Sakın bir söz söyleme
yüzüme bakma sakın
sesini duyan olur
sana göz koyan olur
düşmanımdır seni kim
bulursa cana yakın
annen bile okşasa
benim bağrım taş olur
Dillerim tanrıdan ki
sana açan kucaklar
bir daha kapanmadan
kara toprakla dolsun
anmasınlar adını
candan alan dudaklar
sana benim gözümle
bakan gözler kör olsun
Kafkas halklarinin genel adi diye duymustum.
Teşkilati mahsusanin önde gelenleri hep cerkez idi. Kahraman gözünü budaktan sakinmaz, yigit, mert, saf insanlar idi diye anlatilir.
Cerkezler türkiyenin dört bir tarafina yayilmistir.
Cerkez kizlari güzel ve sadik olurmus.
ama nedense mustafa necati sepetçioğlu pek olumlu bakmiyor lise yillarinda okudugumuz romanlarinda
fönixle ortadogudaki olmayan baris cabalarini tehlikeye atacak boyutta bir tartismamiz olmustu serbest kürsüde.
bu onyedi benli sadiyeyi idgamla onyedi belli sadiye diye belleyen ben, bu lakirdinin ne manaya geldigine dair yaptigim arastirma sonucunu serbest kürsüde yazmistim..:
.......................................
folter Bay,29, Almanya (18.10.2003 00:29)
Pencereden bakan dilber asagidan cevap bekler,
bilmez ki asagida alfonso almis eline gitarini serenad eylemektedir:
'geleceksen gel gayri onyedi belli sadiye'
fönix(18.10.2003 03:08) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
folter onyedi belli olur mu hic, onyedi tane ben i var bu hatun un, bunlarin hepsi de yüzün de olmayacagina göre...
bu sözleri yazan erkisi hatun u acayip taniyor, anlasilan hatun söz vermis, bulusacaklar da gelmemis, bu da bekliyor...
folter (18.10.2003 20:35) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
bu türkünün moda oldugu devirlerde türk estetik anlayisi tombulluktan gecici olarak invce bele kaydigi nadir devirlerden birinde 17 numero beliyle sadiye demek maanasina geliyor diye duymustum..
fönix(19.10.2003 03:32) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
acaba hangi ölcülere göre 17, cünkü 7 ila 8 38-40 beden oluyor, artik 17 yi var hesapla, valla 17 numara beli olan birine ben sarki yapmazdim, öylesine oy tombulum, tombulum bile denmez...amerikada bolca var...
de valla, belki hoslarina gider, kadin kismina hic belli olmaz...
folter (19.10.2003 09:38) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
belki 17 santimdir bel kalinligi...
fönix(19.10.2003 18:38) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
o zaman bu sadiye bebek daha, ya da bir deri bir kemik hatta ölmüs...
folter (19.10.2003 21:35) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
bel ölcülürken iki tarafi degl sadece tek tarafi ölcülür.. toplam 34 etmesi lazim ki avrupadaki tersi dönmüs güle benzeyen, belle kalcanin birlestigi yerde darlik ölcüsü zirveye ulasan, hemen ardindan da dudak ucuklatacak kadar genisleyen dilber resimlerindeki bel ölcüleri herhalde bu 17x2'den daha büyük degildir...
fönix(19.10.2003 22:53) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
yine de sadiye nin 17 cm lik beli bana mantikli gelmiyor, bir ciddi arastirma yapilmali bu sarki sözü icin...
..............................
SONUC:
türkünün yazilislarinda tamaminda onyedi benli Sadiyem diye geciyor..
bir de türkü icinde bir yerde
'Zengin Kocaya Vardın, '
misraindan anliyoruz ki söz konusu Sadiye ince belli bir bakire degildir, el altindan etinden ve sütünden yararlanmaya devam edilen bir eski göz agrisidir...
fönixin degindigi: 17 tane beni olan sadiye'ye, bak benlerinin hepsini biliyorum, istedigimi yapmazsan ona göre ha yollu tehdid kokusu da türkünün genel havasindan seziliyor..
Aya Karşı Duramam,
Dama Kilit Vuramam.
Ay Buluta Girince,
On Yedi Benli Şadiye'm,
Bağlasalar Duramam.
kitasinda zirveye cikan kokuya göre türküyü söyledigi tasavvur olunan delikanli o geceyi sadiyeyle gecirmeyi kafaya koymus, sadiye'den de herhangi bir mizikcilik sadir olmasi ihtimaline binaen de, ben sayisini ortaya atarak, sirri asikar etme tehdidini koklatmis oluyor...
yani helal olsun..
bu kadar olur...
zaman 19.10.2003 son dakika
17:00
Bosna-Hersek eski Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç Hayatını kaybetti
Bosna-Hersek Eski Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, Saraybosna'daki Kosova hastanesinde bugün hayata gözlerini yumdu. Doktor İsmet Gavrankapetanoviç,10 Eylül'de evinde düşmesi sonucu kaburga kemiklerinde 4 kırık teşhis edilen ve omuzunu inciten 78 yaşındaki İzetbegoviç'in, tedavi gördüğü Kosova hastanesinde öldüğünü söyledi.
Hastane yetkilileri, daha önce iki kalp krizi geçiren İzzetbegoviç'in sol akciğerindeki kanamanın durdurulamadığını ve sağlık durumunun kötüye gittiğini söylemişlerdi. İzzetbegoviç, kalp problemleri nedeniyle Slovenya'da ve Suudi Arabistan'da tedavi görmüştü. Bosna-Hersek'te,1990-2000 yılları arasında cumhurbaşkanlığı görevini yürüten İzzetbegoviç,1992-95 yılları arasındaki savaşın ardından, Bosna-Hersek'in Yugoslavya'dan bağımsızlığını kazanmasında büyük bir rol üstlenmiş ve Batı dünyası ile İslam ülkelerinin desteğini kazanmıştı. İzzetbegoviç'in, komünist dönem Yugoslavyasında cezaevinde geçirdiği yılların, sağlık problemlerinin artmasına yol açtığı belirtiliyordu. İzzetbegoviç, kronik kalp hastalığı nedeniyle iki hafta önce Saraybosna'daki Kosova hastanesi kardiyoloji servisine kaldırılmıştı.
Bosnalıların 'Dede'siydi
Taraftarları ve yakınlarının 'Dede' diye çağırdığı, Bosna-Hersek lideri Aliya İzzetbegoviç, bugün 78 yaşında öldü.
Aliya İzzetbegoviç,8 Ağustos 1925'de Bosanski Samac'da doğdu. Ailesi 1928'de Saraybosna'ya göç etti.1943'de liseyi bitiren İzzetbegoviç, daha sonra 3 yıl Ziraat Fakültesi'nde okudu.
İzzetbegoviç, Yugoslavya'da komünist yönetim döneminde siyasi görüşleri nedeniyle iki kez hapse mahkum edildi ve yaklaşık 9 yıl hapis yattı.
1949'da 3 yıl yattıktan sonra hapisten çıkan İzzetbegoviç, Saraybosna Üniversitesi'nden 1956'da hukuk diploması aldı. Belediye taşımacılık şirketinde hukuk danışmanı olarak çalıştı.
1983'de bir İslami Bildirge yayınlamak suçundan 14 yıl hapse mahkum olan Begoviç,1988'de cezası indirildiği için hapisten çıktı.
Kasım 1990'da ikinci tur seçimlerde yüzde 44 oyla Bosna-Hersek'in ilk devlet başkanı seçilen Begoviç, bu görevi 2000 yılındaki üçlü devlet başkanlığı dönemine kadar sürdürdü.
İzzetbegoviç, arkasında, gözü yaşlı eşi Halide ile kızı Sabina, matematikçi kızı Leyla ve mimar oğlu Bekir'i bıraktı.
