Sektörümüzün hem yeni hem de çok eski ajanslarından biri olan MGemini Creative Works’ün ortaklarından Ece KARABONCUK ile, bu ay sizler için keyifli bir sohbet yaptık. Neden hem eski hem de yeni olduğunu okuyunca anlayacaksınız. İşte yeni yüzü ile karşınızda MGemini.
Reklam Dergisi: MGEMINI adını yeni duyduk ama aynı zamanda eski bir firmasınız da? Kafamız karıştı, biraz anlatabilir misiniz?
Ece Karaboncuk: Evet, yeni duydunuz. Bütün sektör yeni duydu. Çünkü yeni yapılanmamız 2007 yılı başında oluştu ve son birkaç aydır adımızı duyurmaya başladık. Aslında burası tam 17 yıllık bir ajans fakat bu yılın başındaki yeni yapılanmamızı gelişim sürecimizin bir aşaması olarak değerlendirebilirsiniz. Şöyle anlatayım; 1990 yılında ortağım Tayfun Şamlıoğlu’nun tek başına kurmuş olduğu Modella adındaki ajansın o yıllardaki hedefi tekstil sektörüne iletişim hizmetleri üretmek. Bu hizmetler öncelikle bazı basılı malzemelerin takibi ile başlıyor, hızla gelişiyor ve sektörün de hızının artması ile Modella bir marka halini alıyor. 1995 yılında biz tanışıyoruz. O zamanlar, değerli artdirektör arkadaşım Ümit Atamer ile birlikte Print Reklam Hizmetlerinde çalışıyorduk biz. Ümit beni Tayfun’la tanıştırdı ve Tayfun bize neden beraber kendi işimizi yapmıyoruz dedi bir gün. Modella isminin yanına Gemini kelimesini de koyarak yeni bir isim yarattık. Gemini ingilizce İkizler burcu demek ve ben bir İkizler burcuyum, böylece yeni ismimizi yaratıp yola çıkmış olduk. Modella’nın hizmet verdiği bir portföy vardı ve bu nitelikli müşterilerden oluşan portföy, verilen hizmetlerden oldukça memnundu zaten. Bu potansiyeli bozmadan yeni müşteriler ekleyerek 99 yılına kadar oldukça yükseliş eğimli, başarılı bir çizgi yakaladık. Golf Magazin ve Akmerkez Dergilerini içerik ve reklam organizasyonu da bizde olmak üzere 2 yıla yakın çıkardık. Timberland, Harley Davidson gibi markalara hizmet ürettik. 2000 yılına geldiğimizde 30 kişilik bir ajansımız olmuştu bile. Sektör de yükselişteydi. 2000 yılının 18 Ekim’inde Ümit arkadaşımızı geçirdiği ani bir beyin kanaması ile kaybettik. Bu hepimizde çok büyük moral bozukluğu yarattı, oldukça etkilendik. Çalışmalara ara verdik, ben hatta sektörü tamamen bıraktım. Üniversitede fizik okuduğum için çok ilgisiz bir sektörde, paslanmaz çelik sektöründe, yani bir anlamda reklam veren tarafında çalışmaya başladım. Artık reklamcılık yapmayacağım dedim ama bu en fazla 6 ay sürdü. Aslında bu 6 ayın 4 ayında reklam veren olarak Modella ile çalışmayı sürdürdüm. İlişkimiz hiç kopmadı. Bu dönemde Modella / Gemini büyümeye devam etti ve Pronto isimli bir halkla ilişkiler firması ile yapılan ortak bir çalışmada yollarımız yine kesişti. İki firma hukuki anlamda birleşerek PMG adında bir grup şirketi oluşturdu. Ben o dönemde Halkla İlişkiler eğitimi almıştım ve Pronto tarafında yeraldım. Müşterilerimin arasında IBM, Saray, Airfel, GETOB vardı ve bana çok şey kattı hepsi. Daha sonra Pronto ile Modella arasındaki organik bağ zayıfladı ve kopmak zorunda kaldı. Bunlar tamamen ticari manevralar tabii ki. Ben de daha sonra Yorum Ajansa geçtim. Burada farklı olarak above the line işler de yapılıyordu. Tayfun ile ilişkilerimiz bu sıralarda da hiç kopmadı. Geçen yılın Aralık ayı itibari ile 3,5 yıldır çalıştığım Publicis Yorum’dan ayrıldım ve yurtdışına gittim. IAA Genç Profesyoneller üyesiyim. Bu derneğin güzel taraflarından biri, uluslararası üyelerin fikir ve çalışmaları konusunda bilgiler edinebiliyorsunuz. Bu bilgilerden faydalanmak üzere bir süre yurtdışında bulundum. Bu dönemde bir iletişimci olarak vizyonumun ne olması gerektiği konusunda kendimi geliştirdim. Tayfun ile kopmayan bağlarımız sayesinde bu fikirleri, vizyonları hep paylaşıyorduk. Sonunda yine birlikte çalışmaya karar verdik. Sağolsun Tayfun, bana çok güzel bir ortaklık teklif etti, oldukça centilmence bir yaklaşımdı ve ben de severek kabul ettim. Böylece yeni yılla beraber, bu yeni oluşum başlamış oldu. Yani “çok uzun bir geçmiş ve yeni bir oluşum” diyebiliriz buna. Bütün sürece baktığınızda sadece 3-4 yıllık bir ayrılığım oldu MGemini ailesi ile. Eski müşterilerin bir çoğu beni zaten tanıyordu.
