Bazen düşünüyorum da Özellikle kendimle konuştuğum Ve kendime döndüğüm zamanlarda. Niye diye soruyorum bana bilinmeze. Ben bilinmezim daha kendime. Nasıl anlayacak ki insanlar beni. Ben çözememişken daha içimdeki beni.
Yakıştırdıklarım yetiştirdiklerim hep ikiyüzlü aslında. Ne tam doğru ne tam yanlış herbiri hiçbiri. Düşlerim bile sahtecilik yapıyorsa bana daha ne bekleyecek içim kendi özümden. Barışıkmıyım acaba benimle. İndirdim mi bütün maskelerimi yüzüme sıvanmış Ve yıllardır çıkarılmadan kalan öyle.
Hangi lakırdı gerçek hangi söyleyen doğal Bir bilebilsem. Hiçbiri değil aslında. Herbiri aslında. Belki de doğal olanı sahte. Sahte olanı gerçek. Oyunun kuralı....
Bazen soruyorum da. Özellikle rüzgarlı havalarda Havanın dehşetine kapılıyorum kayıtsızca. Ne güzel de yüzüme vuruyor ve haykırıyor doğa. İşte diye.. gerçek benim diye. Hiç sorgu sual beklemeden neysem oyum diyor. Saygı da beklemiyor hani ne bir incinme Ne de bir yakarış var hareketlerinde. Estikçe esiyor vurdukça vuruyor yüzüme Gerçeğin ta kendisi benim işte. Hey gafil sen de kimsin diye. Aslına bakarsanız onu bile çok görüyor biz ölümlülere. Senin kimliğin bile vız gelir doğaya Ona bağlı ve ancak onunla birlikte.....
Bazen bakınıyorum da sağıma soluma. Ne görüyorum aslında diye. Gördüklerim aslında var mı diye. Yoksa yaşam bizim içinde sürüklendiğimiz bir hortum mu diye. Çekip çıkmak ne kelime o nereye sen oraya. Sadece masal dünyalarında gezinen kahramanlar gibi Düş kurarsınız. Ama ne.... Gördüklerim de bakındıklarım da bir imitasyon galiba. Ne gösterilirse ne uygun bulunursa onu yaşarız. Kendimize bağlı hayatlar hep yanımızdan geçer özellikle. Ne fazlası var ne eksiği. Ne biz isteriz onu. Ne de o bizleri.
Bazen gülümsüyorum da geçmişe düşlerime. Bunlar aslında yaşanmamıştı değil mi. Hafıza verilmiş bir sadaka gibi Geleceği de aynı boyutta yaşamayalım diye. Ama olmaz. Yine de yaşarız biz bildiğimizce Çarpık belki de çarptırılmış yanlışlıklarıyla öylesine Hesap yaparak. Bir de bilsek yapmayı. Yaptığımız hep küçük hesaplar yüzünden... Değil mi sonunda kahkalara boğan kabarık faturaları Sert mevsimlerle gelen.....
Bazen tutunuyor gibi yapıyorum da hayata Ne de yanlış yapıyorum değil mi.. Asılı kalmak dururken ona. Tutunmaya çalışmak ne cüret diyorum.ne cüret... Karanlıkta kalmaya gör bak Güneşi ne çok ararsın. Gözlerin kamaşmasın sakın Nasıl ararsın loşluğu. Bu bile verilmiş ders değil mi En basitinden. Doğanın verdiği vereceği... Hepsi bu..
Ben boşum, Boş içim, yüreğim, Dünya boş sevdiklerim, Yaşam boş, her şey boş Gözyaşlarım koşar Işıl ışıl parlayan yeşil gözlerimde bir yerlere Ben koşarım, beynim koşar Ah şu dizlerim bir hasrettir ki ölüme Ölümde hoş gelir yüreğime
Gözyaşlarım gerçek, gerçeğime ayna olan Sevgim gerçek, yüreğimde doğan Acım gerçek canımı yakan Canım gerçek için için kanayan Ben gerçeğim Dostluğum gerçek Canımı yakıpta kederlere boğan!
