Bir bilgi başka bir bilgiyle bağlantıya girdiğinde bilgi olma vasfı kazanır, tek başına hiçbir şeydir, zamanla yıpranır ve çürür çevresine zarar vermeye başlar, yenilenmesini başka bir bilginin katkısıyla sağlar, onun için kültür arası etkileşim hayatidir, gelişim için, kapalı ortamda çürümeye başlayan bilginin kimseye faydası olamaz, ama çok zararı olur. Mukayeseli muhakeme eğitimin temeli olmak zorundadır, yoksa yerinde sayar durursun, iyi de yaşayamazsın.
Dünyada ki sorunun yeni aşamada, hayvan kurulumuna mı dönüş yapıcan bir kriz durumunda, yoksa buna fren koyacak değerleri mi benimseyeceksin, yani din, iman, yoksa can veren unsurlarından soyutlanmış bir iskelete dönüşeceksin, sonra da sepet havası, bunu tercihin belirleyecek, ne geleneksele takılıp kalacaksın, ne de modernin arazlarına teslim olacaksın, yani dengeyi kuracaksın, çıkış noktası orda, iyi de bunu neden yapıyor insana, işte sınav o, hangisini seçeceksin onun yolunu mu, yoksa bozuk yolda kaybolup gidecek misin, hayat oyununun en ağırlıklı parçası modern aşamada, Ya Camus nün dediği gibi başaşağı gideceksin - Düşüş - ya da onun ipine tutunup bataktan çıkacaksın, geldiğin bir yol ağzı, hangi yöne gidersen, o geleceğin olacak, anlaşıldı mı, dünya, neden oyuncak değil. O bilmeyene kolay gelir, sonra, arabesk batağında çözüm ararsın, o da bir şey çözmez, sızlanır durursun.
Toprak altındaki sır, yani cesetten varlıktan başkanın canlısına, heykellerin uykusundan kurtulmasıyla açığa çıkıyor, ama dünya zamanı ile değil, zamandışı zaman ile, şu döngüsel zaman - Nietzche nin sonsuz dönüşüne geldik - reenkarnasyon, değil, saçmalamayalım, - sana doğru bütün aşklardan sonra, çirkin hatıralar lazım - bu ne anlama geliyor, çünkü dünyada bildiğin bütün kavramların adı var, kendi yok, geçici ve silik, bir ara parlasa bile, sönmeye mahkum, çünkü samimisi elmas değerinde bulmak için bütün tarihi gezmen lazım, modern evrede bu iyice silikleşiyor, çünkü dökecek, lazım değilsin, kendini yırtarsan olur, elinde milyarlarcası var, ve bu farkettiğin çirkin hatıralar, samimi ve gerçek olanını işaret ediyor, yani kendini - Beni anın. - KURAN - şimdi merkeze geldik, o da zaten onu istiyor, ondan seni oraya taşıyor, bütün uzandığın dallar kırılınca, kucağa geliyorsun, işte o zaman senin içinde onun için de gerçek zaman oluşuyor, zamandışılık ta, - Ahiret gerçek hayat, bir bilseler - KURAN, dediği o.
Bizim bildiğimiz canlılar uyur kayıp halinde, heykelin ki nasıl oluyor, cansızın ki, çünkü madde hep uyku hali, canlıda yok uyku, ondan canlı, nasıl aşikarlaşıyorlar, canlıyla etkileşimle, gene Berkeley kıyılarındayız, biz maddeyi uykusundan ya da ölü halinden kurtarıyoruz, peki biz ölürsek, madde de imha oluyor, başka bir canlıya transfer olup yaşıyor, herkes ölse, işte orası hiçlik çünkü etkileşim yok artık, peki, hiçlik nasıl geçiş noktası olabiliyor, zamandışılıkla etkileşim başlıyor, bildiğimizin zamanın etkileşimi, kavramlar alanımızda değil artık, maddeyi uykusundan kurtaran etkileşim, dünya şartlarında, zamandışılık ortamında maddeden soyutlanmışı - ölerek - somuta taşıyor, üstelik nesnellik ötesi, ama, özneye de ihtiyacı yok, çünkü, bütün özneleri özünde toplayarak faal, bahsettiği o. İyi de bunları, 25 yaşında nerden biliyor, o bilmiyor ki.
