Gülay Ay Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkında ...

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    27.04.2009 - 17:31

    Her baktığımda, ilk defa görüyormuşum gibi...
    Ama; kendimden bile önce tanıdığım...
    Her saniye yeniden doğmak gibi...
    Ama, asırlardır süren...
    Kışa dönmeyen sonbahar; derin, duygulu...
    Yaza dönmeyen ilkbahar; serin, coşkulu...
    •••
    Ilık avuçlarında, kar taneleri...
    Güneş sıcağı, gözleri...
    Ve sözleri...
    Ve sesi...
    •••
    Böyle olmalı aşkın tarifi...
    Ki, tarif edilememeli...
    •••
    'Resmini çiz! ' deseler...
    Bacası tüten bir ev belki...
    Belki gece yarısı terkedilmiş bir şiir...
    Veya kaldırımların kanına giren...
    Aşkın ayak sesleri...
    •••
    'Resmini çiz! ' deseler..
    Her köşe başı ıhlamur kokar...
    Yağmur kokar...
    'Resmini çiz! ' deseler...
    Şehit akıncının dudaklarındaki tebessüm...
    Veya...
    Gecenin koynuna bırakılan gözyaşları...
    Gizli ve mahcup...
    •••
    Aşk, istemektir belki...
    Belki bir ticaret; pazarlıksız...
    Bedeli kalbinizdir... Bedeli herşeydir...
    Sonrası bir uzun yolculuk...
    Sonrası; nasip!
    •••
    Tarifini sorsalar....
    Her baktığımda, ilk defa görüyormuşum gibi...
    Az kalsın ölüyormuşum gibi...

    Murat Başaran

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    13.04.2009 - 21:06

    kelebek vasfına bürünmek;
    kelebek oldum demekle olmuyor...
    bunca yüke rağmen...
    bir adım dahi atabilmek...
    O´nun lutfundan kaynaklanıyor...
    bunca günah yüküne rağmen,
    ayakta duruyorsa insan...
    yine bir tek O´unun lutfundan...
    ...

    Yar kelebeğim ol derse...
    uçar ruh kafesinden...
    hasretine doğru...
    ...
    ..

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    13.04.2009 - 19:37

    Kusurları gören değil,kusurları
    örtenlerden;

    Teselli arayanlardan değil,teselli
    verenlerden;

    Anlayış bekleyenlerden değil,anlayış
    gösterenlerden;

    Yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil,
    sevenlerden
    olmamıza yardım et...

    RABBiM! !

  • Vahşi Ve Hırçın Kedi
    Vahşi Ve Hırçın Kedi

    10.04.2009 - 20:29

    UTANSIN



    Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

    Hedefe varmayan mızrak utansın!

    Hey gidi küheylân, koşmana bak sen!

    Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

    Eski çınar şimdi Noel ağacı;

    Dallarda iğreti yaprak utansın!

    Ustada kalırsa bu öksüz yapı,

    Onu sürdürmeyen çırak utansın!

    Ölümden ilerde varış dediğin,

    Geride ne varsa, bırak utansın!

    Ey binbir tanede solmayan tek renk,

    Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın!

    N.F.K

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    31.03.2009 - 14:05

    ' Ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
    herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
    bunu da sonradan öğrendim. '

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    26.03.2009 - 21:47

    Aşk bir masaldır artık. Eskilerin canıyla beslediği aşk, kitap sayfası; eskilerin kanıyla beslediği aşk, mürekkep damlası olup raflara kaldırılmıştır. Gökten üç elma yerine üç harf düşer:

    A
    Ş
    K

    Ve aşk… Çürüyen elmalardan da öte ayaklar altına, kurtlar sofrasına ve et pazarına düşer. Aşk, günübirlik sevdaların kana bulanmış ellerinden, leke bulaşmış dillerinden bunalır da Yûsuf gibi kuyulara, zindanlara düşer.

