Karanlıkta ruhlar birbirine çelme takar, Uçsuz bucaksız evrende bir damla ter olur vücutlar. Yorgun haykırışlar sarar dört bir yanı. Önce sararlar, sonra öldürürcesine sevişirler seninle.
Eski bir gece lambasıdır tek izleyeniniz, Zevkten inim inim ışıldıyor; duyabilene. Gelmiş geçmiş bedenler gelir sonra aklına. Bir bakmışsın,. Senden Önce
Mevsimler kışa dönsede,seninle baharı yaşarım, Saçlarıma kar yağsada,seninle güneşi sararım Dünyam karanlık olsada,seninle gündüzü ararım Terk edip gidersen, ben senden önce toprağa koşarım.
Sevgiye aç dolaşsamda,seninle sevgiye doyarım, Yıllarca susuz kalsamda, seninle su olup akarım. Evim yurdum olmasada,seninle çölleri aşarım, Terk edip gidersen, ben senden önce toprağı sararım.
Gözler seni görmesede,gönül gözüyle severim, Hiç haberin gelmesede,burda severek beklerim, Son nefesimde gelsende,hep sevdiğimi söylerim Terk edip gidersen, ben senden önce toprağa girerim.
Serap yolcusuyum
Umut yolculuksa, bende bir yolcuyum Sessiz patikalardan, geçiyor şu yolum Sabır çeke çeke, bir adres arıyorum Nerede can selim, nerede yudum suyum Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Kesilmiş yollar, aşka kapalı Dizlerimde takat yok, kalbim sevdalı Dünya ben yürürken, neden zik zaklı Canım can olalı aşka susadı Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Kefenler beyazdır, gelinlik beyaz Hayatta acı çekmeyi, hakettim en az Kendini kaybetme kalbim hadi gül biraz Şu umut yoluna çıkta sende bir isim yaz Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Çiçeklerimin yaprakları dikendir diken Kolaymı sanıyorsunuz acıyı içen Yıllar yollardayken, ömür geçerken Can can suyum bulandı hasret çekerken Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Kuzgunlar başımdan hep dolanıyor Umut silah olmuş dudağımdan yaralıyor Aşksız bu kalbin ekmeği neden bayat oluyor Ayaklanır şiirler, özlem kokuyor Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Karanlıklar içinde yanlız bir yolcuyum İçiyorum hayatı, içerken sarhoşum Dünya dünya zindansa bende bir berduşum Bir bilseniz nasılda, yaralı bir kuşum Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum Şu çöllerde kurşunlanmış aşkın yolcusuyum.. BEN HÜZÜNLERİME GERİ DÖNÜYORUM...
Yine mi dönüyorum hüzünlü saatlere? Oysa geceye beş kala çağırışlarını duymuştum. Belki sensindir diye bir umut kapladı içimi. Nafile, sana uzanan bütün yollar kapalı...öğrendim, evet geç de olsa öğrendim bunu. Çok geç olsa da...
Uzaklardan bir ses olmak istedi bir dostum, uzaklardan bir el... Üşüme diye. Olamadı, olamazdı, yokluğun her şeyden daha soğuktu. Yokluğun soğuk, yokluğun buz gibi...
Hani; öyle üşürsün ki, artık hiç bir şey hissetmez uzuvların, uyuşur kalır da manâsız bir donukluğun çizgileri oluşur, ardından bir kabuk içindeki parçalanmayı döker, ezip de geçer tüm bedenini, acısı en derinden gelir de yakar her yerini...
İşte ben de öyle üşüdüm gece yarısını beş geçe... Manâsız buluyorum sanki artık her şeyi.
Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirim, sonra gülüp geçerim gibi geliyor.
Aşkı sorsalar, aynı dili mi konuşuyoruz diye anlamsızca bakabilirim gözlerine...
Anlatın derim durmayın, bırakın tüm şiirleri, şarkıları, masalları...
Dokunabilir miyim aşka, dokunabilir miyim ellerimle diye sorarım, geçer mi üşümesi yüreğimin, geçer mi üşümesi içimin...
Aşk dediğiniz şey gelince ansızın, anlar mı beni aşkla gelen, beni ben oldugum için mi, kendi var ettigi için mi ister... Varolanlara, benden kalanlara hoş geldin mi der, yoksa bir iki zaman sonra herkes gibi o da mı çekip gider...
Bakışlarım dondu sanki, yüreğim donunca. Nasıl da manasız bakıyorum etrafa. Görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi, görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi...
Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa. Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum. Tüm biriktirdiklerimi en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum. Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum...
Bir el istiyorum başımda... Saçlarıma dokunsun istiyorum, tüm bedenimden söküp alsın yalnızlığımı tılsımıyla... Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma yumuşacık ve alsın tüm donuklukları usulca.
Bir göz istiyorum gözlerimde... Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün, hâlâ arkalarda kalmış ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı eski sandığın içinden, açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma, yolum olsun yordamım olsun istiyorum...
Bir omuz istiyorum... Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz istiyorum. Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak... İçimi huzur kaplasın istiyorum, hiç konuşmadan saatlerce orada kalmak, hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...
