Küçüklüğümüzde özellikle Ramazan aylarında minaresine kaçak çıktığımız içinde cirit attığımız..yakın zamanda rahmetli olan hacı dedemin uzun yıllar kürsüsünden cemaata seslendiği..şimdilerde ise kimsenin olmadığı zamanlarda çıkıp üst katında huzurlu anlar geçirdiğim adapazarının göbeğindeki işlek caddeler arasına sıkışmış kendine göre mağrur ve hüzünlü camicik...ama orayı seviyorum galiba...
Profesyoneller, sorunların üzerine giderler; profesyonel olmayanlar sorunların etrafında dolaşır ve hedefe hiçbir zaman varamazlar.
• Profesyoneller işlerine sarılırlar; profesyonel olmayanlar ellerinin ucu ile tutarlar.
• Profesyoneller, mesai saatlerini aşsa da işlerini neticeye ulaştırırlar; profesyonel olmayanlar, “sabah 8 akşam 6 sendromu”na yakalanmış, “mesai bitimi benim işim de biter” diyen otobüs yolcularıdırlar (servis otobüsü) .
• Profesyoneller iş tanımlarından daha geniş bir sorumluluk hissi taşırlar; profesyonel olmayanlar, “Biz burada sadece çalışıyoruz” derler.
• Profesyoneller, iş tanımının dışına da taşsa işin gereğini yaparlar; profesyonel olmayanlara göre “bu işler benim görevim değil” dir.
• Profesyoneller işlerini yerine getirebilmek için gerekli yetkiyi ne yapıp yapıp elde ederler, profesyonel olmayalar “sorumluluk çok, yetkim yok” diye sızlanıp dururlar.
• Profesyoneller, yapabilecekleri işleri “Ben bu işi yaparım” diye üstlenirler; profesyonel olmayanlar tüm işleri “valla kardeşim ben profesyonelim, istediğim koşullar sağlanmazsa çeker giderim” diye koşullandırırlar.
• Profesyoneller kısıtları, engelleri aşmaya çalışan yapıcılardır; profesyonel olmayanlar her vesilede “bu şirket adam olmaz” diyen kronik mızmızlardır.
• Profesyoneller orta yetenekteki personelle de görevlerini başarıya ulaştırabilirler; profesyonel olmayanlar durmadan “iyi adam yok ki” diye mazeret öne sürerler.
• Profesyoneller, üstlerin de yönetmesini becerebilir; profesyonel olmayanlar” Adam her işe karışıyor” diye şikayet etmekten işlerini doğru dürüst yapamazlar.
• Profesyoneller, “Bu işi yapmanın daha iyi bir yolu olmalı”; profesyonel olmayanlar “Biz bunları eskiden beri hep böyle yapardık” derler.
• Profesyoneller, “Araştırıp bulalım”; profesyonel olmayanlar “Valla hiç kimsenin bir şey bildiği yok” derler.
• Profesyoneller bir hata yapınca, “Benim hatam oldu”; profesyonel olmayanlar “Benim suçum değil” derler.
• Profesyoneller dinlerler; profesyonel olmayanlar konuşma sıralarının gelmesini beklerler.
• Profesyoneller, kaybetmekten hemen hemen hiç korkmazlar; profesyonel olmayanlar kazanmaktan gizli gizli korkarlar.
• Profesyoneller, kendilerine ayıracakları daha çok zamanları olsun diye hedefe daha kısa sürede ulaşmak için daha “Sıkı çalışırlar”; profesyonel olmayanlar ise kendi kafalarına göre takıldıkları ıvır zıvır işlerle uğraşmaktan neticeye ulaşacak işleri yapmaya zaman bulamayacak kadar çok çalışırlar.
• Profesyoneller söz verirler; profesyonel olmayanlar vaad ederler.
• Profesyoneller, “Olmam gerektiği kadar iyi değilim”; profesyonel olmayanlar “Hiç olmazsa falanca kadar kötü değilim” derler.
• Profesyoneller, izah ederler; profesyonel olmayan lafı gevelerler.
