Gülseren Hanım bu gün doğum gününüz, iyiki doğmuşsunuz, dünyaya gelerek sizi sevecekleri mutlu kılmışsınız.Selam,Saygı ve Dualarımla
Doğum Günü
Doğduğunda bilmezdin dünyada misafirsin Oysa nadir bulunan değerli bir safirsin Geçmiş günlere göre bu gün daha mahirsin Umarım her geçen gün biraz daha tahirsin Maddenle hayal değil dünden daha sahisin
Günün kutlu olmalı iyi ki doğmuşsunuz Üzmesin sizi kimse siz hakkı bulmuşsunuz Nedamet kulun işi siz nadim olmuşsunuz Üstelik bu alemde gül gibi kokmuşsunuz Nezafeti yüreğe,elbet indirmişsiniz, Ümidi saklı tutup,hayatı bilmişsiniz, Zaman akıp gitmekte,siz bunu görmüşsünüz.
Kutlu olsun bu günün,kutlu olsun her günün, Umarım ağlamazsın,hep görülsün güldüğün, Tefekküre yönelsin,bakışın temayülün, Lebinden çıktığında,karşılansın isteğin, Uzaklarda değildir,yakındır mutluluğun.
Olsun diye dilerim,bu günlerin hep kutlu, Layıksın mutluluğa,günlerin olsun mutlu, Sıkıntılı olmasın,yarınların umutlu, Umduğunu bulursun,yaşarsın hep onurlu, Nezaket içersinde,her şeyi yap şuurlu.
Bir sevdadır seni yasamak Baldan tatlıdır adını anmak Atesden yakıcıdır hasretine dayanmak Bir ömürdür seni Kalbimde tasımak
Varlıgınla hayatımın her anını Askınla kalbimin her kösesini Sevginle yüregimin her zerresini Doldur ve öyle büyük askla gel ki Bana Yasarken cennetim ol Atesim sen ol yanması benden Kaderim sen ol cekmesi benden Kursunum sen ol sıkması benden Azrailim sen ol ölmesi benden
bazen dünyada soyu tükenmiş iyilik ve kendi gibi davranan insanlara rastlamak herkeze nasip olmuyo.BERFİN'in DOSTLARINA:SİZİN YERİNİZDE OLMAYI İSTERDİM... AXU_87 (Diyarbakır, Bay, 21) 26.11.2005 11:44
----------
BERFİN evlendiğimde umarım çok kızım olur çünkü gülçiçek dışında takmam gereken bi isim daha oldu,BERFİN...Yüreğinden öpüyorum. ÇURKA (Gaziantep, Bay, 28) 15.11.2005 20:20
----------
sevginin ve dostluğun sesi eylemci ve karşı koymları ile meşhur.. paylaşım adına ne var ise dostluğa dair hepsini üzerinde toplamış benim can ortim :))
İYİKİ VARSIN.. İYİKİ OLDUN.. HEP VAR OL CAN! :)) ZAFERYAZICI (Kocaeli, Bay, 31) 28.10.2005 12:00
Uzaklar'dan seyrediyordun kır çiçeklerini. Sesin titrerdi sayarken isimlerini. Koklayacak bir gülün bile yoktu. Usta bir bahçıvan'ın... Hünerli ellerin'de büyümüştün oysa. Ellerin ateşten gömlekti. Dokunmak istiyordun zambaklara. -dokunamıyordun! .. 'Yalnızlığın Uğrak Yeri, Kimsesizler Memleketiydin... Garipliğini Seviyordun, Kendini Değil! ...'
iyiki varsın can-hevalim CÖMERT YILMAZ (Anadoluda Bir Köy Evi- Ankara, Bay, 35) 11.10.2005 21:44
----------
Kar tanesi,ismin öyle guzel uymuski sana,tertemiz yuregine.Iyi ki varsin Berfin ve iyi ki seni tanidim,iyi ki bizimlesin.Sevgimle. IDİL (İsveç, Bayan, 51) 18.9.2005 00:28
kent, tepe, bir çocuk, bir liman, iki yemin ve koridor kahraman tazeoğlu, 11.05.2004
anılar kentlerde yaşar sevdiğim kayalar asıl yüzlerimiz olur kimi zaman tüm gökyüzü çiçekler için vardır oysa rüzgar utangaç bir kızdır sessizden teninde dolaşır kokusunu bırakır yasak yolculukların kan kesmiştir gözleri çocukların uykularında çekmeceleri yağmalanır can olur martıya özlem kırık kanadını sarar sarmalar da uçar tüm durakları kentin geceleri görünmez olur kıyılar denizsizdir
uçurumlar gölgeler için yaşar ateşten dili gül iklimi kadınlarının öpüşlere yasaktır trenler eski şehirlerden geçer acılı ölülerin ve gözlerinin üstünden kalbin yalnız mezarlıklara yurttur gözbebeği büyücüsü umutlarınla oynar sahte eller yaratır öldürücü el sallayışların için sözcükleri güç için kullanır utanmadan insan dinmeyen sessizlik kanatır yarası kabuk tutanlar bilet alabilir güneş ülkesine ve ateşte yan tutabilir böyle zamanlar inanmayacaksın gördüm deliler hücrelerde yaşayabiliyor bu ülkede düşünenlerse delirebilmeyi deniyor sık sık evet hiçbir uçurtma uçmuyor göğünde hiçbir limanında sevebilenler yok hiç kimse 'gel' diye bağıramıyor penceresini açıp bir gece yarısı hiç kimse utanmıyor susarken sevemezken gülüşünden
boş vermişlik kapkara bir yılan gibi çökmüş yüreğine şehrin inceden zehrini akıtıyor korkaklık için 'şehirler olmasa anılarımız ölü olurdu' derdin haklı olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum sanki şehirler, şehirler, iç içe geçmiş şehirler gözlerinizle yüreğimizle kurdumuz saklı şehirler kıyısı da yok koridorlara vuran ve bazı şehirler var oraya sadece kuşkular girebilir sadece hüzünler işte onlardır karanlığın kurduğu gizli kentler ruhumuzda
ve bir sokak ki çırılçıplak bir göğüs oluyor kimi zaman bembeyaz, korunaksız soyunmadan çıplak kalabilen ender bir varlık o içindekileri de dışındakileri de taşıyor bir arada upuzak düşlere eski bir sevdayı deliyor gözlerin kimse bir boşluk bulamazken sevdama inan, hala...
