köşküm,gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi’nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtâbını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Yeryüzü âveredir,yapayalnız ve kurak
Zaman,ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla,bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Yağmur,gülşenimize sensiz,baldıran düştü
Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi,ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden
Ulaşır intizârın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük muştu,pazartesinden
Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükûtu yâr,sevinci duâlar kadar derin
Çâresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezîr yaşadım ki,yaşanmamış,mâzide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sensiz,kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bîcan düştü
Yağmur,kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son,avucumuzdan inci ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser mâveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hira’dan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça,ateşler şahının hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücellâ çehreni izleseydim ebedî
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Dolaşan ben olsaydım Save’nin damarında
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
Ebedî aşka giden esrârlı yollarında
Senden bir kıvılcımın,Süreyyâ bir şûlenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendine âşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir taş da ben olsaydım
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zâlime cihan düştü
Sana meftûn ve hayran,sana râm olanlara
Bir belâ tünelinde ağır imtihan düştü
Bâdiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebvâ’da esen rüzgâr
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı,ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadın
Tereddüt oymak oymak kemirdi gurûrumu
Bahîra’dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Haritanın en beyaz noktasına kam düştü
Kırıldı adâletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkûmlar yargılıyor; hâkimler mahkûm şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü
Firâkınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahûların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin,bereketin doldurur hâneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz,yükü zehirdir en güzel imbatların
Devlerin esrârını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlamış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Sensiz,tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar,sonra heyelân düştü
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
Sensizlik diyârından püsküllü yalan düştü
Yağmur,duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur,birgün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam,ölümsüzlüğü billûr dudaklarından
Madenî arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; âsuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde,hayalî
Hazîndir ki,dertleri aşmaya ummân düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp,kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdâbında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri,görmeyenin
Saatlerin ardında hep kendimi aradım
Bir melâl zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Sensiz,ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz,kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkûm olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyrâ’yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekânın fırçasında solmayan resim senin
Yağmur,birgün ellerini ellerimde bulsaydım
Güzellik şâhikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü
Islaklığı sanadır âhımın,efgânımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkârımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; âhenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret edenbir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur,sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefesinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
Aydınlığa nûrunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur,seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü’mindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar seninle,hep seninle dolsaydım
Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasına heyhat,sû-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz’ân düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazân düştü
Yağmur,seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahîra’dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş daben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle,hep seninle dolsaydım
Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım.
Lokman Hekim'in çeşitli eserlerden derlenmiş öğütleri, gönül gözü açık olanlara...
1. Ey oğulcağızım,ciğerparem! Allah’ı tanı,ona hiçbir şeyi ortak koşma.
2. Başkasına nasihat vermeden önce kendin o tavsiye edeceğin şeyi önce kendin yap.
1. Kendi ölçüne göre söz söyle.
2. Herkesin hakkına riayet et.
3. Sırrını sakla.
4. Dostunu iyilik veya kötülük zamanında sına.
5. Ahmak cahil kimseden uzak dur.
6. Aklı başında bilgin dostu tercih et.
7. Hayırlı işler uğrunda gayret sarf etmekten geri durma.
8. Bir tedbir alacağın zaman ahlak ve bilgi sahibi kimseye akıl danış.
9. Delil ve ispatını hazırladıktan sonra söz söyle.
10. Gençlik zamanını ganimet bil.
11. Gençlik zamanında iki cihana ait işlerin dürüst olsun.
12. Dostlarına ve ahbaplarına saygı ile ikram göster.
13. İyi bir üstadı baba yerinde tut.
14. Masraflarını gelirlerine göre ayarla.
15. Her işte ortalama davran.
16. Cömertliği adet et.
17. Misafire ne hizmet gerekirse yap.
18. birinin evine misafir gittiğinde gözünü ve dilini sıkı tut,etrafa göz gezdirmekten ve gevezelikten sakın.
19. Herkesle hoş geçin.
20. Çocuklarının talim ve terbiyesine dikkat et.
21. Vücudunu ve üstünü başını temiz tut.
22. Herkese kendi ölçüsüne göre muamelede bulun.
23. Az yemeyi,az uykuyu,az konuşmayı kendine adet et.
24. Kendin için hoş görmediğin şeyi başkalarına reva görme.
25. Yapacağın işleri bilerek ve düşünerek yap.
26. Bilmediğin şeyde ustalık taslama.
27. Kadına ve çocuğa sır söyleme.
28. Başkalarının refah ve saadetlerine göz dikme.
29. Hiçbir şeye karşı kayıtsız davranma.
30. Yarım kalmış birisi olmuş say-ma
31. Senden büyüklerle şakalaşma.
32. Sana ihtiyaç arz eden kimseyi kırma.
33. Eski münakaşaları anma.
34. Başkasının menfaatine ortaklık etme.
35. Malını dosta düşmana teşhir etme(gösteriş yapma) .
36. Akrabalarınla ilişkilerini kesme3,onlara yakınlık göster.
37. İyi kimselerin aleyhinde söz söyleme.
38. Halkın ittifakla üzerinde durduğu şeye sende uygunluk göster.
39. Kendini beğenme.
40. Parmaklarını ağzına burnuna sürüştürme.
41. Herkesin yanında dişlerini ayıklama.
42. Ağzını burnunu sessiz temizle.
43. Bir kimseye karşı üstünlük taslayarak çalım satma.
44. Konuşurken sözlerine alay ve şaka cinsinden güldürücü laflar karıştırma.
45. Bir kimseyi başkasının yanında mahcup düşürme.
46. Kaş göz işareti ile şunu bunu yere serecek veya küçük düşürecek hareketlerde bulunma.
47. Gülünç söz söylemekten çekin.
48. Kendini kadınlar gibi süsleme.
49. Başkasının yanında kendini veya ailenden birini methetme.
50. Çocukların keyfine uyma.
51. Diline sahip ol.
52. Herkese karşı saygılı davran.
53. Kötü kimselerle arkadaş olma.
54. Kavga ve gürültüden uzak dur.
55. Kuvvetini denemeye çalışma.
56. İyiliği tecrübe edilmiş insanlar hakkında suizanda bulunma.
57. Kendi ekmeğini başkaların sofrasında yeme.
58. Acele iş görme.
59. Dünya işleri için kendini fazla üzme.
60. Seni tanımak istemeyen kişiyi sen tanı.
61. Öfkelendiğin zaman sözünü tutarak söyle.
62. Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma.
63. Güneş doğacağı vakitlerde uyuma.
64. Sağa sola bakma daima önüne bak.
65. Misafir yanında bir kimseyi azarla.
66. Misafire iş buyurma.
67. İşsiz güçsüz serseri adamların yanında oturma.