Eski resimlerinize bakarken, saç modelinizi beğenmediğiniz olmadı mı hiç? Ya dabirkaç ay öncesine kadar gururla hatırladığınız bir yaşantı birden bire yüzünüzü kızartmaya başladı.Belki de ' O gün iyi ki her zamankinden beş dakika geç çıkmışım, yoksa o çocukla / kızla tanışamayacaktım' dediğiniz. 'Aman Allahım, o çizgi filmleri nasıl da oturup seyrederdim, o zamanki klipler bir tuhafmış' vb…
Peki tüm bunları kim yaşadı? Başa dönme olanağınız ne kadar? Bu sizsiniz.Sizi siz yapan bugüne taşıyangeçmişiniz.Utancınız, sevinciniz, hüznünüz.Hatalarınız, başarılarınız, gururunuz.Siz; insansınız.
Geçmişiniz geleceğinizi oluşturur.Eğitim durumunuz, nitelikleriniz, yetenekleriniz, meraklarınız, tesadüfler sizi geleceğe taşır.Sonraya iz bırakmak yine size bağlıdır.
Bazı yaşamlarsa aile albümlerine, kişisel anılara sığmaz.Birdenbire hepimizin ya da tarih dediğimiz insanlığın bilimsel mallarından biri haline geliverir.
17.y.y.da Yunan veya Bosna kıyılarında sıradan bir Osmanlı kızı olarak dünyaya gelen Mahpeyker Kösem Sultan da bu insanlardan biri.7 yaşında saraya gireceğini,14 yaşında cihan hakimi ile evlenip, yaklaşık yarım asır boyunca teşkilatlanmış bir devleti, kendi kurallarıile yönetebileceğini ne kadar düşünmüştü acaba.
Topkapı'nın karmaşık hiyerarşisinin en üst basamağına çıkışında sadece doğru zaman, doğru yer faktörü değil, keskin zeka ve anlayış kabiliyeti ile şartları en doğru şekilde kullanması şüphesiz rol oynamıştır.Dillere destan güzelliği ise ayırdedici olarak kabul görmemelidir.Zaten Osmanlı Saray Haremi'nde güzelden geçilmez, çirkin kadının buraya girmesi düşünülemezdi.
Padişah I.Ahmet öldüğünde, arkasında Kösem Sultan'dan doğma üç şehzade ve iki sultan bırakmıştı.Padişahın ölümüne kadar bu üç şehzadenin rakibi olabilecek üvey kardeşler, valideleri tarafından saf dışı bırakılmış durumdaydı.
Büyük şehzade Murad'ın, IV.Murad namıyla Osmanlı tahtına oturması, Kösem Sultan'a Harem-i Hümayun'un tüm yetkilerini sadece resmen almasını sağlamıştır.
'Aydınlığın Karanlık Yüzü Görülmeye Başlanmıştır Artık.'
Murad Han'ın çocuk yaşta olması, siyasi hırslarını tatmin edebilmesi için uygun ortamı sağlamıştı zaten.Devlet erkanının ordu ile denge kurmasını sağlamak, onun üstün kabiliyet alanına giriyordu.Osmanlı Tarihi'nin hiç bir döneminde,10 Eylül 1623'te Valide Sultan olduğunda, başka bir kadın, onun nüfuz ve kudretine erişebilmiş değildi.Çünkü, sadece Valide Sultan değil, aynı zamanda naibe-i saltanat da olmuştu.Yani göğsünde taşıdığı saltanat mührü sayesinde, devletin karar mekanizmasını avuçlarına almış oluyordu.
IV.Murad'ın delikanlılık ve olgunlukçağları malum: Doğuda Safevi İran'a haddini bildiren, Batının elçilerinin verdiği raporlar yüzünden telaşlı tedbirler almasına yolaçan, Yavuz'dan sonra en endişe verici Türk sultanı.Bu ulu sultanın anasının da yüksek anlayış kabiliyeti…
İç çekişmeleri, dış siyaseti artık sadece büyük bir dikkatle izliyor.Ne zaman ki aslan oğlu, yüce Han, cihan padişahı IV.Murad son nefesini verip, 'tahta geçmem' diye tutturan veliaht şehzade oğlu İbrahim'in saltanatı başladı…Kösem de o zaman rahat nefes aldı.
'Valide Sultan da Hata Yapar.'
Yıllarca Harem'de kendisine ayrılan veliaht dairesinde ölümü bekleyerek, heyecanlar içinde yaşayan yeni sultanın devlet yöneticisinden beklenen vasıflara sahip olmadığı düşünülüyordu.Doğrusu kızkardeşlerini, kendi kadınlarına hizmet etmeye zorlaması, tuhaf alışkanlıkları, onları pek de haksız çıkartacak gibi değildi.bu sayede Kösem iktidarı yeniden ele geçirebileceğini ummuş, bazı detayları bu heyecan içinde atlamıştı: Küçümsediği, oğlunun her zamanki gelip geçici heveslerinden biri olarak düşündüğü Hatice Tarhan'ı hesap dışı bırakması, tarihin başka şekilde yazılmasına ve artık kaderinin onun iplerini ele geçirmesine tanıklık etmemize sebep olmuştur.Herkes hata yapabilir.
Osmanlı Devleti; başarıyı, gücü,17.yy.da bile fetihle ölçtüğü için, Sultan İbrahim'in ilk yılları, bu anlamda beklenenin fazlasını vermiştir.Ağabeyi zamanından kalan devlet erkanını muhafaza etmesi memnuniyet yarattığı gibi, sanıldığı gibi akılsız olmadığını da göstermiştir.Padişah oğlunun herkesçe kabul görmeye başlaması, sıradan bir valide gibi köşesinde oturmak zorunda kalan Kösem'i elbette çileden çıkarıyordu.Üstüne üstlük geleneğe uymayan, kendini bilmez bazı hasekilerin türemesi de onun harekete geçmesini zorunlu kılıyordu adeta.
'İktidardan Yoksun Güç, Güç Sayılır mı? '
Saraydan ayrılıp, sur dışındaki yazlığını karargah olarak kullanmaya başladı.Hedef belli idi: Kendisini yönetimden uzaklaştıran öz oğlunu, yönetimden hal etmek.Torunu Mehmet'i başa geçirip, yeniden saltanat naibesi olmak.Bu gerçekleşirse, bulundukları mevkii ve servetin ötesine geçebilecekleri vaadiyle ordu, ulema ve vezirlerin bir kısmını kendi yanına çekmeyi başardı.
Herşey yazılmış gibi, okunur gibi oldu.1648'de tahttan indirildikten sonra, İbrahim Han'ın tüm ömrü boyunca korktuğu başına geldi.
Öz be öz anasının emri ile hapis tutulduğu odada, ibrişimle öldürüldü.
Yeniden saltanat naibesi olup, (IV.Mehmet henüz 6 yaşındadır) servetine servet katmaya devam ederken, hayır işleri yapmayı da ihmal etmiyordu elbette.Başkentte yükselen minareler, şifahaneler, onun girişimi ve yatırımlarıyla vücut buluyordu.58 yaşına gelmişolmasına rağmen, 'Valide-i Muazzama' ünvanı ile dahi yetinecek bir kadın değildi hala.
Küçümsediği Valide Sultan Hatice Tarhan, İbrahim Han'ın Kösem tarafından öldürtüldüğü gerçeğiyle yeniçeri ağalarını yanına çekmeyi başarmıştı.Çdcuk padişahı zehirletme girişimi de öğrenilince, sonun başlangıcı için bütün düzen hazırlanmış oluyordu.1651 yılının 2 Eylül'ünü 3 Eylül'e bağlayan gece, Kösem bir perde kordonuyla boğularak öldürüldü.61 yaşındaydı.
Kösem, Türk Tarihi'nin en büyük kadınlarından değildi belki, ama en ünlülerindendi.Yaşamı Osmanlı taht sisteminde facialara yol açsa da, Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar onun soyundan gelen padişahların yönetime geçmesini sağlamıştır.
O, sadece Bosnalı bir kadın olarak aile kütüğünde isim olarak kalmamış, insanlığın hafızasının bir parçası haline de gelmiştir.