Neresi orası, işte muciza vatan - Novalis - ya da ahiret, veya gerçek hayat, provası değil, burası eleme dökme yeri, tutumuna göre, herkes için düşünülmemiş, o yola baş koyanlara, onun için her fedakarlığı göze alacaklara, düşünülmüş, öyle istemişse bizi aşar, kendine tapanların kapsama alanına da, idrakine de girmez. Zamandışılık, mucize vatan, ahiret, hangisini istersen söyle, aynı yeri işaret eder, tek bir ölçüsü var onun için bir adım öne çıkmak, başka bir yolunu bilen yok henüz, var diyen çıkarsa koşa koşa hemen ona git, burda öyle şeyler bilinmiyor, o konunun cahiliyiz, ayrıca mide sorunlarımız da var.
Ne demek istiyor dağlarca, ya da o, çünkü onun güzelliğinin yarattığı aşkın sonucu ömrün, vesile varlıkları ile, yani annen, baban, onun için aşk en hayati olgusu yeryüzünün hem devamlılılık, hem da haz derinliklerinin kaynağı, hatırlayalım Şeyh Galib neden Güzellik ve Aşk diyordu, çünkü güzellik üretiyordu, aşkı, o cazibe yaşam bağışlıyordu, modern de yokmu yani, giderek soluyor, tabii, bir cesetleşme sürecine doğru, o sentetik ihtiyaçlar harç tutmadığı için ortaya çıkıyor, ya da çağdaş imha süreçleri yaşarken canlılığını yönetemez hale geliyorsun, beslenme kaynakların yapaylaşmış, doğa gibi doğallığını yitiriyor, geri dönüşü olur mu, artık çok zor, kişisel gayretlerle belki, her çağın kendi arazları, bu çağda böyle seyrediyor, ondan - Gizlice ağlayarak biri sevmezse, daha da koyulaşır gecemiz - diyor, aslında o gidişata, atılmış bir çığlık, hiçbir şeyi çözmeyecek, eskilerin dediği gibi - olacakla öleceğe çare bulunmaz - her çağda olduğu gibi herşey kişisel gayretinle o da belki mümkün, yoksa çoktan planın hazır, kefeni yırtacak olan sensin, öyle bir iştahın, niyetin var mı, sorun orda, hepsinden önemlisi, kafan basıyor mu, yoksa gidişat kafana basacak, geriye ne kalır, yaşar görürsün.
Hayır, ben varım, yalnız ben,
ister dursun, ister aksın suları
Bana başka başka şekiller gösteriyor,
Vücudumun sonsuz arzuları.
Hayır, ben varım, yalnız ben,
Ağaçlarda kuşlar neymiş,
Soruyorum ki benden sonra mevcut,
Ellerim nasibe değmiş.
Hayır, ben varım, yalnız ben,
Yıldızlardan önce, dağlardan evvel,
Ey, bende burda durayım,
Üstüne yapraklar düşen heykel.
Kim bu - ben - Dağlarca henüz 25 yaşında, Novalis, Keats, benzer yaşlarda yazıyor, ve Keats ondan diyor, bir şairin benliği yoktur o her yerdedir. ve Tanrı zamandır. - KURAN, vahiy şiir, hikmet değil, Peki bu şiirdeki - ben - nedir, vahdet i vücud, tabii ki o. Anlaştık mı, şimdi kolay gelsin. Son hatırlatma, ne diyordu, 14. yüzyılda Nesimi de, bugünün üçüncü sınıfları gibi, derisini yüzdükleri, - Aşka esir olan benim - kimdi o, onu da siz bulun. Bu adamların yerleri çok sağlam ona şüphe yok da, sen de yerini kazan istersen sonra feci ödenmesin, idraksizlik yüzünden.
Değer yaratırsan değerli. İnsanların verdiği değerin bir önemi yoktur, kalıcı değildir, bugün verir, yarın kaprisine uymayanı geri alır, hiçbir zaman güvenilmez, ama, O kolay kolay değer vermez, verirse de geri almaz, ebedidir, hedefi ona göre belirlemek sana yarar.
Şiir, bir kişinin yeniden düzenlediği bir dünyadır.
Şiirlede dünyalar teraziye konulur, tartılır.
Şiir varolan gerçekleri, hayalin hizasına sokan komuttur.
Bir tek şiir, sahiden yazılınca, bütün gerçeklik yeniden yazılır.
