Mithat Sertoglu, eski gazeteci ve tarihcilerden.... Istanbu sohbetleri diye eski Istanbul'un güzelliklerini bugüne tasidigi bir kitabi elime gecti... Okuyorum....
Bazi yerlerini, foltern niyetine size de okutacagim... Teymur bey müdahale edene kadar cekeceginiz var:
Mangal isinmak icin kullanilan icine k´ömür doldurulup iyice yakildiktan sonra isitilmasi gereken odaya siriklarla getirilen bir isitma araci... Eski Istanbul'un bir cok seyinde oldugu gibi sadece vaz olundugu seyle münhasir degil, onun disinda bir cok fonksinyonlar da ifa eden bisiy...
Kitabdaki Mangal muhabbetinden kücük bir detayi buraya nakl edeyim:
'Mangalin en zavallisi süphesiz toprak mangaldi. Bu, kilden yapilip pisirilerek sertlestirilmis, alt tarafi düz ters koni seklinde olur, agiz tarafina ise ince sac cember cember gecirilmis bulunulurdu. Ucuz oldugu icin fakir fukara buna ragbet eder, ancak iyi pismemisleri arada bir kiriliarak atesleri yerlere dökülüp tehlike yaratirdi.
Eyüp’ün az ilerisinde, Tasliburun denilen yerde vaktiyle Sadi Tarikatina ait Tasli burun Dergahi denilien bir tekke vardi. Buranin ilmi, fazileti ve yüksek ahlaki ile taninmis seyhi olan Süleyman Sitki Efendi, sahsen fakir oldugu halde, dergah icin kimseden en kücük bir yaerdim veya sahsi hediye kabul etmezdi. Ama, devrinin bir cok ileri gelenleri müritleri arasinda bulundugu icin her haftaa sali günleri seyhlerini ziyarete gelir ve yapilan tarikat ayinine katilirlardi. Süleyman Sitki Efendi’nin de mangali topraktandi. Icinde biraz kömür yakilir, kücük meydan odasina getirilir ve burasi biraz olsun isitilmaya calisilirdi. Ancak, toprak mangal arada bir kirilir, küller ve atesler ortaliga sacilir, dervisler kosup ortaligi temizler ve yeniden bir toprak mangal alinirdi.
Efendinin müritleri arasinda bulunup her hafta sali günü dergaha gelen devrin ileri kisilerinden Derya Kaptanligina namzet Tersane Kethüdasi Nasuhzade Ali Kethüda böyle bir günde yüzünü kizartip:
-Efendim, müsade ederseniz bir pirinc mangal alalim da bu rahatsizlik olmasin, dedi vehic ummadigi halde olumlu cevap alinca ertesi sali günü pek mükellef bir pirinc mangali – Hem de iskeleden dergaha kadar sirtinda tasiyarak – getirip meydan odasinin ortasina yerlestirdi. Süleyman Sitki Efendi, memnun görünüp evvvela mangali uzun uzun övdükten sonra:
- Ama, bu odaya yakismadi. Yerde dogru dürüst bir kece bile yok... dedi. Dergaha hizmet etmeye öteden beri can atan ve sahsi serveti de buna bol bol imkan veren Kethüda efendinin gözleri parladi:
- Aman efendim, emir buyurun hemen bir hali alalim...
- Iyi de o zaman hali bu eski püskü sedirlere yakismaz.
- Onlari da yenileriz efendim.
- Ya su perdeler ne olacak?
- Alasini taktiririz…
- Duvarlar?
- Badana ettiririz…
- Ama bütün dergah harap…
- Bastan basa onartiriz efendim.
O zaman Süleyman Sitki Efendi, kaslarini catarak:
- Bana bak, dedi. Bu kadar patirtiyi su mangal icin mi cekecegiz? .. Ben buna gelemem. Al mangalini git ve toprak mangalli seyhi begenmiyorsan bir daha buraya gleme…
Kethüda Efendi, yaptigi hatayi o zaman anlamis ve af dileyerek pirinc mangali alip gitmis, ama Kaptan Pasa olduktan sonra bile toprak mangalli seyhin dergahina devam etti...'
tarikat erbabinin, seyhlerinin sohbetlerini dinlemek, bir araya gelip zikirler etmek, dis dünyanin satafatindan tecrid edilmis bir mahalde kalarak, kendilerini dünyanin rehavete düsürücü tadlarindan uzak tutma arzularini yerine getirmek icin, icinde barindiklari sade dösenmis yapi...