  • Waldo Sen Neden Burda Değilsin
    Waldo Sen Neden Burda Değilsin

    21.03.2009 - 18:18

    Bütün dünya hülyada;
    «Rahat yok bu dünyada...»
    NFK

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    21.03.2009 - 10:34

    Mevlana Mesnevi’sinde bir hikâye anlatır:
    Bir adam, dostunun kapısına gelip, kapısını çalar. İçeriden gelen ses:
    -Kapıyı çalan da kim, diye sorar.
    Adam: “-BEN’im” diye cevap verince, dostu:
    -“Git, şimdi zamanı değil, sonra gel” der.
    Adam, kapıdan ayrılır ve bir yıl dostunun hasretiyle yanıp tutuşur. Bir yılın sonunda dostunun kapısına tekrar gelir. Reddedilme korkusuyla kapıyı çalar.
    İçeriden gelen ses:
    -“Kim o” diye sorar. Adam:
    -“SEN’im” diye cevap verir.
    Dost, adamı içeri davet eder:
    -“Madem ki BEN’sin, içeri gir. Ev dar iki kişi sığmıyor” der.
    Kaçımızın SEN’im diyebileceği, ruhunu birleştirebileceği biri var?
    Kaçımız ben’ini sen yapmayı başarabildi
    Çok sevdiğimizi söylediğimiz halde SEN’im diyemiyoruz sevdiğimize.
    “Gerçek aşk” bu olsa gerek.
    Sen-Ben değil, sevdiğimizle bir olmak.
    Ne mutlu SEN’ini bulabilene…

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    05.03.2009 - 14:09

    Aşkı seninle tattı hicranla yandı gönül
    Evvel coştu taştıda şimdi uslandı gönül
    Cevri safaya kattı hayli aldandı gönül
    Evvel coştu taştıda şimdi uslandı gönül

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    04.03.2009 - 23:11

    Aşk,
    Kâbe’nin siyah örtüsüne yüz sürenin gözünden dökülen
    Aşk,
    Mecnun Leyla’ya “sen de kimsin” dediğinde maralların gırtlağına tıkanan
    Aşk,
    Hesap gününde anaya yavrusunu unutturan neyse
    Herkesi ve her şeyi öyle unutturan
    Aşk,
    Yangın yeri
    Aşk,
    Talan
    Aşk,
    Dağları yürüten
    Bir gece ayı sol, güneşi sağ eline verseler de vazgeçilmez olan

    Aşk,
    Damda deve aratan
    Balıklara iğnesini getirten
    Ebu Bekir adında birini yoldaş eden
    Aşk,
    Fatıma’nın paklığı
    Zeyneb’in cesareti
    Vahşi’nin keşkesi
    Aşk,
    Meryem

    Tahta atların üzerinde anakaralar aşıran
    Kâğıt gemilerle okyanusları bitiren
    Oyuncak kılıçlarla haramileri düşüren

    Aşk, İkindi
    Aşk, Şimdi
    Aşk, Bekleyen
    Aşk, Hatice

    Kimsenin kimseye hayrı olmadığı yerde
    Yine de ilk akla gelen
    Sonsuz karanlıkların ortasında
    Vurgun yemiş bir çığlıkla çerağlar yakan

    Aşk,
    Koşmak
    Aşk,
    Safa ile Merve arasında olmak
    Aşk,
    En çok ağlamayı kendine yakıştırmak
    Aşk, Ummak
    Koşmak, koşmak, koşmak
    Aşk,
    Hacer

    Bir aba
    Bir hırka
    Bir nefeste kırkbin kere adını söyletebilen
    Aşk,
    Mevlana

    Bütün evliyaların gizlediği
    Bütün abdalların izlediği
    Bütün dervişlerin içlerinden geldiği gibi
    Aşk,
    En çok İsa’ya yakışan
    Sabırsa Eyyub’a yazılan
    Merhametse son Nebi’ye inen
    Aşk,
    Denizler tutuşturulduğunda
    Dağlar yürütüldüğünde
    Yıldızlar semadan bir bir döküldüğünde
    Herkesin her şeyi
    Her şeyin herkesi unuttuğu günde
    Aşk,
    Unutmamak

    Aşk,
    Eczası olmayan vurgun
    Aşk,
    Onun gidişinin ertesinde dudakların kuruması
    Kayıp giden yıldızların şarkısını söyleyebilenlerin
    Kıskanç kervanların zümrüt yüklerine
    Dönüp bir kez olsun bakmayanların yeteneği

    Aşk,
    Gözükaralık
    Aşk,
    Yalnızlık
    Aşk,
    Öksüz şehirlerin kapısında
    Bağdatta, Gazzede, Kandeharda, İstanbulda
    Isırdıkca kanayan dudaklardan dökülen sözlerle
    Havanın nasıl, saatin kaç olduğunu sormak
    Aşk,
    Hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar sevmemesi
    Yağmurun incire, zeytinin bala söylediği
    Anla işte
    Aşk,
    Onbir yaşındaki Muhammed’in annesi