Sahicilik taşıyan her şiir, gerçeklerin gerçekliğini en baştan,
yeniden sorguya çeker.
Sahici bir şiir, kurulmuş bir gerçekliktir.
Felsefe, dünyanın gerçekliğini ararken, hep, şiirin gerçekliğini
bulur, - dünyayı kendisinden önce belirlemiş, onu gerçek kılmış
olan şiirin... Şiir dünyayı gerçekler.....
Şiirin gerçekliği, gerçekleri sorgulayan bir gerçekliktir.
Nedenselliğin nedenle ilişkisiz bir neden olması, olmanın yapısını kuran yapısız yapısallık, örülü bir havasızlığın havası, içeriği içeriksiz içleşmiş iç ve ağır yoğunlukta kararanın ışık hüzmesi.
Boş laftan ibarettir dünyanın bütün toplumlarında az kişi tarafından da olsa, düzgün, temiz, güvenilir insanlar sevilir, gerisi egosuna tavlıcak müşteri arayanların nabza göre şerbet verme girişimleridir, amacına ulaşamazsa, o şerbet de kesilir, herkes bir örnek olsa, sınava ne gerek var, düzgün yaşıcam çilesini çeken neden olsun, hayat parkurunda özverisi olana neden ayrıcaklık tanınsın, her isteyene buyur deniyorsa, o sadece hayal dünyasında var, esaslar bütün metinler de kayda bağlanmış ve binlerce yıldır, her kuşakta sınava tabi tutulanlar için aynı işliyor. Hiçbir gayreti görülmeyenin kendine biçtiği payeler, kendinden ibarettir, öyle olmasında da bir sakınca yok, aynen devam edebilir. Kararı kimin verdiğini herkes öğreniyor sonuçta. Böyle saçmalıklara inanmayanlar en avantajlı konumda, en çok onlar ayrıcalıklı.
Hakikatin yakıcı, alevli aynasından, Alimi güler yüzle seyreden kendisidir,
faziletin dik ve sarp tepesine tırmanan, mazluma yol göstermek onun vazifesidir.
Dinin, Tanrı yolunun ışıklı tepesinde, göklere dalgalanan onun sancağıdır, tabutlardan
yükselen meleklerin sesinde, mahşer gününde bile sonsuz bir neşe vardır.
Öncelikle sıkıntı üretken ve doğurgan bir elementtir, özel konumu nedeniyle sıradanlık ilişkilerinde pek yer tutmaz, onların kavramlarınla da tanışık değildir, içsel ya da dışsal sorun değildir, birbirini tamamlar, çözme girişimlerinde yeni kavramların zeminini hazırlar, bir çeşit dünyayla kısıtlanmış ödünç aklın isyanıdır, başka ölçümlerin boyutunu ölçmede ölçülmez değerdedir, herhangi bir üst zekanın değerlendirmesinden çok, bilimsel, fenni, zekanın kendini üreten halidir, onun için de mevcutla yetinmez, sonsuz bir oluşumda bit kadar bir gezegene sığmanın haksızlık olacağını düşünür, sadece burayla sınırlı bir yaşam, sığ kafaların işidir, sıkıntı bu engeli kaldırır, sonsuz bir oluşum da sadece burdan ve bizden ibaretiz diyecek kadar aklını peynir ekmekle yememiştir, bu kadar bitmeyen bir oluşumun başka imkanları da olduğunu bilir, birbirini doğuran imkanlar zincirinde bir imkanın yollarını arar, damarlar ve kan bir imkan boyutu olarak da elverir, kullanma yöntemini biliçdışı belirlemelerin elinden alıp bilinç alanına mal etmenin yollarını dilin içinde görür, gösterir, benzer zihniyetlerin imkan alanına katkı getirmek amacıyla, bir imecenin parçası olarak, işlevselleşen zekanın, maddi alt katmanlarını değil, soyut üst katmanlarını zorlar, bazen kendiliğinden olur bu, bazen içinde kayıp unsurların kaybından elde edilir. Kendini körelten bakışın esiri olacağına görüş alanına ne katabilirin peşine düşer, yani en büyük zevkin dünya hazlarını önemserken, onun şaheserlerinin bu kadardan ibaret olmayacağını bilerek, başkalarının da tadına bakar, kendini kısıtlamaz, bir örnekliğin zavallılığında harab olmaz, onun için ego sorunu yaşamaz kimin alkışlayacağının önemi yoktur, kendi hazzının peşindedir, görüntüler diyarında görüntüleri tadar, ama kendi görüntülerini de üretir, tad galerisini genişletir, sıradan zihin ödünç aklının sınırları kadardır, güncel macerayı tad zannederken, asıl maceranın nerde ve nasıl olacağından hiçbir zaman haberi olmaz, ve kaçınılmaz olarak da yavanlığın ağına takılır. Gündelik, gününü zehir de edebilir, görüyü kısıtladıkça. Kolay gelsin.
