gavslık makamı tasavvufta en yüksek mertebeye ulaşmaktır yani mutasavvuflara göre zirvedeki kişiye verilen mvekiinin adıdır...
sani ise arapça da kullanım yerine göre iki,iki kez anlamı taşımaktadır...
gavs-i sani ye gelince gavs mertebesine iki kez ulaşmış anlamı yada ikinci gavs anlamına gelmektedir...ama burda bişeye açıklık getirmek gerekir; eğer burda gavs-i sani gavs mertebesine iki kez ulaşmış anlamındaysa herhangi bi mana arzeder mi bilmiyorum bunun yerine onu yüceltici daha farklı isimler verilebilirdi...ama yok gavs-i sani ikinci gavs anlamındaysa -ki bu daha tutarlı- işte o zaman o kişinin yani gavs-i sani'nin bulunduğu yerdeki yaşadağı mekandaki ikinci gavs olduğu anlamı çıkar...sanırım bu daha doğru olurdu...
henüz 18inde bir genç ahizeye eline alır ve arkadaşı abdullahın numarasını çevirir. telefon uzun uzun çalmaktadır...nihayet biri telefonu açar...sesinden anlaşıldığına göre 45 yaşlarında bir bayandır ve;
-alo! ! !
-alo,iyi günler
-buyrun
-teyze abdullah'la görüşecektim
-kimle?
-abdullah'la teyze...evde mi?
-kiim? (anlaşılan teyzemiz anlamadı ve ;)
-abdullah,teyze,abdullah...evde mi?
-abdullah mı?
-evet abdullah (ohh be sonunda anladı)
-burda öyle biri yok yavrum yanlış numara çevirdin herhalde! ! !
-orda abdullah diye biri yok mu?
-hayır yok yavrum...
-teyze madem abdullah diye biri yok niye açıyon o zaman telefonu alla alla! ! !
-! ! ! ! ...
-açma teyze açma abdullah yoksa açma telefonu...
-...
kelime manası ev ahalisi ve ev ehlidir.ama verildiği isim itibariyle Resulullah efendimiz (as) in soyundan gelen kişilere verilen addır...iki grup ehlibeyt vardır:1) seyyit
2) şerif
seyyit; Peygamber efendimizin torunu hz. hüseyin (ra) ın soyundan gelen kişilerdir.
şerif ise yine Peygamber efendimizin torunu hz. hasan (ra) ın soyundan gelen kişilerdir.
Peygamberimiz 'ehlibeytimi seven beni sever' buyurmuştur...Allah ehlibeyti sevenlerden olmayı nasip etsin...amin
seyda seyit kelimesinin güneydoğu bölgesindeki telaffuzudur.seyit kelimesi ise arapça da efendi,sahip anlamlarına gelir...ayrıca gavs-u sani seyyit abdülbaki hazretlerinin de mürşidinin (ayrıca abisi oluyor) müridleri tarafından kendisine verildiği bir tür ünvan...
illuminati:yaşasın bilim adamlarının aydınlattığı yeni dünya düzeni desem herhalde gayet açıklayıcı olur ama isteyenler için daha sonra gerekli açıklamayı yapacağım...illuminati satanizmle bağdaştırılan ama aslında bağlantısı olmayan bir grup
çığrından çıkmış durdurulamaz bir varlık... bilim,bilimin yanlış amaçla kullanıldığı ve kilisenin başlattığı bilim düşmanlığının bu gün biilimin tüm dinlere karşı yürüttüğü lanet bi baş belası olduğu gerçeği...evet şuan belki yazım size ÇOK SAÇMA hatta BİLİM KARŞITI gibi gelebilir ama bu doğruluğu tartışılamayan bi bopyuta sahip öykle değil mi? tıp, elektronik haberleşme,uzay yolculuğu,genettik mühendislik... artık insanlığa anlattığımız mucizeler bunlar.bilimin bize cevap vereceğini kanıtlayan mucizeler bunlar.günahlardan doğuştan arınmışların,yanan çalıların ve ikiye ayrılan denizlerin eski hikayelerine artık inanılmıyor.TANTI nın MODASI GEÇTİ...savaşı bilim kazandı.din artık yenilgiyi kabul ediyor.ama bilimin zaferinin faturası hepimizden çıktı ve bize pahalıya maal oldu.bilim, hastalıkların ve ağır işlerin yükünü hafifletmiş,çevremiz ve rahatımız için yararlı aletler üretmiş olabilir,ama bize gizemsiz bir dünya bıraktı.günbatımlarımızdan artık dalga boyları ve frekanslarla bahsediliyor.evrenin karmaşası matematiksel denklemlere indirgendi.HATTA İNSAN OLMANIN BİLE KIYMETİ UCUZLATILDI.bilim, dünya gezegeni ile onun üstünde yaşayanların, evrensel boyutta önemsiz noktacıklar olduğunu söylüyor.KOZMİK BİR KAZA...BİZİ BİRLEŞTİRMEYİ VAAT EDEN TEKNOLOJİ BİLE BİZİ BİRBİRİMİZDEN AYIRIYOR...vahşet,ihtilaf,ayrıık ve ihanet bombordınmanına tutulduk.ŞÜPHECİLİK FAZİLET OLDU...alaycılık ve kanıt talebi, aydınlanmış düşünce diye kabul ediliyor.bilimin kutsal saydığı herhangi birşey var mı? bilim, doğmamış ceninleri inceleyerek cevaplar bulmaya çalışıyor...hatta bilim kendi DNA mızı yeniden sıraya dizmeye cüret ediyor.ve tek bulabildiği aslında DAHA FAZLA SORU...
bilim katlanarak gelişiyor.bir virüs gibi kendi kedini besliyor...her keşif yeni keşiflere kapı açıyor...İNSANLIĞIN TEKERLEKTEN ARABAYA GEÇMESİ BİNLERCE YIL ALDI AMA ARABADAN UZAYA GEÇİŞ ARASINDA SADECE ON YILLAR VAR...artık bilimsel gelişmeleri haftalarla ölçüyoruz.KONTROLDEN ÇIKMAK ÜZEREYİZ...aramaızdaki mesafe giderek açılıyor ve dini dışlayan insanlar kendilerini ruhani bir boşluğun çinde buluyor.ANLAM BULMAK İÇİN KENDİMİZİ HARAP EDİYORUZ...ufolar görüyoruz,bağlantılar kuruyoruz,ruh çağırıyoruz,beden dışı deneyimler yaşıyoruz,geçmiş hayatlarımızı sorguluyoruz...tüm bu tuhaf fikirleri bilimsel bi kalıba uyduruyorlar, ama hepsi de düpedüz mantıksızlık...YALNIZ, AZAP ÇEKEN,KENDİ AYDINLANMASININ VE TEKNOLOJİDEN BAĞIMSIZ HERHANGİ BİRŞEY OLABİLİRLİĞİNİ KABUL EDEMEYİŞİNİN ESİRİ OLMUŞ MODERN RUHLARIN ÇARESİZ YAKARIŞLARI...
