Değersiz herşey ışıktan kaçar, bu dünyada bedenin altına saklanılabilir, ölümde bu artık yapılamaz, çıplak
olarak ışığa bırakılırız, orası duruma göre, cennet veya cehennemdir.
Simone WEİL, Fransız Mistik Filozof, 1943
Sühreverdi de mistik tecrubeyle yazan bir filozof olarak, ölümü, bir ışık makamı olarak tanımlar.
Şiir, kaybeden kazanıyor oyunudur. Ve gerçek şair, kazanmak için ölünceye kadar kaybetmeyi seçer. Eğer ille de şairin bağlanmasından söz edelim isteniyorsa, kendini yitirmeye adayan adamdır, diyebiliriz. Şairin hiç durmadan karşı çıktığı ve dış dünyanın araya girişinden ileri geldiğini söylediği şu kötü talihin, şu uğursuzluğun anlamı budur, ve bu şairin en köklü seçimidir, şiirin sonucu değil, kaynağıdır. Şair insani girişimin toptan başarısızlığa uğrayacağınan emindir ve kişisel yenilgisiyle, insanlığın genel yenilgisini ortaya koymak üzere, kendi öz yaşamında bozguna uğrayacak biçimde davranmaktadır. Şiir, her zaferin altında yatan gizli yenilgi adınadır.
Jean Paul SARTRE,
Ne kadar çok fikir var, herkes
ben haklıyım diyor, Hayat, o
büyük gerçek, kimseyi dinlemiyor,
bir bakmışız başka bir boyuttayız,
ve bir yenisi hazırlanıyor.
Sayılar ruhu anlatmaz, ama, ruh sayıya hakimiyet kurar, sayı detaydır, ama, ruh, kapsam, Gödel henüz 27 yaşındayken, 1932 de, Viyana Üniv de matmatik kanıtlamasını makale olarak yayınladığında, büyük etki yaratır camialarında ve Princeton a davet edilir, aydınlanmanın iddia ettiği gibi aslında elimizde hiçbir kesinlik yoktur,
belirsizlik hakimdir, kuantum gibi,ve Aristo dan sonra en büyük atılım olarak görülen hoca, son dönemlerinde İslama yaklaşır, ve artık keskin zekanın doğal sonucu da paranoid tepkiler - aptaldan paranoya çıkmaz, - vermeye başlar, zehirlenerek öldürüleceğine kanaat getirmiştir, ve yemeklerini bile eşi yapınca sadece ondan kabul eder yemeyi, ama, o da hastalanır, ve yemek yemeyince korkudan, açlıktan ölür, yani bu zeka kübü, açlıktan da ölebileceğini düşünemez, yani o kadar asılmamalı zekaya,
Arzum geleceklerden daha büyük daha tek,
Elbet yollar bitecek ben hür kalacağım,
Dünyanın son gününde her varlık silinecek,
Bütün mesafelerden görünür kalacağım.
Tehlikeli bir kusurdur, ve dünya mükemmel bir tuzaktır. - Jean BAUDRİLLLARD, Fransız Filozof, 2007,
İşte Osmanlı Türkleri bu engelleri aşmayı biliyorlardı, rehbere katıksız sadakatle, çalıyı dolanmadan, modern yemlere koşmadan, daha tarım toplumuyken, bu artık bireysellececek, ve kişisle kavga haline dönüşecektir, modern evrede, ama, kendi dönemlerinni sınavında, sadece kendi halkaların değil, 32 Milleti dahi uzun süre iyi
yaşatarak bunu başarabildiler ve verdikleri kavganın sonuçlarını da hak ettiler, katıldıkları kadar ki, bugünden çok fazla olduğu kesin, işte bu gayretin fedailerine, batılı tarihçiler - Osmanlı Barışı - diyorlardı. Bugün artık bu kavga, ne kadar ciddiye aldığına, yani tamamiyle sana kalmış, artık çok daha zor, sürülmüş bir istenmiyen varlık olarak kendin, ne kadar gerekli olduğnu ispatlamak zorundasın, kulluk aynen duruyor, değişen, elinden alınanlar, yeni kavramlarla, onu yerine koyup hedefe koşmak senin işin, ya da başka, dersin olur biter..
