Mürekkep yalamış hayatları acımak yok
emri veren taaruza geçer karışmak yok
yaşadığımız bu diyarda merhamet yok
savaş yanı başımızda insanlık yok
bombalar sabah ezanına mütakiben indi
öldü küçücük evlat analarsa inledi
fakirhanelerinde anca vardır iki kap yemek
ocakları söndürmek midir savaşlarda galibiyet
mevzu kimle anlamadım önüne gelene gider
bitirin bu illeti yeter artık yeter
savaş küçük kıyamet azrailse nöbette
coni ister maddiyet şerefsiz her seferde
kundakta küçük bebek kefeni olmuş kundak
mazlumun ahı kor duygusuzluğa tutsak
sorun nedir sorsak petrol cevabı alsak
bazen insan düşünür şu dünyadan kaçsak
Neyse zaten her şey açık o ibne kaçık
koltuğunla adam oldun bombalandık
ve bombalayanda biziz haberiniz olsun
uğruna ölünen topraklar cehenneminiz olsun
ülkelerin silleleri bombalar ya bombalar
barışçıldı kolpalar yürekte son dolar
öldürülen insan 14 yaşında asker
umarım oğlunuda bir gün gebertirler
abaza askerin altında hamile kaldı kadınlar
hamile kadınlara kurşunları sıktılar
hitleri sever içler ve hepsi piç
kanla sulanan toprağı cesedine biç
önemli kararlar alırken dik o kaynağı
sen ruh hastasısın.mına kodumun manyağı
kahramanlık hikayelerinden övünme ulan
girdiğin savaşlardan övünme utan
kaçamak oyunlar sus demiş hayat sanki oyuncak
mazlumun ahı elbet bir gün gelip hesap sorucak
ölen bebeklerin sayısıdır bilmem kaç bin
orda insanlar ölsün sen diskotekte sevin
bitsin bu küçük oyunlar ortadoğuda katliam
sıkıldım bu olaydan petrol sevdası tamam
topraklarını petrolle değil kanla suladılar inan
kaç bin kişinin hayatı söndü yeter lan
Kurşunlar sıkıldı bu gece bombalar atıldı
Son nefeste sebebi sordum bulamadın mı
Nedeni petrol oğlum hayatlar çalındı
Fethettiğin toprakları kanla sulamadın mı
yapayalnız bir yaz olabilirdi
tıpkı bundan öncekiler gibi
ama bu kez sen vardın kumsalda
bebek diyordu herkes sana
gerçek ismini kimse bilmezdi
ama bebek yeterdi anlatmaya
hey bebek götür beni o temmuz akşamına
seninle sevişmek istiyorum
sabah yeli gibiydi dudakların
öperken beni ürpertirdin
ama artık sen yoksun kumsalda
hey bebek götür beni o temmuz akşamına
seninle sevişmek istiyorum
çocukluk naftalinle gizli hatıralar sarı benizli kim kerizdi belki aklım bir denizdi ben boğuldum kim sorumlu gözlerimde hava bulutlu yarına sansürü tanrı koydu dinler hepsine maskottu son yabancı bir maskottu gecmis her zaman siyah beyaz hayatim enstrümantal kalemlerim duvar süsü bulantılarda midem çok sebep ürettim fabrikalarım iflas etti kim samimi kim hakiki bana cevap verin? özür bir borç gibiydi en zor ödenen hali kalbi hacze verdim oysa borclu sendin bir bahaneden ibaret terk ediş, bilinen en son halim bir zavallı yaşıyorum bunu da bil, gidiyorum adımı sil acıyorum yaramı deş, varlığın yoğunla eş ve keşme keş bu yolda ölüme terk bin leş ve rüzgarımla yüzleş.. şafak 105le meşke daldı çilekeş uyku geç gelir nöbette uyuma yok! .. korku içime sorgu tıktı.. satır başında kalbim hep kırıktı gözlerimin içine bakamadınız içiniz hep fesattı içim dışıma çıktı içimi kemiren her fare için bir kapan yarattım şüpheli paranoyaktım canımı yolda buldum tuttum kolundan evine soktum yarimi gömdüm yarimi güneşe döndüm kendimeydi küfrüm ve dikkat et dilimde hep tükürdüğüm, sömürdüğüm buruktu haykırışlar kördüğüm..
