Vay anasını sayın seyirciler: '2 doktor 8 hemşire 13 sağlık memuru ve 2 ambulans mevcuttur Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup iki şeritli duble yola sahiptir'
Bu bilgiyi kim veriyor. 2 doktor 8 hemşire 13 Sağlık memuru, 2 ambulans.... Eee bunlara benim ilave edeceklerim de var.
1 tıp fakültesi, 1 ziraat fakültesi, üç meslek yüksek okulu, 22 profesör, 36 doçent, 42 okutman...
Bir vatandaşın etrafında yaşanan çirkinliklerden, insanların dindarlık riyakarlıklarından fena halde sıdkı sıyrılmıştır. Bir öğle namazı öncesinde Bursa Ulucamiinde içinden der ki 'Yarabbi öyle kötü bir zamandayız ki acaba okuduğumuz, efsanesini dinlediğimiz büyük kullarından, büyük velilerinden şimdi yaşanlar varmı, içimizde onlardan varmı acep? ...'
Bunlar yalnızca sessiz bir düşüncedir. Neredeyse müezzin kamet getirecektir. Tam o esnada yanındaki meçhul adam kulağına eğilir ve der ki: 'Efendi senin dediğin adamlardan bu safta üç tane var! '
Kamet başladığı için cevap veremez, namazdan sonra bu meçhul adamla konuşmayı kararlaştırır. Göz ucuyla şekl-i şemailini inceler. Dayanamayıp yüzüne dikkatle bakınca bunun memleketindeki Erzurumlu Eşo olduğunu anlayınca gayrı ihtiyarı terler...
Namazda hiç yanından ayrılmadığı halde selam verildiğinde yanındaki bir başkasıdır, Eşo değildir.
Bu bizzat yaşanmış ve yeminle anlatılmış bir rivayettir.
Doğunun Parisi tabirini anlayabilmeniz için ahmet Hamdi Tanpınarın Beş Şehir isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim. Gerçekten bir zamanlar Paris gibiymiş şehir. Osmanli İmparatorluğunun İstanbul ve İzmir'den sonra en büyük Gümrüğü Erzurum imiş. Onsekizinci yüzyılın sonlarına kadar bu ihtişamlı durumu devam etmiştir. Bu zenginliğini tahmin edebileceğiniz gibi İpekyolu'nun çok önemli bir istasyonu olmasına borçlu. Zira doğudan batıya, batıdan doğuya giden kervanlar hemen hemen bütün ihtiyaçlarını bu şehirden karşılarmış. Şehir 33 sanatı beslermiş. Başlıcaları, kazazlar, kavaflar, bezzazlar, nalbantlar, sarraflar, yağcılar vs... Esnafı gayet adilmiş. Coğrafi merkez olmasından dolayı Çinden Avrupaya kadar bütün kültür etkileşimlerine açıkmış. Uzun kış gecelerinin şehre bu gün bile etkisini sürdüren derin ve esaslı bir kültür bahşettiğini afaki bir bakışla da anlayabiliriz. Bu şifahi kültürün en belirgin hususiyeti insanının hazırcevaplığı,sıcakkanlılığı,yardımseverliği vs.'dir. Erzurum'da yalnız kalmak imkansızdır...
Entipüften... kelimesini karşılamalı bence, bilmiyorum bu kelime çok hoşuma gittiği için tam olarak ne anlama geldiğini bilmek için buraya ekledim. Argo mu, yeni bir kelime mi, kullanımı yaygın mı değil mi bilmiyorum öğrenmek için ekledim. Zira ki son günlerde pek revaçta...
Tırışkadan adamlar! deyimini kullanmak doğru mu, yanlış mıdır?
Binbir varyasyonlu hamasetle insanların saflığını büyük maharetle oy’a tahvil etmenin, dini duyguları istismarın velhasıl siyasi hokkabazlığın zirve noktası.