Teknik buralarda çok şey söyleyebilir, ama, sonsuzluk da söyleyebileceği hiçbir şey yoktur, oraya yüksek ahlakın ağır çilesini göze alarak girilebilir, vaatler onun üzerinden tarif edilmiştir, ve bunun kavgasını vermeyene de bir vaat den bahsetmez, dedelerimiz neden kelle koltukta ön saftaydı bir dana düşünün, bugünün rasyonalitesi, o ihtiyacı karşılayabilecek mi, ya da bugün kendini yakacak kadar tepki verip, günün akışına uymayan bir isyan bireyi, gerçekten enayi mi, ya da dedelerimiz, gerçekten dünya bir gübrelik mi, yoksa sonsuzluk da çok da cılız bir durak, bir elini görelim noktası mı, size kalmış, bu tercihle yerinin manzarası da yavaştan görünmeye başlayacaktır, anka kuşunu gören yoktur, ama, kuş vardır ve uçmaktadır, o yola, çileye girmeden de görünmeyecektir, kendi yörüngesinde uçacaktır hep, sen le bağı da hiç olmayacaktır, yani emeksiz kuşun kanatlarından fayda gelmeyecektir.
Hiçbir kuş kendi kanatlarıyla fazla yükselemez. - William BLAKE, İngiliz Mistik ŞAİR, 1757, aynı sene İstanbul da da, Şeyh GALİB doğar.
Schiller, 1805, Alman Dahilerninden, akılla elde edilebliecek her şeyin zaten elde edilmiş olduğunu yazmıştır. Akıl,
rasyonalite ve empirizm güçlü bir bilgi sağlamıştır, ancak gözden kaçırdığı şey, ahlaki davranışın tasfiyesidir. Dünyadaki bütün bilgi bir insanın doğru, yanlış anlayışını geliştiremedi, belki onlara yerçekimi kanunlarını verebilir, ya da buharlı makine icat etmelerine izin verebilir, belki özgürlük, ve eşitlik gibi evrensel hakların tanımlanması, ve beyan edilmesi için olanak da verebilir, ancak Fransız Giyotinlerinin kanlı metali, bunun yeterli olmadığını kanıtladı. Schiller - fayda, çağımızın büyük putudur - diye yazmıştı, tüm güçler ona saygı gösterir. Fayda, verimlilik, ve tüketim modern toplumların yol gösterici ışığı olmuştu.
Andrea Wulf, İlk Romantikler ve Benin Keşfinden.
Yani, Fransız Devrimiyle başlayan sen kimsine dayalı dönem, tekniği yükselterek, insanın gündelik pratiklerine
yardım ederken, yeni dönemin işaretini de verir, artık şehirli endüstriyel yapıda giderek çok zor yer edinebilen insan, ihtiyaçları karşılamada iyice tökezlemeye başlayacak, ve güçleşecek, yoğun rekabet de bastırırken, asıl
gövde çarpılmaya başlayacaktır, o da insanın tamamlayıcısı, ve dünyada ki amacı, ruhun yavaştan yitirilmesi, elinden alınması, nesneleşme, eşyalaşma, bu bileriek atılan çelme, fayda - zarar ikileminde, faydayı yükseltirken, zararı görüp önlem alacakların, yani eski bilgilerin hala yaşadığını ve her an burdaki amacını kaybederek, kaybedileceğini söyler acı bir tarifle, dikkatli yaşamadan ilk gördüğüne savrulan insan, yarışta devre dışı bırakılacaktır, yani ahlak ve ruh hala asıl gövdedir, ama, elinden alınarak, yerine koyabilirsen, koy,
görelim denmiştir,
Çocuklar ve Eşyalar dünya süsüdür, ama, hepsinden önemlisi takvadır. - KURAN, KENDİ, yani ben diyor.
Onlar dünya hayatına kandı. - KURAN, KENDİ.
Allah güzel davranışları sever. KURAN, KENDİ, ve birçok, bunlar birer birer elinden alınırken, yerine koyabilenler, fark yaratarak, yola devam etmede, bir adım daha atacaktır. Bol Şans ve gayret, umut verici olmasa da, sana kalmış, Kierkegaardın dediği gibi artık her şey bireysel, - O birey - yanı, mezar taşına yazdırdığı gibi, nöbetçi bekliyor, ipi göğüsleyecekleri, ve durunca, düşecekleri.