bilim bizi kurtaracak diyorsunuz...ben,BİLİM BİZİ MAHVETTİ diyorum.din, galileo döneminden beri bilimin durmak bilmeyen ilerleyişini yavaşlatmaya çalışıyor,bazen yanlşı yöntemlerle ama her zaman iyi niyetle...böyle olmasına rağmen,insan bilimin cazibesine karşı koyamadı.etrafınıza bakın...BİLİM VERDİĞİ SÖZLERİ YERİNE GETİREMEDİ.verimlilik ve kolaylık vaatleri kirlilik ve kaostan başka bişey getirmedibizler yok olma yolunda ilerleyen KOPUK VE ÜMİTSİZ TÜRLERİZ...
kim bu bilimin tanrısı? insanlarına nasıl kullanacağını açıklayacak ahlaka sahip olmadan güç teklif eden tanrı kim? nasıl bir tanrı çocuğa ateş verip onu uyarmaz? bilim dilinde iyi ya da kötü diye yön göstericiler yok.bilim kitaplarında bize nükleer reaksiyonun nasıl oluşturacağını anlatıyor ama hiçbir bölümde iyi yada kötü olduğunu sormuyor...
sizin dünyanız o kadar hızlı dönüyor ki, yaotıklarınızın etkilerine bakmak için biran bile olsun dursanız bir başkası önünüze geçerek size toz yutturacak.bu yüzden ilerlemeye devam ediyorsunuz.hayat kurtaracak çalışmalar adına doğmamış bebekleri öldürüyorsunuz din sizi uyarıyor.insanları haberleşme cihazları sayesinde birine yakınlaştırma adına onları birbiriniden koparıyorsunuz din onlara yüzyüze iletişim kurmalarını söylüyorsunuz...hiçbir insani ahlaka kulak asmadan canlı klonlamaya devam ediyorsunuz din bunun zaralarını analatmaya çabalıyor...hayat kurtarma adına kitle imha silahları yapıyorsunuz din bunların kullanılmaması adına oradan oraya koşturuyor...ve tüm bunlar olurken dinin cahil olduğunu iddia ediyorsunuz...ama cahil olan kim? ? ? din size elini uzatıyor.herkese elini uzatıyor.ama siz uzattkıça ondan uzaklaşıyor,onu itiyor ve karalıyosunuz...BANA TANRININ VAR OLDUĞUNA BİR KANIT GÖSTER DİYORSUNUZ! ! ! cennete bakmak için teleskoplarınızı kullanın ve bana TANRININ NASIL OLMADIĞINI SÖYLEYİN DİYORUM...TANRININ NEYE BENZEDİĞİNİ SORUYORSUNUZ. BEN BU SORUNUN NERDEN GELDİĞİNİ SORUYORUMCEVAPLAR AYNI VE TEK BİR CEVAP.
BİLİM DE TANRIYI GÖRMÜYOR MUSUNUZ? ? ?
NASIL OLDU DA ONU ATLADINIZ? ? ?
yerçekimindeki yada atomun ağırlığındaki en ufak bir değişikliğin,evreni gökcisimleriyle dolu bir deniz yerine,içinde hayat olmayan bir sise çevireceğini iddia ettiğiniz halde, nasıl oluyorda bu işin içinde onun elininin olduğunu anlamıyorsunuz? milyarlarca kağıt arasından doğru kartı çektiğimize inanmak gerçektende o kadar kolay mı? bizden daha büyük bir güç yerine, matematiksel imkansızlıklara inanacak kadar inancımızı tükettik mi?
tanrıya ister inanın ister inanmayın...ama buna inanmalısınız.bizden daha büyük bir gücün varlığına olan güvenimizi kaybettiğimiz anda sorumluluk duygumuzu yitiririz.inanç...tüm inançlar...anlayamadığımız birşey olduğunu nasihat eder,sorumlu lduğumuz birşeyin...inanç sayesinde birbirimize kendim,ze ve daha büyük bir gerçekliğe karşı sorumluluk duyarız.din yara aldı ama insan yara aldığı için.bugün bir uçurumun eşiğinde oturuyoruz...hiçbirimiz duyarsız kalamayız.bu kötülüğü ister şeytan,ister yozlaşma,ister ahlaksızlık olarak nitelendirin...bu büç yaşıyor ve hergün biraz daha büyüyor.bunu görmezden gelemeyiz.bu kuvvet,güçlü olduğu halde yenilmze değil.iyilik yaşamaya devam edebilir...KALPLERİNİZİ DİNLEYİN...VE HEP BİRLİKTE YANLIŞA SÜRÜKLENEN BİLİ KARŞISINDA GÜCÜNÜN YİTİREN DİN İÇİN DUA EDELİM...BÜTÜN DİNLER İÇİN...çünkü bilim insanlığı büyük bir çıkmaza sürüklüyor ve kendiside bunu biliyor ama çaresizce oda çıkan çarkın altında mecalsiz sürükleniyor...
anatolia nın savaşan kadın kavmi...amazonun kelime manası ata binen savaşçı kadındır...tarihteki manası ise hemen hemen bu tarifle uyuşmaktadır...tarihteki amazonlar kelime anlamındaki gibi ata binen ve yunan mitolojisinin savaşçılarından da üstün bir savaş stratejisineve gücüne sahip bir kavimdir..amazonların tamamı kadındır.kurdukları ülke de erkekler köledir...erkeklere hiçbir sosyal statü verilmemiştir.zaten ülke toprakları içinde erkek sayısı çok azdır.bunu bir çok tarihi kaynaktan talesten tutunda heredetos a kadar birçok filizof, bilim adamı,tarihçi vs. şahısların eserlerinde görüyoruz.size bu yazımda herkesin bahsettiği amazonlardan değil amazonların anlatılmayan yönlerinden bahsedeceğim...