ölüm yorgun burada binlercesi bağır bağır bağırıyor tapınanların toprak bağrındaki kanı kemiği biriktiriyor suç için esir düşmesin diye tepe güneşi ele vermesin diye
ellerine benzeyen bir hüzünle geliyor burada gece sevdalı ufuk karası gözlerini öğütlüyor bana öylesine vurulmuşum ki sevdana görmediğim saçlarına gülüşüne beni aşka kırdıran bir aşka bedelleniyorum mecburum
bazen çıkabiliyorum parka çıplak ayaklarımla çimenleri hissediyorum tepe öylesine dinlendirici ki sessizliği yıldızlar öylesine inanıyorlar ki hala gülümsüyorum hala gri görünüyor denizin yüzü ve kimse tanımıyor fenerciyi işte bazen böyle imkansız olur ölmek hiçbir yol almaz seni gitmen için hiçbir denize giremezsin çırpıntısızken bir boşluk ararsın girebileceğin boşluklar delinir deliğe girmezsin, olmaz, yapmazsın bir aralık ararsın öteye geçmek için ilerlersin görürsün ilerlersin tam o aralıktasındır ki elin kolun kesilir soluksuz kalırsın farkında değilsindir o aralığa gelebilmek için pek çoğunu düşürmüşsündür yıllar yılı sakladıklarının gitmek için ihtiyaç duyduklarının duyacaklarının o aralıkta kalırsın ileriye asla geçemezsin geriye dönüşse zaten yoktur dönüp baksan kapkara bir göz görürsün gözbebeğinde geçmişi oynar beklediklerin istediklerin senin için oynar artık izleyicilerdensindir sende aralık insanlarından
bazen çıkabiliyorum parka işte bunun için ama daha çok bakıyorum fısıltılar uzuyor oraya vardığımda bulutları görüyorum saçlarımı hissediyorum kıskanç bir sevgili gibi 'ayı' görüyorum nedense öyle hissediyorum hem benimle olmayı çok istiyor hem de kırgın somurtuyor çok da gururlu keşke gelmeseydim diyorum utanıyorum sonra uzanıyorum sessizliğin geçiyor üstümden hala orada geçmişimi bırakıyorum kente kent için bir yandan da bağrındaki yılanla savaşıyorum kentin zamanla uzlaşıyor benle nasıl neyle bilemiyorum
ihanet, ihanet kaçınılmaz bir gerçek gibi beni çekiyor orada ikimiz de şimdi daha iyi biliyoruz belki bir aşka bir ölümün yetmeyeceğini
kentler dönüşler için vardır sevdiğim bir çocuk, bir liman, iki yemin ilk bakışta görülebilenlerdi ve her şey bir bakışla başlamıştı, yine öyle başladı aşk gibi hilesiz, kör kuyulara takılmış çığlıklar saklananların onurundan bozma gri gülümseyişler yarım sevdalar o zamanlarda da vardı yurdunu kuşanmıştın sevdana ak bir duvak gibi seni ilk kez orada görmüyordum bilmiyorum ama ten zayıftı kıraç bir toprağı çatlak dudaklarından usulca emziren bir gece yağmuru gibi gülüyordun ‘ an'larda görebiliyordum ancak seni ve tepede çoğu zamanını kaçmakla geçiriyordun kilitledikçe çoğalıyordu kapıların seni düşünürken yıldızlardan sakınırdım umutlarımı teninin dinginliğini papatya gülüşlerinle korkunçlaştırıyordun seninle kalabilmek, rüzgarı kıskandıran gidişlerinde seninle olabilmek sabır istiyordu
serin bir ırmağın hasretiyle yoğrulmaya başlamıştı işte o günlerde düşlerim geceleri kıyıya kadar iniyor tepeyi gözlüyordum korkuyordum ancak bu kadarını yapabiliyordum senin gülüşünle çıkmaya cesaretim yoktu oraya ne de olsa geceleri istasyonların şehrinden soyunduğu bir yerdeydik sinsi bir o kadarda saldırgandı düşlerimizin düşmanları sonraları sensizliği gizliden paylaşmayı öğrenecektim tepeyle o sanki ben bu şehre ait değilim dercesine haykırıyordu sürekli sonsuzmuşçasına kararlı bir gülüşle acısını gizlemeye çalışan bir denizin yüzünde hep tepenin soluğunu hissediyordum uyumamak için cesarete ihtiyacım yoktu henüz sessizliği de paylaşmayı öğreniyordum
bazen en karmaşık sevgilerin kokularını yüreğine sindirebilmiş bir sardunyanın bakışıyla bakardın gülümseyerek direnmeye çalışırdın derinliğine
çoğu sözcüğe bir anahtar gerekmez dile düşmek için dipteki o azınlıksa bir dili yaratabilir ancak kilitli kalanlardan sevda ve ölüm adına ağzımı açsam sanki bir ayna dolusu cehennem içime kaçacaktı