Söz de sembolize olup, varlık hakkı kazandığımız, dil, aynı zamanda bir müzikal iletişimi yoğunlaşarak varlığın içlerine doğru taşır, dinlemeyi hedeflersek, sadece işitmeyi değil. Söz, müzik birlikteliği, dans içeriği de beraber dünyayı açıklama ve kavramada en yetkin örneklerini Tragedya sanatında verir, mistik destekle, bir coşkunluğa ulaşarak, antik çağlardan beri nadir de olsa, değişik coğrafyalar da raslanması, açıklayıcılıktaki benzersizliği, kaynağıyla örtüşen, vesile varlıklarının dünyayı oluşturanlara bir armağanıdır, tabii niyeti ve duyarlığı olanlara. Eğitilmiş duyarlıklar evrenin seslenişidir, benzer karşılıklarına.
Anlam verme ise, anlam veren bir şeyi, önkoşul olarak gerektirir. Bu anlam veren şey, saf bilinçtir. Bu şekilde, saf bilinç, mutlak ve birinci olandır. Başka şeyler ancak saf bilinç sayesinde var olabilirler. Bütün deneyime bağlı birlikler, aynı şekilde psişik yaşantılar, bu en yüksek öz şeklinin mutlak yaşantı bağlılıkları için birer işarettirler. Bu öz şeklinin yanında, başka öz şekilleri düşünülebilirse de, bunların hepsi aynı anlamda aşkın, göreceli ve rastlantıya bağlıdırlar. O dünyaya ve doğaya bağlı olmayan, kendisiniden başka bir varlığa dayanmayan bir varlık alanıdır. Doğa varlığı , bilinç varlığını sınırlandıramaz, Çünkü doğa bilincin bir bağlılığı olarak ortaya çıktı. Bilinç kendi başına bir varlık olarak ilk olandır ve bizim için de ilktir. O bir şey varlığıdır, yapısı gereği de eğilimseldir, yani bilinç tarafından görülebilen bir varlıktır. Saf bilinç, doğa ile hiçbir bağ kurmadan da düşünülebilir.
Edmund HUSSERL, 1938
Onun için tarihin mistiklerine, saf bilinç¹i deneyimeleyenler olarak da bakılır.
bilgi
21.03.2023 - 06:42Bir bilgi başka bir bilgiyle bağlantıya girdiğinde bilgi olma vasfı kazanır, tek başına hiçbir şeydir, zamanla yıpranır ve çürür çevresine zarar vermeye başlar, yenilenmesini başka bir bilginin katkısıyla sağlar, onun için kültür arası etkileşim hayatidir, gelişim için, kapalı ortamda çürümeye başlayan bilginin kimseye faydası olamaz, ama çok zararı olur. Mukayeseli muhakeme eğitimin temeli olmak zorundadır, yoksa yerinde sayar durursun, iyi de yaşayamazsın.
modernite
21.03.2023 - 00:24Dünyada ki sorunun yeni aşamada, hayvan kurulumuna mı dönüş yapıcan bir kriz durumunda, yoksa buna fren koyacak değerleri mi benimseyeceksin, yani din, iman, yoksa can veren unsurlarından soyutlanmış bir iskelete dönüşeceksin, sonra da sepet havası, bunu tercihin belirleyecek, ne geleneksele takılıp kalacaksın, ne de modernin arazlarına teslim olacaksın, yani dengeyi kuracaksın, çıkış noktası orda, iyi de bunu neden yapıyor insana, işte sınav o, hangisini seçeceksin onun yolunu mu, yoksa bozuk yolda kaybolup gidecek misin, hayat oyununun en ağırlıklı parçası modern aşamada, Ya Camus nün dediği gibi başaşağı gideceksin - Düşüş - ya da onun ipine tutunup bataktan çıkacaksın, geldiğin bir yol ağzı, hangi yöne gidersen, o geleceğin olacak, anlaşıldı mı, dünya, neden oyuncak değil. O bilmeyene kolay gelir, sonra, arabesk batağında çözüm ararsın, o da bir şey çözmez, sızlanır durursun.
