osmanli imparatorlugu olmasaydi bu günkü sorunlarimizin hic ibirini yasamazdik kesinlikle.. ne kürt sorunu, ne balkan sorunu, ne istanbul bogazlar sorunu, ne izmir belediye secimleri, ne bursali isadami cavit caglarin yolsuzluk sorunu...
gercekten bu günkü sorunlarimizin bir cok kaynagi osmanli...
yani gercekten diyorum kardesim, saka degil, dalga degil...
osmanli olmasaydi bu gün dünyada belki almanyada türk iscileri gibi bir sorun bile olmayacakti...
sibel kekilli olayiinin ardinda da aslinda osmanli var...
osmanli olmasaydi, bizans tekfúrlari vs.. güclenip huysuz dedelerimizi, irticaci herifleri, dinci yobazlari turan köylerine kadar sürerlerdi.. onlar da oraya varinca akillari suya ererdi, yahuu basimiza ne geldiyse bu batida rastladigimiz yeni dinden geldi, eski turan köylerinde yasayip durdugumuzz samanizmin suyu mu cikmisti derlerdi ve de tekrarsamanizme dönerler, yazlari steplerde kislar bilmem hangi cehennemde oldukca hayvansaever duygularlarla hayvancilikla gecimlerini saglarlar, dünya insanlik tarihine de hayvanseverlikleriyle örnek olurlar, hatta yogurt gibi her gün icenleri 120 küsur sene yasatan saglikli bir icecegin dünyaya hediye edicisi bir irk olarak da bunun onurunu bin yillarca kusaktan kusaga aktarirlar mutlu mesut yasar gidelerdi..
onlar ererlerdi muratlarina,
biz de cikardik kerevetlerine..
amma velakin su irticaci osman ve veletleri yok mu! ! !
mezhep zel he be harflerinden olusur.. gidecek mekan anlamindadir
hizb ise
hi (hirlatmali) zel ve be harflerinden olusur. grup anlaminda...
aralarindaki alakayi isimlendirmek icin eski arapca talebelerinin okudugu onlarca cesit alakayi anlatan alaka diye bir kitabi karistirmka lazim, belkki tesadüfen bir seylere rastlanir. Pikar o kitabi okumustu herhalde, duyarsa belki bir el atar...
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
Ellerim usulca ellerine değince
Kaybolup gideceksin
Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
Bir elim seni silecek.
Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
Senin için yeni baştan can kesilecek.
Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde.
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
yoktan bile imkan uydurmaya kalkmanin, hic bir zorluktan yilmamanin, kisa boylulara mahsus dünyanin gidisatini degistirme azminin sembolü...
özal gibi..
ikisi de neticede 'biz enayi miyiz kardesim, isleri vakti merhununa birakarak kademe kademe degistirmeye, menfaatimize göre yönlendirmieye calisiyoruz, sen bir kac ömürlük yönlendirmeyi bir kac senede yapmaya kalkiyorsun, yedirmezler adama' kliginin zamane temsilcileri tarafindan ortadan kaldirildilar ya...
sürgün edildigi bir adada tek kisilik hücrede, kafesteki bir ihtiyar aslan olarak, hastaliktan kivrana kivrana, acilar icinde, ve kapidaki yirmi paresi bir para etmez hapisane bekcisinin bile ilgisine mazhar olamadan ölüp gitmesi..
o bile ayri bir efsane...
napoleon efsanesinin bittigi Waterloo ovasi bügün bile icinde hic bir halt bulunmadigi halde turistlerin tavaf etmeden gitmedikleri önemli bir mahal olarak görülüyor.. bitisi bile ayri bir efsane...
2o küsur yasinda kesmekes icindeki fransaya el koyup her seyi rayina koymasi yetmiyormus gibi, bir de daginik avrupayi, bölük pörcüklükten kurtarmaya girismesi, ingiltereyi cezalandirmakta fazla inat ettigi güne kadar bunda bile basarili olmasi, onu dünyaca hayran olunan bir adam haline getirmis..
bu gün bile hala tüm ruh ve sinir hastaliklari ile ilgili kliniklerde en azindan bir kac napoleon mevcutsa, dünyayi ne kadar tesir altina aldigini hiss edin..
Iskender pala'nin 'ah minel ask'i güzel bir kitab, tavsiye ederijm...
oradan:
Amme suresinin son ayetinde, hayvanlarin kendi aralarindaki hesaplarini gördükten sonra toprak olacaklarini, ardindan da kafirlerin hayiflanarak 've yekulul kafiru' (ve kafir diyor ki, der ki, dedi ki :) 'ya leyteni küntü türaben' (keski toprak olaydim)
Fatih Sultan Mehmet, arkada cariyelerden bazilari ve bir kac devlet adami ile at üstünde giderken, atinin ayagindan sicrayan camur fistik gibi bir cerkez cariyenin gülden narin yüzüne yapisivermis,
ve cariyeye yakin devletlulerden biri de hayiflanarak:
'ya leyteni küntü türaben' {nolaydi (su ahunun yüzüne yapisan) toprak olaydim} bölümünü okumus, Fatih de duyar gibi oldugu sözü cariyeye:
' ne diyor? ' diye sormus, cariye bir kac kelime geriden almis ayeti:
've yekulul kafiru ya leyteni küntü türaben' (ve kafir diyor ki, keski toprak olaydim)
.......
bu ayeti bir cok sair maksada uygun bir sekilde beytlerinin aralarina yerlestirivermisler...
