Yavuz Sultan Selim Han, dünya tarihinin yetiştirdiği en büyük hükümdarlardan olduğu gibi, tarihin en büyük cihangirlerinden de biridir. Devlet ve millet söz konusu olduğunda sertleşir, kimsenin gözünün yaşına bakmazdı.
Yavuz Sultan Selim Han, istişare yapmadan hiçbir işe başlamazdı. Uzun uzun istişareler yapar, işin ehli ile karar alır, karar alındı mı, konu onun için kapanmıştır. Yakın çevresine şöyle der:
–Herhangi bir iş hususunda karar almadan önce isteyen istediği görüşü beyan etsin. Karar alındıktan sonra, kararın aleyhine konuşanı zinhar cezalandırırım.
Yavuz çok sert karakterlidir. Korkusu bütün devlet erkânının yüreklerine sınmıştır. Böyle sert yapıdaki bir sultan, sertliğinin aksine tarihin en merhametli sultanlarından biridir. Tarihte onun kadar ağlayan başka bir Hükümdar bulmak zordur.
Yavuz'un ne yaman bir hükümdar olduğunu şu hadise ortaya koymaktadır. Yavuz, İslam hilafetini üzerine almıştır. Halifelik sıfatı ile ilk Cuma namazını Halep'te kılmaktadır. Hatip hutbede Cuma hutbesini okumaktadır. Hatip hutbeyi Yavuz adına okuyor, Yavuz'un sıfatlarını sayarken şöyle der:
'Hakımü'l–Haremeyn'
Hatibin bu hitabı, Sultan Yavuz'da üzerinde olumsuz etki yaptı. Tarihçi Öztüna, bu meseleye şöyle bir açıklama getirir:
'Hatip, Yavuz'un haberi olmadan bu hutbeyi, hazırlamış ve okumuş olamaz. Hatibin,'Hakım' kelimesini kullanacağını Yavuz bilmektedir. Fakat Yavuz o esnada kendisine gelen bir heyecan, tevazu yada ilham ile 'hakim' kelimesini 'hadim'e çevirir.(11)
Miladı 1516 yılına kadar 'Hakımü'l–Haremeyn' diye anılan Halifeler, bu tarihten itibaren Yavuz'un düzeltmesi ile 'Hadimu'l–Haremeyn' şeklinde bütün İslam dünyasının camilerinde Cuma hutbelerinde okunmaya başlanır.
Hatip hutbeden inerken, Yavuz Sultan Selim Han'da, üzerine oturduğu kılımı kaldırır, camının taş zeminin de secde eder. Caminin içi dişi cemaatle doludur. Cihan Hükümdarının bu hareketi, cemaati galeyana getirir. Duygular coşmuş, gözler pınar olmuştur.
Bu hadiseye tarihçilerin yorumu şudur:
'İslâm tarihinde diyânetperverliğin bu derece üstün başka bir misali bulunmaz dense yeridir' der ve Yavuz Selîm'in bu suretle şair Kâ'b bin Züheyr'in kasidesine karşı hırkasını vermiş olan Peygamber Aleyhisselâm'a imtisal etmiş olduğunu kaydetmektedir.
Rıdanıye'de ordunun en önünde düşmanla göğüs göğüse savaşmaktadır. Bu durumu gören yakın çevresi, Yavuz'a biraz geri çekilmesi için ricada bulunur:
–Sultanım! Allah korusun siz şehid olursanız ordu ve devlet başsız kalır.
Yavuz çevresinin bu ikazına aldırmaz:
–Biz Fatih torunuyuz, çadır içinden savaş idare etmeyiz, diyen tarihin şanlı Yavuz'u, 2. büyük meydan savaşını kazanıyordu.
Tarihçi Öztuna'da şu notu düşmektedir:
'Ülkesinin her tarafında yanız adaletin hâkim olmasını istedi. Boş vakitlerini, âlim ve ediplerin meclislerinde geçirmekten hoşlanırdı. İlmi sever, ulemaya hürmet ederdi.'(12)
Yavuz'a niçin güzel ve süslü elbiseler giymediği sorulduğunda o şu tarihi cevabı verir:
–Vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri padişahlarına saygıdan ileri gelir. Biz kime şirin görünmek için süslü giyinelim ki? Bizim padişahımız Allah, vücudun dışına değil, içindeki cevhere, imana bakar.
Asya ve Afrika'daki fetihler Osmanlı'yı gerçek bir cihan devleti haline getirdi. Osmanlı'nın her sahadaki gücü, dünyanın diğer bütün devletlerinin gücünden fazlaydı.
'Daha kalsa dünya meydanlarını,
İki şehsuvara dar bulacaktı.
Takvimler gününden gün almasalar,
Belki karadeniz ak olacaktı.
Ağlasın taşlara kapanıp tarih,
Selîm'ler gelir de Yavuz'lar gelmez! '
Hayat bi mülteci önünde diz çök artık..!
Gözünde pembe gözlük çek çıkar gözünden
Her yanın talan ve görmedinmi
Gerçekliği söylenenler hep yalandı görmedinmi?
Dinle!
Boyandı gözlerim sakladılar özleri
Üstü kapalı gerçek ve küstü kapandı gerçek
Çok dehşet bir cisim elendi korktum!
Peki neden sustun? Korku boyun borcun olsun!
Susuştu yüzlerim kumardır her hayat
Kafanda kaybet kalbindir mabed
Ey elmayı ve insanı aynı ipe dizen matematik!
Karanlıkta gözün görmez ama kalp duyar dialektik
Farazi yapılan işler var ben gördüm gayri etik
Kitabı aç oku işte buda didaktirdir eylit
Kemirgenler yerin altında yaşar hepsi yeryüzüne tehdit!