Biliyorum, ne de çok sey istiyorum... Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum.
Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu, aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.
Ama yine de seni çok özlüyorum, yine de çok üşüyorum, ve yine de seni istiyorum...
Ben, hüzünlerime geri dönüyorum...... Dostluk... Yaşanmamış aşkların bilinç altındaki dürtüsünü yenebilmek ve yaşanabilmesini sağlamak için takılan bir maske değil... Karşıdan maddi veya cinsel faydalanmanın bir aracı hiç değildir. Dostum... İçimi kapkara bulutlar kapladığında, başımı omuzuna yaslayabileceğim... Onun içindeki kara bulutlar yüreğini kararttığında, başını omuzuma yaslayabilecek insandır. Dostum... Sıkıntıdan ellerim buz gibi olduğunda, ellerimi tutarak, sevgisi ile taaa yüreğime kadar ısıtabilecek... Sıkıntıdan onun elleri buz gibi olduğunda, ellerini tutarak, sevgim ile taaa yüreğine kadar ısıtabileceğim insandır. Dostum... İşyerinde; bir bardak çayın... Veya bir fincan kahvenin içimi süresince, 'gönül ne kahve ister, ne kahvehane' 'gönül bir dost ister, kahve bahane...' diyen satırları hatırlayıp, hayatın minicik bir parçasını paylaşabildiğim insandır. Dostum... Bazen aynı 'walkmen'de bir şarkıyı, bir türküyü; bazen internetin sanal evreninde, bir kaç satır fıkrayı, şiiri,kokusunu alamasak bile, sanal bir gülü,paylaştığımız insandır. Dostum... Onun sosyal veya bürokratik tabakasından... cüzdanının kalınlığından, cinsiyetinden, inancından, mezhebinden, siyasi düşüncesinden önce... İNSAN OLDUĞU İÇİN SEVDİĞİM... ve BENİ İNSAN OLDUĞUM İÇİN SEVEN İNSANDIR... NE UMUTLARIMIZ NE DÜŞLERİMİZ VARDI BİZİM! İNSANCA PEK İNSANCA...UMUTLARIMIZIN BİTTİĞİ YERDE BAŞLAR ACILARIMIZ OYSA...BEN,BİR UMUDUN ARDINA TAKILIP SAVRULDUM...
YAŞAMIMI DEĞİL, ÖMRÜMÜ DEĞİL, TÜM BİR GELECEĞİ PAYLAŞMA DÜŞLERİMİN ARDINDA SAVRULDUĞUM...RÜZGAR DEĞİL... KONUŞ...KONUŞ....KONUŞ...
UMARIM ANLIYORSUNDUR BENİ...'UMARIM...! 'SEVGİSİZ BİR YAŞAM GÜLLERİ SOLMUŞ GÜNEŞ GÖRMEYEN BIR BAHÇE GİBİDİR.
Gece çöküyor... Gece ile birlikte, ruhuma acı, hüzün ve mutsuzluk çöküyor! Benliğimde karamsarlık ve olumsuz pek çok duygu ve düşünce içiçe. Yüreğimde geçmişin bitmek bilmeyen hesaplaşması; Bir tuhaf şelaleydim ben... Delicesine durmaksızın yer değiştirerek akan bir garip şelale. Sevginin hem ölümsüzlüğünü ve hemde ulaşılmazlığını savunurken; 'UÇURUMLARDAN AŞAĞIYA: BU SEVGİSİZ KUCAKLARA /SEVGİ BULABİLİRiM UMUDUYLA/ ATLAMANIN BİLE DOĞRU OLDUĞUNU' düşünürdüm.
Küçük sevinçlerim,büyük umutlarım vardi. Gözlerimde keder, yüreğimde hüzünü taşırken...Dinçtim ve dimdik ayaktaydım. Tek gerçeğin 'SEVGİ GERÇEĞİ' olduguna inanan bir başka bendim o zamanlar... Ya şimdi! ! ! Öyle mi?
Dayanma direnme gücümün sonuna geldim, neredeyse sıfırı tükettim.Kendim için hem çok üzülüyorum hemde kendime çok saygi duyuyorum ama kendime asla acımıyorum. Yaşamın ana caddesinden baska hiç bir ara sokağını bilmeyen, sevgiyi, özlemi ve umudu, pek çok güzelim düşünce ve duyguyu değersiz, gereksiz ve anlamsiz bulan insan görünümlü MAHLUK lara bir bakiyorum da: BU YERYÜZÜNDE ONLARLA BİRLİKTE YAŞAMAK ZORUMA GİDİYOR!
Hayatımda değer verdiğim, sevdiğim insanlar öylesine az ve bir elin parmaklarınca öylesine sayılılar ki... Ben, kendimi buldukça onlardan uzaklaştım yada ben, kendimi buldukça onlar benden uzaklaştılar... Tepkilerimi ve kaçıslarımı anlayabilirler mi? Sanmıyorum! Benden ne istiyorlardi ki? SEVGİ MI? KİN MI? NEFRET Mİ? BİLMİYORUM... Bildiğim her şeyi çaldıkları... Değil okyanus, bir damla suyumu bile bırakmadıkları.
