Kötü olduğu için insanın bir hikayesi vardır, yoksa zaten burası da cennet olurdu, halbuki burası bir geçiş, hakediş ve eleme odağı, biricikliğiyle, bunu ulaşılmaz mesafeler nedeniyle anlayabiliyoruz, insanın direnci ölçülürken, aynı zamanda nerde gerçeği ve doğruyu terkeder, nerde bundan kopmaz bir ayrılık gösterir test edilir, ve bozuk doğasındaki soluk bırakılmış ışığı nasıl kendi eliyle açığa çıkarmayı başarır, Kafkanın insanının son deminde infaz edilirken uzaktan sızan soluk ışığı umutlaştırması gibi, o ışığa yürüyüştür dünya, bütün başarısı da odur insanın, yoksa dünyadaki toplumsal rollerimiz belirlemez bunu, dünyaya karşı tutumumuz belirler, kendi bulunduğumuz konuma saplanıp kalırsak, bunu göremeyiz, konumumuzun üstüne çıkarak olur bu, din bunu temin ederken işimizi kolaylaştırır, bunu kendi başımıza başaramayız boşluk sarar ve yutar, halbuki ordaki umut, sarıp sarmalarken, yükseltir de, bu güven bizi daha sağlam basan birey yapar, boşluğun övülmesidir kuru bir hümanizm, ve kötülük yapanın ayrıcalığı yoktur dinde, hümanizm insanı anlatmaz, sadece boşluğa güzelleme yapar ki, yersiz ve mesnetsizdir, bilerek yapılanın affedilecek yanı yoktur, insanda varolmayan bir yücelikten dem vurur, bir yanılsama olarak da havada kalır, hiçbir şeyi de çözmez, din, kötülük yapılmadan önce yapılabileceklerin ölçülürini koyar, gene de kendini güvenceye alamamış olan da artık hoşgörülmez, ondan bir süzmelik abidesi olarak hiçbir iş görmemiştir, kötülük azalacağına artmıştır, mesela, Hollanda da suç oranlarının düşüklüğü örnek gösterilir ama, heryerde uyuşturucuya muhtaç olmuş insana, yapılan kötülük konuşulmaz, ya da limanlarından dünyanın arıza bölgelerine yapılan silah sevkiyatıyla elde edilenin refaha yaptığı katkıyla şişen benliklerin, sonra uyuşturucuyla aynı kötülüğe maruz kaldıkları, karşılık bir bedel ödetme gibi seyreder, ve taraflar bunu hakettikleri için yaşanır bu, oysa Kuranda ne uyuşturucu ihtiyacı duyulur ne de silah, sadece nizamı temin, adaleti tesis, mutluluğu engelleyeni engellemek için vardır silah, başka durumlarda suçtur, ve cezası bitmez tükenmez, ondan cihad kendi sınavında seni sınıfta bırakan doğana karşı kullanılır, ya da başka ülkelerin tecavüzü söz konusu olursa, nefsi müdafaa için, geçmiş yüzyıllarda iletişimin yetersiz olduğu dönemlerde Allahın adaletini duyurmak, aynı mutluluğu insanlara yaşatmak için fetihde, emperyalin hep bana anlayışına benzeyen bir yanı yoktur, ve ihlalinde ağır cezalandıran ebediyet kadar dünyevi adalete yansıması da bunu gözetir sıkı bir şekilde, insan elinde tahrifatı anlayışı yönetenlerden değil, daha çok yerel unsurlardaki yetersizlerine dayalı tutumlardan kaynaklıdır, bu kadarı bile istismarın vazgeçilmez olduğu dünyada ne kadar çok işlevi olduğunu gösterir, bugünün dünyasındaki modern kavramlar ilaç olabilseydi, daha yetmiş, seksen sene önce tarihin en büyük vahşetleri yaşanmazdı, bu potansiyel hep var medeniyet çünkü dışarıda değildir, ya yüreğimizededir, ya da hiçbir yerde, önce onu eğiten dinden uzaklaşmak, ve dahası, doğru anlayarak - anlayasınız diye gönederdik - KURAN - bizi burda ve orda bir imkan denizinden mahrum bırakmaktır, yalnız kalmış insanı da çaresizliğe itmek, ondan dinin özü olan saf şiir, doğrudanlığı ve vesilesiyle, bir sığınma değil, sığınmadığı için şiirdir, yani kendini tahkim etmişin, hakkını teslim eder, her güçlükte pes edenin ki, ağlaşmaktır, şiir vasfını kaybeder, şiir kendi öğretir, maruz kaldım yazarı, sadece sızlanır, kimseye de yararı olmaz, çünkü güç vereceğine, elindekini de alır, şiire yakışmaz, şiir de ona.
Estetikte an ı, bozamazsın, o bir bütünlük olarak ya vardır, ya da yoktur. İsteyen kendi yoluna gitsin de, matematik kendi denkleminden vazgeçmez, sonuçta kesinlikte, önemli bir güvence ki, onda bile muğlaklık var, o da zaten içine çekmek için. Bu psişenin vazgeçilmezi olarak, öyle olmaklığını sensiz de sürdürür çünkü.
Estetik temaşa gibi ahlaki yükselme de aynı nedenlerden ötürü bizi akla götürür. En yüksek anlamda erdemler, pratik eylemlerden değil de - arınmalardan - ibaret olanlar, ruhtadır. Aklın doğasında var olan özelliklerin taklitleridir. Akılda kendiliğinden bir adalet vardır ki ruhta ki ve şehirdeki adalet bizi ona doğru yükseltir. - Adalet, her varlığın kendi işlevini yerine getirmesinden ibarettir - Hakikatinde adalet, kendiliğinde adalet, aynı kısımları olmayan bu varlığın kendisiyle olan ilişkisindedir.