Bu yeni oluşumda ilk olarak ne yaptık? Modella ismi ajansın geçmiş portföyü ile bağlantılı olduğu için tekstili çağrıştırıyor, o yüzden Modella ismini bir parça bloke edelim dedik. Kiğılı en büyük müşterilerimizden biri ve kendisi Türkiye’nin tekstil devi. Ancak müşterilerimize başka sektörlerden de firmalar katmak istedik. Bu sektörde çok fazla deneyimimiz var. İnşaat, Bankacılık ve Otomotiv sektörlerine gözümüzü diktik. İsim konusuna dönersek Modella ismini M haline getirip ve bold yaparak bir damga halinede Gemini’nin başına koyduk. Solo amblem olarak bir kedi - fare ikonu kullanıyoruz. Bu ikonu; duayen reklamcı Ogivly’nin “Biz bilgiyi, bir kedinin fareyi kovaladığı gibi kovalarız” sözüne atfen seçtik. Bu solo amblemi her yıl değiştirerek bu konuda da farklı bir yaklaşım denemek ve mesajlar vermek istiyoruz.
RD: Bu yeniliklerin hepsi sizinle birlikte mi başladı?
EK: Evet, zamanlama olarak yenilikler 2007 başında hayata geçmeye başladı. Oturup bir vziyon toplantısı yaptık ve şunu ortaya koyduk. Modella Gemini kimdi? MGemini kim olacak? Yaşı kaç, nereden mezun, dişi mi erkek mi gibi daha birçok kişilik özelliği belirlendi. Bunları art direktörlerimiz ve ekibimizle paylaştık. Solo amblemimizin atfettiği gibi bilgi avcısı bir karakterle yola çıktık.
Kurumsal kimlik konusunda oldukça iddialıyız. Kartvizitlerimiz bile vizyonumuzu temsil ediyor ve bu vizyon deneyimini karşı tarafa yaşatmak amacımız. Ekibimizde çok eski elemanlarımız var. Örneğin matbaa sorumlumuz Yakup Akarçeşme, şirketimizin de hissedarlarından aynı zamanda, 12 yıldır bizimle. Prodüktörümüz Deniz Güzel on yılı aşkındır ekibimizde ve bir çok reklamcıdan daha reklamcı olan finans direktörümüz Mediha Çildikliler ise hemen hemen ilk günden beri bizimle birlikte. Tabii çok yeni arkadaşlarımızda var. Yeni oluşum sürecinde ekibimizi genişletirken çok sıkı bir eleme yaptık. Özellikle genç olmalarına özen gösterdik, kendimizi anlatmak yerine onların hayallerini dinledik, geçmişlerini sorgulamadık çünkü bizi bir yerlere götürecek olanın, onların hayaller, olduğuna inanıyoruz. Tabi ki eğitimli olmalarına özen gösterdik, bu işi okulunda okumuş olmalarına da dikkat ettik. Bir fizikçi olarak bu sektörde iletişim mezunu değilim diye boynum biraz büküktü yıllarca ta ki Halkla İlişkileri bitirinceye kadar. Zira Tayfun da ben de, her bilim dalında olduğu gibi bu alanda da metodolojiye ve eğitime sonsuz inanıyoruz.
