Kırgınım… Kime olduğunu, neye olduğunu bilmeden kırgınım… Belki hayata, belki kendime kırgınım sadece…(sizede kırgınımm) Yüreğim bir yanardağ gibi kaynayarak yanarken, Nasıl oluyor da bir buz dağı oluveriyorum bir anda…
Kırgınım… İçim sevgi ile kavrulurken neden böyle yıkıcı, Parçalayıcı oluyorum… En çok sevdiğim varlıkları biranda kırıp, Un ufak ediyorum Öfkeme, tat almayan yüreğime, Sevmenin, sevilmenin değerini bilmeyen Kalbime… Kırgınım… Yeşilin huzurunu, mavinin derinliğini, Görmeyen gözlerime… Kuşların nidasını işitmeyen kulaklarıma Mantığımla kalbimin arasında gidip gelen Benliğime Kırgınım… Sonuçlandıramadığım sevgilerime, Sarılmaya korktuğum sevgilere… Kırgınım çok kırgınım, Beceriksizliğime, korkaklığıma, Kırgınım… Beklide bir hayalden ibaret oluşuna oluşuma…
Su olmak istiyorum bu gece. Bak kimse bilmesin diyorum! Sen sadece. Sessizce çık dışarı karanlık değil, dilek yıldızım aydınlatacak yolunu ve bir de ay.Sen yürü sahile doğru...Doldur ciğerlerine gecenin ve denizin kokusunu.Usulca yürü kumlarda. Bak ayağına geldim ayağını yalayan dalga benim! Bekle bekleyenimmm Birazdan buharlaşacağım,bulut olacak saçlarına yağacağım,ağlayarak...ve sonra kucaklayacağım seni.
Öyle kucaklayacağım ki bekleyenimm,ıslanmadık yerin kalmayacak...
Yağmur ol, derinden ve sessiz yağ üstüme Serinliğin, bırak işlesin iliklerime Şarkılar biriksin ayaklarımın gölgesine Damla damla aksın coşkun denize
Yüreğim yorgun umutlar biriktiriyor Bir gölge izliyor derinden ve sessiz Bulutlar ihanet safları kurmuş Ağlıyor yeryüzüne, ıslanıyorum Aralıksız damlalar vuruyor yüzüme Yorgun gözlerim suda boğuluyor
Sözler diziliyor boğazıma Susuyorum derinden ve sessiz Islıklar karşılıyor dönüşümü Rüzgârın savurduğu bulutlar gibi Savruluyorum şehirden şehire
Yağmur yağıyor, ıslanıyorum dolu dolu Bir gölge izliyor derinden ve sessiz Ağlıyorum, ellerim başımda
Ah deniz, bütün suç senin Unuttun beni bir sahilde Bir gölge izliyor derinden ve sessiz Islak bir yağmur zamanı Islanıyorum, damlalar vuruyor yüzüme Yorgun gözlerim suda boğuluyor.
Gözlerini düşünüyorum Gözlerini gözlerimin önünde hayall ederek ve ve hayale dalıyorum Gözlerinden derinliklere inerek Kimim neyim nerdeyim Etrafım karanlık Sadece gözlerinin saçtığı ışık hayalimde Rotası gözlerin olan gemime yol gösteriyor Yaklaştıkça uzaklaşıyor Uzaklaştıca kayboluyor Çekiyor bir girdabın icine Biliyorum Anlıyorum Hissediyorum Ama Gözlerini hayalde olsa bakmaktan kendimi ALAMIYORUM
Cesaret ister kimisi için; sorumluluktan, selam vermekten korkar aşka bazen…Kimisi için kolaydır; oyun gibidir, herkese oyunuma hoşgeldin diyebilir…Kimisinin de özünde yoktur zaten; ne selamı bilir ne sabahı… Zamana görede değişir aşka merhaba demek…
Gün gelir; hazırsındır herşeyinle kıpır kıpırdır için, merhaba dersin ilk fırsatta ve çiçekler başka kokar, oksijen bir başka girer ciğerlere…Bazen hiç beklemediğinde düşer gönlüne; anlayamadan neler olduğunu; ”Merhaba” faslı çoktan geçmiştir, içinde hissedersin herşeyiyle….