68. Kar ve ziyan kaygısıyla kimseye yüz suyu dökme.
69. Hem fodul,hem kibirli olmaktan sakın.
70. Kendin küçük düşürüp horlatacak dereceye varmamak şartıyla herkese karşı nezaketle muamele et.
71. Tevazudan ayrılma.(Alçak gönüllü ol.)
72. Ömrün boyunca Allah’a ihlas ile yönel ve ona güven.
73. Oğlum dostları bir şeyini reddetme.
74. Sabrın başlangıcı zor, sonu tatlıdır.
75. Adalet öyle bir binadır ki,asla viran olmaz.
76. Doğru konuş fakat sert olmasın.
77. Çok yeme, sıcak yeme,çiğ yeme.
78. Yemeğe tok, ilme aç ol.
79. Halka yakın ol,doğru konuş.
80. Şüphe seni kimse ile dost etmez.
81. Düşman daima düşmandır.
82. Mal biriktirenle ilmi saklayan bu dünyaya hasret gider.
83. Ekmekle tuz ikram edenin bile iyiliğini unutma,hakkında dua et.
84. Sorulmadan hiçbir şeye karışma.
85. Fesatçılarla yaşayanların huyları onlara da geçer.
86. Acele etmek sabra mani olur; muradına erişemezsin.
87. Nankörlere yakın durma,iyilik ve öğütlerin kaybolur.
88. İyilikte dost düşman ayırma.
89. Susmak selamet kapısını açan tek anahtardır.
90. Güzellik,huy fenalığını ve cehaletini gidermez.
91. Cömert ol ki,itibarın artsın.
92. İnsanı yükselten akıldır.
93. Şükür nimeti bereketlendirir.
94. İdaresi az mal israf edilen maldan iyidir; çünkü idare edilen mal çoğalır,israf edilen mal azalır.
95. Başkasına akıl vereceğine kendi malını kaybetme.
96. Küçüğünü hor görme; küçüklük ancak Allah huzurunda belli olur.
97. Halk sende olmayanla seni överse aldanma.
98. Doğru da olsa yemin etme.
99. İyilik dost kazandırır.
100. Sabır murada,kanaat zenginliğe götürür.
101. Olgun insanın miheng taşı akıl danışmak,güler yüz,nefse hakimiyet,acıya katlanmaktır.
102. Yürüyüşün kararlı olsun.
103. Bağırıp çağırma seslerin en kötüsüdür.
104. Allah ile ölüm hatırdan çıkmamalı.
105. Elde edilen hikmeti sözler,balın peteğine taşınan çiçek özleri gibidirler. Yüzlerce olsalar da süzüle süzüle ikiye inerler. Bunlar,çekilen cefa ve yapılan iyiliğin unutulmamasıdır.
106. Hekimler ahmaklığa deva bulamazlar.
107. Büyüğü olmayan kimse başını taşa vurur.
108. Balta bedeni,acı söz canı yaralar.
109. Servet düşmanlığı insana ıstırap verir.
110. Sus ve düşün; dil belasından kurtulmanın devası bunlardır.
111. Büyüklere karşı ne diren,ne de karşı gel.
112. İnsanın vefakar malı ahiret için biriktirdiğidir. El için toplanan,miras bırakılan lakin ahirette hesabı verilen mal vefakar mal değildir.
113. Seni anlamayanlara uğrama.
114. Dost edineceğin insanı önce kızdır,yaptıklarını incele ve kararını öyle ver.
115. Gündüzleri hiç,geceleri az uyu.
116. Oburluk ve iştahsızlık bedenin baş düşmanıdır.
117. Yemekten sonra yürümek gereklidir.
118. Ayağını sıcak,başını serin tut.
119. Devlet adamını ve hanımını sırdaş edinme
120. Alçak adama borçlanma.
121. Sağlık için; çiğ yeme, sıcak yeme, çok yeme
122. Günahın zerresinden bile kaç.Gazaba uğrayacakmışsın gibi Allah’tan kork. Lakin ümidin korkundan fazla olsun.
123. En iyi nimet iyi huylu olmaktır.
124. Sözüne sadık ol.
125. Akranınla sohbet et.
126. Herkese yumuşak ol.
127. Geçmişte seninle düşmanlığı olmuş kimseye güvenme.
128. Dosdoğru ol.
129. Başına gelene sabret.
130. İyi kişilerle arkadaş ol.
131. Dilini küfür sözlerden koru.
132. Sadakayı terk etme,zekatı men etme
133. Kötülüğü terk edip Allah’tan af dile,tövbe edip bir daha tevbeni bozma.
134. Sahtekarlık etme,kimseyi aldatma.
135. Sarımsak şifalıdır.
136. Soğanın çiği zarar,pişmişi yarar.
137. Duvarı nem,insanı gam yıkar.
138. Ey oğlum! Cahili bir yere elçi olarak gönderme. Eğer akıllı birini bulamazsan kendin git.
139. Ey oğlum! Dünya derin deniz gibidir. Çok insan onda boğulmuştur. Takva gemin,iman yükün,tevekkül halin,salih amel azığın olsun. Kurtulursan Allah’ın rahmetiyle,boğulursan günahın sebebiyledir.
140. Ey oğlum! Ben nice ağır yükler taşıdım,fakat fakirlik gibi acı
görmedim.
141. Nice ağır yükler çektim,kötü komşudan ağırını görmedim.
142. Merhamet eden merhamet bulur.
143. Hayır söyleyen kar eder; kötü konuşan günahkar olur. Diline hakim olmayan pişman olur.
144. Ey oğlum! Kanaatkar olursan cihanda senden zengin kimse yoktur.
145. Başkasına hased eden ıstıraptan kurtulamaz.
146. Ey oğlum! Her halinde Allah’a sığın,her şeyi Allah’tan bil.
147. Dünyanın sevinç ve neşelerini tecrübe ettim; ilimden lezzetlisini görmedim.
148. Ey oğlum! Sözü tatlı söyle,katı,kaba, sert söyleme. Çok zaman sus. Tefekkür et,o zaman dilin belasından emin olursun.
149. Sende olmayan özelliklerle insanlar seni överlerse büyüklenme. Kendinden aşağısını hor görme.
150. Müslümanlar hakkında kötü düşünme. Suizan seni hiç kimseyle dost yapmaz.
151. Ey oğlum! İnsanlara karşı güler yüzlü ve doğru sözlü ol
152. Ey oğlum! İnsan cimri olunca, onun hakkında kötü sözler çok söylenir.
153. Kötü huylu, her ne kadar güzel olsa da, onun sohbetinden kaç. Çünkü onun güzelliği kötü huyunu örtmez
154. Ey oğlum! Ticaret olarak takvaya sarıl. Bu mal olmadan kar getirir.
155. Sıhhat gibi zenginlik, güzel ahlak gibi nimet yoktur.
156. Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın. O her sabah zikir ve tesbih ederken sen uyuma.