    Aşk,
    Eylem
    Dünyanın en güzel başkaldırması
    En güzeliyle hem de dünyanın
    Bir hırkadan, yazılmış en güzel şiiri bulup çıkarmak
    Aşk,
    Hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar güzel beklememesi

    İbrahim SADRİ

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    13.02.2009 - 18:52

    Faniyim,fani olanı istemem
    Acizim,aciz olanı istemem,
    Ruhumu rahmana teslim eyledim,
    Gayr istemem..,
    İsterim,fakat bir YAR-I BAKİ isterim,
    Zerreyim fakat,
    Bir ŞEMS-İ SERMED isterim..,
    HİÇ-ender HİÇİM fakat,
    Bu mevcudatı umumen isterim..

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    07.01.2009 - 22:58

    Aşk dediğin beklemektir Ey Sevgili!

    Kays gibi Mecnun olana kadar, Hz. Yakup gibi aydınlığa hasret kalana kadarbeklemek bekleye bekleye gözden olmak, sözden olmaktır.Ve beklemek dünyanın en asil eylemidir, eğer beklenene değecekse. Bilesin!

    Aşk; yanmaktır Ey Sevgili!

    Yanıp kül olmaktır, Kerem gibi Aslına ermektir. Ateşin ortasına hesapsız girmektir İbrahim misali. Ki onun gönlünün yangınıdır ateşi gülistana çeviren.
    Ki yanmak insanı kurtarır hamlıktan çiğlikten. Hem ne diyordu şair; “Yanmışın halinden ne bilsin ham/ Sükut gerektir bize gayrı vesselam'..
    Gözlerinden ayrı geçen her an yanmaktayım. Bilesin!

    Aşk; bedel ödemektir Ey Sevgili!
    Aşk; vazgeçmektir Ey Sevgili!

    Mecnûn gibi aklından, Kerem gibi bedeninden vazgeçmek. Yardan gayrısından, cümle cihandan vazgeçmek.
    Yemeden, içmeden, uykudan uyanıklıkdan ve vazgeçmekten bile vazgeçmektir gün gelince.
    Senin için senden vazgeçmişim. Bilesin!

    Bülbül, gonca gülü görebilmek için her seher uyanık olmak ve güle ulaşmak için yüreğini gülün dikenine asmak, kanını akıtmak zorundadır. Ya ben yüreğimi nereye asayım Ey Sevgili.
    Çünkü Aşk bedel ister, külfetsiz nimet olmaz.
    Beklemek bedel ödemekse eğer hâlâ ödüyorum o bedeli. Bilesin!

    Aşk; bilmektir Ey Sevgili!
    Bir tek yârı bilmek, onu candan daha aziz bilmektir. Ondan gayrı bildiklerinin hiçbir şey olduğunu dünyanın onunla mana bulduğunu bilmektir.
    Onun selamı ile gelen bela olsa Eyvallah (c.c.) diyebilmektir.
    Kızmana, gülmene, gelmene, gitmene hepsine Eyvallah. Bilesin!

    Aşk; susmaktır Ey Sevgili!

    Onun güzelliğini, iyiliğini tarif etmeye gücün yetmediği an susmaktır. Kelâmın, kalemin, sözün tükendiği yerde, manayı sessizliğe yükleyip susmaktır.
    Artık sustum Ey Sevgili. Bilesin!
    Aşk dediğin susup beklemektir.

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    05.01.2009 - 16:50

    AŞK Kaybolmak mıdır, Kendini Bulmak mıdır?

    Aşk nedir? Kişinin kendisini kaybetmesi mi, yoksa bulması mı?

    Kaybetmesi... Bulması... Hayır önce kaybedip, sonra bulması...

    Ne güzeldir insanın ifadeler arasından kendini bulması..

    Çaydanlıkta hepiniz su kaynatmışsınızdır.