• Profesyoneller, dumanlı havayı da severler; profesyonel olmayanlar bahardan başka mevsim tanımazlar.....
bir hadis vardır -tûbâ lil-gurabâ, yani garibleri müjdeleyin
garb bizde semantik olarak daimi surette karanlığın sembolüdür. şark aydınlık demektir. şarktan garba giden aydınlık taşıyıcısıdır. yani garibler bu bağlamda nuru taşıyan kimselerdir.
bunların bir kısmı benim uydurmalarım fakat bazıları gerçekten kitablarda yazılan şeyler. ontik olarak gurbette olduğumuzu unutmayalım. mevlana da ney insanı kamili sembolize eder. ney kamışlıktan koparılmış ve oranın özlemiyle yaşar. insanda asıl yurdundan uzaktadır ve ruhundaki ızdırab vuslatla dinginleşecektir.
hülasa bu kadar açıklama bu kelimenin günümüzde kullanımı her ne kadar menfi bir seyirde gezinse de gelenekte garib asil bir kavramdır. tıpkı miskin yunus söyler sözü dizesinde ki anlam kaymasına uğramıştır ama bizim itibar etmemiz gerekli olan gelenekteki kullanımıdır. miskin dendiğinde burnumuzu kıvırırız ama yunus emre miskinmiş eskiden.
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür
kareyi enine ve boyuna 9a bölüp, aralara serpilen sistemli sayılardan yola çıkarak yukardan aşağı soldan sağa, ve karenin içindeki dokuza bölünmüş küçük karelere 1 den 9a kadar sayıları bir kere yerleştirme eylemi.Ne dediğimi anladıysanız problem yok, anlamamanız da normal çünkü bu bulmaca!
katılım=katilim.her faaliyet öncesi yaşanılan kanser sıkıntı, yürek kıskacı.
Bazen derdin ne esra diyorum çek git. Ama derdimi seviyorum kahretsin.Bir gün geldiklerinde biz onları eleyeceğiz...seçeceğiz...(Boşuna okumayın kimse bişi anlamaz.Bunlar benim evcil dertlerim)
Tortum ilk durak
Tortum barajı) sonbahar haliyle muhteşem)
Tortum şelalesi(yarım aksada)
Yedi göller (bolu değil) : Tortum şelalesinden sonragünbatımına yakın dağın içlerine doğru indiğinizde sizleri bekleyen balık ziyafetinin özenle gerçekleştiği salaş mekanın adı.Kayık... göl....sonbahar...cami...dağ...kar...bulut aynı çizgide
ve gece.. yıldızlar çok yakın burda acep sırrı nedir bilinmez.....
ertesi gün..
Buraya kadar gelinmiş, alışveriş yapmasak eksiliriz.
İlk olarak Rus pazarı. zamanında egemenliğini ismine uygun sürdürsede şimdilerde uzak ve güney Asya hakim köhne binaların raflarına.Bir nevi eminöni şarkhan.içerideki kesif kokudan ve herşeyin bukadar tıpatıplaşmasından sıkıldım, gidelim.buraya has bi mekan yokmu?
Vee işte yılın ilk karı serpiliyor üzerime ve iki mevsimin güzelliğini birlikte yaşamanın mutluluğu..
...işte teşhandayız ve yer gök oltu taşı
ne taşına bakan var nede hana..............gözleri gelen yabancıyı $ olarak görmeyen bir dükkan sahibine yanaşıyoruz ve gerçeğinin soyulduğunda kahverengi bir toz bırakıp, sürtünme ile elektriklenip üzerine toz parçacıklarını toplayarak ayırdedilebilen oltu taşından, gerekli hediyelikleri biz insancıklara mahsus bir eda ve sığlıkla toplayıp uzaklaşıyoruz; taş mekandan, taş kesilmiş ruhlarımızla..