Ekibi oluşturma sürecinde bir pozisyon için karasız kaldığımız noktada genç olan kişiyi tercih ettik. Bu belki ilk başta garip gelebilir, ekonomik olduğu için tercih ettiğimiz düşünülebilir ama öyle değil. Biz vizyonumuzu genç ve gençlerin yanında olarak belirledik. Bu yüzden gençleri en iyi gençler anlar düşüncesinden yola çıktık. Böylece 2-2buçuk ay önce ekibimiz tamamlandı ve sahneye tekrar çıktık. Çözüm ortaklarımızla oldukça iyi ilişkiler içerisindeyiz. Biz tedarikçilerimizi müşterilerimizden uzak tutmaya çalışan bir firma asla değiliz. Müşterilerimizin toplantılarına beraber katılıp birlikte proje üretiyoruz. En önemli çözüm ortaklarımızdan biri Djital Endüstri ile interaktif iletişim çözümleri konusunda da son derece yetkin projeler üretiyoruz. Web sitemizi oldukça interaktif bir hale getiriyoruz. Sitemize bloglar koyacağız, burada herşey günlük tutulur gibi yayınlanacak, daha çok iletişim platformu olacak. Sitemize mutlaka reklam alacağız, müşterilerimizin reklamları olacak. Bir konkur hazırlığımızı YouTube’ta yayınladık ve çok eğlendik. Eğlenmek bizim için çok önemli, eğlenerek çalışmak bizim prensibimiz ve şu anda bu konuda gerçekten çok iyiyiz. Bunu bahsettiğim videomuzda da görebilirsiniz. Kayıtlar yapıyoruz, fotoğraflar çekiyoruz. Kısaca birbirimizi de kendimizi de çok seviyoruz.
RD: Vizyonunuza uygun bir çalışma ortamı yarattınız yani kendinize.
EK: Aynen öyle, 2010 gerçeğinin farkındayız. Yeni bir jenerasyon geliyor. İyi okullarda okumuşlar, bilinçli tüketim yapıyorlar ve 2000 yılının ikinci on yılında onlar bizim müşterimiz, işverenimiz, hedef kitlemiz olacak, onlara hazırlanıyoruz. Onların dilini çok iyi bilmemiz gerekir, interneti, tüketim alışkanlıklarını, yaşam biçimlerini çok iyi analiz etmemiz gerekir. Bunu genç bir ekiple başarabiliriz ancak. Mesela bu genç ekip yaşlanınca, onları gençleriyle değiştireceğim (gülüşülüyor) , tabi şaka. Yani bu jenerasyon için çok iyi hazırlıyoruz kendimizi.
Tayfun özellikle son bir kaç yıldır gençler konusunda proje üretmek için çalışmaktaydı. Geçen yıl hedefine ulaştı ve SKYTURK kanalında Cevap Anahtarı isimli bir program yapmaya karar verdi. Bu yıl 2. yılı. Programa başlarken sınavlara girecek öğrenciler için sorular çözelim diye başlanmıştı ama program aldı yürüdü ve şimdi açık oturumlar, forumlar yapılan, izleyicisi oldukça katılımcı, çok bilgilendirici bir program haline geldi. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz, farkında olunmayan büyük bir boşluğu doldurduk, bununla gurur duyuyoruz. Telefonlar kilitleniyor, sadece öğrenciler değil, öğretmenler, veliler yani eğitimin tüm sosyal paydaşları bu programa telefonla ulaşıyorlar ve soru sorup görüş beyan ediyorlar. Sadece Pazar günleri olarak planlanan program şimdi hem Cumartesi hem Pazar yapılıyor. Önümüzdeki eğitim döneminde de devam edecek bu programımızı asla bırakmayı düşünmüyoruz. Seneye inşallah ana sponsoru da olacak. Bu program bizim için gerçek bir hazine.
RD: Gelecek için hedefleriniz arasında Türkiye’de oldukça yaygın olan yabancı ortaklı bir yapı planlıyor musunuz?
EK: Bizim yerel bir ajans olarak kalacağız gibi bir iddiamız yok. Bizce önemli bir eksikliğimiz; Bir network içerisinde olmamak ve bu network sayesinde dünyadaki pek çok case’e kolayca ulaşamamak. Uluslararası bir Network’te yer aldığınızda, oturduğunuz yerde bilgi size akıyor. Biz de şu an böyle bir şey yok, kendimiz bilgiyi kovalıyoruz ve bunu bir ölçüde IAA ile aşıyoruz. Uluslararası Reklamcılık Derneği’nin bu konuda çok fazla faydasını görüyorum. Konu yaratıcılık oldu mu, bunca yıllık deneyimimden sonra ilk olarak üstadım Ayhan Tezcan’dan duyduğum “dünyada söylenmemiş söz yok” sözünü hatırlatıyorum herkese. Başarı bir metodoloji gerektiriyor. Başarıyı araştırarak yakalıyorsunuz ve yaratıcılık için de Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok bu anlamda. Bunun için bir sürü metodoloji var. Maksimum mesajı minimum sözcükle, en sade bir şekilde vermek için ihtiyaç var bu metodolojilere. Reklam sektöründe düzenlenen yarışmalarda ödül alan işlere bakın, hep bu tür, mesajını en rafine veren çalışmalar ödüle layık görülüyor, çünkü sadelik mesajın önünü açıyor.