ve bir aynadaki sen aracılığıyla diğer bir aynadaki 'sen' e bakarken aynalardan birine yaklaşırken ötekinden uzaklaşıyordum hep görebilmek için bir küçük bir büyük ayna yaratır böylesi bir cehennemi genelde iki suretini uzlaştıramazsın birbiriyle bir açıdan kendini görebilmen diğer bir açıdan kendini yitirmene bağlıdır suretler birbirlerini yiyerek yaşayabilir böylece tıpkı çağrışımın imgesi, imgeninse çağrışımın maskesi olması gibi işte bunun için hiç ama hiç bakmadık seninle tepenin dışından
bazen tek bir cesedi paylaşır pek çok kavram şimdi öylesi bir kent ki burası herkes bir başkası olabildiği sürece var ya da bir başkası herkes olabildiği sürece, yılgınlığını suskunluğuna gizleyebildiği ölçüde var hiç kimse hiçbir şey yan tutmuyor üç kişi bir araya geldiğinde ikisinin mutluluğu üçüncüyü ezişlerinde yatıyor üçüncünün kim olduğu ise hiç önemli değil sıklıkla hatta bugün ikilide yer alan bir mutlu yarın üçüncü mutsuza dönüşebiliyor kolayca önemli olan o üçüncü olma anı herkes ezebileceği birine ihtiyaç duyuyor söz, ezmek için kullanılan bir silah arkadaşlar yoldaşlar arasında bile tapınmak öylesine bir yaşam biçimi ki burada yürürken unutkanlıklarıyla sevişebilen birisi olmaktan korkuyorum yürürken bile bu kentte ki yürümek bir düşünmedir tabi bütün ozanlarının bir masala sürgüne gönderildiği bir yerde herkes bir başkası için yapar kendisi için yapması gerekenleri ağlarken kana karışır sevdamızın yarısı fark etmez tutunuruz bireysel kısmına büyük zamanımızın ya herkes birbirine geç varır ya herkes birbirine erken gider gülüşlerimizi kalıcılaştırdığımız ölçüde gidebileceğimiz halde biz kalırız gülüşlerimiz gider bir insanın bir insana verebileceği en değerli şeyi 'yalnızlığı' bana verdiğini şimdi daha iyi anlıyorum beni kalmaya mahkum eden bir yola nasıl sevdalandığımı da üstelik senin için yazarken bile sevgilim onu düşlüyorum korkunç evet ona bir koridorda rastlamıştım ya da böyle olmasını istediğim bir gecede ölümler sonrasıydı korkusuzdum artık hiçbir tren makas değiştirmiyordu ben bakabildiğimde bir otobüsün yorgun soluklarla buğulanmış camlarından arakadakileri gözlüyordum ışıltılarını sayıyordum güncesini tutarak sayıklamaların koridor basit bir çitti ayağımı kaldırıp üzerinden geçemeyeceğim basit bir çit sessizdim öfkeliydim arkada ayaktaydım üstelik dönüyordum sanıyorum otobüse son anda yetişmişti daha öncede konuşmuştuk onunla öyle sanıyorum benim duruşumdan da korkunç bir merhabası vardı ne zamandır görmediğim bir şeyi onda görüyordum dahası bir gece birisini görebiliyordum gerçekten bir şeyler söylüyordu gözlerine bakmamaya çalışırken bile onu görüyordum denizin yüzünde sanki amansız bir fırtınada balkonda unuttuğum sardunyamı ölü çiçeğimi canlandırmak için gelmişti üzerimizde incecik bir yağmurluk dahi yokken tepede kar yağışını izlerken ki gülüşümüze benziyordu hem de hiç benzemiyordu bir yandan bu benzemeyiş tedirginliğimin tehditlerini amansızlaştırıyordu ortak bir acıyı dindirmek için çabalarken sessizliği paylaşmayı yeniden öğretiyordu bana
o kıpkırmızı gülüş geceye ben senin değilim diyen saçlarının karası sevdamın kanını usulca siliyordu bir kayıp ülkenin kırlarının hüzünlü dağlarının yamaçlarına çektiği sürmeyi anımsatan sevdasını bağrında gizleyen kaşları
ve kan tutmuş yabancı bir geçmiş yakınlığımızın savaşını bir aşk pahasına verdirtiyordu bana zamanla daha iyi öğrenecektim ya sana ya da aşka ihanet etmem gerektiğini benim yüreğimde öylesine çelişiyordunuz öylesine birbirinizken ihanet etmekten başka bir şey yapmam mümkün değildi sevda için farklı bir iklimde yaşamaya mahkumdum diğerlerinden üstelik aynı çağda kayıp sözcükler sevdalı öpüşler bir demir yolu kesilmişti baştan aşağı bölüyordu yüreğini herkes için başka geçmişleri olan güç satıcıları mutlumuydu bilmiyorum ama bu mahkumiyet benimdi onların değil ve yemin ederim sevgilim geçmişimi kullanmasına hiçbirinin izin vermedim kendimin bile oysa şimdi saklanan bir denizde her gün bana gülümsüyor ve sadece bu
