Affan dedeye para saydım, Sattı bana çocukluğumu. Artık ne yaşım var ne de adım; Bilmiyorum kim olduğumu. Hiç bir şey sorulmasın benden; Haberim yok olan bitenden. Bu bahar havası, bu bahçe; Havuzda su şırıl şırıldır. Uçurtmam bulutlardan yüce, Zıpzıplarım pırıl pırıldır. Ne güzel dönüyor çemberim; Hiç bitmese horoz şekerim!
Sevdiğim bir ahbap vakti zamanında bana şu ifadeyle hitap etmişti;
' Sinek küçük ama mide bulandırır, Midemi bulandırma! '
O güne kadar bu sözü duymuşluğum olsa da herkes gibi mide bulandırdığına kanaat getirdim ben de.. Yok yok bu böyle olmamalı,Sinek mide bulandırmamalı.... Sineğin görevi mide bulandırmak değil aksine göremediğimiz mikro haşareleri temizlemek, Her üretim arkasında bir posa bırakır.. Sineğin posasından ne olsun ürettiğinin yanın da..! Algı Yönetimi diye psikoteknik ve psikoanaliz dallar vardır.. Bizim bilim dünyamız bunu batı ilminin karmaşık üçgeninde arasa da aslında deyim ve atasözleri bizi en basit yoldan bilimin ilimle buluştuğu havzaya taşıyor.. İşte siz havzada olduğunuzu gördüğünüz anda üretim posası değil üretken bir beyne sahip oldugunuzun farkına varıyosunuz.. Sinek mide bulandıracaksa mideni bulandırtmamaya gayret edeceksin.. Kısır döngü herzaman size midenizin bulandığını algılatır..
Hiç bir sineğin midemi bulandırmaya gücü yetmediği gibi hiçbir havza da da posa nıyetine durmamaya gayret ediyorum.. Ve hiç bir midenin de sinekten bulanacagına ihtimal vermiyorum /
Her havza haşeresini kendisi doğruru...Ve o havza haşare anası oldugu gibi sineğin de yuvası.. Kimse kimseyi kandırmasın....
Çocuklarınızı bulunduğunuz zamana göre değil , gelecek zaman göre terbiye ediniz . Zira onlar ,sizin zamanınızda n başka bir zaman için yaratılmıştır.
O zamana uygun tarzda onları güzelce terbiye etmekte kusur etmeyiniz ( Hz. Ali )
Kendimden Yoruldum /Dur Hayat
Kendimden yoruldum.. Sürekli maske takmaktan, İçim kan ağlarken, İnsanlara gülmekten yoruldum...
Çok sinirliyken bile, Sakin olma zorunluluğundan yoruldum. Hüzün çizgileri sarmışken yüzümü, Gamzelerimi göstermekten yoruldum.. Bağıra bağıra ağlamak isterken, Gözyaşımı içime akıtmaktan yoruldum. İçimde deli gibi çağlayan aşk varken.. Dağlara taşlara haykırmak varken Sesimi içime çekip, Susmaktan yoruldum..
Gözlerinin mavisinde sana bulanmak isterken Siyahın esiri olmaktan yoruldum.. Kendimden yoruldum Hep güçlü olmak ne kadar zordur; Hep sorumluluk sahibi olmak, Çocukken genç olmak , Gençken olgun olmak Kimlik değiştmekten yoruldum.. Çabuk tükettim Umutlarımı Yarınlarımı Duygularımı..
Geri dönüşü olmayan bir tüneldeyim Yine kurulmuş sahne Başrolde ben Yardımcı oyuncular ;hüzün, acı maske Konu;herşeye rağmen mutlu olma sanatı Ha bide Oyunun adı var ;Hayat Gülüyorum yine zorunluluktan.. Bu kaçıncı rol alışım bu filmde Alışılmış senaryolar bunlar.. Acemi mi sandın beni hayat!! Ben her gece bu sahnenin müdaviniyim Hadi bırak mutlu olma tasasını Yapışmış alnımıza Hayatın kavgası Düş yakamdan hayat!!!.. Oyunumu oynarım Sahnemi kapatırım Ölümdür sonuma yakışan Bilmezmisin!... En çok ölülerdir alkışlanan.. __________________________________________________________ Dünyaya gelecek oğlum'a ithafen... ________________________________ Ey Oğul.... Elbetteki cansın.....Yarsın Lakin yara.....cana benimde sorumluluklarım var.. Gönül isterki sen rahat ve ferah içinde yaşa... Ancak bu devir pembe bir tablo içinde seni benden erken alacak gibi... Onun için her yaz dönemi seni işe verecem ve calışacaksın. Bir yaz bulaşık yıkayacaksın...Bana kızacaksın: Bir yaz garsonluk yapacaksın...Bana kızacaksın. Bir yaz Bayan kuaföründe calışacaksın. Bir yaz otogarda bilet satacaksın..... Ve bu bir kac defa daha sürecek.... Üniversite yasına gelince formaliteden bir de diploma alacaksın.... İş hayatına başlayıp kendi ayaklarının üzerinde durmaya başlayınca kızdıgın babanın ne kadar haklı oldugunu göreceksin.. O diploma sadace bir basamak.... Ancak en önemli basamak hayat derslerini gecmişliğindir.... BABAN da öyle yapıyordu....
