Eprimiş Kefen Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakk ...

  • Yagmurum Ben
    Yagmurum Ben

    21.05.2014 - 09:58

    Hoşgelmişsin :)

  • Eprimiş Kefen
    Eprimiş Kefen

    26.04.2014 - 16:27

    Nice yıl birlikte yaşadık
    ve bu nice ayrılık ki
    hiç karşılaşmadık, bir anne bir kız

    senin yüreğin, bilmiyorum bana örtük
    benimkinde birike birike sıkışmış
    bunalmış bir hasret

    yüzünün ipeğine dokunmuş gibi
    eski ellerim ansıya ansıya
    bir bulutla bir gökyüzü arasında kaldım

    bana yetsin uzaklığın orda
    hiç yitmiyor madem
    madem hiç karşılaşmadık aynı şehirdeyken

    kim öğrendi bugüne dek
    hasreti dönüştüren kimyayı
    ben kendi kendime kendi kendime
    hasretinle söyleşmeyi öğrendim

    Gülten Akın
    Kızkırgın

  • Eprimiş Kefen
    Eprimiş Kefen

    11.02.2014 - 10:45

    'başkaları cehennemdir'
    sartre

  • Eprimiş Kefen
    Eprimiş Kefen

    26.01.2014 - 19:55

    'İnsan usul usul ölmek için gelir dünyaya.Başlar her gün biraz daha insan olmaya.
    Ve ölürken usul usul ne tuhaf; Aşık olur, kedi besler, isim verir eşyaya.'

    Metin Altıok

  • Eprimiş Kefen
    Eprimiş Kefen

    28.12.2013 - 18:42

    'insan ağaca benzer.ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse,o kadar kök salar yere,aşağılara,karanlığa,derinlere kötülüğe.'
    nietzsche

  • Eprimiş Kefen
    Eprimiş Kefen

    10.12.2012 - 11:48

    bazen sen bile 'vay be! 'dersin kendine;
    tek satırlık adamları nasıl roman yapmışım gönlüme.
    -Yılmaz Erdoğan-

  • Eprimiş Kefen
    Eprimiş Kefen

    23.11.2012 - 18:02

    Etme

    Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
    Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

    Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
    Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

    Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
    Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

    Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
    Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.

    Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
    Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.

    Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
    Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

    Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
    Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.

    Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
    Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

    Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
    Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.

    Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
    O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.

    Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
    Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

    Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
    Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.

    İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
    Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme

    Mevlana

  • Eprimiş Kefen
    Eprimiş Kefen

    12.03.2010 - 17:09

    Su Çürüdü

    1

    Yetmis iki gündür bir dolapta kilitliyim.
    Yalnizca anahtar deliginden hava giriyor ve ölü bir isik siziyor içeri.
    Yalnizlik hiç de tanrisal degil, görkemli degil.
    O yalinzca geçmisle gelecek, ölümle yasam arasinda kocaman bir karanlik nokta.
    Geçmisi ve gelecegi olmayan, ölümle yasam arasinda irinli bir leke yalnizlik denilen.
    Simdi ne varsa, anahtar deliginden sizan havayla isikta... (Farkina varsalar, kapatirlar miydi onu da?)
    Bütün bellegimdekileri yokettim.
    Elektrikli bir aygiyla yaktim, jiletle kazidim.
    Çigliklarin araligindan uçurdum hepsini, kuledip savurdum.
    Adimdan gayrisini bilmiyorum.

    2

    Zamani yiyip bitirdi karanlik.
    Gece yoktu.
    Günes çoktan kömürlesmis ve yeryüzü yapiskan bir karanlikla örtülmüstü.
    Yabanil sesler geliyordu derinlerden ve karanligi ince bir biçak gibi yirtiyordu.
    Saklayan kirbaç gibi...
    Aci duvarini asan bu sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabugunu zorluyordu artik.
    Sesim yoktu.
    Karanligin karninda yitirdim sesimi.
    Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki.
    Ama durmadan soruyorlardi.
    Tanrilar bilmiyordu sorduklari seyleri, peygamberler büsbütün hain çikmisti.
    Ama yine de soruyorlar, soruyorlar, soruyorlar...

    3

    Iki seyi bilmek istiyorum.
    (Belki ayni seyi iki kere bilmek istiyordum.)
    Duvarlarin rengi neydi?
    Derimin rengi neydi?
    Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarimla, avuçlarimla,
    dilimle dokunuyorum.
    Duvarlarin bir rengi olmali.
    Ama hiçbir duvarcinin, hiçbir ressamin bu rengi bildigini sanmam.
    Adi yoktu bu rengin, kimyasi yoktu.
    Belki renksizligin rengiydi bu.
    Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarlarin rengi...
    Adimdan gayrisini bilmiyorum.

    4

    Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde.
    Anahtardeliginden sizan ölü isikta ellerime bakiyorum. Ellerim...
    Sanki bir kadinin memelerini hiç oksamamis, sicakligini duymamis.
    Ellerim...
    Her dizesi çiglik olan siirleri hiç yaratmamis sanki.
    Ne beyaz tenliyim artik, ne esmer, ne de kara...
    Cüzzamlinin, vebalinin bir rengi vardir.
    Irinin bir rengi...
    Ölunun bile bir rengi vardir ama derimin rengi yoktu.
    Belki çürüyen bir kentin rengiydi bu.
    Çürüyen bir dünyanin...
    Adimdan gayrisini bilmiyorum.

