cuk oturdu, taşı gediğine öyle bir yerleştirdi ki boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz; bir dilemmanın bağını çözdü gidişin...
elbisesi geceden kalma, adımları kaplumbağadan, bakışları bir ahudan kalmış ; gözlerimden boşanırcasına yağan yanlızlığa hapsetti beni düşlerin...
gitmek te vardı lakin, her yer, senden bir tütsü salıyor sanki, nefesim seni soluyorken; imkansız geldi bana... yokuşlarından bir özlem tutturdum dilime; hayatın... şarkısında yokluğun, kahvesinde hatırları kaldı varlığının...
mavi düşlerin hazan iklimine kapanırken son perde; ziyan olan akılların hasretidir düşlerin... gidilecek yol bilmem ki acaba nerde saklandığın yerden, bir çarpıntı olurdu gülüşlerin.. bakarsın ki dönülmez artık ne bekleyen kollar ne de ışıltıyla bakan gözler kalmış sen dönersin ve kalmamıştır saklanacak yerin...
muğlak bir ifadeydi vuslat vel hasılı kelam olmayacak işti bence.. her yakınlığın sonu muallak; aşk kurban ister ve kıymak yaşlıya, gence... oturmuş ağlıyorken kıyısında ayrılıkların bir deniz görür beni ancak, bir
de geçmişteki mutluluktan aldığım vereceklerim...
bana bir not bırakmıştın giderken kolay olmadığına dair,ve haklıydın kolay değildi... mahkum hissetmek bir paylaşmaya hayatı ne senin harcındı ne de beni takipte olan kara bahtımın... ihtimal ihmalin ihtimam gösterilecek basamağıdır ve odur ki ihtimal belki döner bana geriye o şen gülücüklerin...
ezgisi trajik olur , yaşanmış öyküyü dillendiren ırların... ona göre bir renge bürünür, bedendeki tavırların.. dalmak gibisi varmı bir hayale, karışacakken sonsuz izbelere.. bir ihtimal daha var aslında,hayır; ölmek değil yaşamak bir avuntunun sonsuzluk emelinde.... ve savruluşunda kaybolmak; bütün bir cennet heveslerinde....
GECEDEN KALMA DÜŞLER.......
cuk oturdu,
taşı gediğine öyle bir yerleştirdi ki
boşa koysan dolmaz,
doluya koysan almaz;
bir dilemmanın bağını çözdü gidişin...
elbisesi geceden kalma,
adımları kaplumbağadan,
bakışları bir ahudan kalmış ;
gözlerimden boşanırcasına yağan yanlızlığa hapsetti
beni düşlerin...
gitmek te vardı lakin,
her yer,
senden bir tütsü salıyor sanki,
nefesim seni soluyorken;
imkansız geldi bana...
yokuşlarından bir özlem tutturdum dilime;
hayatın...
şarkısında yokluğun, kahvesinde hatırları kaldı
varlığının...
mavi düşlerin hazan iklimine
kapanırken son perde;
ziyan olan akılların hasretidir düşlerin...
gidilecek yol bilmem ki acaba nerde
saklandığın yerden,
bir çarpıntı olurdu gülüşlerin..
bakarsın ki dönülmez artık
ne bekleyen kollar ne de ışıltıyla bakan gözler kalmış
sen dönersin
ve kalmamıştır saklanacak yerin...
muğlak bir ifadeydi vuslat
vel hasılı kelam olmayacak işti bence..
her yakınlığın sonu muallak;
aşk kurban ister ve kıymak yaşlıya, gence...
oturmuş ağlıyorken kıyısında ayrılıkların
bir deniz görür beni ancak,
bir
de geçmişteki
mutluluktan aldığım vereceklerim...
bana bir not bırakmıştın giderken
kolay olmadığına dair,ve haklıydın kolay değildi...
mahkum hissetmek bir paylaşmaya hayatı
ne senin harcındı ne de beni takipte olan kara bahtımın...
ihtimal ihmalin ihtimam gösterilecek basamağıdır
ve odur ki ihtimal
belki döner bana geriye o şen gülücüklerin...
ezgisi trajik olur ,
yaşanmış öyküyü dillendiren ırların...
ona göre bir renge bürünür,
bedendeki tavırların..
dalmak gibisi varmı bir hayale,
karışacakken sonsuz izbelere..
bir ihtimal daha var aslında,hayır; ölmek değil
yaşamak bir avuntunun sonsuzluk emelinde....
ve savruluşunda kaybolmak;
bütün bir cennet heveslerinde....
Muaz Aydoğan (müebbet fani)