mazeretimdin her suçumda hazretlerimdin yalvarır oldun en son halim bir zavallıydı, şimdiki bene beni sorar oldum Allah’a, nezaretimdin karanlıklara bir şiir oldun onca okundun, en son halin bir yabancıydı ozan-ı bedbaht kalemini kırdı.
sahtı müdafa zorunlu adalet karaman oyunu sonunu bildiğim bu yol ölüme serdi bilinmez uçurum gözlerim krater çukuru yinede elimde tek düze kalem yazarım karamsar kompozisyonu getirin artık sonumu onuru zedeler havaya vurulan her doğru her gecen dakika metabolizma çökerten olgu şıkkı seçti adem oğlu yanlışın vurur bıçaklar orda duran o alçaklar ya$amin biberi tuz, şuur içinde yatsın olu bebeklerim ve buğulu aynanın yörüngesinde ortalıkta dola$an bu buğulu yansımalara hipnozum ve uluya anlaşılmaz bir tavırla yorgunum demekte ben umutsuzum bugünden al yerine koy hatalarımı ben her cevaba bir soruyla kafada tuttum bir tiyoyla bir tiyatro kurdum kendim oynadım ve arenasında bir savaşçı buldum kör bir köprü ortadan bulundu sagopa gördü, yokluğun ki zoraki bir ölümde en derin yazarın olsun ellerin aklımın odalarında yangın çıksın beklerim seni ben kimim ki bilmemekteyim hayat kızgın boğa ben kırmızı pelerin..
mazeretimdin her suçumda hazretlerimdin yalvarır oldun en son halim bir zavallıydı, şimdiki bene beni sorar oldum Allah’a, nezaretimdin karanlıklara bir şiir oldun onca okundun, en son halim bir yabancıydı ozan-ı bedbaht kalemini kırdı.
Dudaklarim Kilitli, Hosçakal Bugün! ..Sen De Yolcusun Dünlerimde Sorgusun Ve 24lük Yorgunsun Git De Dinlen Gidenlere Yarinim Kapida Bekliyor Ve Son Veda Zamani
'peki'der dag pinari.
kendinde toplar bütün pinarlari
ve hasmetle kabarir,gögsü ve kollari.
ülkeler açilir ugradigi yerlerde
yeni sehirler dogar enginlerde
kulelerin,alev zirvelerini
ve hasmetli mermer saraylarini,
birakip arkasinda;
yürür mukadder yolunu.
dalgalanir basinin üstünde binlerce bayrak
evlatlarini yaradanina ulastirarak
karisir ilahi ummana,
cosarak!
muhammed, soylu, dürüst, adil ve lekesizdi. eli hiçbir zaman, üzerinde hakları olmadığı, veya evli olmadığı bir kadının eline değmedi. insanların en cömertiydi o. akşam olduğunda elinde ne bir dirhem, ne de bir dinar kalırdı. vereceği kimse bulamayıp da elinde bir şey kalırsa, onu ihtiyacı olan birine verinceye kadar evine girmezdi. hiçbir zaman bir şey istemezdi ama istenilen şeyi verirdi. başkalarını kendisine ve ailesine tercih ederdi ve çoğu zaman yıllık tahılın saklandığı kiler yıl sonu gelmeden boşalmış olurdu. ayakkabılarını ve elbiselerini onarır, ev işleri yapar, ev halkıyla birlikte yemek yerdi. utangaçtı. insanların yüzüne gözlerini dikmezdi. ister köle isterse özgür olsun bütün insanların davetlerini kabul etti. ve açlıktan karnının üzerine taş bağladığı zamanlarda kendisine sunulanları yalnızca bir yudum süt ve bir tavşan ayağı olsalar bile kabul etti.
elde olanı yedi ve hiçbir zaman izin verilmiş olanı yemekten kaçınmadı. bir yere yaslanarak yemedi. davetlere katıldı, hastaları ziyaret etti, cenaze törenlerine katıldı ve düşmanları arasında koruyucusu olmaksızın dolaştı. insanların en alçak gönüllüsüydü, saygısızlığa varmayan ölçülerde insanların en sessizi ve sözünü uzatmadan insanların en güzel konuşanıydı. her zaman neşeliydi ve hiçbir zaman dünya işlerinden dehşete kapılmadı. at, deve, katır ve eşeğe bindi, bazı zamanlarda çıplak ayakla ve çıplak başla dolaştı.
güzel kokuları sevdi ve kötü kokulardan hoşlanmadı.yoksullarla oturdu ve onlarla birlikte yedi.
hiç kimseye zorbalık etmedi ve kendisinden özür dileyenleri bağışladı.