heykel
19.03.2023 - 09:39Toprak altındaki sır, yani cesetten varlıktan başkanın canlısına, heykellerin uykusundan kurtulmasıyla açığa çıkıyor, ama dünya zamanı ile değil, zamandışı zaman ile, şu döngüsel zaman - Nietzche nin sonsuz dönüşüne geldik - reenkarnasyon, değil, saçmalamayalım, - sana doğru bütün aşklardan sonra, çirkin hatıralar lazım - bu ne anlama geliyor, çünkü dünyada bildiğin bütün kavramların adı var, kendi yok, geçici ve silik, bir ara parlasa bile, sönmeye mahkum, çünkü samimisi elmas değerinde bulmak için bütün tarihi gezmen lazım, modern evrede bu iyice silikleşiyor, çünkü dökecek, lazım değilsin, kendini yırtarsan olur, elinde milyarlarcası var, ve bu farkettiğin çirkin hatıralar, samimi ve gerçek olanını işaret ediyor, yani kendini - Beni anın. - KURAN - şimdi merkeze geldik, o da zaten onu istiyor, ondan seni oraya taşıyor, bütün uzandığın dallar kırılınca, kucağa geliyorsun, işte o zaman senin içinde onun için de gerçek zaman oluşuyor, zamandışılık ta, - Ahiret gerçek hayat, bir bilseler - KURAN, dediği o.
aşikar
18.03.2023 - 22:08Aşikar olup heykeller uykusundan. - Dağlarca,
Bizim bildiğimiz canlılar uyur kayıp halinde, heykelin ki nasıl oluyor, cansızın ki, çünkü madde hep uyku hali, canlıda yok uyku, ondan canlı, nasıl aşikarlaşıyorlar, canlıyla etkileşimle, gene Berkeley kıyılarındayız, biz maddeyi uykusundan ya da ölü halinden kurtarıyoruz, peki biz ölürsek, madde de imha oluyor, başka bir canlıya transfer olup yaşıyor, herkes ölse, işte orası hiçlik çünkü etkileşim yok artık, peki, hiçlik nasıl geçiş noktası olabiliyor, zamandışılıkla etkileşim başlıyor, bildiğimizin zamanın etkileşimi, kavramlar alanımızda değil artık, maddeyi uykusundan kurtaran etkileşim, dünya şartlarında, zamandışılık ortamında maddeden soyutlanmışı - ölerek - somuta taşıyor, üstelik nesnellik ötesi, ama, özneye de ihtiyacı yok, çünkü, bütün özneleri özünde toplayarak faal, bahsettiği o. İyi de bunları, 25 yaşında nerden biliyor, o bilmiyor ki.
zafer
18.03.2023 - 13:08Gerçek zafer zamandışılığın fethidir, dünyada ki başarı sabun köpüğü.
ülke
17.03.2023 - 20:45Her taraf biterken başlayan ülke. - Dağlarca.
Neresi orası, işte muciza vatan - Novalis - ya da ahiret, veya gerçek hayat, provası değil, burası eleme dökme yeri, tutumuna göre, herkes için düşünülmemiş, o yola baş koyanlara, onun için her fedakarlığı göze alacaklara, düşünülmüş, öyle istemişse bizi aşar, kendine tapanların kapsama alanına da, idrakine de girmez. Zamandışılık, mucize vatan, ahiret, hangisini istersen söyle, aynı yeri işaret eder, tek bir ölçüsü var onun için bir adım öne çıkmak, başka bir yolunu bilen yok henüz, var diyen çıkarsa koşa koşa hemen ona git, burda öyle şeyler bilinmiyor, o konunun cahiliyiz, ayrıca mide sorunlarımız da var.