Nasıl bir aşka hazırız…Peki gelecek, şu anki mutsuzlar aldılarmı derslerini geçmişten özeleştiri yaparak…? ? ?
bir bilinmezliği yaşadım belki belki seni ya da sendeki beni.. adına 'sen' koyduğum bütün özlemlerimi.. gitmelerimi gelmelerimi sana doğru esmelerimi.. neydi yaşadığım? hiç yaşadım mı seni? sesini nefesini boğazımdan yüreğime akan ılıklığını içime çekişimi... sahi yaşadım mı seni?
Neydi ki içimdeki bu “ahh” Sonsuzluğuma düğümlü günah…
Bendim, soğuk bir adın ardından koşar adım sürünen. Bendim, ellerimde sakladığım düşleri parçalayıp kırık dökük mektuplara bürüyen.
Issızlığıma çokluk sayacak kadarken, hep en yalnızlığım oldun neden?
Bir düşü anlatmanın kaç hali vardı dilimde? Kelimelere yüklenen hangi hal halimden haberdar edebilirdi? Hangi kelime bir gözyaşını gösterebilirdi? Yüzüm bile saklarken hüznü, bunu kelimeler başarabilir miydi?
Bir yaraya inatla tuz sürmekti her şey. Ölüme giderken, sigara basmaktı içimdeki isme. İsminin üzerindeki izlerinden sorgulanmalıydım belki. Suçluydum. Oysa isminde bulunan her iz benim ölüm sebebim oluyordu. Suçluydum…
Tüm korkmalarımı acemi bir cesarete çevirip yürüdüm. Hep kırıldım, hep düştüm…
Bildiklerimi kendimden saklamayı nereden öğrenmiştim ben? Kaç kez yutmuştum ömrümün çığlıklarını?
'Sen ya bir yanılgının yangınıydın ya da yazgının.' Ardı yoktu / ötesi çoktu… Hiçbir harf yazmaktan öteye gidemiyordu ve hiçbir yazı, yazmak istediğin kadarı olamıyordu. Ben gibi beceriksizleşiyordu… …
Tüm acılarının parmak izlerini yüreğimde aramamalıydın. Dillendiremediğin, bilemediğin tüm sahnelerin oyuncusuydu satırlarım. Ben ikileminin kaçışlarıydım. Yanlış adreslerdi avuçlarımda doğru yol diye sakladığım.
Bilmek istenilmeyen her şey susarak dinlenirmiş meğer. Bilinmek istenilmediğimde susulacak mıydım?
Her aynada kendimi görmekten uzağım artık. Göz bebeklerimde yatan yaraları bırakamıyorum geçmişe. Sessizce çekip giderken düşlerimin can çekişlerine, içime gömdüğüm gözyaşlarımı sezemeyecek hiç kimse…
Bir gece yarısı bıçaklanırken en sessizliğimden, dilimden dökülen harfleri toplayınca hep sen ediyor neden?
Sen bilir misin düş diye sabahlamayı? Ve kırgınlıklarını bir teselli ile değil başka bir kırgınlıkla sarmayı? …
Acı bir itiraftım, en çok kendimi yaktım… Şemsiyeler altında yağmura direnirken ruhum, ardımdan geçip giden her şeye sessiz kaldım.
Unutulduğum köşedeydim her vakit. Aransam bulunacaktım. Sorulsa tarifi mümkün olan gidişlerim vardı benim. En fazla iki sağa bir sola uzunca adımlardın. Ve adımlarından düşen her ses canımı ağzıma alırdı, açıldığında ağzımdan düşecek kadar. Oysa hiçbir adımın kayıplığımın yanına düşmeyecekti. Aranmayacaktım…
Ellerimde bilinmez uçurumlar vardı. O nedenle hep avuç içlerine dönüktü parmaklarım. Gelen durakta kendimden inmek ve bir şehre yüzüstü düşmekti dileğim. Uyuyakaldım. Ne kendimden inebildim ne de bir şehre yüzüstü serildim.
Ne kadarlıktı ki adım ve kaç harf kalınlığı vardı ki birilerinin hatırlayışlarına ağırlık yaptım? Birilerini acıttım, ağlattım. Ya ben ömrüme düşen acıları, göz kapaklarımda saklı yaşlarımı kimden kuşandım?
Yokluğunun alnına üflenirken satırlarım, nasıl oldu da ben hep varsın sandım?