157. Dünya geçici ve kısadır. Senin dünya hayatın ise azın azıdır. Bunun da azının azı kalmıştır, çoğu geçmiştir.
158. İbadet ancak Allah’ı görüyormuş gibi yapılır. Her kimse Allah’ı yakın hissettiği derecede Allah’a ibadet eder.
159. Altın ateşte denenip saflaştırıldığı gibi insan da bela ve musibetlerle denenir.
160. Ey oğlum! Kötü huydan,gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma,yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap. Sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol. Çünkü insanlara karşı iyi huylu olan onlara güler yüz göstereni herkes sever.
161. Dünyadan yetecek kadar nasibini al.yoksa insanlara muhtaç olur ellerine bakarsın.
162. Ey oğlum kötü kadından sakın. Çünkü o vaktinden önce seni kocaltır. Kötü kadınların şerrinden kork, çünkü onlar iyiliğe çağırmaz.
163. Yavrucuğum! Alimlerin meclislerinde devamlı bulun. Davranışları sözleriyle uyum gösteren alimlerin sözlerini dinle.
164. Yavrucuğum! İlimden bilmediğini öğren.bildiğini bilmeyenlere öğret.
165. Bir gün Davud (as) Hz. Lokman’a “ Bir koyun boğazlayıp bütün vücudunun en iyisi olan bir parça et getir.”dedi. o da gidip koyunun diliyle yüreğini getirdi. Yine başka bir zamanda “Koyunun en kötüsünden bir parça et getir.”dedi. yine diliyle yüreğini getirdi. Sebebini sorduğunda:” Dille yürek iyi olursa,o kimse iyi olur; o kötü
olunca bütün kötülerin kötüsü olur.”dedi.
166. Ey oğlum! Dostlarının bir şeyini reddetme. Fakat Allah’ı istediğinden başka türlü hareket edecek kadar da ileri gitme.
167. Yalandan sakın. O serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulabilir.
168. Oğlum! Sana bir takım hasletler tavsiye edeceğim: bunları yerine getirirsen mensup olduğun toplumun efendisi olursun. Herkese tatlı davran. İyiden de kötüden de cehaletini gizle. Dostlarını koru. Yakınlarını ziyaret et. Gammazların sözüne kıymet vermeyeceğine, arayı bozacak azgınların sözünü dinlemeyeceğine dair onlara teminat ver. Öyle arkadaşlar seç ki, ayrıldığınız zaman ne onları diline dola, ne de onlar
seni dillerine dolasınlar.
169. Oğlum! Dünyayı sat ahireti al. Böylece alışverişinde her iki yönden de kar edersin. Sakın ahiretini satıp da dünyayı alma. Çünkü, her iki tarafta da zararlı çıkarsın.
170. Oğlum! İlim meclislerine sokul,fakat alimlerle mücadele edip onları üzme. Dünyadan yetecek kadarını al,fazlasını ahiretin için infak et. Sıkıntıya düşerek başkasının sırtına yük olacak şekilde dünyayı tamamen arkana atma. Şehvetini kıracak şekilde oruç tut. Adi kimselerin meclislerine katılma.
171. Ey oğlum! ikram edici ol, saçıcı olma.
172. Hasta olmadan önce tabib çağır. Tabibe hasta olmadan önce hürmet göster.
173. Ey olum! Bir insanda şu beş özellik toplanırsa o insan müttaki, veli, Allah’ın kendisine yakın kıldığı kullardan olup şeytandan uzaklaşır. Bunlar: din,mal,güzel ahlak,haya, ve cömertlik.
174. Şu beş özellik de kimde bulunursa o kötü insandır,Allah ‘tan uzaktır. Bunlar; küfür, kibir, şükür azlığı,cimrilik ve kötü ahlaktır.
175. Oğlum! Hayreti gerektirmeyen lüzumsuz şeylere gülme luzumsuz yerlerde
gezme,üstüne vazife olmayandan sorma.
176. Başkasının servetini koruyacağın diye kendi servetini mahvetme. Senin malın kendin için harcayıp infak ettiğindir. Başkasının malı, veresiye terk ettiğindir.
177. Sakın fakirdir diye kimseye hakaret etme.
178. Bir işin sonunu gören pişmanlıktan emin olur.
179. Bilmediği şeyi tam öğren.
180. Borçlu olmaktan sakın. Borç gündüz zillet,gece üzüntü içinde
olursun.
181. Ey oğlum! Alimlere karşı öcünmek,akılsızlarla inatlaşmak,
meclislerde ve toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme.
İhtiyacım yok diye de ilmi terk etme.
182. Ey oğlum! Yalandan çok sakın. Çünkü dinini bozar ve insanlar
yanında şerefini düşürür. Bununla birlikte hayanı,değerini ve makamını
kaybedersin.
183. Hep üzüntülü olma,kalbini dertli kılma.
184. Ey oğlum! “ Allah’ım beni affet,bağışla” duasını çok oku. Çünkü
öyle anlar vardır ki, Allah o anda dua edenin duasını kabul eder.
185. Yavrucuğum! Dünyaya gönül bağlama. Ona güvenme. Çünkü sen bunun
için yaratılmadın.
186. İnsanlara muhtaç olduğunu gösterme. Çünkü senin böyle yapman
zenginliktir.
187. Dünyada, dünyada kalacağın kadar çalış; ahirete, ahirette kalacağın
kadar çalış
188. Allah’a isyan edeceğin zaman, Allah’ın ve meleklerinin göremeyeceği
bir yer ara.
189. Cehennemde Allah’ın azabına dayanacak kadar günah işlemeye cesaret
göster.
190. Namazını dünyaya veda eder gibi kıl
191. Özür dilemeyi gerektirecek şeylerden sakın.
192. Dostlarına da düşmanlarına da güler yüzlü ol. Dostlarına saygılı ol
,onlara ikramda bulun.
193. .
194. Büyüklerle konuşurken sözü uzatma.
195. Kaş göz hareketleriyle hiç kimseyi küçük düşürecek hareketlerde
bulunma!
196. Başkasının yanında kendini ve aileni övme.
197. Gördüğünü gizlemen,şüphe ettiğini açıklamandan daha iyidir.
198. Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma.
199. Ey oğlum! Allah kendisine emanet edilen şeyi korur. Bende seni
,malını,dinini ve amelinin sonunu Allah’a emanet ediyorum...