yabancılık bir kenttir sevdiğim yabancılık bir kenttir kendi kendine yasaklanmış bir an kadar yasak pencerelere takılıp kalmış bakışlar kadar umursamaz ve cömert olabilir yumuşatma gülüşünü duvarlarındadır kent ayna saklısı bir düş kadar acımasız gizle bileyler onurunu gölgeler yıldızlarla sarsılmaz bir zaman anlayışı vardı mezarlıkların bahçelerine girilmiş tuzak yüreklerde her dokunuş için bir başkası olmak gerekir hatırla hiç tanımadığın bir öpüş seninkidir aslında ne zaman nerde yitirdiğini bulmak zordur ıssız kırılganlıkların işte bu da öylesi bir kargaşadan somutlanmış bir izlektir pas tutmuş acıları kullanır çark her sevdalanış bir izdiham yaratır kargaların tarlasında bir korkuluk olursun dudağının kırmızısını esmer akşam üstleri alır kavşaklar acımasızdır bir o kadarda şefkatli hep seni bekleyen hileli bıkkınlıkla ayaklarını parçalar aşka sınır arar tek gerçeği kendidir öldürülmüş kentlerin işte sorgulanmış baharların ele vermediği kız şuna inan şimdi birisi daha öldü herkes biliyor yalan söyleseler de sinsice çıkıyorlar kentlerinden hepsini bütünleştiren yüreklerinin sonsuz karanlığında buluşuyorlar onlar dua ediyorlar bizim ölülerimiz için sonrası gece oyuncak bir kelebek kırık kanadından yapılmış yaralı bir kuşun 'insanları olması şart mıdır bir kentin' diye ilk sorduğunda kendimden utanmıştım ağlamaklı bir çocuğun düşünde yargılamıştım kendimi istasyonlarını varoşlarını gezmiştim kentin özür dilemiştim
şimdi şu kesin ki aşk kadar yabancılık bir kenttir oraya uğraması mümkünsüzdür gezginlerin dağ yolları dolaşıp geceleri köy evlerinin kapılarını tıklatan ipince bir rüzgar yaylaların kokusunu indirecektir gecekondu sokaklara belki göl balıkları ile söyleşecektir derviş sığ ayrıcalıktır çoğunluk için alkış tutacaktır ağaç karnını yaranlara sır bıçaktır karanfilin ağzında konuşsa kesilir dili sürgün çocukların yangınlar doğuracaktır belki kuşku yanlış yangınlar ama sevdanın sabaha yakın olduğu bir zamanda uğrayacaktır mutlak kente birisi
havada uçuşan ince esmer parmakların eski ve unutamadığın aşklarınla vurdu kaç kez bana
bir büyük kent çölünde koşacaktır çocuk tepeye bir daha çıkamayacak olsa da o bizim nerde olduğumuzu her zaman bilecektir her şey bir bakışla başlamıştı bir çocuk bir liman iki yemin seni seviyorum...! ! ! ! ! ! ! ASKAOZLEM (Bay) 19.4.2005 20:08
----------
bu ülkede yaşadığımız üzücü olaylara,haksızlıklara karşı duyarlılığı ve bunu insanlarla paylaşımı taktire şayandır. spas hewal berfin SERHAT_04 (İstanbul, Bay, 30) 13.4.2005 15:33
----------
'WOMEN CLUB' ın değerli bir üyesidir aramızda olmasından mutluyuz AKAYA (İstanbul, Bayan, 31) 18.11.2004 20:44
----------
Alçakgönüllü, tertemiz duyguları olan mükemmel evet tek kelime ile mükemmel bir insan, ona karşı saygı duymamak mümkün mü? ERSİN06 (Ankara, Bay, 48) 19.4.2004 15:59
Sende ben Sevginin evrensel gizemini sevdim kırlangıçların göç göç gidip gelişini güvercinlerin bahar coşkusunu yasakları ve yasakların yasak tutkusunu sende ben unutmamayı bir de unutulmamanın onurunu sevdim Sende ben senın o guzel ter temız engın ve duru yüregini sevdim senı tanımanın,varlıgının onurunu, ozu sozu bır olmanın ne oldugunu gorup sevdım. Sende ben senı tanımanın mutlulugunu şansını sevdım Sende ben Gülsereni, Gül kız gibi oldugun ıcın, tatlı cadı oldugun ıcın sevmeyı sevdim....
Seni tanımak ve tanımıs olmanın anlamı kelimelerle daraltılamaz; ne şiirler nede sözler yetebılır senı tanımanın güzelliğine; adın gıbı gül yureklı ve yuzlusun,mutlu yıllar gül dalı yürekli asi kız
23.03.2009 - 12:47
Gülseren Hanım bu gün doğum gününüz, iyiki doğmuşsunuz, dünyaya gelerek sizi sevecekleri mutlu kılmışsınız.Selam,Saygı ve Dualarımla
Doğum Günü
Doğduğunda bilmezdin dünyada misafirsin
Oysa nadir bulunan değerli bir safirsin
Geçmiş günlere göre bu gün daha mahirsin
Umarım her geçen gün biraz daha tahirsin
Maddenle hayal değil dünden daha sahisin
Günün kutlu olmalı iyi ki doğmuşsunuz
Üzmesin sizi kimse siz hakkı bulmuşsunuz
Nedamet kulun işi siz nadim olmuşsunuz
Üstelik bu alemde gül gibi kokmuşsunuz
Nezafeti yüreğe,elbet indirmişsiniz,
Ümidi saklı tutup,hayatı bilmişsiniz,
Zaman akıp gitmekte,siz bunu görmüşsünüz.