Emile BREHIER, Fransız Filozof, 1952
Yani estetik, adalet ve onların tamamlayıcısı ahlak, yüce aklın yansıması varlık aklında içkindir, ve beraberce butünlüğü kurarlar, birinin eksikliği yaşamı sakatlar, önce kendinde gerçekleştirmen gerekenin temel ayakları olarak, bu kavramlar ruhunun diyalog haznesinde kendi aralarında mutabık kaldığı kadar sensin, o da senin olman, ve önünü açmanla ortak bir yapıdır. Ve bunlar kesintisizlikteki yerini sağlamlaştırmak için merdivenin basamaklarıdır, işte KURAN da bunun ana hatlarının belirleyen metindir, içeriğiyle aklın arasındaki ortaklaşan ögeler, yaşam rehberi olmadan, olaylar örgüsünde, kaynayıp gitmende kuvvetle muhtemel, ondan sağlam yere demirlemek, fırtınalarda bir liman ve güvence oluşturur. Estetik tek başına tam anlaşılmaz bütünlük içindeki yerini doğru belirleyince katkı sağlar, en önemli ve çarpıcı olanı da varlığı doyuran beğeniyi, kendinde üretir ve tekrar talep varlığına ihtiyacını armağan eder, eğer dikkatli olunmazsa kayıp önce farkında olmadan, ruhta, ve sonra fiziki yapıda nüksetmeye başlar, sağlıkta tasarrufta cebi korur, hele şu kısıtlı ekonomide. Kolay gelsin.
Bağlantı kurulmaz, bağlantıyı kurar, cana düşen, nüveyi yetiştirmektir, bir gülü su verir gibi, tarayıcıda görünür olmak için, rehberi ondan ihmat etmemeli, iyi anlayarak. Her şeyin ölümü, ezberdir.
Mistik Trans Platoncu aşk diyalektiği ile yakından bağlantılıdır. Bu trans hali aşk duygusunun tüm saflığıyla hissedildiği anlık ve nadir bir durumdur. Bundan önce ruhun bir hazırlığı ve - içsel düzenlemesi - gelir. Bu hazırlık - mevcut şeylerden yüz çevirmek - ve ruhu tüm biçimlerinden arıtmaktır. Ruh bu haldeyken ne iyi ne de kötü hiçbir şey bilmez haldedir. O zaman, tesadüfen, ani ve beklenmedik bir şekilde, tamamen öngürülemeyen ve iradeden bağımsız, günümüzde - bir varlık hissi - olarak adlandırdıkları şey meydana gelebilir. Plotinus başka bir yerde, bu varlık hissinden önce gelen ve bunu haber veren bir şoktan söz eder. Bu sözcük, bilincin önceki boşluk durumuyla şiddetli bir şekilde karşıtlık oluşturan bir durum tarafından istila edildiğini gösterir. İyi, bizzat aşk ile özdeş kabul edilir, mistik sevilen nesneye karışmak isteyen, dünyevi aşığın aradığı ideale ulaşmakla kalmaz, aynı zaman da İyi nin kendisi, sevgidir. O aynı anda sevilen nesne, sevgi ve öz sevgisiyle beraberdir. Kendini sever, saf aydınlığını sever, bizzat kendisi sevdiği şeydir. Bu mevcudiyette tamamen saf haliyle sevgi duygusunun kendisinden başka bir yoktur. Plotinos un tanımladığı duygusal ve akıl üstü mistik deneyim budur.
Emile BREHİER, Fransız Filozof, 1952
Yani Tanrı diyalektiği, dünyevi olanla kurucusu arasında trans da görünen aşk ın yansıdığı hal, ondan cinselliğin taç giymesi denir, tek başına bir deri, kemik kalırsın, can verme, ruhsallıkla bütünlüğünü kurar, zamanla çürüyecek olandan kurtulmanın deneyimini yaşar mistik, ve anlama yetisi olanlara duyurur, yeni de değildir, binlerce yıl öncesinden çıkar gelir, her yeni kuşak da hatırlatmasını yapar, aklı yatan da kendine ebediyette yer açar, başka tutumların yanısıra, şişkin benliklerin vay bana ha kültüründen, yani modern bakıştan üremez, asudeliğin, bir kipi olarak vardır, yani yeninin kurbanı olmak istemeyen, kendinde gerçekleştirdiği kadar ön alır sınavda. Bu kurucunun tekrar bozduğunu kurmasıdır, algısı açık, beyni işlek olanların, yapısal ortağıdır, gerisi de her zaman ki gibi onlara sözümüz hiç olmadı zaten, kendileri yapışıyor, çünkü, anlamış olan gereğini yerine getirendir, didişen değil, başka işimiz mi yok. Keyfinize bakın demiştik, nasıl anlıyorsanız. Kolay gelsin.
Unutmayalım yaradılmış bir şey olmasaydı, incelenecek de bir şey olmayacakdı, aklın dahil, yapay zeka diye sanki yoktan varolan bir şeymiş yanılsaması, varlığın uzantısı olarak, var, ne şekil alacağı da gene ona bağlı, varlık yoksa konuşacak, ne yapay ne de doğal zeka diye bir şey olmaz, zekan varsa tabii.
İnsan hayatına müthiş kolaylıklar getiren tekniğe zemin oluştururken, zaten çok da matah olmayan insan yapısını şehrin zor ve rekabetçi şartlarında gidere ağır tahrifata uğratan, zor dönemlerde giderek vahşete teslim eden bir eleme süreci, kendi koruyabilmenin geçmiş birikimlerimizde hala bir sigorta özelliği taşıdığını belirtmiştim, bu artık evrenin özelliği nedeniyle, kişisel bir kurtuluş reçetesi olmaya mahkum, koyu bir bilinçlilik talep eder, gündelik kargaşa da bu emeği verecek ve benimseyecek olan da giderek gündemden çıkar, onun için kendi kurguladığın cennet kendinle biter, günü gelince, önüne gerçek çıkar, sıkı asılma çağıdır aynı zamanda, o bile yavaştan pamuk ipliğine döner, herkesin şansı, sadece zihinlerinde aşılabilir, gerçeklik, yapabileceğinden iyice uzaklaşmıştır. Sadece kendinin olağanüstü işlevine dönüşür, işte sınavın koyulaştığı yer orası, kolay lokma zannedilen, koyu bilmezleniş de. Kısaca, acıklı.