SOSYAL HAYAT:amazonlarda hayat gayet hareketli ve hararetliydi...bunu açacak olursak bu kavimin hayatı kendilerine verilen isimlerden de anladığımız gibi at üzerinde geçmekteydii ve sürekli savaşla sürmekteydi...ülkenin ve toplumun geçimi savaşlardan kazandıkları ganimetlerle sağlanıyordu...mesela ilginç bir bilgi vereyim:amazonlarda çocuklar küçük yaşta at eğitimi ok atma yüzme ve savaşta gerekli stratejik hareketlerle eğitilirdi daha sonra ufak bi sınava tabii tutulurdu (sınav çocukların öğrendiklerini birbirleri üzerinde uygulanmasıydı başka bi deyişle birbirleriyle savaşmalarıydı...) sınavı geçenlere yiğit denilirdi ve yapılacak ilk savaşa katılma hakkı verilerek şereflendirilirdi kaybedene gelince o da savaşa gidenlerin ihtiyaçlarını karşılaması için görevlendirilirdi bu görevde onlara yemek yapmak çamaşırlarını yıkamak gibi günümüzün sıradan ev işleri gelirdi...bu olay onlar için aşağılanıcı bir durumdu...bir grup daha vardı ki onlar berabere kalanlar veya kendisini yenen rakibi tarafından üretkene bağışlananlardı...bunlar korunaklı köylerde yaşarlardı...ama içlerinden en şereflileri savaşçılardı o yüzden kazanmak çok önemliydi...
-neyse biz konuyu fazla dağıtmayalım-evet en son ganimetlerden söz etmiştik.ülkenin gelir kaynağı savaş ganimetleriydi...amazonların günlük kıyafetlerine gelince:tamamı deriydi desek yalan olmaz...size görsel bi örnek vercek olursak hemen hepiniz XENA (ZEYNA) yı izlemişsinizdir...kıyafetleri aynen xena daki gibi deri ve sadece göğüsleri ve bel altını kapatacak şekildeydi...ülkede 3 grup kadın vardı:
1) üretkenler yani doğurganlar.bu grup kendileri için savaşçı grup tarafından korunan ve onlar tarafından hazırlanmış bir köyde yaşarlardı...ve her yıl baharın ilk pazarında kendilerine getirilen bir erkekle beraber olup çocuk doğururlardı.(baharın ilk pazarı olması onların inançlarıyla alakalıydı...amazonlar yunan mitolojisi karışmış pagandı...) bu grup amazonlar için çok önemliydi çünkü soylarının devamı onlara bağlıydı.doğan çocuk kız olursa 2 yaşına kadar anne tarafından beslenir ve daha sonra savaşçılar tarafından alınıp eğitilirlerdi (biraz öncede bahsettiğim sınava tabii tutulur ve ya savaşçı ya hizmetkar yada üretken olurlardı) doğan çocuk erkek olursa yakınlardaki bir dere de küçük bi ayinle sulara bırakılırdı,bir daha ki çocuğu kız olması için rana kurban edilirdi...üretken grubu yıl boyunca köyde yaşardı...
2) hizmetkarlar:sınavda yenilen gruptur...hayatları efendilerine yanisınavda onları yenen kişiye bağlıydı.o isterse hür bırakır isterse hizmetinde kullanırdı...hür bırakılanlar isteğine göre hareket ederdi yani üretken de olabilirdi savaşçı da...
3) savaşçılar:bunlar amazonlar ta kendileriydi...savaşan ata binen gözüpek cesur kadınlardı...ülkeyi yöneten kadın da bu gruptan seçilirdi...
bu grup amazonlarda en üst gruptu ve kimseden (ece hariç) emir almazlardı. herhangi bir savaş olduğunda savaş türküleriyle at sürüpsavaşa giderlerdi...
amazonlar böyle bir kavimdi...-devam edeceğim daha bitmedi-
eski türk kavimlerine ait mezar taşları... ilk olarak 19. yy da yapılan araştırmalar sonucu orta asya bozkırlarında doğu batı yönünde kilometrelerce uzayan devasa (3-5 metre arası) taş dikitlere rastlandı...ilk önce ortaya atılan teori bu taşların yön bulmak için kullanılan taşlar olduğu yönündeydi ama incelemeler gösterdi ki bu teori bu taşlara uygun değildi.çünkü taşların bittiği yerde bir sürü insan iskeleti ve savaşçı olduklarını gösteren savaş aletleri vardı...bu sonuç araştırmacıları farklı bi ifade bulmalarına yöneltti.daha sonra işin aslını öğrenmek için araştırmalar yoğunlaştırıldı ve gerek çin gerekse bizans kaynaklarında bunların türk savaşçılara ait mezar taşları olduğu gerçeği ortaya çıktı...bu gerçek araştırmacıların araştırmacı yönünü ateşledi ve incelemelere hız verildi...netice de bu taşların eski türklerde savaşçıların hayattayken öldürdükleri düşmanları temsil eden taşlar olduğu sonucuna varıldı...taşlardan bahsedecek olursak bu taşlar herhangi bir estetik değer taşımayan kaba ama bir o kadar büyük ve manadar taşlardır...dediğim gibi doğu batı yönünde kilometrelerce uzamaktadır çapları ortalama 2 metre civarında, boyları 3 metreden 5 metreye kadar değişmektedir...
