Bugün Kürtlerin büyük çoğunluğu İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, İzmit, Adana, Antalya gibi, batı illerimizde yaşamaktadır. Trakya’da dahi Kürt nüfus hızla artmaktadır. Öyle ki, Kürtçülerin Kürdistan dedikleri Güneydoğu’dan daha falza sayıda Kürt, Türkiye’nin diğer bölgelerinde yaşamaktadır. Üstelik Kürtler yaşadıkları tüm bölgelerde en önemli mevkileri ele geçirmekte, iktisadi, sosyal ve kültürel anlamda hızla irtifa kazanmaktadırlar. Demografik olarak da Kürt nüfus, Türk nüfusa oranla kıyaslanamayacak derecede artış hızına sahip bulunmaktadır. Yapılan hesaplamalara göre 20 - 25 yıl sonra Kürt nüfus, Türk nüfusu geçecektir. Bu hususta bilinçli ve planlı çalışmalar yapılmaktadır. Kürt nüfus artışı bilinçili bir biçimde körüklenmektedir. Bu yapılırken Tokat, Amasya, Kastamonu, Sinop, Çankırı, Zonguldak, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Çorum, Erzurum, Yozgat, Kayseri, Konya, Kırıkkale, Bartın, Karabük gibi Türklerin çoğunlukta sahip olduğu illerimizde aile planlaması adı altında Türk nüfusunun artışı dizginlenmeye çalışılmaktadır. Oysa Güneydoğu’da aile planlaması çalışmaları Kürtçülerin bölge halkını bu hususta bilinçlendirmeleri nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Hatta AKP hükümetinin gelişiyle güneydoğuda nüfus planlaması çalışmalarına son verilip, çocuk başına para uygulaması başlatılmıştır. Yani kürtlerin nüfus artışının dahada hızlanması amaçlanmaktadır. Kürt aileler için çok çocuğa sahip olmak artık bilinçli bir hareket noktasına gelmiştir.
Türkiye’nin Kürdistanlanştırılması amacını deşifre eden önemli açıklamalardan biri, öldürülen ünlü Kürtçü gazeteci Musa Anter’e aittir. “İstanbul, en büyük Kürt kentidir.”, “ Türkiye’nin bölünmesini isteyip İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den vazgeçecek kadar akılsız değiliz. “ diyen Musa Anter, çok yalın bir biçimde ve fakat aynı zamanda büyük bir cesaretle gönlünde yatan aslanı söylemiştir. Belki de bu ve benzer açıklamaları nedeniyle gizli hedefleri aşikar ettiği için Kürtçüler tarafından Kürtçülüğe zarar verdiği düşünülerek öldürülmüştür.
Bugün Türkiye’nin pek çok holdingi Kürtlere aittir. Toprak Holding ve Ceylan holding gibi pek çok dev şirketler topluluğu Kürtlerindir. Kürt zenginlerin Kürtçülüğe destek sağladıklarını ve fakat bunu son derece ustaca ve deyim yerindeyse “denizi bulandırmadan, kerizi uyandırmadan” yaptıklarını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Ciddi miktarda paralar kazanan Kürt kökenli şarkıcı ve türkücülerin Kürtçü organizasyonlara yaptıkları yardımlar sır değildir. DEHAP’lı belediyelerin düzenlediği organizasyonlarda ücretsiz görev alan Kürt kökenli şarkıcıların medyada estirdikleri kültürel fırtına Türk kültürünün asimilasyonu ve Türkiye’nin kültürel ve sanatsal iklimini Kürtleştirme siyaseti üzerine kuruludur. Her yerde Kürtçe şarkılar veya Kürt aksanlı müzikal yapıtlar, Kürt kültürel kimliği çerçevesinde çekilen tv dizileri, sinema filmleri tarfından tutsak edilmeye çalışılan Türk kültürü dejenerasyon ve asimilasyonla karşı karşıyadır.