RD: Ödüller demişken, hedeflerinizde bir Kristal Elma veya Kırmızı ödülü var mı?
EK: Satır aralarına boş hevesler olarak sokmak istemiyorum hedeflerimizi. Açıkçası ne olacağımızdan çok ne olduğumuzdan bahsetmek istiyorum. Mesela en son Flower Ayakkabı için anneler gününe yönelik bir gazete ilanı çalıştık. Hatta siz de haberler bölümünüzde, ilanın künyesine yer verdiniz. Amacımız özgün bir çalışma yapmaktı ve bunu başardığımıza inanıyorum. Konu anneler günü oldu mu bütün ilanlarda anneler, çocuklar, duygusal mesajlar yer alıyor. Bunlar tabii ki ürünün önüne geçiyor. Oysa yapılmak istenen sade bir kutlama mesajı vermek ve kutlarken “benim ürünüm senin annene vereceğin iyi bir hediye olabilir” demek… Biz bunu sadece ayakkabılarımızı arka arkaya dizerek ve bir ördek kolonisinin görsel gücüne dayanarak yaptık, “annecim izindeyiz, anneler günümüz kutlu olsun” dedik. Ne anne, ne çocuk, ne de içi boş bir duygusallığı kullandık. Sadece ürünü ön plana çıkardık ve mesajla destekledik. Bu ilanla Kristal’e de katılıyoruz. Bence kulvarında son derece farklılaşan bir çalışma ama jüri nasıl değerlendirecek bilemeyiz. Bundan başka Cevap Anahtarı programımız “en iyi televizyon eğitim programı” olarak bir ödüle layık görüldü. Tabi ki sektörümüzün içinde tarafsızca her organizasyonda yer almak hedefimiz ama bunları sindirerek yapmak bizim için önemli olan. Öncelikle adımızın bu organizasyonların katılımcısı olarak, kitapçıklarda geçmesini istiyoruz. Sonra tabi ki bu ödüllere değer veriyoruz ve arzuluyoruz. Bir yıl mı, iki yıl mı bilemem ama hak ettiğimiz zaman bunlara sahip olacağımızı biliyoruz. Yarışmaktan çok, bir sanatçının alkış alması gibi, takdir edilme duygusunu yaşamak istiyoruz. Bunun platformlarının hepsinde de yer alacağız.
RD: Verdiğiniz spesifik hizmetlerden de biraz bahsedelim.
EK: Şu anda hem btl hem de atl hizmetler üretiyoruz. Ekibimizin manevra alanına basın iletişimi de giriyor. Özellikle Kiğılı’da her üç disiplinde de hizmet üretmekteyiz. Şu bir gerçek ki, marka olmak için televizyon reklamına her zaman gerek yoktur. Bunun dünyada milyonlarca örneği var. Televizyon reklamı tabi ki süreci hızlandırır ama şart değildir. Bunun en güzel örneği Body Shop’tur. Hiç bir televizyon reklamı yoktur ama tüm dünyada bilinen bir markadır. Biz de bu kulvarda başarılı markalar yaratmak istiyoruz. Ayrıca bir sektörde hizmet verebilmeniz, o sektörde daha önce, ajans olarak deneyiminizin olması anlamına da gelmiyor. Bana bankacılık sektöründe deneyiminiz var mı diye soruyorlar. Yani benim var, Akbank’la çalıştım uzun zaman ama art direktörümün yok. Bir şey fark eder mi? Buradan reklam verenlere seslenmek istiyorum… Müşteriyi anlamak ve aynı dili konuşmak önemli olan. Aynı dili konuşamadığımız bir müşteriyi de reddetmek durumunda kalabiliyoruz bazen çünkü o zaman iyi iş çıkmıyor. Oysa hem ajans hem de reklam veren için başarı mutlak şart.