Kısacık tatilime sığdırmaya çalıştığım koca şehrin son gezi gününde ilk durak
çifte minaredeyiz.her türk yapıtı gibi -ki son 90 yıl hariç-ihtişamla karşımızda.son paşa dedelerimizin şaşaasını ve süsünü bulamasanızda benim gibi taşların ruhu olduğuna inananlar için çok şeyler bağırıyor mekan..her değerini bulamayn mekan gibi buradada şaşkın bakınıp dönerken ana giriş kapısının tam karşısındaki taç bölümünün altında bir türbe sizi çağırıyor.3 ihlas bi fatiha ve belkide haberdar ermek umarsız yürekleri kendinden..Ala ed-din! keykubat ın kızı Hüdavent hatun......kimsesiz! çifte menareden yan taraftaki ulu camiye usulca girdiğinizde onlarca sütunun üzerine kondurulmuş taş yapıtın bu kadar mutevazı olup insanı bukadar etkilemesine akıl sır erdiremedikten sonra minbere yaklaştığınızda kafanızı yukarı kaldırıp baktığınızda muhteşem mutevazı ahşap atalarımızım ruhlarının yokluk da dahi nekadarda ince olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Yakutiye medresesinde 2 parasayar karşıladı bizi
tabi hizmetlerinin karşılığını! almalılar.iki bilgisayar çıktısı ve toplama eşyaları korumak yaşatmak kolymı?
yinede her hücrede azımsanamayacak bilgilere sahip oldum:
erzurumun selçuklular zamanında isminin erzenirum olduğu
selçuklu ve memluk sultanlarının isimlerinin hep el- din ile bittiği (ala el-din, gıyas el-din, rukn el- din vs) ,
abbasi hükümdarlarının ise sonunun lafza-i celil ile bittiği
dedelerimizin çayı bile altın kakmalı semaverde içtiği,
düğünümden kesinlikle el yapımı bir gelinlik giymenin gerekliği
eski paraların çarşaf gibi olduğu ve iyiki YTL ye geçip paralarımızın küçüleceğinini ne büyük nimet olduğu, bunlardan bazıları
medreseye gelince, duvarlara iliştirilmiş bişlgilerden edindiğimize göre zamanın ilim merkezlerinden biri ve astronomiden geometriye her türlü fenni ilimde dahilinde, kuruluş amacı 'kula değil ilme hizmet'olan bi mekan.ve enteresan kuruluş aşamasında zimmetlenen köy ve beldelerin geliri ile masraflar karşılanmış ve duvara kazılmış yazının sonunda bakımı ve idaresini hakkıyla yerine getiremeyn yöneticiler içinde okkalı bir Beddua var! artık kime tutar bilinmez.
orasıda tarihini kabuuenip uğurladı bizi
soğuk soğuk soğuk......
burda gün çok kısa ya da bana öyle geldiakşam olma üzere ve son gününde arkamızda daha görmediğimiz onlarca mekan..
cag kebabı. bizim dönerin kalınıymış ama yemesek yakışırmıydı bilmem.he bide kadayıf dolması..
Akşamında ehli keyf ahir zamanın tarihle yüzleşmesi yada bütünleşmesi yada yitip gitmesi her ne hal ise işte......erzurum evlerindeyiz.......
300 yıllık bir mekan ve 7 evden oluşuyor.evin orjinal hal
i olabildiğince korunmuş sadece kapıları kaldırılmış ve şimdiye kadar hiç görmediğim eskiye ait obje birarada.
nargilenin tadı, çaydan ziyade çaydanlığın ve servisin orjinalliği ve şansa bakınki ibrahim erkal gecenin ayrıntıları
aşkale, ehramlı kadınlar birde
hasılı erzurum yahşi.
hasılı bir düştü büyüttüğüm şimdi gerçek.
tatile dair tek olumsuz 20 git 17 dön toplam 37 saatlik yol eziyeti
bunlar dönüşte kaleme alındı.buraya yazma sebebi ise gitmek istemeyi düşünenler için bir teşvik biran biel düşünmeyin hele birde benim gibi fotoğrafla prof olarak ilgileniyorsanız.sonbaharın kışla buluşmasını kollyın muheteşer resim değil sergiler çıkar valla.yaşadıklarınızda size kalır
bir şehri özenle büyütmüşüm içimde, sebepsiz.. öncesiz.. sonrasız....