Kutlu olsun bu günün,kutlu olsun her günün,
Umarım ağlamazsın,hep görülsün güldüğün,
Tefekküre yönelsin,bakışın temayülün,
Lebinden çıktığında,karşılansın isteğin,
Uzaklarda değildir,yakındır mutluluğun.
Olsun diye dilerim,bu günlerin hep kutlu,
Layıksın mutluluğa,günlerin olsun mutlu,
Sıkıntılı olmasın,yarınların umutlu,
Umduğunu bulursun,yaşarsın hep onurlu,
Nezaket içersinde,her şeyi yap şuurlu.
Sinan Karakaş
24.01.2009 - 17:07
Bir sevdadır seni yasamak
Baldan tatlıdır adını anmak
Atesden yakıcıdır hasretine dayanmak
Bir ömürdür seni
Kalbimde tasımak
Varlıgınla hayatımın her anını
Askınla kalbimin her kösesini
Sevginle yüregimin her zerresini
Doldur ve öyle büyük askla gel ki
Bana
Yasarken cennetim ol
Atesim sen ol yanması benden
Kaderim sen ol cekmesi benden
Kursunum sen ol sıkması benden
Azrailim sen ol ölmesi benden
AKREP
18.08.2008 - 17:53
bu kadar büyük bir yüreği allahın sadece bir kişiye vermesi haksızlık değilde nedir
16.07.2008 - 15:55
bazen dünyada soyu tükenmiş iyilik ve kendi gibi davranan insanlara rastlamak herkeze nasip olmuyo.BERFİN'in DOSTLARINA:SİZİN YERİNİZDE OLMAYI İSTERDİM...
AXU_87 (Diyarbakır, Bay, 21)
26.11.2005 11:44
----------
BERFİN evlendiğimde umarım çok kızım olur çünkü gülçiçek dışında takmam gereken bi isim daha oldu,BERFİN...Yüreğinden öpüyorum.
ÇURKA (Gaziantep, Bay, 28)
15.11.2005 20:20
----------
sevginin ve dostluğun sesi
eylemci ve karşı koymları ile meşhur..
paylaşım adına ne var ise dostluğa dair
hepsini üzerinde toplamış
benim can ortim :))
İYİKİ VARSIN.. İYİKİ OLDUN.. HEP VAR OL CAN! :))
ZAFERYAZICI (Kocaeli, Bay, 31)
28.10.2005 12:00
----------
Kırılmış düşlerin sahibiy'din sen...
İsyan kokuyordun tepe'den tırnağa.
Ağzın'da küfürler zehir zemberek.
Sövmek istiyordun yıkılmış hayallere.
-sövemiyordun! ..
Uzaklar'dan seyrediyordun kır çiçeklerini.
Sesin titrerdi sayarken isimlerini.
Koklayacak bir gülün bile yoktu.
Usta bir bahçıvan'ın...
Hünerli ellerin'de büyümüştün oysa.
Ellerin ateşten gömlekti.
Dokunmak istiyordun zambaklara.
-dokunamıyordun! ..
'Yalnızlığın Uğrak Yeri, Kimsesizler Memleketiydin...
Garipliğini Seviyordun, Kendini Değil! ...'
iyiki varsın can-hevalim
CÖMERT YILMAZ (Anadoluda Bir Köy Evi- Ankara, Bay, 35)
11.10.2005 21:44
----------
Kar tanesi,ismin öyle guzel uymuski sana,tertemiz yuregine.Iyi ki varsin Berfin ve iyi ki seni tanidim,iyi ki bizimlesin.Sevgimle.
IDİL (İsveç, Bayan, 51)
18.9.2005 00:28
16.07.2008 - 15:45
kent, tepe, bir çocuk, bir liman, iki yemin ve koridor
kahraman tazeoğlu, 11.05.2004
anılar kentlerde yaşar sevdiğim
kayalar asıl yüzlerimiz olur kimi zaman
tüm gökyüzü çiçekler için vardır oysa
rüzgar utangaç bir kızdır
sessizden teninde dolaşır
kokusunu bırakır yasak yolculukların
kan kesmiştir gözleri çocukların
uykularında çekmeceleri yağmalanır
can olur martıya özlem
kırık kanadını sarar sarmalar da uçar
tüm durakları kentin geceleri görünmez olur
kıyılar denizsizdir
uçurumlar gölgeler için yaşar
ateşten dili gül iklimi kadınlarının öpüşlere yasaktır
trenler eski şehirlerden geçer
acılı ölülerin ve gözlerinin üstünden
kalbin yalnız mezarlıklara yurttur
gözbebeği büyücüsü umutlarınla oynar
sahte eller yaratır öldürücü el sallayışların için
sözcükleri güç için kullanır utanmadan insan
dinmeyen sessizlik kanatır
yarası kabuk tutanlar bilet alabilir güneş ülkesine
ve ateşte yan tutabilir böyle zamanlar
inanmayacaksın
gördüm
deliler hücrelerde yaşayabiliyor bu ülkede
düşünenlerse delirebilmeyi deniyor sık sık
evet hiçbir uçurtma uçmuyor göğünde
hiçbir limanında sevebilenler yok
hiç kimse 'gel' diye bağıramıyor penceresini açıp bir gece yarısı
hiç kimse utanmıyor susarken
sevemezken
gülüşünden
boş vermişlik kapkara bir yılan gibi çökmüş yüreğine şehrin
inceden zehrini akıtıyor korkaklık için
'şehirler olmasa anılarımız ölü olurdu' derdin
haklı olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum sanki
şehirler, şehirler, iç içe geçmiş şehirler
gözlerinizle yüreğimizle kurdumuz saklı şehirler
kıyısı da yok koridorlara vuran
ve bazı şehirler var
oraya sadece kuşkular girebilir
sadece hüzünler
işte onlardır karanlığın kurduğu gizli kentler ruhumuzda
ve bir sokak ki çırılçıplak bir göğüs oluyor kimi zaman
bembeyaz, korunaksız
soyunmadan çıplak kalabilen ender bir varlık o
içindekileri de dışındakileri de taşıyor bir arada upuzak düşlere
eski bir sevdayı deliyor gözlerin
kimse bir boşluk bulamazken sevdama inan, hala...