Isten gelince, sicak bir gülümsemeyle karsilayacak, meraba kiz, ni va ni yokdu manasina gelmek üzére attigin tokada karsiilik bir araba tafra yapmayacak, sonra da, bir legende getirdigi güzelce ilistirilmis suyla ve hafif kokulu arap sabunuyla ayaklari yikayip, güzelce kuruladiktan sonra, söminedeki ateste pismis harbi demleme caydan getirip herifi icerken de onu hayran gözleriyle bade süzer gibin süzecek ve hic mizmiz etmeyecek, herifi cayini bitirince de önceden Türk hamamindan daha sicak hale getirdigi banyoya herifini davet edip, orada da en harbi dellakdan daha iyi servis verdikten sonra,
Heifi horul horul yatakta uyurken, yani bu kadar özenle hazirlanmis bir gecenin sonu böyle mi olmaliyde der gibi bakmadan, iyi bir kocasinin oldugunu düsünerek, geceleyin n'olur n'olmaz, kolunu yaslayacak bir yere ihtiyaci olur belki diye kocasinin yanina sessizce uzanacak bir avrat...
Erkekler bunu buldugunda daha ne ister ki?
bunu bulan veya bulmak icin tüm konsantrasyonunu, enrjsini, ailevi mesaisini bu maksada matuf eylemler üzerinde sekillendiren aile reislerinin riyasetindeki mutluluk yuvasi evlerde cereyan eden seye ataerkil aile deniyor...
aslan burcundan bir hatun ile tezevvüc eylese munis bir beyefendi...
hane icerisinde sözünü geciren cocuklarin annesi konumundaki aslan yenge oldugu icin, erki elinde bulunduran adresi isaret sadedinde anaerkil aile deniyor böyle ailelere...
kilibik herif karisina sözü gecmiyor kelimesinin kisaltilmisi olarak anaerkil aile bireyi beyefendi denebilir mesela...
İngiliz basınının Alpay'a karşı başlattığı ırkçı ve çirkin kampanyaya rağmen bazı gazeteciler sağduyulu davranıp, meslektaşlarına insanlık dersi veriyor. Daily Mirror spor yazarı Oliver Holt köşesinde, Alpay'ın maketinin asıldığı resmi yayınlayıp 'Bunu yapanlar kendinizden utanın. Siz insan olamazsınız. Alpay'a sahip çıkılmalı' diye yazdı.
eveet metrosexüllikle ilgili olaraktan selahaddin dümenin yorumuna müracaaat ediciyiz,
metro ile tramvayla ne alakasi var yani?
iste metrosexüel:
SELAHADDIN DUMAN
Ben yigidi ojesinden küpesinden tanirim! (15/7/2003)
Biz kadin kisminin kusatmasi altindaki erkeklik kalesinin düsmemis tek burcuna siginmisiz.. Elimizdeki kalemi pala niyetine ona buna sallý yoruz.. Temsili fondan 'Babina da derler deli gönül babina.. Koç yigitler sigmaz oldu kabina..' türküsü yükseliyor ama kulak asmayin.. Koç yigit tarifine soktugum üç bes basibozuk.. Gerisi Tarkan'a uymus 'Oynama sikidim sikidim..' diye kalça titretiyor.. O üç bes basibozuk olarak kavi durmasak savundugumuz o son burç da basimiza çökecek.. Sag kalan çikarsa onlar da dudak boyamaya baslayacak.. Hallerimiz böyleyken, bizim erkek diye bildiklerimiz oturduklari yerden 'Devir artik metroseksüel erkeklerin devri..' diye yayin yapiyorlar.. Bu 'metroeseksüel erkek' icadini çikaran da bizim sevgili Ertugrul Özkök kardesimizin basinda dikildigi Hürriyet Gazetesi'nin leskerleri..
Erkekligin sani ile, imaji ile en çok ugrasan onlar.. Zaten gidisatlarindan belliydi bu günlere gelecekleri.. Koca gazetede söyle biyigi koluna dolanacak görünüste yazar birakmadilar.. Atatürkümüz Kastamonu'ya varip çarsida biriken ahalinin karsisina çiktiktan sonra basina Panama sapkasi geçirmisti hani.. 'Efendiler bu serpusa sapka derler..' demisti.. Gün bugündür.. Kafalari fesli Kastamonu yigitleri o beyaz renkli Panama sapkasina bos bos bakarken Gazi Pasamiz'in gerisinde duranlar da dek durmamislardi.. Feslerini yere çalan mi ararsin? Kalpagini tutup havaya firlatan mi seyredersin? Meger hepsi de tedarikliymis.. Yedeklerindeki fötr sapkalari kafalarina geçirmeleriyle birlikte, Atatürkümüz'ün arkasinda siralanmalari bir olmustu.. Koca Kastamonu çarsisi bir anda fötr sapkalilarla dolup, kültür mantarý serasina dönmüstü.. Yakin tarihimizde bu vak'a 'sapka devrimi' diye geçer.. Medya'da baslayan 'biyik devrimini' de baslatan Ertugrul Özkök'tür..
Önce 'Yigit kismina biyik gerekmez..' mealine gelen bir yazi yazdi.. Editörleri o yaziyi alip Ertugrul Bey'in pos biyikli fotografinin bulundugu logosunun altina koydular.. Biyik da biyikti hani.. Ben diyeyim 'samur kürkün yeni' sen de 'Bodrum'u ihya eden Kuaför Mevlüt'ün fön taragý ..' Ertesi gün bir baktik ki logodaki o güzelim biyik gitmis.. Ertugrul Özkök biyiklarini keser de digerleri durur mu? Hepsi birer birer kestiler.. Bir tek Oktay Eksi agabeyim direndi.. Ona da belli ki ilisemediler.. O hâlâ gazetenin birinci sayfasinda; Hakimiyet-i Milliye'den kalma Kurtulus Savasi medya gazisi muamelesi görüyor..
Fikirleri sasti
Örnegi hasim gazeteden verdim diye bizimkilere ilismeyecegimi sanmayin.. Bizim gazetede zaten benden baska dise gelir biyikli bir erkek yoktu.. Amirim Zafer Mutlu hayatinda biyik birakmis degildir.. Ertugrul Özkök'ün aklina uydugundan degil.. Annesi Nebahat Teyzem izin vermiyormus, derler.. Bizden bir Okay Gönensin biyikliydi.. O da biraz abartmisti.. Biyiklari yanagin ortasina kadar uzatip ucunu da yukari kivirdigindan 'Basin karti almis Hekimo sakisi..' gibi dururdu.. Cumhuriyet'in yazi müdürüydü ya! Savcý larý etkilemek için kendine öyle heybet yaparmis meger.. Bizim gazeteye gelir gelmez Ertugrul Bey'in yolundan gidip, biyiklarini kazitti.. Böylece medyada benden baska ne kadar yazar varsa (bir iki istisnayi kaide bozmus saymazsak) hepsinin sifati yeni dogmus çocuklarý n poposuna döndü..
Biri çikip da bana 'medyada delikanliligin topraga verildigi tarihi..' sorsa hiç düsünmeden Ertugrul Özkök'ün biyiklarini kesip o yaziyi yazdigi tarihi söylerim.. Ip o zaman koptu.. Gazete editörleri türlü türlü kiliklara girdiler.. Serviste kirmizi pantolon giyip dolasan mi ararsin, çiçekli gömlek sandaletle gezen mi ararsin? Sektöre küpeyi de onlar soktu.. Olay 'uniseks' tarifini çoktan asti.. Yakinda kösesindeki fotografindan gözlerindeki farla bakan yazar görürsem sasmam artik..
Metroseksüellik..
is buralara gelince dursa iyi.. Kendileri evrim geçirdiklerinden sokaktaki erkegi de rahat birakmiyorlar.. Üç günde bir erkeklik tarifine dair bir haber çikmasi bundandir.. Delikanli tipine 'maçoydu, kiroydu..' diye takmalari bundandir.. Benim biyiklarimla ugrasmlaride bundandir.
Kestiremedikleri için yapmadiklarini birakmadilar.. sair onlarla didise didise geldigimiz bu günlere baksa oturur 'Selo gibi yigit gelmedi cihane.. Ona da buldular türlü bahane..' diye yazardi.. 'Metroseksüel erkek' de diktikleri son tüy.. Yeni erkek tipi buymus.. Görünüsüne büyük önem veren, küpe takip, tirnak boyayan erkekler.. Örnek diye de bula bula Real Madrid'e transfer olan David Beckham'i bulmuslar.. Bizden de Tarkan'i..