Hergeçen gün mantıksız ve zararsız büyüyen - adını bilmediğim- içimde beslediğim, görüyorum ki boşa değilmiş.26. yılım bu dünyada ve ben bu yılımın sonuna doğru bir bayram arefesinde nasiplendim bu şehri görmekle..
boncuk
08.07.2005 - 11:24Yeğenimin gözleri...
dolma
17.05.2005 - 16:38ya böyle şeyler yazmayın kardeşim.çalışıyoz zaten kuru yemekten kuruduk.şimdi olsaydıda yoğurtlu yoğurtlu yeseydik.Kuru patlıcan, domates, lahana, yaprak, kabak.....ah annecim ahh aklına gelsede pişirse akşama
şavk
17.05.2005 - 16:33güneş küsmüş şavkımıyor ah sensiz...zerdali güzeli gözlerinle bak bana...keder eş oldu yenemiyorum ah sensiz... baldan tatlı sözlerinle gül bana...
şarkısını hatırlatıyor.bide ilkay söylerse.....
yeni cami
17.05.2005 - 16:25Küçüklüğümüzde özellikle Ramazan aylarında minaresine kaçak çıktığımız içinde cirit attığımız..yakın zamanda rahmetli olan hacı dedemin uzun yıllar kürsüsünden cemaata seslendiği..şimdilerde ise kimsenin olmadığı zamanlarda çıkıp üst katında huzurlu anlar geçirdiğim adapazarının göbeğindeki işlek caddeler arasına sıkışmış kendine göre mağrur ve hüzünlü camicik...ama orayı seviyorum galiba...
haydar haydar
08.01.2005 - 13:37Bağlama derslerinin 'aman turnam aman aman Ali misin sen'den sonra değişmeyen türküsü.Aman Allahım o ne ritm...Büyük keyif...
iman
23.12.2004 - 12:53İman gaybe olur...
Görüneni inkar etmek ahmaklık olur zaten.
eziyet
21.12.2004 - 20:36internette mp3 aramak
ara güler
21.12.2004 - 10:02Fotoğrafın Üstadı
Siyah Beyaza beni bir kez daha teşvik eden ve alıştıran zat.
profesyonel
19.12.2004 - 17:37Profesyoneller, sorunların üzerine giderler; profesyonel olmayanlar sorunların etrafında dolaşır ve hedefe hiçbir zaman varamazlar.
• Profesyoneller işlerine sarılırlar; profesyonel olmayanlar ellerinin ucu ile tutarlar.
• Profesyoneller, mesai saatlerini aşsa da işlerini neticeye ulaştırırlar; profesyonel olmayanlar, “sabah 8 akşam 6 sendromu”na yakalanmış, “mesai bitimi benim işim de biter” diyen otobüs yolcularıdırlar (servis otobüsü) .
• Profesyoneller iş tanımlarından daha geniş bir sorumluluk hissi taşırlar; profesyonel olmayanlar, “Biz burada sadece çalışıyoruz” derler.
• Profesyoneller, iş tanımının dışına da taşsa işin gereğini yaparlar; profesyonel olmayanlara göre “bu işler benim görevim değil” dir.
• Profesyoneller işlerini yerine getirebilmek için gerekli yetkiyi ne yapıp yapıp elde ederler, profesyonel olmayalar “sorumluluk çok, yetkim yok” diye sızlanıp dururlar.
• Profesyoneller, yapabilecekleri işleri “Ben bu işi yaparım” diye üstlenirler; profesyonel olmayanlar tüm işleri “valla kardeşim ben profesyonelim, istediğim koşullar sağlanmazsa çeker giderim” diye koşullandırırlar.
• Profesyoneller kısıtları, engelleri aşmaya çalışan yapıcılardır; profesyonel olmayanlar her vesilede “bu şirket adam olmaz” diyen kronik mızmızlardır.