Hiçbirşeyi başkasıyla paylaşmak istemeyen, hiçbir zaman emeklerinin karşılığını almaksızın didinen adamdır, budalalığın bütün tazeliğiyle, erdemin bulunduğu yerdedir. İşte hayat olduğu gibi, mutfaktan daha güzel değil, onun kadar pis kokuyor. Dünyaya kabahat mi buluyorum sanıyorsunuz, hiç de değil, dünya oldum olası böyleydi, Ademoğlu kusurludur, insan yukarıda da, aşağıda da, ortada da birdir. Siz yüksek bir insansanız, başınız yukarda, dosdoğru, yolunuzda yürüyün. Ama, hasede, iftiraya, beceriksizliğe karşı, dünyaya karşı dövüşmek gerekecek.
Honore de BALZAC, Fransız Dahi Romancı, 1850
Kısaca, dünya, kusurlarını düzeltmen için tanınmış bir sürede, bunu başarmayı hedeflemenle ve uygulamada
kanıtlamanla devamı vaad edilen, ve rehberle de bu yönünün anayasası belirlenen bir, sınav merkezidir, amacı budur, başaramayanlar da ilerde, zamanın başından beri nobetçi duran bir toplama merkezinde kaybedilir, kendileri bilir acısını, ama, başka hiç kimse, ilgilenen de, özgür irade de artık yoktur, bir kez ve son defa tanınan bu sürgün yerindeki fırsatı iyi değerlendiren, kalabalıktan sıyrılıp öne geçer, bu da ben harikayım demekle olan bir dayanağa sahip değildir, harika olduğunun teyidini sağlayacak davranışlarla desteklenmedikçe bir yararı da olmayacaktır. Kolay gelsin.
zaman, zamansızlık ve zamandışılık arasında aynı olguyu paylaşan farklı dönem aralıkları olarak, zamanı bütünler, geçişlilik alanında varlık açılımı yer alır, hakedişle, kabul arası gibi, yan yanalığın bir içinde kesinlik
barındıran tesadüfi olgusu olarak düşünün, hem zihinsel, hem kan, ve toplanma halinin dağıldığında barınabileceği bir aralık bütünlüğü.
Dünyada hiçbir yerde adalet diye bir şey yoktur, ne tarihte ne de bu gün, kalıcı adalet sadece ebediyetin işidir,
ve onun adı da şeriattır, bu şeriat çığlığı atanların, samimiyetsizliği bile adalet olmadığını gösterir, tarihin hiçbir
döneminde öyle bir devlet olmamıştır, bugün de yoktur, sadece, danışıldığı da olmuştur, ve kısmi kalmıştır, olamaz
da ertelenmiş zamanların işidir hakkından gelmek, hakedenin.
Çiçek açar, çünkü çiçek, açar, görülme arzusu yoktur - Angelus Silesius, Veba Salgınında ki, uyarıcı mistik şair, Türkçede çok kısıtlı çevirisi var henüz.
Asırlarca istikbalde yürür gibi oluyorum. - DAĞLARCA,
Tanrı bütün bir geçmişi ve geleceği şimdi olarak düşünür. - SPİNOZA,
Bir şairin benliği yoktur o heryerdedir.- KEATS,
Tanrı her yerdedir. - KURAN, KENDİ.
Mistik Şairde zaman algısı artık aşkınlık sürecinde heryerdeliği deneyimler, yetkilendirmeyle birlikte, yani vahdeti vücudun gerçekleştiği an a dayalı uzamda, tıpkı Yunusun, o halin içinde - an kandadır, kan an da demesi gibi - yada Dağlarcanın - Kendimi ve herkesi boşlukta hissediyorum, dairemsi bir müddet iniyor ruhuma -mısraında görünür olan zamanın artık heryerdeliğinin şairin benliğinden kelimeler yansıması gibi, simge kurtarcılıgının doruk noktasına gelinir artık ordan herkes kendi payına düşeni çıkarır ya da orda kalır.
Önümüze konulmuş mermer bir kütledir, kader,
Ona bakıp kalmakta, ondan bir zafer anıtı yontmak da,
size kalmış.