Istanbul Sehri feth edilmek icin kusatildiginda, cibali baba konstantiniyye'nin icerden, insanlari müslüman ederek, kansiz feth edilmesini istiyor imis.
Yüce maneviyati ile, fatih'in attirdigi güllelerin zarasiz alanlara düsmesini sagliyor, fethi geciktiriyormus...
fatih'in hocasi vasitasiyla ettigi ' ya o ya ben ya rab' seklindeki duadan sonra ruhunu teslim etmis...
Hüseyin Batuhan,
bildigim kadariyla Cogito dergisinde yaziyor... Felsefeci...
Türkiye'nin en önemli entellektüellerinden biri..
Bilim ve Sarlatanlik önemli eserlerinden...
bir sebeble Batida tolerans fikri ve gelisimi konulu bir kitabinin bir kismini okudum..
gercek entellektüel bu adam dedim...
ama dünya ahiret görüslerinde örtüsemiyorug galiba...
sinan cetinin yönettigi, kemal sunal, rafet-el roman ve meltem cumbulun rol aldigi, cumhuriyetin ilk yillarinda eski osmanli cografyasinin göbeginden gecen sinirin yerli halk ile mahalli bürokrasi arasinda meydana getirdigi gerilimi konu alan efsane film...
hayvancilikla gecimlerini saglayan ve bu tercihlerinden dolayi hayvanlarin otlamasi, degisen iklim sartlarinda rahat edebilmeleri icin, mevsimlere göre devamli hareket halinde olan insan toplulugu..
yörükler,
tuarekler,
bunlara benzemese de yerlesik hayata gecmeme ortak noktasinda bulusan çingeneler...
ben dava icin elde edebilecegim imkanlari bir kenara koyarken, davanin musluklarinin basindakiler firsatini bulunca, davayi bir kenara koyuyorlar..
benim de cocuklarim var..
ben enayi miyim?
kendisinden menfaat edilmek istenen bir toplumun, hangi olaylara ne tür tepkiler verecegini göz önüne alarak, medya ve diger etki kanallarini kullanip o toplumu bicimlendirmek, istenen hedefe yönlendirmek...
toplum mühendisligidir...
bu isi yapan insana toplum mühendisi, insanlar topluluguna da derin organizasyonlar deniyor...
FORUM: Serbest Kürsü
(Bu mesaj şu mesaja yanıt olarak yazılmıştır)
LIse'de kudretten sarisin bir kizcagiza tenezzülen(!) ilgi duymustum, Mercimek diyorlardi...
Evde iki güne bir benim israrimla mercumek corbasi piserdi..
nerden bileyim bütün ilcenin okullarinda okuyan benim yasimdakilerin hepsinin de altin madeni kesf etmekte ilk amerikalilar kadar mahir oldugunu...
O kadar adayin icinde sansimiz yoktu tabii...
O zaman da felek bir hayli aglatmisti...
Bu felek aglatir adami...
Kaynaya kaynaya suyunu cekmis mercimek corbasi gördükce bazen,
'bunun icine yeteri kadar aglanmamis' yorumu gecer icimden insiyaki olarak
Hareketli tatil günlerinden sonra eski tatlarima yeniden sarilayim diye daüssila hissiyla daldigim antolojinin, JosefK gibi bir degeri kayb ettigini gördüm...
daüssila nireee,
bu yetimlik nire...
Biraz, ortamdan habersiz olmaya calisan, bununla icndeki resmi israrla yasatmaya calisan bir don kisot havasi var onda..