Bir yıl daha geçmişti geçen yılların. Kimsizdin sessizliğinde? Hangi yaranın kabuk bağlanışına tanık oluyordun ve hangi acıdan dökülen yaşları benliğinde buluyordun?
‘Ben tüm acımaları kendi saflarıma çekiyorum’ sandığımda sana hangi üzülmek kalıyordu?
Hiçbir şeyi düzeltmek zorunda değildim; ama bozan bir eldim, bozduklarımı düzeltmenin geç kalışlarında… Söylenmiş olan hiçbir söz geriye alınamazdı, bilirdin. Diyemezdim; saçmaydı, yalandı… Diyemezdim… Desem yıllar sonra yine aynı sözcükleri dökerdim harflerimden. Ki susmayı bilmeyen bir alfabeydi bendeki. Söz veremezdim bildiklerimi yutacağıma. Bir dahası yok, üzülme diyemezdim…
Hep en kötü yanından tuttum geleceğin. Söylenmiş olan her şey bir düşün ön adlarından oluşmaydı. Söylenmiş olan her şey benim yükümdü, peki sana neden ağır geldi?
Alışkanlıklarla başlayan kelimelerin arasında yer buldum kendime. Simetrik bir duruş sergileyebilirdim çünkü yerimi en başından belirledim. Yadırgamadım üzerime yürüyen sözcükleri, bilmek istemesem de biliyordum bir gün hepsinin kapıma geleceğini. Tutulmamış bir söz kadar acıdı içim. Tutulmamış bir söze yapılan sayısız itiraz kadar ezildim. Madem biliyordun neden acıyorsun ki yüreğim?
Şimdi hiçbir mutluluğu birbirine yamayıp koca bir gülüş kondurmuyorum dudağımın kıyısına. Susmalarımı biriktirerek yazıyorum. … Adıyla var olan umutlarım...Mutlusuzluğun, imkânsızlığına inandım
Zaman akıp gider ondan nefret etmeyle Bir ümit, bir ümit derim her gün içimde Ne zaman geri gelir, ne seneler Yüreğim dağlanır seni her bekleyişimde Belki! Belki derim bugün yine Büyür senle dolu hayallerim içimde Uyanma zamanı gelir Anlarım sonra Hiçbir şey değişmez ertesi günde Umutlara bağladım hasreti Nereye dönsem hep aynı sevginin sesi Bir suskunluk düşer sonra yüreğime Umudun vakti geçince Bütün sevincim biter içimde Hep aynı hikaye, hep aynı bekleyiş Umut ve hayallerle yeşeriş Hasreti yudumlarım Sensizlikle doldurduğum yüreğimle Sonra anlarım Hayallerimde kalmış artık düşlerimde
Yarın görüşürüz dedim umutlarıma Üstüme bu kadar varmayın Sabah başlarız kaldığımız yerden Beni uğurlamak zahmetine girmeyin Arkanıza yaslanıp kadehinizden yudumlayın Bu umutsuz akşamda Umudunuzun kırılmasına siz izin vermeyin Korktu umutlarım söylediklerimden Kaybettiğimi sandılar onları Telaşla yanıma koştular Yüksek sesle kulağıma fısıldadılar Biz varız Yüreğinin fitilini ateşle dediler Bir damla gözyaşım korkuttu umutlarımı Umudumun biri geldi Ve gözlerimden akan Bir damla gözyaşımı sildi Sonra elini yüreğime götürdü Gözlerimin içerisine korkuyla bakıyordu Kaybetme bizi der gibi Elinin sıcaklığını hissettim yüzümde Gülümsedim ona Sesinin tonunda Gözlerinin içerisinde O denli dokunaklı Ürkek bir hali vardı ki Garip bir şekilde Bu gece umudumun kollarına Kendimi bıraktım