İnce pırıltıların o ne saf hüneridir, bir seçilmez köpükte nice elmas eritir,
nasıl bir sükun sanki peyda olur o demde, ve güneş uçurumun üstüne gelir
durur, ebedi bir davanın saf marifeti budur, zaman kıvılcım, hülya bilmek olur
alemde. Bir tek ahın içinde belli zaman mabedi, etrafımad denize bakışlarımın
bendi, çıkarım o saf yere artık bütün bütüne, ve bütün tanrılara son adağım olarak,
asude bir meneviş dağıtır kucak kucak, şahane bir istihkar irtifalar üstüne. Nasıl
ağızda yemiş zevk olup da erirse, o yokluğunu nasıl lezzete çevirirse, varsın şekli
mahvolsun, orda içime siner, benliğimin ilerde duman olacak özü, eriyen ruha söyler
bir şarkıyla gökyüzü, nasıl değişmededir ulu sahiller. Bilir misin, yaprak ve dalların
düzme tutsağı, o cılız parmaklıkları yiyen girinti, yumulu gözlerimi kamaştıran gizler,
hangi ten çekmekte tembel sınırına beni, hangi tutkudur o kemikli toprağa sürükler,
bir kıvılcam tende anar yitişlerimi.
Masum insan kalmadı artık, herkesin işi gücü fesat,
yürek yas, tasa içinde, her sabah kalkar kalkmaz
görüyoruz durumu, ama düzeltmek için çaba da yok,
dün neyse, bugün de o, miskinlik sinmiş insanların
yüzüne, kimse laf anlamıyor, anlayıp kızanlar bile
dilini tutuyor, yoksullar zengin karşısında güçsüz,
ne acıklı bunu görüp de haykırmamak, ama, anlamayanlara,
dil dökmek daha acı, insan, sesini yükseltmeyegörsün,
başlıyor gerçekleri bilmeyenlerin öfkesi, bugünlerde herkes
sırf kendini dinliyor, kendinden başkasına inanan yok. Hiç,
ilişki kalmadı gerçekle söz arasında.
Çev. Talat Sait HALMAN, Rahmetle,
Eski Mısırdan bir şiir, - 5000 yıl önce -, bugünle alakalı şeyler değil bunlar, geçmişte kalmış olgular, yoksa medeniyet varken konu bile olamaz.
Eğer ebedi kelamı içinde duymak istersen sen
İlkin tedirginliğinden büsbütün kurtulmalısın sen.
Tanrı ayrım gözetmez, herşey onun için eşit değerde,
İyiden başkası değil, cehennemin, ölümün ve üzüntün,
Kötü denen herşey , ey insan, senin içindedir bütün.
Ey insan Tanrıya sadık kalsana, işte o zaman en büyük
felaket bir cennet olur sana. Kimse bir şeye karşılıksız
sahip değildir, ki varlığın bir bedel ödemeden gökülkesine
girsin. Bir yalancı ışıktır kötü insan, bir yıldızdır iyi insan,
biri kendiliğinden yanar, diğeri ışığını alır Tanrıdan. Kimseye
vermez gökülkesini, çekmelisin onu yanına kendin, değilmi ki
üşendin onu ele geçiremezsin.
Gizlidir özün senin varlıklar o gizliden belirir,
Dibi görünmez gücünün, yalnızca dalgalar belirir.
Tanıktır o yetkin varlığına evrenin altı ve üstü,
Ne yer ne de gök varken, o öyle boşuna mı belirir.
Gücünü göstermek istemiş de gizeminin büyüklüğü,
Karanlığın tozundan dünyayı gösteren ayna belirir.
Kimi zaman gizemin toprağa saklar, bin ay yüzlüyü,
Kimi de sanatınla, topraktan bin ay yüzlü belirir.
Bilgeliğin gizli kalmasın diyedir yaşayanlara,
Gizeminle inançsızlar içinde yalvaçlar belirir.
Bir nişandır sevgiden belirtmek için gönül borcunu,
Kara gönlünden Fuzuli, can can katan sözler belirir.
Fuzuli, 16. Yüzyıl. Geçmiş zamanlar, artık geçmiş.
Yer gök dolu bu aşk olur, aşksız hiç nesne yok durur,
bile oludur gösteren, ol aşka esir olan benim.
Aşka bünyad uran benim.
Yunus, 13. Yüzyıl, Vahdeti Vücud, Kendi.
Türk kültürünü yabana atmak da, biraz ayıp olur.
Allah aşkıyla, dünya aşkı arasında bir fark yoktur, çünkü birbirinin tamamlayıcısıdır, onun için Mevlana ölüme, - Düğün gecesi - der, artık hitamına erer, çünkü, - Ruhumdan üfledim - demişti, ve ondan - Hoşça bak zatına, Zübdei Alemsin - der Şeyh Galible, Yani gözbebeğimsin, ama, hakedersen, bu geçiş mekanında marifetlerin, belirleyecek o konumu, o da gayret ve katkıyla, yoksa, yolun açık olsun, güle güle.