Gidiyorum, yapayanlız Islak soğuk gecelerde Acı tükürmüş kalbimle Bir yanlızlık türküsü düştü dilime Söylüyor dilim, yüreğim
Ey yanlızlığım işte seninleyim Yatır istersen işkence sehpasına Dilim dilim ayır beni beş parçaya Bir dilim dostlarıma düşsün Birinide gönder anama Göm birini toprağa At diğerini berrak akan suya Boyansın su kıpkızıl bir kana Kalanıda sun gümüş bir tepside ablama Kimbilir belki eder bana bir dua
Ey yanlızlığım seninleyim Çek vur beni istersen bir militan gibi Sana ne diyeyim Korkuyorum mu sanıyorsun Dola kollarını boynuma Esirinim, sar beni Seni çeke çeke üzülmektense öleyim
Tutma kendini gözpınarlarım Sal gök yüzünde güneş yakıp kavururken dünyayı Benim tek başına yürüdüğüm yanlızlık ovasına Dost vadilerinden süzüle süzüle aksın gözyaşlarım Yıkasın yanaklarımı Katre katre dol içime Yağsın kap kara kar Değer verdiğim yüreğime Kan kusayım, kızılcık şerbeti içmiş gibi Kızılcık kızılcık bakayım dünyaya Kızıl kızıl bakayım Yakayım Ağlayayım Yeterki yüreğim kimseyi üzme
Ben sevdaya susadım Dostluğa yandım Acılara daldım Şu yanlızlık ovasında Yıkasın içimi için için gözpınarlarım Kül kül olsun yüreğim Gözlerim taş olsun Eritsin ısı veren acılar aksın Yeşil gözlerim yanaklarımdan aşağıya Ben dostlarımın incinmişliğini görmiyeyim
Dost için Ablam için Sevdiklerim için Sevenlerim için Yıkasın gözpınarlarım içimi için için Kibardır benim adım Hoşçakalın Elveda dostlarım
Ne çabuk birikti herşey, anlatmak zamanı geldi anlaşılan.. Nedense köşelerini kaybeden aklımdan, geçemiyorum bu sığlıkta.. İntihar kurgusuna alışan bir yüreği topluyorum sokaklardan. Lime lime edilmiş birçok hüzün var tanımlayamadığım. Çocuk uykuları gibi gözyaşı döküyor yalnızlık. Bana sorulan, en erken sabahı biliyorum, hiçbir acı çekmemiş yüzlerin sakladığı suskunluğundan. Sanki birileri, ben olduğumu biliyormuşcasına korkuyor dokunmaktan.
Nereye kadar kaçacak bu aklım bilmiyorum. Şimdi mevsimlerin efsunlu yüzü karşımda. Gündüzün yağmurundan çok farklı gecelerin ıslaklığı.. Artık boşyere ıslanmıyorum.. Okuduğum satırlar kimseyi anlatmıyor ne yazık.
Bir ucunda yasal düzenlemelerini deşiyor bu yalnızlık. Daha kapsamlı, daha kalabalık.. Sadece intiharı suçluyor her ölüm.. Ah ki, zaman.. Dilim döndüğünce yazıyorum sana.. Herşey konuşuldu mu yüzyüze.. Yetmedi, yazıldı mı bir kenara..
Çirkin doğdum ben aklımdan sana.. Neyimiz kaldı saklanacak.. Bulamam.. Hergün bağıra çağıra yol alır ayaklarımız.. Yoksa muammalı bir bekleyiş mi duvarlar, ne kadar solgun, ne kadar kırgın bir yüz büyütürse ardında.. Dönülmez umuttan, bilirim, hiçbir şekilde yüreksiz../Kalamaz derken yüreğim.. Bugün gibi yarında..
