Erdal Balcı Antoloji.com

1990–1997 yılları arasında Kazan Federal Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler ve Tarih okudum. Bir zamanlar Tolstoy’un, Lenin’in ve nice ünlünün adımlarını attığı o koridorlarda dolaşmak, bana yalnızca bir eğitim değil, tarihin kendisiyle buluşma fırsatı da sundu. Daha sonra yolum İstanbul Üniversitesi’ne düştü; coğrafya eğitimi aldım. Böylece tarih ile coğrafya — zaman ile mekân — hayat yolculuğumun iki vazgeçilmez refakatçisi oldu.

Çocukluğumdan beri kitaplara meylim vardı; şiirleri de romanları da severdim. Elbette gönlümde ayrı bir yeri olan şairler ve eserler oldu, ama hiçbirini diğerinden kesin çizgilerle ayırmadım. Benim için her kitap, her mısra, kendi rengini ve sesini taşıyan eşsiz bir dünyaydı. Okumak ve yazmak ise ruhumun nefes alış verişiydi.

1990’lı yıllarda hayat bana büyük bir armağan sundu: Cengiz Aytmatov’la tanışma fırsatı. Ak Keme’yi imzalayıp bana hediye etti. O küçük çocuğun Issık Göl’ün kıyısında beyaz yelkenliye bakarken kurduğu düşler ve hayal kırıklıkları, hâlâ içimde yankılanır. Babasız büyüyen o çocuğun tek umudu, gölde gördüğü beyaz gemiye bir gün binip mutlu bir hayata kavuşmaktı. Ne var ki, o gemiye varamadan hayata gözlerini yumdu.
Bense hâlâ o beyaz yelkenliye binmeyi umut edenlerdenim. Çünkü beni hayata bağlayan, o umudun hiç sönmemesidir. Nazım Hikmet’in dediği gibi: “Motorları maviliklere süreceğiz, çocuklar.” Öyleyse bırakın beni de, çocuklar, Issık Göl’de beni bekleyen o Ak Keme’ye.

..

Devamını Oku