Modern evrede ışık artık, gün ışığı değildir, o mış gibiliğidir hayatın, yani yanılsama, karanlık bir evrede, görmek istediğin, Sühreverdinin, Mistik Tecrübeden yansıyanla bahsettiği - İşrak Felsefesi - yani ışık, bir makamdır. ve ölüm sonrasını aydınlatır, gün ışığının aldatıcılığından muaftır, ve gerçek parlaklığın özünü taşır, bu Modern de Kafkanın gördüğü solan ışıktır, Dava isimli eserinin sonunda nehir kıyısına götürülüp infaz edilen davalının son anda, ilerdeki evin açılan panjurundan sızan soluk ışık, artık 11. Yüzyılın doğadaki insanının ki kadar parlak değildir, hem, o dönem de , hem yeni evrede, ortak olan ise, ömür parkurunda yaptığın katkıdır, ışığını parlatacak olan, gün ışığını geride bırakırken, yoksa sönecek, ve yokluk yokluğu çağıracak, sürprizleriyle, katkın, ummanı gerektirmez, katkısız umman da gerekmez, kendini önüne koyar. Kolay gelsin.
Kierkegaard, 1855 de ölmeden öhce, yeni test evresinin yani modern, dindarını hakikat şovalyesi olarak tanımlar, ve trajik bir kahraman olarak görür, çünkü giderek içeriğinden boşaltılan ortamda, bireysel samimi bağlılığı trajik bulur, ve yalnız vicdanından talimat alan, yapyalnız bireyi, bu şekilde adlandırır, bu aynı zamanda çok öncelerden, 16. Yüzyıldan kalan Cervantesin dehası, Don Kişotluktur, adeta delice, ama, temellenmiş, onun için Sanço Pançolaşan dünyayı temsilen, Panço ifade ederken, Tanrıyı simgeleştirerek, - İyi de Dulcinea diye biri yok dediğin de, varsın olmasın, madem ki seviyoruz der, - bu aynı zamanda yeni evrenin ilk işaret fişeğidir, ve yavaştan gelen kabus, 1900 - 1950 arasında henüz bir milyar nüfusu olan dünyanın neredeyse beşte birini kırar, bir ikaz olarak, ve sevk eder, bu evrede gelişmelere direnen bir avuç kelaynak da maçın galibi olarak, kendi yerine doğru yola çıkar. - Örneğin, Walter Benjamin, intihar eder, ve uzaklaşır - kimisi dağlardan kaçar, katılmaz, yaşamını başka yerlerde sürdürür ve felaketin ortağı olmaz, işte tutum o anda yıldızlaşır, sınıf oyle geçilir, yoksa çakar.
Küçücük bir bakışın, çözer beni kolayca,
kenetlenmiş yapraklar gibi, sımsıkı kapanmış olsam.
Yaprak yaprak açtırırsın, ilkyaz nasıl açtırırsa,
ilk gülünü, hünerli bir dokunuşla, hiç kimsenin yağmurun bile,
böyle küçük elleri yoktur. Bütün güllerden derin bir sesi var
gözlerinin, başedilmez o gergin kırılganlığınla senin, her solukta
sonsuzluk. Ve ölüm.
e.e.cummings, 1962, Amerikalı ŞAİR, Savaş karşıtı olduğu için, ikinci kırımda dışlanmıştır. Dindar.
Bir tek insan soyu kötüdür, insanlar şerir olabilme bakımından tektirler, çünkü hem yaptıklarının hem de bile bile yaptıklarının bilincindedirler.
Arnold TOYNBEE, 1975, İngiliz Tarih Felsefecesi, ve Tarihçi,
Görüşü KURAN da yer alan - Esfel i safilin e attık, ama, kabiliyette verdik, - dediği ayetle örtüşüyor, o rehbere aydınlanma ile sen kimsin denilince, gelişen manzarayı iç açıcı bulmamış herhalde, bugünde ip cambazı durumunda, daha bugünkü haber 2 yaşındaki çocuk, esir kampına gönderilmiş, ailesinde İncil bulunmuş, bu süreçte, dini istismar önlendi belki, ama, her konuda istismar, dünyanın her yerinde büyük, küçük devam etmesinde sorun görülmedi, onun için giderek daha pırıl pırıl olmaya adayız, çoktan seçmede, toplumalarda olumlu yönlendirici olarak, az veya çok bir imkan devreden neredeyse çıkarıldı, giderek yalnızlaşan, ve boşlukta dayanaksız kalanlar, artık yapay çözümlerle çıkış aramak zorunda, dünkü haber Amsterdamın merkesizinde esrar kullanımına ceza gelmiş, - 100 Euro - yoksa başka yerde iç, çünkü temel ihtiyaçlardan artık, küçük bir ülke olmasına rağmen limanlarından dünyanın arıza bölgelerine silat sevkiyatı yaparak da refahını koruma kaygısı güden ülkelerden, dünyanın fikri bu olunca da geriye zikri kalıyor, tarih boyunca devam edenin, artık elinde dev teknik imkanlar da var.