    Su ateşin üzerine konunca belli bir süre sonra inilti sesine benzer bir ses gelir.Kaynamaya başladıktan sonra çaydanlığın kapağını bile oynatır kaynayan su, fokurtu sesi artar.Su taşmaya başlar, ateşi kısmazsanız ocağı söndürür. Ateşi kısmayalım, ocağın sönme tehlikesi de olmasın.
    Su ne durumda olur? Kaynaya kaynaya biter

    Şimdi sembollerle ifade ettiğimiz bu olaydaki kavramları yerlerine yerleştirelim.

    Aşk ateştir. Su ise gönlümüz, benliğimiz, bize dair her ne varsa o daha doğrusu.

    Aşk ateşi öyle bir şeydir ki; kişiyi tüketir bitirir, halden hale değiştirir.

    Su idi, hava oldu. Asıl olan suyun dönüştüğü hava sevgilinin ta kendisidir.
    Denizler mutlak sevilen, tüm nehirler de sevgilidir demişti çok sevdiğim birisi.
    Güneş ve rüzgâr tüm sevgilileri en sonunda denizde birleştirir. Aşk en büyük rahmettir.
    Buharlaşan suyu rahmet olarak denizle okyanuslarla birleştirir. Ama arza da o rahmet hayat verir.

    Aşk kişinin kendisini sevdiğinde kaybetmesidir. Ben değil, sen diyebilmektir.
    O yüzden Mevlâna sevgiden bahsederken: 'Sen sensiz, ben bensiz geleyim' der.
    Benlik kavgaları ile aşk olmaz. Benliğini var etme kaygısı olan âşık olduğunu iddia ederse bu kupkuru bir iddia olur.

    Hani Mesnevî’de geçer: Âşığın birisi sevdiğine hasret kalmıştır, görmek ister, kapısını çalar. İçerden ses gelir:

    - Kim o?
    - Ben. Kapı açılmaz. Hüzünlü âşık geri döner. Bu hasret onu o kadar çok yakmıştır ki; bir süre sonra tekrar düşer yollara, umutla çalar sevdiğinin kapısını.
    İçerden yine ses gelir:

    - Kim o?
    - Sen. Kapı açılır: ‘Buyur gönül kapımızdan içeriye hoşgeldin.

    Geçen de açamadık. Çünkü bizim hanemiz iki kişiye fazla dar.
    ’O zaman aşk ‘benlik’ten çıkıp ‘sen’likte birleşmektir.

    Çağımızda Mecnunlar, Leylalar; Tahirler, Zühreler; Aslılar, Keremler; Yusuflar, Züleyhalar yok belki ama bu olamayacağı anlamına da gelmez.
    Nasıl ki kötülüklerin arttığı bir ortamda iyilerin sayısının azalmaması gibi…
    Kişinin ruhunun istidadı var ise eğer Yunus gibi de olur, Mevlâna gibi de…
    Gerçekte Yunus gibi yollara düşmek, Mevlâna gibi aşk ateşinden taşların üstünde buz tutmak (öyle kendinden geçer ki; sema yapmak da dindirmez coşkusunu sevgiliye duyduğu aşkın şiddetinden buz gibi soğuk havada buzların karların arasına secdeye kapanır, gözyaşları yüzünde donar kalır. Bir müddet sonra hocalarını göremeyen talebeleri, dergâhın bahçesinde secde halinde olduğunu gören öğrencileri kendi nefesleriyle hohlayarak, yüzündeki buzları çözüp hocalarını taşın üstünden alırlar.) dünyanın en yüce en mukaddes duygusu.

    Biz de böylesi bir aşka kabiliyet var mı, yok mu?
    Ruhumuzun istidadı var mı, yok mu?

    Bu sorunun cevabını herkes kendi özünde arayacak.

    Şehvetle aşkı da karıştırmayın.

    Aralarında uçurumlar vardır.

    Kişi aşkla kendini sevdiğinde kaybeder, ortada sadece sevdiği vardır. Kendisi yok olmuştur. Aşkın yüceliği de buradadır.

    Allah (c.c.) böylesi bir aşka ruhumuzun istidadını artırsın…

    alıntı.

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    26.12.2008 - 10:58

    Aşk mı dedin gülüm, dur hele…Biraz da biz tarif edelim, birazda biz tarifsizliğin tarifini yapalım..

    Ne yağacak yanlızlık sahralarına?