Mesela Baki'ninki hosuma gitti:
Say i servi bülendin yollar üstünde görüp
Hassaten der gönül: 'ya leyteni küntü türab'
(servi boylu endaminin gölgesinin yol üstüne düstügünü görüp de
gönlüm hassaten 'keski (üstüne gölgenin düstügü) toprak olaydim der..)
manitasi servi boylu olmayanlar ise su sekilde uyarlaya da bilirler yani (benim gibi)
sayi güli bülendin yollar üstünde görüp
Hassaten der gönül: 'ya leyteni küntü türab'
sarkici oldugundan bile haberim yoktu..
duygularimi alip icine koyacagim bir kap ararken antolojide asagidaki siiri düstü agucuma:
Yazılar bitince
denizi seyret biraz.
Sözler bitince
anlatamadıklarına üzülme.
Yorgunsan konuşma istersen.
Saat kaç olursa olsun,
ben gözlerini dinliyor olacağım...
Erhan Güleryüz
benim icin sadece yukaridaki lafi söyleyen adam.. sadece bu lafi yeter, diger yaptiklarini bir torbaya doldurup meraklilarina hayrina dagitiverse de olur, yukaridaki lafin zilyeti yeter kendisine...
münchenerstr.'deki güney asya ve arap agirlikli dükkanlari ve onlarin müsterilerini söyle doyasiya seyr etmeden,
ben babil kulesi'ndeki cok ulusluyu havayi teneffüs ettim, her milletin tadini bilirim dememeli....
havaalaninda mc donald's'in yeri bambaska.. tribün gibi bir yerden teyyarelerini kalkis ve inislerini teshir ediyorlar, onlarin inis ve kalkislarindaki coskuyu, zerafeti, alman teyyarelerinin dört teker üstüne itina ve disiplin ile ayni anda inisini, italyanlarin her zamanki itinasizlik ve coskuyla arka iki teker ürerine halldiirrr diye otuttturuveren tarzlarini seyr ediyorsunuz..
ucak indirislerinden kaldirislarindan bile milletler hakkinda kanaat sahibi olabiliyorsunuz..
türk ucaklari?
kalkarken her millet son dönemeci ahenkle döner, kalkis pistine meymenetlice yerlesir, ucagi tam cizgiye oturrttugunu düsünür ondan sonra dikkatle kalkar..
türk ucaklari, topkapi alt gecidinden firlayip, oradan aldigi hizla dörtyoldan isine yarayan yöne vollgaz giden dolmuslar gibi,
son dönemeci dönerken daha hizini almistir, digerlerinin hizlanma seridini baslattiklari yerde bizimkiler kalkisa baslarlar, bu arada kanatlarin her ikisi de sag ve soldaki ugurlamaya gelen icerideki yolculari selamlayan akraba ve es dostu saga sola dogru sallanarak selamlar..
bu arada siz de iceriden ucagin sekiz vaziyetlerine geldigini görürsünüz...
adrenali varacagi tatil yerinde uman almanlara, sizin aradiginizi biz simdiden bulduk, iyi ki türk dogduk dersiniz...
frankfurt havaalani bir alem yerdir, orayi görmeyen milletler harmani hakkinda fikir sahibiyim dememeli..
Almanya'daki türk diasporasina ideal kimlik araniyor.. özellikle suca yatkin, idealsiz, hedefsiz, potansiyel uyusturucu kuryesi, saticicisi kullanicisi hayta takimina, 'bosverin böyle kriminell seyleri, icinizdeki seytani bak böyle tatmin edin de size de ödül verelim' deniyor.. egitimsiz türk gencliginin tehlike dogurabilecek yanlarini zararsiz yönlere kanalize etme cabasi...
sibel kekilli gibi siradan bir porno sanatcisina ödül getirdi...
forum ana sayfada degisik tartisma(!) konularindan biri: sizce ask nedir?
bizce ask:
bu isi en iyi tanimlayan, bir cizgi film kahramani... ortacagda güzel bir tazeyi bir kenara sikistiran papaz efendi hesap sormaktadir, cizgi filmimizin venüsünden...