Ülkü ocaginda reis bir kac gence seslenmis:
olum, bu gün ncip fazil hapisten cikacak, siz ikiniz gidiverin karsilamaya ayip olmasin..
o gün de havada aciip yagmur var..
necip fazil kendisini karsilamaya gelen bir kac gence lütufkar alakada bulunduktan sonra hanimina:
- su yamur olmasaydi, su caddeleri görecektin sen...
bütün istanbu burada olurdu...
necip fazil siirleri okuyarak, kaset doldurarak sempati toplayan adama, türk halki hapis cikisi ve girisinde ne ilgi gösterdi... o ilgiyle adami memleketin basina seyddi...
o siirleri yazan adam da atinin üstünde magruf, basi dik, ve arkasindan kendini takip eden kitlelerin sadakatinin mevcudiyetine dair kendi olusturdugu illüzyona kendinni inandirmaya zorlayarak göctü gitti bu dünyadan...
asnco pancasi da hilmi oflaz ve Osman yüksel serdengecti idi...
at yarislarina olan hayranligi, at'a dair yazdigi kitab...
onun insan yönlerini, zaaflarinin gemlenemeyen insanligini ortaya koyuyor...
bes paraya muhtac oldugu devirlerde bile evinde hizmetci tutmaya calismasi, ...
...
kaldirimlar siirinin üstüne bir siir var mi aceba t´ürk siirinde?
ahsap konak iyi...
korku siirleri...
'elimde sükutun nabzini dinle
dinle de gönlümü aliver gitsin..'
diye baslayan siirin notaya dökülmüs halini okumustu biriis (kim oldugunu hatirlayan varsa yazarsa iyi olur harald) baya hosaflanmistim yani...
Lise'deyken tam bir necip fazil hayraniydim.. Yunus Emre baslikli tiyatro eseri bizim lisede sahnelenecekti...
Bu sahnelenecek eserle ilgili ne düsünüyorsunuz diye bir kompozisyon yazdirildi güzel konusma ve yazma dersinde.. Ben de icimde ne kadar cosku potansiyeli varsa hepsini tetikleyip, anadolunun en sade ve eskimez sair-mutasavvifini, türk dilinin en basarili kalemi tarafindan tiyatro formunda anlatilisi deyu medhiye düzmüstüm..
tiyatro günlerini, sinif ayrimi olmaksizin, koskoca lisedeki istedigin kizla yanyana oturma firsati, bundan vbaska da bir b. 'a yaraamz gözüyle bakan arkadaslar bile 'adam bu kadar abattigina göe herhalde bir vukuat var' deyu onlar da tiyatro saatine ikinci bir anlam yüklemeye basladilar..
tiyatro geldi seyr ettik...
cikista arkadaslar bana bakarlarken ben de sucumu ve haayal kirikligimi seydmek icin, bunlar necipp fazili istismar edioyrlar, hic alakaksi yok... sahtekar bunlar diye, tiyatro ekibine ta'n etmistim...
necip fazil'in kendi diliyle muammer karaca'nin sen yüzyilimizin shakespearisin lafina fazla kanmistim galiba..
o gü bu gündür shakespear ne halt aceba diye hep tedbirle yaklasirim...
tekke
16.09.2003 - 01:2914.03.2003 23:12:00 Bu yazımı sil
FORUM: Serbest Kürsü
Mithat Sertoglu, eski gazeteci ve tarihcilerden.... Istanbu sohbetleri diye eski Istanbul'un güzelliklerini bugüne tasidigi bir kitabi elime gecti... Okuyorum....
Bazi yerlerini, foltern niyetine size de okutacagim... Teymur bey müdahale edene kadar cekeceginiz var:
Mangal isinmak icin kullanilan icine k´ömür doldurulup iyice yakildiktan sonra isitilmasi gereken odaya siriklarla getirilen bir isitma araci... Eski Istanbul'un bir cok seyinde oldugu gibi sadece vaz olundugu seyle münhasir degil, onun disinda bir cok fonksinyonlar da ifa eden bisiy...