aşk
17.03.2023 - 19:47Aşkımdaki ömrüne ait. -
Ne demek istiyor dağlarca, ya da o, çünkü onun güzelliğinin yarattığı aşkın sonucu ömrün, vesile varlıkları ile, yani annen, baban, onun için aşk en hayati olgusu yeryüzünün hem devamlılılık, hem da haz derinliklerinin kaynağı, hatırlayalım Şeyh Galib neden Güzellik ve Aşk diyordu, çünkü güzellik üretiyordu, aşkı, o cazibe yaşam bağışlıyordu, modern de yokmu yani, giderek soluyor, tabii, bir cesetleşme sürecine doğru, o sentetik ihtiyaçlar harç tutmadığı için ortaya çıkıyor, ya da çağdaş imha süreçleri yaşarken canlılığını yönetemez hale geliyorsun, beslenme kaynakların yapaylaşmış, doğa gibi doğallığını yitiriyor, geri dönüşü olur mu, artık çok zor, kişisel gayretlerle belki, her çağın kendi arazları, bu çağda böyle seyrediyor, ondan - Gizlice ağlayarak biri sevmezse, daha da koyulaşır gecemiz - diyor, aslında o gidişata, atılmış bir çığlık, hiçbir şeyi çözmeyecek, eskilerin dediği gibi - olacakla öleceğe çare bulunmaz - her çağda olduğu gibi herşey kişisel gayretinle o da belki mümkün, yoksa çoktan planın hazır, kefeni yırtacak olan sensin, öyle bir iştahın, niyetin var mı, sorun orda, hepsinden önemlisi, kafan basıyor mu, yoksa gidişat kafana basacak, geriye ne kalır, yaşar görürsün.
ben
16.03.2023 - 08:09Hayır, ben varım, yalnız ben,
ister dursun, ister aksın suları
Bana başka başka şekiller gösteriyor,
Vücudumun sonsuz arzuları.
Hayır, ben varım, yalnız ben,
Ağaçlarda kuşlar neymiş,
Soruyorum ki benden sonra mevcut,
Ellerim nasibe değmiş.
Hayır, ben varım, yalnız ben,
Yıldızlardan önce, dağlardan evvel,
Ey, bende burda durayım,
Üstüne yapraklar düşen heykel.
Kim bu - ben - Dağlarca henüz 25 yaşında, Novalis, Keats, benzer yaşlarda yazıyor, ve Keats ondan diyor, bir şairin benliği yoktur o her yerdedir. ve Tanrı zamandır. - KURAN, vahiy şiir, hikmet değil, Peki bu şiirdeki - ben - nedir, vahdet i vücud, tabii ki o. Anlaştık mı, şimdi kolay gelsin. Son hatırlatma, ne diyordu, 14. yüzyılda Nesimi de, bugünün üçüncü sınıfları gibi, derisini yüzdükleri, - Aşka esir olan benim - kimdi o, onu da siz bulun. Bu adamların yerleri çok sağlam ona şüphe yok da, sen de yerini kazan istersen sonra feci ödenmesin, idraksizlik yüzünden.
romantik felsefe
15.03.2023 - 19:03Birleştiririm kuğuların beyazlığıyla kardan bir kalbi,
taht kurarım semada, anlaşılmamış bir sfenks gibi.
Baudelaire, 1867, Fransız Dahi Şair.
Çev. Pınar AKA.
deneyim
14.03.2023 - 21:33Mevcudiyet bir deneyimdir, ama, her deneyim bir mevcudiyet değildir. - gökhan.
ten
13.03.2023 - 13:00Cismin merkezindeyken ey konuşan
Kazanmazsan insanlık marifetinden
Yarın istekler ayrılınca bedenden
Cehlin karanlığında kalırsın ebeden.
Ola ki doğru tedbir ve düşünceyle ben
Kendimi dışarı atarım bu olaydan
Sıkıldım bu kavimin sohbetinden
Her biri aciz eli tutmuş zayıf bir daldan.
Afdal Al Din KAŞANİ., 1214, İranlı Şair - Filozof,
Çev. Behruz DİJURİAN.
zihin
12.03.2023 - 20:27Zihinsel yaşam, yeryüzündeki en yüksek yaşama formudur, bir kere tadını aldınız mı, daha azına razı olmazsınız.
Değer
12.03.2023 - 20:14Değer yaratırsan değerli. İnsanların verdiği değerin bir önemi yoktur, kalıcı değildir, bugün verir, yarın kaprisine uymayanı geri alır, hiçbir zaman güvenilmez, ama, O kolay kolay değer vermez, verirse de geri almaz, ebedidir, hedefi ona göre belirlemek sana yarar.
