Kelime anlamı; korku,denetleme, gözetleme, kontrol etme, kendi iç alemine bakma, dalıp kendinden geçme, devamlı gayeyi düşünme,kendini muhasebe manalarına gelmekle birlikte; Dinen kalp ile daima Allah'a bakma; kalbi kötülüklerden korumak için nefsi kontrol altında bulundurma; kişinin daima Rabbinin her halini bildiğini bilmesi; diz çöküp gözlerini kapayıp herşeyi zihinden çıkararak hakkın ilhamına mazhar olma, anlamında bir tasavvuf terimidir.Murakabe her iyiliğin temelini oluşturur ve hayatın her safhası ile ilgilidir. Çünkü İnsan bu sayede geçmişin bir değerlendirmesini yapmaya içinde bulunduğu durumu düzeltmeye, daima doğru yolda bulunmaya, Rabbine karşı kendisini iyice kontrol etmeye çalışır, hiç bir zaman Allah'ı aklından çıkarmaz; Allah'ın kendisini gözetlediğini, kendisine çok yakın olduğunu, yaptıklarını gördüğünü, söylediklerini işittiğini bilir. Böylece kendisi ve toplumu için faydalı, dünya ve ahirette mutlu bir kişi olur.“Ey iman edenler! Allah’tan korkun! Her nefis yarın için ne hazırladı ona baksın” (Haşr, 18)
Rabıta”, “ribat”, “murabata” kelime olarak “rabt” kökünden gelmektedir. Rabıta ve rabt, sözlükte iki şeyi birbirine iyice bağlamak anlamına gelir. Bu kelimeye, iki şeyi birbirine bağlayan ip, alaka, şiddetli muhabbet, münasebet, ilgi ve sevgi ile bir şeye bağlılık, cesur ve dayanıklı olmak gibi manalar da verilmiştir. (Cevherî, Sıhah; İbnu Manzur, Lisanu’l-Arab; Zebidî,Tacu’l-Arus.)
Bu kelimeler kullanıldıkları yere göre, bir şeyin üzerinde sabit durmak, kendini hapsetmek, başkasından kesilip bir şeye tam yönelmek gibi manalar da taşımaktadır. (Razî, Tefsir-i Kebir; Kurtubî, el-Cami li Ahkami’l-Kur’an; İbnu Kesir, Tefsir.)
Kur’an ve Sünnet’te anlatılan rabıta çeşitleri de, bu manaların birini veya birkaçını içermektedir.Nur-ı MUHAMMEDiye’den Hakk dostlarınına sirâyet eden nurun mürşidin kalbine dolması, oradan da müritlerin gönlüne akmasıdır. Tarikat-ı âliye’de irşad ehlinin kalbine gelen nurdan müridinin kalbine nur geçer, müridin kalbine geçen bu nur dolayısı ile ona ilham kapısı, mübeşşerât kapısı ve feraset kapısı açılır. Bu nur kapılarını açmak için öncelikle mürit şeyhinin elini tutar ve ona bey’at eder. Kendi kalbini şeyhinin kalbine bağlar, rabıta yapar. Kalpten kalbe yol vardır. Rabıtanın gayesi, gönülden gönüle geçen feyizden istifade ederek, ALLAHrasulü’nün nurundan tâ müridin gönülüne gelen nur aracılığı ile gönüldeki ilham kapılarını açmaktır. Bunu şu misal ile açıklayabiliriz; Bebekler anne karnındayken annesine göbek bağıyla bağlıdır. Çocuk annenin yeme içmesinden bu bağ sayesinde istifade eder. Eğer bu bağ bir vesile ile koparsa veya işlevini yitirirse çocuk anne karnında ölür. Çocuk bu bağ sebebiyle beslenir, kemalleşir ve neticede dünyaya gelir. İşte rabıta buradaki göbek bağı gibidir. Mürit kemalleşene kadar feyiz, aşk, muhabbet gibi şeyhindeki bütün haller rabıta vasıtasıyla müride geçer. Mürid böylelikle kemalleşir ve ona ilham gelir.Tasavvuf büyüklerinin tarif ve tatbik ettiği rabıta tefekkür çeşitlerinden birisidir. Rabıta, görülmesi Yüce ALLAH’ı hatırlatan kâmil bir veliyi gönül aynasında seyretmek ve üzerinde zuhur eden ilâhi tecellileri görüp, Yüce ALLAH’ı zikretmekten ibarettir.
Diğer bir yönüyle rabıta, Yüce ALLAH’ın dostu ile gönülde beraber olmaktır. Onun kalbine emanet edilen ilâhi nura bağlanmaktır. Onun ilâhi aşkla kaynayan kalbine inen feyizden nasiplenmektir. Velideki dostluk sırrını düşünmektir. Salihleri özlemek ve onlardaki güzel ahlâka özenmektir. Sevgi atmosferi içinde kalbi uyandırıp Hakka yöneltmektir.