Örtpas komplo teorilerinizi sıkıca giyin..
Bypass kalpler duymasın Susun! Kanasın Filistin.!
Her bi annenin içinde kadınlar ağlar
İçinde kadınlar anlar ve Allah Vardır
Bağıl Tezatlar ki beynimden tıpkı bir zehir gibi etime sızdı
Bu ölümlerime ilettiğim anlamınada gelmez
Sen yinede her gerçekliğe bir kılıf uydur
Ve neden diye sorarlarsa dur!
Hakikati gizlemek için kıvrılan dudağımın kenarında patlayan İlkokul..
Sen Yalansın!
3 le çarp ve sonra böl beni
Geriye kalansın yalansın!
Artık arama sorma çünkü istanbulda değilim..
Sende çok uzakta aklım orada ben odamda..
Gözpınarlarımdan kalbime sen akarsın..
Keşke gelmeseydin keşke tanımasaydım
Çok büyük hataydı çok büyük ve
Sen yasaksın
Şimdi kendi evine geri git
Ve benide sorma
Sil kafandan anladın mı sen yasaksın!
Mavi gözlerinle içime işledin verem misali
Sanki çok iyiydi her şey bir de sen geldin üstüme
Neyse artık çok geç biliyorum gideceksin..
Belki gideceksin..
Nakarat (2x)
Vurdun gittin artık bittin..!
Keşke gelmeseydim keşke tanımasaydım
Kalbim ağrıyor ve yağmur yolcu etti
Elveda sana.. Elveda sana ve yarına..
Şimdi sen günahsın.. bense bir günahkar
Sen bir tövbe olsan ben seninle tövbekar
Beni benden çektin aldın..Kim kazandı?
Bu işin sonu dayoktu anlamıştım hep haramdı
Karşılık mı bekledim ki senden
Sadece sen yanımda varken ben gülerdim
Gülmesem de ağlamazdım..
Artık yoksun..
İsterimki burada kalmasın Kokunda yok olsun
Çünkü sen giderken arkanda kalan tek hatıraydı yastığımdaki kokun..
Tüm değer yargılarımı yıktın gittin..
Sanki tüm bu dünya çok gereksiz..
Kanımı dolduran bir elveda sebepsiz..
Yargılanmış öyle tüm geçen zaman pişman olmak..
Geriye dönmek olmaz artık haybeye tek bir damla dahi ağlamak&
Unutacaksın.. Biliyorum unutacaksın&
Hep bir önceki kesfi yeniden tekrarlamak gibi
sen hep
el sürülmüs
ve üstünde adim izleri olan
o kadinlari sevmistin
dokundugun her duyguda
bir baskasina ait
parmak izleri vardi
yada
duygulari öldürülmüs bir sevdanin
ipuclari
sen hep daha önce öpülmüs bir kadinin
dudaklarinda sana dair cümleler bekledin
oysa islanan kelimeler
bir baþ kasi adina sana yönlendirilmis
öznesi eylemine uymayan
devrik cümleler kurmaya görevlendirilmisti
onu öperken
baska birinin gölgesi araya giriverirdi hep
ve aslinda
sevislerin senle olmadigini bilemedin
kapanan gözlerde sen hep
bir baska resim üzerine
fotomontajdin azizim
defolu caddelerde fotomontaj..
insanın kendisini sorgulamamasıdır puta tapmak. Muhasebeden kaçma isteğidir puta tapmak. “Sorgulanacağı gerçeği”nden kaçmasıdır puta tapmak.. Ne yaparsa yapsın hayatta; muhakkak “ödülü “ hak ettiğine inanmaktır puta tapmak. İnsanın kendisine böyle bir değer biçmesidir mihenk taşı olmadan hem de; puta tapmak.
Böyle karakterdeki bir hayat duruşuna insan ancak bir “putu ortak” edebilir; kendisini sorgulayamayacak...
'insan parası warsa çalışmak zorunda kalmaz.böylece zamanı satın alır.bu kalan zamandada kendini mutlu edebilcek şeyleri yapar.yani para mutluluğu satın alır.'
adalet beklentimiz
ilahi adalete olan güvenimiz
sağ sağlim
allahın izni ile
kısmetse
şeytan kulağına kurşun
söylemlerimiz
onlar bir türlü dolduramadığımız
ruhumuzun asansör boşlukları...
ve her tökezlediğimizde
ayağa kalkmak için
kullandığımız
insanlık hallerinin
en komiği
öfke!
'iyilik yap iyilik bul kim kazanmış kötülükten' isimli şarkının eşliğinde
ona rağmen
kendi küçülmüşlerimizle büyüttüğümüz küçüklerimiz
karın boşluğumuzun
büyük bir kısmını dolduran
4 metre uzunluğundaki
biricik kalın barsağımız
kıvrıla kıvrıla
kendini bozmadan
nasıl dertop olup
karın arka duvarına asılı kalmışsa;
işte aynı nizam
intizam ile
içimize yer etmiş
suçluluk duygusu...
neden
kimden
niçin
neye istinaden
sorularına yanıt aramadan
sessiz bir kabulleniş bizimkisi
suçluyuz
sorumluyuz
eksiksiz tam bir inkardan
mahrumuz
tüm parmaklarımız
bir suçluya ait olmanın talihsizliğinde
ve
gün
bugün olunca
dün olmayan çizgiler eklenmiş
avuçlarımıza
bazen
öylece donup kalmak
bizim için
yaşamaktı
bir ümit sahnelediğimiz
'gene de güçlüyüm' gösterlerimizin
farkına varamadılar
izlenmemenin yarattığı
kırgınlıkla
döndük yuvamıza
oysa bizim yerimize
kolejli bir kız olsa
onu
kim
ne ile üzebilirdi ki?