haçlı seferleri; içinde binlerce sırrı barındıran bir muammadır. haçlı seferleri bazıları tarafından hala anadolu üzerine yapılmış geniş çaplı seferler olarak bilinsede aslında öyle değildir...seferler aslında kudüse -kutsal tporaklara- düzenlenmiştir.anadolu bu yolun üzerindeki sadece duraklardan birisidir...haçlı seferleri zaten biraz önce söylediğim nedenden dolayı yapılmış bi fiilde değildir yani aslında kutsal toprakları falan ele geçirme olayı işin hikaye kısmıdır haçlı zihniyetinin temelinde -bunu şuan dahi çok az insan bilir- bu seferlerkutsal kaseden magdalalı meryeme eski lahitlerden saf iseviliğe uzanan uzun ve karmaşık bi spekilasyondur.haçlı seferlerinin gayesi kudüs değil kudüsteki GERÇEKLERdir.yani şuan papalığın bile kabullenmek zorunda kaldığı bazı gerçekler vardır bu gerçekler hrıstiyanlığın ilk halini yani günümüzden çok farklı bi yapıya sahip olan halini yansıtmaktadır..bu gerçekler arasında -şuanda bunu hrıstiyan alemi sancılı fakat gizli bi şekilde yavaş yavaş kabullenmktedir- hz.isa nın ilahlaştırılımasının roma imparatorlarından Costantine un -bu şahıs tarih kitaplarında hristiyanlığı 325 te roma imparatorluğunun resmi dini kabul eden ve ilk isevi roma imparatoru olarak bilinir- bir oyunu olduğunu bangır bangır bağırmaktadır dünyaya... sadece bununla da kalmıyor aslına bakar ve titizlikle incelerseniz (bu gerçek tüm tarih uzmanları tarafından kabul edilmekte ve korkuları yüzünden dünyadan gizlenmektedir) pagan dininin -roma döneminde doğaya ve kadına tapılan bi din- hriıstiyanlıkla homejen karışıp yeni bi din olduğu anlaşılır...mesela aslında hrıstiyanlığın kutsal günü pazar günü değil cumartesidir..hayır arkadaşlar musevlikle karıştırmryorum bu herkesten gizlenen ama doğruluğunun açıklanması imkansız olan bi gerçektir...peki nedenşuan pazar günü, değil mi? şu yüzden:biraz önce dediğim gibi Costantine isevi olduğunu ve romanın da resmi dininin isevilik olduğunu açıklamıştır bu doğrudur ama gerçekler biraz gizlenmiştir şöyle ki; Costantine aslında iseviliği isteyerek kabul etmemiştir...yani iseviliğin roma topraklarında hızla yayıldığını görünce korkmuş ve bu açıklamayı yapmıştır, iseviliği kabul etmiştir...oysa bir çok gerçek gösteriyorki costantine bu dini gerçekten kabul etmemiştir ve bir bakıma hem kendi dinini korumak hem de iseviliği bozmak yenilikler katmak için kendi dininin önemli olaylarını olgularını bu dinle karıştırmış ve iseviliğin saf halini yansıtan lahitleri GERÇEKLERide ortadan yok etmeye çalışimıştır...bunu bugün katolik liderliğide-papalık- biliyor ama bunu bu gün nasıl açıklayacağını bilmediği için o gün costantine nin ortadan kaldırmya çaılışıpta yapamadığı belgeleri bu gün bizzat katolik liderliği yok etmeye çalışmaktadır...iseviliğin kutsal dininin neden pazar günü olduğuna gelince; çünkü costantine nin dininin kutsal günü pazardı...yaaani biraz öncede dediğim gibi costantine nin oyunlarından biridir...şimdi akıllara bi soru takılıyor değil mi madem bu kadar büyük saptırmalar oldu peki o günün isevileri buna neden karşı çıkmadı değil mi? el-cevap arkadaşlar:çünkü bunları imparator söylüyordu bu arada söylemeyi unuttum imparator iseviliği kabul edince hrıstiyanlığında manevi liderliğin aldı...eline böyle bi güç geçince imparator bu avantajı değerlendirmekte gecikmedi ve geceleri hz. isanın ve tanrının rüyasına girdiğini hatta ve hatta onlarla -bu bugünde papalar tarafından yapılır- birebir diyaloğa geçtiğini söyledi ve kendi yorumuna ve eski dininin inançlarına göre yargılar biçmeye başladı...-zekice değil mi-
bunlara karşı çıkanlara gelince SUSTURLDU dahada açık olarak:ÖLDÜRÜLDÜ...bu elbette zor olmadı çünkü hem dini hemde siyasi liderlik gibi iki erişilmez gücü elinde bulunduruyordu...biliyorum biraz konu dağıldı ama bunları ve daha nicelerini bilmediğin,z takdirde anlatmak istediğimi anlamak imkansıza yakın birşey olacaktı...konumuz haçlı seferleriydi...evet o meşhur haçlı seferleri bu bilgileri içeren belgeler için düzenlenmişti...ama bunu sadece elit tabaka yani şuan ismi sion tarikatı olarak geçen gizli bir cemyet biliyordu diğerleri(askerler) konumuzun başında da dediğim gibi işin sadece hikaye kısmını -kutsal toprakları müslümanlardan alma hikayesi- biliyordu...ama bunların içindede bunu bilenler vardı bugün isimleri TAPINAK ŞOVALYELERİ...ilginç değil mi nereden nereye...
yunan mitolojisine göre troya şehrinin yiğit kahramanıdır.anadolu ölüm inançları antolojisinde öldükten sonra kahramanlığı adına 14 gün cenaze töreni düzenlenmiştir...
anlamı haçlıların kutsal toraklara düzenlediği seferlerdir. haçlı seferleri aslında birçok nedeni olan ama tarih kitaplarına birileri istediği için kutsal toprakları ele geçirmek için yapılan seferler olarak geçmiştir...işin aslına bakılırsa olayı bununla sınırlamak terbiyesizlik olur çünkü işin içinde işler vardı mesela bunlardan biri costantinie'nin isa yı ilahlaştırmak için güttüğü politikalar esnasında yani iseviliği bozmak için yaptığı icraatlarda (costantinie her ne kadar isevi olarak bilinsede aslında isevi değildi pagandı.yani doğaya tapıyordu dahada açacak olursak roma imparatorluğu döneminde çok büyük bir kitlenin inandığı bi putperestlikti...) ortadan kaldırmaya mecbur olduğu tabletler vardı.bu tabletler hristiyanlığın saf, yalın, bozulmamış halini yansıtıyordu anlatıyordu.ve bunu bilen bi grup isevi (bugün isimleri sion tarikatı olarak geçiyor.) isevilerce kutsal sayılan kutsal kaseyi arayacağız propagandası yapmış ve kendilerine güçlü bi askeri (şuan kitaplarda tapınak şövalyeleri olarak anılırlar) kanat oluşturmuşlardı... onlar bu seferler sırasında hem kaseyi hem de aradıkları tabletleri bulmuşlardı ve bunu kendilerine bir güç kaynağı olarak kullandılar.zaten bilindiği üzere tapınak şövalyeleri haçlı seferleri sonrasında avrupada papa tarafından verilen -hayal dahi edilemeyecek kadar geniş-imtiyazlar aldılar...bunun sebebi tarih kitaplarında seferlerdeki üstün fedakarlıklarıyla bağdaştırılır ama işin bununla pek bir ilgisi yoktur onların bu kadar imtiyaz sahibi olmaları ele geçirdikleri tabletleri katolik liderliğine (dönemin papasına...) göstererek hrıstiyan dünyasını GERÇEKLERLE tehdit etmelerinden kaynaklanmaktadır... neyse bu konu çok uzun ama devam edeceğim çünkü bu konu da çok entrikalar çok şiferler gizli...DEVAM EDECEĞİM...
gavsi sani
10.08.2005 - 16:18gavslık makamı tasavvufta en yüksek mertebeye ulaşmaktır yani mutasavvuflara göre zirvedeki kişiye verilen mvekiinin adıdır...
sani ise arapça da kullanım yerine göre iki,iki kez anlamı taşımaktadır...
gavs-i sani ye gelince gavs mertebesine iki kez ulaşmış anlamı yada ikinci gavs anlamına gelmektedir...ama burda bişeye açıklık getirmek gerekir; eğer burda gavs-i sani gavs mertebesine iki kez ulaşmış anlamındaysa herhangi bi mana arzeder mi bilmiyorum bunun yerine onu yüceltici daha farklı isimler verilebilirdi...ama yok gavs-i sani ikinci gavs anlamındaysa -ki bu daha tutarlı- işte o zaman o kişinin yani gavs-i sani'nin bulunduğu yerdeki yaşadağı mekandaki ikinci gavs olduğu anlamı çıkar...sanırım bu daha doğru olurdu...
enteresan diyaloglar
10.08.2005 - 15:41henüz 18inde bir genç ahizeye eline alır ve arkadaşı abdullahın numarasını çevirir. telefon uzun uzun çalmaktadır...nihayet biri telefonu açar...sesinden anlaşıldığına göre 45 yaşlarında bir bayandır ve;
-alo! ! !