ölüm yorgun burada
binlercesi bağır bağır bağırıyor tapınanların
toprak bağrındaki kanı kemiği biriktiriyor suç için
esir düşmesin diye tepe
güneşi ele vermesin diye
ellerine benzeyen bir hüzünle geliyor burada gece
sevdalı ufuk karası
gözlerini öğütlüyor bana
öylesine vurulmuşum ki sevdana
görmediğim saçlarına
gülüşüne
beni aşka kırdıran bir aşka bedelleniyorum
mecburum
bazen çıkabiliyorum parka
çıplak ayaklarımla çimenleri hissediyorum
tepe öylesine dinlendirici ki sessizliği
yıldızlar öylesine inanıyorlar ki hala
gülümsüyorum
hala gri görünüyor denizin yüzü
ve kimse tanımıyor fenerciyi
işte bazen böyle imkansız olur ölmek
hiçbir yol almaz seni gitmen için
hiçbir denize giremezsin çırpıntısızken
bir boşluk ararsın girebileceğin
boşluklar delinir
deliğe girmezsin, olmaz, yapmazsın
bir aralık ararsın öteye geçmek için
ilerlersin görürsün ilerlersin
tam o aralıktasındır ki
elin kolun kesilir soluksuz kalırsın
farkında değilsindir
o aralığa gelebilmek için pek çoğunu düşürmüşsündür yıllar yılı sakladıklarının
gitmek için ihtiyaç duyduklarının
duyacaklarının
o aralıkta kalırsın
ileriye asla geçemezsin
geriye dönüşse zaten yoktur
dönüp baksan
kapkara bir göz görürsün gözbebeğinde
geçmişi oynar beklediklerin istediklerin
senin için oynar
artık izleyicilerdensindir sende
aralık insanlarından
bazen çıkabiliyorum parka
işte bunun için
ama daha çok bakıyorum
fısıltılar uzuyor oraya vardığımda
bulutları görüyorum
saçlarımı hissediyorum
kıskanç bir sevgili gibi 'ayı' görüyorum nedense
öyle hissediyorum
hem benimle olmayı çok istiyor
hem de kırgın somurtuyor
çok da gururlu
keşke gelmeseydim diyorum utanıyorum
sonra uzanıyorum sessizliğin geçiyor üstümden hala orada
geçmişimi bırakıyorum kente kent için
bir yandan da bağrındaki yılanla savaşıyorum kentin
zamanla uzlaşıyor benle
nasıl neyle bilemiyorum
ihanet, ihanet kaçınılmaz bir gerçek gibi beni çekiyor orada
ikimiz de şimdi daha iyi biliyoruz belki
bir aşka bir ölümün yetmeyeceğini
kentler dönüşler için vardır sevdiğim
bir çocuk, bir liman, iki yemin
ilk bakışta görülebilenlerdi
ve her şey bir bakışla başlamıştı, yine öyle başladı
aşk gibi hilesiz, kör kuyulara takılmış çığlıklar
saklananların onurundan bozma gri gülümseyişler
yarım sevdalar o zamanlarda da vardı
yurdunu kuşanmıştın sevdana ak bir duvak gibi
seni ilk kez orada görmüyordum
bilmiyorum ama ten zayıftı
kıraç bir toprağı çatlak dudaklarından usulca emziren bir gece yağmuru gibi gülüyordun ‘ an'larda görebiliyordum ancak seni
ve tepede çoğu zamanını kaçmakla geçiriyordun
kilitledikçe çoğalıyordu kapıların
seni düşünürken yıldızlardan sakınırdım umutlarımı
teninin dinginliğini papatya gülüşlerinle korkunçlaştırıyordun
seninle kalabilmek, rüzgarı kıskandıran gidişlerinde seninle olabilmek
sabır istiyordu
serin bir ırmağın hasretiyle yoğrulmaya başlamıştı işte o günlerde düşlerim
geceleri kıyıya kadar iniyor
tepeyi gözlüyordum
korkuyordum
ancak bu kadarını yapabiliyordum
senin gülüşünle çıkmaya cesaretim yoktu oraya
ne de olsa geceleri istasyonların şehrinden soyunduğu bir yerdeydik
sinsi bir o kadarda saldırgandı düşlerimizin düşmanları
sonraları sensizliği gizliden paylaşmayı öğrenecektim tepeyle
o sanki ben bu şehre ait değilim dercesine haykırıyordu sürekli
sonsuzmuşçasına kararlı bir gülüşle acısını gizlemeye çalışan
bir denizin yüzünde hep tepenin soluğunu hissediyordum
uyumamak için cesarete ihtiyacım yoktu henüz
sessizliği de paylaşmayı öğreniyordum
bazen
en karmaşık sevgilerin kokularını yüreğine sindirebilmiş bir sardunyanın bakışıyla bakardın
gülümseyerek direnmeye çalışırdın derinliğine
çoğu sözcüğe bir anahtar gerekmez dile düşmek için
dipteki o azınlıksa bir dili yaratabilir ancak kilitli kalanlardan
sevda ve ölüm adına
ağzımı açsam sanki bir ayna dolusu cehennem içime kaçacaktı