Dünya bir nesne ise onun hakkında parçalarını meşrulaştıracak çeşitli nedensel sorular sormak doğaldır, eğer o var olmaya başlamışsa, onu var kılan şey nedir. Ne olursa olsun bazı parçaları yok olurken, onu yok olmaktan alıkoyan, süreçlerinin devamını ne sağlar. Kimileri alemin doğası gereği var olmaya devam ettiğini ileri sürebilir, fakat o var olmaya devam etmedikçe halihazırdaki doğasına sahip olamaz. Oyleyse onun var oluşunu sahip olduğu doğaya göre açıklamak zordur, alemin özünün devamlılığı, onun var olmaya devam ettiği gerçeği, izaha gerek kalmayacak kadar açık bir şey değildir. Bu yüzden doğa varlığı bir ön koşul olarak gerektirmektedir.
İster istemez yalan yanlış edinilmiş bilgi, böylesine bilginin genişlediği bir çağda, boynuna geçirilmiş bir iptir, hiçbir zaman yetemeyeceğin bilginin küçük bir kümesiyle, ilk ve en ağır zararı kendine verir insan, temel metinler, üstelik on alt fragmanları olmaktan öteye geçemiyenler hele, üstün körü bir kanaate dayanarak gideceğin yer çok kalıcı da olabliir kanaatler hayatımızdaki en tehlikeli tetikçilerdir.
Temizse, ruhu çirkini rahatsız eder, çünkü yamukluğuna ayna tutar, ondan o çirkinliğini sıvayacak yer arar, ve elemede, boşa vakit geçirdiği dünya zemininde, gününü bekle, ve burda geride kaldığı yarışta, düştüğü yerde, ister istemez, başarılı olur ve kalıcı hayatına kavuşur, biraz sancılı, ama, layığıdır.
Nitelikli olanın beklentisi yoktur, niteliksizin de beklentiye değecek bir tarafı, bu geçiş noktasında, ayrıştırmanın ölçülerinden biri olarak hep vardı zaten. Özellik denilen konu, ruhun bir dışavurumudur, bayrağını yükseltmese de görülür, bu konular harcıalem tiplere bir anlam ifade etmez, ondan harcama malzemesi olarak kalırlar.
Varolanlar, varoldukları için vardırlar, sadece düşünemediklerimiz yokturlar, zihnin unsurları gerçekleşmemişse, potansiyel olmadığını göstermez, henüz sahneye çıkmamıştır, ondan bir paçavra, ancak tutuşturulunca, gerçeğin ayırdına varabilir, önce davranan, zihninin imkanlarından fazlasıyla yararlanabilir, o da ancak, yükümlülüklerini yüklenmekle olur, topu taca atarsan, kendinde birlikte gidersin, maçta yenilgiyle biter, hem en acısıyla.
Ben Sıkıntılarımdan Daha Değerliyim
24.05.2024 - 08:31Değersiz herşey ışıktan kaçar, bu dünyada bedenin altına saklanılabilir, ölümde bu artık yapılamaz, çıplak
olarak ışığa bırakılırız, orası duruma göre, cennet veya cehennemdir.
Simone WEİL, Fransız Mistik Filozof, 1943
Sühreverdi de mistik tecrubeyle yazan bir filozof olarak, ölümü, bir ışık makamı olarak tanımlar.
oyun
24.05.2024 - 07:54Nasıl algılarsanız dünya o şekli alır, ama, dünya - bir - tanedir, savrulmamak için rehber.
yenilgi
23.05.2024 - 22:28Şiir, kaybeden kazanıyor oyunudur. Ve gerçek şair, kazanmak için ölünceye kadar kaybetmeyi seçer. Eğer ille de şairin bağlanmasından söz edelim isteniyorsa, kendini yitirmeye adayan adamdır, diyebiliriz. Şairin hiç durmadan karşı çıktığı ve dış dünyanın araya girişinden ileri geldiğini söylediği şu kötü talihin, şu uğursuzluğun anlamı budur, ve bu şairin en köklü seçimidir, şiirin sonucu değil, kaynağıdır. Şair insani girişimin toptan başarısızlığa uğrayacağınan emindir ve kişisel yenilgisiyle, insanlığın genel yenilgisini ortaya koymak üzere, kendi öz yaşamında bozguna uğrayacak biçimde davranmaktadır. Şiir, her zaferin altında yatan gizli yenilgi adınadır.