Bu akşam üzerimde yine bir durgunluk, bir tuhaflık, yaşanmamışlıklara özlem var. Geçen günün kıymetini, bu akşam gözden kaybolduktan sonra; işin içinde anlamakta var. Sanma kıymet bilmeyen biriyim. Düşündüm de nelere, kimlere kıymet verdim. Değer görmedim. Gerektiğinde hiç gözümü kırpmadan hanımefendi kişiliğimle yardıma koşarak ihanet şarabından bir yudum içtim. Buydu güvenmenin,,inanmanın, sevginin ve insan olmanın karşılığı! Bir bir savrulup durdu insan olmamın gururu. Canı isteyen eline aldı bir silah, vurdu bıldırcın kuşunu. Koş dedi sonra avcı köpeğine, yakala onu! Koştu köpek sıktı dişleriyle bıldırcın kuşunu. O vakitten sonra otluklar, sazlıklar arasından havalanamadı bir daha bıldırcın kuşu! Yenik düştü umarsızlara! Sanırım kuşlarla aynıyız. O yüzden özel bir ilgim var kuşlara. Onlar özgürce süzülmeli, uçmalı havada. Bende kuşlar gibiyim. Hayata doğru durgun süzülüşlerim, içten seslenişlerim var. Belki de bu yüzdendir; hayata sabrım var. Can yakar dostlarım, can yakar tanıdıklarım; sadece o kadar değil yılan gibi dilleri var. Asık surat ifadeleriyle zordan memnun oldum deyişleri var. Boşuna uğraşmışım, boşuna zaman harcamışım; boşuna sevdiklerimi kırmışım! Şimdi büyüklerimden özür dileyeceğim var! Meğerse hiçbir şeye, hiçbir kimseye hele de dost bildiklerine hiç değmezmiş? ? Dost, arkadaş diye diye! Kör etmişiz gözlerimizi geleceğe.. Geleceğin vuslatı vurdu mu iki gözüne parçalanmış aşklar, parçalanmış sevgiler kalmış dostlardan geriye.. Hiç tattınız mı bu duyguları? Bunların kelimelerle ifadesi yok! Ama hala etrafımızda dost diye bildiklerimiz çok! Ben mi yanlış biliyorum?
Kararır gökyüzü ansızın Çarpar bulutlar kahrederek Ve bir ateş yanar... Bulutlar yanar Yürek yanar. Sonra tek tek düşer damlalar Toprak kokar Yağmur kokar. Bir ateş yanar rüzgarında Bin ateş söner. Ben yağmurum - gününe ve gecene yağan. Kararırsa bulutların ansızın Ve şimşekler çakarsa özünde Bak gözündeyim. Önce tek tek Sonra sel olurum göğsüne... Aydınlanırsa yüreğin Güneşler açarsa yüzünde Neşeyim şimdi özünde. Yürürken bahtının yollarında. Yalnız ve dalgın Ve görürsen açmış Bir dal üzerinde çiğ damlası. O benim. Sabahları dağılırken bulutlar Yürüyorsan sokaklarda Düşünüyorsan Nisan yağmurlarını Havayı kokla Obenim. Ararsa ellerin ellerimi -gözlerinde yağmurlar Üzülme. Yum gözlerini usuldan. Bak yüreğindeyim. Estirme hüzün rüzgarlarını Kov sahilinden deli dalgaları. Sakin serin pınarlarda çağlar damlalarım. Dağlardan esen meltemlerde Akan çeşmende benim. Yıka yüreğini temiz sularımda Gönlünde melankoli kalmasın Şifalıdır damlalarım Ben yağmurum Yağmur Benim...
Aşık olduğun zaman ile olmadığın zaman arasındaki fark, mantıklı davranmak ise; benim gönlüm mantıksızlıktan yana. Aşık olup kendi içimde kaybolmak istiyorum.
O şanslı her kim olacaksa, onu düşünüp, yemeden içmeden kesileyim. Saatler o kadar ...
17.07.2011 - 15:33
Kırgınım…
Kime olduğunu, neye olduğunu bilmeden kırgınım…
Belki hayata, belki kendime kırgınım sadece…(sizede kırgınımm)
Yüreğim bir yanardağ gibi kaynayarak yanarken,
Nasıl oluyor da bir buz dağı oluveriyorum bir anda…
Kırgınım…
İçim sevgi ile kavrulurken neden böyle yıkıcı,
Parçalayıcı oluyorum…
En çok sevdiğim varlıkları biranda kırıp,
Un ufak ediyorum
Öfkeme, tat almayan yüreğime,
Sevmenin, sevilmenin değerini bilmeyen
Kalbime…
Kırgınım…
Yeşilin huzurunu, mavinin derinliğini,
Görmeyen gözlerime…
Kuşların nidasını işitmeyen kulaklarıma
Mantığımla kalbimin arasında gidip gelen
Benliğime
Kırgınım…
Sonuçlandıramadığım sevgilerime,
Sarılmaya korktuğum sevgilere…
Kırgınım çok kırgınım,
Beceriksizliğime, korkaklığıma,
Kırgınım…
Beklide bir hayalden ibaret oluşuna oluşuma…
06.06.2011 - 19:36
Su olmak istiyorum bu gece.