Ahmet Turan Alkan ne demek mi? Çok gaddar bir adam demek. O yaşlı bir insanı ekmeğinden etmekten çekinmeyecek kadar para canlısıdır. Elinden gelse o biçarenin kanına ekmek doğrayacaktı. Tabii o biçareden kimi kastettiğimi anlayan anlar. Şu kadarını söyleyelim: Kapalı kapılar ardında bin dürlü dalavere ile Zaman kazatasının 'ek' tesmiye olunan bir kısmındaki üstadı işinden (ekmeğinden) etmiş ve alay-ı vala ile onun yerine kurulmuştur.
İmdi bu adam benim gözümde bir hiçtir. Ta ki mağdurundan özür dileye ve gasp ettiği yeri ona iade ede. Kari-i güzinim deyip aldattığı 'okurlar'ından da tabii...
Divan şiiri için halktan uzak, kopuk veya halktan hiçbir şey yok demek hatalıdır. Okuma yazma bilmeyen basit insanlar dahi divan edebiyatı ile şiir söylemiştir. Ebced hesabını halkın büyük kısmı biliyordu. Bu edebiyatın şairleri saray çevresinde zannediliyor, oysa onların için de memur, hekim, asker, esnaf velhasıl halktan insanlar vardı. Saraya ve elit tabakaya maletmek hatalıdır. Hemen hemen yazılan bütün eserler halk tarafından rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Bu konuda detaylı bilgi edinmek isteyen lütfen İskender Pala'nın kitaplarına müracaat etsin. Kesinlikle bilgi sahibi olmadan iddia sahibi olunmasın...
Adam trafikte 'alçaktan uçarak' giderken polise yakalanır... Kenara çeker ve arabadan iner:
- Buyrun Memur Bey..
- Beyefendi aşırı hız yaptığınız için sizi durdurmak zorundayım, ehliyetiniz lütfen..
- Ehliyetim yok, son yaptığım kazada ehliyetime el koydular memur bey.
- Peki aracınızın ruhsatını görebilir miyim?
- Araba benim değil memur bey, çaldım ben bu arabayı...
- Anlamadım, nasıl yani; siz bu arabayı çaldınız öyle mi?
- Evet memur bey, aa durun bir dakika torpido gözünde ruhsat olacaktı, silahımı oraya koyarken
ruhsat gibi bir şey gördüm galiba...
Polis iyice şaşırır:
- Torpido gözünde silah mı var?
- Evet memur bey, bu arabanın sahibi kadını vurduktan sonra cesedi bagaja koydum,
silahı da torpido gözüne koydum...
- Bir de bagajda ceset mi var?
- Evet memur bey.
- Trafik polisi bunu duyar duymaz amirini arar, arabanın etrafı bir anda polislerle dolar
ve adamı sorguya alırlar. Ekipler amiri adamın ehliyetini ister, adam ehliyetini çıkarır ki ehliyet geçerli
ve temizdir; hiçbir anormallik yoktur. Bunun üzerine adamın ruhsatını ister,
adam çıkartır, ruhsatı da verir; ekipler amiri yine bakar ki araba adama ait...
Derken, adamdan torpido gözünü açmasını ister, adam açınca ortaya çıkar ki orada da silah falan yok...
Ekipler amiri bir de bagaja bakmak ister, adam bagajı açar; orada da ne ceset var, ne de başka bir şey...
Bunun üzerine ekipler amiri 'Çok garip' der... 'Sizi durduran memurun anlattığına göre bu arabanın
bir kadına ait olduğunu söylemişsiniz, kadını öldürüp cesedi bagaja, silahı da
torpido gözüne koymuşsunuz... 'Adam güler: 'İnanamıyorum... O şimdi benim için
'aşırı hızlı gidiyordu' da demiştir...'
Olay Çankaya'da geçiyor... Ankara'da patates soğan satan, megafonlu bir kamyonet. Polis anons yapıyor; '06 MN 1945 ilerleeeeeee.'
Kamyonetin megafonundan cevap geliyor; 'Anlaşıldı tamaaam! !
