Ben Gönül Özdemir,sevgili gönül dostları aranıza almanyadan katılıyorum,28 yıldır almanyada yaşıyorum,burada büyüdüm sayılır,şiir okumayı ve yazmayı çok seviyorum,ilk şiir kitabım 2002 de çıktı,adı GÜNEŞ DOĞMAZ BU ŞEHİRDE,ve bir antolojide yer aldım, ...
22.09.2008 - 15:48
Değerli şiir yürekli gönül dostu sayın İbrahim Coşar bey güzel şiirleriniz için sonsuz teşekkürler,yüreğiniz hep çağlasın çağlasın ki böyle güzel şiirler yazabilesiniz bizlerde okuyalım,teşekkürler.
20.09.2008 - 11:11
Derin duygu seliyle yoğrulup, şiirle harmanlanarak aşkın fırınında pişen yüreğininiz ve gönlünüz varken, bundan gayri tahsile ne gerek. Yüreğinize sağlık.
Çağdaşi
12.09.2008 - 00:47
GECEME SEVDAN DÜŞTÜ
Yüreğimde ki aşkla anar dururken seni
Sevginin yasasından geceme sevdan düştü
Tanrıya yalvarırken geceleri gelmeni
Musa’nın asasından geceme sevdan düştü
Bilirim yarını yok beslediğim bu aşkın
Platonik aşkların elbette sonu yakın
Aşk rüzgârı estikçe gönlüme akın akın
Yalnızlık tasasından geceme sevdan düştü
Kendimce yaşıyorum sunduğun güzel aşkı
Bana umut vermiyor dinlediğim her şarkı
Artık dert ortağımdır kadehimdeki rakı
Meyhane masasından geceme sevdan düştü
Gece sabaha kadar konuşurum ben ayla
Sevdamı anlatırım, ona bütün detayla
Konuşmamızı dinler sessizce bütün yayla
Gökyüzü terasından geceme sevdan düştü
11.09.2008/Samsun
19.07.2008 - 19:56
yıllarca gönlümde tüten sevdamsın
erişmek isterim yol bulamam ki
sen gurbettesin bense sılada
arzularıma kem vuramam ki
içimde kalmıştı bu gizli yara
dışa vurdu şimdi anlasana
gözlerimden akıp geçersin yüreğime
sen benim gurbetim ben ise sıla
düşlerimde büyüttüm ben bu sevdayı
acılara tuz bastım yıllar içinde
hep yaşadım yaşattım ruhumda sendin
esirinim gurbetim hep ve daima
artık bundan sonra gönlümdesin
her baharda açan sevda çiçeğim
tütersin gözümde resmin hayalim
sen benim gurbetim ben ise sıla
ne zaman kavuşuruz tanrım ne zaman
gel yeter ki halılar açarım bastığın yere
deli divaneyim sevdan gönlümde
hey benim aşkım (gurbetim) ben ise sıla
eğleyemem özlemin çığlığıdır haykırışlarım
duy sesimi düş peşime gel hadi
artık dayanacak gücüm kalmadı
sen benim gurbetim ben ise sıla
14.07.2008 - 10:48
SEHERGÜLÜM
Ah Munzur bakışlım, ceren gözlü sevdiğim, sehergülüm, yine sensiz akşam oldu bak..... Sabah oldu, yine sensiz yeni bir güne başlayacağız uzaklarda. Huzursuz, mutsuz ve bedbaht... Sen her sabah Munzur suyu olup, akıyorsun düşlerime, yüreğime, ellerime, gözlerime...
Akışında aşk var biliyorum, sevda var, özlem var, umut, özgürlük, aydınlık ve çiçek çiçek, nakış nakış duygu var. Her akşam ovalara, ormanlara, dağlara, taşlara, çimenlere ve özlemlere işliyorsun güzelliğini. Munzur suyu sonsuza aktıkça, sen de akacaksın! Sürekli bir akışı vardır bu suyun. İsyan var akışında, bereket var, türkü var, sevda var, güzellik var. Yüzyıllardır serseri toprak altında sürekli bastırılan bir özgürlük aşkının çiçeği var; bir özgürlük aşkının çocukları var....