-alo,iyi günler
-buyrun
-teyze abdullah'la görüşecektim
-kimle?
-abdullah'la teyze...evde mi?
-kiim? (anlaşılan teyzemiz anlamadı ve ;)
-abdullah,teyze,abdullah...evde mi?
-abdullah mı?
-evet abdullah (ohh be sonunda anladı)
-burda öyle biri yok yavrum yanlış numara çevirdin herhalde! ! !
-orda abdullah diye biri yok mu?
-hayır yok yavrum...
-teyze madem abdullah diye biri yok niye açıyon o zaman telefonu alla alla! ! !
-! ! ! ! ...
-açma teyze açma abdullah yoksa açma telefonu...
-...
ve telefon kapanır...
ehlibeyt
05.08.2005 - 16:12kelime manası ev ahalisi ve ev ehlidir.ama verildiği isim itibariyle Resulullah efendimiz (as) in soyundan gelen kişilere verilen addır...iki grup ehlibeyt vardır:1) seyyit
2) şerif
seyyit; Peygamber efendimizin torunu hz. hüseyin (ra) ın soyundan gelen kişilerdir.
şerif ise yine Peygamber efendimizin torunu hz. hasan (ra) ın soyundan gelen kişilerdir.
Peygamberimiz 'ehlibeytimi seven beni sever' buyurmuştur...Allah ehlibeyti sevenlerden olmayı nasip etsin...amin
mimar sinan
02.08.2005 - 17:08dönmelerin üstadı...
sanal aşk
02.08.2005 - 17:06bu nasıl alemdir sorular soru içinde
bir oyun tutturmuşuz olmazların peşinde
Simyâ
02.08.2005 - 16:40doğadaki değersiz madenlerden altın yapabilme ilmi...muamma bir ilim... adına çook kitaplar yazılmıştır
seyda
02.08.2005 - 16:35seyda seyit kelimesinin güneydoğu bölgesindeki telaffuzudur.seyit kelimesi ise arapça da efendi,sahip anlamlarına gelir...ayrıca gavs-u sani seyyit abdülbaki hazretlerinin de mürşidinin (ayrıca abisi oluyor) müridleri tarafından kendisine verildiği bir tür ünvan...
Enjoy The Silence
02.08.2005 - 16:21listen to father...
Illuminati
07.07.2005 - 21:47illuminati:yaşasın bilim adamlarının aydınlattığı yeni dünya düzeni desem herhalde gayet açıklayıcı olur ama isteyenler için daha sonra gerekli açıklamayı yapacağım...illuminati satanizmle bağdaştırılan ama aslında bağlantısı olmayan bir grup
bilim
04.07.2005 - 16:56çığrından çıkmış durdurulamaz bir varlık... bilim,bilimin yanlış amaçla kullanıldığı ve kilisenin başlattığı bilim düşmanlığının bu gün biilimin tüm dinlere karşı yürüttüğü lanet bi baş belası olduğu gerçeği...evet şuan belki yazım size ÇOK SAÇMA hatta BİLİM KARŞITI gibi gelebilir ama bu doğruluğu tartışılamayan bi bopyuta sahip öykle değil mi? tıp, elektronik haberleşme,uzay yolculuğu,genettik mühendislik... artık insanlığa anlattığımız mucizeler bunlar.bilimin bize cevap vereceğini kanıtlayan mucizeler bunlar.günahlardan doğuştan arınmışların,yanan çalıların ve ikiye ayrılan denizlerin eski hikayelerine artık inanılmıyor.TANTI nın MODASI GEÇTİ...savaşı bilim kazandı.din artık yenilgiyi kabul ediyor.ama bilimin zaferinin faturası hepimizden çıktı ve bize pahalıya maal oldu.bilim, hastalıkların ve ağır işlerin yükünü hafifletmiş,çevremiz ve rahatımız için yararlı aletler üretmiş olabilir,ama bize gizemsiz bir dünya bıraktı.günbatımlarımızdan artık dalga boyları ve frekanslarla bahsediliyor.evrenin karmaşası matematiksel denklemlere indirgendi.HATTA İNSAN OLMANIN BİLE KIYMETİ UCUZLATILDI.bilim, dünya gezegeni ile onun üstünde yaşayanların, evrensel boyutta önemsiz noktacıklar olduğunu söylüyor.KOZMİK BİR KAZA...BİZİ BİRLEŞTİRMEYİ VAAT EDEN TEKNOLOJİ BİLE BİZİ BİRBİRİMİZDEN AYIRIYOR...vahşet,ihtilaf,ayrıık ve ihanet bombordınmanına tutulduk.ŞÜPHECİLİK FAZİLET OLDU...alaycılık ve kanıt talebi, aydınlanmış düşünce diye kabul ediliyor.bilimin kutsal saydığı herhangi birşey var mı? bilim, doğmamış ceninleri inceleyerek cevaplar bulmaya çalışıyor...hatta bilim kendi DNA mızı yeniden sıraya dizmeye cüret ediyor.ve tek bulabildiği aslında DAHA FAZLA SORU...
bilim katlanarak gelişiyor.bir virüs gibi kendi kedini besliyor...her keşif yeni keşiflere kapı açıyor...İNSANLIĞIN TEKERLEKTEN ARABAYA GEÇMESİ BİNLERCE YIL ALDI AMA ARABADAN UZAYA GEÇİŞ ARASINDA SADECE ON YILLAR VAR...artık bilimsel gelişmeleri haftalarla ölçüyoruz.KONTROLDEN ÇIKMAK ÜZEREYİZ...aramaızdaki mesafe giderek açılıyor ve dini dışlayan insanlar kendilerini ruhani bir boşluğun çinde buluyor.ANLAM BULMAK İÇİN KENDİMİZİ HARAP EDİYORUZ...ufolar görüyoruz,bağlantılar kuruyoruz,ruh çağırıyoruz,beden dışı deneyimler yaşıyoruz,geçmiş hayatlarımızı sorguluyoruz...tüm bu tuhaf fikirleri bilimsel bi kalıba uyduruyorlar, ama hepsi de düpedüz mantıksızlık...YALNIZ, AZAP ÇEKEN,KENDİ AYDINLANMASININ VE TEKNOLOJİDEN BAĞIMSIZ HERHANGİ BİRŞEY OLABİLİRLİĞİNİ KABUL EDEMEYİŞİNİN ESİRİ OLMUŞ MODERN RUHLARIN ÇARESİZ YAKARIŞLARI...