Kızıltoprak kırmızı ışıklarda duran Trafik Polisi, ters yönden gelen araba
şoförüne
seslenir;
- 34 GV 713!
- Bugün çok para kazandın herhalde?
- Acelem var, şanslısın...
Şoförün biri trafik sıkışık iken park yasağı olan yere direksiyonu kırar
ve durur...
Polis; 'Beyaz uno çek kardeşim park yasak! ' gibilerinden bir anons
yapar...
Şoför el kol hareketleri yardımıyla 'Abi ekmek almaya geçiyom hemen
çıkacam'
der! .. Yarım saat kadar sonra elini kolunu sallaya sallaya çıkınca polis
anonsu patlatır; 'Beyaz uno, ekmek nerde lan? '
Göztepe soyak site'sinin önünden yürüyorum... Birden polis bir BMW'yi
durdurdu...
Polislerden biri indi diğeri de içerden bakıyor, ben de yana döndüm
bakıyorum öyle,
enteresan geldi. Adam sarhoş falandı, biraz bakiim eğlenirim diye
düşündüm...
İçerideki polis birden megafonla; 'Önüne dön, önüne dön, kendi tipine bak
sen soytarı' dedi.
Mecidiyeköy'de bir sabah erken, polis otosu arabanın tekine sesleniyor;
'Zabahınan ceza yazdırma zabahınan' (Sabah ile demek istiyor)
17 ile 30 yaş arasında olan gencecik arkadaşlar bile bunalmış bu hayattan. Ölüm kurtuluştur diyor. Ateistler ise dine inananların bir ömür kendilerini kandırdımalarının sonu diyor ölüm için. İyi de o kadar çok araştırma yapmış dine inananlarla uğraşmış ki bir ömür dediği şeyi kendisi de zayi etmiş farkında değil... Daha ölmeden çürümüş bedeni, sanıyorsam 40 yaşında... Ölüm söz konusu olunca pek fazla atıp tutamıyor... Çünkü herkes ittifak halinde: Kurtuluş yok ve ölüm HAK.
Yüzüne siyah beyaz fotoğraftan bile olsa bakıp da bir emniyet duygusu hissettiğiniz kaç insan vardı hayatınızda. Hayat denen, dünya denen bu keşmekeşe kafa yoran, inancını sonuna kadar sahiplenen ve davasının çilesini düşmanlarının bile hayranlık duyduğu bir samimiyetle çeken kaç insan görmüştünüz onun gibi? Necip Fazıl bana neyi mi çağrıştırıyor? Dalgalı bir denizde çalkalanan geminin aradığı gibi sığınılacak güvenli bir liman...
ERZURUM ILICA SIRLI KÖYÜ
19.01.2010 - 08:41Vay anasını sayın seyirciler: '2 doktor 8 hemşire 13 sağlık memuru ve 2 ambulans mevcuttur Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup iki şeritli duble yola sahiptir'
Bu bilgiyi kim veriyor. 2 doktor 8 hemşire 13 Sağlık memuru, 2 ambulans.... Eee bunlara benim ilave edeceklerim de var.
1 tıp fakültesi, 1 ziraat fakültesi, üç meslek yüksek okulu, 22 profesör, 36 doçent, 42 okutman...
100 nüfüslu bir köye az ama idare etsinler..
MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE
21.10.2009 - 10:35Tatlısu milliyetçisi...
eşo(erzurumlu eşref)
22.11.2008 - 11:41Bir vatandaşın etrafında yaşanan çirkinliklerden, insanların dindarlık riyakarlıklarından fena halde sıdkı sıyrılmıştır. Bir öğle namazı öncesinde Bursa Ulucamiinde içinden der ki 'Yarabbi öyle kötü bir zamandayız ki acaba okuduğumuz, efsanesini dinlediğimiz büyük kullarından, büyük velilerinden şimdi yaşanlar varmı, içimizde onlardan varmı acep? ...'