Yaşam sürdükçe bu akış devam edecek. Biz, Munzur'un ceren gözlü, ceylan bakışlı, yüreği rüzgar nakışlı güzel çocuklarıyız. Çevirip yüzümüzü gökyüzüne, her gece yıldızlara bakarız. Dağ çiçeği kızıllığında alınlarımız. Öyle dik, öyle mağrur. Her gece ay şavkır yamaçlara, avuçlarımız sosın sarısı olur. Bakışlarımız ay kokar. Biz, Munzur'un Maral gözlü çocuklarıyız. Her sabah uzaklara bakarak yüreğimize sevgiden, özlemlerden ışıklar toplarız. Acılar yoklarız kalbimiz sularda menevişlenirken. Gittiğimiz yollarda ayak izlerimiz silinse de yurdumuz yüreğimizdir bizim. Nereye gidersek gidelim, nerede olursak olalım, bir gün döneceğimiz yer, yine Munzur’dur.
Bizim sevgimiz katışıksız bir sevgidir. Törenlerden, gösterişlerden uzak. Munzur, kardeştir sevinçlerimize. Munzur, acılarımıza anadır. Munzur'u ve Munzur'da seni düşününce, her seher yemyeşil yamaçlar, geniş çayırlar, pırıl pırıl sular, derin vadiler ve masmavi göklerin aydınlığı serilir içimizin koyaklarına. Her tepeyi, her suyu, her çiçeği kalbimizle koklarız ve kalbimizle öperiz tek tek. Sonra karasevda olup göğsümüzun derinlerine düşer her parçası... Ve ben her ayrılışımda gözyaşımla sularım dereleri, ayrılık güllerini. Ve ben her ayrılışımda seher gülüm,bir sarmaşığın sevdasıyla sarılırım sana, göğsümdeki ateşle.
Ey Munzur! Biz ki, onurunu onurumuz bilmişiz, yüreğini yüreğimiz, ahtını ahtımız, sevdanı sevdamız bellemişiz. Sen ki, zulümlerde bize kol kanat germişsin, saklamışsın bizi bağrında. Hüzünlerde hüznümüz, sevinçlerde şenliğimiz olmuşsun. Düğünlerde halayımız olmuş, dolmuşsun can evimize. Ateş yakmayı, ısınmayı senden öğrenmişiz. Senden öğrenmişiz rüzgarın kaç dil bildiğini. Koşmayı, ağlamayı, sevmeyi sevinmeyi, efkarlanmayı senden öğrenmişiz. İnsana insanca bakmayı, tüm canlılara saygı duymayı senin ululuğundan almışız. Nerede olursam olayım, hangi fırtınalarda kalırsam kalayım, seni düşündüğüm zaman ısınır içimin mor türküleri. Bahar gelir gözlerime, Munzur suyu olup akar yüreğim sevda nehirlerine. Özlemler büyür bir yanımda dağ dağ, bir yanım rüzgar olur eser, nergis kokulu yaylalara. Ne varsa geçmişe dair canlanıp dikiliverir karşıma...
Biliyorum, şimdi yine berraktır doruklarında gökyüzü. Belki eskisi gibi yaylalara çıkılmıyor. Kuşlar da çoktan göçüp gitmiştir uzak diyarlara. Ama ben yüreğimle, sevdamla, beynim ve hatıralarımla oradayım işte. Yüreğim, beynim, her şeyim orda duruyor.. Aynı yerde olmasam da, sevdamı dün gibi yakın yaşıyorum. Çocukluğum, ilk gençliğim orda seyrediyor....
Şimdi Amsterdam'ın kalabalık sokaklarını arşınlayıp, duruyorum avare ve dalgın. Ama ben, bendine esir olmuş gibi, halâ Munzur'u düşünüyorum.Munzur'un soğuk sularını, temiz havasını düşlüyorum. Bilirim ki Munzur; yaşamın, umudun, sevdanın, özgürlüğün farkına varma hesabıdır. Tanımayan, yaşamayan nerden bilsin Munzur'u! Ben orada doğdum, orada büyüdüm. Sevdam, özgürlüğüm, dostluğum, içtenliğim, doğallığım oralıdır çünkü. Bilinsin ki, her bahar gelince, ben yüreğimi Munzur suyuyla yıkarım, Munzur suyuyla beraber akar yüreğim dağlara, ovalara, denizlere. Ve ben başımı dağ yelleriyle sararım her bahar. Bitmez bir rüya olur Munzur, her gece düşlerime girer; her sabah Munzur hayaliyle uyanırım...