Golf, küçük bir topun özel sopalarla, belli deliklere sokulduğu bir açık hava sporudur.Uzunluğu 100 metre ile 600 metre arasında değişebilen bir golf alanında 9 ya da 18 delik bulunur. Oyunu, en az vuruş yaparak bitiren kişi kazanır.
hadi söyle!
kimin yaşayacağına kim karar veriyor!
kimin öleceğine kim karar veriyor!
bu savaş anlamsız bana bakın!
burda duruyorum ve üstüme tek bir kurşun bile gelmiyor!
bir tane bile gelmedi!
neden!
peki neden hepsinin ölmesi gerekiyor!
burda durabiliyorum!
görüyorsunuz!
Termodinamik, isi hareketlerini, sistemlerin iç enerjileri ve isi ile is arasindaki iliskileri inceler. Termodinamik isi ve sicaklik kavramlaritla ilgilenir.Termodinamik maddenin hacimsel özelliklerini ve bu özelliklerle, atom ve moleküllerin mekanigi arasindaki iliskileri açiklamada çok basarilidir.
Termodinamik, tarihsel olarak maddenin atom teorisindeki gelismeye paralel bir gelisme göstermistir.1820’lerde yapilan kimyasal deneylerle, atomlarin varligi hakkinda somut
deliller ortaya konulmustur.O zamanda bilim adamlari, maddenin yapisi ile isi ve sicaklik teorileri arasinda bir baginti olmasi gerektigini kabul ediyorlardi.1827 yilinda Botanikçi Robert Brown bir sivi içindeki polen taneciklerinin bir yerden bir yere, sabit uyarici altindaymis gibi düzensiz olarak hareket ettigini tespit etmistir.1905 yilinda Albert Einstein, bu düzensiz hareketlerin nedenlerini termodinamik prensipleri kullanarak açiklayan bir teori gelistirmistir.Bugin bu hareketler, Brown hareketleri olarak adlandirilmaktadir.Einstein bu olayi, polen taneciklerine, sivi içinde düzensiz hareket eden “görülmeyen” moleküllerin çarpmalari sonucunda sürekli düzensiz hareketler yaptiklari seklinde açiklamistir.Bu önemli deney ve Einstein’in görüsü, bilim adamlarina,moleküllerin hareketlerinin kesfi hakkinda çok önemli bilgiler vermistir.Böylece bilim adamlari maddenin atomik bilesenleri kavramiyla tanismislardir.
Termodinamik daha pratik problemlerlede ilgilenir.Bir buzdolabinin içindekileri nasil saguttugunu,santrallerde veya otomobilinizin motorunda hangi tip dönüsüm sistemlerinin oldugunu veya yüksek bir yerden düsen ve daha sonra duran bir cismin kinetik enerjisinin ne oldugunu hiç düsündünüz mü? Termodinamik kanunlari,isi ve sicaklik kavramlariyla bu tür sorulara cevap verir.Genel olarak termodinamik, maddenin durumlari kati,sivi,gaz ve bunlarin birbirlerine dönüsümleriyle ilgilidir.
RODOS HEYKELİ
Yapılışından yok oluşuna kadar yalnızca 56 yıl geçmesine rağmen, Rodos Heykeli dünyanın yedi harikasından biri olmayı başardı. Rodos Heykeli yapıldığında sadece devasa bir heykel değildi. Heykel Rodos adasındaki insanlar için beraberliğin bir simgesiydi. Rodos Heykeli’nin yapılması tam 12 yıl aldı ve M. Ö. 282 yılında bitirildi. Heykel yaklaşık 33 m. boyundaydı; demir ve taşla desteklenmiş bronzdan oluşuyordu. Liman girişinde bulunan heykel M.Ö. 226 yılında bir deprem sonucunda en zayıf noktası olan dizinden kırıldı. Rodoslular, Firavun Ptolemy III Eurgetes’den restorasyon için yardım teklifi aldılarsa da, bir kahine başvuruldu ve yardım reddedildi. Neredeyse 1000 yıl boyunca heykel harabe halinde kaldı. 654 yılında Araplar Rodos’u istila ettiler. Heykelden kalanları Suriyeli bir Yahudi’ye sattılar. Söylenildiğine göre bütün parçaları Suriye’ye 900 tane devenin sırtında taşınmış.
BABİLİN ASMA BAHÇELERİ
Yunanlı coğrafyacı Strabo’nun M.Ö. 1. yy.’daki tanımlamasına göre, bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu. Bahçeler Nebuchadnezzar’ın sıla hasreti çeken karısı Amyitis’i neşelendirmek için yapılmıştı. Amytis, Medes Kralı’nın kızıydı ve iki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirilmişti. Onun geldiği ülke yeşil, engebeli ve dağlıktı. Mezopotamya’nın bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmişti. Kral, karısının sıla hasretini gidermek için onun memleketinin bir benzerini yapmaya karar verdi. Yapay dağlar ve suların akacağı büyük teraslar yaptırdı.
KEOPS PİRAMİDİ
Sanıldığının aksine 3 piramidin hepsi dünyanın yedi harikası listesine dahil değil. Piramitlerden sadece Keops Piramidi bu listeye girdi. Keops Piramidi aynı zamanda dünyanın yedi harikasından günümüze dek ayakta kalabilmiş tek yapı. Piramit 4. Hanedanlık zamanında M.Ö. 2560 yılında Firavun Khufu (Keops) tarafından yaptırıldı. Keops Piramidi’nin yapımının 20 yılı aştığı sanılıyor. Piramit yapıldığında 145.75m yüksekliğindeydi. Yapıldığından itibaren 43 yüz yıl boyunca da dünyadaki en uzun yapı olarak kayıtlara geçti.