Kitabdaki Mangal muhabbetinden kücük bir detayi buraya nakl edeyim:
'Mangalin en zavallisi süphesiz toprak mangaldi. Bu, kilden yapilip pisirilerek sertlestirilmis, alt tarafi düz ters koni seklinde olur, agiz tarafina ise ince sac cember cember gecirilmis bulunulurdu. Ucuz oldugu icin fakir fukara buna ragbet eder, ancak iyi pismemisleri arada bir kiriliarak atesleri yerlere dökülüp tehlike yaratirdi.
Eyüp’ün az ilerisinde, Tasliburun denilen yerde vaktiyle Sadi Tarikatina ait Tasli burun Dergahi denilien bir tekke vardi. Buranin ilmi, fazileti ve yüksek ahlaki ile taninmis seyhi olan Süleyman Sitki Efendi, sahsen fakir oldugu halde, dergah icin kimseden en kücük bir yaerdim veya sahsi hediye kabul etmezdi. Ama, devrinin bir cok ileri gelenleri müritleri arasinda bulundugu icin her haftaa sali günleri seyhlerini ziyarete gelir ve yapilan tarikat ayinine katilirlardi. Süleyman Sitki Efendi’nin de mangali topraktandi. Icinde biraz kömür yakilir, kücük meydan odasina getirilir ve burasi biraz olsun isitilmaya calisilirdi. Ancak, toprak mangal arada bir kirilir, küller ve atesler ortaliga sacilir, dervisler kosup ortaligi temizler ve yeniden bir toprak mangal alinirdi.
Efendinin müritleri arasinda bulunup her hafta sali günü dergaha gelen devrin ileri kisilerinden Derya Kaptanligina namzet Tersane Kethüdasi Nasuhzade Ali Kethüda böyle bir günde yüzünü kizartip:
-Efendim, müsade ederseniz bir pirinc mangal alalim da bu rahatsizlik olmasin, dedi vehic ummadigi halde olumlu cevap alinca ertesi sali günü pek mükellef bir pirinc mangali – Hem de iskeleden dergaha kadar sirtinda tasiyarak – getirip meydan odasinin ortasina yerlestirdi. Süleyman Sitki Efendi, memnun görünüp evvvela mangali uzun uzun övdükten sonra:
- Ama, bu odaya yakismadi. Yerde dogru dürüst bir kece bile yok... dedi. Dergaha hizmet etmeye öteden beri can atan ve sahsi serveti de buna bol bol imkan veren Kethüda efendinin gözleri parladi:
- Aman efendim, emir buyurun hemen bir hali alalim...
- Iyi de o zaman hali bu eski püskü sedirlere yakismaz.
- Onlari da yenileriz efendim.
- Ya su perdeler ne olacak?
- Alasini taktiririz…
- Duvarlar?
- Badana ettiririz…
- Ama bütün dergah harap…
- Bastan basa onartiriz efendim.
O zaman Süleyman Sitki Efendi, kaslarini catarak:
- Bana bak, dedi. Bu kadar patirtiyi su mangal icin mi cekecegiz? .. Ben buna gelemem. Al mangalini git ve toprak mangalli seyhi begenmiyorsan bir daha buraya gleme…
Kethüda Efendi, yaptigi hatayi o zaman anlamis ve af dileyerek pirinc mangali alip gitmis, ama Kaptan Pasa olduktan sonra bile toprak mangalli seyhin dergahina devam etti...'
tekke
16.09.2003 - 01:16tarikat erbabinin, seyhlerinin sohbetlerini dinlemek, bir araya gelip zikirler etmek, dis dünyanin satafatindan tecrid edilmis bir mahalde kalarak, kendilerini dünyanin rehavete düsürücü tadlarindan uzak tutma arzularini yerine getirmek icin, icinde barindiklari sade dösenmis yapi...
dergah
15.09.2003 - 01:47sosyal ve dini konularda akademik yayinlara yer veren bir yayinevi
dergah
15.09.2003 - 01:47mustafa kutlu gibi yazarlarin yazdigi bir edebiyat dergisi
dergah
15.09.2003 - 01:46tekke
dede
15.09.2003 - 01:45alevilikte, dergah seyhi makamina kaim din adami
dede
15.09.2003 - 01:45bir kimsenin babasinin veya annesinin babasi onun dedesi olur
cibali
15.09.2003 - 01:41cibali semtindeki karakolun ismi..
cibali karakolu adiyla ünlü bir filmi de var..
cibali
15.09.2003 - 01:41istanbul'da bir semt
cibali
15.09.2003 - 01:40Istanbul Sehri feth edilmek icin kusatildiginda, cibali baba konstantiniyye'nin icerden, insanlari müslüman ederek, kansiz feth edilmesini istiyor imis.