kötü
11.06.2023 - 05:39Kötü olduğu için insanın bir hikayesi vardır, yoksa zaten burası da cennet olurdu, halbuki burası bir geçiş, hakediş ve eleme odağı, biricikliğiyle, bunu ulaşılmaz mesafeler nedeniyle anlayabiliyoruz, insanın direnci ölçülürken, aynı zamanda nerde gerçeği ve doğruyu terkeder, nerde bundan kopmaz bir ayrılık gösterir test edilir, ve bozuk doğasındaki soluk bırakılmış ışığı nasıl kendi eliyle açığa çıkarmayı başarır, Kafkanın insanının son deminde infaz edilirken uzaktan sızan soluk ışığı umutlaştırması gibi, o ışığa yürüyüştür dünya, bütün başarısı da odur insanın, yoksa dünyadaki toplumsal rollerimiz belirlemez bunu, dünyaya karşı tutumumuz belirler, kendi bulunduğumuz konuma saplanıp kalırsak, bunu göremeyiz, konumumuzun üstüne çıkarak olur bu, din bunu temin ederken işimizi kolaylaştırır, bunu kendi başımıza başaramayız boşluk sarar ve yutar, halbuki ordaki umut, sarıp sarmalarken, yükseltir de, bu güven bizi daha sağlam basan birey yapar, boşluğun övülmesidir kuru bir hümanizm, ve kötülük yapanın ayrıcalığı yoktur dinde, hümanizm insanı anlatmaz, sadece boşluğa güzelleme yapar ki, yersiz ve mesnetsizdir, bilerek yapılanın affedilecek yanı yoktur, insanda varolmayan bir yücelikten dem vurur, bir yanılsama olarak da havada kalır, hiçbir şeyi de çözmez, din, kötülük yapılmadan önce yapılabileceklerin ölçülürini koyar, gene de kendini güvenceye alamamış olan da artık hoşgörülmez, ondan bir süzmelik abidesi olarak hiçbir iş görmemiştir, kötülük azalacağına artmıştır, mesela, Hollanda da suç oranlarının düşüklüğü örnek gösterilir ama, heryerde uyuşturucuya muhtaç olmuş insana, yapılan kötülük konuşulmaz, ya da limanlarından dünyanın arıza bölgelerine yapılan silah sevkiyatıyla elde edilenin refaha yaptığı katkıyla şişen benliklerin, sonra uyuşturucuyla aynı kötülüğe maruz kaldıkları, karşılık bir bedel ödetme gibi seyreder, ve taraflar bunu hakettikleri için yaşanır bu, oysa Kuranda ne uyuşturucu ihtiyacı duyulur ne de silah, sadece nizamı temin, adaleti tesis, mutluluğu engelleyeni engellemek için vardır silah, başka durumlarda suçtur, ve cezası bitmez tükenmez, ondan cihad kendi sınavında seni sınıfta bırakan doğana karşı kullanılır, ya da başka ülkelerin tecavüzü söz konusu olursa, nefsi müdafaa için, geçmiş yüzyıllarda iletişimin yetersiz olduğu dönemlerde Allahın adaletini duyurmak, aynı mutluluğu insanlara yaşatmak için fetihde, emperyalin hep bana anlayışına benzeyen bir yanı yoktur, ve ihlalinde ağır cezalandıran ebediyet kadar dünyevi adalete yansıması da bunu gözetir sıkı bir şekilde, insan elinde tahrifatı anlayışı yönetenlerden değil, daha çok yerel unsurlardaki yetersizlerine dayalı tutumlardan kaynaklıdır, bu kadarı bile istismarın vazgeçilmez olduğu dünyada ne kadar çok işlevi olduğunu gösterir, bugünün dünyasındaki modern kavramlar ilaç olabilseydi, daha yetmiş, seksen sene önce tarihin en büyük vahşetleri yaşanmazdı, bu potansiyel hep var medeniyet çünkü dışarıda değildir, ya yüreğimizededir, ya da hiçbir yerde, önce onu eğiten dinden uzaklaşmak, ve dahası, doğru anlayarak - anlayasınız diye gönederdik - KURAN - bizi burda ve orda bir imkan denizinden mahrum bırakmaktır, yalnız kalmış insanı da çaresizliğe itmek, ondan dinin özü olan saf şiir, doğrudanlığı ve vesilesiyle, bir sığınma değil, sığınmadığı için şiirdir, yani kendini tahkim etmişin, hakkını teslim eder, her güçlükte pes edenin ki, ağlaşmaktır, şiir vasfını kaybeder, şiir kendi öğretir, maruz kaldım yazarı, sadece sızlanır, kimseye de yararı olmaz, çünkü güç vereceğine, elindekini de alır, şiire yakışmaz, şiir de ona.
kısaca
10.06.2023 - 22:26Estetikte an ı, bozamazsın, o bir bütünlük olarak ya vardır, ya da yoktur. İsteyen kendi yoluna gitsin de, matematik kendi denkleminden vazgeçmez, sonuçta kesinlikte, önemli bir güvence ki, onda bile muğlaklık var, o da zaten içine çekmek için. Bu psişenin vazgeçilmezi olarak, öyle olmaklığını sensiz de sürdürür çünkü.
estetik
10.06.2023 - 22:04Estetik temaşa gibi ahlaki yükselme de aynı nedenlerden ötürü bizi akla götürür. En yüksek anlamda erdemler, pratik eylemlerden değil de - arınmalardan - ibaret olanlar, ruhtadır. Aklın doğasında var olan özelliklerin taklitleridir. Akılda kendiliğinden bir adalet vardır ki ruhta ki ve şehirdeki adalet bizi ona doğru yükseltir. - Adalet, her varlığın kendi işlevini yerine getirmesinden ibarettir - Hakikatinde adalet, kendiliğinde adalet, aynı kısımları olmayan bu varlığın kendisiyle olan ilişkisindedir.
Emile BREHIER, Fransız Filozof, 1952
Yani estetik, adalet ve onların tamamlayıcısı ahlak, yüce aklın yansıması varlık aklında içkindir, ve beraberce butünlüğü kurarlar, birinin eksikliği yaşamı sakatlar, önce kendinde gerçekleştirmen gerekenin temel ayakları olarak, bu kavramlar ruhunun diyalog haznesinde kendi aralarında mutabık kaldığı kadar sensin, o da senin olman, ve önünü açmanla ortak bir yapıdır. Ve bunlar kesintisizlikteki yerini sağlamlaştırmak için merdivenin basamaklarıdır, işte KURAN da bunun ana hatlarının belirleyen metindir, içeriğiyle aklın arasındaki ortaklaşan ögeler, yaşam rehberi olmadan, olaylar örgüsünde, kaynayıp gitmende kuvvetle muhtemel, ondan sağlam yere demirlemek, fırtınalarda bir liman ve güvence oluşturur. Estetik tek başına tam anlaşılmaz bütünlük içindeki yerini doğru belirleyince katkı sağlar, en önemli ve çarpıcı olanı da varlığı doyuran beğeniyi, kendinde üretir ve tekrar talep varlığına ihtiyacını armağan eder, eğer dikkatli olunmazsa kayıp önce farkında olmadan, ruhta, ve sonra fiziki yapıda nüksetmeye başlar, sağlıkta tasarrufta cebi korur, hele şu kısıtlı ekonomide. Kolay gelsin.