Yanlış basılan ziller uyandırdı beni uykulardan..İnadına bu hafıza..özrü geçersiz kılsan şimdi, geçerli mi yerini kaybeden kelimeler..Sanmam.. Dağılmışım bir kere bu yanlışlıktan..Biraz daha yalnızlık yerine..Ne kadar zorlasam kendimi.. Yine de ağlayamam..
Zaman torbasında, bayat bir ekmek gibi, ufalanır yokluğum..Sonra kuşları gelir mi yine dersin..Aç açık kanat çırparak rüzgarına kentin.. Ustam öyle söyledi.. ‘Her ölüm, geç kalınmış bir intihardır gökyüzüne..itirafsız..’..Susarım..
Mühürlenmiş kundaklarda büyüyen bir yürekmiş aslında aşk.. dedikleri.. anlamı sende kalsın yalanından.. Şimdi herşey bir yana, üzerime giyinen yasallığımın peşindeyim.. Bu inorganik bağla formüllendiğim kentte..Çözülemiyorum sana..Bu beyazlıktan.. Ne çabuk tüketildi herşey..
Belki çok farklı birşey olmazdı demek için,acıyı kovmak için sevenlerimin yüzünden,ve baharı kucaklamak için barış adına,çocukların uçurtmalarında rüzgar kalabilmek için,insanların bir güne sığmayan umutlarında,o sımsıkı kapanan avuçlarında sıkışan bir tebessüm olmak için, yaşamak olurdu,kendimi bunca seneye rağmen kimselere anlatamamak, geçen her gün için alnımda biriken ter tomurcuklarına inat edercesine yaşamak olurdu kendimin dışında değişen her güzelliğe el uzatmak.
İnadına yaşamak,elde avuçta kalmayanın değerini anlarcasına ve gökyüzümde bayram yeri umutlarımla sadece bir insan gibi,yüreği elinde bir ana gibi heyecanlı,utangaç yüzlerde gizlenmiş,sadece yaşamak olurdu içimde taşıdığım hastalığımla.
Ne için yaşadığımı bilmeden yaşamak. Hayır, belki de daha çok yapılacak iş var hayatta.Belki de her kapı çalınışında bir dost eli uzanacak gözyaşlarıma. Hani insan istemez mi dertten tasadan yoksun,dünyanın yüzündeki yaranın,nefes aldıkça çoğalan ve yattığı yerden yüreği yangın yeri umutlarıyla yaslayabilmek kendini bir günün akreple yelkovanı arasına. Şiirler okumak istemez mi yüreğim. Paylaşmak yüksek duvarların altında özgürlüğü, bahara yalınayak koşarcasına. Hep görmeyi istediğim bir düş gibi,uçsuz bucaksız denizin kıyısında, martılarla, bulutlarla,güneşi kovalamak ve içerlemeksizin gözlerimi açabilmek yarına.
Elbette isterim, saat başı pencere önünde koklarken bir çiçeği,gözlerim dalarken uzaklara, ve saf,tertemiz bir kelebek olmanın sevincini öğrenebilmeyi. Bir günlük ömrüm olsa da, kelebekler gibi uçabilmek düşlerimle tutunamadığım zamana.
Alıp başımı kaçırmak isterim dağların ardına. Deniz olmak isterim elbet, ömrümün belki de tanışamayacağım bütün yanlarına.Değişmeyi isterim sağlıktan muzdarip,eski halimle her yeni gelen güne,ve her yeni gelen günün bir türlü değiştiremediğim acı nedir bilmeyen yüzüne, gülmek isterim kendimden öte sevenlerimin yerine.Ve susmasını istemem yüreğimin,elim kalem tutup, el harcı kağıda barışla yaşamanın gölgesini düşürdükçe. Oysa bilirim,değişmedikçe hep utanacak dalındaki yaprak benden.Rüzgar benden sonra da hep olacak. Bende olsam keşke benden sonrasına diye geçirecek içim kendimden habersizce.