ve bir aynadaki sen aracılığıyla
diğer bir aynadaki 'sen' e bakarken
aynalardan birine yaklaşırken ötekinden uzaklaşıyordum hep
görebilmek için
bir küçük bir büyük ayna yaratır böylesi bir cehennemi genelde
iki suretini uzlaştıramazsın birbiriyle
bir açıdan kendini görebilmen
diğer bir açıdan kendini yitirmene bağlıdır
suretler birbirlerini yiyerek yaşayabilir böylece
tıpkı çağrışımın imgesi, imgeninse çağrışımın maskesi olması gibi
işte bunun için hiç ama hiç bakmadık seninle tepenin dışından
bazen tek bir cesedi paylaşır pek çok kavram
şimdi öylesi bir kent ki burası
herkes bir başkası olabildiği sürece var
ya da bir başkası herkes olabildiği sürece, yılgınlığını suskunluğuna gizleyebildiği ölçüde var
hiç kimse hiçbir şey yan tutmuyor
üç kişi bir araya geldiğinde ikisinin mutluluğu üçüncüyü ezişlerinde yatıyor
üçüncünün kim olduğu ise hiç önemli değil sıklıkla
hatta bugün ikilide yer alan bir mutlu
yarın üçüncü mutsuza dönüşebiliyor kolayca
önemli olan o üçüncü olma anı
herkes ezebileceği birine ihtiyaç duyuyor
söz, ezmek için kullanılan bir silah
arkadaşlar yoldaşlar arasında bile
tapınmak öylesine bir yaşam biçimi ki burada
yürürken unutkanlıklarıyla sevişebilen birisi olmaktan korkuyorum
yürürken bile bu kentte
ki yürümek bir düşünmedir
tabi bütün ozanlarının bir masala sürgüne gönderildiği bir yerde
herkes bir başkası için yapar
kendisi için yapması gerekenleri
ağlarken kana karışır sevdamızın yarısı
fark etmez tutunuruz bireysel kısmına büyük zamanımızın
ya herkes birbirine geç varır
ya herkes birbirine erken gider
gülüşlerimizi kalıcılaştırdığımız ölçüde gidebileceğimiz halde
biz kalırız gülüşlerimiz gider
bir insanın bir insana verebileceği en değerli şeyi
'yalnızlığı'
bana verdiğini şimdi daha iyi anlıyorum
beni kalmaya mahkum eden bir yola nasıl sevdalandığımı da
üstelik senin için yazarken bile sevgilim onu düşlüyorum
korkunç evet
ona bir koridorda rastlamıştım
ya da böyle olmasını istediğim bir gecede
ölümler sonrasıydı korkusuzdum
artık hiçbir tren makas değiştirmiyordu ben bakabildiğimde
bir otobüsün yorgun soluklarla buğulanmış camlarından
arakadakileri gözlüyordum
ışıltılarını sayıyordum
güncesini tutarak sayıklamaların
koridor basit bir çitti
ayağımı kaldırıp üzerinden geçemeyeceğim basit bir çit
sessizdim öfkeliydim
arkada ayaktaydım üstelik dönüyordum
sanıyorum otobüse son anda yetişmişti
daha öncede konuşmuştuk onunla
öyle sanıyorum benim duruşumdan da korkunç bir merhabası vardı
ne zamandır görmediğim bir şeyi onda görüyordum
dahası bir gece birisini görebiliyordum gerçekten
bir şeyler söylüyordu
gözlerine bakmamaya çalışırken bile onu görüyordum denizin yüzünde
sanki amansız bir fırtınada
balkonda unuttuğum sardunyamı ölü çiçeğimi canlandırmak için gelmişti
üzerimizde incecik bir yağmurluk dahi yokken
tepede kar yağışını izlerken ki gülüşümüze benziyordu
hem de hiç benzemiyordu bir yandan
bu benzemeyiş tedirginliğimin tehditlerini amansızlaştırıyordu
ortak bir acıyı dindirmek için çabalarken
sessizliği paylaşmayı yeniden öğretiyordu bana
o kıpkırmızı gülüş
geceye ben senin değilim diyen saçlarının karası
sevdamın kanını usulca siliyordu
bir kayıp ülkenin kırlarının
hüzünlü dağlarının yamaçlarına çektiği sürmeyi anımsatan
sevdasını bağrında gizleyen kaşları
ve kan tutmuş yabancı bir geçmiş
yakınlığımızın savaşını bir aşk pahasına verdirtiyordu bana
zamanla daha iyi öğrenecektim
ya sana ya da aşka ihanet etmem gerektiğini
benim yüreğimde öylesine çelişiyordunuz öylesine birbirinizken
ihanet etmekten başka bir şey yapmam mümkün değildi sevda için
farklı bir iklimde yaşamaya mahkumdum diğerlerinden
üstelik aynı çağda
kayıp sözcükler
sevdalı öpüşler
bir demir yolu kesilmişti
baştan aşağı bölüyordu yüreğini
herkes için başka geçmişleri olan güç satıcıları mutlumuydu bilmiyorum ama
