Ece Ertan - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

Ben Ece Ertan..
Aşkla ve tutkuyla yaptıgım tiyatroya olan
yonelimim oldukça eskilere dayanıyor.
Çocukluğumda çok hareketli olduğum için,
ailem sadece oyun izlerken
sakinleşiyorum diye,
beni “Carmen” balesine götürmüştü.

Orada kırmızı elbiseli balerini gördüğüm an
sanki o benmişim gibi izledim gösterimi.
Hâlâ unutamıyorum o anı.

Sonrada zaten hep
düşünmüşümdür,
be dans ediyorum
hep hayatla.

İnsanı, doğayı, hayvanları
hep sevdim.

Büyük yaratıcının
bu muhteşem
dünyasal form
yansımasındaki
görüntülere
tutkuyla
bağlandım.

Hep huzur hissettim
O nun varlığıyla
kendimi.

Daha sonra annemler beni
Genco Erkal’ın birçok oyununa götürdüler.

Onun oyunculuğu sahnede,
hep nefes nefese
bir aşkladır.

o yüzden hep,
onun performansları benim için
benzersiz bir karşılaşma oldu.

Erkal ilk idolüm olmuştu.
Zaman zaman
oyunlarının sonrasındaki sohbetlerimizde,
arkasında beyaz bir ışık haresi görmüşümdür hep.

Erkal’ın sahne ışığının
hayata yansıması
benim tiyatro aşkıma eşlik etti.
Onun izinden gittim
ve tek kişilik perfomans oyunlarım
(monodrama
benim de tiyatro tarzım oldu.

Her zaman
hayata sevgi ve aşkla tutunan
kadın liderleri oynayarak
örnek olmak istedim sanatımla.

İyi bir izleyici olmaya da
hep devam ettim.

Gerek yaşamda
gerek sahne performanslarında.

Yurt içinde, yurt dışında birçok oyun izledim.
workshoplara kaldım.
muzikaller izledim.

evrensel sanata dair hep araştırma yaptım.
Bu süreçte bana keyif veren inanılmaz etkili performanslar izledim.

Bugün de aynı şevkle izlemeye devam ederim .

Tiyatro seyirciliğinden de çok keyif alırım,
koltukların arasında olmak
sanatıma dair bir enerjidir.

Hocalarım da hep “önce iyi bir izleyici olun.”
demişlerdi konservatuarda okurken.

Yaşam zaten
bence bir kendi dilinde
kalp gözünle
çevrendeki herşeyi
okuma sanatı.

Şimdilerde kendime ait geliştirdiğim,
yasam oyunu atölyelerimi,
ülkeme ve dünyanın heryerine
sunuyorum.

Yaşamımı
her sabah düzenli olarak yaptığım
meditasyonlar sonrasında,
bana gelen farkındalıkları
kaleme alıyorum.

Birçok yerde yayımlanıyor, paylaşılıyor, ne mutlu.

İçimde yaşadığım o hayalsel gerçekliği
başkalarının da görmesi
beni hayata karşı huzurla ve mutlulukla
bağlıyor.

Bu his alışık olduğum eğitim sistemine benzemiyor. İlkokul, ortaokul, lise, dersler, özel dersler, dershane, test, ÖSS, karne, üniversite, vize, final, ortalama, transkript, diploma… Hiçbiri gibi değil.

Matematiğe ve uzay geometrisine olan hayranlığım, fizikte ve kimyada gördüğüm inanılmaz keşifler; psikolojiye,felsefeye, coğrafyaya ve edebiyata olan çok yönlü düşkünlüğüm beni umutlandırıyor.

Bir sendika lideri olan dedem büyüttü beni.Tam bir Anadolu insanıydı. Keskin’liydi. Bağları, bahçeleri, hatta atları vardı. Ata binme hikâyeleri anlatırdı. Bu sohbetlerde hep Neşet Ertaş çalardı arka fonda. O yaşadığı hayatı aktarırken, olay örgüsüyle, coşkuyla; soluk almadan,pür dikkat, hayallere dalarak dinledim kendisini. Hep beraberdik, üzerimde büyük emeği vardır. Sonradan anladım ki, o iyi bir hikâye anlatıcısıydı.Sanki bir meddahtı.

Uluslararası ticaret ve Finansman mezunuyum.

Ekonomiyi, finansı ve işletmeyi
matematiği baz alarak,
yaptığım tüm işlerde kullanıyorum.

Bir de sosyoloji dersini çok sevmiştim.
Bu derslerden fazlasıyla haz alırdım.
Sonradan anladığım, tiyatronunda başlı başına derin bir sosyolojik işletme matematiği olduğu.

İngiltere ve Amerika’ya gittim.

‘Shakespeare Globe Tiyatrosu’na gittim.

William Sheakespeare’in ‘Antonius ve Kleopatra’ oyununu izledim.
Büyüleyici bir yerdi.
Dekor orasıydı, kostümler şaşalı ve güçlüydü.

Dünyanın en büyük müzikallerini İngiltere’de
ve New York’ta-Broadway’de izleme fırsatı buldum.

Hayatım boyunca etkilendiğim
ve benim için değerli üç sözcük: Sihir, Tılsım, Yıldız.

Hayatımda türlü şanslar edindim.
Evren beni resmen sanata yönlendirdi diye düşünüyorum. Sanatın kucağına itti.

İlk işim California’nınSan Diego eyaletindeydi. Ünlü dizi‘Star Trek’in (Türkçe adıyla Uzay Yolu)müzesindeydi. Orada bire bir dekorların bir müzeye taşındığı stüdyo tarzı yerdeydi. Müdür Becca (Irak asıllı bir Amerikalı)baktığı özgeçmişime istinaden sordu. “Hangisini yaparsın? Kasada mı durmak istersin,fotoğrafmı çekersin?” Özgürlükler ülkesi ya!
İkisi de dedim. İki alanda da başarılı olunca mekik dokudum matematik ve sanat aşkım arasında.
Çekim alanlarımıza ağırlıklı olarak Mister Spark kostümlü insanlar geliyorlardı. Bu karakter herkese ilginç geliyordu. Ben de ilginç fotoğraflar çekiyordum. İnsanlar sıraya girmeye başladılar. Müdürüm performansımı beğenmişti. Bir de Filipinler’den bir delikanlı vardı. İkimizin çektiği fotoğrafların bayağı satıldığını belirtildi. En iyisiydik kendi dünyamızın ekseninde.
Sonra ulkemi özledim
.
Burada Tek kişilik performanslarımla
her alandaki kadın liderleri oynadım.

Sonra Uluslararsı Drama öğretmeni oldum.
Ogrencilerimle ülkeme ait
arketiplerle birçok oyun yazdım, yonettim,
ve hala birlikte oynuyoruz.

Birçok yaş, grup ve alanda
5000 öğrencim oldu.

20 yıllık sanat hayatı tecrübemi
bütünün hayrına olması niyetiyle,
yaşam yoluma
devam ediyorum.

ece'rtan