Hangimiz haklıydık acaba! Onlar mi? Ben mi? HERŞEY HEP AKAR... DURMAZ! DEĞİŞİR. BEN... BİR ALBÜMÜN TOZLU SAYFALARINDA YADA KIRIK BIR ESKI ÇERÇEVEDE UNUTULMUŞ SARARMIS FOTOĞRAF DEĞİLİM...; RESİMLER DEĞİŞMEZ!
Kırgın değilim hiç kimseye ve acımıyorum ne onlara ve ne de kendime. Bakıp yaşadıklarımın bana öğrettiklerine; yine de deger diyorum...Herşeye karşın yaşadigim güzellik ve çirkinliklere ödedigim bedele!
GÖZLERİMDEN YANAKLARIMA SÜZÜLEN BU YAŞLAR; BENDEN ALDIKLARI, BANA BIRAKTIKLARI, BANA BENDEN ARTA KALAN... BEN İÇİN! ANLIYOR MUSUN? Ama inan hemen her insan benzer sözler söyler....
Teoride herkes iyi ve mükemmeldir! Sorduğunuzda bu hayatın karşısında hemen her insan iyiyi, güzeli, doğru ve dürüst olanı oynar..... Ama nereye kadar! ? Bunu yaşayarak görüyoruz. Kaç insan yüreğiyle beynini, bütün benliğini, varlığını ve tüm ruhunu bağdaştırıp, bütünleştirerek çıkıyor hayatın ve olayların karşısına..... Sorarım kaç insan?
Devrin her geçen gün dahada kötüye gittiği ve her geçen gün yaşamımıza olumsuzlukların egemen oldugu bu DÜNYA da artık insana değil POSTa itibar edildiği gerçeği,kaçımızı hüzünlendiriyor ya da rahatsız ediyor! ? Elbette kaybettiğimizi bile bile bu kumarı oynamayı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz! Yarattığımız putlara ALLAH diye tapmayı sürdürecegiz..
Simdi ben ÇÖPçüyüm desem bana ne kadar değer verirsiniz! ? Öyle değil mi? Yada ben AKADEMİK eğitim almış biri değilim desem; örnegin Liseyi terk ettim yıllar sonra dışarıdan bitirme sınavlarına girerek bitirdim desem, örneğin param yok desem..... Bu örnekleri çoğaltabiliriz degil mi! ? Yok hayır....
Aslında sorun bu degil! Hepimiz dayatılmış bir hayatı yaşıyoruz. Bu hayat bize ait değil..... Sadece bize emredileni yapiyoruz!
Konulan kurallardan ne kadar çok rahatsiz olursak olalım yinede sözde yapiyoruz şikayetimizi; ÖZDE değil... Çünkü biz 'BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN' sözcüğünü kendine yaşam felsefesi seçmis bir toplumun nüveleriyiz...Her insan sonuçta aslına döner. Bu sanal DÜNYA da güzelliklerden söz etmek öylesine kolay ki.... Çünkü buranın pratiği yok.... Ben kim miyim? Bir zavallı, bir garip... Bazen bir tanrıça, Bazen kapkara bir kuyu dipsiz... Yüreğinde fırtına her daim, Hasret yangınlarında bir deli... Deli olmadan nasılçekilir dünyanın derdi, kederi, Aslı yoktur güzelliklerin, bahtı da. Kendimden bilirim. Rabbim vermiş içimi de dışımı da süslemiş... Nafile.. Adalet böyle mi sağlanmış. Güzelliklerin bedeli çirkin yüreklerin hainliğiyle mi ödenmiş. Sırtımda bıçak izleri geçmez hiç, biri biter biri yerleşir. Ben uslanmaz bir ahmak... Aynı çamura defalarca girerim, İnanmak isterim çamurlardan toprakana olur, Ot biter, çiçek açar görmek isterim. Ama çamur hep aynı çamur. Her basışımda üstüme sıçrar, Ben umutlu,iyimser fazlaca... O çamur bilmez çamurluğunu, görmek istemez... Tanrının belki de en büyük cezası,içe bakacak gözleri kör etmesi. Yazık ki yazık ne çare çamur hep çamur farketmediği sürece. Ve ben aynı ben, uslanmaz bir iyimser. İyimserlik hastalık bu devirde. Daha çook bıçak olur sırtında, Daha çok sıçrar çamur üstüne. Sen de oldukça bu yürek bu dünyada mutlu olman imkansız güzellik.Sevgi; Birini sevmekse, Aşk; Onun uğrunda ölmektir. Sevgili; Seni bırakıp gitse de, Yeniden dönebilendir....