Ne zaman Munzur'u düşünsem ve de Munzur'da seni; siyahla beyaz, yeşille mavi, ağlamakla gülmek, yaşamla ölmek arasında kalırım.İnce bir sızı, bir özlem hüznünü yüreğime bırakıp gider usulca.. Bilirim her filiz bir hayattır bağrında, her hayat bir umut. Tıpkı, dağlı çocukların sonsuz güzelliği gibi. Çocukları vurulan anaların sonsuz acıları gibi. Sevgiyle, sabırla yüreğimizde mayalanan o karanfil tadı, yedeğimizde sabır ve aşkla taşıdığımız umuttur. Canımıza can katan kanımızdır; toprağa saçtığımız tohum. Gözlerimizde sakladığımız yağmur ve sevgimize bandığımız ekmeğimizdir, suyumuzdur. Sevdamız Munzur'un doruklarından, tıpkı ipekten bir tül sarması gibi, seher yellerinden gelir ve eğilir bütün sevgilerin önünde. Zulümlerin önünde dimdik durur, başı dumanlı dağlar gibi, başı eğiklere nispet.
Bahar geldi mi cemreler düşer toprağa. Göz ıslağında yeşerir umutlar, tomurcuklanır sevdaya bilenmiş yürek... İsyan gülleri açar kızıl kor, onurun ve direncin doruklarında. Yükseldikçe yücelir kara sevdalı başlar, başı eğiklere nispet, başı dumanlı dağlar gibi. Yıldızlara ulaşır hür düşünceler ay alacası şafaklarda...
Çiy düşünce kınalı bir kızın saçlarına, sevda yelleri eser ılım ılım, yalım yalım kavurur yürekleri, savurur gül kokulu yaylalara. Çağlardan çağlara destanlar kuşanıp, türkü türkü izi kalır yollarda... Akıp gider Munzur Suyu gürül gürül, göçer dost obalar ardında al ateşler yakarak ve bir başka bahara umutlarını bırakarak. Sevdanın kan kırmızısı rengine kar düşer, üşür dalında binlerce tomurcuk çiçek... İşte o zaman ben, en görkemli bulutları çağırıp, en yürekli rüzgarlarla, uğul uğul uğuldarım. isyanlar doğurup fırtınalarda....
Bilin ki, bütün acılarını tattığım ve ihanetlerine alışamadığım bu metropollerde, bir yerim yok benim, hep dikenler üzerinde eğreti kalıyorum. Ne zaman gözlerim dalıp gitse uzaklara; bir süsen, yapraklarını serer önüme. Savrulur ipek saçları dalga dalga gökyüzüne. Uzanıp alnımdan öper bir anne, oturup hasretin avlusunda ağıtlar yakar. Rüzgar uğultuları çarpar şakaklarıma. Bir sevda türküsü kulaklarıma süzülür uzak yayla yollarında, gittikçe mahzunlaşır yüreğim. Susar o an bütün sular, kuş, rüzgar, börtü-böcek ne varsa. Ne zaman içmeye eğilsem bir pınarın soğuk suyunu, köz köz olur tutuşur su. Rüzgarın saçları ateş olup düşer dağların doruklarına. Yanaklarım ateş keser, çatlar dudaklarım... Boyun büker Munzur’un tüm menekşeleri, sümbülleri, sehergülleri, kırkkanatlılar ve de seher bakışlı gelinleri, tomurcuk göğüslü kızları.. Birikir gözyaşları damla damla dünyanın gözlerinde ve damla damla akar yeryüzünün yanan yüreğine. Bana da ezgilerden nakış dokumak kalır çile çiçeklerine. Boynumu bükmek kalır Munzur aşkına...
Ne zaman yanık bir türkü duysam tutuşur yüreğim, döner başım, savrulurum güz yaprakları gibi. Düşerim kaldırımlara, kimse aldırmaz, kimse kaldırmaz beni, gelip geçer üstümden ihanetler, gelip geçer üstümden hüzünler. Çöken karanlıklar umudumu, sönen hayaller hayatımı çekip götürür. Bil ki yıldızlardan yol yapıyorum kendime her gece, köprüler kuruyorum sana kavuşmak için, yüzüm sana dönük ey yurdum, kınalı yarim, sehergülüm. Azad eyle beni, yediler, kırklar adına ve aşkına azad eyle. Yüreği yüzünde gezen ve gözyaşları ayazda üşüyen dağlı bir çocuğum ben. Ateşe tut ki yüreğimi, ısınsın. Beni severse sen seversin ancak, sen anlarsın Munzur bakışlım.
Sehergülüm! Ne çok severdik yayla yollarında seninle türküler söylemeyi. Ne çok üşürdük yayla yollarında... Yüreğinde kocaman ateşler yakardın ellerimi ısıtmak için... Şimdi üçler, beşler, seyitler aşkına usla yüreğimi. Usla ve bırak yaralı kalsın seni seven yanım.... Gözlerimdeki yaşları topla, bırak çöl olsun kaderim... Bir kardelen aşkı kalsın içimde, bir de bu kahreden gurbet ezgisi... Gerisi Munzur aşkına ağlamak olsun, yanmak olsun.......