Ve sonra hikayeler, hikayeler, hikayeler, ah ki ne fayda değerini bilseydim keşke,yaşadım demenin dudaklarımda donup kalan büyüsünü.Olsun,bir gün olsun, bir saat ya da bir dakika olsun,kalıcı paylaşılmaya yüreğimde çocuklarla elele yaşamanında bir yeri olsun.Önce sağlık olsun, sonra sevdası yüreklerin,ben dursam da yelkovanın gölgesinde, yaşamak olsun,hiç durmadan, ve yenileyerek kendini zamandan,zaman kendi anlamını bulsun.Kendi hikayemde sorulsun bana,nedir anlamını aradığın kendinde,derdim ki, en güzel düşümü büyütürdüm barış adına savaşı yaşayan çocukların gözünde, bir uçurtma olurdum havan toplarının açtığı çukurlarda ölümü bekleyen bedenlerine.
Yaşamak olurdum onlar için, ve yüzlerindeki acıyı değiştirmek için gülmeyi özleyen yüreklerine. Yaşamak olurdum hep beraber değişebilmek için, geçmiş her günün,yitirilmemiş şiirlerdeki dizelerine. Belki kendim göremeyecek olsam da, derdim ki;
Yattığın yerden çekersen yosun kokusunu ciğerlerine, ve umursamaz bakışların gölgesinde dalıp gidersen sende benim gibi uzaklara. Bütün neşeni,bütün hüznünü sımsıkı sarıp sarmala ve yaslan kollarıma.Sana okumak istediğim birkaç satır, malum ya,kendi yağıyla kavrulan bir ozan kılıfında, başka ne diyebilirim ki. Yaşamak,altı üstü,yaşamak dostum,neye yarar,umut ve denizin olmadıktan sonra....
... Denizin varsa, Durma, Rüzgarını yüzüne vuran, Hiç olmazsa martılarını kovala, Doyabildiğince yaşa, Denizi görüpte yaşamadıktan sonra, Yaşamak, Yaşamak değildir asla... ...
Bir günde yaşayabileceğim en güzel değişiklik, içimdeki hastalıkla taşındığım bu zamandan kurtulup, yeni bir zamanı nefeslenmek olurdu sanırım.Ne zaman gideceğimi bilmediğim, kaldı ki o zaman, büyümek için dünyaya gelen, umutla geleceğe kanat çırpan çocukların tebessümlerine karışıp, belki de onlar gibi hayatı anlamadan yaşamak, yaşamak, yaşamak olurdu geriye kalan zamanım.
Bilirim kendimce herkeste değişir bu duygular, her insanda farklılaşır yaşamak dürtüsü. Elde etmek için çırpınışlar vardır hayat adına. Neden, nasıl,niye sorularının hatırına. Oysa hayat, şu üç paralık hayat nedir ki,doyasıya ve sağlıkla yaşayamadıktan sonra. Ve bir güne sığdıramadığım masum hayallerimle, değiştiremediğim kaderimle, tutulup yaka paça dönmemek üzere bilinmeyene götürüldükten sonra.
Kendim değil asla, barış olmak isterdim, masum çocukların ölmediği başka dünyalara.
Tüm edindiğim kötü alışkanlıklarım için birinin yapma demesini bekliyorum. Tek bir sözle bunu yaptırabilecek var mı? Zor mu gelir bunu yapmak, yoksa gücünüz mü yetmez. Her ikisi de utanç verici bence. Küstahça gülümsüyorum her zamanki gibi. Yazı ...
19.12.2006 - 08:34
Bazen düşünüyorum da
Özellikle kendimle konuştuğum
Ve kendime döndüğüm zamanlarda.
Niye diye soruyorum bana bilinmeze.
Ben bilinmezim daha kendime.