ÇINAR GİBİ OLMALI
Sevgilin olmalı... ...yanında huzur bulduğun... ayrı geçen anlarında onu düşündüğün yada bir dostun olmalı... sen gizlice sevmelisin.. o bilmemeli nasıl sevdiğini... aşık olmalısın delice... özgürce.. korkmadan söylemelisin sevdiğini.. ve hiç kimse umurunda olmamalı öyle bir sevmelisin ki... bıkmalı ayrılıktan... onsuzluktan... mutluluk olmalı birde... senin gözlerinde başlamalı... onun yüreğinde bitmeli cümleler... düşünmemeli yarını... hep bugünde olmalı... kaçırmamalı güzellikleri... mutlulukları... öyle sevmelisin ki... kelimeler yetmemeli onu anlatmaya.. neden sorularının cevabı hep ismi olmalı... aşk olmalı... sevgi olmalı.. aşık olmalı... sevgili olmalı... birde kaçmamalı... korkmamalı.. benim gibi olmalı... senin gibi olmalı... aşk sen... sen, ben olmalı..
aşk’ ın da... aşk’ ımda... çınar gibi olmalı...
Ölmek kolay! Ben seni yaşamak istiyorum! ...
Başlamak kolay! Ben senle sonlanmak istiyorum! ...
Söz vermek kolay! Ben sözleri tutan olmak istiyorum...
Sewişmek kolay! Anı yaşamak kolay! Ben senle sonsuzluk olmak istiyorum...
Sewda sözlerini söylemek kolay! Ben o sözleri söylemek değil; yaşatmak istiyorum! Sözleri söylerken yaşamak istiyorum!
Dudaklara esaret kolay! Ben yüreğe esareti sewiyorum!
Aşka inanmadan yaşamak kolay! Aşkım... Ben aşkın olmak isityorum! ...
Bahara kapılmak kolay! Ben sana kapılmak istiyorum! ....
Sonsuzluk... Aşk... Sen....
Ben ÜÇÜNÜZÜ BİRDEN İSTİYORUM! ! ! .....Sinekle bal arısının farkı
İkisi de aynı boyda İkisi de iki kanatlı Renkleri değişik ama Önemli mi renk farkı İyi, kötü olur mu renkler arasında?
Onlara canı veren aynı Onlara rengi veren aynı İnsanların alnı gibi Onlarında alnında yazı var mı? Birinde yok da birinde var mı? Yoksa yaratanları mı ayrı?
Bu ön yargılarımız neden? Arı sokar da sinek sokmaz Arı çalışır emeğini de korur Sineğin koruyacak emeği olmaz. İnsan sineğe düşman olur Arıya dokunmaz.
Hayır hemen hoplamayın Haksız insana haklı pay çıkarmayın. Birinin tembelliği, diğerinin çalışkanlığından sanmayın.
Öylese gerçek, size şöyle sormam gerek Tembelin ölüm fermanını kim yazdı? Çalışan da kendine çalışır Tembellik te zararsa, yine tembele zarar. İnsan nereden alır bu ayırım hakkını? Faydacı insan, kendine hak görür Başka canlıların hakkını.
Arı bal yapar, insan bala konar. Kendi hakkı gibi görür, zayıfın hakkını. Arıya kendi hakkını bile vermez Kontrolü altına alır tüm kovanı. Sinek de balı sever bala konar O yüzden olur, insanın düşmanı.
İnsan bunu arıya karşı, İyilik duygusu olarak sunabilir. Eğer bu iyilik duygusu ise… Sineğin suçu nedir. İnsanoğlu canlıları, nasıl, Keyfine göre ayırabilir?
Eğer bu iyilik duygusu ise Eşeğin günahı nedir? Çok çalışır, masumdur, Ne verirsen onunla yetinir. Ama eşek yine de, İnsanın gözünde ‘’eşektir.’’
Aslanın, insana faydası olmaz. Ama insanın dilinden de düşmez Aslan olur doğan çocuklarının adı Oysa açıktır insanla aslanın arası, İnsanın İyiliğinden değil bu, güçlü olandan korkusu.
İnsan ayıplarını örter, iyilik masalıyla Hep ikilem yaşar benle o arasında İyilik perisi gibi gösterir kendini ama, Ya fayda umar, ya da korkusuyla Ne olduğu gibi görünür nede göründüğü gibi olur İçi sıfırdan sonsuza kadar, çıkarla doludur.
Çıkarına geldiği zaman, sinek gibidir gözünde insan. Önce istihdam dışı bırakır, onu iyice zayıflatır. Gözlerden uzak köşelere sıkıştırır. Ezip son yağını da çıkarır.
Vietnam, Afganistan, Irak Hiroşima, Nagazaki Daha nice insan gözünden uzak Ezer kardeş kardeşi.
Dinle de, inanma iyilik hikayesini Sinek ne ise çıkarcının gözünde, Zayıf insan da onun için, sinek gibi. Arıyı da ezer işi bitince.
Karanlıkta ruhlar birbirine çelme takar,
Uçsuz bucaksız evrende bir damla ter olur vücutlar.
Yorgun haykırışlar sarar dört bir yanı.
Önce sararlar, sonra öldürürcesine sevişirler seninle.
Eski bir gece lambasıdır tek izleyeniniz,
Zevkten inim inim ışıldıyor; duyabilene.
Gelmiş geçmiş bedenler gelir sonra aklına.
Bir bakmışsın,.
Senden Önce
Mevsimler kışa dönsede,seninle baharı yaşarım,
Saçlarıma kar yağsada,seninle güneşi sararım
Dünyam karanlık olsada,seninle gündüzü ararım
Terk edip gidersen, ben senden önce toprağa koşarım.
