Gülnihal Sungur - Hakkında Yazdığı Tanıtım Ya ...

                                      

       SeV DEDİ GÖZLERİN.

Kaşları yay ki çatılır
Kirpikleri ok ki atılır
Yumulsa ay tutulur
Sev dedi gözlerin.

Gönül ufkuna gerilir
Işığı cennete yorulur
Baharlar müjde verilir
Sev dedi gözlerin.

Yüceler yücesi çıkışı
Binbir desen nakışı
Huri de sanki bakışı
Sev dedi gözlerin

Yaşları yanakta inci
Hele vuslatsa sevinci
Dağıtır kederi hıncı
Sev dedi gözlerin.

Gülüşü göğe uçurur
Alır gizemlere kaçırır
Ab-u hayattan içirir
Sev dedi gözlerin.

Metin Salihoğlu




332559b.jpg


















TUBA DALı.
Sanki içime seher yeli
Eser gönlüme deli deli
O güzeli sevdim seveli
Yan bakana darılırım da.

Kırlarda açan yaban gülü
Belli değil yöresi ili
Sanki cennetten tuba dalı
Öper koklar sarılırım da.
 


Metin Salihoğlu
















Image Hosted by ImageShack.us













 


























 





                                         
                                




YAŞAMAK GÜZELDİR ANNE 




Anne ben senin oğlunum
Kanayan bir yurdum var



Anne ben senin oğlunum



Sönmeyen bir umudum var


Ellerimi tutma ne olur



Beni ağlatma ne olur



Anne ben senin oğlunum



Bu kavgaya inancım var


Yasamak güzeldir anne



Yasamak senin için



Yasamak güzeldir anne



Yasamak yarınlar için



 



Ölmek yaşamaktır yine



Halkının yüreğinde



Ölmekte güzeldir anne



Ölmek özgürlük için


Anne seni seviyorum



Sana ihtiyacım var



Anne seni seviyorum



Ciğer delen bir acım var

Yusuf Hayaloğlu



YAŞAYABİLME İHTİMALİ
 
soğuk ve şehirlerarası



otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda



otlu peynir kokusuydu babam... 


Ben seninle bir gün Veyselkarani`de haşlama yeme ihtimalini sevdim. 



İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında



(ankara`da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman)



özlemeye başladım herkesi...



Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki,



adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra... 



Bizim Kemalettin Tuğcu`larımız vardı...



Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan



kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık...



Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...



Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu, pütürlü duvarlara



ve Türk Dil Kurumu`na inat bir Türkçeyle...



Ağbilerimizden öğrendik, Ş harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi... 


Ankara`ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.



Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri



Oysa Ankara`da hiç sevişmedim ben.



Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim...
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak...)



Ankara`ya usul usul kurşun yağıyordu...



Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri...



Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim...



Ve hiçbir mahkeme tutanağına geçmedi adım...



çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece... 



sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde



ama sen yoktun...



Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni tenefüs saatlerinde...



Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu...
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum... 



Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.



yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini...
Sonra otobüs oluyordum,



kırık yarık yoların çare bilmez sürgünü...
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum Muş ovasının yalancı maviliği...



Otobüs oluyordum bir süre...



Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum,



yanağım otobüs camının garantisinde...



Otobüs oluyordum...



Bir ülkeden bir iç ülkeye...



Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum...  
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin...
Korkuyordum...
Sonra iniyordum otobüsten...
Çarşıdan bizim eve giden,
ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa,
ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum...
Çünkü sonunda annem oluyordum



babam kokuyordum sonunda...
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim, çocuk olmaktan...
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam... 
Ben seninle bir gün Van`daki bir kahvaltı salonunda...
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği) bir yol üstü lokantasında...
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan Doğubeyazıt`ın herhangi bir toprak damında...

Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim... 

 Ben senin,

beni sevebilme ihtimalini sevdim!

 Yılmaz Erdoğan


z..........MÜCELLA PAKDEMİR kardeşime (Metin Salihoğlu kardeşimden hediye)*** Metin Salihoğlu kardeşimin bana yazdığı şiir***

MÜCELLA PAKDEMİR kardeşime

Hayat kayığında kürek kırılsa,
Ümitler tükense sevgi darılsa,
Kardeşlik adına haber verilse,
Yetişir koşar Mücella kardeşim.

Nefs kaygısını özünden soymuş,
Nur-u İlahi'yi yerine koymuş,
Gönülle beden nasıl da uymuş,
İnsanca yaşar Mücella kardeşim.

Anlayana dersler yatar sözünde,
Karanlığı kovalar ışık hızında,
Gidilirse eğer dostluğunun izinde,
Aydınlığı düşer Mücella kardeşim.

Metin Salihoğlu

***Benim kendisine ithafen yazdığım şiir***

METİN SALİHOĞLU Kardeşim’e

Bir soru sorulur yardım istenir
Bir cevap verilir dostluk seslenir
Tükenen ümitler sevgi beslenir
Kadir kıymet bilen Metin kardeşim

Sayfasında davet var dostlarına
Saygılıdır hem üst hem astlarına
Zorlasan bürünmez kurt postlarına
Gözü güzel gören Metin kardeşim

Şiirinden hasret, sevda süzülür
İman coşar aşkla, günah üzülür
Duyarlı kalemden yanlış ezilir
Sözü güzel deren Metin kardeşim

Tanı sen de onu çok güzel insan
Kaybetmezsin artık özünü bulsan
Hece deryasından bir damla alsan
Gülü yola seren Metin kardeşim

Mücella Pakdemir