Nasıl anlayacak ki insanlar beni.
Ben çözememişken daha içimdeki beni.
Yakıştırdıklarım yetiştirdiklerim hep ikiyüzlü aslında.
Ne tam doğru ne tam yanlış herbiri hiçbiri.
Düşlerim bile sahtecilik yapıyorsa bana
daha ne bekleyecek içim kendi özümden.
Barışıkmıyım acaba benimle.
İndirdim mi bütün maskelerimi yüzüme sıvanmış
Ve yıllardır çıkarılmadan kalan öyle.
Hangi lakırdı gerçek hangi söyleyen doğal
Bir bilebilsem.
Hiçbiri değil aslında.
Herbiri aslında.
Belki de doğal olanı sahte.
Sahte olanı gerçek.
Oyunun kuralı....
Bazen soruyorum da.
Özellikle rüzgarlı havalarda
Havanın dehşetine kapılıyorum kayıtsızca.
Ne güzel de yüzüme vuruyor ve haykırıyor doğa.
İşte diye.. gerçek benim diye.
Hiç sorgu sual beklemeden neysem oyum diyor.
Saygı da beklemiyor hani ne bir incinme
Ne de bir yakarış var hareketlerinde.
Estikçe esiyor vurdukça vuruyor yüzüme
Gerçeğin ta kendisi benim işte.
Hey gafil sen de kimsin diye.
Aslına bakarsanız onu bile çok görüyor biz ölümlülere.
Senin kimliğin bile vız gelir doğaya
Ona bağlı ve ancak onunla birlikte.....
Bazen bakınıyorum da sağıma soluma.
Ne görüyorum aslında diye.
Gördüklerim aslında var mı diye.
Yoksa yaşam bizim içinde sürüklendiğimiz bir hortum mu diye.
Çekip çıkmak ne kelime o nereye sen oraya.
Sadece masal dünyalarında gezinen kahramanlar gibi
Düş kurarsınız.
Ama ne....
Gördüklerim de bakındıklarım da bir imitasyon galiba.
Ne gösterilirse ne uygun bulunursa onu yaşarız.
Kendimize bağlı hayatlar hep yanımızdan geçer özellikle.
Ne fazlası var ne eksiği.
Ne biz isteriz onu. Ne de o bizleri.
Bazen gülümsüyorum da geçmişe düşlerime.
Bunlar aslında yaşanmamıştı değil mi.
Hafıza verilmiş bir sadaka gibi
Geleceği de aynı boyutta yaşamayalım diye.
Ama olmaz. Yine de yaşarız biz bildiğimizce
Çarpık belki de çarptırılmış yanlışlıklarıyla öylesine
Hesap yaparak.
Bir de bilsek yapmayı.
Yaptığımız hep küçük hesaplar yüzünden...
Değil mi sonunda kahkalara boğan kabarık faturaları
Sert mevsimlerle gelen.....
Bazen tutunuyor gibi yapıyorum da hayata
Ne de yanlış yapıyorum değil mi..
Asılı kalmak dururken ona.
Tutunmaya çalışmak ne cüret diyorum.ne cüret...
Karanlıkta kalmaya gör bak
Güneşi ne çok ararsın.
Gözlerin kamaşmasın sakın
Nasıl ararsın loşluğu.
Bu bile verilmiş ders değil mi
En basitinden.
Doğanın verdiği vereceği...
Hepsi bu..
03.11.2006 - 08:46
Ben boşum,
Boş içim, yüreğim,
Dünya boş sevdiklerim,
Yaşam boş, her şey boş
Gözyaşlarım koşar
Işıl ışıl parlayan yeşil gözlerimde bir yerlere
Ben koşarım, beynim koşar
Ah şu dizlerim bir hasrettir ki ölüme
Ölümde hoş gelir yüreğime
Gözyaşlarım gerçek, gerçeğime ayna olan
Sevgim gerçek, yüreğimde doğan
Acım gerçek canımı yakan
Canım gerçek için için kanayan
Ben gerçeğim
Dostluğum gerçek
Canımı yakıpta kederlere boğan!