• Profesyoneller orta yetenekteki personelle de görevlerini başarıya ulaştırabilirler; profesyonel olmayanlar durmadan “iyi adam yok ki” diye mazeret öne sürerler.
• Profesyoneller, üstlerin de yönetmesini becerebilir; profesyonel olmayanlar” Adam her işe karışıyor” diye şikayet etmekten işlerini doğru dürüst yapamazlar.
• Profesyoneller, “Bu işi yapmanın daha iyi bir yolu olmalı”; profesyonel olmayanlar “Biz bunları eskiden beri hep böyle yapardık” derler.
• Profesyoneller, “Araştırıp bulalım”; profesyonel olmayanlar “Valla hiç kimsenin bir şey bildiği yok” derler.
• Profesyoneller bir hata yapınca, “Benim hatam oldu”; profesyonel olmayanlar “Benim suçum değil” derler.
• Profesyoneller dinlerler; profesyonel olmayanlar konuşma sıralarının gelmesini beklerler.
• Profesyoneller, kaybetmekten hemen hemen hiç korkmazlar; profesyonel olmayanlar kazanmaktan gizli gizli korkarlar.
• Profesyoneller, kendilerine ayıracakları daha çok zamanları olsun diye hedefe daha kısa sürede ulaşmak için daha “Sıkı çalışırlar”; profesyonel olmayanlar ise kendi kafalarına göre takıldıkları ıvır zıvır işlerle uğraşmaktan neticeye ulaşacak işleri yapmaya zaman bulamayacak kadar çok çalışırlar.
• Profesyoneller söz verirler; profesyonel olmayanlar vaad ederler.
• Profesyoneller, “Olmam gerektiği kadar iyi değilim”; profesyonel olmayanlar “Hiç olmazsa falanca kadar kötü değilim” derler.
• Profesyoneller, izah ederler; profesyonel olmayan lafı gevelerler.
• Profesyoneller, dumanlı havayı da severler; profesyonel olmayanlar bahardan başka mevsim tanımazlar.....
gibi
maria
16.12.2004 - 11:17carlos santana
bir de
melez ve egzantrik hatunlar
kör
15.12.2004 - 21:49onların kalb-i ruhanilerinde hastalık var.allah teala bunların hastalıklarını daha da arttırmıştır.....bakara2/10
garip
15.12.2004 - 21:41bir hadis vardır -tûbâ lil-gurabâ, yani garibleri müjdeleyin
garb bizde semantik olarak daimi surette karanlığın sembolüdür. şark aydınlık demektir. şarktan garba giden aydınlık taşıyıcısıdır. yani garibler bu bağlamda nuru taşıyan kimselerdir.
bunların bir kısmı benim uydurmalarım fakat bazıları gerçekten kitablarda yazılan şeyler. ontik olarak gurbette olduğumuzu unutmayalım. mevlana da ney insanı kamili sembolize eder. ney kamışlıktan koparılmış ve oranın özlemiyle yaşar. insanda asıl yurdundan uzaktadır ve ruhundaki ızdırab vuslatla dinginleşecektir.
hülasa bu kadar açıklama bu kelimenin günümüzde kullanımı her ne kadar menfi bir seyirde gezinse de gelenekte garib asil bir kavramdır. tıpkı miskin yunus söyler sözü dizesinde ki anlam kaymasına uğramıştır ama bizim itibar etmemiz gerekli olan gelenekteki kullanımıdır. miskin dendiğinde burnumuzu kıvırırız ama yunus emre miskinmiş eskiden.
nerden nereye ya, bu kadar yeter
modernleşme
15.12.2004 - 21:14komik
mısır ekmeği
15.12.2004 - 21:03ha çan çimdur bunu ekleyen laz uşağu
yoğurdun içine kırdınmı nasılda leziz olur...
an
14.12.2004 - 20:15an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür
gözyaşı
14.12.2004 - 20:01gözyaşım yazgıma gebe...
bulmaca
14.12.2004 - 19:52kareyi enine ve boyuna 9a bölüp, aralara serpilen sistemli sayılardan yola çıkarak yukardan aşağı soldan sağa, ve karenin içindeki dokuza bölünmüş küçük karelere 1 den 9a kadar sayıları bir kere yerleştirme eylemi.Ne dediğimi anladıysanız problem yok, anlamamanız da normal çünkü bu bulmaca!
katılım
14.12.2004 - 19:43katılım=katilim.her faaliyet öncesi yaşanılan kanser sıkıntı, yürek kıskacı.
