Göklere değer mağrur ve dik başın, Bulutları okşar her yaprağın. Açılmış semaya kanadın, kolların Bekçisidir bu tenha derelerin, Geçit vermez sarp bellerin. Taşır gövden izlerini nice yılların, Dilin olsa neler, neler anlatırdın Gölgeleri Dağların Sedir Ağacı! ..
Gelip geçen yorgun yolcular, Yanık kavallı yetim çobanlar, Börtü böcek, cıvıldayan kuşlar, Geçse de üstünden asırlar, Varlığına duacı, Gölgeli Dağların Sedir Ağacı! ..
Kar,fırtına, boranda Üşümez mi elin ayağın? Taze çiçek kokan baharda, Toprağı hasretle sardın. Altında kıvrılan Dalaman Çayı, En sadık can yoldaşın. Gölgeli Dağların Sedir Ağacı! ..
Nice yıldırımlara, yangınlara Sapı senden olan hain baltaya Bunca yıl dayandın. Kulakları yırtan bir sesle, Gelen canavar dişli testereyle, Boylu boyunca uzandın kaldın.. Gölgeli Dağların, Sedir ağacı! ..
Gelmez oldu hacı leylek, Dallarını arar her kelebek, Ağlar beşiği senden bebek. Yok mu bu derdin ilacı Gölgeli Dağların, Sedir ağacı? …
Veli Aykar Denizli, 14. 12.2005 *****
ŞİİR VE TÜRKÜ
Ne zaman şiir şiir diye tuttursam; İçimde kaynar bir türkü pınarı! İnim inim inleten şu dumanlı yaylayı, Sipsi sesiyle gezerim köy köy sılayı. Çeker beni kendine derinden, derinden, Kalem düşer elimden, Döner başım sarhoşum! ..
Mor dağlar kıvrım kıvrım uzar, Akar gölümde deli çaylar, Gelincik çalkalanır ovalar! Açan çiçeğin, öten böceğin Sesini duyar gibi olurum… “Allı şalvarını sürüyen gelin,” Gider ardın sıra kaybolurum! ..
Ne zaman şiir şiir diye tuttursam; Dedemden kalma bir gurbet havası Erzurum yaylada kar olur, Aydın’da sıcak toprağa diz vurur! Üsküdar’da bir mendil dolusu lokum, Çanakkale’de aynalı çarşı, Denizli’de öten çil horozum! O öttükçe bölünür uykum…
Ne zaman şiir şiir diye tuttursam; Silifke’de Aslı Yok Yaylası, Karadeniz’de omuz omuza horonum… Başak başak Harran Ovası, Başımda Mihriban’ın umarsız sevdası, Ayrılıktan gayrı zor ne var? Çıkıp yücesine Ağrı’nın Ankara’nın taşına bakarım… Fırat’ta dağ, tepe coşkun akar, Tuna boylarında durulurum… Rumeli’den Hazar’a kadar Türkü türkü savrulurum! ..
Ne zaman şiir şiir diye tuttursam; Narası kulağımda koç Köroğlu’nun, Heybesi omzumda derviş Yunus’un, Aşk deryasında yunsam, arınsam… Düşlerimden çıkmaz ki Karacaoğlan, Kavgalarda bir asi Pir Sultan, Veysel ile “dost dost diye” ağlasam, Mahzuni ile son noktayı bir koysam! ..
Ne zaman şiir yazmaya otursam; Kırılır kalemim, tutmaz elim. Deliyim, divaneyim, bir garip Veli’yim Aslı’sını el almış yanık Kerem gibiyim, Boğazımda düğümlenir dizelerim, Yol yordam bilmez, bir hoş olurum…
SEDİR AĞACI
Göklere değer mağrur ve dik başın,
Bulutları okşar her yaprağın.
Açılmış semaya kanadın, kolların
Bekçisidir bu tenha derelerin,
Geçit vermez sarp bellerin.
Taşır gövden izlerini nice yılların,
Dilin olsa neler, neler anlatırdın
Gölgeleri Dağların
Sedir Ağacı! ..
Gelip geçen yorgun yolcular,
Yanık kavallı yetim çobanlar,
Börtü böcek, cıvıldayan kuşlar,
Geçse de üstünden asırlar,
Varlığına duacı,
Gölgeli Dağların
Sedir Ağacı! ..
Kar,fırtına, boranda
Üşümez mi elin ayağın?
Taze çiçek kokan baharda,
Toprağı hasretle sardın.
Altında kıvrılan Dalaman Çayı,
En sadık can yoldaşın.
Gölgeli Dağların
Sedir Ağacı! ..
Nice yıldırımlara, yangınlara
Sapı senden olan hain baltaya
Bunca yıl dayandın.
Kulakları yırtan bir sesle,
Gelen canavar dişli testereyle,
Boylu boyunca uzandın kaldın..
Gölgeli Dağların,
Sedir ağacı! ..
Gelmez oldu hacı leylek,
Dallarını arar her kelebek,
Ağlar beşiği senden bebek.
Yok mu bu derdin ilacı
Gölgeli Dağların,
Sedir ağacı? …
Veli Aykar
Denizli, 14. 12.2005
*****
ŞİİR VE TÜRKÜ
Ne zaman şiir şiir diye tuttursam;
İçimde kaynar bir türkü pınarı!
İnim inim inleten şu dumanlı yaylayı,
Sipsi sesiyle gezerim köy köy sılayı.
Çeker beni kendine derinden, derinden,
Kalem düşer elimden,
Döner başım sarhoşum! ..
Mor dağlar kıvrım kıvrım uzar,
Akar gölümde deli çaylar,
Gelincik çalkalanır ovalar!
Açan çiçeğin, öten böceğin
Sesini duyar gibi olurum…
“Allı şalvarını sürüyen gelin,”
Gider ardın sıra kaybolurum! ..
Ne zaman şiir şiir diye tuttursam;
Dedemden kalma bir gurbet havası
Erzurum yaylada kar olur,
Aydın’da sıcak toprağa diz vurur!
Üsküdar’da bir mendil dolusu lokum,
Çanakkale’de aynalı çarşı,
Denizli’de öten çil horozum!
O öttükçe bölünür uykum…
Ne zaman şiir şiir diye tuttursam;
Silifke’de Aslı Yok Yaylası,
Karadeniz’de omuz omuza horonum…
Başak başak Harran Ovası,
Başımda Mihriban’ın umarsız sevdası,
Ayrılıktan gayrı zor ne var?
Çıkıp yücesine Ağrı’nın
Ankara’nın taşına bakarım…
Fırat’ta dağ, tepe coşkun akar,
Tuna boylarında durulurum…
Rumeli’den Hazar’a kadar
Türkü türkü savrulurum! ..
Ne zaman şiir şiir diye tuttursam;
Narası kulağımda koç Köroğlu’nun,
Heybesi omzumda derviş Yunus’un,
Aşk deryasında yunsam, arınsam…
Düşlerimden çıkmaz ki Karacaoğlan,
Kavgalarda bir asi Pir Sultan,
Veysel ile “dost dost diye” ağlasam,
Mahzuni ile son noktayı bir koysam! ..
Ne zaman şiir yazmaya otursam;
Kırılır kalemim, tutmaz elim.
Deliyim, divaneyim, bir garip Veli’yim
Aslı’sını el almış yanık Kerem gibiyim,
Boğazımda düğümlenir dizelerim,
Yol yordam bilmez, bir hoş olurum…
VELİ AYKAR
Denizli,05.01.2006,