Gidiyorum, yapayanlız
Islak soğuk gecelerde
Acı tükürmüş kalbimle
Bir yanlızlık türküsü düştü dilime
Söylüyor dilim, yüreğim
Ey yanlızlığım işte seninleyim
Yatır istersen işkence sehpasına
Dilim dilim ayır beni beş parçaya
Bir dilim dostlarıma düşsün
Birinide gönder anama
Göm birini toprağa
At diğerini berrak akan suya
Boyansın su kıpkızıl bir kana
Kalanıda sun gümüş bir tepside ablama
Kimbilir belki eder bana bir dua
Ey yanlızlığım seninleyim
Çek vur beni istersen bir militan gibi
Sana ne diyeyim
Korkuyorum mu sanıyorsun
Dola kollarını boynuma
Esirinim, sar beni
Seni çeke çeke üzülmektense öleyim
Tutma kendini gözpınarlarım
Sal gök yüzünde güneş yakıp kavururken dünyayı
Benim tek başına yürüdüğüm yanlızlık ovasına
Dost vadilerinden süzüle süzüle aksın gözyaşlarım
Yıkasın yanaklarımı
Katre katre dol içime
Yağsın kap kara kar
Değer verdiğim yüreğime
Kan kusayım, kızılcık şerbeti içmiş gibi
Kızılcık kızılcık bakayım dünyaya
Kızıl kızıl bakayım
Yakayım
Ağlayayım
Yeterki yüreğim kimseyi üzme
Ben sevdaya susadım
Dostluğa yandım
Acılara daldım
Şu yanlızlık ovasında
Yıkasın içimi için için gözpınarlarım
Kül kül olsun yüreğim
Gözlerim taş olsun
Eritsin ısı veren acılar aksın
Yeşil gözlerim yanaklarımdan aşağıya
Ben dostlarımın incinmişliğini görmiyeyim
Dost için
Ablam için
Sevdiklerim için
Sevenlerim için
Yıkasın gözpınarlarım içimi için için
Kibardır benim adım
Hoşçakalın
Elveda dostlarım
Susma kalbimle söyle...
Hayatımın son şiirini
Acıları kalem yapıpta
Dizeleri gözyaşlarıma işleye işleye yazdım
Susma kalbimle söyle...
Ablam doğum gününü gözyaşlarıma yazdığım dizelerle kutluyorum
En içten özlem kokan sevgilerimle! ...
Hoşçakal,...
01.11.2006 - 09:25
Ne çabuk birikti herşey, anlatmak zamanı geldi anlaşılan.. Nedense köşelerini kaybeden aklımdan, geçemiyorum bu sığlıkta.. İntihar kurgusuna alışan bir yüreği topluyorum sokaklardan. Lime lime edilmiş birçok hüzün var tanımlayamadığım. Çocuk uykuları gibi gözyaşı döküyor yalnızlık. Bana sorulan, en erken sabahı biliyorum, hiçbir acı çekmemiş yüzlerin sakladığı suskunluğundan. Sanki birileri, ben olduğumu biliyormuşcasına korkuyor dokunmaktan.
Nereye kadar kaçacak bu aklım bilmiyorum. Şimdi mevsimlerin efsunlu yüzü karşımda. Gündüzün yağmurundan çok farklı gecelerin ıslaklığı.. Artık boşyere ıslanmıyorum.. Okuduğum satırlar kimseyi anlatmıyor ne yazık.
Bir ucunda yasal düzenlemelerini deşiyor bu yalnızlık. Daha kapsamlı, daha kalabalık.. Sadece intiharı suçluyor her ölüm.. Ah ki, zaman.. Dilim döndüğünce yazıyorum sana.. Herşey konuşuldu mu yüzyüze.. Yetmedi, yazıldı mı bir kenara..