Bak kimse bilmesin diyorum!
Sen sadece.
Sessizce çık dışarı karanlık değil, dilek yıldızım aydınlatacak yolunu ve bir de ay.Sen yürü sahile doğru...Doldur ciğerlerine gecenin ve denizin kokusunu.Usulca yürü kumlarda.
Bak ayağına geldim ayağını yalayan dalga benim!
Bekle bekleyenimmm
Birazdan buharlaşacağım,bulut olacak saçlarına yağacağım,ağlayarak...ve sonra kucaklayacağım seni.
Öyle kucaklayacağım ki bekleyenimm,ıslanmadık yerin kalmayacak...
06.06.2011 - 17:38
Susmaaaaaaaa
Suskunluk hüznün rengidir gözlerde.
Hüzün ki silinmez bir daha
Yerleşirse gözbebeklerine...
Anlat,
Susma
Paylaşmaktır en çok yakışan
Nasıl ki çoğalırsa sevinçler paylaşıldıkça
Acılar da eksilmez yürekte gizlenirse...
Anlat,
Sustukça çareler çıkmaz yollara girer.
Gönül ırmakları kurur,
Susuz kalır umudunlar
Yağmurlar yağmaz,
Bulutlar küser göğüne...
Anlat,
Kederler büyür sessizlikte.
Mevsimler bile döker içini
Yağmurla,
Karla,
Rüzgârla söyler, kendi dilince...
03.06.2011 - 01:01
Yağmur ol, derinden ve sessiz yağ üstüme
Serinliğin, bırak işlesin iliklerime
Şarkılar biriksin ayaklarımın gölgesine
Damla damla aksın coşkun denize
Yüreğim yorgun umutlar biriktiriyor
Bir gölge izliyor derinden ve sessiz
Bulutlar ihanet safları kurmuş
Ağlıyor yeryüzüne, ıslanıyorum
Aralıksız damlalar vuruyor yüzüme
Yorgun gözlerim suda boğuluyor
Sözler diziliyor boğazıma
Susuyorum derinden ve sessiz
Islıklar karşılıyor dönüşümü
Rüzgârın savurduğu bulutlar gibi
Savruluyorum şehirden şehire
Yağmur yağıyor, ıslanıyorum dolu dolu
Bir gölge izliyor derinden ve sessiz
Ağlıyorum, ellerim başımda
Ah deniz, bütün suç senin
Unuttun beni bir sahilde
Bir gölge izliyor derinden ve sessiz
Islak bir yağmur zamanı
Islanıyorum, damlalar vuruyor yüzüme
Yorgun gözlerim suda boğuluyor.
21.05.2011 - 13:37
Gözlerini düşünüyorum
Gözlerini gözlerimin önünde hayall ederek
ve
ve hayale dalıyorum
Gözlerinden derinliklere inerek
Kimim neyim nerdeyim
Etrafım karanlık
Sadece gözlerinin saçtığı ışık hayalimde
Rotası gözlerin olan gemime yol gösteriyor
Yaklaştıkça uzaklaşıyor
Uzaklaştıca kayboluyor
Çekiyor bir girdabın icine
Biliyorum
Anlıyorum
Hissediyorum
Ama
Gözlerini hayalde olsa bakmaktan
kendimi
ALAMIYORUM
31.12.2010 - 10:17
Merhaba,Aşk, demek! ! !
Cesaret ister kimisi için; sorumluluktan, selam vermekten korkar aşka bazen…Kimisi için kolaydır; oyun gibidir, herkese oyunuma hoşgeldin diyebilir…Kimisinin de özünde yoktur zaten; ne selamı bilir ne sabahı…
Zamana görede değişir aşka merhaba demek…
Gün gelir; hazırsındır herşeyinle kıpır kıpırdır için, merhaba dersin ilk fırsatta ve çiçekler başka kokar, oksijen bir başka girer ciğerlere…Bazen hiç beklemediğinde düşer gönlüne; anlayamadan neler olduğunu; ”Merhaba” faslı çoktan geçmiştir, içinde hissedersin herşeyiyle….