Yüce maneviyati ile, fatih'in attirdigi güllelerin zarasiz alanlara düsmesini sagliyor, fethi geciktiriyormus...
fatih'in hocasi vasitasiyla ettigi ' ya o ya ben ya rab' seklindeki duadan sonra ruhunu teslim etmis...
bizans
15.09.2003 - 01:36entrika
batuhan
15.09.2003 - 01:35Hüseyin Batuhan,
bildigim kadariyla Cogito dergisinde yaziyor... Felsefeci...
Türkiye'nin en önemli entellektüellerinden biri..
Bilim ve Sarlatanlik önemli eserlerinden...
bir sebeble Batida tolerans fikri ve gelisimi konulu bir kitabinin bir kismini okudum..
gercek entellektüel bu adam dedim...
ama dünya ahiret görüslerinde örtüsemiyorug galiba...
propaganda
14.09.2003 - 17:09sinan cetinin yönettigi, kemal sunal, rafet-el roman ve meltem cumbulun rol aldigi, cumhuriyetin ilk yillarinda eski osmanli cografyasinin göbeginden gecen sinirin yerli halk ile mahalli bürokrasi arasinda meydana getirdigi gerilimi konu alan efsane film...
göçebe
14.09.2003 - 16:54hayvancilikla gecimlerini saglayan ve bu tercihlerinden dolayi hayvanlarin otlamasi, degisen iklim sartlarinda rahat edebilmeleri icin, mevsimlere göre devamli hareket halinde olan insan toplulugu..
yörükler,
tuarekler,
bunlara benzemese de yerlesik hayata gecmeme ortak noktasinda bulusan çingeneler...
hayrunnisa
14.09.2003 - 16:49disisleri bakaninin karisi...
ismet özel
14.09.2003 - 16:42ismet özelin cevaplarinin özeti:
ben dava icin elde edebilecegim imkanlari bir kenara koyarken, davanin musluklarinin basindakiler firsatini bulunca, davayi bir kenara koyuyorlar..
benim de cocuklarim var..
ben enayi miyim?
toplum mühendisi
14.09.2003 - 16:36kendisinden menfaat edilmek istenen bir toplumun, hangi olaylara ne tür tepkiler verecegini göz önüne alarak, medya ve diger etki kanallarini kullanip o toplumu bicimlendirmek, istenen hedefe yönlendirmek...
toplum mühendisligidir...
bu isi yapan insana toplum mühendisi, insanlar topluluguna da derin organizasyonlar deniyor...
fatih sultan mehmet
14.09.2003 - 00:34sair avni
mercimek çorbası
13.09.2003 - 16:1204.06.2003 04:29:00 Bu yazımı sil
FORUM: Serbest Kürsü
(Bu mesaj şu mesaja yanıt olarak yazılmıştır)
LIse'de kudretten sarisin bir kizcagiza tenezzülen(!) ilgi duymustum, Mercimek diyorlardi...
Evde iki güne bir benim israrimla mercumek corbasi piserdi..
nerden bileyim bütün ilcenin okullarinda okuyan benim yasimdakilerin hepsinin de altin madeni kesf etmekte ilk amerikalilar kadar mahir oldugunu...
O kadar adayin icinde sansimiz yoktu tabii...
O zaman da felek bir hayli aglatmisti...
Bu felek aglatir adami...