Oy Maral Maral! Gözlerin gözlerimde hangi pınarların mavisi, hangi ayın vurgunuydu mavi gecelerde ah nazlı maral? Umudun adresi var mı? Sevgiye nereden gidilir? Yitirdim adresini dostluğun, vefanın, aşkın... Bul beni. Her adımda ateşlere basıyorum, körler ülkesinde, körüm. Ben yaşamın adını sen koydum, senin adını sevda, sevdanın adını yaşam. Düşmüşüm, tut elimden kaldır beni, alıp sevdalara götür beni...
Sesin çağlayan bir ırmağın türküsüydü karlı dağlarda oy maral maral. Gülün boyun büküşüydü hasret bahçelerinde, ben gönlümü yalnızca sana sakladım yıllar boyu, sev beni, sev beni ateşler içinde de olsan. Düşmüşüm kaldır beni, yüreğine yaslanayım. Üçler, yediler, kırklar aşkına ah nazlı maral! Canevimde büyüyen hasretimi yasladım da yıllara; uzak, çok uzak bir yıldızda kaldı düşlediğim dünya. Sonra uzun bir kar yağdı yollara, üşüdüm. Duman oldu, tufan oldu ömrüm, içimde dinmeyen fırtınalar, gece karası öfkeler kaldı yüreğimde ve ihanetlerin açtığı çukurlar, hesabını kimselere soramadığım. Üstümde kar yangını, başımda gam, gönlüm rüzgarlara vurgun, yollar duman. Ateşler içinde dolanır kanım, yüreğim. Sarıl bana üşüyorum, sarıl bana düşüyorum, nedenini sorma ne olur.
Zaman kör karanlık ve acımasız. Yıldızlara dönder yüzümü oy maral, lekesiz sabahlara dönder. Güneşe dönder yüzümü, şimdi soğuk bir kutup dünya, iliklerime dek üşüyorum. Kar altında kalbim şimdi, Munzur’un doruklarında gözlerim üşüyor, gözlerimin anadolusunda kirpiklerim. Mühür vuruldu yaralarıma oy maral maral.
Sarıl boynuma.Sıcak dostluğun ısıtır beni ancak, hilesiz sevgin ısıtır. Bunca yıldır gönlümü yalnızca sana sakladım. Sev beni üçler, beşler aşkına. Öyle uzak durma gel. Acılar uçurum, acılar uçurum, tut beni düşüyorum,üşüyorum ısıt beni. Gel, yürek çatlağı bir ezgiye sar beni, gül yaprağı bir sevgiye sar ki, ölem. Ey yarasında nehirler fışkıran kalbim, ey saksısında sevgiler büyüttüğüm kalbim, bak akşam oldu yine, kararıp kaldı düşlerim. Ah ben bu acıların hesabını kime soracağım? Kendimi anlatacak kadar vaktim de yok artık.
Aşka ve toprağa ahdımız var oy maral maral. Şiir serpin üstüme su yerine, sevgi serpin üşüyorum. Gel, yürek çatlağı bir ezgiye sar beni, gül yaprağı bir sevgiye sar ki, ölem. Gümbür gümbür bir yürek nasıl düşermiş toprağa, görsün dünya alem. Elveda nazlı çiçek, elveda.Teyran çiçegi sana su veremem, koklayamam bir daha, okşayamam nazlı yapraklarını. Bağışla beni. Derin bir ah gibi sevdalar içinde tutuşan upuzun nehirler alsın beni ah maral. Tutmaya gücüm yetmiyor artık kalbimdeki soluğu. Turnamın göğsü yaralı, turnamın kanadı kırık, taşıyamaz gurbeti kanatlarında..
Bitmeyen bir hüznün kıskacında yaralı ezgilere tutsak kaldım, paramparça kaldım ortasında karanlığın, geçen trenler de almıyor beni, içimde tarifsiz kederler büyüyor. Toz toz oldum buralarda, duman duman. Gel gör ki, kan çanağı gözlerim, sesim gelmiyor oralara ah maral maral...
teyran) munzur dağlarında bir koy ve o koyda yetişen bir çiçek
[email protected]
06.11.2005 - 20:38
Yüz yüze tanışmasak ta şiirlerinden pırıl pırıl bir yüreğe sahip olduğunu hissediyorum dost canlısı olduğu mesajlarından yansımaktadır...
Toplam 30 mesaj bulundu