şaka yaptığı zaman bile yalnızca doğruyu söyledi.
gülerdi ama gülerken kahkaha atmazdı. hizmetçilerinden daha iyi yiyecekler yemedi ve onlarınkinden daha iyi giyecekler giymedi.
bu kusursuz yönetici öğrenim görmemişti. okuma ve yazma bilmiyordu. kimsesiz bir çölde çobanların yanında büyüdü ve hem annesiz hem babasız bir öksüzdü. düşmanlarına lanet etmeyi şu sözlerle reddetti: “ben lanetlemek için değil, bağışlamak için gönderildim.” kendisinden birisi üzerine kötülük dilemesi istendiğinde, bunun yerine onları kutsadı.
hizmetçisi enes ibn malik şöyle dedi: “bana, onaylamadığı bir şey yaptığımda hiçbir zaman ‘niçin öyle yaptın? ’ demedi. ayrıca eşleri de onun ‘varsın olsun, olacağı varmış.’ sözünü söylemeden beni azarlamadılar.”
eğer bir yatak varsa onun üzerinde uyudu, yoksa yerin üzerinde yattı. selamı veren hep o olurdu. el sıkışırken hiçbir zaman elini ilk çeken kişi o olmazdı. konuklarını kendine tercih eder, kabul edilinceye kadar üzerine oturduğu minderi vermekte ısrar ederdi. onurlandırmak için arkadaşlarını ve kalplerini yumuşatmak için çocukları künyeleriyle çağırırdı. karşısında hiç kimse tartışmadı. o yalnızca doğruyu söyledi. arkadaşlarının sözlerini takdir eder, onlara katılırdı ve onların önünde en çok gülümseyen ve en çok gülen kişi oydu.
yediklerinde hiçbir kusur bulmadı: eğer hoşlandıysa yer, hoşlanmadıysa yemezdi. hoşlanmadığı zaman başkalarını yiyecekten iğrendirmedi. çok sıcak yemedi. tabağı parmaklarıyla sıyırarak temizlerdi. “son lokma çok kutsaldır.” derdi. parmaklarındaki yemeği yalayarak temizlemeden ellerini yıkamazdı. sütü kana kana, suyu yudum yudum içti.
en yakın sahabesi hz ali şöyle dedi: “insanların en cömerti, en açık yüreklisi, en doğru sözlüsü, sözünde en çok duranı, en yumuşak huylusu, ailesine karşı en yüce gönüllü olanı oydu. onu umulmadık bir anda gören dehşete kapılır ve kim onun yakınıysa onu severdi.”
kendisi, hz muhammed, şöyle dedi: “ben tam, kusursuz insanım.”
ali g: eee genç beckham söktü mü konuşmayı.
viktorya(brooklynden bahsediyo zanneder) : sorma ali g abisi bülbüller gibi ötüyo. hatta geçen anne didi.
ali g: peki ya brooklyn?
ya işte böyle.
((: ehu
yakisikLiLina ve FutboL kabiLiyetine sözumuz yok Zaten ((:
yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
eyüp öksüz, kadıköy süslü, moda kurumlu,
adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
her şafak hisarlarda oklar çıkar yayından
hala çığlıklar gelir topkapı sarayından.
ana gibi yar olmaz, istanbul gibi diyar;
güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
hasreti denizlerin,
denizler kadar derin
ve okadar bucaksız....
ta karşımda, yapraksız,
kullanılmış bir takvim...
üzerinde bir resim:
azgın, sonsuz bir deniz;
kaygısız düşüncesiz,
çalkalanıyor boşlukta.
resimdeyse bir nokta;
yana yatmış bir gemi....
kaybettiği âlemi
arıyor deryalarda
bu resim rüyalarda
gibi aklımı çeldi;
bana sahici geldi.
geçtim kendi kendimden,
yüzüme, o resimden,
köpükler vurdu sandım;
duymuş gibi tıkandım,
ciğerimde bir yosun.
artık beni kim tutsun?
denizler oldu tasam.
yakar, onu bulmazsam,
beni bu hasret, dedim,
varırım, elbet, dedim,
bir ömür geze geze,
takvimdeki denize,
ne var bana ne oldu,
odama nasıl doldu,
birden bire bu meltem?
ve dalgalandı perdem,
havalandı kâğıtlar.