Kısaca rabıta, ALLAH’ın yeryüzündeki şahidine bakarak ALLAH’ı tanımaktır. İşte tefekkürün özü de budur.
murâkabe
02.02.2008 - 18:00Kelime anlamı; korku,denetleme, gözetleme, kontrol etme, kendi iç alemine bakma, dalıp kendinden geçme, devamlı gayeyi düşünme,kendini muhasebe manalarına gelmekle birlikte; Dinen kalp ile daima Allah'a bakma; kalbi kötülüklerden korumak için nefsi kontrol altında bulundurma; kişinin daima Rabbinin her halini bildiğini bilmesi; diz çöküp gözlerini kapayıp herşeyi zihinden çıkararak hakkın ilhamına mazhar olma, anlamında bir tasavvuf terimidir.Murakabe her iyiliğin temelini oluşturur ve hayatın her safhası ile ilgilidir. Çünkü İnsan bu sayede geçmişin bir değerlendirmesini yapmaya içinde bulunduğu durumu düzeltmeye, daima doğru yolda bulunmaya, Rabbine karşı kendisini iyice kontrol etmeye çalışır, hiç bir zaman Allah'ı aklından çıkarmaz; Allah'ın kendisini gözetlediğini, kendisine çok yakın olduğunu, yaptıklarını gördüğünü, söylediklerini işittiğini bilir. Böylece kendisi ve toplumu için faydalı, dünya ve ahirette mutlu bir kişi olur.“Ey iman edenler! Allah’tan korkun! Her nefis yarın için ne hazırladı ona baksın” (Haşr, 18)
rabıta
12.05.2007 - 17:27Rabıta”, “ribat”, “murabata” kelime olarak “rabt” kökünden gelmektedir. Rabıta ve rabt, sözlükte iki şeyi birbirine iyice bağlamak anlamına gelir. Bu kelimeye, iki şeyi birbirine bağlayan ip, alaka, şiddetli muhabbet, münasebet, ilgi ve sevgi ile bir şeye bağlılık, cesur ve dayanıklı olmak gibi manalar da verilmiştir. (Cevherî, Sıhah; İbnu Manzur, Lisanu’l-Arab; Zebidî,Tacu’l-Arus.)
Bu kelimeler kullanıldıkları yere göre, bir şeyin üzerinde sabit durmak, kendini hapsetmek, başkasından kesilip bir şeye tam yönelmek gibi manalar da taşımaktadır. (Razî, Tefsir-i Kebir; Kurtubî, el-Cami li Ahkami’l-Kur’an; İbnu Kesir, Tefsir.)
Kur’an ve Sünnet’te anlatılan rabıta çeşitleri de, bu manaların birini veya birkaçını içermektedir.Nur-ı MUHAMMEDiye’den Hakk dostlarınına sirâyet eden nurun mürşidin kalbine dolması, oradan da müritlerin gönlüne akmasıdır. Tarikat-ı âliye’de irşad ehlinin kalbine gelen nurdan müridinin kalbine nur geçer, müridin kalbine geçen bu nur dolayısı ile ona ilham kapısı, mübeşşerât kapısı ve feraset kapısı açılır. Bu nur kapılarını açmak için öncelikle mürit şeyhinin elini tutar ve ona bey’at eder. Kendi kalbini şeyhinin kalbine bağlar, rabıta yapar. Kalpten kalbe yol vardır. Rabıtanın gayesi, gönülden gönüle geçen feyizden istifade ederek, ALLAHrasulü’nün nurundan tâ müridin gönülüne gelen nur aracılığı ile gönüldeki ilham kapılarını açmaktır. Bunu şu misal ile açıklayabiliriz; Bebekler anne karnındayken annesine göbek bağıyla bağlıdır. Çocuk annenin yeme içmesinden bu bağ sayesinde istifade eder. Eğer bu bağ bir vesile ile koparsa veya işlevini yitirirse çocuk anne karnında ölür. Çocuk bu bağ sebebiyle beslenir, kemalleşir ve neticede dünyaya gelir. İşte rabıta buradaki göbek bağı gibidir. Mürit kemalleşene kadar feyiz, aşk, muhabbet gibi şeyhindeki bütün haller rabıta vasıtasıyla müride geçer. Mürid böylelikle kemalleşir ve ona ilham gelir.Tasavvuf büyüklerinin tarif ve tatbik ettiği rabıta tefekkür çeşitlerinden birisidir. Rabıta, görülmesi Yüce ALLAH’ı hatırlatan kâmil bir veliyi gönül aynasında seyretmek ve üzerinde zuhur eden ilâhi tecellileri görüp, Yüce ALLAH’ı zikretmekten ibarettir.
Diğer bir yönüyle rabıta, Yüce ALLAH’ın dostu ile gönülde beraber olmaktır. Onun kalbine emanet edilen ilâhi nura bağlanmaktır. Onun ilâhi aşkla kaynayan kalbine inen feyizden nasiplenmektir. Velideki dostluk sırrını düşünmektir. Salihleri özlemek ve onlardaki güzel ahlâka özenmektir. Sevgi atmosferi içinde kalbi uyandırıp Hakka yöneltmektir.
Kısaca rabıta, ALLAH’ın yeryüzündeki şahidine bakarak ALLAH’ı tanımaktır. İşte tefekkürün özü de budur.
Toplam 2 mesaj bulundu