önce bu papazin filmdeki durumu nedir bunu bir acikliga kavusturmak lazim tabii..
bu papaz, tüm papazlar gibi, aile edinmesi hos yasak olan ve ailesi tüm hristiyanlar olan, pederlerden biri.. kendini insanliga adamis bir papaz..
o zamanin hit hobylerinden biri ile de ugrasmaktadir, ayin, cenaze, dügün vs.. yogun isleirnin arasinda... hobisi: simyacilik... yani, tamamen insanligin (kendisi bir insandir) iyiligi icin kendini bakir teneke gibi dogada bol bulunan boktan malzemelerden altin elde edebilme ilmine adamis bir papazdir kahramanimiz.. gecelerini gündüzlerini, asil mesleginin disindan tamamen bu ise ayirmistir...
geceler boyu kitablar karistirir, ilham gelmesi icin rüyalarini da bu ise tahsis etmistir..
ama, kendini insanligin (!) hizmetine bu kadar adamis iken, son zamanlarda kücük bir sorun beliriverir...
bu kücük sorunun hesabini sorar, köseye kistirdigi sorumludan:
bence aski, bu bir tavan arasinda köseye kistirilmis bir sarisin afeti devrana hitaben söylenmis spontan hitab cümleciginden daha özlü ve etraflica ifade edebilen lakirdi nadirdir tüm dünyanin ask lugatcelerinde...
bir de,
tolstoy'un anna karenina'sinda (sanki okumusum gibi, havali giris cümleme bakar misiniz... icinde keloglana idman yaptiran bölümler var diye okuyan bir arkadasimin hayat dersi diye bana üni. yillarimda anlattigi bir pasaj bu.. ben kim, böyle baba kitablar okumak kim..)
adam diyesiymis kim:
'kadin bir yük gibidir... önünde tutarsan, ellerini mesgul ettiginden, ellerinle is yapamazsin... sirtina sarman lazim ki hayatinin akisini fazla etkilemesin'
bu durumda,
en garantisi,
türk filimlerinde kemal sunala mahalle arkadaslarinin ettigi tavsiyeye uyup, kapisinin önünde 'korkma kötü bir niyetim yok, sadece seydecegim..' diyip, olayi garantiye almak...
bir papaz, bir tolstoy ve bir kemal sunal'in bana ögrettigi...
bunlardan daha arif bir adam sözünü nerede bulacagiz kardesim?
sarisin türklerin bir kisminin rumlardan geldigi söylenir..
evet beyoglunda kivirta kivirta giden (boyadan degil yaradandan) sarisinlar ise rumlara benzerligimiz, valla burayi ben de aciip sevimli buluyorum..
araplarin esmerligi ve iri burun ve dudaklari benim de ilgimi pek cekmiyor..
ama huysuz ve devamli giprasma halindeki bir rum kiziyla (sadece sacinin rengi ve kicinin ahengi icin) bir ömür bir arada kalmaktansa, sefkat ve etiyle, her seyiyle cömert ve mütevazi bir arap kadini ile beraber olmak daha iyi...
patlican burun ve hurma dudak bile olsa...
Allahim sen türk fistiklarinin tadini damagimdan, dudagini dudagimdan, hazzini dimagimdan eksik etme...
avrupada islami birikim denince hic türklerden bahs etmezler hep araplardan söz ederler idi...
felsefe vs... dalinda deha idi bu araplar..
kant araplara bayilan birisi idi...
en fazla da türkiyedeki kici kirik sosyetenin, kendini adam sanan ünlü taifesinin kücümsemeye kalkip alman hödükleri diye yaklasmalarini sonra da almanyaya binbir zahmetle giris yapabildiklerinde de yüzlerinde ölümüne bir asagilik duygusu ile dolasmalarini seviyorum...
dedelerimiz kizlarini cok severlermis...
özellikle osmanli korsanlarinin rumca ögrenmek icin fettan bir rum kizinin yardimini görmeyi aliskanlik haline getirdiklerini niyazi hancinin romanlarindan okumustum..
ama almanyada gördüklerim, rumcayi bunlar ögretecekse, balikesirde konusulan mahalli lehceyi ögretecek birini aramaya devam derdim..
maden tetkik ve arama kabiliyetlerimizi yoracak seyler denk geldi..
nereden nereye..
yunanlilar,
arada bir dünya üzerinde de etkili olmuslar o kadar..
ezeli düsmanlarimiz diye bunlarla didisiyor olmak, dünya üzerinde didisiyor görünerek prestij kazanacagimiz baska bir millet yok muydu da bunlarla hep didismeyi askeri-stratejik-milli savunma vs.. politikasi haline getirdik diye sorarim hep...
tüh ulan dün valentinetag imis...
kimse de hatirlatmadi..
en azindan bir valentinetaginiz mübarek olsun der idik..