Jean Paul SARTRE,
Ne kadar çok fikir var, herkes
ben haklıyım diyor, Hayat, o
büyük gerçek, kimseyi dinlemiyor,
bir bakmışız başka bir boyuttayız,
ve bir yenisi hazırlanıyor.
gökhan, 2004
sayı
23.05.2024 - 18:43Sayılar ruhu anlatmaz, ama, ruh sayıya hakimiyet kurar, sayı detaydır, ama, ruh, kapsam, Gödel henüz 27 yaşındayken, 1932 de, Viyana Üniv de matmatik kanıtlamasını makale olarak yayınladığında, büyük etki yaratır camialarında ve Princeton a davet edilir, aydınlanmanın iddia ettiği gibi aslında elimizde hiçbir kesinlik yoktur,
belirsizlik hakimdir, kuantum gibi,ve Aristo dan sonra en büyük atılım olarak görülen hoca, son dönemlerinde İslama yaklaşır, ve artık keskin zekanın doğal sonucu da paranoid tepkiler - aptaldan paranoya çıkmaz, - vermeye başlar, zehirlenerek öldürüleceğine kanaat getirmiştir, ve yemeklerini bile eşi yapınca sadece ondan kabul eder yemeyi, ama, o da hastalanır, ve yemek yemeyince korkudan, açlıktan ölür, yani bu zeka kübü, açlıktan da ölebileceğini düşünemez, yani o kadar asılmamalı zekaya,
Akletmez misiniz. - KURAN, KENDİ. eder misiniz.
fazıl hüsnü dağlarca
22.05.2024 - 21:30Günler, Allahın damlayan pınarı,
Hikmetinden sual olmaz Tanrımız.
Ses bayrağı Türkçem,
Arzum geleceklerden daha büyük daha tek,
Elbet yollar bitecek ben hür kalacağım,
Dünyanın son gününde her varlık silinecek,
Bütün mesafelerden görünür kalacağım.
Değer
19.05.2024 - 21:11Kendine biçtiğin değeri biçen O değilse, bir biçilme vardır, ve kaynağı da ayetlere dayanır, değer kazanmanın, kolay gelsin.
gizem
19.05.2024 - 16:38Sulara gömülüyor suçsuzluk törenle,
iyiler her türlü inançtan yoksun, oysa
yoğun bir tutkuyla esrik kötüler, belli ki
bir giz açıklanmak üzere.
YEATS, İrlandalı Mistik ŞAİR, ve uyarıcı, 1919, sonra güzelliklere doyulmuyor, artık burdayız, yani çağdaşız, değil mi yoksa.
insan
16.05.2024 - 15:54Tehlikeli bir kusurdur, ve dünya mükemmel bir tuzaktır. - Jean BAUDRİLLLARD, Fransız Filozof, 2007,
İşte Osmanlı Türkleri bu engelleri aşmayı biliyorlardı, rehbere katıksız sadakatle, çalıyı dolanmadan, modern yemlere koşmadan, daha tarım toplumuyken, bu artık bireysellececek, ve kişisle kavga haline dönüşecektir, modern evrede, ama, kendi dönemlerinni sınavında, sadece kendi halkaların değil, 32 Milleti dahi uzun süre iyi
yaşatarak bunu başarabildiler ve verdikleri kavganın sonuçlarını da hak ettiler, katıldıkları kadar ki, bugünden çok fazla olduğu kesin, işte bu gayretin fedailerine, batılı tarihçiler - Osmanlı Barışı - diyorlardı. Bugün artık bu kavga, ne kadar ciddiye aldığına, yani tamamiyle sana kalmış, artık çok daha zor, sürülmüş bir istenmiyen varlık olarak kendin, ne kadar gerekli olduğnu ispatlamak zorundasın, kulluk aynen duruyor, değişen, elinden alınanlar, yeni kavramlarla, onu yerine koyup hedefe koşmak senin işin, ya da başka, dersin olur biter..