Bu David Beckham güzellik salonlarina gidiyormus.. Esi Victoria'nin etegini, af buyrun iç çamasirini giyiyormus.. Hiç de yadirganmiyormus (! !) Bak bak bak! Bre kardaslar! Bu da yadirganmazsa ne yadirganacak? Bir yigit kisi çarsiya çikarken 'Giysem giysem ne giysem..' diye evin içinde fir dönecek.. Sonunda tutup karisinin alli güllü etegini altina geçirecek.. Çarsiya pazara böyle çikacak.. Bunlar adamin fotografini çekip 'kiyamet alameti..' diye gazeteye koyacaklarina 'iste metroseksüel erkek..' diye yazacaklar.. Onlar yazar da kadinlarin istilasi altindaki ilaveler durur mu? Onlarin isi zaten azinligi çogunluk gibi göstermek.. Gelsin 'Metroseksüel degnekçi Yusuf'un degisimi..' röportajlari.. Gitsin 'Küpe takinca Taksici Hamza'nin isleri açildi..' haberleri.. Ardindan 'Erkeklerde cilt bakimi..' veya 'Bu yil kadinlarda nar çiçegi, erkekler kirmizi oje moda..' yazilari.. Gidisat bu iste.. Ölmüsüz de aglayanimiz yok!
david beckham, ingiliz futbolcu...
futbolundan ziyade imajiyla pazarlanan bir marka...
alpay özalan burnunu elledi diye yumruk sallamaya kalkti, yetmedi takim arkadaslari alpayi yumrukladi. yetmedi tüm ingilizler medyatik lince tabi tuttular, yetmedi akrepler ülkesi türkiyede de beckham hayrani abuklar tarafindan tü kaka edildi...
hatiri büyük adam bu beckham...
akrep burcu:
21. ekim 20 kasim arasi doganlarin burcu.
gözlerini iyi kullanidigi söylenir. bir coközelllikleri ile sanina yakisir bir akreptir.
kisa süre öncesine kadar cogunlugunu tarim iscilerinin olusturdugu ülkemizde ziraat isciliginin en yogun oldugu zaman dilimi olan yaz aylarinda, calismasi gereken gelin hanimin, is mevsiminde karni burnunda olmamasi icin, ayni zamanda da gelecek yil yine is mevsiminde yeni dogan veled efendinin evde yalniz basina kalabilecek, fare vb. yaratiklara karsi mücadele edebilecek yasta olmasi icin dogum en uygun zaman olarak düsünülen hasat sonu yani ekim kasim aralik aylarina ayarlaniyordu...
böylelikle cogunluk akrep oluyordu.
tarim iscisi aileye dogumuyla musallat olmamasi icin topluma musallat akrepler türetiliyordu...
8 gol yemeye aliskin necip türk hafizasindan bol gollü günlerin silinmesini saglayan son 10 yilin milli kahramanlarindan. kalemizde az gol görmemizi saglayan defansin en istikrarlilarindan...
arada bir gol bile atiyor...
ama türkiye hakli oldugu bir olayda bile onun yaninda yer alamadi..
alpay türkiye icin yapabilecegini 10 yidir en iyi sekilde yapiyor.
türkiye ise ona dis gecirebilmek icin firsat kollayanlarla dolu..
akrepler ülkesi türkiyeye faydali olmak icin ugrasmak gibi bir beyhude cabanin futboldaki adi:
alpay özalan...
david beckham modern avrupa'da üretilmis bir imajdi... Efendi, mütevazi, yakisikli, metrosexüel, golcü... Tüm dünyada lady diana'dan daha fazla popülariteye ulasmis bir ingiliz...
Alpay böyle bir futbolcuyu ajite etmeyi basardi. Güres vs. gibi futbol da sahada fizik oldugu kadar psikolojik mücadeledir. rakibin sogukkanliligini kayb etmesini saglamak da bir futbol taktigidir. sogukkanliligi ile bilinen ingilizler yillarca sahalarda bu yönlerini kullandilar. Ilk defa, ajite olmaya aliskin türk takimindan biri, bir ingilizi hem de dünya capindaki en fosforlu markayi ajite etmeyi basardi.
Ingilizler icin psikolojik bir maglubiyet oldu bu.
Beckham yumrugu alpay'a degil kendi markasina sallamis oldu.
idollerinin imajinin tuz buz olmasini hazm edemeyen ingiltere ve türkiyedeki hayran kitlesi (ve alpaya gicigi olan fenerbahçeliler) beckham imajina cizik atan alpay'a futbol tarihinde az rastlanan bir tepki verdiler.
ortadoguda israil bayragi yakan, bush puppesi yakan politik protestocular gibi alpay formasi giydirilmis kuklayi astilar ve yaktilar. kendisinin ve ailesinin resimleri bulunan listenin altina 'wanted' yazip her yere astilar. Ingiliz basini resmen hedef gösterdi. baska bir ülkede olsa herhalde hedef göstermekten hüküm giyerlerdi ama ingilterede hukuk ile rassism anlasilan yanyana yasiyor...
türkiye'de tüm basin ingiliz basini ile ortak calisti. fenerbahceli taraftarlar da alpay aleyhine internet sitelerinde görüs belirttiler. metrosexüel beckhamin cazibesine kapilan lumpen ve levanten ahali de alpay aleyhine yer aldi.
can cobanoglu ile şenol güneş arka cikmasalardi belki bizimkiler de ucak kiralayip ingiltereye alpayi protesto eylemlerine katilacaklardi..
ahalimizin psikolojik dengesi hakkinda baya fikir verdi bu olay..
herkesin maskesini düsürdü alpay...
milli maclardan birinde gole giden rakip futbolcuyu faulle durdurmadigi icin uluslarasi arenada centilmenlik ödülü alsa da, yerli futbol esnafindan yetkili yetkisiz herkes yüklendi...
bir baska milli macta bu defa dersini iyi calismis oldugu icin, gole gidne rakibi faulle durdurdu ve kirmiziyi yedi.. yine herkes yüklendi...
hayatinin gayesinin sarikli avciligi oldugunu burada ögrendim...
yolsuzluklar, hirsizliklar, amerikan usakligi dururken, sarikli kelle avciligi pirim yaptigi icin hala ortadogu devletiyiz...
ortadogulu olmanin melankoli, ölüm seviciligi, sadomazohizminin daragicina kadar götürdügü delikanli deniz gezmis...
intizar
21.10.2003 - 01:44İNTİZAR - (Muazzez Ersoy)
Sakın bir söz söyleme
yüzüme bakma sakın
sesini duyan olur
sana göz koyan olur
düşmanımdır seni kim
bulursa cana yakın
annen bile okşasa
benim bağrım taş olur
Dillerim tanrıdan ki
sana açan kucaklar
bir daha kapanmadan
kara toprakla dolsun
anmasınlar adını
candan alan dudaklar
sana benim gözümle
bakan gözler kör olsun
intizar
21.10.2003 - 01:39Nurullah Genç'in intizar adli bir romani var...
intizar
21.10.2003 - 01:35Ferit Devellioglu - Osmanlica türkce lugatta:
(Nazar'dan) 1- bekleme, beklenilme...2- gözleme, gözlenilme
El- Intizar eşeddü min e'n-nar: beklemek atesten daha siddetlidir.
çerkez
21.10.2003 - 01:30Kafkas halklarinin genel adi diye duymustum.
Teşkilati mahsusanin önde gelenleri hep cerkez idi. Kahraman gözünü budaktan sakinmaz, yigit, mert, saf insanlar idi diye anlatilir.
Cerkezler türkiyenin dört bir tarafina yayilmistir.