odamda kıyamet var!
ah yolculuk, yolculuk!
ne kadar baygın, soluk,
o gün bizde betbeniz;
ve ne titrek kalbimiz
ve eşyamız ne küskün!
yola çıktığımız gün,
bir sıraya dizilmiş,
gözyaşlarını silmiş,
bakarlar sinsi sinsi.
niçin o ân da hepsi,
bir kuş gibi hafifler,
arkadan geleyim der?
niçin o güne kadar,
dilsiz duran ne kadar
eşya varsa dirilir,
yolumuza serpilir?
ufak böcekler gibi,
gezer onların kalbi,
üstünde döşemenin.
bir gizli didişmenin
saati çalar o ân;
birden bakar ki, insan,
her şey karmakarışık.
ayırmak olmaz artık
bir kalbi bir taraktan;
ve kalb, ağlayaraktan,
çekilir geri geri,
terkeder bu mahşeri.
bu mahşerin içinden
o gün ben de geçtim, ben;
nem varsa, evim, anam,
çocukluğum hatırm
ve ne sevdalar serde,
bıraktım gerilerde,
kaçar gibi yangından.
rüzgârların ardından,
baktımda süzgün süzgün,
kurşun yükünü gönlün,
tüy gibi hafiflettim,
denize hicret ettim....
allah'in arslani
4 cu haLiFe..
Hz. Muhammedin yegeni oLmakLa beraber Damati..
PeyGamber efendimiz kiZi Fatmayi ona vermistir.Bu evLiLikten hZ haSan ve Huseyin dunya ya geLmisLerdir..
hep aynı şey; seninle buluşmadan
ayrılığın korkusu sarar beni...
daha konuşmadan sözlerin yakar ya ta içimi
sevişirken sanki görür gibiyim gidişini...
seni tutmaya çalışırken
kayıp gidiyorsun ellerimden
sevgilim, nasıl durdurabilirim ki ben seni?
yaşadığım ne varsa yetersiz...
bildiklerimden şüpheliyim...
sevgilim, nasıl durdurabilirim ki ben seni?
denedim okuduklarımın hepsini...
sadece şarkılarım var benim...
savaş
01.08.2005 - 22:43Mürekkep yalamış hayatları acımak yok
emri veren taaruza geçer karışmak yok
yaşadığımız bu diyarda merhamet yok
savaş yanı başımızda insanlık yok
bombalar sabah ezanına mütakiben indi
öldü küçücük evlat analarsa inledi
fakirhanelerinde anca vardır iki kap yemek
ocakları söndürmek midir savaşlarda galibiyet
mevzu kimle anlamadım önüne gelene gider
bitirin bu illeti yeter artık yeter
savaş küçük kıyamet azrailse nöbette
coni ister maddiyet şerefsiz her seferde
kundakta küçük bebek kefeni olmuş kundak
mazlumun ahı kor duygusuzluğa tutsak
sorun nedir sorsak petrol cevabı alsak
bazen insan düşünür şu dünyadan kaçsak
Neyse zaten her şey açık o ibne kaçık
koltuğunla adam oldun bombalandık
ve bombalayanda biziz haberiniz olsun
uğruna ölünen topraklar cehenneminiz olsun
ülkelerin silleleri bombalar ya bombalar
barışçıldı kolpalar yürekte son dolar
öldürülen insan 14 yaşında asker
umarım oğlunuda bir gün gebertirler
abaza askerin altında hamile kaldı kadınlar
hamile kadınlara kurşunları sıktılar
hitleri sever içler ve hepsi piç
kanla sulanan toprağı cesedine biç
önemli kararlar alırken dik o kaynağı
sen ruh hastasısın.mına kodumun manyağı
kahramanlık hikayelerinden övünme ulan
girdiğin savaşlardan övünme utan
kaçamak oyunlar sus demiş hayat sanki oyuncak
mazlumun ahı elbet bir gün gelip hesap sorucak
ölen bebeklerin sayısıdır bilmem kaç bin
orda insanlar ölsün sen diskotekte sevin
bitsin bu küçük oyunlar ortadoğuda katliam
sıkıldım bu olaydan petrol sevdası tamam
topraklarını petrolle değil kanla suladılar inan
kaç bin kişinin hayatı söndü yeter lan
Kurşunlar sıkıldı bu gece bombalar atıldı
Son nefeste sebebi sordum bulamadın mı
