Gönül evi dostundur. Dostun evi gönüllerdir. Gel dost ile kalalım. Gönül evi sonsuzdur. Dost aşkına sevelim. Dost aşkına yanalım.
Aşk gönül işidir. Gönüller bu yüzden aşkı iş edinir. Gel aşkı iş edinelim. Aşksızlık gönüllerin ecelidir.Aşkla yanalım ikimiz. Aşıklar yanar bilirsin. Aşkta dirilelim ikimiz. Aşıklar ölmez bilirsin.
Gel gönülden kavuşalım! Gel gönülden konuşalım!
“Gel, gel aramıza katıl; biz Hakk’a gönül vermiş aşk insanlarıyız! Gel bize katıl da sevgi kapısından içeriye giriver, Giriver ve evimizde bizimle beraber otur... Gel birbirimizle içten konuşalım, Kulaklardan, gözlerden gizli konuşalım... Güller gibi dudaksız ve sessiz görüşelim, Tıpkı düşünce gibi dudaksız, dilsiz görüşelim... Mademki hepimiz biriz, Birbirimize dilsiz, dudaksız gönülden seslenelim... Madem ki ellerimiz kenetli, Gel bu halden bahisler açalım. El ayak gönül hareketlerini daha iyi anlar, Öyle ise gel dilimizi tutalım, Titreyen gönüllerimizle buluşalım”
(Hz. Mevlana)
Gel gönülden konuşalım!
Dostun nazargahı olan gönülden. O gönül ki; dost onu sevdi, onu beğendi, onu yer bildi. Ona aşkı, ona sevgiyi öğretti. Aşkı bir gök gibi yaydı gönüllere. İşte, oradan sesleniyorum sana...
Gel gönülden konuşalım!
Sözlerin iflas ettiği yerden buluşalım. Sükuta boyansın her yer. Sükut boyasın her yeri. Yürekten selamlaşalım. Kapat gözlerini. Gözlerin kendiliğinden kapansın. Kalbinden kalbime, kalbimden kalbine yollar açalım.
Göz göze gelsin gönüllerimiz. Bütün azalarımız dil olsun. Sonra vedalaşsın birbirleriyle azalarımızla vedalaşalım.
Bağdaş kursun yüreklerimiz gökyüzünde. Lal olsun dilimiz, sessizce çığlıklar atalım. Ateşin kelimeler sarsın her yanı. Ateşten cümleler kuralım.
Gel gönülden konuşalım!
Sen sema ol, ben heva. Her nefes dol içime, her nefes birlikte yol alalım. Sessizce yağalım bulutlardan. Bulutlar sessizce ağlasın bize. Gökkuşağından alalım rengimizi. Gök kuşağına tutunalım. Gök kuşağı tutsun bizi, karışalım.
Gel gönülden konuşalım!
Gözyaşı kadar sıcak olsun sözlerimiz. Gözyaşı kadar içten. Gözyaşı kadar berrak. Usulca süzülsün ruhlarımızdan; teker teker, tane tane, coşkun ırmaklar kadar pak. Yetmezse bildiklerimiz, bilemediklerimiz için ağlaşalım. Gözyaşı rahmettir, gözyaşı berekettir, gözyaşı rahmettir; gözyaşıyla tanışalım, gözyaşı ile tutuşalım.
Gel gönülden konuşalım!
En mahrem yerinde gecenin, en mahrem sözlerle anlaşalım. Sırları paylaşalım. Sınırları aşalım. Sırların katibine bahisler açalım. O yazsın biz susalım. O sussun biz konuşalım.
Gel gönülden konuşalım!
“gel, aramıza gir. Biz, Hak aşıklarıyız. Gel aramıza katıl da sana aşk bahçesinin kapısını açalım. Gölge gibi evimizde otur, biz Hak güneşinin komşularıyız. Biz, can gibi göze görünmüyoruz, aşıkların aşkı gibi izimiz, nişanımız da yok. Fakat eserlerimiz sende, senin önünde, çünkü biz can gibi hem gizliyiz, hem de apaçık ortadayız. Sen, her neden bahsediyorsan, onlardan da yücelere, daha ötelere bak, biz ötelerin de ötesindeyiz. Sen, su gibisin, kafat çukurda kalmışssın mahpussun. Kendine bir yol aç da bize katıl, çünkü biz Hakka’a doğru akan bir seliz.”
(Divanı-ı Kebir)
Gel gönülden konuşalım!