Bunlar yalnızca sessiz bir düşüncedir. Neredeyse müezzin kamet getirecektir. Tam o esnada yanındaki meçhul adam kulağına eğilir ve der ki: 'Efendi senin dediğin adamlardan bu safta üç tane var! '
Kamet başladığı için cevap veremez, namazdan sonra bu meçhul adamla konuşmayı kararlaştırır. Göz ucuyla şekl-i şemailini inceler. Dayanamayıp yüzüne dikkatle bakınca bunun memleketindeki Erzurumlu Eşo olduğunu anlayınca gayrı ihtiyarı terler...
Namazda hiç yanından ayrılmadığı halde selam verildiğinde yanındaki bir başkasıdır, Eşo değildir.
Bu bizzat yaşanmış ve yeminle anlatılmış bir rivayettir.
erzurum
22.11.2008 - 11:31Doğunun Parisi tabirini anlayabilmeniz için ahmet Hamdi Tanpınarın Beş Şehir isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim. Gerçekten bir zamanlar Paris gibiymiş şehir. Osmanli İmparatorluğunun İstanbul ve İzmir'den sonra en büyük Gümrüğü Erzurum imiş. Onsekizinci yüzyılın sonlarına kadar bu ihtişamlı durumu devam etmiştir. Bu zenginliğini tahmin edebileceğiniz gibi İpekyolu'nun çok önemli bir istasyonu olmasına borçlu. Zira doğudan batıya, batıdan doğuya giden kervanlar hemen hemen bütün ihtiyaçlarını bu şehirden karşılarmış. Şehir 33 sanatı beslermiş. Başlıcaları, kazazlar, kavaflar, bezzazlar, nalbantlar, sarraflar, yağcılar vs... Esnafı gayet adilmiş. Coğrafi merkez olmasından dolayı Çinden Avrupaya kadar bütün kültür etkileşimlerine açıkmış. Uzun kış gecelerinin şehre bu gün bile etkisini sürdüren derin ve esaslı bir kültür bahşettiğini afaki bir bakışla da anlayabiliriz. Bu şifahi kültürün en belirgin hususiyeti insanının hazırcevaplığı,sıcakkanlılığı,yardımseverliği vs.'dir. Erzurum'da yalnız kalmak imkansızdır...
Erke Dönergeci
27.11.2006 - 09:16Modern reklamcılık ve pazarlama teknolojisi ile termodinamik kanunları arasına sıkışıp kalmak.
tırışka
26.11.2006 - 19:12Entipüften... kelimesini karşılamalı bence, bilmiyorum bu kelime çok hoşuma gittiği için tam olarak ne anlama geldiğini bilmek için buraya ekledim. Argo mu, yeni bir kelime mi, kullanımı yaygın mı değil mi bilmiyorum öğrenmek için ekledim. Zira ki son günlerde pek revaçta...
Tırışkadan adamlar! deyimini kullanmak doğru mu, yanlış mıdır?
süleyman demirel
02.05.2006 - 09:26Binbir varyasyonlu hamasetle insanların saflığını büyük maharetle oy’a tahvil etmenin, dini duyguları istismarın velhasıl siyasi hokkabazlığın zirve noktası.
süleyman demirel
02.05.2006 - 09:22Menfaatperestliğin, hodgamlığın, adaletsizliğin, basiretsizliğin, celadetsizliğin, her türlü olumsuzluğun, yüzsüzlüğün, arsızlığın zirve noktası.
süleyman demirel
02.05.2006 - 09:16İnsanların saflığından nasıl istifade edilebileceğini gösteren zirve noktası
ahmet turan alkan
30.06.2005 - 15:40Ahmet Turan Alkan ne demek mi? Çok gaddar bir adam demek. O yaşlı bir insanı ekmeğinden etmekten çekinmeyecek kadar para canlısıdır. Elinden gelse o biçarenin kanına ekmek doğrayacaktı. Tabii o biçareden kimi kastettiğimi anlayan anlar. Şu kadarını söyleyelim: Kapalı kapılar ardında bin dürlü dalavere ile Zaman kazatasının 'ek' tesmiye olunan bir kısmındaki üstadı işinden (ekmeğinden) etmiş ve alay-ı vala ile onun yerine kurulmuştur.