GENCİZ, GENÇ KALACAĞIZ
GENÇLERİN YANINDA OLACAĞIZ
Sektörümüzün hem yeni hem de çok eski ajanslarından biri olan MGemini Creative Works’ün ortaklarından Ece KARABONCUK ile, bu ay sizler için keyifli bir sohbet yaptık. Neden hem eski hem de yeni olduğunu okuyunca anlayacaksınız. İşte yeni yüzü ile karşınızda MGemini.
Reklam Dergisi: MGEMINI adını yeni duyduk ama aynı zamanda eski bir firmasınız da? Kafamız karıştı, biraz anlatabilir misiniz?
Ece Karaboncuk: Evet, yeni duydunuz. Bütün sektör yeni duydu. Çünkü yeni yapılanmamız 2007 yılı başında oluştu ve son birkaç aydır adımızı duyurmaya başladık. Aslında burası tam 17 yıllık bir ajans fakat bu yılın başındaki yeni yapılanmamızı gelişim sürecimizin bir aşaması olarak değerlendirebilirsiniz. Şöyle anlatayım; 1990 yılında ortağım Tayfun Şamlıoğlu’nun tek başına kurmuş olduğu Modella adındaki ajansın o yıllardaki hedefi tekstil sektörüne iletişim hizmetleri üretmek. Bu hizmetler öncelikle bazı basılı malzemelerin takibi ile başlıyor, hızla gelişiyor ve sektörün de hızının artması ile Modella bir marka halini alıyor. 1995 yılında biz tanışıyoruz. O zamanlar, değerli artdirektör arkadaşım Ümit Atamer ile birlikte Print Reklam Hizmetlerinde çalışıyorduk biz. Ümit beni Tayfun’la tanıştırdı ve Tayfun bize neden beraber kendi işimizi yapmıyoruz dedi bir gün. Modella isminin yanına Gemini kelimesini de koyarak yeni bir isim yarattık. Gemini ingilizce İkizler burcu demek ve ben bir İkizler burcuyum, böylece yeni ismimizi yaratıp yola çıkmış olduk. Modella’nın hizmet verdiği bir portföy vardı ve bu nitelikli müşterilerden oluşan portföy, verilen hizmetlerden oldukça memnundu zaten. Bu potansiyeli bozmadan yeni müşteriler ekleyerek 99 yılına kadar oldukça yükseliş eğimli, başarılı bir çizgi yakaladık. Golf Magazin ve Akmerkez Dergilerini içerik ve reklam organizasyonu da bizde olmak üzere 2 yıla yakın çıkardık. Timberland, Harley Davidson gibi markalara hizmet ürettik. 2000 yılına geldiğimizde 30 kişilik bir ajansımız olmuştu bile. Sektör de yükselişteydi. 2000 yılının 18 Ekim’inde Ümit arkadaşımızı geçirdiği ani bir beyin kanaması ile kaybettik. Bu hepimizde çok büyük moral bozukluğu yarattı, oldukça etkilendik. Çalışmalara ara verdik, ben hatta sektörü tamamen bıraktım. Üniversitede fizik okuduğum için çok ilgisiz bir sektörde, paslanmaz çelik sektöründe, yani bir anlamda reklam veren tarafında çalışmaya başladım. Artık reklamcılık yapmayacağım dedim ama bu en fazla 6 ay sürdü. Aslında bu 6 ayın 4 ayında reklam veren olarak Modella ile çalışmayı sürdürdüm. İlişkimiz hiç kopmadı. Bu dönemde Modella / Gemini büyümeye devam etti ve Pronto isimli bir halkla ilişkiler firması ile yapılan ortak bir çalışmada yollarımız yine kesişti. İki firma hukuki anlamda birleşerek PMG adında bir grup şirketi oluşturdu. Ben o dönemde Halkla İlişkiler eğitimi almıştım ve Pronto tarafında yeraldım. Müşterilerimin arasında IBM, Saray, Airfel, GETOB vardı ve bana çok şey kattı hepsi. Daha sonra Pronto ile Modella arasındaki organik bağ zayıfladı ve kopmak zorunda kaldı. Bunlar tamamen ticari manevralar tabii ki. Ben de daha sonra Yorum Ajansa geçtim. Burada farklı olarak above the line işler de yapılıyordu. Tayfun ile ilişkilerimiz bu sıralarda da hiç kopmadı. Geçen yılın Aralık ayı itibari ile 3,5 yıldır çalıştığım Publicis Yorum’dan ayrıldım ve yurtdışına gittim. IAA Genç Profesyoneller üyesiyim. Bu derneğin güzel taraflarından biri, uluslararası üyelerin fikir ve çalışmaları konusunda bilgiler edinebiliyorsunuz. Bu bilgilerden faydalanmak üzere bir süre yurtdışında bulundum. Bu dönemde bir iletişimci olarak vizyonumun ne olması gerektiği konusunda kendimi geliştirdim. Tayfun ile kopmayan bağlarımız sayesinde bu fikirleri, vizyonları hep paylaşıyorduk. Sonunda yine birlikte çalışmaya karar verdik. Sağolsun Tayfun, bana çok güzel bir ortaklık teklif etti, oldukça centilmence bir yaklaşımdı ve ben de severek kabul ettim. Böylece yeni yılla beraber, bu yeni oluşum başlamış oldu. Yani “çok uzun bir geçmiş ve yeni bir oluşum” diyebiliriz buna. Bütün sürece baktığınızda sadece 3-4 yıllık bir ayrılığım oldu MGemini ailesi ile. Eski müşterilerin bir çoğu beni zaten tanıyordu.