Nasıl bir aşka hazırız…Peki gelecek, şu anki mutsuzlar aldılarmı derslerini geçmişten özeleştiri yaparak…? ? ?
23.12.2010 - 10:49
SENİ YAŞATMADIN'Kİii
Ah şu senli günler! ...
Yaşandı mı,yaşanmadı mı bilinmez? ...
Güneş doğdu mu bir zamanlar senli günlere?
Soluklandığımız havaya ortak oldu mu ciğerlerimiz?
Nefesin nefesime değdi mi tenha köşelerde?
Bakışım kaçamaklarda yakalandı mı bakışına mahcupça?
Üşümelerine hançerini sapladı mı sıcacık ellerim?
Sardım mı seni karayele inat?
Seni yaşadım mı?
? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ?
bir bilinmezliği yaşadım belki
belki seni
ya da sendeki beni..
adına 'sen' koyduğum
bütün özlemlerimi..
gitmelerimi
gelmelerimi
sana doğru esmelerimi..
neydi yaşadığım?
hiç yaşadım mı seni?
sesini
nefesini
boğazımdan yüreğime akan
ılıklığını içime çekişimi...
sahi
yaşadım mı seni?
21.12.2010 - 09:35
NEYDİ İÇİMDEKİ BU AHhhh! ! !
Neydi ki içimdeki bu “ahh”
Sonsuzluğuma düğümlü günah…
Bendim, soğuk bir adın ardından koşar adım sürünen. Bendim, ellerimde sakladığım düşleri parçalayıp kırık dökük mektuplara bürüyen.
Issızlığıma çokluk sayacak kadarken, hep en yalnızlığım oldun neden?
Bir düşü anlatmanın kaç hali vardı dilimde? Kelimelere yüklenen hangi hal halimden haberdar edebilirdi? Hangi kelime bir gözyaşını gösterebilirdi? Yüzüm bile saklarken hüznü, bunu kelimeler başarabilir miydi?
Bir yaraya inatla tuz sürmekti her şey. Ölüme giderken, sigara basmaktı içimdeki isme. İsminin üzerindeki izlerinden sorgulanmalıydım belki. Suçluydum. Oysa isminde bulunan her iz benim ölüm sebebim oluyordu. Suçluydum…
Tüm korkmalarımı acemi bir cesarete çevirip yürüdüm. Hep kırıldım, hep düştüm…
Bildiklerimi kendimden saklamayı nereden öğrenmiştim ben? Kaç kez yutmuştum ömrümün çığlıklarını?
'Sen ya bir yanılgının yangınıydın ya da yazgının.'
Ardı yoktu / ötesi çoktu…
Hiçbir harf yazmaktan öteye gidemiyordu ve hiçbir yazı, yazmak istediğin kadarı olamıyordu. Ben gibi beceriksizleşiyordu…
…
Tüm acılarının parmak izlerini yüreğimde aramamalıydın. Dillendiremediğin, bilemediğin tüm sahnelerin oyuncusuydu satırlarım. Ben ikileminin kaçışlarıydım. Yanlış adreslerdi avuçlarımda doğru yol diye sakladığım.
Bilmek istenilmeyen her şey susarak dinlenirmiş meğer. Bilinmek istenilmediğimde susulacak mıydım?
Her aynada kendimi görmekten uzağım artık. Göz bebeklerimde yatan yaraları bırakamıyorum geçmişe. Sessizce çekip giderken düşlerimin can çekişlerine, içime gömdüğüm gözyaşlarımı sezemeyecek hiç kimse…
Bir gece yarısı bıçaklanırken en sessizliğimden, dilimden dökülen harfleri toplayınca hep sen ediyor neden?
Sen bilir misin düş diye sabahlamayı? Ve kırgınlıklarını bir teselli ile değil başka bir kırgınlıkla sarmayı?
…
Acı bir itiraftım, en çok kendimi yaktım…
Şemsiyeler altında yağmura direnirken ruhum, ardımdan geçip giden her şeye sessiz kaldım.