Sevgiye aç dolaşsamda,seninle sevgiye doyarım,
Yıllarca susuz kalsamda, seninle su olup akarım.
Evim yurdum olmasada,seninle çölleri aşarım,
Terk edip gidersen, ben senden önce toprağı sararım.
Gözler seni görmesede,gönül gözüyle severim,
Hiç haberin gelmesede,burda severek beklerim,
Son nefesimde gelsende,hep sevdiğimi söylerim
Terk edip gidersen, ben senden önce toprağa girerim.
Serap yolcusuyum
Umut yolculuksa, bende bir yolcuyum
Sessiz patikalardan, geçiyor şu yolum
Sabır çeke çeke, bir adres arıyorum
Nerede can selim, nerede yudum suyum
Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Kesilmiş yollar, aşka kapalı
Dizlerimde takat yok, kalbim sevdalı
Dünya ben yürürken, neden zik zaklı
Canım can olalı aşka susadı
Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Kefenler beyazdır, gelinlik beyaz
Hayatta acı çekmeyi, hakettim en az
Kendini kaybetme kalbim hadi gül biraz
Şu umut yoluna çıkta sende bir isim yaz
Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Durmadan yürürüm umut yolunda
Mola versem düşerim, kalkamam ayağa
Kalbim kanasada dayanırım acıya
Beynim bile şaşkındır halim ortada
Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Çiçeklerimin yaprakları dikendir diken
Kolaymı sanıyorsunuz acıyı içen
Yıllar yollardayken, ömür geçerken
Can can suyum bulandı hasret çekerken
Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Kuzgunlar başımdan hep dolanıyor
Umut silah olmuş dudağımdan yaralıyor
Aşksız bu kalbin ekmeği neden bayat oluyor
Ayaklanır şiirler, özlem kokuyor
Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Karanlıklar içinde yanlız bir yolcuyum
İçiyorum hayatı, içerken sarhoşum
Dünya dünya zindansa bende bir berduşum
Bir bilseniz nasılda, yaralı bir kuşum
Çöllerde mahpuslanmış, serap yolcusuyum
Şu çöllerde kurşunlanmış aşkın yolcusuyum..
BEN HÜZÜNLERİME GERİ DÖNÜYORUM...
Yine mi dönüyorum hüzünlü saatlere? Oysa geceye beş kala
çağırışlarını duymuştum. Belki sensindir diye bir umut kapladı içimi.
Nafile, sana uzanan bütün yollar kapalı...öğrendim, evet geç de olsa
öğrendim bunu. Çok geç olsa da...
Uzaklardan bir ses olmak istedi bir dostum, uzaklardan bir el...
Üşüme diye. Olamadı, olamazdı, yokluğun her şeyden daha soğuktu.
Yokluğun soğuk, yokluğun buz gibi...
Hani; öyle üşürsün ki, artık hiç bir şey hissetmez uzuvların,
uyuşur kalır da manâsız bir donukluğun çizgileri oluşur, ardından
bir kabuk içindeki parçalanmayı döker, ezip de geçer tüm bedenini,
acısı en derinden gelir de yakar her yerini...
İşte ben de öyle üşüdüm gece yarısını beş geçe...
Manâsız buluyorum sanki artık her şeyi.
Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirim,
sonra gülüp geçerim gibi geliyor.
Aşkı sorsalar, aynı dili mi konuşuyoruz diye
anlamsızca bakabilirim gözlerine...
Anlatın derim durmayın, bırakın tüm şiirleri, şarkıları, masalları...
Dokunabilir miyim aşka, dokunabilir miyim ellerimle diye sorarım,
geçer mi üşümesi yüreğimin, geçer mi üşümesi içimin...
Aşk dediğiniz şey gelince ansızın, anlar mı beni aşkla gelen,
beni ben oldugum için mi, kendi var ettigi için mi ister...
Varolanlara, benden kalanlara hoş geldin mi der,
yoksa bir iki zaman sonra herkes gibi o da mı çekip gider...
Bakışlarım dondu sanki, yüreğim donunca. Nasıl da manasız
bakıyorum etrafa. Görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi,
görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi...
Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa.
Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum. Tüm biriktirdiklerimi
en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum.
Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum...
Bir el istiyorum başımda...
Saçlarıma dokunsun istiyorum, tüm bedenimden söküp alsın
yalnızlığımı tılsımıyla... Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma
yumuşacık ve alsın tüm donuklukları usulca.
Bir göz istiyorum gözlerimde...
Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün, hâlâ arkalarda kalmış
ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı
eski sandığın içinden, açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma,
yolum olsun yordamım olsun istiyorum...
Bir omuz istiyorum...
Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim
hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz istiyorum.
Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak...
İçimi huzur kaplasın istiyorum, hiç konuşmadan saatlerce
orada kalmak, hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...
Biliyorum, ne de çok sey istiyorum...
Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum.
Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu,
aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.
Ama yine de seni çok özlüyorum,
yine de çok üşüyorum, ve yine de seni istiyorum...
Ben, hüzünlerime geri dönüyorum......
Dostluk...