Siyasette muhabbet... Hepsi yalan, palavra...
Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara...
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında! ! !
ANZAC'lar mı kimlerdi zannettiğiniz gibi ne bir millet ne de bir halkın ismiydi bu kelime; sadece ingilizler için vatanlarından onbinlerce kilometre uzağa bilmedikleri bir diyara getirilmiş;
(A) ustralian and (N) ew (Z) elland (A) rmy (C) orps...
A N Z A C
Yani Avustralyalı ve Yeni Zellandalı Ordu Birlikleri'ydi onlar...
TURAN
29.12.2005 - 19:52Bu şiir,2.Dünya Savaşı’nda sürgün edilen,savaş zamanında
Paris’te kalıp çok fakir bir hayat süren ve cesedi Sen nehri
kıyısında bulunan bir Kırım Türkünün üzerinden çıkmıştır
“Bu kent her şeyiyle bana yabancı
Caddeler, binalar, bütün insanlar...
Öyle hasretim ki ezan sesine
Ararım çevremde minare, cami
Lakin takılırım çan kulesine
Her semtin muhteşem kilisesine
Yad el elemleri sarar içimi
Uzaklarda yurdum! Burdan çok uzak
Her mevsimi güneşli, masmavi göklü
Camili, kubbeli, kümbetli, köşklü
Ozanlı, garipli, kervansaraylı
Hele insanları: Alpli, Giraylı
Yok haber onlardan, baba evinden
Bu yüzdendir halim, kopuk bir yaprak
Herşey benden çok uzakta! Çok uzak
Gözlerim daima engine dalar
İsterim ki her an, ana yurdumda
Dağları dumanlı yaşlı Kırım’da
Duvarında mavzer ve Kur’an olan
Ata ocağında, bizim konakta
Bir bakır sinili sofra başında
İftar beklenilsin, dua edilsin
Ve sessiz sedasız yemek yenilsin
Sonra şadırvanda abdest alınıp
Hep birlikte teravihe gidilsin
Uyansam her sabah ezan sesiyle
Görsem Ayşeciği su testisiyle
Ninemi yaşmaklı, namaz kılarken
Dinlesem dedemi, Kur’an okurken
Başımı huşuyla yastığa koysam
Sonra toparlanıp yola koyulsam
Yahut günün şavkı vururken camdan
Heybetli sesiyle çağırsa babam
Anam da, kalk yavrum, aslanım dese
Tutup elleriyle omuzlarımdan
O müşvik haliyle sarılsa, öpse
Semaver kaynarken ocak başında
Dünya Türklüğünden, Türk tarihinden
Bozkurt’tan, Turan’dan söz etse dedem
Sonra Türklük için etse de niyaz
Gözlerinden akan yaşını görsem
Evet! Yurdum burdan çok uzak,
Bir ferahlık yahut bir şevk umarak
Düşerim yollara akşam üstleri
Hep böyle çaresiz, yollardan beri
Her zamanki gibi yorgun ve bitkin
Artırıp yükünü hasta kalbimin
Her an heyecanı gözlerimde yaş
Görmek ümidiyle bir Türk, bir dildaş
Dolaşırım Paris caddelerini
Yorgun akan Sen’i, köprülerini
Bir Karakış vakti, Sen kıyısında
Kafamın içinde Türklük ülküsü
Ruhumu kavuran yurt hasretiyle
Böyle göçeceğim ebediyete
Donmuş cesedimi bulup çöpçüler
Defnedilmek üzere götürecekler
Kimim ben, neyim, ne bilecekler...!
BUĞRA ALP GİRAY
ben seni hiç sevmedim ki
29.12.2005 - 19:42ben seni hiç sevmedim ki 'saç ve göz rengimi değiştirme hayalini sevdim'
ben seni hiç sevmedim ki
29.12.2005 - 18:24Ben seni hiç sevmedim ki ' ses ve tempo otobüslerinde hayalini görmeyi sevdim'
ben seni hiç sevmedim ki
29.12.2005 - 17:27Ben seni hiç sevmedim ki, 'o bir şarkı değil o bir türküdür demeni sevdim'
DUMLUPINAR
29.12.2005 - 17:14DUMLUPINAR DENİZALTISI ŞEHİTLERİNİN RAHMETLE ANALIM!
81 denizciden hazin veda: Vatan sağolsun
Yıl 1953... 4 Nisan pazar günü. Gün henüz ağarmamışken, Eceabat ve Nara kıyıları şiddetli bir çarpışmanın gürültüsüyle sarsıldı. Bu sarsıntı güneşle birlikte tüm Türkiye’yi saracak ve çarpışmanın gürültüsünü sessiz hıçkırıklara dönüştürecekti. Naraburnu açıklarında İsveç şilebi Naboland ile çarpışarak Çanakkale Boğazı’nın sularına gömülen Dumlupınar denizaltında hayatlarını kaybeden 81 denizci ise tarihin sayfalarına ve Türk milletinin kalbine şu sözlerle kazınacaktı: “Vatan sağolsun...”
Akdeniz'de gerçekleştirilen NATO tatbikatına katılan 1. İnönü ve Dumlupınar denizaltı gemileri, manevraların sona ermesinin ardından Gölcük'e dönmek üzere yola çıktılar. 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece Çanakkale Boğazı'na giriş yapan iki denizaltı gemisi, olacaklardan habersiz eve dönüyordu. Sakin geçen yolculuk saat 02.10 sularında Dumlupınar için son buldu.
hz.muhammed
29.12.2005 - 00:10Tebbet Suresi
Ey zındıklar iyi dinleyin;
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla...
1.Elleri kurusun Ebu Leheb'in; zaten kurudu ya.
2.Ne malı kurtardı onu ne de kazandığı.
3.Alevli bir ateşe yaslanacaktır o.
4-Karısı da öyle.
5-Odun hamalı olarak.gerdanında bir ip olacaktır onun,en sağlam fitillisinden.
allah (c.c)
28.12.2005 - 23:37“Şüphe yok ki Allah, inananlardan müşriklerin şerrini defedecek; şüphe yok ki Allah, hainlikte ileri giden nankörlerin hiçbirini sevmez.'
Ayet-i Kerime Meali (Hacc Suresi)
kafir
28.12.2005 - 23:36“Şüphe yok ki Allah, inananlardan müşriklerin şerrini defedecek; şüphe yok ki Allah, hainlikte ileri giden nankörlerin hiçbirini sevmez.'
Ayet-i Kerime Meali (Hacc Suresi)
fethullah gülen
28.12.2005 - 22:52Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını “Paris”e, “Moskova”ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.
nazım hikmet
28.12.2005 - 22:45Siyasette muhabbet... Hepsi yalan, palavra...
Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara...
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.
arif nihat asya
28.12.2005 - 22:40Vatan şairi, böyle insanları yadederken sözle anlatmak çok zor oluyor;
Arif Nihat Asya'ya...
Yelkenler biçildiler, yelkenler dikildiler,
Dağlardan donanmayla, kalyonlar çekildiler.
Kerpetenle surların, dişleri söküldüler.
Yola çıktık efendim,yiğitler hazırlandı,
Vatana kurban için, parmaklar kınalandı.
Geçtim anadan yardan, geçtim her sevgiliden,
Bir destan yazacağız, okusunlar ezberden,
Öğrettin haberim var taşıdığım değerden,
Gönüllü gazilerin listesinde baştayım,
Vatan için vuracak, vurulacak yaştayım.
Yüzüne çarpacağım zamanenin fendini,
Coştum kabardım artık, yıkacağım bendimi,
Kıymetim soydan gelir, biliyorum kendimi,
Abideni dikmeye bir yaman uğraştayım,
Size anıtlar yapıp, yükseltecek yaştayım.
Okudum tarihimi, tanıdım eserleri,
Kendime örnek aldım, Fatih'i, Selimleri,
Başıma taç eyledim verdiğin emirleri,
Bitti gündelik işler, bir ulvi telaştayım,
Senin açtığın yolda koşturacak yaştayım.
Artık günümüz geldi, işaret var Atamdan,
Elbette gelecektir, bütün gençlik arkamdan,
Gücümü alıyorum, bu Şanlı Bayrağımdan,
İpliğimi sen ördün, atlas bir kumaştayım,
Burçlara bayrak olup dikilecek yaştayım.
Vakit gelmiştir artık,saatler ayarlandı,
Tembel tembel uyuyan, Çelebiler uyandı,
Müsterih ol efendim, hazırlık tamamlandı,
Yalnız İstanbul değil, çok büyük inançtayım,
Bu yürekle dünyayı fethedecek yaştayım.
Kasım Kaplan
RUHUNA-EL-FATIHA...
arif nazım
28.12.2005 - 22:36Arif Nazım deyince aklıma ortaokul yıllarım gelir, üsküdar gelir, aslında Arif Nazım, Üsküdar gelir İstanbullu olmasamda, Sevda şiirleri gelir, sony walkmenimde sabah akşam dinlediğim ve...bu şiir gelir...
http://www.kalbimsin.net/siirler/gozlerini%20getir/
boş işler
28.12.2005 - 22:26Bazı mukaddesat düşmanı vatan hainleri yine tıngırdamaya başladı
üç şey
28.12.2005 - 21:36Eline,
diline,
beline sahip ol.
boş işler
28.12.2005 - 21:33Boş iş bunlar,devletin başkanına argo yakıştırmalarla küfürle bir yere varılmaz,slogancı zihniyet, ve işte sizin lügatinizden çıkardığımız zaman cümle kurmayacağınız kelimeler;
Amerika
Faşist
Devrim
Nazım
Sizin gibi bunlar da boş
Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU
28.12.2005 - 21:28Kahramanlık Türküsü
cc
Şanlı kitap önderimiz kılındı
İman sancak gönderimiz kılındı
İklim-i Rum,minderiniz kılındı
Ol mindere kavi diz verilmeli.
Barak Baba,Sarı Saltuk orada,
Hacı Bektaş Veli,Taptuk orada,
Bir mübarek vatan yaptık orada,
Ki,bir can dilerse bin verilmeli.
Töre,nizam,yol ve yordam her kula
Ulus,erkan,edep,erdem her kula,
Yirmidört saatte her dem her kula,
Allah ın buyruğu uz verilmeli.
İnatla girmeyin soy sop faslına
Kurtsa kurt itse it döner aslına
Rum ülkelerinde Oğuz nesline
Peygamber kavlince öz verilmeli.
İçinde olanlar bir nebze iman
Gönlünü mazluma eder süt liman
Halkı ayırmadan kafir müslüman
Açsa aş,açıksa bez verilmeli.
Bu kılıçlar iller fethi içindir.
Bu kitaplar diller fethi içindir.
Türküler gönüller fethi içindir.
Cümle ozanlara saz verilmeli.
Kartal yuvasıdır Söğüt te burçlar,
Devletin zırhıdır sınırda uçlar,
Gazi Osmanlara zağlı kılıçlar
Yunus Emrelere söz verilmeli...
yağmur
27.12.2005 - 23:54Bilmiyorum burada var mıydı ama, okumuş olduğum en güzel nat-ı şerif,
.........
YAĞMUR
Vareden’in adıyla insanlığa inen Nûr
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebâbil dudağından
Rahmet vâdilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kâinat
Yıllardır bozbulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur,sen bekleyen bir taş da ben olsaydım
Hasretin alev alev içime bir ân düştü
Değişti hayal köşküm,gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi’nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtâbını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Yeryüzü âveredir,yapayalnız ve kurak
Zaman,ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla,bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Yağmur,gülşenimize sensiz,baldıran düştü
Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi,ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden
Ulaşır intizârın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük muştu,pazartesinden
Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükûtu yâr,sevinci duâlar kadar derin
Çâresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezîr yaşadım ki,yaşanmamış,mâzide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sensiz,kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bîcan düştü
Yağmur,kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son,avucumuzdan inci ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser mâveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hira’dan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça,ateşler şahının hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücellâ çehreni izleseydim ebedî
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Kâtil sinekler deldi hicâbın perdesini
İstiklâl boşluğunda arılan nâdân düştü
Dolaşan ben olsaydım Save’nin damarında
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
Ebedî aşka giden esrârlı yollarında
Senden bir kıvılcımın,Süreyyâ bir şûlenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendine âşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir taş da ben olsaydım
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zâlime cihan düştü
Sana meftûn ve hayran,sana râm olanlara
Bir belâ tünelinde ağır imtihan düştü
Bâdiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebvâ’da esen rüzgâr
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı,ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadın
Tereddüt oymak oymak kemirdi gurûrumu
Bahîra’dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Haritanın en beyaz noktasına kam düştü
Kırıldı adâletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkûmlar yargılıyor; hâkimler mahkûm şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü
Firâkınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahûların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin,bereketin doldurur hâneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz,yükü zehirdir en güzel imbatların
Devlerin esrârını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlamış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Sensiz,tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar,sonra heyelân düştü
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
Sensizlik diyârından püsküllü yalan düştü
Yağmur,duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur,birgün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam,ölümsüzlüğü billûr dudaklarından
Madenî arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; âsuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde,hayalî
Hazîndir ki,dertleri aşmaya ummân düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp,kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdâbında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri,görmeyenin
Saatlerin ardında hep kendimi aradım
Bir melâl zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Sensiz,ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz,kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkûm olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyrâ’yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekânın fırçasında solmayan resim senin
Yağmur,birgün ellerini ellerimde bulsaydım
Güzellik şâhikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü
Islaklığı sanadır âhımın,efgânımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkârımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; âhenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret edenbir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur,sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefesinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
Aydınlığa nûrunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur,seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü’mindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar seninle,hep seninle dolsaydım
Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasına heyhat,sû-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz’ân düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazân düştü
Yağmur,seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahîra’dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş daben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle,hep seninle dolsaydım
Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım.