Bu yeni oluşumda ilk olarak ne yaptık? Modella ismi ajansın geçmiş portföyü ile bağlantılı olduğu için tekstili çağrıştırıyor, o yüzden Modella ismini bir parça bloke edelim dedik. Kiğılı en büyük müşterilerimizden biri ve kendisi Türkiye’nin tekstil devi. Ancak müşterilerimize başka sektörlerden de firmalar katmak istedik. Bu sektörde çok fazla deneyimimiz var. İnşaat, Bankacılık ve Otomotiv sektörlerine gözümüzü diktik. İsim konusuna dönersek Modella ismini M haline getirip ve bold yaparak bir damga halinede Gemini’nin başına koyduk. Solo amblem olarak bir kedi - fare ikonu kullanıyoruz. Bu ikonu; duayen reklamcı Ogivly’nin “Biz bilgiyi, bir kedinin fareyi kovaladığı gibi kovalarız” sözüne atfen seçtik. Bu solo amblemi her yıl değiştirerek bu konuda da farklı bir yaklaşım denemek ve mesajlar vermek istiyoruz.
RD: Bu yeniliklerin hepsi sizinle birlikte mi başladı?
EK: Evet, zamanlama olarak yenilikler 2007 başında hayata geçmeye başladı. Oturup bir vziyon toplantısı yaptık ve şunu ortaya koyduk. Modella Gemini kimdi? MGemini kim olacak? Yaşı kaç, nereden mezun, dişi mi erkek mi gibi daha birçok kişilik özelliği belirlendi. Bunları art direktörlerimiz ve ekibimizle paylaştık. Solo amblemimizin atfettiği gibi bilgi avcısı bir karakterle yola çıktık.
Kurumsal kimlik konusunda oldukça iddialıyız. Kartvizitlerimiz bile vizyonumuzu temsil ediyor ve bu vizyon deneyimini karşı tarafa yaşatmak amacımız. Ekibimizde çok eski elemanlarımız var. Örneğin matbaa sorumlumuz Yakup Akarçeşme, şirketimizin de hissedarlarından aynı zamanda, 12 yıldır bizimle. Prodüktörümüz Deniz Güzel on yılı aşkındır ekibimizde ve bir çok reklamcıdan daha reklamcı olan finans direktörümüz Mediha Çildikliler ise hemen hemen ilk günden beri bizimle birlikte. Tabii çok yeni arkadaşlarımızda var. Yeni oluşum sürecinde ekibimizi genişletirken çok sıkı bir eleme yaptık. Özellikle genç olmalarına özen gösterdik, kendimizi anlatmak yerine onların hayallerini dinledik, geçmişlerini sorgulamadık çünkü bizi bir yerlere götürecek olanın, onların hayaller, olduğuna inanıyoruz. Tabi ki eğitimli olmalarına özen gösterdik, bu işi okulunda okumuş olmalarına da dikkat ettik. Bir fizikçi olarak bu sektörde iletişim mezunu değilim diye boynum biraz büküktü yıllarca ta ki Halkla İlişkileri bitirinceye kadar. Zira Tayfun da ben de, her bilim dalında olduğu gibi bu alanda da metodolojiye ve eğitime sonsuz inanıyoruz.