ZEUS HEYKELİ
Zeus Heykeli M. Ö 450 yıllarında Olympia’da yapıldı. Heykel, adına olimpiyat oyunları düzenlenilen, Yunanlıların en büyük tanrısı Zeus için yapılmıştı. Zeus Heykeli bir tahta iskelet üzerine altın ve fildişi metal parçaların yerleştirilmesiyle yapılmıştı. Heykel tapınağa ancak sığabiliyordu, öyle ki Zeus ayağa kalksa tapınağın tavanı yıkılacakmış gibi bir hava veriyordu. Heykelin oturtulduğu taban 6.5m. genişliğinde ve 1m. yüksekliğinde, heykelin kendisi ise 13m yüksekliğindeydi. Olimpiyat oyunları 391 yılında Theodosius I tarafından putperestlik olarak suçlanıp sona erdirilince, Zeus Tapınağı da kapatıldı. Heykel zengin Yunanlılar tarafından Constantinople’e taşınmıştı ve orada 462 yılındaki büyük yangında yok olana dek kaldı
ARTEMİS TAPINAĞI
Artemis Tapınağı M.Ö. 550 yılında Efes antik kentinde yapıldı. Tamamiyle mermerden oluşuyordu. Lidya kralı Croesus tarafından yaptırılan yapı, Yunan mimar Chersiphron tarafından tasarlanmıştı ve dönemin en büyük heykeltıraşları Pheidias, Polycleitus, Kresilas ve Phradmon tarafından yapılmış olan bronz heykellerle süslenmişti. Tapınak hem bir pazaryeri, hem de bir dini müessese olarak kullanılıyordu. Artemis Tapınağı M. Ö. 21 Temmuz 356 yılında adını ölümsüzleştirmek isteyen ve ne yazık ki bunu başaran Herostratus adlı biri tarafından yakıldı. İşin ilginç yanı, aynı gece Büyük İskender doğdu. Hatta bu olaydan bir zaman sonra Anadolu’yu fethettiğinde Artemis Tapınağı’nın yeniden yapılmasına yardım etti.
MAUSOLEUM
Mausoleum, Kral Mausollos için karısı ve kız kardeşi tarafından yaptırılmış bir mezar. Bodrum civarında yapılmış ve yapımı M.Ö. 350 yılında tamamlanmış. Tabanın üstünde kenarları heykellerle süslenmiş basamaklı bir podyum bulunuyordu. Altınla süslü su mermerinden yapılmış lahit ve mezar odası, podyumun üstünde bulunuyordu ve iyonya tarzı kolonlarla çevrilmişti. Sıra sütunlar, yine heykellerle süslenmiş bir piramit çatıyı destekliyordu. Dört tane savaş arabasıyla çekilen bir savaş arabası heykeli ise piramidin tavanını donatıyordu. Mausoleum’un toplam yüksekliği 45 m. idi. Mausoleum’un her tarafındaki 4 heykelin her birini bir heykeltıraş yapmıştı. Bu heykeller, tanrıların değil de insanlar ve hayvanların heykelleri olmasından dolayı tarihte özel birer yer tutarlar. 16 yüzyıl boyunca Mausoleum iyi bir durumda korundu. 15.yy da Haçlı Seferleri sırasında St.John şövalyeleri bölgeye geldiler ve bugün Bodrum Kalesi olarak geçen büyük bir kale yaptılar. Bu kalenin yapımında Mausoleum’un nerdeyse bütün taşları kullanıldı
İSKENDERİYE FENERİ
Büyük İskender’in ölümünden sonra kumandanı Ptolemy Soter, Mısır civarında güçlendi ve İskenderiye’yi kendine başkent yaptı. Kent kıyısında Faros isimli bir ada bulunuyordu. Bu adaya bir fener kulesi yapılmak istendi. Yapı, Euclid’in bir çağdaşı olan Sostratus tarafından İskenderiye Kütüphanesi’nde tasarlandı. 117 m. boyundaki Fener’in en gizemli yanı aynasıydı. Bu aynanın yansıttığı ışık gece yaklaşık 50 km. mesafeden görülebiliyordu. Araplar Mısır’ı fethettiklerinde İskenderiye’ye hayran oldular. Ama stratejik açıdan başkentlerini Kahire’ye kaydırdılar. Fener depremlerden epey zarar gördü ve 1480 yılında Memlüklüler tarafından şehri korumak için yapılan bir kalede malzemeleri kullanılmak üzere yıkıldı.
karafaki
31.12.2006 - 12:26Karafaki rakı sürahisine denir. Karafın küçüğüdür. Karafaki de zaten “sürahicik” manasına gelir. Yarım ufak rakı alacak boydadır.
yavuz sultan selim
30.12.2006 - 21:54Yavuz Sultan Selim Han, dünya tarihinin yetiştirdiği en büyük hükümdarlardan olduğu gibi, tarihin en büyük cihangirlerinden de biridir. Devlet ve millet söz konusu olduğunda sertleşir, kimsenin gözünün yaşına bakmazdı.
Yavuz Sultan Selim Han, istişare yapmadan hiçbir işe başlamazdı. Uzun uzun istişareler yapar, işin ehli ile karar alır, karar alındı mı, konu onun için kapanmıştır. Yakın çevresine şöyle der:
–Herhangi bir iş hususunda karar almadan önce isteyen istediği görüşü beyan etsin. Karar alındıktan sonra, kararın aleyhine konuşanı zinhar cezalandırırım.
Yavuz çok sert karakterlidir. Korkusu bütün devlet erkânının yüreklerine sınmıştır. Böyle sert yapıdaki bir sultan, sertliğinin aksine tarihin en merhametli sultanlarından biridir. Tarihte onun kadar ağlayan başka bir Hükümdar bulmak zordur.