genetik miras
10.06.2023 - 19:25Çevre ve kendi yapılandırması olmadan, açıklamaz.
görgüsüz
10.06.2023 - 18:08Her gördüğünü, gördüm zanneder, görür.
sonsuzluk
10.06.2023 - 14:21Bağlantı kurulmaz, bağlantıyı kurar, cana düşen, nüveyi yetiştirmektir, bir gülü su verir gibi, tarayıcıda görünür olmak için, rehberi ondan ihmat etmemeli, iyi anlayarak. Her şeyin ölümü, ezberdir.
transandantal
10.06.2023 - 11:20Mistik Trans Platoncu aşk diyalektiği ile yakından bağlantılıdır. Bu trans hali aşk duygusunun tüm saflığıyla hissedildiği anlık ve nadir bir durumdur. Bundan önce ruhun bir hazırlığı ve - içsel düzenlemesi - gelir. Bu hazırlık - mevcut şeylerden yüz çevirmek - ve ruhu tüm biçimlerinden arıtmaktır. Ruh bu haldeyken ne iyi ne de kötü hiçbir şey bilmez haldedir. O zaman, tesadüfen, ani ve beklenmedik bir şekilde, tamamen öngürülemeyen ve iradeden bağımsız, günümüzde - bir varlık hissi - olarak adlandırdıkları şey meydana gelebilir. Plotinus başka bir yerde, bu varlık hissinden önce gelen ve bunu haber veren bir şoktan söz eder. Bu sözcük, bilincin önceki boşluk durumuyla şiddetli bir şekilde karşıtlık oluşturan bir durum tarafından istila edildiğini gösterir. İyi, bizzat aşk ile özdeş kabul edilir, mistik sevilen nesneye karışmak isteyen, dünyevi aşığın aradığı ideale ulaşmakla kalmaz, aynı zaman da İyi nin kendisi, sevgidir. O aynı anda sevilen nesne, sevgi ve öz sevgisiyle beraberdir. Kendini sever, saf aydınlığını sever, bizzat kendisi sevdiği şeydir. Bu mevcudiyette tamamen saf haliyle sevgi duygusunun kendisinden başka bir yoktur. Plotinos un tanımladığı duygusal ve akıl üstü mistik deneyim budur.
Emile BREHİER, Fransız Filozof, 1952
Yani Tanrı diyalektiği, dünyevi olanla kurucusu arasında trans da görünen aşk ın yansıdığı hal, ondan cinselliğin taç giymesi denir, tek başına bir deri, kemik kalırsın, can verme, ruhsallıkla bütünlüğünü kurar, zamanla çürüyecek olandan kurtulmanın deneyimini yaşar mistik, ve anlama yetisi olanlara duyurur, yeni de değildir, binlerce yıl öncesinden çıkar gelir, her yeni kuşak da hatırlatmasını yapar, aklı yatan da kendine ebediyette yer açar, başka tutumların yanısıra, şişkin benliklerin vay bana ha kültüründen, yani modern bakıştan üremez, asudeliğin, bir kipi olarak vardır, yani yeninin kurbanı olmak istemeyen, kendinde gerçekleştirdiği kadar ön alır sınavda. Bu kurucunun tekrar bozduğunu kurmasıdır, algısı açık, beyni işlek olanların, yapısal ortağıdır, gerisi de her zaman ki gibi onlara sözümüz hiç olmadı zaten, kendileri yapışıyor, çünkü, anlamış olan gereğini yerine getirendir, didişen değil, başka işimiz mi yok. Keyfinize bakın demiştik, nasıl anlıyorsanız. Kolay gelsin.
kitap
07.06.2023 - 09:44Unutmayalım yaradılmış bir şey olmasaydı, incelenecek de bir şey olmayacakdı, aklın dahil, yapay zeka diye sanki yoktan varolan bir şeymiş yanılsaması, varlığın uzantısı olarak, var, ne şekil alacağı da gene ona bağlı, varlık yoksa konuşacak, ne yapay ne de doğal zeka diye bir şey olmaz, zekan varsa tabii.
modern
05.06.2023 - 04:09İnsan hayatına müthiş kolaylıklar getiren tekniğe zemin oluştururken, zaten çok da matah olmayan insan yapısını şehrin zor ve rekabetçi şartlarında gidere ağır tahrifata uğratan, zor dönemlerde giderek vahşete teslim eden bir eleme süreci, kendi koruyabilmenin geçmiş birikimlerimizde hala bir sigorta özelliği taşıdığını belirtmiştim, bu artık evrenin özelliği nedeniyle, kişisel bir kurtuluş reçetesi olmaya mahkum, koyu bir bilinçlilik talep eder, gündelik kargaşa da bu emeği verecek ve benimseyecek olan da giderek gündemden çıkar, onun için kendi kurguladığın cennet kendinle biter, günü gelince, önüne gerçek çıkar, sıkı asılma çağıdır aynı zamanda, o bile yavaştan pamuk ipliğine döner, herkesin şansı, sadece zihinlerinde aşılabilir, gerçeklik, yapabileceğinden iyice uzaklaşmıştır. Sadece kendinin olağanüstü işlevine dönüşür, işte sınavın koyulaştığı yer orası, kolay lokma zannedilen, koyu bilmezleniş de. Kısaca, acıklı.