    Aşk, kime göre yanmak, kimine göre gül, kimine göre de bülbül, bazılarına bakarsak, Hz. Yusuf, bazen de Züleyha... Biz hiç bakabildik mi gönül penceresinden haa…

    Bazen parıltılı bir efsane, bazen şiir-âne.. Bazen de, gönül kalemiyle çizilen ve anlatılan avâre.. Aşk dedik ya gülüm çaresizlik değil, çare üretmektir çaresizliğin gölgesinde …

    Aşk, yanmak değil, İbrahim-î bir muhabbetle yanmaktır…

    Aşk, Mevlanâ değil, onun özüdür..
    Aşk, Yusuf değil, onun hayasıdır..

    Aşk, Yunus değil, onun sevdasıdır… Bence aşk odundur gülüm odun… Şaşırma bakma öyle tuhaf tuhaf yüzlere, doğru duydu kalp kulağın, odun diyorum.. Hani şu Yunus’un dağdan muhabbetle kestiği, aşka hangisi yakışır deyip muhasebe ettiği, kalem gibi bulmak için saatlerin verdiği odundan bahsediyorum… Muhabbet kapısından eğri girilmez…Şerefliler kapısından nefsine uyanlar geçemez… Zoru bulmak değil zora kolay sıfatını koyabilmektir..

    Aşk, güller arasında sevgiliğe hitap değil, dikenlerin arasından dikenlere dokundurmadan sevgiliyi geçirmektir…

    Aşk, parmakta bir halka değil, kalpte tokmak olmalı…Çevirdiğin zaman tokmağı, cenneti aşmalı… Kapattığın zaman, nur cemali seyretmeli insan…

    Aşk, bin yıl seni seviyorum naraları atmak değil, bir gecenin yalnızlık elbisesi giydiği, buz gibi bir havanın nefesleri kestiği, imkanların kesip imkansızlıkların başladığı, bir noktada sevgilinin elini tutup soğuğa inat bir sıcaklıkla, sessiz bir feryatla, “ İYİKİ VARSIN YAR” deyip muhabbetle, gözlerinin içine hasretle bakmaktır…

    Aşk, şaşalı, pahalı dünyevî bir hediye değil “ MUHAMMED-Î BİR MUHABBETLE“ önemsemek ve önemsenmektir…

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    24.12.2008 - 13:07

    Kimseler anlamasın beni!
    Züleyha'nın zindanında 'Yusuf' anlasın,
    Leyla'nın çöllerinde 'Mecnun' anlasın,
    Şirin'in dağlarında 'Ferhat' anlasın,
    Aslı'nın yüreğinde 'Kerem' anlasın,
    Sen anla…

    Beni kimseler anlamasın!
    Gözyaşlarını yüreğinde biriktiren 'hüzün' anlasın,
    Yaprakları sararmış 'hazan' anlasın,
    Karanlıkları örten 'güneş' anlasın,
    Güneşe örtü olan 'gece' anlasın,
    Sen anla…

    Beni kimseler anlamasın!
    Bembeyaz düşlerine karalar düşen 'Kudüslü çocuklar' anlasın,
    Sessizliğin içinde saklı 'sesler' anlasın,
    Acılarla ağırlaşan 'hayat' anlasın,
    Yenilgilere alışmış 'kalbim' anlasın,
    Sen anla…

    Beni kimseler anlamasın! .
    Martılara hasret 'deniz' anlasın,
    Baharına hasret 'çiçek' anlasın,
    Ölümüne hasret 'hayat' anlasın,
    Sen anla.
    Ey Rabbim,
    Sen anla!

    Nurdal Durmuş

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    20.12.2008 - 11:41

    Hakikâti bulmanın yolu olmalı aşk
    Teslim olmalı Hz.İbrahim gibi, ateşe atılacağını bile bile...

    Ya ben, âş(ı) k olmalıyım
    Ya aşk, ben olmalı
    Aşk...Âb-ı Hayat Suyu Olmalı Tek Hecede

    Sana sıkıntıların ardından gül bahçesi gelecek demiştim
    İşte gerçek olan bu&güzelliğine meftun olduğumuz dünya dikenlerle dolu.

    Binlerce cümle var usumda yazılmayı bekleyen
    Bir şeyleri özlüyorum, adı küllenmiş aşklarda gizli...
    Duygularım eski bir liman misali saklanıyorlar yüreğimde...