Yavuz'un ne yaman bir hükümdar olduğunu şu hadise ortaya koymaktadır. Yavuz, İslam hilafetini üzerine almıştır. Halifelik sıfatı ile ilk Cuma namazını Halep'te kılmaktadır. Hatip hutbede Cuma hutbesini okumaktadır. Hatip hutbeyi Yavuz adına okuyor, Yavuz'un sıfatlarını sayarken şöyle der:
'Hakımü'l–Haremeyn'
Hatibin bu hitabı, Sultan Yavuz'da üzerinde olumsuz etki yaptı. Tarihçi Öztüna, bu meseleye şöyle bir açıklama getirir:
'Hatip, Yavuz'un haberi olmadan bu hutbeyi, hazırlamış ve okumuş olamaz. Hatibin,'Hakım' kelimesini kullanacağını Yavuz bilmektedir. Fakat Yavuz o esnada kendisine gelen bir heyecan, tevazu yada ilham ile 'hakim' kelimesini 'hadim'e çevirir.(11)
Miladı 1516 yılına kadar 'Hakımü'l–Haremeyn' diye anılan Halifeler, bu tarihten itibaren Yavuz'un düzeltmesi ile 'Hadimu'l–Haremeyn' şeklinde bütün İslam dünyasının camilerinde Cuma hutbelerinde okunmaya başlanır.
Hatip hutbeden inerken, Yavuz Sultan Selim Han'da, üzerine oturduğu kılımı kaldırır, camının taş zeminin de secde eder. Caminin içi dişi cemaatle doludur. Cihan Hükümdarının bu hareketi, cemaati galeyana getirir. Duygular coşmuş, gözler pınar olmuştur.
Bu hadiseye tarihçilerin yorumu şudur:
'İslâm tarihinde diyânetperverliğin bu derece üstün başka bir misali bulunmaz dense yeridir' der ve Yavuz Selîm'in bu suretle şair Kâ'b bin Züheyr'in kasidesine karşı hırkasını vermiş olan Peygamber Aleyhisselâm'a imtisal etmiş olduğunu kaydetmektedir.
Rıdanıye'de ordunun en önünde düşmanla göğüs göğüse savaşmaktadır. Bu durumu gören yakın çevresi, Yavuz'a biraz geri çekilmesi için ricada bulunur:
–Sultanım! Allah korusun siz şehid olursanız ordu ve devlet başsız kalır.
Yavuz çevresinin bu ikazına aldırmaz:
–Biz Fatih torunuyuz, çadır içinden savaş idare etmeyiz, diyen tarihin şanlı Yavuz'u, 2. büyük meydan savaşını kazanıyordu.
Tarihçi Öztuna'da şu notu düşmektedir:
'Ülkesinin her tarafında yanız adaletin hâkim olmasını istedi. Boş vakitlerini, âlim ve ediplerin meclislerinde geçirmekten hoşlanırdı. İlmi sever, ulemaya hürmet ederdi.'(12)
Yavuz'a niçin güzel ve süslü elbiseler giymediği sorulduğunda o şu tarihi cevabı verir:
–Vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri padişahlarına saygıdan ileri gelir. Biz kime şirin görünmek için süslü giyinelim ki? Bizim padişahımız Allah, vücudun dışına değil, içindeki cevhere, imana bakar.
Asya ve Afrika'daki fetihler Osmanlı'yı gerçek bir cihan devleti haline getirdi. Osmanlı'nın her sahadaki gücü, dünyanın diğer bütün devletlerinin gücünden fazlaydı.
'Daha kalsa dünya meydanlarını,
İki şehsuvara dar bulacaktı.
Takvimler gününden gün almasalar,
Belki karadeniz ak olacaktı.
Ağlasın taşlara kapanıp tarih,
Selîm'ler gelir de Yavuz'lar gelmez! '
değişiklik
30.12.2006 - 20:14pek bi degisik biseler, böögt.. (:
*soru isaretinden sonraki boSlugu kapatin..
hayat
30.12.2006 - 19:58Hayat bi mülteci önünde diz çök artık..!
Gözünde pembe gözlük çek çıkar gözünden
Her yanın talan ve görmedinmi
Gerçekliği söylenenler hep yalandı görmedinmi?
Dinle!
Boyandı gözlerim sakladılar özleri
Üstü kapalı gerçek ve küstü kapandı gerçek
Çok dehşet bir cisim elendi korktum!
Peki neden sustun? Korku boyun borcun olsun!
Susuştu yüzlerim kumardır her hayat
Kafanda kaybet kalbindir mabed
Ey elmayı ve insanı aynı ipe dizen matematik!
Karanlıkta gözün görmez ama kalp duyar dialektik
Farazi yapılan işler var ben gördüm gayri etik
Kitabı aç oku işte buda didaktirdir eylit
Kemirgenler yerin altında yaşar hepsi yeryüzüne tehdit!
Örtpas komplo teorilerinizi sıkıca giyin..
Bypass kalpler duymasın Susun! Kanasın Filistin.!
Her bi annenin içinde kadınlar ağlar
İçinde kadınlar anlar ve Allah Vardır
Bağıl Tezatlar ki beynimden tıpkı bir zehir gibi etime sızdı
Bu ölümlerime ilettiğim anlamınada gelmez
Sen yinede her gerçekliğe bir kılıf uydur
Ve neden diye sorarlarsa dur!
Hakikati gizlemek için kıvrılan dudağımın kenarında patlayan İlkokul..
türkçe rap
30.12.2006 - 19:37Sen Yalansın!
3 le çarp ve sonra böl beni
Geriye kalansın yalansın!
Artık arama sorma çünkü istanbulda değilim..
Sende çok uzakta aklım orada ben odamda..