Bazen derdin ne esra diyorum çek git. Ama derdimi seviyorum kahretsin.Bir gün geldiklerinde biz onları eleyeceğiz...seçeceğiz...(Boşuna okumayın kimse bişi anlamaz.Bunlar benim evcil dertlerim)
yapılan en büyük salaklık
24.11.2004 - 20:15işletme okumuş olmak
erzurum
22.11.2004 - 20:52Tortum ilk durak
Tortum barajı) sonbahar haliyle muhteşem)
Tortum şelalesi(yarım aksada)
Yedi göller (bolu değil) : Tortum şelalesinden sonragünbatımına yakın dağın içlerine doğru indiğinizde sizleri bekleyen balık ziyafetinin özenle gerçekleştiği salaş mekanın adı.Kayık... göl....sonbahar...cami...dağ...kar...bulut aynı çizgide
ve gece.. yıldızlar çok yakın burda acep sırrı nedir bilinmez.....
ertesi gün..
Buraya kadar gelinmiş, alışveriş yapmasak eksiliriz.
İlk olarak Rus pazarı. zamanında egemenliğini ismine uygun sürdürsede şimdilerde uzak ve güney Asya hakim köhne binaların raflarına.Bir nevi eminöni şarkhan.içerideki kesif kokudan ve herşeyin bukadar tıpatıplaşmasından sıkıldım, gidelim.buraya has bi mekan yokmu?
Vee işte yılın ilk karı serpiliyor üzerime ve iki mevsimin güzelliğini birlikte yaşamanın mutluluğu..
...işte teşhandayız ve yer gök oltu taşı
ne taşına bakan var nede hana..............gözleri gelen yabancıyı $ olarak görmeyen bir dükkan sahibine yanaşıyoruz ve gerçeğinin soyulduğunda kahverengi bir toz bırakıp, sürtünme ile elektriklenip üzerine toz parçacıklarını toplayarak ayırdedilebilen oltu taşından, gerekli hediyelikleri biz insancıklara mahsus bir eda ve sığlıkla toplayıp uzaklaşıyoruz; taş mekandan, taş kesilmiş ruhlarımızla..
Kısacık tatilime sığdırmaya çalıştığım koca şehrin son gezi gününde ilk durak
çifte minaredeyiz.her türk yapıtı gibi -ki son 90 yıl hariç-ihtişamla karşımızda.son paşa dedelerimizin şaşaasını ve süsünü bulamasanızda benim gibi taşların ruhu olduğuna inananlar için çok şeyler bağırıyor mekan..her değerini bulamayn mekan gibi buradada şaşkın bakınıp dönerken ana giriş kapısının tam karşısındaki taç bölümünün altında bir türbe sizi çağırıyor.3 ihlas bi fatiha ve belkide haberdar ermek umarsız yürekleri kendinden..Ala ed-din! keykubat ın kızı Hüdavent hatun......kimsesiz! çifte menareden yan taraftaki ulu camiye usulca girdiğinizde onlarca sütunun üzerine kondurulmuş taş yapıtın bu kadar mutevazı olup insanı bukadar etkilemesine akıl sır erdiremedikten sonra minbere yaklaştığınızda kafanızı yukarı kaldırıp baktığınızda muhteşem mutevazı ahşap atalarımızım ruhlarının yokluk da dahi nekadarda ince olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Yakutiye medresesinde 2 parasayar karşıladı bizi
tabi hizmetlerinin karşılığını! almalılar.iki bilgisayar çıktısı ve toplama eşyaları korumak yaşatmak kolymı?