Nurullah GENÇ
medine
27.12.2005 - 23:52Eski adıyla Yesrib, Ya da Gül-i Rana'yı yüreğinde barındıran şehirlerin anası mübarek ve nurlu şehir Medine-i Münevvere...
lokman hekim
27.12.2005 - 22:56Lokman Hekim'in çeşitli eserlerden derlenmiş öğütleri, gönül gözü açık olanlara...
1. Ey oğulcağızım,ciğerparem! Allah’ı tanı,ona hiçbir şeyi ortak koşma.
2. Başkasına nasihat vermeden önce kendin o tavsiye edeceğin şeyi önce kendin yap.
1. Kendi ölçüne göre söz söyle.
2. Herkesin hakkına riayet et.
3. Sırrını sakla.
4. Dostunu iyilik veya kötülük zamanında sına.
5. Ahmak cahil kimseden uzak dur.
6. Aklı başında bilgin dostu tercih et.
7. Hayırlı işler uğrunda gayret sarf etmekten geri durma.
8. Bir tedbir alacağın zaman ahlak ve bilgi sahibi kimseye akıl danış.
9. Delil ve ispatını hazırladıktan sonra söz söyle.
10. Gençlik zamanını ganimet bil.
11. Gençlik zamanında iki cihana ait işlerin dürüst olsun.
12. Dostlarına ve ahbaplarına saygı ile ikram göster.
13. İyi bir üstadı baba yerinde tut.
14. Masraflarını gelirlerine göre ayarla.
15. Her işte ortalama davran.
16. Cömertliği adet et.
17. Misafire ne hizmet gerekirse yap.
18. birinin evine misafir gittiğinde gözünü ve dilini sıkı tut,etrafa göz gezdirmekten ve gevezelikten sakın.
19. Herkesle hoş geçin.
20. Çocuklarının talim ve terbiyesine dikkat et.
21. Vücudunu ve üstünü başını temiz tut.
22. Herkese kendi ölçüsüne göre muamelede bulun.
23. Az yemeyi,az uykuyu,az konuşmayı kendine adet et.
24. Kendin için hoş görmediğin şeyi başkalarına reva görme.
25. Yapacağın işleri bilerek ve düşünerek yap.
26. Bilmediğin şeyde ustalık taslama.
27. Kadına ve çocuğa sır söyleme.
28. Başkalarının refah ve saadetlerine göz dikme.
29. Hiçbir şeye karşı kayıtsız davranma.
30. Yarım kalmış birisi olmuş say-ma
31. Senden büyüklerle şakalaşma.
32. Sana ihtiyaç arz eden kimseyi kırma.
33. Eski münakaşaları anma.
34. Başkasının menfaatine ortaklık etme.
35. Malını dosta düşmana teşhir etme(gösteriş yapma) .
36. Akrabalarınla ilişkilerini kesme3,onlara yakınlık göster.
37. İyi kimselerin aleyhinde söz söyleme.
38. Halkın ittifakla üzerinde durduğu şeye sende uygunluk göster.
39. Kendini beğenme.
40. Parmaklarını ağzına burnuna sürüştürme.
41. Herkesin yanında dişlerini ayıklama.
42. Ağzını burnunu sessiz temizle.
43. Bir kimseye karşı üstünlük taslayarak çalım satma.
44. Konuşurken sözlerine alay ve şaka cinsinden güldürücü laflar karıştırma.
45. Bir kimseyi başkasının yanında mahcup düşürme.
46. Kaş göz işareti ile şunu bunu yere serecek veya küçük düşürecek hareketlerde bulunma.
47. Gülünç söz söylemekten çekin.
48. Kendini kadınlar gibi süsleme.
49. Başkasının yanında kendini veya ailenden birini methetme.
50. Çocukların keyfine uyma.
51. Diline sahip ol.
52. Herkese karşı saygılı davran.
53. Kötü kimselerle arkadaş olma.
54. Kavga ve gürültüden uzak dur.
55. Kuvvetini denemeye çalışma.
56. İyiliği tecrübe edilmiş insanlar hakkında suizanda bulunma.
57. Kendi ekmeğini başkaların sofrasında yeme.
58. Acele iş görme.
59. Dünya işleri için kendini fazla üzme.
60. Seni tanımak istemeyen kişiyi sen tanı.
61. Öfkelendiğin zaman sözünü tutarak söyle.
62. Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma.
63. Güneş doğacağı vakitlerde uyuma.
64. Sağa sola bakma daima önüne bak.
65. Misafir yanında bir kimseyi azarla.
66. Misafire iş buyurma.
67. İşsiz güçsüz serseri adamların yanında oturma.
68. Kar ve ziyan kaygısıyla kimseye yüz suyu dökme.
69. Hem fodul,hem kibirli olmaktan sakın.
70. Kendin küçük düşürüp horlatacak dereceye varmamak şartıyla herkese karşı nezaketle muamele et.
71. Tevazudan ayrılma.(Alçak gönüllü ol.)
72. Ömrün boyunca Allah’a ihlas ile yönel ve ona güven.
73. Oğlum dostları bir şeyini reddetme.
74. Sabrın başlangıcı zor, sonu tatlıdır.
75. Adalet öyle bir binadır ki,asla viran olmaz.
76. Doğru konuş fakat sert olmasın.
77. Çok yeme, sıcak yeme,çiğ yeme.
78. Yemeğe tok, ilme aç ol.
79. Halka yakın ol,doğru konuş.
80. Şüphe seni kimse ile dost etmez.
81. Düşman daima düşmandır.
82. Mal biriktirenle ilmi saklayan bu dünyaya hasret gider.
83. Ekmekle tuz ikram edenin bile iyiliğini unutma,hakkında dua et.
84. Sorulmadan hiçbir şeye karışma.
85. Fesatçılarla yaşayanların huyları onlara da geçer.
86. Acele etmek sabra mani olur; muradına erişemezsin.
87. Nankörlere yakın durma,iyilik ve öğütlerin kaybolur.
88. İyilikte dost düşman ayırma.