Cerkez kizlari güzel ve sadik olurmus.
ama nedense mustafa necati sepetçioğlu pek olumlu bakmiyor lise yillarinda okudugumuz romanlarinda
şadiye
21.10.2003 - 01:14fönixle ortadogudaki olmayan baris cabalarini tehlikeye atacak boyutta bir tartismamiz olmustu serbest kürsüde.
bu onyedi benli sadiyeyi idgamla onyedi belli sadiye diye belleyen ben, bu lakirdinin ne manaya geldigine dair yaptigim arastirma sonucunu serbest kürsüde yazmistim..:
.......................................
folter Bay,29, Almanya (18.10.2003 00:29)
Pencereden bakan dilber asagidan cevap bekler,
bilmez ki asagida alfonso almis eline gitarini serenad eylemektedir:
'geleceksen gel gayri onyedi belli sadiye'
fönix(18.10.2003 03:08) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
folter onyedi belli olur mu hic, onyedi tane ben i var bu hatun un, bunlarin hepsi de yüzün de olmayacagina göre...
bu sözleri yazan erkisi hatun u acayip taniyor, anlasilan hatun söz vermis, bulusacaklar da gelmemis, bu da bekliyor...
folter (18.10.2003 20:35) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
bu türkünün moda oldugu devirlerde türk estetik anlayisi tombulluktan gecici olarak invce bele kaydigi nadir devirlerden birinde 17 numero beliyle sadiye demek maanasina geliyor diye duymustum..
fönix(19.10.2003 03:32) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
acaba hangi ölcülere göre 17, cünkü 7 ila 8 38-40 beden oluyor, artik 17 yi var hesapla, valla 17 numara beli olan birine ben sarki yapmazdim, öylesine oy tombulum, tombulum bile denmez...amerikada bolca var...
de valla, belki hoslarina gider, kadin kismina hic belli olmaz...
folter (19.10.2003 09:38) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
belki 17 santimdir bel kalinligi...
fönix(19.10.2003 18:38) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
o zaman bu sadiye bebek daha, ya da bir deri bir kemik hatta ölmüs...
folter (19.10.2003 21:35) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
bel ölcülürken iki tarafi degl sadece tek tarafi ölcülür.. toplam 34 etmesi lazim ki avrupadaki tersi dönmüs güle benzeyen, belle kalcanin birlestigi yerde darlik ölcüsü zirveye ulasan, hemen ardindan da dudak ucuklatacak kadar genisleyen dilber resimlerindeki bel ölcüleri herhalde bu 17x2'den daha büyük degildir...
fönix(19.10.2003 22:53) Cevap yaz | Yazılmış 1 cevabı oku
yine de sadiye nin 17 cm lik beli bana mantikli gelmiyor, bir ciddi arastirma yapilmali bu sarki sözü icin...
..............................
SONUC:
türkünün yazilislarinda tamaminda onyedi benli Sadiyem diye geciyor..
bir de türkü icinde bir yerde
'Zengin Kocaya Vardın, '
misraindan anliyoruz ki söz konusu Sadiye ince belli bir bakire degildir, el altindan etinden ve sütünden yararlanmaya devam edilen bir eski göz agrisidir...
fönixin degindigi: 17 tane beni olan sadiye'ye, bak benlerinin hepsini biliyorum, istedigimi yapmazsan ona göre ha yollu tehdid kokusu da türkünün genel havasindan seziliyor..
Aya Karşı Duramam,
Dama Kilit Vuramam.
Ay Buluta Girince,
On Yedi Benli Şadiye'm,
Bağlasalar Duramam.
kitasinda zirveye cikan kokuya göre türküyü söyledigi tasavvur olunan delikanli o geceyi sadiyeyle gecirmeyi kafaya koymus, sadiye'den de herhangi bir mizikcilik sadir olmasi ihtimaline binaen de, ben sayisini ortaya atarak, sirri asikar etme tehdidini koklatmis oluyor...
yani helal olsun..
bu kadar olur...
şadiye
21.10.2003 - 00:47AY BULUTTA BULUTTA
Uşak-Nurten İnnap
Ay Bulutta Bulutta,
Mendilim Kaldı Dutta.
Geleceksen Gel Gayri,
On Yedi Benli Şadiye'm,
Daha Gönlüm Umutta.
Ay Buluta Gidiyor,
Gözüm Yari Güdüyor.
Geleceksen Gel Gayri,
On Yedi Benli Şadiye'm,
Gençlik Elden Gidiyor.
Evleri Camiye Yakın,
Ak Gülleri Sen Dakın.
Zengin Kocaya Vardın,
On Yedi Benli Sadiye'm,
Hani Gerdanda Altın.
Aya Karşı Duramam,
Dama Kilit Vuramam.
Ay Buluta Girince,
On Yedi Benli Şadiye'm,
Bağlasalar Duramam.
halloween
20.10.2003 - 10:00müslümanlarda da kabagin kötü ruhlara etkisine dair bir inanis mevcut.
sufliyattan emin olmak icin evinizde kabak kaynatin diye tavsiye ediyor hocalar..
alia izzetbegoviç
19.10.2003 - 23:35zaman 19.10.2003 son dakika
17:00
Bosna-Hersek eski Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç Hayatını kaybetti
Bosna-Hersek Eski Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, Saraybosna'daki Kosova hastanesinde bugün hayata gözlerini yumdu. Doktor İsmet Gavrankapetanoviç,10 Eylül'de evinde düşmesi sonucu kaburga kemiklerinde 4 kırık teşhis edilen ve omuzunu inciten 78 yaşındaki İzetbegoviç'in, tedavi gördüğü Kosova hastanesinde öldüğünü söyledi.
Hastane yetkilileri, daha önce iki kalp krizi geçiren İzzetbegoviç'in sol akciğerindeki kanamanın durdurulamadığını ve sağlık durumunun kötüye gittiğini söylemişlerdi. İzzetbegoviç, kalp problemleri nedeniyle Slovenya'da ve Suudi Arabistan'da tedavi görmüştü. Bosna-Hersek'te,1990-2000 yılları arasında cumhurbaşkanlığı görevini yürüten İzzetbegoviç,1992-95 yılları arasındaki savaşın ardından, Bosna-Hersek'in Yugoslavya'dan bağımsızlığını kazanmasında büyük bir rol üstlenmiş ve Batı dünyası ile İslam ülkelerinin desteğini kazanmıştı. İzzetbegoviç'in, komünist dönem Yugoslavyasında cezaevinde geçirdiği yılların, sağlık problemlerinin artmasına yol açtığı belirtiliyordu. İzzetbegoviç, kronik kalp hastalığı nedeniyle iki hafta önce Saraybosna'daki Kosova hastanesi kardiyoloji servisine kaldırılmıştı.
Bosnalıların 'Dede'siydi
Taraftarları ve yakınlarının 'Dede' diye çağırdığı, Bosna-Hersek lideri Aliya İzzetbegoviç, bugün 78 yaşında öldü.
Aliya İzzetbegoviç,8 Ağustos 1925'de Bosanski Samac'da doğdu. Ailesi 1928'de Saraybosna'ya göç etti.1943'de liseyi bitiren İzzetbegoviç, daha sonra 3 yıl Ziraat Fakültesi'nde okudu.
İzzetbegoviç, Yugoslavya'da komünist yönetim döneminde siyasi görüşleri nedeniyle iki kez hapse mahkum edildi ve yaklaşık 9 yıl hapis yattı.
1949'da 3 yıl yattıktan sonra hapisten çıkan İzzetbegoviç, Saraybosna Üniversitesi'nden 1956'da hukuk diploması aldı. Belediye taşımacılık şirketinde hukuk danışmanı olarak çalıştı.
1983'de bir İslami Bildirge yayınlamak suçundan 14 yıl hapse mahkum olan Begoviç,1988'de cezası indirildiği için hapisten çıktı.
Kasım 1990'da ikinci tur seçimlerde yüzde 44 oyla Bosna-Hersek'in ilk devlet başkanı seçilen Begoviç, bu görevi 2000 yılındaki üçlü devlet başkanlığı dönemine kadar sürdürdü.
İzzetbegoviç, arkasında, gözü yaşlı eşi Halide ile kızı Sabina, matematikçi kızı Leyla ve mimar oğlu Bekir'i bıraktı.
mahpeyker
19.10.2003 - 20:40GELECEK GEÇMİŞE NE KADAR BAĞLI! !