Ekibi oluşturma sürecinde bir pozisyon için karasız kaldığımız noktada genç olan kişiyi tercih ettik. Bu belki ilk başta garip gelebilir, ekonomik olduğu için tercih ettiğimiz düşünülebilir ama öyle değil. Biz vizyonumuzu genç ve gençlerin yanında olarak belirledik. Bu yüzden gençleri en iyi gençler anlar düşüncesinden yola çıktık. Böylece 2-2buçuk ay önce ekibimiz tamamlandı ve sahneye tekrar çıktık. Çözüm ortaklarımızla oldukça iyi ilişkiler içerisindeyiz. Biz tedarikçilerimizi müşterilerimizden uzak tutmaya çalışan bir firma asla değiliz. Müşterilerimizin toplantılarına beraber katılıp birlikte proje üretiyoruz. En önemli çözüm ortaklarımızdan biri Djital Endüstri ile interaktif iletişim çözümleri konusunda da son derece yetkin projeler üretiyoruz. Web sitemizi oldukça interaktif bir hale getiriyoruz. Sitemize bloglar koyacağız, burada herşey günlük tutulur gibi yayınlanacak, daha çok iletişim platformu olacak. Sitemize mutlaka reklam alacağız, müşterilerimizin reklamları olacak. Bir konkur hazırlığımızı YouTube’ta yayınladık ve çok eğlendik. Eğlenmek bizim için çok önemli, eğlenerek çalışmak bizim prensibimiz ve şu anda bu konuda gerçekten çok iyiyiz. Bunu bahsettiğim videomuzda da görebilirsiniz. Kayıtlar yapıyoruz, fotoğraflar çekiyoruz. Kısaca birbirimizi de kendimizi de çok seviyoruz.
RD: Vizyonunuza uygun bir çalışma ortamı yarattınız yani kendinize.
EK: Aynen öyle, 2010 gerçeğinin farkındayız. Yeni bir jenerasyon geliyor. İyi okullarda okumuşlar, bilinçli tüketim yapıyorlar ve 2000 yılının ikinci on yılında onlar bizim müşterimiz, işverenimiz, hedef kitlemiz olacak, onlara hazırlanıyoruz. Onların dilini çok iyi bilmemiz gerekir, interneti, tüketim alışkanlıklarını, yaşam biçimlerini çok iyi analiz etmemiz gerekir. Bunu genç bir ekiple başarabiliriz ancak. Mesela bu genç ekip yaşlanınca, onları gençleriyle değiştireceğim (gülüşülüyor) , tabi şaka. Yani bu jenerasyon için çok iyi hazırlıyoruz kendimizi.
Tayfun özellikle son bir kaç yıldır gençler konusunda proje üretmek için çalışmaktaydı. Geçen yıl hedefine ulaştı ve SKYTURK kanalında Cevap Anahtarı isimli bir program yapmaya karar verdi. Bu yıl 2. yılı. Programa başlarken sınavlara girecek öğrenciler için sorular çözelim diye başlanmıştı ama program aldı yürüdü ve şimdi açık oturumlar, forumlar yapılan, izleyicisi oldukça katılımcı, çok bilgilendirici bir program haline geldi. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz, farkında olunmayan büyük bir boşluğu doldurduk, bununla gurur duyuyoruz. Telefonlar kilitleniyor, sadece öğrenciler değil, öğretmenler, veliler yani eğitimin tüm sosyal paydaşları bu programa telefonla ulaşıyorlar ve soru sorup görüş beyan ediyorlar. Sadece Pazar günleri olarak planlanan program şimdi hem Cumartesi hem Pazar yapılıyor. Önümüzdeki eğitim döneminde de devam edecek bu programımızı asla bırakmayı düşünmüyoruz. Seneye inşallah ana sponsoru da olacak. Bu program bizim için gerçek bir hazine.
RD: Gelecek için hedefleriniz arasında Türkiye’de oldukça yaygın olan yabancı ortaklı bir yapı planlıyor musunuz?