Nedeni petrol oğlum hayatlar çalındı
Fethettiğin toprakları kanla sulamadın mı
bebek
01.08.2005 - 22:35yapayalnız bir yaz olabilirdi
tıpkı bundan öncekiler gibi
ama bu kez sen vardın kumsalda
bebek diyordu herkes sana
gerçek ismini kimse bilmezdi
ama bebek yeterdi anlatmaya
hey bebek götür beni o temmuz akşamına
seninle sevişmek istiyorum
sabah yeli gibiydi dudakların
öperken beni ürpertirdin
ama artık sen yoksun kumsalda
hey bebek götür beni o temmuz akşamına
seninle sevişmek istiyorum
cook guzeL (:
sagopa kajmer
01.08.2005 - 22:24çocukluk naftalinle gizli hatıralar sarı benizli kim kerizdi belki aklım bir denizdi ben boğuldum kim sorumlu gözlerimde hava bulutlu yarına sansürü tanrı koydu dinler hepsine maskottu son yabancı bir maskottu gecmis her zaman siyah beyaz hayatim enstrümantal kalemlerim duvar süsü bulantılarda midem çok sebep ürettim fabrikalarım iflas etti kim samimi kim hakiki bana cevap verin? özür bir borç gibiydi en zor ödenen hali kalbi hacze verdim oysa borclu sendin bir bahaneden ibaret terk ediş, bilinen en son halim bir zavallı yaşıyorum bunu da bil, gidiyorum adımı sil acıyorum yaramı deş, varlığın yoğunla eş ve keşme keş bu yolda ölüme terk bin leş ve rüzgarımla yüzleş.. şafak 105le meşke daldı çilekeş uyku geç gelir nöbette uyuma yok! .. korku içime sorgu tıktı.. satır başında kalbim hep kırıktı gözlerimin içine bakamadınız içiniz hep fesattı içim dışıma çıktı içimi kemiren her fare için bir kapan yarattım şüpheli paranoyaktım canımı yolda buldum tuttum kolundan evine soktum yarimi gömdüm yarimi güneşe döndüm kendimeydi küfrüm ve dikkat et dilimde hep tükürdüğüm, sömürdüğüm buruktu haykırışlar kördüğüm..
mazeretimdin her suçumda hazretlerimdin yalvarır oldun en son halim bir zavallıydı, şimdiki bene beni sorar oldum Allah’a, nezaretimdin karanlıklara bir şiir oldun onca okundun, en son halin bir yabancıydı ozan-ı bedbaht kalemini kırdı.
sahtı müdafa zorunlu adalet karaman oyunu sonunu bildiğim bu yol ölüme serdi bilinmez uçurum gözlerim krater çukuru yinede elimde tek düze kalem yazarım karamsar kompozisyonu getirin artık sonumu onuru zedeler havaya vurulan her doğru her gecen dakika metabolizma çökerten olgu şıkkı seçti adem oğlu yanlışın vurur bıçaklar orda duran o alçaklar ya$amin biberi tuz, şuur içinde yatsın olu bebeklerim ve buğulu aynanın yörüngesinde ortalıkta dola$an bu buğulu yansımalara hipnozum ve uluya anlaşılmaz bir tavırla yorgunum demekte ben umutsuzum bugünden al yerine koy hatalarımı ben her cevaba bir soruyla kafada tuttum bir tiyoyla bir tiyatro kurdum kendim oynadım ve arenasında bir savaşçı buldum kör bir köprü ortadan bulundu sagopa gördü, yokluğun ki zoraki bir ölümde en derin yazarın olsun ellerin aklımın odalarında yangın çıksın beklerim seni ben kimim ki bilmemekteyim hayat kızgın boğa ben kırmızı pelerin..
mazeretimdin her suçumda hazretlerimdin yalvarır oldun en son halim bir zavallıydı, şimdiki bene beni sorar oldum Allah’a, nezaretimdin karanlıklara bir şiir oldun onca okundun, en son halim bir yabancıydı ozan-ı bedbaht kalemini kırdı.
enteresan diyaloglar
01.08.2005 - 21:52- seni uyurken görmek isterdim.. kim bilir ne kadar masum olurdun.