sonsuzluk
16.05.2024 - 15:33Teknik buralarda çok şey söyleyebilir, ama, sonsuzluk da söyleyebileceği hiçbir şey yoktur, oraya yüksek ahlakın ağır çilesini göze alarak girilebilir, vaatler onun üzerinden tarif edilmiştir, ve bunun kavgasını vermeyene de bir vaat den bahsetmez, dedelerimiz neden kelle koltukta ön saftaydı bir dana düşünün, bugünün rasyonalitesi, o ihtiyacı karşılayabilecek mi, ya da bugün kendini yakacak kadar tepki verip, günün akışına uymayan bir isyan bireyi, gerçekten enayi mi, ya da dedelerimiz, gerçekten dünya bir gübrelik mi, yoksa sonsuzluk da çok da cılız bir durak, bir elini görelim noktası mı, size kalmış, bu tercihle yerinin manzarası da yavaştan görünmeye başlayacaktır, anka kuşunu gören yoktur, ama, kuş vardır ve uçmaktadır, o yola, çileye girmeden de görünmeyecektir, kendi yörüngesinde uçacaktır hep, sen le bağı da hiç olmayacaktır, yani emeksiz kuşun kanatlarından fayda gelmeyecektir.
Hiçbir kuş kendi kanatlarıyla fazla yükselemez. - William BLAKE, İngiliz Mistik ŞAİR, 1757, aynı sene İstanbul da da, Şeyh GALİB doğar.
fayda
16.05.2024 - 15:23Schiller, 1805, Alman Dahilerninden, akılla elde edilebliecek her şeyin zaten elde edilmiş olduğunu yazmıştır. Akıl,
rasyonalite ve empirizm güçlü bir bilgi sağlamıştır, ancak gözden kaçırdığı şey, ahlaki davranışın tasfiyesidir. Dünyadaki bütün bilgi bir insanın doğru, yanlış anlayışını geliştiremedi, belki onlara yerçekimi kanunlarını verebilir, ya da buharlı makine icat etmelerine izin verebilir, belki özgürlük, ve eşitlik gibi evrensel hakların tanımlanması, ve beyan edilmesi için olanak da verebilir, ancak Fransız Giyotinlerinin kanlı metali, bunun yeterli olmadığını kanıtladı. Schiller - fayda, çağımızın büyük putudur - diye yazmıştı, tüm güçler ona saygı gösterir. Fayda, verimlilik, ve tüketim modern toplumların yol gösterici ışığı olmuştu.
Andrea Wulf, İlk Romantikler ve Benin Keşfinden.
Yani, Fransız Devrimiyle başlayan sen kimsine dayalı dönem, tekniği yükselterek, insanın gündelik pratiklerine
yardım ederken, yeni dönemin işaretini de verir, artık şehirli endüstriyel yapıda giderek çok zor yer edinebilen insan, ihtiyaçları karşılamada iyice tökezlemeye başlayacak, ve güçleşecek, yoğun rekabet de bastırırken, asıl
gövde çarpılmaya başlayacaktır, o da insanın tamamlayıcısı, ve dünyada ki amacı, ruhun yavaştan yitirilmesi, elinden alınması, nesneleşme, eşyalaşma, bu bileriek atılan çelme, fayda - zarar ikileminde, faydayı yükseltirken, zararı görüp önlem alacakların, yani eski bilgilerin hala yaşadığını ve her an burdaki amacını kaybederek, kaybedileceğini söyler acı bir tarifle, dikkatli yaşamadan ilk gördüğüne savrulan insan, yarışta devre dışı bırakılacaktır, yani ahlak ve ruh hala asıl gövdedir, ama, elinden alınarak, yerine koyabilirsen, koy,
görelim denmiştir,
Kaderlerini gayretlerine bıraktık. - KURAN, KENDİ.
Çocuklar ve Eşyalar dünya süsüdür, ama, hepsinden önemlisi takvadır. - KURAN, KENDİ, yani ben diyor.
Onlar dünya hayatına kandı. - KURAN, KENDİ.