Uğur böceği uçurdunuz mu mesela? Karınclarla konuştunuz mu? Gül yaprağındaki su damlasının tadına baktınız mı hiç? Kasımpatının üzerendeki kırağıyı sildiniz mi? Yağmurlara karışıp su oldunuz mu, aktınız mı hiç? Islandınız mı sırılsıklam? Seyerttiniz mi pencereden, duydunuz mu damlaların sesini? Hiç balıklara dokundunuz mu? Mesela verdiniz mi özgürlüğünü öperek? Denizin dibini gördünüz mü hiç? En yüksekten atlayıp daldınız mı?
Kar kaplamış toprağa bakıp, gözünüz kamaştı mı? Alamadığınız oldu mu kendinizi bakmaktan kar tanelerine? Avuçlarınızda erittiniz mi hiç? Üşümeyi göze alıp yattınız mı karlar üstüne?
Yıldız topladınız mı mesela? Kayan yıldızları dilek taşı yaptınız mı? Geceyi güne boyadınız mı hiç? Çimlerde uyuyakaldınız mı? Kokusu bitinceye dek içinize çektiniz mi? Çiçek topladınız mı? Papatya tarlasına girdiniz mi hiç? Papatya gibi durdunuz mu, gelincik oldunuz mu mesela? Ateş böceklerini dinlediniz mi hiç? Yanıp sönen ışığını seyrederken öldüğünü anladığınızda sızladı mı içiniz?
Kimi zaman ekin tarlasında Kimi zaman sürü peşinde Kimi zamansa kalabalıklarda hep gizliden gizliye Hep işimiz vardı Hep acelemiz....Sürekli meşguliyetmiz oldu....... Boş oldugumu gördükleri an ensemde şaplağı hissettim... Şimdi meşgul olanlar emekliye ayrıldı..... Ruhuma işlemiş bu meşguliyetcilik oyunundan sıyrıldığım an kendime ve yanımdakilere hisettirmeye çalışıyorum gizliden gizliye yaptığım o masum dünyamın temiz oluşunu.... Ne fayda hey dost! ! Devranın çarkı kanla besleniyor.... VESSELAM
ÇOCUKLUK
Affan dedeye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
CAHİT SITKI TARANCI
Sevdiğim bir ahbap vakti zamanında bana şu ifadeyle hitap etmişti;
' Sinek küçük ama mide bulandırır, Midemi bulandırma! '
O güne kadar bu sözü duymuşluğum olsa da herkes gibi mide bulandırdığına kanaat getirdim ben de..
Yok yok bu böyle olmamalı,Sinek mide bulandırmamalı....
Sineğin görevi mide bulandırmak değil aksine göremediğimiz mikro haşareleri temizlemek,
Her üretim arkasında bir posa bırakır..
Sineğin posasından ne olsun ürettiğinin yanın da..!
Algı Yönetimi diye psikoteknik ve psikoanaliz dallar vardır..
Bizim bilim dünyamız bunu batı ilminin karmaşık üçgeninde arasa da aslında deyim ve atasözleri bizi en basit yoldan bilimin ilimle buluştuğu havzaya taşıyor..
İşte siz havzada olduğunuzu gördüğünüz anda üretim posası değil üretken bir beyne sahip oldugunuzun farkına varıyosunuz..
Sinek mide bulandıracaksa mideni bulandırtmamaya gayret edeceksin..
Kısır döngü herzaman size midenizin bulandığını algılatır..
Hiç bir sineğin midemi bulandırmaya gücü yetmediği gibi hiçbir havza da da posa nıyetine durmamaya gayret ediyorum..
Ve hiç bir midenin de sinekten bulanacagına ihtimal vermiyorum /
Her havza haşeresini kendisi doğruru...Ve o havza haşare anası oldugu gibi sineğin de yuvası..
Kimse kimseyi kandırmasın....
Çocuklarınızı bulunduğunuz zamana göre değil , gelecek zaman göre terbiye ediniz . Zira onlar ,sizin zamanınızda n başka bir zaman için yaratılmıştır.
O zamana uygun tarzda onları güzelce terbiye etmekte kusur etmeyiniz ( Hz. Ali )
Kendimden Yoruldum /Dur Hayat
Kendimden yoruldum..
Sürekli maske takmaktan,
İçim kan ağlarken,
İnsanlara gülmekten yoruldum...
Çok sinirliyken bile,
Sakin olma zorunluluğundan yoruldum.
Hüzün çizgileri sarmışken yüzümü,
Gamzelerimi göstermekten yoruldum..
Bağıra bağıra ağlamak isterken,
Gözyaşımı içime akıtmaktan yoruldum.
İçimde deli gibi çağlayan aşk varken..
Dağlara taşlara haykırmak varken
Sesimi içime çekip,
Susmaktan yoruldum..