Kaynaya kaynaya suyunu cekmis mercimek corbasi gördükce bazen,
'bunun icine yeteri kadar aglanmamis' yorumu gecer icimden insiyaki olarak
eski bir karalamam idi...
acik midenizi karistirdi dii mii...
corba icerken bu yaziyi sakin hatirlamayin...
josefk
09.09.2003 - 17:23Hareketli tatil günlerinden sonra eski tatlarima yeniden sarilayim diye daüssila hissiyla daldigim antolojinin, JosefK gibi bir degeri kayb ettigini gördüm...
daüssila nireee,
bu yetimlik nire...
necip fazıl kısakürek
11.08.2003 - 23:53Biraz, ortamdan habersiz olmaya calisan, bununla icndeki resmi israrla yasatmaya calisan bir don kisot havasi var onda..
Ülkü ocaginda reis bir kac gence seslenmis:
olum, bu gün ncip fazil hapisten cikacak, siz ikiniz gidiverin karsilamaya ayip olmasin..
o gün de havada aciip yagmur var..
necip fazil kendisini karsilamaya gelen bir kac gence lütufkar alakada bulunduktan sonra hanimina:
- su yamur olmasaydi, su caddeleri görecektin sen...
bütün istanbu burada olurdu...
necip fazil siirleri okuyarak, kaset doldurarak sempati toplayan adama, türk halki hapis cikisi ve girisinde ne ilgi gösterdi... o ilgiyle adami memleketin basina seyddi...
o siirleri yazan adam da atinin üstünde magruf, basi dik, ve arkasindan kendini takip eden kitlelerin sadakatinin mevcudiyetine dair kendi olusturdugu illüzyona kendinni inandirmaya zorlayarak göctü gitti bu dünyadan...
asnco pancasi da hilmi oflaz ve Osman yüksel serdengecti idi...
necip fazıl kısakürek
11.08.2003 - 23:46at yarislarina olan hayranligi, at'a dair yazdigi kitab...
onun insan yönlerini, zaaflarinin gemlenemeyen insanligini ortaya koyuyor...
bes paraya muhtac oldugu devirlerde bile evinde hizmetci tutmaya calismasi, ...
...
necip fazıl kısakürek
11.08.2003 - 23:44kaldirimlar siirinin üstüne bir siir var mi aceba t´ürk siirinde?
ahsap konak iyi...
korku siirleri...
'elimde sükutun nabzini dinle
dinle de gönlümü aliver gitsin..'
diye baslayan siirin notaya dökülmüs halini okumustu biriis (kim oldugunu hatirlayan varsa yazarsa iyi olur harald) baya hosaflanmistim yani...
necip fazıl kısakürek
11.08.2003 - 23:40Lise'deyken tam bir necip fazil hayraniydim.. Yunus Emre baslikli tiyatro eseri bizim lisede sahnelenecekti...
Bu sahnelenecek eserle ilgili ne düsünüyorsunuz diye bir kompozisyon yazdirildi güzel konusma ve yazma dersinde.. Ben de icimde ne kadar cosku potansiyeli varsa hepsini tetikleyip, anadolunun en sade ve eskimez sair-mutasavvifini, türk dilinin en basarili kalemi tarafindan tiyatro formunda anlatilisi deyu medhiye düzmüstüm..
tiyatro günlerini, sinif ayrimi olmaksizin, koskoca lisedeki istedigin kizla yanyana oturma firsati, bundan vbaska da bir b. 'a yaraamz gözüyle bakan arkadaslar bile 'adam bu kadar abattigina göe herhalde bir vukuat var' deyu onlar da tiyatro saatine ikinci bir anlam yüklemeye basladilar..
tiyatro geldi seyr ettik...
cikista arkadaslar bana bakarlarken ben de sucumu ve haayal kirikligimi seydmek icin, bunlar necipp fazili istismar edioyrlar, hic alakaksi yok... sahtekar bunlar diye, tiyatro ekibine ta'n etmistim...
necip fazil'in kendi diliyle muammer karaca'nin sen yüzyilimizin shakespearisin lafina fazla kanmistim galiba..
o gü bu gündür shakespear ne halt aceba diye hep tedbirle yaklasirim...
Toplam 803 mesaj bulundu