Yaşanmamış aşkların bilinç altındaki dürtüsünü yenebilmek ve yaşanabilmesini sağlamak için takılan bir maske değil...
Karşıdan maddi veya cinsel faydalanmanın bir aracı hiç değildir.
Dostum...
İçimi kapkara bulutlar kapladığında, başımı omuzuna yaslayabileceğim...
Onun içindeki kara bulutlar yüreğini kararttığında, başını omuzuma yaslayabilecek insandır.
Dostum...
Sıkıntıdan ellerim buz gibi olduğunda, ellerimi tutarak, sevgisi ile taaa yüreğime kadar ısıtabilecek...
Sıkıntıdan onun elleri buz gibi olduğunda, ellerini tutarak, sevgim ile taaa yüreğine kadar ısıtabileceğim insandır.
Dostum...
İşyerinde; bir bardak çayın...
Veya bir fincan kahvenin içimi süresince,
'gönül ne kahve ister, ne kahvehane'
'gönül bir dost ister, kahve bahane...' diyen satırları hatırlayıp,
hayatın minicik bir parçasını paylaşabildiğim insandır.
Dostum...
Bazen aynı 'walkmen'de bir şarkıyı, bir türküyü; bazen internetin sanal evreninde,
bir kaç satır fıkrayı, şiiri,kokusunu alamasak bile, sanal bir gülü,paylaştığımız insandır.
Dostum...
Onun sosyal veya bürokratik tabakasından...
cüzdanının kalınlığından, cinsiyetinden,
inancından, mezhebinden, siyasi düşüncesinden önce...
İNSAN OLDUĞU İÇİN SEVDİĞİM...
ve
BENİ İNSAN OLDUĞUM İÇİN SEVEN İNSANDIR...
NE UMUTLARIMIZ NE DÜŞLERİMİZ VARDI BİZİM! İNSANCA PEK İNSANCA...UMUTLARIMIZIN BİTTİĞİ YERDE BAŞLAR ACILARIMIZ OYSA...BEN,BİR UMUDUN ARDINA TAKILIP SAVRULDUM...
YAŞAMIMI DEĞİL, ÖMRÜMÜ DEĞİL, TÜM BİR GELECEĞİ PAYLAŞMA DÜŞLERİMİN ARDINDA SAVRULDUĞUM...RÜZGAR DEĞİL... KONUŞ...KONUŞ....KONUŞ...
DUDAKLARIN VARKEN DAHA! SÖZCÜKLER GÜNEŞ! SÖZCÜKLER IRMAK OLUR.... KAPILAR AÇILIR SÖZCÜKLERLE KÖPRÜLER KURULUR.... SİLAH GİBİ KUŞANINCA; ÇOĞALTANLAR SÖCÜKLERİ... SONU GELİR ZALİMLERİN! ! ! ! KONUŞ... KONUŞ... KONUŞ... DUDAKLARIN VARKEN DAHA! BİLKİ BORCUNDUR KONUŞMAK... SANA KONUŞMUŞ OLANLARA...
UMARIM ANLIYORSUNDUR BENİ...'UMARIM...! 'SEVGİSİZ BİR YAŞAM GÜLLERİ SOLMUŞ GÜNEŞ GÖRMEYEN BIR BAHÇE GİBİDİR.
Gece çöküyor... Gece ile birlikte, ruhuma acı, hüzün ve mutsuzluk çöküyor! Benliğimde karamsarlık ve olumsuz pek çok duygu ve düşünce içiçe. Yüreğimde geçmişin bitmek bilmeyen hesaplaşması; Bir tuhaf şelaleydim ben... Delicesine durmaksızın yer değiştirerek akan bir garip şelale. Sevginin hem ölümsüzlüğünü ve hemde ulaşılmazlığını savunurken; 'UÇURUMLARDAN AŞAĞIYA: BU SEVGİSİZ KUCAKLARA /SEVGİ BULABİLİRiM UMUDUYLA/ ATLAMANIN BİLE DOĞRU OLDUĞUNU' düşünürdüm.
Küçük sevinçlerim,büyük umutlarım vardi. Gözlerimde keder, yüreğimde hüzünü taşırken...Dinçtim ve dimdik ayaktaydım. Tek gerçeğin 'SEVGİ GERÇEĞİ' olduguna inanan bir başka bendim o zamanlar... Ya şimdi! ! ! Öyle mi?
Dayanma direnme gücümün sonuna geldim, neredeyse sıfırı tükettim.Kendim için hem çok üzülüyorum hemde kendime çok saygi duyuyorum ama kendime asla acımıyorum. Yaşamın ana caddesinden baska hiç bir ara sokağını bilmeyen, sevgiyi, özlemi ve umudu, pek çok güzelim düşünce ve duyguyu değersiz, gereksiz ve anlamsiz bulan insan görünümlü MAHLUK lara bir bakiyorum da: BU YERYÜZÜNDE ONLARLA BİRLİKTE YAŞAMAK ZORUMA GİDİYOR!