Siyaset dünyasında da tam anlamıyla bir Kürtleşme yaşanmaktadır. TBMM’deki milletvekillerinin yarıya yakını Kürt orjinlidir. Bu noktada Mesut Barzani’nin; “TBMM’de yetmişbeş adamım var“ deyişi anımsanmalıdır. Barzani’nin yetmişbeş adamı varsa bir o kadar da Talabani’nin vardır. Apo yanlısı ya da sempatizanı mebusların sayısını da varın siz düşünün. Meclisteki Kürt milletvekillerinin büyük çoğunluğu kürtçü olmakla birlikte henüz organize harket etmekten yoksundurlar. Sayılarıyla orantılı olmayan etkileri bizi yanıltmamalıdır. Kürtçülük noktasında çıkarların, kısa vadeli siyasal ikbal kaygılarının dizginlediği Kürt orjinli milletvekilleri uygun siyasal ve toplumsal atmosfer oluştuğunda asli kimliklerinin gereğini yapmaktan çekinmeyeceklerdir. Bu konuda bir fikir vermesi için yakın geçmişte yaşanan yaşamsal önemdeki bir oylamayı anımsayalım. Türk Ordusunun ABD askeriyle birlikte Irak’ın kuzeyinden harekat yapması önerisine Barzani ve Talabani’nin istekleri üzerine toplu halde red oyu veren Doğu ve Güneydoğulu milletvekillerinin siyasal tavırları malumdur.
Kürtlerin siyaset dünyasındaki güçlerini göstermesi açısından Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün AKP’nin milletvekillerinin yarıdan fazlasının Kürt kökenli oluşuyla övündüğünü de anımsamamız gerek.
çizdikleri yol HAKK ın yolu arkadaşlar bu tip provokatör müslüman olmayan insanlar inançları olmayan insanlar tabi ki çıkacaktır mühim olan bunları takmamaktır
ama bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğim
ulu önder ATATÜRK ün kurmuş olduğu TÜRKİYE CUMHURİYETİ laik bir ülkedir.
her yerde kendini bir şey biliyormuş gibi gösteren söylediklerinin hiç biri aslını örtmeyen kelimeleri sarfeden çok iyi kelime oyunu yapabilen basit insanlardır
kürt
30.04.2006 - 18:50Bugün Kürtlerin büyük çoğunluğu İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, İzmit, Adana, Antalya gibi, batı illerimizde yaşamaktadır. Trakya’da dahi Kürt nüfus hızla artmaktadır. Öyle ki, Kürtçülerin Kürdistan dedikleri Güneydoğu’dan daha falza sayıda Kürt, Türkiye’nin diğer bölgelerinde yaşamaktadır. Üstelik Kürtler yaşadıkları tüm bölgelerde en önemli mevkileri ele geçirmekte, iktisadi, sosyal ve kültürel anlamda hızla irtifa kazanmaktadırlar. Demografik olarak da Kürt nüfus, Türk nüfusa oranla kıyaslanamayacak derecede artış hızına sahip bulunmaktadır. Yapılan hesaplamalara göre 20 - 25 yıl sonra Kürt nüfus, Türk nüfusu geçecektir. Bu hususta bilinçli ve planlı çalışmalar yapılmaktadır. Kürt nüfus artışı bilinçili bir biçimde körüklenmektedir. Bu yapılırken Tokat, Amasya, Kastamonu, Sinop, Çankırı, Zonguldak, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Çorum, Erzurum, Yozgat, Kayseri, Konya, Kırıkkale, Bartın, Karabük gibi Türklerin çoğunlukta sahip olduğu illerimizde aile planlaması adı altında Türk nüfusunun artışı dizginlenmeye çalışılmaktadır. Oysa Güneydoğu’da aile planlaması çalışmaları Kürtçülerin bölge halkını bu hususta bilinçlendirmeleri nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Hatta AKP hükümetinin gelişiyle güneydoğuda nüfus planlaması çalışmalarına son verilip, çocuk başına para uygulaması başlatılmıştır. Yani kürtlerin nüfus artışının dahada hızlanması amaçlanmaktadır. Kürt aileler için çok çocuğa sahip olmak artık bilinçli bir hareket noktasına gelmiştir.