    Gözlerim ateş topu sanki...yanaklarım solgun...dudaklarım kupkuru
    Gönlüm dert yumağının verdiği hüzünle dolu...
    Ah! şu geceler...tüm maskeleri indiriyor birer birer yüzlerimizden

    Keşke yağmur yağsa bu gece veya rüzgar esse delicesinden
    Uğultusunu duysam, kükrer gibi gürleyen gök gürültüsü
    İçimde hiç bilinmedik kıvılcımları yaksa

    Veya kar, tipi, boran olsa...korksam ve sinsem yastığımın kenarında
    Bir dost sesi duysam başucumda ve saatlerce ağlasam/k

    Hayat sanki bir rüya,
    Gerçeklikten de öte belki,
    Dudaklarının arasından çıkan iki hecedir hayat...ö-lüm

    Uzun zaman oldu ki, yağan yağmuru sessizce izlemedim...
    Gökyüzünü usanmadan seyretmeyi, gözlerimi kapayarak
    Doğanın huzur veren dinginliğini içimde hissetmeyeli çok zaman oldu...

    Haykırmak geçer kalbimin hücrelerinden
    Utanç duvarı misali susar dilim, çıkmazlara girer bedenim

    Yok mu dost sesi?
    Yok mu aşkın sinesi?

    Sahi nedir aşk?
    Bu soruyu sorduğum zaman kendime, cevapsız kalıyorum.
    Bir nefeslik olmamalı, bir içimde bitmemeli aşk...Hayatım olmalı

    Büyütmeliyim her soluğumda, içimdeki sevdayı yaşatmalıyım...
    Olumsuzluk sarmamalı benliğimi, karamsarlık uzak olmalı düşlerimden

    Özgür olmalı ruhum...
    Attığım her adımımla, aldığım her nefesle, yüreğimde özgür olmalı
    Düşlerimden ötesini aşk süslemeli
    Adım aşk olmalı hayallerimde

    Bir cevabı olmalı...noktalar konuşmamalı soruların ardından
    Aşk öpmeli dudaklarımdan, aşk tutmalı elimden dost sıcaklığı ile
    Âb-ı hayat suyu olmalı tek hecede

    Gülün kırmızılığında, lâlenin güzelliğinde,
    Karanfilin beyazlığında görebilmeliyim aşkı
    Züleyhâ gibi yanmalıyım aşkın narından


    Dağları deldirmeli Ferhat gibi
    Yada mecnun gibi sevgilinin güzel yüzünde,
    Hakikâti bulmanın yolu olmalı aşk
    Teslim olmalı Hz.İbrahim gibi, ateşe atılacağını bile bile...

    Ya ben, âş(ı) k olmalıyım
    Ya aşk, ben olmalı

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    08.12.2008 - 17:06

    Oysa düşlemek ne güzeldi çocukken.
    Nerden bilirdim yaşamın
    Böyle parçalanarak süreceğini
    Ve ömrümün,kendimi toplamakla geçeceğini...
    Bir yap-bozum sanki,
    Tek parçamı bile bulamadan,
    Yeniden dağılıveriyorum.

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    06.12.2008 - 14:31

    Gönlünde olanı benden gizleme ki
    benim gönlümdeki de
    ortaya çıksın..

    Mevlana

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    05.12.2008 - 13:00

    Gamzedeyim deva bulmam
    Garibim bir yuva kurmam
    Kaderimdir hep çektiğim
    İnlerim hiç reva bulmam

  • Gülay Ay
    Gülay Ay

    03.12.2008 - 00:41

    Söz de,
    Aşk da,
    Ne benim…
    Ne yarimin…
    Bir Mart sabahı açan Papatya,
    Nisan yağmuru
    Mayıs gülü,
    Eylül göklerinde başımın üzerinden geçen bulut,
    Ne kadar Allah’tansa,
    Mülk gibi söz de ve aşk da
    O’ndan…
    Gönül tahtına kimi oturtsak...
    Hiçbir yol O’ndan başkasına çıkmıyor aslında,
    “Gönül tahtına O’ndan özge sultan” olmuyor...
    Değil mi ki her şey O’ndan,
    Gidecek yer yok O’ndan başka...
    Gelinen yer yok O’ndan başka...

  • Arzu Kurt
    Arzu Kurt

    24.11.2008 - 22:37

    GÖNLÜ GÜZEL İNSAN...KALBİMİ ISITAN :)

Toplam 21 mesaj bulundu