Gönül evi dostundur. Dostun evi gönüllerdir. Gel dost ile kalkalım. Gönül evi sonsuzdur. Dost aşkla sevelim. Dost aşkına yanalım. Aşk gönül işidir. Gönüller bu yüzden aşkı iş edinir. Gel aşkı iş edinelim. Aşksızlık gönüllerin ecelidir.
Sen benim siyah aydınlığımsın; Günahın aldatıcı aydınlığına bürünemeyecek kadar sahici ve siyah, Ve tevbenin siyahlığı ardındaki aydınlık kadar beyaz! Bunların ötesinde, siyahın kolay kirlenebilirliğine meydan okurcasına, siyah olduğu halde kirlenmeyecek kadar maharetli ve temiz... Rahman'ın şükür gerektiren nimetlerinden olan Seni, izah etmeye güç yetiremese de kırık dökük kelimelerim ve titrek kalemim, Aşkın aşkınlığı karşısında mehçup eden sözler için bağışlanmak dilerim...
10.04.2009 - 22:29
Gönül evi dostundur. Dostun evi gönüllerdir. Gel dost ile kalalım.
Gönül evi sonsuzdur. Dost aşkına sevelim. Dost aşkına yanalım.
Aşk gönül işidir. Gönüller bu yüzden aşkı iş edinir. Gel aşkı iş edinelim.
Aşksızlık gönüllerin ecelidir.Aşkla yanalım ikimiz.
Aşıklar yanar bilirsin. Aşkta dirilelim ikimiz. Aşıklar ölmez bilirsin.
Gel gönülden kavuşalım!
Gel gönülden konuşalım!
“Gel, gel aramıza katıl;
biz Hakk’a gönül vermiş aşk insanlarıyız!
Gel bize katıl da sevgi kapısından içeriye giriver,
Giriver ve evimizde bizimle beraber otur...
Gel birbirimizle içten konuşalım,
Kulaklardan, gözlerden gizli konuşalım...
Güller gibi dudaksız ve sessiz görüşelim,
Tıpkı düşünce gibi dudaksız, dilsiz görüşelim...
Mademki hepimiz biriz,
Birbirimize dilsiz, dudaksız gönülden seslenelim...
Madem ki ellerimiz kenetli,
Gel bu halden bahisler açalım.
El ayak gönül hareketlerini daha iyi anlar,
Öyle ise gel dilimizi tutalım,
Titreyen gönüllerimizle buluşalım”
(Hz. Mevlana)
Gel gönülden konuşalım!
Dostun nazargahı olan gönülden. O gönül ki; dost onu sevdi, onu beğendi, onu yer bildi. Ona aşkı, ona sevgiyi öğretti. Aşkı bir gök gibi yaydı gönüllere. İşte, oradan sesleniyorum sana...
Gel gönülden konuşalım!
Sözlerin iflas ettiği yerden buluşalım.
Sükuta boyansın her yer. Sükut boyasın her yeri.
Yürekten selamlaşalım.
Kapat gözlerini. Gözlerin kendiliğinden kapansın.
Kalbinden kalbime, kalbimden kalbine yollar açalım.
Göz göze gelsin gönüllerimiz.
Bütün azalarımız dil olsun.
Sonra vedalaşsın birbirleriyle azalarımızla vedalaşalım.
Gel gönülden konuşalım!
Sarmaş dolaş olsun ruhlarımız.
Kulaklardan, dudaklardan gizlice buluşalım.
Mesafeler kalksın, ayrılıklar bitsin, acılar dinsin kucaklaşalım.
Kanatlansın ruhlarımız, ruhlarımız şaha kalksın.
İçimizdeki aydınlığa koşalım.
Gel gönülden konuşalım!
Bağdaş kursun yüreklerimiz gökyüzünde.
Lal olsun dilimiz, sessizce çığlıklar atalım.
Ateşin kelimeler sarsın her yanı. Ateşten cümleler kuralım.
Gel gönülden konuşalım!
Sen sema ol, ben heva.
Her nefes dol içime, her nefes birlikte yol alalım.
Sessizce yağalım bulutlardan. Bulutlar sessizce ağlasın bize.
Gökkuşağından alalım rengimizi. Gök kuşağına tutunalım.
Gök kuşağı tutsun bizi, karışalım.
Gel gönülden konuşalım!
Gözyaşı kadar sıcak olsun sözlerimiz.
Gözyaşı kadar içten. Gözyaşı kadar berrak.