M. DİDEM GÜNDER
Tarih Öğretmeni
Eski resimlerinize bakarken, saç modelinizi beğenmediğiniz olmadı mı hiç? Ya dabirkaç ay öncesine kadar gururla hatırladığınız bir yaşantı birden bire yüzünüzü kızartmaya başladı.Belki de ' O gün iyi ki her zamankinden beş dakika geç çıkmışım, yoksa o çocukla / kızla tanışamayacaktım' dediğiniz. 'Aman Allahım, o çizgi filmleri nasıl da oturup seyrederdim, o zamanki klipler bir tuhafmış' vb…
Peki tüm bunları kim yaşadı? Başa dönme olanağınız ne kadar? Bu sizsiniz.Sizi siz yapan bugüne taşıyangeçmişiniz.Utancınız, sevinciniz, hüznünüz.Hatalarınız, başarılarınız, gururunuz.Siz; insansınız.
Geçmişiniz geleceğinizi oluşturur.Eğitim durumunuz, nitelikleriniz, yetenekleriniz, meraklarınız, tesadüfler sizi geleceğe taşır.Sonraya iz bırakmak yine size bağlıdır.
Bazı yaşamlarsa aile albümlerine, kişisel anılara sığmaz.Birdenbire hepimizin ya da tarih dediğimiz insanlığın bilimsel mallarından biri haline geliverir.
17.y.y.da Yunan veya Bosna kıyılarında sıradan bir Osmanlı kızı olarak dünyaya gelen Mahpeyker Kösem Sultan da bu insanlardan biri.7 yaşında saraya gireceğini,14 yaşında cihan hakimi ile evlenip, yaklaşık yarım asır boyunca teşkilatlanmış bir devleti, kendi kurallarıile yönetebileceğini ne kadar düşünmüştü acaba.
Topkapı'nın karmaşık hiyerarşisinin en üst basamağına çıkışında sadece doğru zaman, doğru yer faktörü değil, keskin zeka ve anlayış kabiliyeti ile şartları en doğru şekilde kullanması şüphesiz rol oynamıştır.Dillere destan güzelliği ise ayırdedici olarak kabul görmemelidir.Zaten Osmanlı Saray Haremi'nde güzelden geçilmez, çirkin kadının buraya girmesi düşünülemezdi.
Padişah I.Ahmet öldüğünde, arkasında Kösem Sultan'dan doğma üç şehzade ve iki sultan bırakmıştı.Padişahın ölümüne kadar bu üç şehzadenin rakibi olabilecek üvey kardeşler, valideleri tarafından saf dışı bırakılmış durumdaydı.
Büyük şehzade Murad'ın, IV.Murad namıyla Osmanlı tahtına oturması, Kösem Sultan'a Harem-i Hümayun'un tüm yetkilerini sadece resmen almasını sağlamıştır.
'Aydınlığın Karanlık Yüzü Görülmeye Başlanmıştır Artık.'
Murad Han'ın çocuk yaşta olması, siyasi hırslarını tatmin edebilmesi için uygun ortamı sağlamıştı zaten.Devlet erkanının ordu ile denge kurmasını sağlamak, onun üstün kabiliyet alanına giriyordu.Osmanlı Tarihi'nin hiç bir döneminde,10 Eylül 1623'te Valide Sultan olduğunda, başka bir kadın, onun nüfuz ve kudretine erişebilmiş değildi.Çünkü, sadece Valide Sultan değil, aynı zamanda naibe-i saltanat da olmuştu.Yani göğsünde taşıdığı saltanat mührü sayesinde, devletin karar mekanizmasını avuçlarına almış oluyordu.
IV.Murad'ın delikanlılık ve olgunlukçağları malum: Doğuda Safevi İran'a haddini bildiren, Batının elçilerinin verdiği raporlar yüzünden telaşlı tedbirler almasına yolaçan, Yavuz'dan sonra en endişe verici Türk sultanı.Bu ulu sultanın anasının da yüksek anlayış kabiliyeti…
İç çekişmeleri, dış siyaseti artık sadece büyük bir dikkatle izliyor.Ne zaman ki aslan oğlu, yüce Han, cihan padişahı IV.Murad son nefesini verip, 'tahta geçmem' diye tutturan veliaht şehzade oğlu İbrahim'in saltanatı başladı…Kösem de o zaman rahat nefes aldı.
'Valide Sultan da Hata Yapar.'
Yıllarca Harem'de kendisine ayrılan veliaht dairesinde ölümü bekleyerek, heyecanlar içinde yaşayan yeni sultanın devlet yöneticisinden beklenen vasıflara sahip olmadığı düşünülüyordu.Doğrusu kızkardeşlerini, kendi kadınlarına hizmet etmeye zorlaması, tuhaf alışkanlıkları, onları pek de haksız çıkartacak gibi değildi.bu sayede Kösem iktidarı yeniden ele geçirebileceğini ummuş, bazı detayları bu heyecan içinde atlamıştı: Küçümsediği, oğlunun her zamanki gelip geçici heveslerinden biri olarak düşündüğü Hatice Tarhan'ı hesap dışı bırakması, tarihin başka şekilde yazılmasına ve artık kaderinin onun iplerini ele geçirmesine tanıklık etmemize sebep olmuştur.Herkes hata yapabilir.
Osmanlı Devleti; başarıyı, gücü,17.yy.da bile fetihle ölçtüğü için, Sultan İbrahim'in ilk yılları, bu anlamda beklenenin fazlasını vermiştir.Ağabeyi zamanından kalan devlet erkanını muhafaza etmesi memnuniyet yarattığı gibi, sanıldığı gibi akılsız olmadığını da göstermiştir.Padişah oğlunun herkesçe kabul görmeye başlaması, sıradan bir valide gibi köşesinde oturmak zorunda kalan Kösem'i elbette çileden çıkarıyordu.Üstüne üstlük geleneğe uymayan, kendini bilmez bazı hasekilerin türemesi de onun harekete geçmesini zorunlu kılıyordu adeta.
'İktidardan Yoksun Güç, Güç Sayılır mı? '
Saraydan ayrılıp, sur dışındaki yazlığını karargah olarak kullanmaya başladı.Hedef belli idi: Kendisini yönetimden uzaklaştıran öz oğlunu, yönetimden hal etmek.Torunu Mehmet'i başa geçirip, yeniden saltanat naibesi olmak.Bu gerçekleşirse, bulundukları mevkii ve servetin ötesine geçebilecekleri vaadiyle ordu, ulema ve vezirlerin bir kısmını kendi yanına çekmeyi başardı.
Herşey yazılmış gibi, okunur gibi oldu.1648'de tahttan indirildikten sonra, İbrahim Han'ın tüm ömrü boyunca korktuğu başına geldi.
Öz be öz anasının emri ile hapis tutulduğu odada, ibrişimle öldürüldü.
Yeniden saltanat naibesi olup, (IV.Mehmet henüz 6 yaşındadır) servetine servet katmaya devam ederken, hayır işleri yapmayı da ihmal etmiyordu elbette.Başkentte yükselen minareler, şifahaneler, onun girişimi ve yatırımlarıyla vücut buluyordu.58 yaşına gelmişolmasına rağmen, 'Valide-i Muazzama' ünvanı ile dahi yetinecek bir kadın değildi hala.
Küçümsediği Valide Sultan Hatice Tarhan, İbrahim Han'ın Kösem tarafından öldürtüldüğü gerçeğiyle yeniçeri ağalarını yanına çekmeyi başarmıştı.Çdcuk padişahı zehirletme girişimi de öğrenilince, sonun başlangıcı için bütün düzen hazırlanmış oluyordu.1651 yılının 2 Eylül'ünü 3 Eylül'e bağlayan gece, Kösem bir perde kordonuyla boğularak öldürüldü.61 yaşındaydı.
Kösem, Türk Tarihi'nin en büyük kadınlarından değildi belki, ama en ünlülerindendi.Yaşamı Osmanlı taht sisteminde facialara yol açsa da, Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar onun soyundan gelen padişahların yönetime geçmesini sağlamıştır.