Hayatımda değer verdiğim, sevdiğim insanlar öylesine az ve bir elin parmaklarınca öylesine sayılılar ki... Ben, kendimi buldukça onlardan uzaklaştım yada ben, kendimi buldukça onlar benden uzaklaştılar... Tepkilerimi ve kaçıslarımı anlayabilirler mi? Sanmıyorum! Benden ne istiyorlardi ki? SEVGİ MI? KİN MI? NEFRET Mİ? BİLMİYORUM... Bildiğim her şeyi çaldıkları... Değil okyanus, bir damla suyumu bile bırakmadıkları.
Hangimiz haklıydık acaba! Onlar mi? Ben mi? HERŞEY HEP AKAR... DURMAZ! DEĞİŞİR. BEN... BİR ALBÜMÜN TOZLU SAYFALARINDA YADA KIRIK BIR ESKI ÇERÇEVEDE UNUTULMUŞ SARARMIS FOTOĞRAF DEĞİLİM...; RESİMLER DEĞİŞMEZ!
Kırgın değilim hiç kimseye ve acımıyorum ne onlara ve ne de kendime. Bakıp yaşadıklarımın bana öğrettiklerine; yine de deger diyorum...Herşeye karşın yaşadigim güzellik ve çirkinliklere ödedigim bedele!
GÖZLERİMDEN YANAKLARIMA SÜZÜLEN BU YAŞLAR; BENDEN ALDIKLARI, BANA BIRAKTIKLARI, BANA BENDEN ARTA KALAN... BEN İÇİN! ANLIYOR MUSUN? Ama inan hemen her insan benzer sözler söyler....
Teoride herkes iyi ve mükemmeldir! Sorduğunuzda bu hayatın karşısında hemen her insan iyiyi, güzeli, doğru ve dürüst olanı oynar..... Ama nereye kadar! ? Bunu yaşayarak görüyoruz. Kaç insan yüreğiyle beynini, bütün benliğini, varlığını ve tüm ruhunu bağdaştırıp, bütünleştirerek çıkıyor hayatın ve olayların karşısına..... Sorarım kaç insan?
Devrin her geçen gün dahada kötüye gittiği ve her geçen gün yaşamımıza olumsuzlukların egemen oldugu bu DÜNYA da artık insana değil POSTa itibar edildiği gerçeği,kaçımızı hüzünlendiriyor ya da rahatsız ediyor! ? Elbette kaybettiğimizi bile bile bu kumarı oynamayı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz! Yarattığımız putlara ALLAH diye tapmayı sürdürecegiz..
Simdi ben ÇÖPçüyüm desem bana ne kadar değer verirsiniz! ? Öyle değil mi? Yada ben AKADEMİK eğitim almış biri değilim desem; örnegin Liseyi terk ettim yıllar sonra dışarıdan bitirme sınavlarına girerek bitirdim desem, örneğin param yok desem..... Bu örnekleri çoğaltabiliriz degil mi! ? Yok hayır....
Aslında sorun bu degil! Hepimiz dayatılmış bir hayatı yaşıyoruz. Bu hayat bize ait değil..... Sadece bize emredileni yapiyoruz!
Konulan kurallardan ne kadar çok rahatsiz olursak olalım yinede sözde yapiyoruz şikayetimizi; ÖZDE değil... Çünkü biz 'BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN' sözcüğünü kendine yaşam felsefesi seçmis bir toplumun nüveleriyiz...Her insan sonuçta aslına döner. Bu sanal DÜNYA da güzelliklerden söz etmek öylesine kolay ki.... Çünkü buranın pratiği yok....
Ben kim miyim?
Bir zavallı, bir garip...
Bazen bir tanrıça,
Bazen kapkara bir kuyu dipsiz...
Yüreğinde fırtına her daim,
Hasret yangınlarında bir deli...
Deli olmadan nasılçekilir dünyanın derdi, kederi,
Aslı yoktur güzelliklerin, bahtı da.
Kendimden bilirim.
Rabbim vermiş içimi de dışımı da süslemiş...
Nafile..
Adalet böyle mi sağlanmış.
Güzelliklerin bedeli çirkin yüreklerin hainliğiyle mi ödenmiş.
Sırtımda bıçak izleri geçmez hiç, biri biter biri yerleşir.
Ben uslanmaz bir ahmak...
Aynı çamura defalarca girerim,
İnanmak isterim çamurlardan toprakana olur,
Ot biter, çiçek açar görmek isterim.
Ama çamur hep aynı çamur.
Her basışımda üstüme sıçrar,
Ben umutlu,iyimser fazlaca...
O çamur bilmez çamurluğunu, görmek istemez...
Tanrının belki de en büyük cezası,içe bakacak gözleri kör etmesi.
Yazık ki yazık ne çare çamur hep çamur farketmediği sürece.
Ve ben aynı ben, uslanmaz bir iyimser.
İyimserlik hastalık bu devirde.
Daha çook bıçak olur sırtında,
Daha çok sıçrar çamur üstüne.
Sen de oldukça bu yürek bu dünyada mutlu olman imkansız güzellik.Sevgi;
Birini sevmekse,
Aşk;
Onun uğrunda ölmektir.
Sevgili;
Seni bırakıp gitse de,
Yeniden dönebilendir....
ÇINAR GİBİ OLMALI
Sevgilin olmalı...