- niye ki. ben bile görmedim. hehe he.
sevgili
01.08.2005 - 21:43Benim Kalemi Bir Kişi Yıktı, Kalemimi Kırdı; Sözlükte Sevgiliydi Anlamı!
hoşçakal
01.08.2005 - 17:02Dudaklarim Kilitli, Hosçakal Bugün! ..Sen De Yolcusun Dünlerimde Sorgusun Ve 24lük Yorgunsun Git De Dinlen Gidenlere Yarinim Kapida Bekliyor Ve Son Veda Zamani
hz.muhammed
01.08.2005 - 14:58gothe nin 'muhammed’in nagmesi (mahomets - gesang) 'bir siiri de vardir.siirin türkçesi;
sevinç,sevinç berrak
ve yildiz,yildiz parlak bir dag pinari
üstünde beyaz bulutlarin
ve,kuytusunda yesil bir yamacin
aziz ruhlar sallamis besigini
veda edip,bir çocugun gözleriyle bulutlara
raks eder gibi,iner mermer kayalara
haykirir sevincini semalara
daglarin eteklerinde,önüne katar çakillari
ve,bagrina basar kardes pinarlari
çiçeklenir ayak bastigi yerler
ve,nefesiyle yeserir çimenler
yoldasi olur simdi irmaklar
ovalari doldudur,gümüs isiklar
bir ses yükselir pinarlardan:
'kardes,ayirma bizleri koynundan,
kollarini açmis,bekliyor yaradan.
yoksa,bizi çölün kumlari yutacak,
günes kanimizi,yoksa kurutacak.
kardes,daglarin irmaklarini,
kardes,ovanin irmaklarini,
hepimizi alip,kardes koynuna,
eristir bizleri,yüce yaradana'
'peki'der dag pinari.
kendinde toplar bütün pinarlari
ve hasmetle kabarir,gögsü ve kollari.
ülkeler açilir ugradigi yerlerde
yeni sehirler dogar enginlerde
kulelerin,alev zirvelerini
ve hasmetli mermer saraylarini,
birakip arkasinda;
yürür mukadder yolunu.
dalgalanir basinin üstünde binlerce bayrak
evlatlarini yaradanina ulastirarak
karisir ilahi ummana,
cosarak!
siir: goethe
Underground
01.08.2005 - 14:12rap muzikte akLa geLen bi Kac underground isinLer...
SagoPa kaJmer..(artik ne kadar underground biLmem ama)
sahtiyan..oLimpos family..orontez..fuchs..azra.. cashflow..
Underground
01.08.2005 - 14:07yeralti
hz.muhammed
01.08.2005 - 14:02gönül sultanım ve her zaman dilimde virdim,
başımın zümrütten tâcı sultânım efendim.
ayrılmaz bendenim, sâyende kulluğa erdim,
bir mücrim olsam da, sana hayrânım efendim.
kime baksam, kimi görsem gönlüm hep sendedir,
kulun boynundaki tasmasıyla bir bendedir;
onu almak, onu satmak senin elindedir,
işığım, ziyam, rehberim, burhânım efendim.
ne dizimde tâkat ne irademde fer kaldı,
şu biten hayatımdan bir sürü keder kaldı;
sermâyem yok, ümmetin olduğum eser kaldı,
bir de kapında nâlân u giryânım efendim.
sen sahip çıkmazsan bu sîne virâne olur,
bu bağı tımar edecek de bir tâne olur.
keremkânım bir de bana lütfetsen ne olur.!
gözde nûrum, tende cânım, cânânım efendim.
- m. fethullah gülen -
hz.muhammed
01.08.2005 - 13:48muhammed, soylu, dürüst, adil ve lekesizdi. eli hiçbir zaman, üzerinde hakları olmadığı, veya evli olmadığı bir kadının eline değmedi. insanların en cömertiydi o. akşam olduğunda elinde ne bir dirhem, ne de bir dinar kalırdı. vereceği kimse bulamayıp da elinde bir şey kalırsa, onu ihtiyacı olan birine verinceye kadar evine girmezdi. hiçbir zaman bir şey istemezdi ama istenilen şeyi verirdi. başkalarını kendisine ve ailesine tercih ederdi ve çoğu zaman yıllık tahılın saklandığı kiler yıl sonu gelmeden boşalmış olurdu. ayakkabılarını ve elbiselerini onarır, ev işleri yapar, ev halkıyla birlikte yemek yerdi. utangaçtı. insanların yüzüne gözlerini dikmezdi. ister köle isterse özgür olsun bütün insanların davetlerini kabul etti. ve açlıktan karnının üzerine taş bağladığı zamanlarda kendisine sunulanları yalnızca bir yudum süt ve bir tavşan ayağı olsalar bile kabul etti.