şiir
07.03.2023 - 02:05Şiir, bir kişinin yeniden düzenlediği bir dünyadır.
Şiirlede dünyalar teraziye konulur, tartılır.
Şiir varolan gerçekleri, hayalin hizasına sokan komuttur.
Bir tek şiir, sahiden yazılınca, bütün gerçeklik yeniden yazılır.
Sahicilik taşıyan her şiir, gerçeklerin gerçekliğini en baştan,
yeniden sorguya çeker.
Sahici bir şiir, kurulmuş bir gerçekliktir.
Felsefe, dünyanın gerçekliğini ararken, hep, şiirin gerçekliğini
bulur, - dünyayı kendisinden önce belirlemiş, onu gerçek kılmış
olan şiirin... Şiir dünyayı gerçekler.....
Şiirin gerçekliği, gerçekleri sorgulayan bir gerçekliktir.
Oruç ARUOBA, 2020, Türk Şair-Filozof.
neden
26.02.2023 - 09:05Nedenselliğin nedenle ilişkisiz bir neden olması, olmanın yapısını kuran yapısız yapısallık, örülü bir havasızlığın havası, içeriği içeriksiz içleşmiş iç ve ağır yoğunlukta kararanın ışık hüzmesi.
insanları sevmek
25.02.2023 - 16:05Boş laftan ibarettir dünyanın bütün toplumlarında az kişi tarafından da olsa, düzgün, temiz, güvenilir insanlar sevilir, gerisi egosuna tavlıcak müşteri arayanların nabza göre şerbet verme girişimleridir, amacına ulaşamazsa, o şerbet de kesilir, herkes bir örnek olsa, sınava ne gerek var, düzgün yaşıcam çilesini çeken neden olsun, hayat parkurunda özverisi olana neden ayrıcaklık tanınsın, her isteyene buyur deniyorsa, o sadece hayal dünyasında var, esaslar bütün metinler de kayda bağlanmış ve binlerce yıldır, her kuşakta sınava tabi tutulanlar için aynı işliyor. Hiçbir gayreti görülmeyenin kendine biçtiği payeler, kendinden ibarettir, öyle olmasında da bir sakınca yok, aynen devam edebilir. Kararı kimin verdiğini herkes öğreniyor sonuçta. Böyle saçmalıklara inanmayanlar en avantajlı konumda, en çok onlar ayrıcalıklı.
Eşyanın hakikati
25.02.2023 - 00:25Hakikatin yakıcı, alevli aynasından, Alimi güler yüzle seyreden kendisidir,
faziletin dik ve sarp tepesine tırmanan, mazluma yol göstermek onun vazifesidir.
Dinin, Tanrı yolunun ışıklı tepesinde, göklere dalgalanan onun sancağıdır, tabutlardan
yükselen meleklerin sesinde, mahşer gününde bile sonsuz bir neşe vardır.
Schiller, 1805, Alman şair.
Çev. Burhanettin Batıman.
şah ismail (hatayi)
19.02.2023 - 15:29Kutsal ruhun ruhuyuz,
insana gelmişlerdeniz.
En büyük bayramdır
güzelin yüzü. Biz o
bayrama kurbana
gelmişlerdeniz.