...yanında huzur bulduğun...
ayrı geçen anlarında onu düşündüğün
yada bir dostun olmalı... sen gizlice sevmelisin..
o bilmemeli nasıl sevdiğini...
aşık olmalısın delice...
özgürce..
korkmadan söylemelisin sevdiğini..
ve hiç kimse umurunda olmamalı
öyle bir sevmelisin ki...
bıkmalı ayrılıktan... onsuzluktan...
mutluluk olmalı birde...
senin gözlerinde başlamalı...
onun yüreğinde bitmeli cümleler...
düşünmemeli yarını... hep bugünde olmalı...
kaçırmamalı güzellikleri... mutlulukları...
öyle sevmelisin ki...
kelimeler yetmemeli onu anlatmaya..
neden sorularının cevabı hep ismi olmalı...
aşk olmalı... sevgi olmalı..
aşık olmalı... sevgili olmalı...
birde kaçmamalı... korkmamalı..
benim gibi olmalı...
senin gibi olmalı...
aşk sen... sen, ben olmalı..
aşk’ ın da... aşk’ ımda...
çınar gibi olmalı...
Ölmek kolay!
Ben seni yaşamak istiyorum! ...
Başlamak kolay!
Ben senle sonlanmak istiyorum! ...
Söz vermek kolay!
Ben sözleri tutan olmak istiyorum...
Sewişmek kolay!
Anı yaşamak kolay!
Ben senle sonsuzluk olmak istiyorum...
Sewda sözlerini söylemek kolay!
Ben o sözleri söylemek değil;
yaşatmak istiyorum!
Sözleri söylerken yaşamak istiyorum!
Dudaklara esaret kolay!
Ben yüreğe esareti sewiyorum!
Aşka inanmadan yaşamak kolay!
Aşkım...
Ben aşkın olmak isityorum! ...
Bahara kapılmak kolay!
Ben sana kapılmak istiyorum! ....
Sonsuzluk...
Aşk...
Sen....
Ben ÜÇÜNÜZÜ BİRDEN İSTİYORUM! ! ! .....Sinekle bal arısının farkı
İkisi de aynı boyda
İkisi de iki kanatlı
Renkleri değişik ama
Önemli mi renk farkı
İyi, kötü olur mu
renkler arasında?
Onlara canı veren aynı
Onlara rengi veren aynı
İnsanların alnı gibi
Onlarında alnında yazı var mı?
Birinde yok da birinde var mı?
Yoksa yaratanları mı ayrı?
Bu ön yargılarımız neden?
Arı sokar da sinek sokmaz
Arı çalışır emeğini de korur
Sineğin koruyacak emeği olmaz.
İnsan sineğe düşman olur
Arıya dokunmaz.
Hayır hemen hoplamayın
Haksız insana
haklı pay çıkarmayın.
Birinin tembelliği,
diğerinin
çalışkanlığından sanmayın.
Öylese gerçek, size şöyle sormam gerek
Tembelin ölüm fermanını kim yazdı?
Çalışan da kendine çalışır
Tembellik te zararsa, yine tembele zarar.
İnsan nereden alır bu ayırım hakkını?
Faydacı insan, kendine hak görür
Başka canlıların hakkını.
Arı bal yapar, insan bala konar.
Kendi hakkı gibi görür, zayıfın hakkını.
Arıya kendi hakkını bile vermez
Kontrolü altına alır tüm kovanı.
Sinek de balı sever bala konar
O yüzden olur, insanın düşmanı.
İnsan bunu arıya karşı,
İyilik duygusu olarak sunabilir.
Eğer bu iyilik duygusu ise…
Sineğin suçu nedir.
İnsanoğlu canlıları, nasıl,
Keyfine göre ayırabilir?
Eğer bu iyilik duygusu ise
Eşeğin günahı nedir?
Çok çalışır, masumdur,
Ne verirsen onunla yetinir.
Ama eşek yine de,
İnsanın gözünde ‘’eşektir.’’
Aslanın, insana faydası olmaz.
Ama insanın dilinden de düşmez
Aslan olur doğan çocuklarının adı
Oysa açıktır insanla aslanın arası,
İnsanın İyiliğinden değil bu,
güçlü olandan korkusu.
İnsan ayıplarını örter, iyilik masalıyla
Hep ikilem yaşar benle o arasında
İyilik perisi gibi gösterir kendini ama,
Ya fayda umar, ya da korkusuyla
Ne olduğu gibi görünür nede göründüğü gibi olur
İçi sıfırdan sonsuza kadar, çıkarla doludur.
Çıkarına geldiği zaman,
sinek gibidir gözünde insan.
Önce istihdam dışı bırakır,
onu iyice zayıflatır.
Gözlerden uzak köşelere sıkıştırır.
Ezip son yağını da çıkarır.
Vietnam, Afganistan, Irak
Hiroşima, Nagazaki
Daha nice insan gözünden uzak
Ezer kardeş kardeşi.
Dinle de, inanma iyilik hikayesini
Sinek ne ise çıkarcının gözünde,
Zayıf insan da onun için, sinek gibi.
Arıyı da ezer işi bitince.