Unutulduğum köşedeydim her vakit. Aransam bulunacaktım. Sorulsa tarifi mümkün olan gidişlerim vardı benim. En fazla iki sağa bir sola uzunca adımlardın. Ve adımlarından düşen her ses canımı ağzıma alırdı, açıldığında ağzımdan düşecek kadar. Oysa hiçbir adımın kayıplığımın yanına düşmeyecekti. Aranmayacaktım…
Ellerimde bilinmez uçurumlar vardı. O nedenle hep avuç içlerine dönüktü parmaklarım. Gelen durakta kendimden inmek ve bir şehre yüzüstü düşmekti dileğim. Uyuyakaldım. Ne kendimden inebildim ne de bir şehre yüzüstü serildim.
Ne kadarlıktı ki adım ve kaç harf kalınlığı vardı ki birilerinin hatırlayışlarına ağırlık yaptım? Birilerini acıttım, ağlattım. Ya ben ömrüme düşen acıları, göz kapaklarımda saklı yaşlarımı kimden kuşandım?
Yokluğunun alnına üflenirken satırlarım, nasıl oldu da ben hep varsın sandım?
Bir yıl daha geçmişti geçen yılların. Kimsizdin sessizliğinde? Hangi yaranın kabuk bağlanışına tanık oluyordun ve hangi acıdan dökülen yaşları benliğinde buluyordun?
‘Ben tüm acımaları kendi saflarıma çekiyorum’ sandığımda sana hangi üzülmek kalıyordu?
Hiçbir şeyi düzeltmek zorunda değildim; ama bozan bir eldim, bozduklarımı düzeltmenin geç kalışlarında… Söylenmiş olan hiçbir söz geriye alınamazdı, bilirdin. Diyemezdim; saçmaydı, yalandı… Diyemezdim… Desem yıllar sonra yine aynı sözcükleri dökerdim harflerimden. Ki susmayı bilmeyen bir alfabeydi bendeki. Söz veremezdim bildiklerimi yutacağıma. Bir dahası yok, üzülme diyemezdim…
Hep en kötü yanından tuttum geleceğin. Söylenmiş olan her şey bir düşün ön adlarından oluşmaydı. Söylenmiş olan her şey benim yükümdü, peki sana neden ağır geldi?
Alışkanlıklarla başlayan kelimelerin arasında yer buldum kendime. Simetrik bir duruş sergileyebilirdim çünkü yerimi en başından belirledim. Yadırgamadım üzerime yürüyen sözcükleri, bilmek istemesem de biliyordum bir gün hepsinin kapıma geleceğini. Tutulmamış bir söz kadar acıdı içim. Tutulmamış bir söze yapılan sayısız itiraz kadar ezildim. Madem biliyordun neden acıyorsun ki yüreğim?
Şimdi hiçbir mutluluğu birbirine yamayıp koca bir gülüş kondurmuyorum dudağımın kıyısına. Susmalarımı biriktirerek yazıyorum.
…
Adıyla var olan umutlarım...Mutlusuzluğun, imkânsızlığına inandım
20.12.2010 - 21:44
UMUTLAR,,,
Zaman akıp gider ondan nefret etmeyle
Bir ümit, bir ümit derim her gün içimde
Ne zaman geri gelir, ne seneler
Yüreğim dağlanır seni her bekleyişimde
Belki! Belki derim bugün yine
Büyür senle dolu hayallerim içimde
Uyanma zamanı gelir
Anlarım sonra
Hiçbir şey değişmez ertesi günde
Umutlara bağladım hasreti
Nereye dönsem hep aynı sevginin sesi
Bir suskunluk düşer sonra yüreğime
Umudun vakti geçince
Bütün sevincim biter içimde
Hep aynı hikaye, hep aynı bekleyiş
Umut ve hayallerle yeşeriş
Hasreti yudumlarım
Sensizlikle doldurduğum yüreğimle
Sonra anlarım
Hayallerimde kalmış artık düşlerimde
14.12.2010 - 12:18
BU UMUTSUZ AKŞAMDA
Yarın görüşürüz dedim umutlarıma
Üstüme bu kadar varmayın
Sabah başlarız kaldığımız yerden
Beni uğurlamak zahmetine girmeyin
Arkanıza yaslanıp kadehinizden yudumlayın
Bu umutsuz akşamda
Umudunuzun kırılmasına siz izin vermeyin
Korktu umutlarım söylediklerimden
Kaybettiğimi sandılar onları
Telaşla yanıma koştular
Yüksek sesle kulağıma fısıldadılar
Biz varız
Yüreğinin fitilini ateşle dediler
Bir damla gözyaşım korkuttu umutlarımı
Umudumun biri geldi
Ve gözlerimden akan
Bir damla gözyaşımı sildi
Sonra elini yüreğime götürdü
Gözlerimin içerisine korkuyla bakıyordu
Kaybetme bizi der gibi
Elinin sıcaklığını hissettim yüzümde
Gülümsedim ona
Sesinin tonunda
Gözlerinin içerisinde
O denli dokunaklı
Ürkek bir hali vardı ki
Garip bir şekilde
Bu gece umudumun kollarına
Kendimi bıraktım
13.12.2010 - 11:34
Bu akşam üzerimde yine bir durgunluk, bir tuhaflık, yaşanmamışlıklara özlem var. Geçen günün kıymetini, bu akşam gözden kaybolduktan sonra; işin içinde anlamakta var.