Gözpınarlarımdan kalbime sen akarsın..
Keşke gelmeseydin keşke tanımasaydım
Çok büyük hataydı çok büyük ve
Sen yasaksın
Şimdi kendi evine geri git
Ve benide sorma
Sil kafandan anladın mı sen yasaksın!
Mavi gözlerinle içime işledin verem misali
Sanki çok iyiydi her şey bir de sen geldin üstüme
Neyse artık çok geç biliyorum gideceksin..
Belki gideceksin..
Nakarat (2x)
Vurdun gittin artık bittin..!
Keşke gelmeseydim keşke tanımasaydım
Kalbim ağrıyor ve yağmur yolcu etti
Elveda sana.. Elveda sana ve yarına..
Şimdi sen günahsın.. bense bir günahkar
Sen bir tövbe olsan ben seninle tövbekar
Beni benden çektin aldın..Kim kazandı?
Bu işin sonu dayoktu anlamıştım hep haramdı
Karşılık mı bekledim ki senden
Sadece sen yanımda varken ben gülerdim
Gülmesem de ağlamazdım..
Artık yoksun..
İsterimki burada kalmasın Kokunda yok olsun
Çünkü sen giderken arkanda kalan tek hatıraydı yastığımdaki kokun..
Tüm değer yargılarımı yıktın gittin..
Sanki tüm bu dünya çok gereksiz..
Kanımı dolduran bir elveda sebepsiz..
Yargılanmış öyle tüm geçen zaman pişman olmak..
Geriye dönmek olmaz artık haybeye tek bir damla dahi ağlamak&
Unutacaksın.. Biliyorum unutacaksın&
zevk
30.12.2006 - 19:22'hiç kimse zevklerinde iki yüzlü değildir'
aç karnına sigara içmek
30.12.2006 - 19:14ac karnina kola icmek,
aksama kadar tokluk hiSSi
bknz: kilo vermek
duygu
30.12.2006 - 18:59Hep bir önceki kesfi yeniden tekrarlamak gibi
sen hep
el sürülmüs
ve üstünde adim izleri olan
o kadinlari sevmistin
dokundugun her duyguda
bir baskasina ait
parmak izleri vardi
yada
duygulari öldürülmüs bir sevdanin
ipuclari
sen hep daha önce öpülmüs bir kadinin
dudaklarinda sana dair cümleler bekledin
oysa islanan kelimeler
bir baþ kasi adina sana yönlendirilmis
öznesi eylemine uymayan
devrik cümleler kurmaya görevlendirilmisti
onu öperken
baska birinin gölgesi araya giriverirdi hep
ve aslinda
sevislerin senle olmadigini bilemedin
kapanan gözlerde sen hep
bir baska resim üzerine
fotomontajdin azizim
defolu caddelerde fotomontaj..
arkadaş
30.12.2006 - 18:49'onumden yurume, takip etmeyebilirim. arkamdan yurume, liderlik etmeyebilirim. yanimdan yuru ve arkada$im ol.'
intihar
30.12.2006 - 18:43insanin her gun yaptigi en onemli sey, o gun intihar etmemi$ olmasidir
Put
30.12.2006 - 18:39insanın kendisini sorgulamamasıdır puta tapmak. Muhasebeden kaçma isteğidir puta tapmak. “Sorgulanacağı gerçeği”nden kaçmasıdır puta tapmak.. Ne yaparsa yapsın hayatta; muhakkak “ödülü “ hak ettiğine inanmaktır puta tapmak. İnsanın kendisine böyle bir değer biçmesidir mihenk taşı olmadan hem de; puta tapmak.
Böyle karakterdeki bir hayat duruşuna insan ancak bir “putu ortak” edebilir; kendisini sorgulayamayacak...
para
30.12.2006 - 16:22'insan parası warsa çalışmak zorunda kalmaz.böylece zamanı satın alır.bu kalan zamandada kendini mutlu edebilcek şeyleri yapar.yani para mutluluğu satın alır.'
Serzeniş
30.12.2006 - 14:34adalet beklentimiz
ilahi adalete olan güvenimiz
sağ sağlim
allahın izni ile
kısmetse
şeytan kulağına kurşun
söylemlerimiz
onlar bir türlü dolduramadığımız
ruhumuzun asansör boşlukları...
ve her tökezlediğimizde
ayağa kalkmak için
kullandığımız
insanlık hallerinin
en komiği
öfke!
'iyilik yap iyilik bul kim kazanmış kötülükten' isimli şarkının eşliğinde
ona rağmen
kendi küçülmüşlerimizle büyüttüğümüz küçüklerimiz
karın boşluğumuzun
büyük bir kısmını dolduran
4 metre uzunluğundaki
biricik kalın barsağımız
kıvrıla kıvrıla
kendini bozmadan
nasıl dertop olup
karın arka duvarına asılı kalmışsa;
işte aynı nizam
intizam ile
içimize yer etmiş
suçluluk duygusu...
neden
kimden
niçin
neye istinaden
sorularına yanıt aramadan
sessiz bir kabulleniş bizimkisi
suçluyuz
sorumluyuz
eksiksiz tam bir inkardan
mahrumuz
tüm parmaklarımız
bir suçluya ait olmanın talihsizliğinde
ve
gün
bugün olunca
dün olmayan çizgiler eklenmiş
avuçlarımıza
bazen
öylece donup kalmak
bizim için
yaşamaktı
bir ümit sahnelediğimiz
'gene de güçlüyüm' gösterlerimizin
farkına varamadılar
izlenmemenin yarattığı
kırgınlıkla
döndük yuvamıza
oysa bizim yerimize
kolejli bir kız olsa
onu
kim
ne ile üzebilirdi ki?
bu öylesine bir serzenişti...
beni affedin!
güzel
30.12.2006 - 13:11Mahalledeki en güzel kızın
duvara aynasından
yansıttığı ışığı
nedendir bilmem
hep ben yakalardım
onca çocuğun
elleri arasından.