metroda soguktan donmamak icin sicak bakis arayanlar, 'ikimizi birden öldürürüm ulan' laflariyla romantizm arz ederken karizmasini fa's edenler, valentinetagda baska konusacak duygulu hatira kalmamis gibi, 'hani sen 20 sene evvel kuduz olmustun da beni az kaldi isiriyodun ya..' kivaminda sürrealist anici ve acicilar..
alem bir valentintag daha geride kaldi...
sinan samil sam da valentintag hediyesi olarak avrupa sampiyonlugunu türk-arnavut kardesligi s'oylsun diye dün gece ringde hediye etti geciverdi.. artik o bir sampiyon degil.. luan krasniq sampiyonun adi...
papaz valentinin hatirasini kiliseler sevsin, dünkü yazilanlar icinde, benim sevdigim en güzel laf:
Napoleon Bonaparte'in Josephine'e mektubunda, 'Bir tek günüm bile geçmedi yüreğimde senin sevgin olmadan, bir tek gecem bile geçmedi seni kollarımla sarıp sarmaladığım...' deyisiydi... gecelerimin tercümesi...
harp ve sulhun konusu, rus halki baglaminda napeleon savaslari..
26 yasinda fransaya baskomutan, ardindan da el emegi, alin teri ile kaiser olan bu adama, o zamanin tüm dünya gencleri gibi, aradan gecen kac yil sonra ben de biraz hayranim...
kisa boyluymus o da...
kici yere yakin olandan korkacaksin derler..
bir de napoleon, terazi mi idi bilmem ama, kelebelek gönüllü bir adam imis.. ama asil manitasini da 'kendince' hic ihmal etmezmis..
yukaridaki josefine mi yoksa haremden baska bir ahu mu hangiisi idiyse... kendi nikahli helal hatunu rütbesiyle listenin icinde önemli bir yere yerlestirip orada konserve ettigi güzel birini, devamli aldatip dururmus.. her gün baska bir gönülde, hergün baska bir alemde gününü gün eder iken, karisinin da masum, hic bir seyden habersiz yüzüne bakar, aldattigimi hic olmazsa anlamiyor... o mesut ben mesut... havalarinda...
aradan yillar gecmis...
karisinin kendisinden memnun, huzur icinde bir kadincagiz oldugunu düsünüp mutlu olan napoleon,
onu mutlu etmeye calistigi gecelerin sabaha vasil oldugu vuslat anlarindan birinnin nihayetine dogru, perugu, olayin heyecanindan düsmüs, sefasindan bunun bile farkina varamamis karisinin saclarininn orjinal rengini görüvermis:
genc hatunun saclarini, kiskancligin verdigi kederden 'saclarina yildiz yagmis'... acilarin atesinden, tüm siyahi aydinliga kesmis bir halde görmüs...
genc ve bembeyaz sacli bir kadin...
akilsiz hayvanlarin hisleri vardir derler, bu saclari uzun akillari kisa yaratiklarin da hisleri güclü oldugundan, oldukca dikkat gerek derler hep eskiden beri..
'kiz saclarin ne kara
ondan olur makara' diye diye sevdiginiz, makaralarindan kalbinize dikisler attiginiz o simsiyah saclar,
musluk tamirinde kullanilan lifler gibi bembeyaz oluverir de,
sonra boyatmak icin yine parasi sizin cebinizden cikar...
bunu da bilin yani...
(kirk yillik partnerschaft uzmani ahmet altan gibi yazdik yani.. daha kafese kusun kafasini soktuk sair aksami henüz disarida... 'hoby kus bakicisindan tüyolar' vermeye kalktik hemen, siz bu isleri daha iyi bilirsiniz aslinda)
osmanlı imparatorluğu
08.04.2004 - 00:57osmanli imparatorlugu olmasaydi bu günkü sorunlarimizin hic ibirini yasamazdik kesinlikle.. ne kürt sorunu, ne balkan sorunu, ne istanbul bogazlar sorunu, ne izmir belediye secimleri, ne bursali isadami cavit caglarin yolsuzluk sorunu...
gercekten bu günkü sorunlarimizin bir cok kaynagi osmanli...
yani gercekten diyorum kardesim, saka degil, dalga degil...
osmanli olmasaydi bu gün dünyada belki almanyada türk iscileri gibi bir sorun bile olmayacakti...
sibel kekilli olayiinin ardinda da aslinda osmanli var...
osmanli olmasaydi, bizans tekfúrlari vs.. güclenip huysuz dedelerimizi, irticaci herifleri, dinci yobazlari turan köylerine kadar sürerlerdi.. onlar da oraya varinca akillari suya ererdi, yahuu basimiza ne geldiyse bu batida rastladigimiz yeni dinden geldi, eski turan köylerinde yasayip durdugumuzz samanizmin suyu mu cikmisti derlerdi ve de tekrarsamanizme dönerler, yazlari steplerde kislar bilmem hangi cehennemde oldukca hayvansaever duygularlarla hayvancilikla gecimlerini saglarlar, dünya insanlik tarihine de hayvanseverlikleriyle örnek olurlar, hatta yogurt gibi her gün icenleri 120 küsur sene yasatan saglikli bir icecegin dünyaya hediye edicisi bir irk olarak da bunun onurunu bin yillarca kusaktan kusaga aktarirlar mutlu mesut yasar gidelerdi..