İmdi bu adam benim gözümde bir hiçtir. Ta ki mağdurundan özür dileye ve gasp ettiği yeri ona iade ede. Kari-i güzinim deyip aldattığı 'okurlar'ından da tabii...
yüz büyük türk yalanı
15.10.2004 - 15:19-Arabanı bir saatliğine alabilir miyim?
-Vallaha çalışmıyorki.. Marş basmıyor, motor tekliyor, şanzımandan ses geliyor.......
divan edebiyatı
20.08.2004 - 15:23Divan şiiri için halktan uzak, kopuk veya halktan hiçbir şey yok demek hatalıdır. Okuma yazma bilmeyen basit insanlar dahi divan edebiyatı ile şiir söylemiştir. Ebced hesabını halkın büyük kısmı biliyordu. Bu edebiyatın şairleri saray çevresinde zannediliyor, oysa onların için de memur, hekim, asker, esnaf velhasıl halktan insanlar vardı. Saraya ve elit tabakaya maletmek hatalıdır. Hemen hemen yazılan bütün eserler halk tarafından rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Bu konuda detaylı bilgi edinmek isteyen lütfen İskender Pala'nın kitaplarına müracaat etsin. Kesinlikle bilgi sahibi olmadan iddia sahibi olunmasın...
enteresan diyaloglar
13.08.2004 - 15:44Adam trafikte 'alçaktan uçarak' giderken polise yakalanır... Kenara çeker ve arabadan iner:
- Buyrun Memur Bey..
- Beyefendi aşırı hız yaptığınız için sizi durdurmak zorundayım, ehliyetiniz lütfen..
- Ehliyetim yok, son yaptığım kazada ehliyetime el koydular memur bey.
- Peki aracınızın ruhsatını görebilir miyim?
- Araba benim değil memur bey, çaldım ben bu arabayı...
- Anlamadım, nasıl yani; siz bu arabayı çaldınız öyle mi?
- Evet memur bey, aa durun bir dakika torpido gözünde ruhsat olacaktı, silahımı oraya koyarken
ruhsat gibi bir şey gördüm galiba...
Polis iyice şaşırır:
- Torpido gözünde silah mı var?
- Evet memur bey, bu arabanın sahibi kadını vurduktan sonra cesedi bagaja koydum,
silahı da torpido gözüne koydum...
- Bir de bagajda ceset mi var?
- Evet memur bey.
- Trafik polisi bunu duyar duymaz amirini arar, arabanın etrafı bir anda polislerle dolar
ve adamı sorguya alırlar. Ekipler amiri adamın ehliyetini ister, adam ehliyetini çıkarır ki ehliyet geçerli
ve temizdir; hiçbir anormallik yoktur. Bunun üzerine adamın ruhsatını ister,
adam çıkartır, ruhsatı da verir; ekipler amiri yine bakar ki araba adama ait...
Derken, adamdan torpido gözünü açmasını ister, adam açınca ortaya çıkar ki orada da silah falan yok...
Ekipler amiri bir de bagaja bakmak ister, adam bagajı açar; orada da ne ceset var, ne de başka bir şey...
Bunun üzerine ekipler amiri 'Çok garip' der... 'Sizi durduran memurun anlattığına göre bu arabanın
bir kadına ait olduğunu söylemişsiniz, kadını öldürüp cesedi bagaja, silahı da
torpido gözüne koymuşsunuz... 'Adam güler: 'İnanamıyorum... O şimdi benim için
'aşırı hızlı gidiyordu' da demiştir...'
www.siberalem.com
enteresan diyaloglar
31.07.2004 - 11:30Olay Çankaya'da geçiyor... Ankara'da patates soğan satan, megafonlu bir kamyonet. Polis anons yapıyor; '06 MN 1945 ilerleeeeeee.'