89. Susmak selamet kapısını açan tek anahtardır.
90. Güzellik,huy fenalığını ve cehaletini gidermez.
91. Cömert ol ki,itibarın artsın.
92. İnsanı yükselten akıldır.
93. Şükür nimeti bereketlendirir.
94. İdaresi az mal israf edilen maldan iyidir; çünkü idare edilen mal çoğalır,israf edilen mal azalır.
95. Başkasına akıl vereceğine kendi malını kaybetme.
96. Küçüğünü hor görme; küçüklük ancak Allah huzurunda belli olur.
97. Halk sende olmayanla seni överse aldanma.
98. Doğru da olsa yemin etme.
99. İyilik dost kazandırır.
100. Sabır murada,kanaat zenginliğe götürür.
101. Olgun insanın miheng taşı akıl danışmak,güler yüz,nefse hakimiyet,acıya katlanmaktır.
102. Yürüyüşün kararlı olsun.
103. Bağırıp çağırma seslerin en kötüsüdür.
104. Allah ile ölüm hatırdan çıkmamalı.
105. Elde edilen hikmeti sözler,balın peteğine taşınan çiçek özleri gibidirler. Yüzlerce olsalar da süzüle süzüle ikiye inerler. Bunlar,çekilen cefa ve yapılan iyiliğin unutulmamasıdır.
106. Hekimler ahmaklığa deva bulamazlar.
107. Büyüğü olmayan kimse başını taşa vurur.
108. Balta bedeni,acı söz canı yaralar.
109. Servet düşmanlığı insana ıstırap verir.
110. Sus ve düşün; dil belasından kurtulmanın devası bunlardır.
111. Büyüklere karşı ne diren,ne de karşı gel.
112. İnsanın vefakar malı ahiret için biriktirdiğidir. El için toplanan,miras bırakılan lakin ahirette hesabı verilen mal vefakar mal değildir.
113. Seni anlamayanlara uğrama.
114. Dost edineceğin insanı önce kızdır,yaptıklarını incele ve kararını öyle ver.
115. Gündüzleri hiç,geceleri az uyu.
116. Oburluk ve iştahsızlık bedenin baş düşmanıdır.
117. Yemekten sonra yürümek gereklidir.
118. Ayağını sıcak,başını serin tut.
119. Devlet adamını ve hanımını sırdaş edinme
120. Alçak adama borçlanma.
121. Sağlık için; çiğ yeme, sıcak yeme, çok yeme
122. Günahın zerresinden bile kaç.Gazaba uğrayacakmışsın gibi Allah’tan kork. Lakin ümidin korkundan fazla olsun.
123. En iyi nimet iyi huylu olmaktır.
124. Sözüne sadık ol.
125. Akranınla sohbet et.
126. Herkese yumuşak ol.
127. Geçmişte seninle düşmanlığı olmuş kimseye güvenme.
128. Dosdoğru ol.
129. Başına gelene sabret.
130. İyi kişilerle arkadaş ol.
131. Dilini küfür sözlerden koru.
132. Sadakayı terk etme,zekatı men etme
133. Kötülüğü terk edip Allah’tan af dile,tövbe edip bir daha tevbeni bozma.
134. Sahtekarlık etme,kimseyi aldatma.
135. Sarımsak şifalıdır.
136. Soğanın çiği zarar,pişmişi yarar.
137. Duvarı nem,insanı gam yıkar.
138. Ey oğlum! Cahili bir yere elçi olarak gönderme. Eğer akıllı birini bulamazsan kendin git.
139. Ey oğlum! Dünya derin deniz gibidir. Çok insan onda boğulmuştur. Takva gemin,iman yükün,tevekkül halin,salih amel azığın olsun. Kurtulursan Allah’ın rahmetiyle,boğulursan günahın sebebiyledir.
140. Ey oğlum! Ben nice ağır yükler taşıdım,fakat fakirlik gibi acı
görmedim.
141. Nice ağır yükler çektim,kötü komşudan ağırını görmedim.
142. Merhamet eden merhamet bulur.
143. Hayır söyleyen kar eder; kötü konuşan günahkar olur. Diline hakim olmayan pişman olur.
144. Ey oğlum! Kanaatkar olursan cihanda senden zengin kimse yoktur.
145. Başkasına hased eden ıstıraptan kurtulamaz.
146. Ey oğlum! Her halinde Allah’a sığın,her şeyi Allah’tan bil.
147. Dünyanın sevinç ve neşelerini tecrübe ettim; ilimden lezzetlisini görmedim.
148. Ey oğlum! Sözü tatlı söyle,katı,kaba, sert söyleme. Çok zaman sus. Tefekkür et,o zaman dilin belasından emin olursun.
149. Sende olmayan özelliklerle insanlar seni överlerse büyüklenme. Kendinden aşağısını hor görme.
150. Müslümanlar hakkında kötü düşünme. Suizan seni hiç kimseyle dost yapmaz.
151. Ey oğlum! İnsanlara karşı güler yüzlü ve doğru sözlü ol
152. Ey oğlum! İnsan cimri olunca, onun hakkında kötü sözler çok söylenir.
153. Kötü huylu, her ne kadar güzel olsa da, onun sohbetinden kaç. Çünkü onun güzelliği kötü huyunu örtmez
154. Ey oğlum! Ticaret olarak takvaya sarıl. Bu mal olmadan kar getirir.
155. Sıhhat gibi zenginlik, güzel ahlak gibi nimet yoktur.
156. Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın. O her sabah zikir ve tesbih ederken sen uyuma.
157. Dünya geçici ve kısadır. Senin dünya hayatın ise azın azıdır. Bunun da azının azı kalmıştır, çoğu geçmiştir.
158. İbadet ancak Allah’ı görüyormuş gibi yapılır. Her kimse Allah’ı yakın hissettiği derecede Allah’a ibadet eder.
159. Altın ateşte denenip saflaştırıldığı gibi insan da bela ve musibetlerle denenir.
160. Ey oğlum! Kötü huydan,gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma,yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap. Sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol. Çünkü insanlara karşı iyi huylu olan onlara güler yüz göstereni herkes sever.
161. Dünyadan yetecek kadar nasibini al.yoksa insanlara muhtaç olur ellerine bakarsın.
162. Ey oğlum kötü kadından sakın. Çünkü o vaktinden önce seni kocaltır. Kötü kadınların şerrinden kork, çünkü onlar iyiliğe çağırmaz.