Türkiye’nin Kürdistanlanştırılması amacını deşifre eden önemli açıklamalardan biri, öldürülen ünlü Kürtçü gazeteci Musa Anter’e aittir. “İstanbul, en büyük Kürt kentidir.”, “ Türkiye’nin bölünmesini isteyip İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den vazgeçecek kadar akılsız değiliz. “ diyen Musa Anter, çok yalın bir biçimde ve fakat aynı zamanda büyük bir cesaretle gönlünde yatan aslanı söylemiştir. Belki de bu ve benzer açıklamaları nedeniyle gizli hedefleri aşikar ettiği için Kürtçüler tarafından Kürtçülüğe zarar verdiği düşünülerek öldürülmüştür.
Bugün Türkiye’nin pek çok holdingi Kürtlere aittir. Toprak Holding ve Ceylan holding gibi pek çok dev şirketler topluluğu Kürtlerindir. Kürt zenginlerin Kürtçülüğe destek sağladıklarını ve fakat bunu son derece ustaca ve deyim yerindeyse “denizi bulandırmadan, kerizi uyandırmadan” yaptıklarını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Ciddi miktarda paralar kazanan Kürt kökenli şarkıcı ve türkücülerin Kürtçü organizasyonlara yaptıkları yardımlar sır değildir. DEHAP’lı belediyelerin düzenlediği organizasyonlarda ücretsiz görev alan Kürt kökenli şarkıcıların medyada estirdikleri kültürel fırtına Türk kültürünün asimilasyonu ve Türkiye’nin kültürel ve sanatsal iklimini Kürtleştirme siyaseti üzerine kuruludur. Her yerde Kürtçe şarkılar veya Kürt aksanlı müzikal yapıtlar, Kürt kültürel kimliği çerçevesinde çekilen tv dizileri, sinema filmleri tarfından tutsak edilmeye çalışılan Türk kültürü dejenerasyon ve asimilasyonla karşı karşıyadır.
Siyaset dünyasında da tam anlamıyla bir Kürtleşme yaşanmaktadır. TBMM’deki milletvekillerinin yarıya yakını Kürt orjinlidir. Bu noktada Mesut Barzani’nin; “TBMM’de yetmişbeş adamım var“ deyişi anımsanmalıdır. Barzani’nin yetmişbeş adamı varsa bir o kadar da Talabani’nin vardır. Apo yanlısı ya da sempatizanı mebusların sayısını da varın siz düşünün. Meclisteki Kürt milletvekillerinin büyük çoğunluğu kürtçü olmakla birlikte henüz organize harket etmekten yoksundurlar. Sayılarıyla orantılı olmayan etkileri bizi yanıltmamalıdır. Kürtçülük noktasında çıkarların, kısa vadeli siyasal ikbal kaygılarının dizginlediği Kürt orjinli milletvekilleri uygun siyasal ve toplumsal atmosfer oluştuğunda asli kimliklerinin gereğini yapmaktan çekinmeyeceklerdir. Bu konuda bir fikir vermesi için yakın geçmişte yaşanan yaşamsal önemdeki bir oylamayı anımsayalım. Türk Ordusunun ABD askeriyle birlikte Irak’ın kuzeyinden harekat yapması önerisine Barzani ve Talabani’nin istekleri üzerine toplu halde red oyu veren Doğu ve Güneydoğulu milletvekillerinin siyasal tavırları malumdur.
Kürtlerin siyaset dünyasındaki güçlerini göstermesi açısından Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün AKP’nin milletvekillerinin yarıdan fazlasının Kürt kökenli oluşuyla övündüğünü de anımsamamız gerek.
saadet partisi
30.04.2006 - 18:32yaptıkları yapacaklarının teminatı
çizdikleri yol HAKK ın yolu arkadaşlar bu tip provokatör müslüman olmayan insanlar inançları olmayan insanlar tabi ki çıkacaktır mühim olan bunları takmamaktır
ama bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğim
ulu önder ATATÜRK ün kurmuş olduğu TÜRKİYE CUMHURİYETİ laik bir ülkedir.
yolunuz açık, ALLAH yar ve yardımcınız olsun
solcu
30.04.2006 - 18:26her yerde kendini bir şey biliyormuş gibi gösteren söylediklerinin hiç biri aslını örtmeyen kelimeleri sarfeden çok iyi kelime oyunu yapabilen basit insanlardır
Toplam 4 mesaj bulundu