Hatayi, 1524
sıkıntı
17.02.2023 - 05:40Öncelikle sıkıntı üretken ve doğurgan bir elementtir, özel konumu nedeniyle sıradanlık ilişkilerinde pek yer tutmaz, onların kavramlarınla da tanışık değildir, içsel ya da dışsal sorun değildir, birbirini tamamlar, çözme girişimlerinde yeni kavramların zeminini hazırlar, bir çeşit dünyayla kısıtlanmış ödünç aklın isyanıdır, başka ölçümlerin boyutunu ölçmede ölçülmez değerdedir, herhangi bir üst zekanın değerlendirmesinden çok, bilimsel, fenni, zekanın kendini üreten halidir, onun için de mevcutla yetinmez, sonsuz bir oluşumda bit kadar bir gezegene sığmanın haksızlık olacağını düşünür, sadece burayla sınırlı bir yaşam, sığ kafaların işidir, sıkıntı bu engeli kaldırır, sonsuz bir oluşum da sadece burdan ve bizden ibaretiz diyecek kadar aklını peynir ekmekle yememiştir, bu kadar bitmeyen bir oluşumun başka imkanları da olduğunu bilir, birbirini doğuran imkanlar zincirinde bir imkanın yollarını arar, damarlar ve kan bir imkan boyutu olarak da elverir, kullanma yöntemini biliçdışı belirlemelerin elinden alıp bilinç alanına mal etmenin yollarını dilin içinde görür, gösterir, benzer zihniyetlerin imkan alanına katkı getirmek amacıyla, bir imecenin parçası olarak, işlevselleşen zekanın, maddi alt katmanlarını değil, soyut üst katmanlarını zorlar, bazen kendiliğinden olur bu, bazen içinde kayıp unsurların kaybından elde edilir. Kendini körelten bakışın esiri olacağına görüş alanına ne katabilirin peşine düşer, yani en büyük zevkin dünya hazlarını önemserken, onun şaheserlerinin bu kadardan ibaret olmayacağını bilerek, başkalarının da tadına bakar, kendini kısıtlamaz, bir örnekliğin zavallılığında harab olmaz, onun için ego sorunu yaşamaz kimin alkışlayacağının önemi yoktur, kendi hazzının peşindedir, görüntüler diyarında görüntüleri tadar, ama kendi görüntülerini de üretir, tad galerisini genişletir, sıradan zihin ödünç aklının sınırları kadardır, güncel macerayı tad zannederken, asıl maceranın nerde ve nasıl olacağından hiçbir zaman haberi olmaz, ve kaçınılmaz olarak da yavanlığın ağına takılır. Gündelik, gününü zehir de edebilir, görüyü kısıtladıkça. Kolay gelsin.
muhafaza
16.02.2023 - 08:51Eder, değerse eğer, kokuşsun diye değil, konuşsun diye.
Denge
16.02.2023 - 08:32Dünyanın matematiği, ister çözersin, ya da o seni çözer.
şiir
15.02.2023 - 23:42Matematik, müzik, söz, anlam.
figür
14.02.2023 - 10:57Söz de sembolize olup, varlık hakkı kazandığımız, dil, aynı zamanda bir müzikal iletişimi yoğunlaşarak varlığın içlerine doğru taşır, dinlemeyi hedeflersek, sadece işitmeyi değil. Söz, müzik birlikteliği, dans içeriği de beraber dünyayı açıklama ve kavramada en yetkin örneklerini Tragedya sanatında verir, mistik destekle, bir coşkunluğa ulaşarak, antik çağlardan beri nadir de olsa, değişik coğrafyalar da raslanması, açıklayıcılıktaki benzersizliği, kaynağıyla örtüşen, vesile varlıklarının dünyayı oluşturanlara bir armağanıdır, tabii niyeti ve duyarlığı olanlara. Eğitilmiş duyarlıklar evrenin seslenişidir, benzer karşılıklarına.
bilinç
12.02.2023 - 08:40Anlam verme ise, anlam veren bir şeyi, önkoşul olarak gerektirir. Bu anlam veren şey, saf bilinçtir. Bu şekilde, saf bilinç, mutlak ve birinci olandır. Başka şeyler ancak saf bilinç sayesinde var olabilirler. Bütün deneyime bağlı birlikler, aynı şekilde psişik yaşantılar, bu en yüksek öz şeklinin mutlak yaşantı bağlılıkları için birer işarettirler. Bu öz şeklinin yanında, başka öz şekilleri düşünülebilirse de, bunların hepsi aynı anlamda aşkın, göreceli ve rastlantıya bağlıdırlar. O dünyaya ve doğaya bağlı olmayan, kendisiniden başka bir varlığa dayanmayan bir varlık alanıdır. Doğa varlığı , bilinç varlığını sınırlandıramaz, Çünkü doğa bilincin bir bağlılığı olarak ortaya çıktı. Bilinç kendi başına bir varlık olarak ilk olandır ve bizim için de ilktir. O bir şey varlığıdır, yapısı gereği de eğilimseldir, yani bilinç tarafından görülebilen bir varlıktır. Saf bilinç, doğa ile hiçbir bağ kurmadan da düşünülebilir.
Edmund HUSSERL, 1938
Onun için tarihin mistiklerine, saf bilinç¹i deneyimeleyenler olarak da bakılır.
Toplam 625 mesaj bulundu