Allah güzel davranışları sever. KURAN, KENDİ, ve birçok, bunlar birer birer elinden alınırken, yerine koyabilenler, fark yaratarak, yola devam etmede, bir adım daha atacaktır. Bol Şans ve gayret, umut verici olmasa da, sana kalmış, Kierkegaardın dediği gibi artık her şey bireysel, - O birey - yanı, mezar taşına yazdırdığı gibi, nöbetçi bekliyor, ipi göğüsleyecekleri, ve durunca, düşecekleri.
Hedefe Ulaşmak
16.05.2024 - 04:32Hiçbirşeyi başkasıyla paylaşmak istemeyen, hiçbir zaman emeklerinin karşılığını almaksızın didinen adamdır, budalalığın bütün tazeliğiyle, erdemin bulunduğu yerdedir. İşte hayat olduğu gibi, mutfaktan daha güzel değil, onun kadar pis kokuyor. Dünyaya kabahat mi buluyorum sanıyorsunuz, hiç de değil, dünya oldum olası böyleydi, Ademoğlu kusurludur, insan yukarıda da, aşağıda da, ortada da birdir. Siz yüksek bir insansanız, başınız yukarda, dosdoğru, yolunuzda yürüyün. Ama, hasede, iftiraya, beceriksizliğe karşı, dünyaya karşı dövüşmek gerekecek.
Honore de BALZAC, Fransız Dahi Romancı, 1850
Kısaca, dünya, kusurlarını düzeltmen için tanınmış bir sürede, bunu başarmayı hedeflemenle ve uygulamada
kanıtlamanla devamı vaad edilen, ve rehberle de bu yönünün anayasası belirlenen bir, sınav merkezidir, amacı budur, başaramayanlar da ilerde, zamanın başından beri nobetçi duran bir toplama merkezinde kaybedilir, kendileri bilir acısını, ama, başka hiç kimse, ilgilenen de, özgür irade de artık yoktur, bir kez ve son defa tanınan bu sürgün yerindeki fırsatı iyi değerlendiren, kalabalıktan sıyrılıp öne geçer, bu da ben harikayım demekle olan bir dayanağa sahip değildir, harika olduğunun teyidini sağlayacak davranışlarla desteklenmedikçe bir yararı da olmayacaktır. Kolay gelsin.
zaman
11.05.2024 - 16:53zaman, zamansızlık ve zamandışılık arasında aynı olguyu paylaşan farklı dönem aralıkları olarak, zamanı bütünler, geçişlilik alanında varlık açılımı yer alır, hakedişle, kabul arası gibi, yan yanalığın bir içinde kesinlik
barındıran tesadüfi olgusu olarak düşünün, hem zihinsel, hem kan, ve toplanma halinin dağıldığında barınabileceği bir aralık bütünlüğü.
şeriat
11.05.2024 - 12:13Dünyada hiçbir yerde adalet diye bir şey yoktur, ne tarihte ne de bu gün, kalıcı adalet sadece ebediyetin işidir,
ve onun adı da şeriattır, bu şeriat çığlığı atanların, samimiyetsizliği bile adalet olmadığını gösterir, tarihin hiçbir
döneminde öyle bir devlet olmamıştır, bugün de yoktur, sadece, danışıldığı da olmuştur, ve kısmi kalmıştır, olamaz
da ertelenmiş zamanların işidir hakkından gelmek, hakedenin.
çiçek
09.05.2024 - 18:43Çiçek açar, çünkü çiçek, açar, görülme arzusu yoktur - Angelus Silesius, Veba Salgınında ki, uyarıcı mistik şair, Türkçede çok kısıtlı çevirisi var henüz.
dünya
08.05.2024 - 19:40İlişkiler her zaman teğettir, buluşma çabasına da yaşam denir.
Körler, sağırlar birbirini ağırlar.
anlam
08.05.2024 - 19:37Anlamın sarsılmasıyla tarih başlar. - Jan Patocka, Çek Filozof.
kanaat
08.05.2024 - 19:35Edinilmiş bilgiyi aşar, kendini yaşar, doğru olması da gerekmez.
algı
08.05.2024 - 08:15Asırlarca istikbalde yürür gibi oluyorum. - DAĞLARCA,
Tanrı bütün bir geçmişi ve geleceği şimdi olarak düşünür. - SPİNOZA,
Bir şairin benliği yoktur o heryerdedir.- KEATS,
Tanrı her yerdedir. - KURAN, KENDİ.