S.Akın
golf
30.12.2006 - 13:04Golf, küçük bir topun özel sopalarla, belli deliklere sokulduğu bir açık hava sporudur.Uzunluğu 100 metre ile 600 metre arasında değişebilen bir golf alanında 9 ya da 18 delik bulunur. Oyunu, en az vuruş yaparak bitiren kişi kazanır.
don juan
30.12.2006 - 12:41zamanimizda herkes minik bir don Juan!
su
30.12.2006 - 02:42artık hangi su arıtabilir beni..
yakışmak
30.12.2006 - 02:15'Bensizlik' yakıştı sana
Bilseydim daha önce giydirirdim bu sıfatı sana...
dua
30.12.2006 - 01:57'rabbim, beni dilediğin şekilde anlat yüreklere...'
enteresan diyaloglar
30.12.2006 - 01:48GElEN MSG:
hahaha
Uw Sex? Ona sorsan battle pEah. karachali dinliom kardeşim süper rap yapıo bea. yarın konserim var ve ben hala space de geyikdeyim süper demi:D
ayrıca ukalalığa gelince valla sende ukalalık kokusu alıorm ben hayvan değilim ama hissiyatım güclüdür:D
Giden mSg:
evet karacali cok iyi,
sagopa kajmer
30.12.2006 - 01:35hadi söyle!
kimin yaşayacağına kim karar veriyor!
kimin öleceğine kim karar veriyor!
bu savaş anlamsız bana bakın!
burda duruyorum ve üstüme tek bir kurşun bile gelmiyor!
bir tane bile gelmedi!
neden!
peki neden hepsinin ölmesi gerekiyor!
burda durabiliyorum!
görüyorsunuz!
edebiyat
29.12.2006 - 20:01'Edebiyat benden ne istiyorsa verdim'
n.g
termodinamik
29.12.2006 - 18:57Termodinamik, isi hareketlerini, sistemlerin iç enerjileri ve isi ile is arasindaki iliskileri inceler. Termodinamik isi ve sicaklik kavramlaritla ilgilenir.Termodinamik maddenin hacimsel özelliklerini ve bu özelliklerle, atom ve moleküllerin mekanigi arasindaki iliskileri açiklamada çok basarilidir.
Termodinamik, tarihsel olarak maddenin atom teorisindeki gelismeye paralel bir gelisme göstermistir.1820’lerde yapilan kimyasal deneylerle, atomlarin varligi hakkinda somut
deliller ortaya konulmustur.O zamanda bilim adamlari, maddenin yapisi ile isi ve sicaklik teorileri arasinda bir baginti olmasi gerektigini kabul ediyorlardi.1827 yilinda Botanikçi Robert Brown bir sivi içindeki polen taneciklerinin bir yerden bir yere, sabit uyarici altindaymis gibi düzensiz olarak hareket ettigini tespit etmistir.1905 yilinda Albert Einstein, bu düzensiz hareketlerin nedenlerini termodinamik prensipleri kullanarak açiklayan bir teori gelistirmistir.Bugin bu hareketler, Brown hareketleri olarak adlandirilmaktadir.Einstein bu olayi, polen taneciklerine, sivi içinde düzensiz hareket eden “görülmeyen” moleküllerin çarpmalari sonucunda sürekli düzensiz hareketler yaptiklari seklinde açiklamistir.Bu önemli deney ve Einstein’in görüsü, bilim adamlarina,moleküllerin hareketlerinin kesfi hakkinda çok önemli bilgiler vermistir.Böylece bilim adamlari maddenin atomik bilesenleri kavramiyla tanismislardir.
Termodinamik daha pratik problemlerlede ilgilenir.Bir buzdolabinin içindekileri nasil saguttugunu,santrallerde veya otomobilinizin motorunda hangi tip dönüsüm sistemlerinin oldugunu veya yüksek bir yerden düsen ve daha sonra duran bir cismin kinetik enerjisinin ne oldugunu hiç düsündünüz mü? Termodinamik kanunlari,isi ve sicaklik kavramlariyla bu tür sorulara cevap verir.Genel olarak termodinamik, maddenin durumlari kati,sivi,gaz ve bunlarin birbirlerine dönüsümleriyle ilgilidir.
dünyanın yedi harikası
29.12.2006 - 18:30RODOS HEYKELİ
Yapılışından yok oluşuna kadar yalnızca 56 yıl geçmesine rağmen, Rodos Heykeli dünyanın yedi harikasından biri olmayı başardı. Rodos Heykeli yapıldığında sadece devasa bir heykel değildi. Heykel Rodos adasındaki insanlar için beraberliğin bir simgesiydi. Rodos Heykeli’nin yapılması tam 12 yıl aldı ve M. Ö. 282 yılında bitirildi. Heykel yaklaşık 33 m. boyundaydı; demir ve taşla desteklenmiş bronzdan oluşuyordu. Liman girişinde bulunan heykel M.Ö. 226 yılında bir deprem sonucunda en zayıf noktası olan dizinden kırıldı. Rodoslular, Firavun Ptolemy III Eurgetes’den restorasyon için yardım teklifi aldılarsa da, bir kahine başvuruldu ve yardım reddedildi. Neredeyse 1000 yıl boyunca heykel harabe halinde kaldı. 654 yılında Araplar Rodos’u istila ettiler. Heykelden kalanları Suriyeli bir Yahudi’ye sattılar. Söylenildiğine göre bütün parçaları Suriye’ye 900 tane devenin sırtında taşınmış.