Kamyonetin megafonundan cevap geliyor; 'Anlaşıldı tamaaam! !
Kızıltoprak kırmızı ışıklarda duran Trafik Polisi, ters yönden gelen araba
şoförüne
seslenir;
- 34 GV 713!
- Bugün çok para kazandın herhalde?
- Acelem var, şanslısın...
Phhh! ...Adanalı devam et!
- Phsss! ..Adanalı kime diyom! Devam eeeeyyyt!
- Aaaauueee! ..Ulen kulaana şalgam mı kaçtı kime diyom yürüsene
(erzurumemniyet.pol.tr sitesinden alınmıştır.)
enteresan diyaloglar
31.07.2004 - 11:29Şoförün biri trafik sıkışık iken park yasağı olan yere direksiyonu kırar
ve durur...
Polis; 'Beyaz uno çek kardeşim park yasak! ' gibilerinden bir anons
yapar...
Şoför el kol hareketleri yardımıyla 'Abi ekmek almaya geçiyom hemen
çıkacam'
der! .. Yarım saat kadar sonra elini kolunu sallaya sallaya çıkınca polis
anonsu patlatır; 'Beyaz uno, ekmek nerde lan? '
(erzurumemniyet.pol.tr sitesinden alınmıştır.)
enteresan diyaloglar
31.07.2004 - 11:28KOMİK POLİS ANONSLARI
Göztepe soyak site'sinin önünden yürüyorum... Birden polis bir BMW'yi
durdurdu...
Polislerden biri indi diğeri de içerden bakıyor, ben de yana döndüm
bakıyorum öyle,
enteresan geldi. Adam sarhoş falandı, biraz bakiim eğlenirim diye
düşündüm...
İçerideki polis birden megafonla; 'Önüne dön, önüne dön, kendi tipine bak
sen soytarı' dedi.
Mecidiyeköy'de bir sabah erken, polis otosu arabanın tekine sesleniyor;
'Zabahınan ceza yazdırma zabahınan' (Sabah ile demek istiyor)
(erzurumemniyet.pol.tr sitesinden alınmıştır.)
ölüm
31.07.2004 - 11:23Öleceğiz, öleceğiz müjdeler olsun
Ölümü de öldüren rabbe secdeler olsun.
Necip Fazıl KISAKÜREK
ölüm
30.07.2004 - 15:2117 ile 30 yaş arasında olan gencecik arkadaşlar bile bunalmış bu hayattan. Ölüm kurtuluştur diyor. Ateistler ise dine inananların bir ömür kendilerini kandırdımalarının sonu diyor ölüm için. İyi de o kadar çok araştırma yapmış dine inananlarla uğraşmış ki bir ömür dediği şeyi kendisi de zayi etmiş farkında değil... Daha ölmeden çürümüş bedeni, sanıyorsam 40 yaşında... Ölüm söz konusu olunca pek fazla atıp tutamıyor... Çünkü herkes ittifak halinde: Kurtuluş yok ve ölüm HAK.
ölüm
30.07.2004 - 15:18Ebedi gençlik ölüm desem kimse inanmaz,
Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
Necip Fazıl Kısakürek
necip fazıl kısakürek
18.06.2004 - 14:55Yüzüne siyah beyaz fotoğraftan bile olsa bakıp da bir emniyet duygusu hissettiğiniz kaç insan vardı hayatınızda. Hayat denen, dünya denen bu keşmekeşe kafa yoran, inancını sonuna kadar sahiplenen ve davasının çilesini düşmanlarının bile hayranlık duyduğu bir samimiyetle çeken kaç insan görmüştünüz onun gibi? Necip Fazıl bana neyi mi çağrıştırıyor? Dalgalı bir denizde çalkalanan geminin aradığı gibi sığınılacak güvenli bir liman...
Toplam 20 mesaj bulundu