Usulca süzülsün ruhlarımızdan; teker teker, tane tane, coşkun ırmaklar kadar pak. Yetmezse bildiklerimiz, bilemediklerimiz için ağlaşalım.
Gözyaşı rahmettir, gözyaşı berekettir, gözyaşı rahmettir; gözyaşıyla tanışalım, gözyaşı ile tutuşalım.
Gel gönülden konuşalım!
En mahrem yerinde gecenin, en mahrem sözlerle anlaşalım.
Sırları paylaşalım.
Sınırları aşalım.
Sırların katibine bahisler açalım.
O yazsın biz susalım.
O sussun biz konuşalım.
Gel gönülden konuşalım!
“gel, aramıza gir. Biz, Hak aşıklarıyız.
Gel aramıza katıl da sana aşk bahçesinin kapısını açalım.
Gölge gibi evimizde otur, biz Hak güneşinin komşularıyız.
Biz, can gibi göze görünmüyoruz, aşıkların aşkı gibi izimiz, nişanımız da yok. Fakat eserlerimiz sende, senin önünde, çünkü biz can gibi hem gizliyiz, hem de apaçık ortadayız. Sen, her neden bahsediyorsan, onlardan da yücelere, daha ötelere bak, biz ötelerin de ötesindeyiz. Sen, su gibisin, kafat çukurda kalmışssın mahpussun. Kendine bir yol aç da bize katıl, çünkü biz Hakka’a doğru akan bir seliz.”
(Divanı-ı Kebir)
Gel gönülden konuşalım!
Gönül evi dostundur. Dostun evi gönüllerdir. Gel dost ile kalkalım.
Gönül evi sonsuzdur. Dost aşkla sevelim. Dost aşkına yanalım.
Aşk gönül işidir. Gönüller bu yüzden aşkı iş edinir.
Gel aşkı iş edinelim. Aşksızlık gönüllerin ecelidir.
Aşkla yanalım ikimiz. Aşıklar yanar bilirsin.
Aşkta dirilelim ikimiz. Aşıklar ölmez bilirsin.
Gel gönülden kavuşalım!
Gel gönülden konuşalım!
08.04.2009 - 00:52
Diyor ki bana, sevdayı ateşten
bir gömlek gibi giydin mi
Diyorum ona, Ferhat'ım dağlar gürzümden
inledi ve yol verdi sularıma. Acı dindi
Diyor ki, hiç mi kıskançlık katmadım
bakışlarına
diyorum ben de, göğsümden çıkan ah
nice kartal vurdu, aşkla
Soruyor, ölüm mü her zaman
yenecek, nedir bu korku
Diyorum, Lokman da bir zaman
Tanrı'ya bunu sordu
Diyor, kırılırsa kanadı sevginin
nasıl uçar, göklerde
Diyorum, o bir umuttur, bilesin
havalanır yine de
Soruyor bana, kalacak mısın böyle
adı yarına mahkum bir ozan olacak
Diyorum ona, nice yollar var gidilecek, nice
uçurumlar var daha, atlanacak
Soruyor bana, bu sis nasıl dağılır
tarih bile susarken. Anlat olanı
Diyorum ona, şiirim bir uyaktır
yiğitçe, ta kalbinden vurur zamanı.
31.03.2009 - 14:23
Sen benim siyah aydınlığımsın;
Günahın aldatıcı aydınlığına bürünemeyecek kadar sahici ve siyah,
Ve tevbenin siyahlığı ardındaki aydınlık kadar beyaz!
Bunların ötesinde, siyahın kolay kirlenebilirliğine meydan okurcasına, siyah olduğu halde kirlenmeyecek kadar maharetli ve temiz... Rahman'ın şükür gerektiren nimetlerinden olan
Seni, izah etmeye güç yetiremese de kırık dökük kelimelerim ve titrek kalemim,
Aşkın aşkınlığı karşısında mehçup eden sözler için bağışlanmak dilerim...
26.03.2009 - 21:36
'Gül desem..
İntizarımda kapanmayan gözlerime gül tozundan sürmeler çekilse,kalbimin surları gül yaprağından örülse.Gönlümün kabuk bağlayan yanıklarına gül adında bir merhem sürülse.
Gül desem..
Artık hüzün şarkılarını söylemekten vazgeçse iklim..Şiir şiir bir özlemi taşısa ellerim.Her ıslandığında bir gülü büyütse içinde gözlerim..
Gül desem..
Beni bir gül sevse..
Beni bir gül anlasa…'
Toplam 4 mesaj bulundu