bu mahkumiyet benimdi onların değil
ve yemin ederim sevgilim
geçmişimi kullanmasına hiçbirinin izin vermedim
kendimin bile
oysa şimdi saklanan bir denizde her gün bana gülümsüyor
ve sadece bu
yabancılık bir kenttir sevdiğim
yabancılık bir kenttir
kendi kendine yasaklanmış bir an kadar yasak
pencerelere takılıp kalmış bakışlar kadar umursamaz ve cömert olabilir
yumuşatma gülüşünü
duvarlarındadır kent
ayna saklısı bir düş kadar acımasız
gizle bileyler onurunu gölgeler yıldızlarla
sarsılmaz bir zaman anlayışı vardı mezarlıkların
bahçelerine girilmiş tuzak yüreklerde
her dokunuş için bir başkası olmak gerekir hatırla
hiç tanımadığın bir öpüş seninkidir aslında
ne zaman nerde yitirdiğini bulmak zordur ıssız kırılganlıkların
işte bu da öylesi bir kargaşadan somutlanmış bir izlektir
pas tutmuş acıları kullanır çark
her sevdalanış bir izdiham yaratır
kargaların tarlasında bir korkuluk olursun
dudağının kırmızısını
esmer akşam üstleri alır
kavşaklar acımasızdır
bir o kadarda şefkatli
hep seni bekleyen hileli bıkkınlıkla ayaklarını parçalar
aşka sınır arar
tek gerçeği kendidir öldürülmüş kentlerin
işte sorgulanmış baharların ele vermediği kız
şuna inan şimdi birisi daha öldü herkes biliyor
yalan söyleseler de sinsice çıkıyorlar kentlerinden
hepsini bütünleştiren yüreklerinin
sonsuz karanlığında buluşuyorlar
onlar dua ediyorlar bizim ölülerimiz için
sonrası gece oyuncak bir kelebek kırık kanadından yapılmış yaralı bir kuşun
'insanları olması şart mıdır bir kentin' diye ilk sorduğunda kendimden utanmıştım
ağlamaklı bir çocuğun düşünde yargılamıştım kendimi
istasyonlarını varoşlarını gezmiştim kentin
özür dilemiştim
şimdi şu kesin ki aşk kadar yabancılık bir kenttir
oraya uğraması mümkünsüzdür gezginlerin
dağ yolları dolaşıp geceleri köy evlerinin kapılarını tıklatan ipince bir rüzgar
yaylaların kokusunu indirecektir gecekondu sokaklara
belki göl balıkları ile söyleşecektir derviş
sığ ayrıcalıktır çoğunluk için
alkış tutacaktır ağaç karnını yaranlara
sır bıçaktır karanfilin ağzında
konuşsa kesilir dili sürgün çocukların
yangınlar doğuracaktır belki kuşku
yanlış yangınlar
ama sevdanın sabaha yakın olduğu bir zamanda uğrayacaktır mutlak kente birisi
havada uçuşan ince esmer parmakların
eski ve unutamadığın aşklarınla vurdu kaç kez bana
bir büyük kent çölünde koşacaktır çocuk tepeye
bir daha çıkamayacak olsa da
o bizim nerde olduğumuzu her zaman bilecektir
her şey bir bakışla başlamıştı
bir çocuk bir liman iki yemin
seni seviyorum...! ! ! ! ! ! !
ASKAOZLEM (Bay)
19.4.2005 20:08
----------
bu ülkede yaşadığımız üzücü olaylara,haksızlıklara karşı duyarlılığı ve
bunu insanlarla paylaşımı taktire şayandır.
spas hewal berfin
SERHAT_04 (İstanbul, Bay, 30)
13.4.2005 15:33
----------
'WOMEN CLUB' ın değerli bir üyesidir
aramızda olmasından mutluyuz
AKAYA (İstanbul, Bayan, 31)
18.11.2004 20:44
----------
Alçakgönüllü, tertemiz duyguları olan mükemmel evet tek kelime ile mükemmel bir insan, ona karşı saygı duymamak mümkün mü?
ERSİN06 (Ankara, Bay, 48)
19.4.2004 15:59
29.12.2006 - 12:47
Sende ben
Sevginin evrensel gizemini sevdim
kırlangıçların göç göç gidip gelişini
güvercinlerin bahar coşkusunu
yasakları
ve yasakların yasak tutkusunu
sende ben
unutmamayı
bir de unutulmamanın onurunu sevdim
Sende ben senın o guzel ter temız engın ve duru yüregini sevdim senı tanımanın,varlıgının onurunu, ozu sozu bır olmanın ne oldugunu gorup sevdım.
Sende ben senı tanımanın mutlulugunu şansını sevdım
Sende ben Gülsereni, Gül kız gibi oldugun ıcın, tatlı cadı oldugun ıcın sevmeyı sevdim....
Seni tanımak ve tanımıs olmanın anlamı kelimelerle daraltılamaz; ne şiirler nede sözler yetebılır senı tanımanın güzelliğine; adın gıbı gül yureklı ve yuzlusun,mutlu yıllar gül dalı yürekli asi kız
Toplam 6 mesaj bulundu