elde olanı yedi ve hiçbir zaman izin verilmiş olanı yemekten kaçınmadı. bir yere yaslanarak yemedi. davetlere katıldı, hastaları ziyaret etti, cenaze törenlerine katıldı ve düşmanları arasında koruyucusu olmaksızın dolaştı. insanların en alçak gönüllüsüydü, saygısızlığa varmayan ölçülerde insanların en sessizi ve sözünü uzatmadan insanların en güzel konuşanıydı. her zaman neşeliydi ve hiçbir zaman dünya işlerinden dehşete kapılmadı. at, deve, katır ve eşeğe bindi, bazı zamanlarda çıplak ayakla ve çıplak başla dolaştı.
güzel kokuları sevdi ve kötü kokulardan hoşlanmadı.yoksullarla oturdu ve onlarla birlikte yedi.
hiç kimseye zorbalık etmedi ve kendisinden özür dileyenleri bağışladı.
şaka yaptığı zaman bile yalnızca doğruyu söyledi.
gülerdi ama gülerken kahkaha atmazdı. hizmetçilerinden daha iyi yiyecekler yemedi ve onlarınkinden daha iyi giyecekler giymedi.
bu kusursuz yönetici öğrenim görmemişti. okuma ve yazma bilmiyordu. kimsesiz bir çölde çobanların yanında büyüdü ve hem annesiz hem babasız bir öksüzdü. düşmanlarına lanet etmeyi şu sözlerle reddetti: “ben lanetlemek için değil, bağışlamak için gönderildim.” kendisinden birisi üzerine kötülük dilemesi istendiğinde, bunun yerine onları kutsadı.
hizmetçisi enes ibn malik şöyle dedi: “bana, onaylamadığı bir şey yaptığımda hiçbir zaman ‘niçin öyle yaptın? ’ demedi. ayrıca eşleri de onun ‘varsın olsun, olacağı varmış.’ sözünü söylemeden beni azarlamadılar.”
eğer bir yatak varsa onun üzerinde uyudu, yoksa yerin üzerinde yattı. selamı veren hep o olurdu. el sıkışırken hiçbir zaman elini ilk çeken kişi o olmazdı. konuklarını kendine tercih eder, kabul edilinceye kadar üzerine oturduğu minderi vermekte ısrar ederdi. onurlandırmak için arkadaşlarını ve kalplerini yumuşatmak için çocukları künyeleriyle çağırırdı. karşısında hiç kimse tartışmadı. o yalnızca doğruyu söyledi. arkadaşlarının sözlerini takdir eder, onlara katılırdı ve onların önünde en çok gülümseyen ve en çok gülen kişi oydu.
yediklerinde hiçbir kusur bulmadı: eğer hoşlandıysa yer, hoşlanmadıysa yemezdi. hoşlanmadığı zaman başkalarını yiyecekten iğrendirmedi. çok sıcak yemedi. tabağı parmaklarıyla sıyırarak temizlerdi. “son lokma çok kutsaldır.” derdi. parmaklarındaki yemeği yalayarak temizlemeden ellerini yıkamazdı. sütü kana kana, suyu yudum yudum içti.
en yakın sahabesi hz ali şöyle dedi: “insanların en cömerti, en açık yüreklisi, en doğru sözlüsü, sözünde en çok duranı, en yumuşak huylusu, ailesine karşı en yüce gönüllü olanı oydu. onu umulmadık bir anda gören dehşete kapılır ve kim onun yakınıysa onu severdi.”
kendisi, hz muhammed, şöyle dedi: “ben tam, kusursuz insanım.”
üç şey
01.08.2005 - 13:42iissiz bir adaya dustugunde yaninda buLunmasi gereken en önemLi seyy...
ölüm
01.08.2005 - 13:40ölüm hayatın sonu değil sonucudur demiş birisi...
üç şey
01.08.2005 - 13:37diniimm..vatanim miLLetimm..
david beckham
01.08.2005 - 11:24ali g: eee genç beckham söktü mü konuşmayı.
viktorya(brooklynden bahsediyo zanneder) : sorma ali g abisi bülbüller gibi ötüyo. hatta geçen anne didi.
ali g: peki ya brooklyn?
ya işte böyle.