O, sadece Bosnalı bir kadın olarak aile kütüğünde isim olarak kalmamış, insanlığın hafızasının bir parçası haline de gelmiştir.
kaynak:
http://www.dogusfm.com.tr/KMTas/Dergi6/Sayfa39.htm
mahpeyker
19.10.2003 - 20:29mah: ay demek herhalde peyker de yüz demek ki sözlükte yazdigina göre mahpeyker (veya meh peyker)
ay yüzlü, yüzü ay gibi parlak olan demek..
bir kadin adi
akrep
17.10.2003 - 22:42yilanlar icin zararsiz dostlar olabilir..
ama insanlar icin nereden bela olacagi belli olmayan yaratiklardir...
alpay özalan
17.10.2003 - 01:27erkegin kitabindan firlamis delikanli...
seni kiskananlar utansin heyy...
ataerkil
17.10.2003 - 01:24Isten gelince, sicak bir gülümsemeyle karsilayacak, meraba kiz, ni va ni yokdu manasina gelmek üzére attigin tokada karsiilik bir araba tafra yapmayacak, sonra da, bir legende getirdigi güzelce ilistirilmis suyla ve hafif kokulu arap sabunuyla ayaklari yikayip, güzelce kuruladiktan sonra, söminedeki ateste pismis harbi demleme caydan getirip herifi icerken de onu hayran gözleriyle bade süzer gibin süzecek ve hic mizmiz etmeyecek, herifi cayini bitirince de önceden Türk hamamindan daha sicak hale getirdigi banyoya herifini davet edip, orada da en harbi dellakdan daha iyi servis verdikten sonra,
Heifi horul horul yatakta uyurken, yani bu kadar özenle hazirlanmis bir gecenin sonu böyle mi olmaliyde der gibi bakmadan, iyi bir kocasinin oldugunu düsünerek, geceleyin n'olur n'olmaz, kolunu yaslayacak bir yere ihtiyaci olur belki diye kocasinin yanina sessizce uzanacak bir avrat...
Erkekler bunu buldugunda daha ne ister ki?
bunu bulan veya bulmak icin tüm konsantrasyonunu, enrjsini, ailevi mesaisini bu maksada matuf eylemler üzerinde sekillendiren aile reislerinin riyasetindeki mutluluk yuvasi evlerde cereyan eden seye ataerkil aile deniyor...
ataerkil
17.10.2003 - 01:14hanenin feminen cenahinin sirtindan sopayi karnindan sipayi eksik eylemeyen reisin erkini kabul etmis aileler...
anaerkil
17.10.2003 - 01:12aslan burcundan bir hatun ile tezevvüc eylese munis bir beyefendi...
hane icerisinde sözünü geciren cocuklarin annesi konumundaki aslan yenge oldugu icin, erki elinde bulunduran adresi isaret sadedinde anaerkil aile deniyor böyle ailelere...
kilibik herif karisina sözü gecmiyor kelimesinin kisaltilmisi olarak anaerkil aile bireyi beyefendi denebilir mesela...
alpay özalan
16.10.2003 - 23:58Daily Mirror yazarı: Siz insan olamazsınız!
İngiliz basınının Alpay'a karşı başlattığı ırkçı ve çirkin kampanyaya rağmen bazı gazeteciler sağduyulu davranıp, meslektaşlarına insanlık dersi veriyor. Daily Mirror spor yazarı Oliver Holt köşesinde, Alpay'ın maketinin asıldığı resmi yayınlayıp 'Bunu yapanlar kendinizden utanın. Siz insan olamazsınız. Alpay'a sahip çıkılmalı' diye yazdı.
metroseksüel
16.10.2003 - 23:36eveet metrosexüllikle ilgili olaraktan selahaddin dümenin yorumuna müracaaat ediciyiz,
metro ile tramvayla ne alakasi var yani?
iste metrosexüel:
SELAHADDIN DUMAN
Ben yigidi ojesinden küpesinden tanirim! (15/7/2003)
Biz kadin kisminin kusatmasi altindaki erkeklik kalesinin düsmemis tek burcuna siginmisiz.. Elimizdeki kalemi pala niyetine ona buna sallý yoruz.. Temsili fondan 'Babina da derler deli gönül babina.. Koç yigitler sigmaz oldu kabina..' türküsü yükseliyor ama kulak asmayin.. Koç yigit tarifine soktugum üç bes basibozuk.. Gerisi Tarkan'a uymus 'Oynama sikidim sikidim..' diye kalça titretiyor.. O üç bes basibozuk olarak kavi durmasak savundugumuz o son burç da basimiza çökecek.. Sag kalan çikarsa onlar da dudak boyamaya baslayacak.. Hallerimiz böyleyken, bizim erkek diye bildiklerimiz oturduklari yerden 'Devir artik metroseksüel erkeklerin devri..' diye yayin yapiyorlar.. Bu 'metroeseksüel erkek' icadini çikaran da bizim sevgili Ertugrul Özkök kardesimizin basinda dikildigi Hürriyet Gazetesi'nin leskerleri..
Erkekligin sani ile, imaji ile en çok ugrasan onlar.. Zaten gidisatlarindan belliydi bu günlere gelecekleri.. Koca gazetede söyle biyigi koluna dolanacak görünüste yazar birakmadilar.. Atatürkümüz Kastamonu'ya varip çarsida biriken ahalinin karsisina çiktiktan sonra basina Panama sapkasi geçirmisti hani.. 'Efendiler bu serpusa sapka derler..' demisti.. Gün bugündür.. Kafalari fesli Kastamonu yigitleri o beyaz renkli Panama sapkasina bos bos bakarken Gazi Pasamiz'in gerisinde duranlar da dek durmamislardi.. Feslerini yere çalan mi ararsin? Kalpagini tutup havaya firlatan mi seyredersin? Meger hepsi de tedarikliymis.. Yedeklerindeki fötr sapkalari kafalarina geçirmeleriyle birlikte, Atatürkümüz'ün arkasinda siralanmalari bir olmustu.. Koca Kastamonu çarsisi bir anda fötr sapkalilarla dolup, kültür mantarý serasina dönmüstü.. Yakin tarihimizde bu vak'a 'sapka devrimi' diye geçer.. Medya'da baslayan 'biyik devrimini' de baslatan Ertugrul Özkök'tür..
Önce 'Yigit kismina biyik gerekmez..' mealine gelen bir yazi yazdi.. Editörleri o yaziyi alip Ertugrul Bey'in pos biyikli fotografinin bulundugu logosunun altina koydular.. Biyik da biyikti hani.. Ben diyeyim 'samur kürkün yeni' sen de 'Bodrum'u ihya eden Kuaför Mevlüt'ün fön taragý ..' Ertesi gün bir baktik ki logodaki o güzelim biyik gitmis.. Ertugrul Özkök biyiklarini keser de digerleri durur mu? Hepsi birer birer kestiler.. Bir tek Oktay Eksi agabeyim direndi.. Ona da belli ki ilisemediler.. O hâlâ gazetenin birinci sayfasinda; Hakimiyet-i Milliye'den kalma Kurtulus Savasi medya gazisi muamelesi görüyor..
Fikirleri sasti
Örnegi hasim gazeteden verdim diye bizimkilere ilismeyecegimi sanmayin.. Bizim gazetede zaten benden baska dise gelir biyikli bir erkek yoktu.. Amirim Zafer Mutlu hayatinda biyik birakmis degildir.. Ertugrul Özkök'ün aklina uydugundan degil.. Annesi Nebahat Teyzem izin vermiyormus, derler.. Bizden bir Okay Gönensin biyikliydi.. O da biraz abartmisti.. Biyiklari yanagin ortasina kadar uzatip ucunu da yukari kivirdigindan 'Basin karti almis Hekimo sakisi..' gibi dururdu.. Cumhuriyet'in yazi müdürüydü ya! Savcý larý etkilemek için kendine öyle heybet yaparmis meger.. Bizim gazeteye gelir gelmez Ertugrul Bey'in yolundan gidip, biyiklarini kazitti.. Böylece medyada benden baska ne kadar yazar varsa (bir iki istisnayi kaide bozmus saymazsak) hepsinin sifati yeni dogmus çocuklarý n poposuna döndü..