onlar ererlerdi muratlarina,
biz de cikardik kerevetlerine..
amma velakin su irticaci osman ve veletleri yok mu! ! !
mezhep
08.04.2004 - 00:47mezhep zel he be harflerinden olusur.. gidecek mekan anlamindadir
hizb ise
hi (hirlatmali) zel ve be harflerinden olusur. grup anlaminda...
aralarindaki alakayi isimlendirmek icin eski arapca talebelerinin okudugu onlarca cesit alakayi anlatan alaka diye bir kitabi karistirmka lazim, belkki tesadüfen bir seylere rastlanir. Pikar o kitabi okumustu herhalde, duyarsa belki bir el atar...
aşkın başkenti
02.04.2004 - 20:18Gözlerin İstanbul Oluyor Birden
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
Ellerim usulca ellerine değince
Kaybolup gideceksin
Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
Bir elim seni silecek.
Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
Senin için yeni baştan can kesilecek.
Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde.
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Yavuz Bülent Bakiler
Napoleon Bonaparte
02.04.2004 - 09:55yoktan bile imkan uydurmaya kalkmanin, hic bir zorluktan yilmamanin, kisa boylulara mahsus dünyanin gidisatini degistirme azminin sembolü...
özal gibi..
ikisi de neticede 'biz enayi miyiz kardesim, isleri vakti merhununa birakarak kademe kademe degistirmeye, menfaatimize göre yönlendirmieye calisiyoruz, sen bir kac ömürlük yönlendirmeyi bir kac senede yapmaya kalkiyorsun, yedirmezler adama' kliginin zamane temsilcileri tarafindan ortadan kaldirildilar ya...
Napoleon Bonaparte
02.04.2004 - 09:51sürgün edildigi bir adada tek kisilik hücrede, kafesteki bir ihtiyar aslan olarak, hastaliktan kivrana kivrana, acilar icinde, ve kapidaki yirmi paresi bir para etmez hapisane bekcisinin bile ilgisine mazhar olamadan ölüp gitmesi..
o bile ayri bir efsane...
Napoleon Bonaparte
02.04.2004 - 09:49napoleon efsanesinin bittigi Waterloo ovasi bügün bile icinde hic bir halt bulunmadigi halde turistlerin tavaf etmeden gitmedikleri önemli bir mahal olarak görülüyor.. bitisi bile ayri bir efsane...
Napoleon Bonaparte
02.04.2004 - 09:472o küsur yasinda kesmekes icindeki fransaya el koyup her seyi rayina koymasi yetmiyormus gibi, bir de daginik avrupayi, bölük pörcüklükten kurtarmaya girismesi, ingiltereyi cezalandirmakta fazla inat ettigi güne kadar bunda bile basarili olmasi, onu dünyaca hayran olunan bir adam haline getirmis..
bu gün bile hala tüm ruh ve sinir hastaliklari ile ilgili kliniklerde en azindan bir kac napoleon mevcutsa, dünyayi ne kadar tesir altina aldigini hiss edin..
mein Vorbild
Napoleon Bonaparte
02.04.2004 - 09:421.68 boyunda, korsikali...
boyu ve cüssesinden dolayi, kelle kulak yerinde erkeklere karsi hep bir kompleks hiss ettiigi söylenir...
iskender pala
25.03.2004 - 09:35Iskender pala'nin 'ah minel ask'i güzel bir kitab, tavsiye ederijm...
oradan:
Amme suresinin son ayetinde, hayvanlarin kendi aralarindaki hesaplarini gördükten sonra toprak olacaklarini, ardindan da kafirlerin hayiflanarak 've yekulul kafiru' (ve kafir diyor ki, der ki, dedi ki :) 'ya leyteni küntü türaben' (keski toprak olaydim)
Fatih Sultan Mehmet, arkada cariyelerden bazilari ve bir kac devlet adami ile at üstünde giderken, atinin ayagindan sicrayan camur fistik gibi bir cerkez cariyenin gülden narin yüzüne yapisivermis,
ve cariyeye yakin devletlulerden biri de hayiflanarak:
'ya leyteni küntü türaben' {nolaydi (su ahunun yüzüne yapisan) toprak olaydim} bölümünü okumus, Fatih de duyar gibi oldugu sözü cariyeye:
' ne diyor? ' diye sormus, cariye bir kac kelime geriden almis ayeti:
've yekulul kafiru ya leyteni küntü türaben' (ve kafir diyor ki, keski toprak olaydim)
.......
bu ayeti bir cok sair maksada uygun bir sekilde beytlerinin aralarina yerlestirivermisler...