meneviş
02.06.2023 - 21:47İnce pırıltıların o ne saf hüneridir, bir seçilmez köpükte nice elmas eritir,
nasıl bir sükun sanki peyda olur o demde, ve güneş uçurumun üstüne gelir
durur, ebedi bir davanın saf marifeti budur, zaman kıvılcım, hülya bilmek olur
alemde. Bir tek ahın içinde belli zaman mabedi, etrafımad denize bakışlarımın
bendi, çıkarım o saf yere artık bütün bütüne, ve bütün tanrılara son adağım olarak,
asude bir meneviş dağıtır kucak kucak, şahane bir istihkar irtifalar üstüne. Nasıl
ağızda yemiş zevk olup da erirse, o yokluğunu nasıl lezzete çevirirse, varsın şekli
mahvolsun, orda içime siner, benliğimin ilerde duman olacak özü, eriyen ruha söyler
bir şarkıyla gökyüzü, nasıl değişmededir ulu sahiller. Bilir misin, yaprak ve dalların
düzme tutsağı, o cılız parmaklıkları yiyen girinti, yumulu gözlerimi kamaştıran gizler,
hangi ten çekmekte tembel sınırına beni, hangi tutkudur o kemikli toprağa sürükler,
bir kıvılcam tende anar yitişlerimi.
Paul VALERY, Fransız DAHİ ŞAİR,
Çev. Sabri Esat SİYAVUŞGİL
imkan yaratmak
01.06.2023 - 19:54Senle başlayıp, biter.
havalı
01.06.2023 - 14:44Dağılıp giden bir tüyü havada tutan hava.
ve insan
31.05.2023 - 22:08Masum insan kalmadı artık, herkesin işi gücü fesat,
yürek yas, tasa içinde, her sabah kalkar kalkmaz
görüyoruz durumu, ama düzeltmek için çaba da yok,
dün neyse, bugün de o, miskinlik sinmiş insanların
yüzüne, kimse laf anlamıyor, anlayıp kızanlar bile
dilini tutuyor, yoksullar zengin karşısında güçsüz,
ne acıklı bunu görüp de haykırmamak, ama, anlamayanlara,
dil dökmek daha acı, insan, sesini yükseltmeyegörsün,
başlıyor gerçekleri bilmeyenlerin öfkesi, bugünlerde herkes
sırf kendini dinliyor, kendinden başkasına inanan yok. Hiç,
ilişki kalmadı gerçekle söz arasında.
Çev. Talat Sait HALMAN, Rahmetle,
Eski Mısırdan bir şiir, - 5000 yıl önce -, bugünle alakalı şeyler değil bunlar, geçmişte kalmış olgular, yoksa medeniyet varken konu bile olamaz.
bilgi
31.05.2023 - 21:57Bilgi ardında yükseliş aramak, ulaşılmaz hayal imiş ancak,
Aşk imiş her ne varsa alemde, bilgi boş bir masal imiş ancak.
Fuzuli, 16. Yüzyıl.
eylemek
31.05.2023 - 19:53Eğer ebedi kelamı içinde duymak istersen sen
İlkin tedirginliğinden büsbütün kurtulmalısın sen.
Tanrı ayrım gözetmez, herşey onun için eşit değerde,
İyiden başkası değil, cehennemin, ölümün ve üzüntün,
Kötü denen herşey , ey insan, senin içindedir bütün.
Ey insan Tanrıya sadık kalsana, işte o zaman en büyük
felaket bir cennet olur sana. Kimse bir şeye karşılıksız
sahip değildir, ki varlığın bir bedel ödemeden gökülkesine
girsin. Bir yalancı ışıktır kötü insan, bir yıldızdır iyi insan,
biri kendiliğinden yanar, diğeri ışığını alır Tanrıdan. Kimseye
vermez gökülkesini, çekmelisin onu yanına kendin, değilmi ki
üşendin onu ele geçiremezsin.
Angelus SILESIUS, Alman Mistik Şair, 1677
gizem
29.05.2023 - 20:52Gizlidir özün senin varlıklar o gizliden belirir,
Dibi görünmez gücünün, yalnızca dalgalar belirir.
Tanıktır o yetkin varlığına evrenin altı ve üstü,
Ne yer ne de gök varken, o öyle boşuna mı belirir.
Gücünü göstermek istemiş de gizeminin büyüklüğü,
Karanlığın tozundan dünyayı gösteren ayna belirir.
Kimi zaman gizemin toprağa saklar, bin ay yüzlüyü,
Kimi de sanatınla, topraktan bin ay yüzlü belirir.
Bilgeliğin gizli kalmasın diyedir yaşayanlara,
Gizeminle inançsızlar içinde yalvaçlar belirir.
Bir nişandır sevgiden belirtmek için gönül borcunu,
Kara gönlünden Fuzuli, can can katan sözler belirir.
Fuzuli, 16. Yüzyıl. Geçmiş zamanlar, artık geçmiş.
hayat
28.05.2023 - 16:56Sınavını verdiysen pahası konuşulmaz bile, öyle değerli, vermediysen, pahası konuşulur hale gelir, konuşabilirsen.
Tanışmak
28.05.2023 - 14:42Tanımak hiç olmamıştır, tanımadım diyen de, çünkü tanıtmıştır.
kendini bilmek
28.05.2023 - 07:59Kendine borçludur, ama, başkası her zaman alacaklı, öde dur.
aşk
27.05.2023 - 23:13Yer gök dolu bu aşk olur, aşksız hiç nesne yok durur,
bile oludur gösteren, ol aşka esir olan benim.
Aşka bünyad uran benim.
Yunus, 13. Yüzyıl, Vahdeti Vücud, Kendi.
Türk kültürünü yabana atmak da, biraz ayıp olur.