163. Yavrucuğum! Alimlerin meclislerinde devamlı bulun. Davranışları sözleriyle uyum gösteren alimlerin sözlerini dinle.
164. Yavrucuğum! İlimden bilmediğini öğren.bildiğini bilmeyenlere öğret.
165. Bir gün Davud (as) Hz. Lokman’a “ Bir koyun boğazlayıp bütün vücudunun en iyisi olan bir parça et getir.”dedi. o da gidip koyunun diliyle yüreğini getirdi. Yine başka bir zamanda “Koyunun en kötüsünden bir parça et getir.”dedi. yine diliyle yüreğini getirdi. Sebebini sorduğunda:” Dille yürek iyi olursa,o kimse iyi olur; o kötü
olunca bütün kötülerin kötüsü olur.”dedi.
166. Ey oğlum! Dostlarının bir şeyini reddetme. Fakat Allah’ı istediğinden başka türlü hareket edecek kadar da ileri gitme.
167. Yalandan sakın. O serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulabilir.
168. Oğlum! Sana bir takım hasletler tavsiye edeceğim: bunları yerine getirirsen mensup olduğun toplumun efendisi olursun. Herkese tatlı davran. İyiden de kötüden de cehaletini gizle. Dostlarını koru. Yakınlarını ziyaret et. Gammazların sözüne kıymet vermeyeceğine, arayı bozacak azgınların sözünü dinlemeyeceğine dair onlara teminat ver. Öyle arkadaşlar seç ki, ayrıldığınız zaman ne onları diline dola, ne de onlar
seni dillerine dolasınlar.
169. Oğlum! Dünyayı sat ahireti al. Böylece alışverişinde her iki yönden de kar edersin. Sakın ahiretini satıp da dünyayı alma. Çünkü, her iki tarafta da zararlı çıkarsın.
170. Oğlum! İlim meclislerine sokul,fakat alimlerle mücadele edip onları üzme. Dünyadan yetecek kadarını al,fazlasını ahiretin için infak et. Sıkıntıya düşerek başkasının sırtına yük olacak şekilde dünyayı tamamen arkana atma. Şehvetini kıracak şekilde oruç tut. Adi kimselerin meclislerine katılma.
171. Ey oğlum! ikram edici ol, saçıcı olma.
172. Hasta olmadan önce tabib çağır. Tabibe hasta olmadan önce hürmet göster.
173. Ey olum! Bir insanda şu beş özellik toplanırsa o insan müttaki, veli, Allah’ın kendisine yakın kıldığı kullardan olup şeytandan uzaklaşır. Bunlar: din,mal,güzel ahlak,haya, ve cömertlik.
174. Şu beş özellik de kimde bulunursa o kötü insandır,Allah ‘tan uzaktır. Bunlar; küfür, kibir, şükür azlığı,cimrilik ve kötü ahlaktır.
175. Oğlum! Hayreti gerektirmeyen lüzumsuz şeylere gülme luzumsuz yerlerde
gezme,üstüne vazife olmayandan sorma.
176. Başkasının servetini koruyacağın diye kendi servetini mahvetme. Senin malın kendin için harcayıp infak ettiğindir. Başkasının malı, veresiye terk ettiğindir.
177. Sakın fakirdir diye kimseye hakaret etme.
178. Bir işin sonunu gören pişmanlıktan emin olur.
179. Bilmediği şeyi tam öğren.
180. Borçlu olmaktan sakın. Borç gündüz zillet,gece üzüntü içinde
olursun.
181. Ey oğlum! Alimlere karşı öcünmek,akılsızlarla inatlaşmak,
meclislerde ve toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme.
İhtiyacım yok diye de ilmi terk etme.
182. Ey oğlum! Yalandan çok sakın. Çünkü dinini bozar ve insanlar
yanında şerefini düşürür. Bununla birlikte hayanı,değerini ve makamını
kaybedersin.
183. Hep üzüntülü olma,kalbini dertli kılma.
184. Ey oğlum! “ Allah’ım beni affet,bağışla” duasını çok oku. Çünkü
öyle anlar vardır ki, Allah o anda dua edenin duasını kabul eder.
185. Yavrucuğum! Dünyaya gönül bağlama. Ona güvenme. Çünkü sen bunun
için yaratılmadın.
186. İnsanlara muhtaç olduğunu gösterme. Çünkü senin böyle yapman
zenginliktir.
187. Dünyada, dünyada kalacağın kadar çalış; ahirete, ahirette kalacağın
kadar çalış
188. Allah’a isyan edeceğin zaman, Allah’ın ve meleklerinin göremeyeceği
bir yer ara.
189. Cehennemde Allah’ın azabına dayanacak kadar günah işlemeye cesaret
göster.
190. Namazını dünyaya veda eder gibi kıl
191. Özür dilemeyi gerektirecek şeylerden sakın.
192. Dostlarına da düşmanlarına da güler yüzlü ol. Dostlarına saygılı ol
,onlara ikramda bulun.
193. .
194. Büyüklerle konuşurken sözü uzatma.
195. Kaş göz hareketleriyle hiç kimseyi küçük düşürecek hareketlerde
bulunma!
196. Başkasının yanında kendini ve aileni övme.
197. Gördüğünü gizlemen,şüphe ettiğini açıklamandan daha iyidir.
198. Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma.
199. Ey oğlum! Allah kendisine emanet edilen şeyi korur. Bende seni
,malını,dinini ve amelinin sonunu Allah’a emanet ediyorum...
RUHUNA EL-FATİHA...
vatan
27.12.2005 - 18:23Ya... işte tarihin böyledir oğul!
Geçmişten hız alsın geleceğin de..
Göster Türklüğünü tunç bileğinle!
Bu dine, bu ırka ve bu toprağa
Sataşmak isterse herhangi gavur:
- Vur! ALLAH aşkına vur!
lenin
27.12.2005 - 17:50Siyasette muhabbet... Hepsi yalan, palavra...
Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara...
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında! ! !
mankurt
26.12.2005 - 21:53Cengiz Aytmatov; eseri; Gün Var Bin Aya Değer...
askerlik
26.12.2005 - 00:48Van, saray,beş kardeşler oteli, helin, tahin, pekmez, ktm, bedreddin, akif, hasan abi, mahrumiyet bölgesi, 3 tane hıyar, şafak, hemşo,
pınar, yaralı ceylan, bölük komutanı, çarşı izni...vs,vs...
çanakkale savaşı
25.12.2005 - 22:31ANZAC'lar mı kimlerdi zannettiğiniz gibi ne bir millet ne de bir halkın ismiydi bu kelime; sadece ingilizler için vatanlarından onbinlerce kilometre uzağa bilmedikleri bir diyara getirilmiş;
(A) ustralian and (N) ew (Z) elland (A) rmy (C) orps...
A N Z A C
Yani Avustralyalı ve Yeni Zellandalı Ordu Birlikleri'ydi onlar...
Toplam 112 mesaj bulundu