Mesela Baki'ninki hosuma gitti:
Say i servi bülendin yollar üstünde görüp
Hassaten der gönül: 'ya leyteni küntü türab'
(servi boylu endaminin gölgesinin yol üstüne düstügünü görüp de
gönlüm hassaten 'keski (üstüne gölgenin düstügü) toprak olaydim der..)
manitasi servi boylu olmayanlar ise su sekilde uyarlaya da bilirler yani (benim gibi)
sayi güli bülendin yollar üstünde görüp
Hassaten der gönül: 'ya leyteni küntü türab'
alem adam su osmanlilar...
aski bile kaliteli yasiyorlarmis...
erhan güleryüz
23.03.2004 - 14:31sarkici oldugundan bile haberim yoktu..
duygularimi alip icine koyacagim bir kap ararken antolojide asagidaki siiri düstü agucuma:
Yazılar bitince
denizi seyret biraz.
Sözler bitince
anlatamadıklarına üzülme.
Yorgunsan konuşma istersen.
Saat kaç olursa olsun,
ben gözlerini dinliyor olacağım...
Erhan Güleryüz
benim icin sadece yukaridaki lafi söyleyen adam.. sadece bu lafi yeter, diger yaptiklarini bir torbaya doldurup meraklilarina hayrina dagitiverse de olur, yukaridaki lafin zilyeti yeter kendisine...
frankfurt
22.03.2004 - 14:40münchenerstr.'deki güney asya ve arap agirlikli dükkanlari ve onlarin müsterilerini söyle doyasiya seyr etmeden,
ben babil kulesi'ndeki cok ulusluyu havayi teneffüs ettim, her milletin tadini bilirim dememeli....
frankfurt
22.03.2004 - 14:37havaalaninda mc donald's'in yeri bambaska.. tribün gibi bir yerden teyyarelerini kalkis ve inislerini teshir ediyorlar, onlarin inis ve kalkislarindaki coskuyu, zerafeti, alman teyyarelerinin dört teker üstüne itina ve disiplin ile ayni anda inisini, italyanlarin her zamanki itinasizlik ve coskuyla arka iki teker ürerine halldiirrr diye otuttturuveren tarzlarini seyr ediyorsunuz..
ucak indirislerinden kaldirislarindan bile milletler hakkinda kanaat sahibi olabiliyorsunuz..
türk ucaklari?
kalkarken her millet son dönemeci ahenkle döner, kalkis pistine meymenetlice yerlesir, ucagi tam cizgiye oturrttugunu düsünür ondan sonra dikkatle kalkar..
türk ucaklari, topkapi alt gecidinden firlayip, oradan aldigi hizla dörtyoldan isine yarayan yöne vollgaz giden dolmuslar gibi,
son dönemeci dönerken daha hizini almistir, digerlerinin hizlanma seridini baslattiklari yerde bizimkiler kalkisa baslarlar, bu arada kanatlarin her ikisi de sag ve soldaki ugurlamaya gelen icerideki yolculari selamlayan akraba ve es dostu saga sola dogru sallanarak selamlar..
bu arada siz de iceriden ucagin sekiz vaziyetlerine geldigini görürsünüz...
adrenali varacagi tatil yerinde uman almanlara, sizin aradiginizi biz simdiden bulduk, iyi ki türk dogduk dersiniz...
frankfurt havaalani bir alem yerdir, orayi görmeyen milletler harmani hakkinda fikir sahibiyim dememeli..
sibel kekilli
17.03.2004 - 10:14Almanya'daki türk diasporasina ideal kimlik araniyor.. özellikle suca yatkin, idealsiz, hedefsiz, potansiyel uyusturucu kuryesi, saticicisi kullanicisi hayta takimina, 'bosverin böyle kriminell seyleri, icinizdeki seytani bak böyle tatmin edin de size de ödül verelim' deniyor.. egitimsiz türk gencliginin tehlike dogurabilecek yanlarini zararsiz yönlere kanalize etme cabasi...
sibel kekilli gibi siradan bir porno sanatcisina ödül getirdi...
aşk
08.03.2004 - 08:54forum ana sayfada degisik tartisma(!) konularindan biri: sizce ask nedir?
bizce ask:
bu isi en iyi tanimlayan, bir cizgi film kahramani... ortacagda güzel bir tazeyi bir kenara sikistiran papaz efendi hesap sormaktadir, cizgi filmimizin venüsünden...