Sanma kıymet bilmeyen biriyim. Düşündüm de nelere, kimlere kıymet verdim. Değer görmedim.
Gerektiğinde hiç gözümü kırpmadan hanımefendi kişiliğimle yardıma koşarak ihanet şarabından bir yudum içtim.
Buydu güvenmenin,,inanmanın, sevginin ve insan olmanın karşılığı!
Bir bir savrulup durdu insan olmamın gururu.
Canı isteyen eline aldı bir silah, vurdu bıldırcın kuşunu. Koş dedi sonra avcı köpeğine, yakala onu! Koştu köpek sıktı dişleriyle bıldırcın kuşunu.
O vakitten sonra otluklar, sazlıklar arasından havalanamadı bir daha bıldırcın kuşu! Yenik düştü umarsızlara!
Sanırım kuşlarla aynıyız. O yüzden özel bir ilgim var kuşlara. Onlar özgürce süzülmeli, uçmalı havada.
Bende kuşlar gibiyim. Hayata doğru durgun süzülüşlerim, içten seslenişlerim var. Belki de bu yüzdendir; hayata sabrım var.
Can yakar dostlarım, can yakar tanıdıklarım; sadece o kadar değil yılan gibi dilleri var.
Asık surat ifadeleriyle zordan memnun oldum deyişleri var.
Boşuna uğraşmışım, boşuna zaman harcamışım; boşuna sevdiklerimi kırmışım! Şimdi büyüklerimden özür dileyeceğim var!
Meğerse hiçbir şeye, hiçbir kimseye hele de dost bildiklerine hiç değmezmiş? ?
Dost, arkadaş diye diye! Kör etmişiz gözlerimizi geleceğe..
Geleceğin vuslatı vurdu mu iki gözüne parçalanmış aşklar, parçalanmış sevgiler kalmış dostlardan geriye..
Hiç tattınız mı bu duyguları? Bunların kelimelerle ifadesi yok! Ama hala etrafımızda dost diye bildiklerimiz çok!
Ben mi yanlış biliyorum?
09.12.2010 - 10:23
BEN YAGMURUM
Kararır gökyüzü ansızın
Çarpar bulutlar kahrederek Ve bir ateş yanar...
Bulutlar yanar Yürek yanar.
Sonra tek tek düşer damlalar
Toprak kokar Yağmur kokar.
Bir ateş yanar rüzgarında Bin ateş söner.
Ben yağmurum - gününe ve gecene yağan.
Kararırsa bulutların ansızın
Ve şimşekler çakarsa özünde Bak gözündeyim.
Önce tek tek Sonra sel olurum göğsüne...
Aydınlanırsa yüreğin Güneşler açarsa yüzünde
Neşeyim şimdi özünde.
Yürürken bahtının yollarında.
Yalnız ve dalgın Ve görürsen açmış
Bir dal üzerinde çiğ damlası. O benim.
Sabahları dağılırken bulutlar Yürüyorsan sokaklarda
Düşünüyorsan Nisan yağmurlarını Havayı kokla Obenim.
Ararsa ellerin ellerimi -gözlerinde yağmurlar Üzülme.
Yum gözlerini usuldan.
Bak yüreğindeyim.
Estirme hüzün rüzgarlarını Kov sahilinden deli dalgaları.
Sakin serin pınarlarda çağlar damlalarım.
Dağlardan esen meltemlerde Akan çeşmende benim.
Yıka yüreğini temiz sularımda Gönlünde melankoli kalmasın
Şifalıdır damlalarım Ben yağmurum
Yağmur Benim...
Toplam 12 mesaj bulundu