Allah aşkıyla, dünya aşkı arasında bir fark yoktur, çünkü birbirinin tamamlayıcısıdır, onun için Mevlana ölüme, - Düğün gecesi - der, artık hitamına erer, çünkü, - Ruhumdan üfledim - demişti, ve ondan - Hoşça bak zatına, Zübdei Alemsin - der Şeyh Galible, Yani gözbebeğimsin, ama, hakedersen, bu geçiş mekanında marifetlerin, belirleyecek o konumu, o da gayret ve katkıyla, yoksa, yolun açık olsun, güle güle.
Işık
27.05.2023 - 21:38Modern evrede ışık artık, gün ışığı değildir, o mış gibiliğidir hayatın, yani yanılsama, karanlık bir evrede, görmek istediğin, Sühreverdinin, Mistik Tecrübeden yansıyanla bahsettiği - İşrak Felsefesi - yani ışık, bir makamdır. ve ölüm sonrasını aydınlatır, gün ışığının aldatıcılığından muaftır, ve gerçek parlaklığın özünü taşır, bu Modern de Kafkanın gördüğü solan ışıktır, Dava isimli eserinin sonunda nehir kıyısına götürülüp infaz edilen davalının son anda, ilerdeki evin açılan panjurundan sızan soluk ışık, artık 11. Yüzyılın doğadaki insanının ki kadar parlak değildir, hem, o dönem de , hem yeni evrede, ortak olan ise, ömür parkurunda yaptığın katkıdır, ışığını parlatacak olan, gün ışığını geride bırakırken, yoksa sönecek, ve yokluk yokluğu çağıracak, sürprizleriyle, katkın, ummanı gerektirmez, katkısız umman da gerekmez, kendini önüne koyar. Kolay gelsin.
trajikomik
27.05.2023 - 20:01Kierkegaard, 1855 de ölmeden öhce, yeni test evresinin yani modern, dindarını hakikat şovalyesi olarak tanımlar, ve trajik bir kahraman olarak görür, çünkü giderek içeriğinden boşaltılan ortamda, bireysel samimi bağlılığı trajik bulur, ve yalnız vicdanından talimat alan, yapyalnız bireyi, bu şekilde adlandırır, bu aynı zamanda çok öncelerden, 16. Yüzyıldan kalan Cervantesin dehası, Don Kişotluktur, adeta delice, ama, temellenmiş, onun için Sanço Pançolaşan dünyayı temsilen, Panço ifade ederken, Tanrıyı simgeleştirerek, - İyi de Dulcinea diye biri yok dediğin de, varsın olmasın, madem ki seviyoruz der, - bu aynı zamanda yeni evrenin ilk işaret fişeğidir, ve yavaştan gelen kabus, 1900 - 1950 arasında henüz bir milyar nüfusu olan dünyanın neredeyse beşte birini kırar, bir ikaz olarak, ve sevk eder, bu evrede gelişmelere direnen bir avuç kelaynak da maçın galibi olarak, kendi yerine doğru yola çıkar. - Örneğin, Walter Benjamin, intihar eder, ve uzaklaşır - kimisi dağlardan kaçar, katılmaz, yaşamını başka yerlerde sürdürür ve felaketin ortağı olmaz, işte tutum o anda yıldızlaşır, sınıf oyle geçilir, yoksa çakar.
yağmur
27.05.2023 - 14:53Küçücük bir bakışın, çözer beni kolayca,
kenetlenmiş yapraklar gibi, sımsıkı kapanmış olsam.
Yaprak yaprak açtırırsın, ilkyaz nasıl açtırırsa,
ilk gülünü, hünerli bir dokunuşla, hiç kimsenin yağmurun bile,
böyle küçük elleri yoktur. Bütün güllerden derin bir sesi var
gözlerinin, başedilmez o gergin kırılganlığınla senin, her solukta
sonsuzluk. Ve ölüm.
e.e.cummings, 1962, Amerikalı ŞAİR, Savaş karşıtı olduğu için, ikinci kırımda dışlanmıştır. Dindar.
tarihi sözler
27.05.2023 - 09:19Bir tek insan soyu kötüdür, insanlar şerir olabilme bakımından tektirler, çünkü hem yaptıklarının hem de bile bile yaptıklarının bilincindedirler.
Arnold TOYNBEE, 1975, İngiliz Tarih Felsefecesi, ve Tarihçi,
Görüşü KURAN da yer alan - Esfel i safilin e attık, ama, kabiliyette verdik, - dediği ayetle örtüşüyor, o rehbere aydınlanma ile sen kimsin denilince, gelişen manzarayı iç açıcı bulmamış herhalde, bugünde ip cambazı durumunda, daha bugünkü haber 2 yaşındaki çocuk, esir kampına gönderilmiş, ailesinde İncil bulunmuş, bu süreçte, dini istismar önlendi belki, ama, her konuda istismar, dünyanın her yerinde büyük, küçük devam etmesinde sorun görülmedi, onun için giderek daha pırıl pırıl olmaya adayız, çoktan seçmede, toplumalarda olumlu yönlendirici olarak, az veya çok bir imkan devreden neredeyse çıkarıldı, giderek yalnızlaşan, ve boşlukta dayanaksız kalanlar, artık yapay çözümlerle çıkış aramak zorunda, dünkü haber Amsterdamın merkesizinde esrar kullanımına ceza gelmiş, - 100 Euro - yoksa başka yerde iç, çünkü temel ihtiyaçlardan artık, küçük bir ülke olmasına rağmen limanlarından dünyanın arıza bölgelerine silat sevkiyatı yaparak da refahını koruma kaygısı güden ülkelerden, dünyanın fikri bu olunca da geriye zikri kalıyor, tarih boyunca devam edenin, artık elinde dev teknik imkanlar da var.
Toplam 635 mesaj bulundu