EK: Bizim yerel bir ajans olarak kalacağız gibi bir iddiamız yok. Bizce önemli bir eksikliğimiz; Bir network içerisinde olmamak ve bu network sayesinde dünyadaki pek çok case’e kolayca ulaşamamak. Uluslararası bir Network’te yer aldığınızda, oturduğunuz yerde bilgi size akıyor. Biz de şu an böyle bir şey yok, kendimiz bilgiyi kovalıyoruz ve bunu bir ölçüde IAA ile aşıyoruz. Uluslararası Reklamcılık Derneği’nin bu konuda çok fazla faydasını görüyorum. Konu yaratıcılık oldu mu, bunca yıllık deneyimimden sonra ilk olarak üstadım Ayhan Tezcan’dan duyduğum “dünyada söylenmemiş söz yok” sözünü hatırlatıyorum herkese. Başarı bir metodoloji gerektiriyor. Başarıyı araştırarak yakalıyorsunuz ve yaratıcılık için de Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok bu anlamda. Bunun için bir sürü metodoloji var. Maksimum mesajı minimum sözcükle, en sade bir şekilde vermek için ihtiyaç var bu metodolojilere. Reklam sektöründe düzenlenen yarışmalarda ödül alan işlere bakın, hep bu tür, mesajını en rafine veren çalışmalar ödüle layık görülüyor, çünkü sadelik mesajın önünü açıyor.
RD: Ödüller demişken, hedeflerinizde bir Kristal Elma veya Kırmızı ödülü var mı?
EK: Satır aralarına boş hevesler olarak sokmak istemiyorum hedeflerimizi. Açıkçası ne olacağımızdan çok ne olduğumuzdan bahsetmek istiyorum. Mesela en son Flower Ayakkabı için anneler gününe yönelik bir gazete ilanı çalıştık. Hatta siz de haberler bölümünüzde, ilanın künyesine yer verdiniz. Amacımız özgün bir çalışma yapmaktı ve bunu başardığımıza inanıyorum. Konu anneler günü oldu mu bütün ilanlarda anneler, çocuklar, duygusal mesajlar yer alıyor. Bunlar tabii ki ürünün önüne geçiyor. Oysa yapılmak istenen sade bir kutlama mesajı vermek ve kutlarken “benim ürünüm senin annene vereceğin iyi bir hediye olabilir” demek… Biz bunu sadece ayakkabılarımızı arka arkaya dizerek ve bir ördek kolonisinin görsel gücüne dayanarak yaptık, “annecim izindeyiz, anneler günümüz kutlu olsun” dedik. Ne anne, ne çocuk, ne de içi boş bir duygusallığı kullandık. Sadece ürünü ön plana çıkardık ve mesajla destekledik. Bu ilanla Kristal’e de katılıyoruz. Bence kulvarında son derece farklılaşan bir çalışma ama jüri nasıl değerlendirecek bilemeyiz. Bundan başka Cevap Anahtarı programımız “en iyi televizyon eğitim programı” olarak bir ödüle layık görüldü. Tabi ki sektörümüzün içinde tarafsızca her organizasyonda yer almak hedefimiz ama bunları sindirerek yapmak bizim için önemli olan. Öncelikle adımızın bu organizasyonların katılımcısı olarak, kitapçıklarda geçmesini istiyoruz. Sonra tabi ki bu ödüllere değer veriyoruz ve arzuluyoruz. Bir yıl mı, iki yıl mı bilemem ama hak ettiğimiz zaman bunlara sahip olacağımızı biliyoruz. Yarışmaktan çok, bir sanatçının alkış alması gibi, takdir edilme duygusunu yaşamak istiyoruz. Bunun platformlarının hepsinde de yer alacağız.
RD: Verdiğiniz spesifik hizmetlerden de biraz bahsedelim.
EK: Şu anda hem btl hem de atl hizmetler üretiyoruz. Ekibimizin manevra alanına basın iletişimi de giriyor. Özellikle Kiğılı’da her üç disiplinde de hizmet üretmekteyiz. Şu bir gerçek ki, marka olmak için televizyon reklamına her zaman gerek yoktur. Bunun dünyada milyonlarca örneği var. Televizyon reklamı tabi ki süreci hızlandırır ama şart değildir. Bunun en güzel örneği Body Shop’tur. Hiç bir televizyon reklamı yoktur ama tüm dünyada bilinen bir markadır. Biz de bu kulvarda başarılı markalar yaratmak istiyoruz. Ayrıca bir sektörde hizmet verebilmeniz, o sektörde daha önce, ajans olarak deneyiminizin olması anlamına da gelmiyor. Bana bankacılık sektöründe deneyiminiz var mı diye soruyorlar. Yani benim var, Akbank’la çalıştım uzun zaman ama art direktörümün yok. Bir şey fark eder mi? Buradan reklam verenlere seslenmek istiyorum… Müşteriyi anlamak ve aynı dili konuşmak önemli olan. Aynı dili konuşamadığımız bir müşteriyi de reddetmek durumunda kalabiliyoruz bazen çünkü o zaman iyi iş çıkmıyor. Oysa hem ajans hem de reklam veren için başarı mutlak şart.