((: ehu
yakisikLiLina ve FutboL kabiLiyetine sözumuz yok Zaten ((:
istanbul
01.08.2005 - 11:17yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
eyüp öksüz, kadıköy süslü, moda kurumlu,
adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
her şafak hisarlarda oklar çıkar yayından
hala çığlıklar gelir topkapı sarayından.
ana gibi yar olmaz, istanbul gibi diyar;
güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
gecesi sünbül kokan
türkçesi bülbül kokan,
istanbul,
istanbul...
necip fazıl kısakürek
01.08.2005 - 11:16hasreti denizlerin,
denizler kadar derin
ve okadar bucaksız....
ta karşımda, yapraksız,
kullanılmış bir takvim...
üzerinde bir resim:
azgın, sonsuz bir deniz;
kaygısız düşüncesiz,
çalkalanıyor boşlukta.
resimdeyse bir nokta;
yana yatmış bir gemi....
kaybettiği âlemi
arıyor deryalarda
bu resim rüyalarda
gibi aklımı çeldi;
bana sahici geldi.
geçtim kendi kendimden,
yüzüme, o resimden,
köpükler vurdu sandım;
duymuş gibi tıkandım,
ciğerimde bir yosun.
artık beni kim tutsun?
denizler oldu tasam.
yakar, onu bulmazsam,
beni bu hasret, dedim,
varırım, elbet, dedim,
bir ömür geze geze,
takvimdeki denize,
ne var bana ne oldu,
odama nasıl doldu,
birden bire bu meltem?
ve dalgalandı perdem,
havalandı kâğıtlar.
odamda kıyamet var!
ah yolculuk, yolculuk!
ne kadar baygın, soluk,
o gün bizde betbeniz;
ve ne titrek kalbimiz
ve eşyamız ne küskün!
yola çıktığımız gün,
bir sıraya dizilmiş,
gözyaşlarını silmiş,
bakarlar sinsi sinsi.
niçin o ân da hepsi,
bir kuş gibi hafifler,
arkadan geleyim der?
niçin o güne kadar,
dilsiz duran ne kadar
eşya varsa dirilir,
yolumuza serpilir?
ufak böcekler gibi,
gezer onların kalbi,
üstünde döşemenin.
bir gizli didişmenin
saati çalar o ân;
birden bakar ki, insan,
her şey karmakarışık.
ayırmak olmaz artık
bir kalbi bir taraktan;
ve kalb, ağlayaraktan,
çekilir geri geri,
terkeder bu mahşeri.
bu mahşerin içinden
o gün ben de geçtim, ben;
nem varsa, evim, anam,
çocukluğum hatırm
ve ne sevdalar serde,
bıraktım gerilerde,
kaçar gibi yangından.
rüzgârların ardından,
baktımda süzgün süzgün,
kurşun yükünü gönlün,
tüy gibi hafiflettim,
denize hicret ettim....
necip fazıl kısakürek
01.08.2005 - 11:14ruhumun kanatları ufuklara sığmıyor
ve o ufuklara çarpan kanatlarım kanıyor,kanıyor,kanıyor
hepsi
01.08.2005 - 11:12kizLar guzeL.. tutuLurLar o yuzden (:
cesaret
01.08.2005 - 11:10korkmak ama genede ben varimm demekk..
Ozaman ben baya bi ceSurum (:
hz.ali
01.08.2005 - 11:06allah'in arslani
4 cu haLiFe..
Hz. Muhammedin yegeni oLmakLa beraber Damati..
PeyGamber efendimiz kiZi Fatmayi ona vermistir.Bu evLiLikten hZ haSan ve Huseyin dunya ya geLmisLerdir..
şüphe
01.08.2005 - 11:01hep aynı şey; seninle buluşmadan
ayrılığın korkusu sarar beni...
daha konuşmadan sözlerin yakar ya ta içimi
sevişirken sanki görür gibiyim gidişini...
seni tutmaya çalışırken
kayıp gidiyorsun ellerimden
sevgilim, nasıl durdurabilirim ki ben seni?
yaşadığım ne varsa yetersiz...
bildiklerimden şüpheliyim...
sevgilim, nasıl durdurabilirim ki ben seni?
denedim okuduklarımın hepsini...
sadece şarkılarım var benim...
örgü örmek
31.07.2005 - 20:55iiiKi böyLe bisi yapmak zorundaa deiLimm.. iigiiit iiigiit.. ((:
sahtiyan
31.07.2005 - 20:53undergroundun enn ii mcLerinden..
Toplam 102 mesaj bulundu