Çirkin doğdum ben aklımdan sana.. Neyimiz kaldı saklanacak.. Bulamam.. Hergün bağıra çağıra yol alır ayaklarımız.. Yoksa muammalı bir bekleyiş mi duvarlar, ne kadar solgun, ne kadar kırgın bir yüz büyütürse ardında.. Dönülmez umuttan, bilirim, hiçbir şekilde yüreksiz../Kalamaz derken yüreğim.. Bugün gibi yarında..
Yanlış basılan ziller uyandırdı beni uykulardan..İnadına bu hafıza..özrü geçersiz kılsan şimdi, geçerli mi yerini kaybeden kelimeler..Sanmam.. Dağılmışım bir kere bu yanlışlıktan..Biraz daha yalnızlık yerine..Ne kadar zorlasam kendimi.. Yine de ağlayamam..
Zaman torbasında, bayat bir ekmek gibi, ufalanır yokluğum..Sonra kuşları gelir mi yine dersin..Aç açık kanat çırparak rüzgarına kentin.. Ustam öyle söyledi.. ‘Her ölüm, geç kalınmış bir intihardır gökyüzüne..itirafsız..’..Susarım..
Mühürlenmiş kundaklarda büyüyen bir yürekmiş aslında aşk.. dedikleri.. anlamı sende kalsın yalanından.. Şimdi herşey bir yana, üzerime giyinen yasallığımın peşindeyim.. Bu inorganik bağla formüllendiğim kentte..Çözülemiyorum sana..Bu beyazlıktan.. Ne çabuk tüketildi herşey..
01.11.2006 - 09:09
Belki çok farklı birşey olmazdı demek için,acıyı kovmak için sevenlerimin yüzünden,ve baharı kucaklamak için barış adına,çocukların uçurtmalarında rüzgar kalabilmek için,insanların bir güne sığmayan umutlarında,o sımsıkı kapanan avuçlarında sıkışan bir tebessüm olmak için, yaşamak olurdu,kendimi bunca seneye rağmen kimselere anlatamamak, geçen her gün için alnımda biriken ter tomurcuklarına inat edercesine yaşamak olurdu kendimin dışında değişen her güzelliğe el uzatmak.
İnadına yaşamak,elde avuçta kalmayanın değerini anlarcasına ve gökyüzümde bayram yeri umutlarımla sadece bir insan gibi,yüreği elinde bir ana gibi heyecanlı,utangaç yüzlerde gizlenmiş,sadece yaşamak olurdu içimde taşıdığım hastalığımla.
Ne için yaşadığımı bilmeden yaşamak. Hayır, belki de daha çok yapılacak iş var hayatta.Belki de her kapı çalınışında bir dost eli uzanacak gözyaşlarıma. Hani insan istemez mi dertten tasadan yoksun,dünyanın yüzündeki yaranın,nefes aldıkça çoğalan ve yattığı yerden yüreği yangın yeri umutlarıyla yaslayabilmek kendini bir günün akreple yelkovanı arasına. Şiirler okumak istemez mi yüreğim. Paylaşmak yüksek duvarların altında özgürlüğü, bahara yalınayak koşarcasına. Hep görmeyi istediğim bir düş gibi,uçsuz bucaksız denizin kıyısında, martılarla, bulutlarla,güneşi kovalamak ve içerlemeksizin gözlerimi açabilmek yarına.
Elbette isterim, saat başı pencere önünde koklarken bir çiçeği,gözlerim dalarken uzaklara, ve saf,tertemiz bir kelebek olmanın sevincini öğrenebilmeyi. Bir günlük ömrüm olsa da, kelebekler gibi uçabilmek düşlerimle tutunamadığım zamana.