    5

    Killi, ayaklari üzerinde duramayan bir yaratiktim artik.
    Soyumun neye benzedigini unuttum.
    'Insana benziyorlardi' diye duymustum bir vakitler.
    Demek ki simdi maymun halkasinda insanlik...
    Adimdan gayrisini bilmiyorum.

    6

    Agzimi anahtar deligine dayayip havayi emiyorum.
    Böcek sokmasi gibi bir yanma duyuyorum bogazimda.
    Oysa kuru bir yapragi bile dalindan düsürecek gibi degil bu esinti.
    Belki çöle dönmüs topraga tek yagmur damlasinin düsüsü yalnizca.
    Çamur gibi bir yagmur damlasi...
    Ama toprak, bu damlayla çatlatacak bagrindaki tohumu.
    Çöl, bütün vahalarini bu damlayla yesertecek...
    Genzim yaniyor.
    Ince bir kan seridi siziyor dudaklarimdan.
    Kirli, sicak ve simsiyah...
    Adimdan gayrisini bilmiyorum.

    7

    Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde.
    Yetmis iki gündür sakindigim ve her gün ancak bir kere dudaklarimi degdirdigim...
    Dilimi bir köpek gibi degdirdigim.
    (Dilin suya dokunusu... Bir süngerin denizi yutusu yani. Bir çölün seraba kesilmesi bir an için.)
    Her gün ancak bir kere degdiriyorum dudaklarimi suya. Dilimi kaçiriyorum artik.
    Sünger, bütün vantuzlarini birden uzatmasin diye... Batakliktaki suyun da bir su yani vardir.
    Çürüyen bir bedenin bile dayanilabilir kokusuna.
    Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile degildi artik.
    Küstü, öldürdü kendini su...
    Su çürüdü...
    Adimdan gayrisini bilmiyorum...

    1982
    Kalbim Unut Bu Siiri

    Ahmet Telli

  • Eprimiş Kefen
    Eprimiş Kefen

    09.11.2008 - 21:17

    Kimsenin...Cisimler

    sıfırın içine giren bir cadıyım ben
    anlaşılmaz olan yalnızca,
    sonranın ilk bilançosu
    tek kişilik bandosuyum terkedişin!
    sabır.
    ve sabır bir coğrafya hocası gibi
    terliklerini giymekte mat saadettin!

    kışkırtan soylu ölümün
    gitgide sıklaşan soluk alış verişlerinde
    gizlenen
    dünsüz bir sen
    kimsenin sözünü edemediği
    yılan!
    serüvenin çocuk yokeden güzelliği
    yakalamış seni o sokakta, bıçak çekmiş, üzerine yürümüş
    titrek ateşler arasından,
    kimi babaların infilak etmiştir ya oğulları
    kimi yalnızlıklar boşunadır
    kimi aşklar bitmesi için yaşanır
    sen bunları hiç önemseme
    git gülümse başkalarına
    beni burkulmuş bırak
    beni ısırılmış
    beni emilmiş
    beni intiharlardan çokca korkulan ideolojilerde bırak
    biliyorsun
    istanbul'un koynuna ancak şarapla girilir
    benim koynuma titrek ateşler arasından,
    üzerine yürünmüş
    alkol kileri oğlanlardan bana ninniler getir
    bana eş zamanlı kırılganlıklar, kırmızı alınganlıklar
    cumhuriyet sonrası sepyalar getir
    konuşan eşyalar getir bana
    koku alan cisimler, takla atan hacimler
    normali hiç anlatma bana
    uzak dursun sistemin kalıcı terimleri
    ben zamanın en tuhaf geometrik şekli olarak
    bütün otellerinde sevişerek bu sonrasız kentin
    bütün aynalarında tükürdüm kendi yüzüme
    yüzümü ayna üzerinde boyadım
    ki ben gittikten sonra kalsın orada
    sahte suretim,
    bu suskunlugun ortayerinde başlayan şarkılar gibi
    hani o çok sevildiği halde, dinlenirken hep ağlanılan
    nedensiz,
    ben olanların en fuzuli yanıtı olarak
    verildim bütün sorulara,
    önemsemediniz

    yani
    bir ayrılık sonrası suçlamaları
    iade edilen buz tutmuş armağanlar
    iade edilen öpüşmeler, sevişmeler
    çok özlediğin birinin ölümünü duymak gibi aniden
    çekip giden bir sevgili
    çekip giden bir düş
    çekip giden bir sıfır

    iççekişler, dışçekişler içinden
    sana uzatılan uslu bir gül peşinden
    koşarak giden sen
    kimsenin sözünü edemediği
    yılan!
    serüvenin çocuk yokeden güzelliği
    yakalamışken seni o sokakta, hafif dokunulmuş
    biraz okşanmış
    titrek ateşler arasından, koşarak giden sen
    kimsenin sözünü edemediği
    yılan!
    serüvenin çocuk yokeden güzelliği
    yakalamışken seni o sokaktai, hafif dokunulmuş
    biraz okşanmış
    titrek ateşler arasından, koşarak giden sen
    kims...

    Küçük İskender

Toplam 9 mesaj bulundu