Gözlerinin mavisinde sana bulanmak isterken
Siyahın esiri olmaktan yoruldum..
Kendimden yoruldum
Hep güçlü olmak ne kadar zordur;
Hep sorumluluk sahibi olmak,
Çocukken genç olmak ,
Gençken olgun olmak
Kimlik değiştmekten yoruldum..
Çabuk tükettim
Umutlarımı
Yarınlarımı
Duygularımı..
Geri dönüşü olmayan bir tüneldeyim
Yine kurulmuş sahne
Başrolde ben
Yardımcı oyuncular ;hüzün, acı maske
Konu;herşeye rağmen mutlu olma sanatı
Ha bide
Oyunun adı var ;Hayat
Gülüyorum yine zorunluluktan..
Bu kaçıncı rol alışım bu filmde
Alışılmış senaryolar bunlar..
Acemi mi sandın beni hayat!!
Ben her gece bu sahnenin müdaviniyim
Hadi bırak mutlu olma tasasını
Yapışmış alnımıza Hayatın kavgası
Düş yakamdan hayat!!!..
Oyunumu oynarım
Sahnemi kapatırım
Ölümdür sonuma yakışan
Bilmezmisin!...
En çok ölülerdir alkışlanan..
__________________________________________________________
Dünyaya gelecek oğlum'a ithafen...
________________________________
Ey Oğul....
Elbetteki cansın.....Yarsın
Lakin yara.....cana benimde sorumluluklarım var..
Gönül isterki sen rahat ve ferah içinde yaşa...
Ancak bu devir pembe bir tablo içinde seni benden erken alacak gibi...
Onun için her yaz dönemi seni işe verecem ve calışacaksın.
Bir yaz bulaşık yıkayacaksın...Bana kızacaksın:
Bir yaz garsonluk yapacaksın...Bana kızacaksın.
Bir yaz Bayan kuaföründe calışacaksın.
Bir yaz otogarda bilet satacaksın.....
Ve bu bir kac defa daha sürecek....
Üniversite yasına gelince formaliteden bir de diploma alacaksın....
İş hayatına başlayıp kendi ayaklarının üzerinde durmaya başlayınca kızdıgın babanın ne kadar haklı oldugunu göreceksin..
O diploma sadace bir basamak....
Ancak en önemli basamak hayat derslerini gecmişliğindir....
BABAN da öyle yapıyordu....
_______________________________________________________________________
GEÇ GELEN DÜŞLER
Bulutları seyrettiniz mi hiç, daha yakın olayım diye gökyüzüne, çıktınız mı çatılara? ... Bulutlardan şekil çıkarmayı oynadınız mı hiç?
Mesela kuşlara dokundunuz mu hiç? Acucunuzun içinde pır pır eden yüreğini, sıcacık, minicik yüreğini hissettiniz mi hiç?
Ağaçlara tırmanıp dal oldunuz mu? Yaprak oldunuz mu? Çiçek açtınız mı hiç?
Uğur böceği uçurdunuz mu mesela? Karınclarla konuştunuz mu? Gül yaprağındaki su damlasının tadına baktınız mı hiç? Kasımpatının üzerendeki kırağıyı sildiniz mi?
Yağmurlara karışıp su oldunuz mu, aktınız mı hiç? Islandınız mı sırılsıklam? Seyerttiniz mi pencereden, duydunuz mu damlaların sesini?
Hiç balıklara dokundunuz mu? Mesela verdiniz mi özgürlüğünü öperek? Denizin dibini gördünüz mü hiç? En yüksekten atlayıp daldınız mı?
Kar kaplamış toprağa bakıp, gözünüz kamaştı mı? Alamadığınız oldu mu kendinizi bakmaktan kar tanelerine? Avuçlarınızda erittiniz mi hiç? Üşümeyi göze alıp yattınız mı karlar üstüne?
Yıldız topladınız mı mesela? Kayan yıldızları dilek taşı yaptınız mı? Geceyi güne boyadınız mı hiç?
Çimlerde uyuyakaldınız mı? Kokusu bitinceye dek içinize çektiniz mi? Çiçek topladınız mı? Papatya tarlasına girdiniz mi hiç? Papatya gibi durdunuz mu, gelincik oldunuz mu mesela?
Ateş böceklerini dinlediniz mi hiç? Yanıp sönen ışığını seyrederken öldüğünü anladığınızda sızladı mı içiniz?
Kimi zaman ekin tarlasında
Kimi zaman sürü peşinde
Kimi zamansa kalabalıklarda hep gizliden gizliye
Hep işimiz vardı
Hep acelemiz....Sürekli meşguliyetmiz oldu.......
Boş oldugumu gördükleri an ensemde şaplağı hissettim...
Şimdi meşgul olanlar emekliye ayrıldı.....
Ruhuma işlemiş bu meşguliyetcilik oyunundan sıyrıldığım an kendime ve yanımdakilere hisettirmeye çalışıyorum gizliden gizliye yaptığım o masum dünyamın temiz oluşunu....
Ne fayda hey dost! !
Devranın çarkı kanla besleniyor....
VESSELAM
H.KaaN