Alıp başımı kaçırmak isterim dağların ardına. Deniz olmak isterim elbet, ömrümün belki de tanışamayacağım bütün yanlarına.Değişmeyi isterim sağlıktan muzdarip,eski halimle her yeni gelen güne,ve her yeni gelen günün bir türlü değiştiremediğim acı nedir bilmeyen yüzüne, gülmek isterim kendimden öte sevenlerimin yerine.Ve susmasını istemem yüreğimin,elim kalem tutup, el harcı kağıda barışla yaşamanın gölgesini düşürdükçe. Oysa bilirim,değişmedikçe hep utanacak dalındaki yaprak benden.Rüzgar benden sonra da hep olacak. Bende olsam keşke benden sonrasına diye geçirecek içim kendimden habersizce.
Ve sonra hikayeler, hikayeler, hikayeler, ah ki ne fayda değerini bilseydim keşke,yaşadım demenin dudaklarımda donup kalan büyüsünü.Olsun,bir gün olsun, bir saat ya da bir dakika olsun,kalıcı paylaşılmaya yüreğimde çocuklarla elele yaşamanında bir yeri olsun.Önce sağlık olsun, sonra sevdası yüreklerin,ben dursam da yelkovanın gölgesinde, yaşamak olsun,hiç durmadan, ve yenileyerek kendini zamandan,zaman kendi anlamını bulsun.Kendi hikayemde sorulsun bana,nedir anlamını aradığın kendinde,derdim ki, en güzel düşümü büyütürdüm barış adına savaşı yaşayan çocukların gözünde, bir uçurtma olurdum havan toplarının açtığı çukurlarda ölümü bekleyen bedenlerine.
Yaşamak olurdum onlar için, ve yüzlerindeki acıyı değiştirmek için gülmeyi özleyen yüreklerine.
Yaşamak olurdum hep beraber değişebilmek için, geçmiş her günün,yitirilmemiş şiirlerdeki dizelerine. Belki kendim göremeyecek olsam da, derdim ki;
Yattığın yerden çekersen yosun kokusunu ciğerlerine, ve umursamaz bakışların gölgesinde dalıp gidersen sende benim gibi uzaklara. Bütün neşeni,bütün hüznünü sımsıkı sarıp sarmala ve yaslan kollarıma.Sana okumak istediğim birkaç satır, malum ya,kendi yağıyla kavrulan bir ozan kılıfında, başka ne diyebilirim ki. Yaşamak,altı üstü,yaşamak dostum,neye yarar,umut ve denizin olmadıktan sonra....
...
Denizin varsa,
Durma,
Rüzgarını yüzüne vuran,
Hiç olmazsa martılarını kovala,
Doyabildiğince yaşa,
Denizi görüpte yaşamadıktan sonra,
Yaşamak,
Yaşamak değildir asla...
...
Bir günde yaşayabileceğim en güzel değişiklik, içimdeki hastalıkla taşındığım bu zamandan kurtulup, yeni bir zamanı nefeslenmek olurdu sanırım.Ne zaman gideceğimi bilmediğim, kaldı ki o zaman, büyümek için dünyaya gelen, umutla geleceğe kanat çırpan çocukların tebessümlerine karışıp, belki de onlar gibi hayatı anlamadan yaşamak, yaşamak, yaşamak olurdu geriye kalan zamanım.
Bilirim kendimce herkeste değişir bu duygular, her insanda farklılaşır yaşamak dürtüsü. Elde etmek için çırpınışlar vardır hayat adına. Neden, nasıl,niye sorularının hatırına. Oysa hayat, şu üç paralık hayat nedir ki,doyasıya ve sağlıkla yaşayamadıktan sonra. Ve bir güne sığdıramadığım masum hayallerimle, değiştiremediğim kaderimle, tutulup yaka paça dönmemek üzere bilinmeyene götürüldükten sonra.
Kendim değil asla, barış olmak isterdim, masum çocukların ölmediği başka dünyalara.
Toplam 4 mesaj bulundu