bilim bizi kurtaracak diyorsunuz...ben,BİLİM BİZİ MAHVETTİ diyorum.din, galileo döneminden beri bilimin durmak bilmeyen ilerleyişini yavaşlatmaya çalışıyor,bazen yanlşı yöntemlerle ama her zaman iyi niyetle...böyle olmasına rağmen,insan bilimin cazibesine karşı koyamadı.etrafınıza bakın...BİLİM VERDİĞİ SÖZLERİ YERİNE GETİREMEDİ.verimlilik ve kolaylık vaatleri kirlilik ve kaostan başka bişey getirmedibizler yok olma yolunda ilerleyen KOPUK VE ÜMİTSİZ TÜRLERİZ...
kim bu bilimin tanrısı? insanlarına nasıl kullanacağını açıklayacak ahlaka sahip olmadan güç teklif eden tanrı kim? nasıl bir tanrı çocuğa ateş verip onu uyarmaz? bilim dilinde iyi ya da kötü diye yön göstericiler yok.bilim kitaplarında bize nükleer reaksiyonun nasıl oluşturacağını anlatıyor ama hiçbir bölümde iyi yada kötü olduğunu sormuyor...
sizin dünyanız o kadar hızlı dönüyor ki, yaotıklarınızın etkilerine bakmak için biran bile olsun dursanız bir başkası önünüze geçerek size toz yutturacak.bu yüzden ilerlemeye devam ediyorsunuz.hayat kurtaracak çalışmalar adına doğmamış bebekleri öldürüyorsunuz din sizi uyarıyor.insanları haberleşme cihazları sayesinde birine yakınlaştırma adına onları birbiriniden koparıyorsunuz din onlara yüzyüze iletişim kurmalarını söylüyorsunuz...hiçbir insani ahlaka kulak asmadan canlı klonlamaya devam ediyorsunuz din bunun zaralarını analatmaya çabalıyor...hayat kurtarma adına kitle imha silahları yapıyorsunuz din bunların kullanılmaması adına oradan oraya koşturuyor...ve tüm bunlar olurken dinin cahil olduğunu iddia ediyorsunuz...ama cahil olan kim? ? ? din size elini uzatıyor.herkese elini uzatıyor.ama siz uzattkıça ondan uzaklaşıyor,onu itiyor ve karalıyosunuz...BANA TANRININ VAR OLDUĞUNA BİR KANIT GÖSTER DİYORSUNUZ! ! ! cennete bakmak için teleskoplarınızı kullanın ve bana TANRININ NASIL OLMADIĞINI SÖYLEYİN DİYORUM...TANRININ NEYE BENZEDİĞİNİ SORUYORSUNUZ. BEN BU SORUNUN NERDEN GELDİĞİNİ SORUYORUMCEVAPLAR AYNI VE TEK BİR CEVAP.
BİLİM DE TANRIYI GÖRMÜYOR MUSUNUZ? ? ?
NASIL OLDU DA ONU ATLADINIZ? ? ?
yerçekimindeki yada atomun ağırlığındaki en ufak bir değişikliğin,evreni gökcisimleriyle dolu bir deniz yerine,içinde hayat olmayan bir sise çevireceğini iddia ettiğiniz halde, nasıl oluyorda bu işin içinde onun elininin olduğunu anlamıyorsunuz? milyarlarca kağıt arasından doğru kartı çektiğimize inanmak gerçektende o kadar kolay mı? bizden daha büyük bir güç yerine, matematiksel imkansızlıklara inanacak kadar inancımızı tükettik mi?
tanrıya ister inanın ister inanmayın...ama buna inanmalısınız.bizden daha büyük bir gücün varlığına olan güvenimizi kaybettiğimiz anda sorumluluk duygumuzu yitiririz.inanç...tüm inançlar...anlayamadığımız birşey olduğunu nasihat eder,sorumlu lduğumuz birşeyin...inanç sayesinde birbirimize kendim,ze ve daha büyük bir gerçekliğe karşı sorumluluk duyarız.din yara aldı ama insan yara aldığı için.bugün bir uçurumun eşiğinde oturuyoruz...hiçbirimiz duyarsız kalamayız.bu kötülüğü ister şeytan,ister yozlaşma,ister ahlaksızlık olarak nitelendirin...bu büç yaşıyor ve hergün biraz daha büyüyor.bunu görmezden gelemeyiz.bu kuvvet,güçlü olduğu halde yenilmze değil.iyilik yaşamaya devam edebilir...KALPLERİNİZİ DİNLEYİN...VE HEP BİRLİKTE YANLIŞA SÜRÜKLENEN BİLİ KARŞISINDA GÜCÜNÜN YİTİREN DİN İÇİN DUA EDELİM...BÜTÜN DİNLER İÇİN...çünkü bilim insanlığı büyük bir çıkmaza sürüklüyor ve kendiside bunu biliyor ama çaresizce oda çıkan çarkın altında mecalsiz sürükleniyor...
amazonlar
27.05.2005 - 16:24anatolia nın savaşan kadın kavmi...amazonun kelime manası ata binen savaşçı kadındır...tarihteki manası ise hemen hemen bu tarifle uyuşmaktadır...tarihteki amazonlar kelime anlamındaki gibi ata binen ve yunan mitolojisinin savaşçılarından da üstün bir savaş stratejisineve gücüne sahip bir kavimdir..amazonların tamamı kadındır.kurdukları ülke de erkekler köledir...erkeklere hiçbir sosyal statü verilmemiştir.zaten ülke toprakları içinde erkek sayısı çok azdır.bunu bir çok tarihi kaynaktan talesten tutunda heredetos a kadar birçok filizof, bilim adamı,tarihçi vs. şahısların eserlerinde görüyoruz.size bu yazımda herkesin bahsettiği amazonlardan değil amazonların anlatılmayan yönlerinden bahsedeceğim...