önce bu papazin filmdeki durumu nedir bunu bir acikliga kavusturmak lazim tabii..
bu papaz, tüm papazlar gibi, aile edinmesi hos yasak olan ve ailesi tüm hristiyanlar olan, pederlerden biri.. kendini insanliga adamis bir papaz..
o zamanin hit hobylerinden biri ile de ugrasmaktadir, ayin, cenaze, dügün vs.. yogun isleirnin arasinda... hobisi: simyacilik... yani, tamamen insanligin (kendisi bir insandir) iyiligi icin kendini bakir teneke gibi dogada bol bulunan boktan malzemelerden altin elde edebilme ilmine adamis bir papazdir kahramanimiz.. gecelerini gündüzlerini, asil mesleginin disindan tamamen bu ise ayirmistir...
geceler boyu kitablar karistirir, ilham gelmesi icin rüyalarini da bu ise tahsis etmistir..
ama, kendini insanligin (!) hizmetine bu kadar adamis iken, son zamanlarda kücük bir sorun beliriverir...
bu kücük sorunun hesabini sorar, köseye kistirdigi sorumludan:
'ver bakalim simdi, gecelerimi yararsiz rüyalarla mesgul etmenin hesabini! '
bence aski, bu bir tavan arasinda köseye kistirilmis bir sarisin afeti devrana hitaben söylenmis spontan hitab cümleciginden daha özlü ve etraflica ifade edebilen lakirdi nadirdir tüm dünyanin ask lugatcelerinde...
bir de,
tolstoy'un anna karenina'sinda (sanki okumusum gibi, havali giris cümleme bakar misiniz... icinde keloglana idman yaptiran bölümler var diye okuyan bir arkadasimin hayat dersi diye bana üni. yillarimda anlattigi bir pasaj bu.. ben kim, böyle baba kitablar okumak kim..)
adam diyesiymis kim:
'kadin bir yük gibidir... önünde tutarsan, ellerini mesgul ettiginden, ellerinle is yapamazsin... sirtina sarman lazim ki hayatinin akisini fazla etkilemesin'
bu durumda,
en garantisi,
türk filimlerinde kemal sunala mahalle arkadaslarinin ettigi tavsiyeye uyup, kapisinin önünde 'korkma kötü bir niyetim yok, sadece seydecegim..' diyip, olayi garantiye almak...
bir papaz, bir tolstoy ve bir kemal sunal'in bana ögrettigi...
bunlardan daha arif bir adam sözünü nerede bulacagiz kardesim?
öpüyorum kötü bir niyet tasimaksiniz hepinizi...
yunanlılar
03.03.2004 - 23:23sarisin türklerin bir kisminin rumlardan geldigi söylenir..
evet beyoglunda kivirta kivirta giden (boyadan degil yaradandan) sarisinlar ise rumlara benzerligimiz, valla burayi ben de aciip sevimli buluyorum..
araplarin esmerligi ve iri burun ve dudaklari benim de ilgimi pek cekmiyor..
ama huysuz ve devamli giprasma halindeki bir rum kiziyla (sadece sacinin rengi ve kicinin ahengi icin) bir ömür bir arada kalmaktansa, sefkat ve etiyle, her seyiyle cömert ve mütevazi bir arap kadini ile beraber olmak daha iyi...
patlican burun ve hurma dudak bile olsa...
Allahim sen türk fistiklarinin tadini damagimdan, dudagini dudagimdan, hazzini dimagimdan eksik etme...
araplar
03.03.2004 - 23:16avrupada islami birikim denince hic türklerden bahs etmezler hep araplardan söz ederler idi...
felsefe vs... dalinda deha idi bu araplar..
kant araplara bayilan birisi idi...
almanlar
03.03.2004 - 23:13en fazla da türkiyedeki kici kirik sosyetenin, kendini adam sanan ünlü taifesinin kücümsemeye kalkip alman hödükleri diye yaklasmalarini sonra da almanyaya binbir zahmetle giris yapabildiklerinde de yüzlerinde ölümüne bir asagilik duygusu ile dolasmalarini seviyorum...
yunanlılar
03.03.2004 - 00:34dedelerimiz kizlarini cok severlermis...
özellikle osmanli korsanlarinin rumca ögrenmek icin fettan bir rum kizinin yardimini görmeyi aliskanlik haline getirdiklerini niyazi hancinin romanlarindan okumustum..
ama almanyada gördüklerim, rumcayi bunlar ögretecekse, balikesirde konusulan mahalli lehceyi ögretecek birini aramaya devam derdim..
maden tetkik ve arama kabiliyetlerimizi yoracak seyler denk geldi..
nereden nereye..
yunanlilar,
arada bir dünya üzerinde de etkili olmuslar o kadar..
ezeli düsmanlarimiz diye bunlarla didisiyor olmak, dünya üzerinde didisiyor görünerek prestij kazanacagimiz baska bir millet yok muydu da bunlarla hep didismeyi askeri-stratejik-milli savunma vs.. politikasi haline getirdik diye sorarim hep...
iranlılar
03.03.2004 - 00:29edebiyat, belagat, nusirevani adil, hukuk, farsca, avrupa kökenli asya toplumu, fiziki yapisi düzgün güzeller...