Biri çikip da bana 'medyada delikanliligin topraga verildigi tarihi..' sorsa hiç düsünmeden Ertugrul Özkök'ün biyiklarini kesip o yaziyi yazdigi tarihi söylerim.. Ip o zaman koptu.. Gazete editörleri türlü türlü kiliklara girdiler.. Serviste kirmizi pantolon giyip dolasan mi ararsin, çiçekli gömlek sandaletle gezen mi ararsin? Sektöre küpeyi de onlar soktu.. Olay 'uniseks' tarifini çoktan asti.. Yakinda kösesindeki fotografindan gözlerindeki farla bakan yazar görürsem sasmam artik..
Metroseksüellik..
is buralara gelince dursa iyi.. Kendileri evrim geçirdiklerinden sokaktaki erkegi de rahat birakmiyorlar.. Üç günde bir erkeklik tarifine dair bir haber çikmasi bundandir.. Delikanli tipine 'maçoydu, kiroydu..' diye takmalari bundandir.. Benim biyiklarimla ugrasmlaride bundandir.
Kestiremedikleri için yapmadiklarini birakmadilar.. sair onlarla didise didise geldigimiz bu günlere baksa oturur 'Selo gibi yigit gelmedi cihane.. Ona da buldular türlü bahane..' diye yazardi.. 'Metroseksüel erkek' de diktikleri son tüy.. Yeni erkek tipi buymus.. Görünüsüne büyük önem veren, küpe takip, tirnak boyayan erkekler.. Örnek diye de bula bula Real Madrid'e transfer olan David Beckham'i bulmuslar.. Bizden de Tarkan'i..
Bu David Beckham güzellik salonlarina gidiyormus.. Esi Victoria'nin etegini, af buyrun iç çamasirini giyiyormus.. Hiç de yadirganmiyormus (! !) Bak bak bak! Bre kardaslar! Bu da yadirganmazsa ne yadirganacak? Bir yigit kisi çarsiya çikarken 'Giysem giysem ne giysem..' diye evin içinde fir dönecek.. Sonunda tutup karisinin alli güllü etegini altina geçirecek.. Çarsiya pazara böyle çikacak.. Bunlar adamin fotografini çekip 'kiyamet alameti..' diye gazeteye koyacaklarina 'iste metroseksüel erkek..' diye yazacaklar.. Onlar yazar da kadinlarin istilasi altindaki ilaveler durur mu? Onlarin isi zaten azinligi çogunluk gibi göstermek.. Gelsin 'Metroseksüel degnekçi Yusuf'un degisimi..' röportajlari.. Gitsin 'Küpe takinca Taksici Hamza'nin isleri açildi..' haberleri.. Ardindan 'Erkeklerde cilt bakimi..' veya 'Bu yil kadinlarda nar çiçegi, erkekler kirmizi oje moda..' yazilari.. Gidisat bu iste.. Ölmüsüz de aglayanimiz yok!
david beckham
16.10.2003 - 22:56metroseksüel, hanim evladi, avrad suratli reklam figurani...
david beckham
16.10.2003 - 22:55david beckham, ingiliz futbolcu...
futbolundan ziyade imajiyla pazarlanan bir marka...
alpay özalan burnunu elledi diye yumruk sallamaya kalkti, yetmedi takim arkadaslari alpayi yumrukladi. yetmedi tüm ingilizler medyatik lince tabi tuttular, yetmedi akrepler ülkesi türkiyede de beckham hayrani abuklar tarafindan tü kaka edildi...
hatiri büyük adam bu beckham...
akrep
16.10.2003 - 22:50akrep burcu:
21. ekim 20 kasim arasi doganlarin burcu.
gözlerini iyi kullanidigi söylenir. bir coközelllikleri ile sanina yakisir bir akreptir.
kisa süre öncesine kadar cogunlugunu tarim iscilerinin olusturdugu ülkemizde ziraat isciliginin en yogun oldugu zaman dilimi olan yaz aylarinda, calismasi gereken gelin hanimin, is mevsiminde karni burnunda olmamasi icin, ayni zamanda da gelecek yil yine is mevsiminde yeni dogan veled efendinin evde yalniz basina kalabilecek, fare vb. yaratiklara karsi mücadele edebilecek yasta olmasi icin dogum en uygun zaman olarak düsünülen hasat sonu yani ekim kasim aralik aylarina ayarlaniyordu...
böylelikle cogunluk akrep oluyordu.
tarim iscisi aileye dogumuyla musallat olmamasi icin topluma musallat akrepler türetiliyordu...
türkiyamiz:
akrepler ülkesidir derler...
alpay özalan
16.10.2003 - 09:078 gol yemeye aliskin necip türk hafizasindan bol gollü günlerin silinmesini saglayan son 10 yilin milli kahramanlarindan. kalemizde az gol görmemizi saglayan defansin en istikrarlilarindan...
arada bir gol bile atiyor...
ama türkiye hakli oldugu bir olayda bile onun yaninda yer alamadi..
alpay türkiye icin yapabilecegini 10 yidir en iyi sekilde yapiyor.
türkiye ise ona dis gecirebilmek icin firsat kollayanlarla dolu..
akrepler ülkesi türkiyeye faydali olmak icin ugrasmak gibi bir beyhude cabanin futboldaki adi:
alpay özalan...
alpay özalan
16.10.2003 - 09:02david beckham modern avrupa'da üretilmis bir imajdi... Efendi, mütevazi, yakisikli, metrosexüel, golcü... Tüm dünyada lady diana'dan daha fazla popülariteye ulasmis bir ingiliz...
Alpay böyle bir futbolcuyu ajite etmeyi basardi. Güres vs. gibi futbol da sahada fizik oldugu kadar psikolojik mücadeledir. rakibin sogukkanliligini kayb etmesini saglamak da bir futbol taktigidir. sogukkanliligi ile bilinen ingilizler yillarca sahalarda bu yönlerini kullandilar. Ilk defa, ajite olmaya aliskin türk takimindan biri, bir ingilizi hem de dünya capindaki en fosforlu markayi ajite etmeyi basardi.
Ingilizler icin psikolojik bir maglubiyet oldu bu.
Beckham yumrugu alpay'a degil kendi markasina sallamis oldu.
idollerinin imajinin tuz buz olmasini hazm edemeyen ingiltere ve türkiyedeki hayran kitlesi (ve alpaya gicigi olan fenerbahçeliler) beckham imajina cizik atan alpay'a futbol tarihinde az rastlanan bir tepki verdiler.
ortadoguda israil bayragi yakan, bush puppesi yakan politik protestocular gibi alpay formasi giydirilmis kuklayi astilar ve yaktilar. kendisinin ve ailesinin resimleri bulunan listenin altina 'wanted' yazip her yere astilar. Ingiliz basini resmen hedef gösterdi. baska bir ülkede olsa herhalde hedef göstermekten hüküm giyerlerdi ama ingilterede hukuk ile rassism anlasilan yanyana yasiyor...
türkiye'de tüm basin ingiliz basini ile ortak calisti. fenerbahceli taraftarlar da alpay aleyhine internet sitelerinde görüs belirttiler. metrosexüel beckhamin cazibesine kapilan lumpen ve levanten ahali de alpay aleyhine yer aldi.
can cobanoglu ile şenol güneş arka cikmasalardi belki bizimkiler de ucak kiralayip ingiltereye alpayi protesto eylemlerine katilacaklardi..
ahalimizin psikolojik dengesi hakkinda baya fikir verdi bu olay..
herkesin maskesini düsürdü alpay...
alpay özalan
16.10.2003 - 08:27milli maclardan birinde gole giden rakip futbolcuyu faulle durdurmadigi icin uluslarasi arenada centilmenlik ödülü alsa da, yerli futbol esnafindan yetkili yetkisiz herkes yüklendi...
bir baska milli macta bu defa dersini iyi calismis oldugu icin, gole gidne rakibi faulle durdurdu ve kirmiziyi yedi.. yine herkes yüklendi...
deniz gezmiş
16.10.2003 - 01:25hayatinin gayesinin sarikli avciligi oldugunu burada ögrendim...
yolsuzluklar, hirsizliklar, amerikan usakligi dururken, sarikli kelle avciligi pirim yaptigi icin hala ortadogu devletiyiz...
ortadogulu olmanin melankoli, ölüm seviciligi, sadomazohizminin daragicina kadar götürdügü delikanli deniz gezmis...
Toplam 803 mesaj bulundu