SOSYAL HAYAT:amazonlarda hayat gayet hareketli ve hararetliydi...bunu açacak olursak bu kavimin hayatı kendilerine verilen isimlerden de anladığımız gibi at üzerinde geçmekteydii ve sürekli savaşla sürmekteydi...ülkenin ve toplumun geçimi savaşlardan kazandıkları ganimetlerle sağlanıyordu...mesela ilginç bir bilgi vereyim:amazonlarda çocuklar küçük yaşta at eğitimi ok atma yüzme ve savaşta gerekli stratejik hareketlerle eğitilirdi daha sonra ufak bi sınava tabii tutulurdu (sınav çocukların öğrendiklerini birbirleri üzerinde uygulanmasıydı başka bi deyişle birbirleriyle savaşmalarıydı...) sınavı geçenlere yiğit denilirdi ve yapılacak ilk savaşa katılma hakkı verilerek şereflendirilirdi kaybedene gelince o da savaşa gidenlerin ihtiyaçlarını karşılaması için görevlendirilirdi bu görevde onlara yemek yapmak çamaşırlarını yıkamak gibi günümüzün sıradan ev işleri gelirdi...bu olay onlar için aşağılanıcı bir durumdu...bir grup daha vardı ki onlar berabere kalanlar veya kendisini yenen rakibi tarafından üretkene bağışlananlardı...bunlar korunaklı köylerde yaşarlardı...ama içlerinden en şereflileri savaşçılardı o yüzden kazanmak çok önemliydi...
-neyse biz konuyu fazla dağıtmayalım-evet en son ganimetlerden söz etmiştik.ülkenin gelir kaynağı savaş ganimetleriydi...amazonların günlük kıyafetlerine gelince:tamamı deriydi desek yalan olmaz...size görsel bi örnek vercek olursak hemen hepiniz XENA (ZEYNA) yı izlemişsinizdir...kıyafetleri aynen xena daki gibi deri ve sadece göğüsleri ve bel altını kapatacak şekildeydi...ülkede 3 grup kadın vardı:
1) üretkenler yani doğurganlar.bu grup kendileri için savaşçı grup tarafından korunan ve onlar tarafından hazırlanmış bir köyde yaşarlardı...ve her yıl baharın ilk pazarında kendilerine getirilen bir erkekle beraber olup çocuk doğururlardı.(baharın ilk pazarı olması onların inançlarıyla alakalıydı...amazonlar yunan mitolojisi karışmış pagandı...) bu grup amazonlar için çok önemliydi çünkü soylarının devamı onlara bağlıydı.doğan çocuk kız olursa 2 yaşına kadar anne tarafından beslenir ve daha sonra savaşçılar tarafından alınıp eğitilirlerdi (biraz öncede bahsettiğim sınava tabii tutulur ve ya savaşçı ya hizmetkar yada üretken olurlardı) doğan çocuk erkek olursa yakınlardaki bir dere de küçük bi ayinle sulara bırakılırdı,bir daha ki çocuğu kız olması için rana kurban edilirdi...üretken grubu yıl boyunca köyde yaşardı...
2) hizmetkarlar:sınavda yenilen gruptur...hayatları efendilerine yanisınavda onları yenen kişiye bağlıydı.o isterse hür bırakır isterse hizmetinde kullanırdı...hür bırakılanlar isteğine göre hareket ederdi yani üretken de olabilirdi savaşçı da...
3) savaşçılar:bunlar amazonlar ta kendileriydi...savaşan ata binen gözüpek cesur kadınlardı...ülkeyi yöneten kadın da bu gruptan seçilirdi...
bu grup amazonlarda en üst gruptu ve kimseden (ece hariç) emir almazlardı. herhangi bir savaş olduğunda savaş türküleriyle at sürüpsavaşa giderlerdi...
amazonlar böyle bir kavimdi...-devam edeceğim daha bitmedi-
balbal
26.05.2005 - 12:27eski türk kavimlerine ait mezar taşları... ilk olarak 19. yy da yapılan araştırmalar sonucu orta asya bozkırlarında doğu batı yönünde kilometrelerce uzayan devasa (3-5 metre arası) taş dikitlere rastlandı...ilk önce ortaya atılan teori bu taşların yön bulmak için kullanılan taşlar olduğu yönündeydi ama incelemeler gösterdi ki bu teori bu taşlara uygun değildi.çünkü taşların bittiği yerde bir sürü insan iskeleti ve savaşçı olduklarını gösteren savaş aletleri vardı...bu sonuç araştırmacıları farklı bi ifade bulmalarına yöneltti.daha sonra işin aslını öğrenmek için araştırmalar yoğunlaştırıldı ve gerek çin gerekse bizans kaynaklarında bunların türk savaşçılara ait mezar taşları olduğu gerçeği ortaya çıktı...bu gerçek araştırmacıların araştırmacı yönünü ateşledi ve incelemelere hız verildi...netice de bu taşların eski türklerde savaşçıların hayattayken öldürdükleri düşmanları temsil eden taşlar olduğu sonucuna varıldı...taşlardan bahsedecek olursak bu taşlar herhangi bir estetik değer taşımayan kaba ama bir o kadar büyük ve manadar taşlardır...dediğim gibi doğu batı yönünde kilometrelerce uzamaktadır çapları ortalama 2 metre civarında, boyları 3 metreden 5 metreye kadar değişmektedir...