yinede her hücrede azımsanamayacak bilgilere sahip oldum:
erzurumun selçuklular zamanında isminin erzenirum olduğu
selçuklu ve memluk sultanlarının isimlerinin hep el- din ile bittiği (ala el-din, gıyas el-din, rukn el- din vs) ,
abbasi hükümdarlarının ise sonunun lafza-i celil ile bittiği
dedelerimizin çayı bile altın kakmalı semaverde içtiği,
düğünümden kesinlikle el yapımı bir gelinlik giymenin gerekliği
eski paraların çarşaf gibi olduğu ve iyiki YTL ye geçip paralarımızın küçüleceğinini ne büyük nimet olduğu, bunlardan bazıları
medreseye gelince, duvarlara iliştirilmiş bişlgilerden edindiğimize göre zamanın ilim merkezlerinden biri ve astronomiden geometriye her türlü fenni ilimde dahilinde, kuruluş amacı 'kula değil ilme hizmet'olan bi mekan.ve enteresan kuruluş aşamasında zimmetlenen köy ve beldelerin geliri ile masraflar karşılanmış ve duvara kazılmış yazının sonunda bakımı ve idaresini hakkıyla yerine getiremeyn yöneticiler içinde okkalı bir Beddua var! artık kime tutar bilinmez.
orasıda tarihini kabuuenip uğurladı bizi
soğuk soğuk soğuk......
burda gün çok kısa ya da bana öyle geldiakşam olma üzere ve son gününde arkamızda daha görmediğimiz onlarca mekan..
cag kebabı. bizim dönerin kalınıymış ama yemesek yakışırmıydı bilmem.he bide kadayıf dolması..
Akşamında ehli keyf ahir zamanın tarihle yüzleşmesi yada bütünleşmesi yada yitip gitmesi her ne hal ise işte......erzurum evlerindeyiz.......
300 yıllık bir mekan ve 7 evden oluşuyor.evin orjinal hal
i olabildiğince korunmuş sadece kapıları kaldırılmış ve şimdiye kadar hiç görmediğim eskiye ait obje birarada.
nargilenin tadı, çaydan ziyade çaydanlığın ve servisin orjinalliği ve şansa bakınki ibrahim erkal gecenin ayrıntıları
aşkale, ehramlı kadınlar birde
hasılı erzurum yahşi.
hasılı bir düştü büyüttüğüm şimdi gerçek.
tatile dair tek olumsuz 20 git 17 dön toplam 37 saatlik yol eziyeti
bunlar dönüşte kaleme alındı.buraya yazma sebebi ise gitmek istemeyi düşünenler için bir teşvik biran biel düşünmeyin hele birde benim gibi fotoğrafla prof olarak ilgileniyorsanız.sonbaharın kışla buluşmasını kollyın muheteşer resim değil sergiler çıkar valla.yaşadıklarınızda size kalır
erzurum
22.11.2004 - 19:24bir şehri özenle büyütmüşüm içimde, sebepsiz.. öncesiz.. sonrasız....
Hergeçen gün mantıksız ve zararsız büyüyen - adını bilmediğim- içimde beslediğim, görüyorum ki boşa değilmiş.26. yılım bu dünyada ve ben bu yılımın sonuna doğru bir bayram arefesinde nasiplendim bu şehri görmekle..
Abla.. bacı.... can yani....
yüreği
erzurum
22.11.2004 - 19:18bulut
kar
dağ
plato gördüklerimin özeti
buğz etmek
29.10.2004 - 02:41imanın en zayıfı der PEYGAMBER (S.A.V.)
ney
20.10.2004 - 15:52Mevlânâ Mesnevî’ sine şu sözlerle başlamıştır
“ Dinle neyden, zirâ o birşeyler anlatmada
Ayrılıklardan şikâyet etmededir.
Ney der ki: Beni kamışlıktan kopardıklarından beri,
İniltim kadın - erkek herkesi ağlattı.
Ayrılık bağrımı delik deşik eylesin,
Tâ ki aşk derdini anlatabileyim.”
Toplam 82 mesaj bulundu