Mistik Şairde zaman algısı artık aşkınlık sürecinde heryerdeliği deneyimler, yetkilendirmeyle birlikte, yani vahdeti vücudun gerçekleştiği an a dayalı uzamda, tıpkı Yunusun, o halin içinde - an kandadır, kan an da demesi gibi - yada Dağlarcanın - Kendimi ve herkesi boşlukta hissediyorum, dairemsi bir müddet iniyor ruhuma -mısraında görünür olan zamanın artık heryerdeliğinin şairin benliğinden kelimeler yansıması gibi, simge kurtarcılıgının doruk noktasına gelinir artık ordan herkes kendi payına düşeni çıkarır ya da orda kalır.
Önümüze konulmuş mermer bir kütledir, kader,
Ona bakıp kalmakta, ondan bir zafer anıtı yontmak da,
size kalmış.
Turan, Mistik,
Kaderlerini gayretlerine bıraktık. -KURAN, KENDİ.
din
04.05.2024 - 05:49Dünya bir nesne ise onun hakkında parçalarını meşrulaştıracak çeşitli nedensel sorular sormak doğaldır, eğer o var olmaya başlamışsa, onu var kılan şey nedir. Ne olursa olsun bazı parçaları yok olurken, onu yok olmaktan alıkoyan, süreçlerinin devamını ne sağlar. Kimileri alemin doğası gereği var olmaya devam ettiğini ileri sürebilir, fakat o var olmaya devam etmedikçe halihazırdaki doğasına sahip olamaz. Oyleyse onun var oluşunu sahip olduğu doğaya göre açıklamak zordur, alemin özünün devamlılığı, onun var olmaya devam ettiği gerçeği, izaha gerek kalmayacak kadar açık bir şey değildir. Bu yüzden doğa varlığı bir ön koşul olarak gerektirmektedir.
Brian DAVİES, İngiliz Filozof, 1951
müzikalite
27.04.2024 - 05:35Bir müzikal tınıda yükselen resim görülmez duvarda, ama, asılıdır mutlaka duyamadığın kısmında.
kanaat
13.04.2024 - 07:44İster istemez yalan yanlış edinilmiş bilgi, böylesine bilginin genişlediği bir çağda, boynuna geçirilmiş bir iptir, hiçbir zaman yetemeyeceğin bilginin küçük bir kümesiyle, ilk ve en ağır zararı kendine verir insan, temel metinler, üstelik on alt fragmanları olmaktan öteye geçemiyenler hele, üstün körü bir kanaate dayanarak gideceğin yer çok kalıcı da olabliir kanaatler hayatımızdaki en tehlikeli tetikçilerdir.
yüz
11.04.2024 - 09:09Temizse, ruhu çirkini rahatsız eder, çünkü yamukluğuna ayna tutar, ondan o çirkinliğini sıvayacak yer arar, ve elemede, boşa vakit geçirdiği dünya zemininde, gününü bekle, ve burda geride kaldığı yarışta, düştüğü yerde, ister istemez, başarılı olur ve kalıcı hayatına kavuşur, biraz sancılı, ama, layığıdır.
nitelik
11.04.2024 - 04:38Nitelikli olanın beklentisi yoktur, niteliksizin de beklentiye değecek bir tarafı, bu geçiş noktasında, ayrıştırmanın ölçülerinden biri olarak hep vardı zaten. Özellik denilen konu, ruhun bir dışavurumudur, bayrağını yükseltmese de görülür, bu konular harcıalem tiplere bir anlam ifade etmez, ondan harcama malzemesi olarak kalırlar.
zihinsel berraklık
09.04.2024 - 16:04Varolanlar, varoldukları için vardırlar, sadece düşünemediklerimiz yokturlar, zihnin unsurları gerçekleşmemişse, potansiyel olmadığını göstermez, henüz sahneye çıkmamıştır, ondan bir paçavra, ancak tutuşturulunca, gerçeğin ayırdına varabilir, önce davranan, zihninin imkanlarından fazlasıyla yararlanabilir, o da ancak, yükümlülüklerini yüklenmekle olur, topu taca atarsan, kendinde birlikte gidersin, maçta yenilgiyle biter, hem en acısıyla.
Toplam 635 mesaj bulundu