haçlı seferleri
29.04.2005 - 17:46haçlı seferleri; içinde binlerce sırrı barındıran bir muammadır. haçlı seferleri bazıları tarafından hala anadolu üzerine yapılmış geniş çaplı seferler olarak bilinsede aslında öyle değildir...seferler aslında kudüse -kutsal tporaklara- düzenlenmiştir.anadolu bu yolun üzerindeki sadece duraklardan birisidir...haçlı seferleri zaten biraz önce söylediğim nedenden dolayı yapılmış bi fiilde değildir yani aslında kutsal toprakları falan ele geçirme olayı işin hikaye kısmıdır haçlı zihniyetinin temelinde -bunu şuan dahi çok az insan bilir- bu seferlerkutsal kaseden magdalalı meryeme eski lahitlerden saf iseviliğe uzanan uzun ve karmaşık bi spekilasyondur.haçlı seferlerinin gayesi kudüs değil kudüsteki GERÇEKLERdir.yani şuan papalığın bile kabullenmek zorunda kaldığı bazı gerçekler vardır bu gerçekler hrıstiyanlığın ilk halini yani günümüzden çok farklı bi yapıya sahip olan halini yansıtmaktadır..bu gerçekler arasında -şuanda bunu hrıstiyan alemi sancılı fakat gizli bi şekilde yavaş yavaş kabullenmktedir- hz.isa nın ilahlaştırılımasının roma imparatorlarından Costantine un -bu şahıs tarih kitaplarında hristiyanlığı 325 te roma imparatorluğunun resmi dini kabul eden ve ilk isevi roma imparatoru olarak bilinir- bir oyunu olduğunu bangır bangır bağırmaktadır dünyaya... sadece bununla da kalmıyor aslına bakar ve titizlikle incelerseniz (bu gerçek tüm tarih uzmanları tarafından kabul edilmekte ve korkuları yüzünden dünyadan gizlenmektedir) pagan dininin -roma döneminde doğaya ve kadına tapılan bi din- hriıstiyanlıkla homejen karışıp yeni bi din olduğu anlaşılır...mesela aslında hrıstiyanlığın kutsal günü pazar günü değil cumartesidir..hayır arkadaşlar musevlikle karıştırmryorum bu herkesten gizlenen ama doğruluğunun açıklanması imkansız olan bi gerçektir...peki nedenşuan pazar günü, değil mi? şu yüzden:biraz önce dediğim gibi Costantine isevi olduğunu ve romanın da resmi dininin isevilik olduğunu açıklamıştır bu doğrudur ama gerçekler biraz gizlenmiştir şöyle ki; Costantine aslında iseviliği isteyerek kabul etmemiştir...yani iseviliğin roma topraklarında hızla yayıldığını görünce korkmuş ve bu açıklamayı yapmıştır, iseviliği kabul etmiştir...oysa bir çok gerçek gösteriyorki costantine bu dini gerçekten kabul etmemiştir ve bir bakıma hem kendi dinini korumak hem de iseviliği bozmak yenilikler katmak için kendi dininin önemli olaylarını olgularını bu dinle karıştırmış ve iseviliğin saf halini yansıtan lahitleri GERÇEKLERide ortadan yok etmeye çalışimıştır...bunu bugün katolik liderliğide-papalık- biliyor ama bunu bu gün nasıl açıklayacağını bilmediği için o gün costantine nin ortadan kaldırmya çaılışıpta yapamadığı belgeleri bu gün bizzat katolik liderliği yok etmeye çalışmaktadır...iseviliğin kutsal dininin neden pazar günü olduğuna gelince; çünkü costantine nin dininin kutsal günü pazardı...yaaani biraz öncede dediğim gibi costantine nin oyunlarından biridir...şimdi akıllara bi soru takılıyor değil mi madem bu kadar büyük saptırmalar oldu peki o günün isevileri buna neden karşı çıkmadı değil mi? el-cevap arkadaşlar:çünkü bunları imparator söylüyordu bu arada söylemeyi unuttum imparator iseviliği kabul edince hrıstiyanlığında manevi liderliğin aldı...eline böyle bi güç geçince imparator bu avantajı değerlendirmekte gecikmedi ve geceleri hz. isanın ve tanrının rüyasına girdiğini hatta ve hatta onlarla -bu bugünde papalar tarafından yapılır- birebir diyaloğa geçtiğini söyledi ve kendi yorumuna ve eski dininin inançlarına göre yargılar biçmeye başladı...-zekice değil mi-
bunlara karşı çıkanlara gelince SUSTURLDU dahada açık olarak:ÖLDÜRÜLDÜ...bu elbette zor olmadı çünkü hem dini hemde siyasi liderlik gibi iki erişilmez gücü elinde bulunduruyordu...biliyorum biraz konu dağıldı ama bunları ve daha nicelerini bilmediğin,z takdirde anlatmak istediğimi anlamak imkansıza yakın birşey olacaktı...konumuz haçlı seferleriydi...evet o meşhur haçlı seferleri bu bilgileri içeren belgeler için düzenlenmişti...ama bunu sadece elit tabaka yani şuan ismi sion tarikatı olarak geçen gizli bir cemyet biliyordu diğerleri(askerler) konumuzun başında da dediğim gibi işin sadece hikaye kısmını -kutsal toprakları müslümanlardan alma hikayesi- biliyordu...ama bunların içindede bunu bilenler vardı bugün isimleri TAPINAK ŞOVALYELERİ...ilginç değil mi nereden nereye...
sezen aksu
27.04.2005 - 17:08sezen abla türk müzik sanatına farklı bir anlayış farklı bir boyut kazandırmış enderler arasındaki nadide bir şahsiyettir...
hektor
27.04.2005 - 14:01yunan mitolojisine göre troya şehrinin yiğit kahramanıdır.anadolu ölüm inançları antolojisinde öldükten sonra kahramanlığı adına 14 gün cenaze töreni düzenlenmiştir...
haçlı seferleri
27.04.2005 - 13:58anlamı haçlıların kutsal toraklara düzenlediği seferlerdir. haçlı seferleri aslında birçok nedeni olan ama tarih kitaplarına birileri istediği için kutsal toprakları ele geçirmek için yapılan seferler olarak geçmiştir...işin aslına bakılırsa olayı bununla sınırlamak terbiyesizlik olur çünkü işin içinde işler vardı mesela bunlardan biri costantinie'nin isa yı ilahlaştırmak için güttüğü politikalar esnasında yani iseviliği bozmak için yaptığı icraatlarda (costantinie her ne kadar isevi olarak bilinsede aslında isevi değildi pagandı.yani doğaya tapıyordu dahada açacak olursak roma imparatorluğu döneminde çok büyük bir kitlenin inandığı bi putperestlikti...) ortadan kaldırmaya mecbur olduğu tabletler vardı.bu tabletler hristiyanlığın saf, yalın, bozulmamış halini yansıtıyordu anlatıyordu.ve bunu bilen bi grup isevi (bugün isimleri sion tarikatı olarak geçiyor.) isevilerce kutsal sayılan kutsal kaseyi arayacağız propagandası yapmış ve kendilerine güçlü bi askeri (şuan kitaplarda tapınak şövalyeleri olarak anılırlar) kanat oluşturmuşlardı... onlar bu seferler sırasında hem kaseyi hem de aradıkları tabletleri bulmuşlardı ve bunu kendilerine bir güç kaynağı olarak kullandılar.zaten bilindiği üzere tapınak şövalyeleri haçlı seferleri sonrasında avrupada papa tarafından verilen -hayal dahi edilemeyecek kadar geniş-imtiyazlar aldılar...bunun sebebi tarih kitaplarında seferlerdeki üstün fedakarlıklarıyla bağdaştırılır ama işin bununla pek bir ilgisi yoktur onların bu kadar imtiyaz sahibi olmaları ele geçirdikleri tabletleri katolik liderliğine (dönemin papasına...) göstererek hrıstiyan dünyasını GERÇEKLERLE tehdit etmelerinden kaynaklanmaktadır... neyse bu konu çok uzun ama devam edeceğim çünkü bu konu da çok entrikalar çok şiferler gizli...DEVAM EDECEĞİM...
Toplam 594 mesaj bulundu