araplar
03.03.2004 - 00:28araplar: arapca, edebiyat, siir, eski derin nükteler, hiciv...
cömertlik...
fransızlar
02.03.2004 - 23:17napoleon, 16. louis, marie antouinette (böyle mi yaziliyor?) haricinde iclerinde sevdigim kimse? ? ?
parisin kizlari afyon kaymagi kivamindaydi sanki..
moux diye bir köyde ben´zimiz bitmisti de okul cikisi liselilerinde de aklim kalmisti..
baska? ?
almanlar
02.03.2004 - 23:14avrupanin en dürüst ve en erkek irki...
en insan avrupa milleti...
haclilardan sonra hic müslüman kani dökmemis tek avrupali millet...
seviyorum almanlari...
sultan süleyman
16.02.2004 - 14:12sultan süleyman,
kral davud'un(AS) ogludur. Bu günkü israil topraklari üzerinde oldukca genis topraklar üzerinde hükmetmisti..
sevgililer günü
15.02.2004 - 09:34tüh ulan dün valentinetag imis...
kimse de hatirlatmadi..
en azindan bir valentinetaginiz mübarek olsun der idik..
metroda soguktan donmamak icin sicak bakis arayanlar, 'ikimizi birden öldürürüm ulan' laflariyla romantizm arz ederken karizmasini fa's edenler, valentinetagda baska konusacak duygulu hatira kalmamis gibi, 'hani sen 20 sene evvel kuduz olmustun da beni az kaldi isiriyodun ya..' kivaminda sürrealist anici ve acicilar..
alem bir valentintag daha geride kaldi...
sinan samil sam da valentintag hediyesi olarak avrupa sampiyonlugunu türk-arnavut kardesligi s'oylsun diye dün gece ringde hediye etti geciverdi.. artik o bir sampiyon degil.. luan krasniq sampiyonun adi...
papaz valentinin hatirasini kiliseler sevsin, dünkü yazilanlar icinde, benim sevdigim en güzel laf:
Napoleon Bonaparte'in Josephine'e mektubunda, 'Bir tek günüm bile geçmedi yüreğimde senin sevgin olmadan, bir tek gecem bile geçmedi seni kollarımla sarıp sarmaladığım...' deyisiydi... gecelerimin tercümesi...
harp ve sulhun konusu, rus halki baglaminda napeleon savaslari..
26 yasinda fransaya baskomutan, ardindan da el emegi, alin teri ile kaiser olan bu adama, o zamanin tüm dünya gencleri gibi, aradan gecen kac yil sonra ben de biraz hayranim...
kisa boyluymus o da...
kici yere yakin olandan korkacaksin derler..
bir de napoleon, terazi mi idi bilmem ama, kelebelek gönüllü bir adam imis.. ama asil manitasini da 'kendince' hic ihmal etmezmis..
yukaridaki josefine mi yoksa haremden baska bir ahu mu hangiisi idiyse... kendi nikahli helal hatunu rütbesiyle listenin icinde önemli bir yere yerlestirip orada konserve ettigi güzel birini, devamli aldatip dururmus.. her gün baska bir gönülde, hergün baska bir alemde gününü gün eder iken, karisinin da masum, hic bir seyden habersiz yüzüne bakar, aldattigimi hic olmazsa anlamiyor... o mesut ben mesut... havalarinda...
aradan yillar gecmis...
karisinin kendisinden memnun, huzur icinde bir kadincagiz oldugunu düsünüp mutlu olan napoleon,
onu mutlu etmeye calistigi gecelerin sabaha vasil oldugu vuslat anlarindan birinnin nihayetine dogru, perugu, olayin heyecanindan düsmüs, sefasindan bunun bile farkina varamamis karisinin saclarininn orjinal rengini görüvermis:
genc hatunun saclarini, kiskancligin verdigi kederden 'saclarina yildiz yagmis'... acilarin atesinden, tüm siyahi aydinliga kesmis bir halde görmüs...
genc ve bembeyaz sacli bir kadin...
akilsiz hayvanlarin hisleri vardir derler, bu saclari uzun akillari kisa yaratiklarin da hisleri güclü oldugundan, oldukca dikkat gerek derler hep eskiden beri..
'kiz saclarin ne kara
ondan olur makara' diye diye sevdiginiz, makaralarindan kalbinize dikisler attiginiz o simsiyah saclar,
musluk tamirinde kullanilan lifler gibi bembeyaz oluverir de,
sonra boyatmak icin yine parasi sizin cebinizden cikar...
bunu da bilin yani...
(kirk yillik partnerschaft uzmani ahmet altan gibi yazdik yani.. daha kafese kusun kafasini soktuk sair aksami henüz disarida... 'hoby kus bakicisindan tüyolar' vermeye kalktik hemen, siz bu isleri daha iyi bilirsiniz aslinda)
Toplam 803 mesaj bulundu