BABİLİN ASMA BAHÇELERİ
Yunanlı coğrafyacı Strabo’nun M.Ö. 1. yy.’daki tanımlamasına göre, bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu. Bahçeler Nebuchadnezzar’ın sıla hasreti çeken karısı Amyitis’i neşelendirmek için yapılmıştı. Amytis, Medes Kralı’nın kızıydı ve iki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirilmişti. Onun geldiği ülke yeşil, engebeli ve dağlıktı. Mezopotamya’nın bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmişti. Kral, karısının sıla hasretini gidermek için onun memleketinin bir benzerini yapmaya karar verdi. Yapay dağlar ve suların akacağı büyük teraslar yaptırdı.
KEOPS PİRAMİDİ
Sanıldığının aksine 3 piramidin hepsi dünyanın yedi harikası listesine dahil değil. Piramitlerden sadece Keops Piramidi bu listeye girdi. Keops Piramidi aynı zamanda dünyanın yedi harikasından günümüze dek ayakta kalabilmiş tek yapı. Piramit 4. Hanedanlık zamanında M.Ö. 2560 yılında Firavun Khufu (Keops) tarafından yaptırıldı. Keops Piramidi’nin yapımının 20 yılı aştığı sanılıyor. Piramit yapıldığında 145.75m yüksekliğindeydi. Yapıldığından itibaren 43 yüz yıl boyunca da dünyadaki en uzun yapı olarak kayıtlara geçti.
ZEUS HEYKELİ
Zeus Heykeli M. Ö 450 yıllarında Olympia’da yapıldı. Heykel, adına olimpiyat oyunları düzenlenilen, Yunanlıların en büyük tanrısı Zeus için yapılmıştı. Zeus Heykeli bir tahta iskelet üzerine altın ve fildişi metal parçaların yerleştirilmesiyle yapılmıştı. Heykel tapınağa ancak sığabiliyordu, öyle ki Zeus ayağa kalksa tapınağın tavanı yıkılacakmış gibi bir hava veriyordu. Heykelin oturtulduğu taban 6.5m. genişliğinde ve 1m. yüksekliğinde, heykelin kendisi ise 13m yüksekliğindeydi. Olimpiyat oyunları 391 yılında Theodosius I tarafından putperestlik olarak suçlanıp sona erdirilince, Zeus Tapınağı da kapatıldı. Heykel zengin Yunanlılar tarafından Constantinople’e taşınmıştı ve orada 462 yılındaki büyük yangında yok olana dek kaldı
ARTEMİS TAPINAĞI
Artemis Tapınağı M.Ö. 550 yılında Efes antik kentinde yapıldı. Tamamiyle mermerden oluşuyordu. Lidya kralı Croesus tarafından yaptırılan yapı, Yunan mimar Chersiphron tarafından tasarlanmıştı ve dönemin en büyük heykeltıraşları Pheidias, Polycleitus, Kresilas ve Phradmon tarafından yapılmış olan bronz heykellerle süslenmişti. Tapınak hem bir pazaryeri, hem de bir dini müessese olarak kullanılıyordu. Artemis Tapınağı M. Ö. 21 Temmuz 356 yılında adını ölümsüzleştirmek isteyen ve ne yazık ki bunu başaran Herostratus adlı biri tarafından yakıldı. İşin ilginç yanı, aynı gece Büyük İskender doğdu. Hatta bu olaydan bir zaman sonra Anadolu’yu fethettiğinde Artemis Tapınağı’nın yeniden yapılmasına yardım etti.
MAUSOLEUM
Mausoleum, Kral Mausollos için karısı ve kız kardeşi tarafından yaptırılmış bir mezar. Bodrum civarında yapılmış ve yapımı M.Ö. 350 yılında tamamlanmış. Tabanın üstünde kenarları heykellerle süslenmiş basamaklı bir podyum bulunuyordu. Altınla süslü su mermerinden yapılmış lahit ve mezar odası, podyumun üstünde bulunuyordu ve iyonya tarzı kolonlarla çevrilmişti. Sıra sütunlar, yine heykellerle süslenmiş bir piramit çatıyı destekliyordu. Dört tane savaş arabasıyla çekilen bir savaş arabası heykeli ise piramidin tavanını donatıyordu. Mausoleum’un toplam yüksekliği 45 m. idi. Mausoleum’un her tarafındaki 4 heykelin her birini bir heykeltıraş yapmıştı. Bu heykeller, tanrıların değil de insanlar ve hayvanların heykelleri olmasından dolayı tarihte özel birer yer tutarlar. 16 yüzyıl boyunca Mausoleum iyi bir durumda korundu. 15.yy da Haçlı Seferleri sırasında St.John şövalyeleri bölgeye geldiler ve bugün Bodrum Kalesi olarak geçen büyük bir kale yaptılar. Bu kalenin yapımında Mausoleum’un nerdeyse bütün taşları kullanıldı
İSKENDERİYE FENERİ
Büyük İskender’in ölümünden sonra kumandanı Ptolemy Soter, Mısır civarında güçlendi ve İskenderiye’yi kendine başkent yaptı. Kent kıyısında Faros isimli bir ada bulunuyordu. Bu adaya bir fener kulesi yapılmak istendi. Yapı, Euclid’in bir çağdaşı olan Sostratus tarafından İskenderiye Kütüphanesi’nde tasarlandı. 117 m. boyundaki Fener’in en gizemli yanı aynasıydı. Bu aynanın yansıttığı ışık gece yaklaşık 50 km. mesafeden görülebiliyordu. Araplar Mısır’ı fethettiklerinde İskenderiye’ye hayran oldular. Ama stratejik açıdan başkentlerini Kahire’ye kaydırdılar. Fener depremlerden epey zarar gördü ve 1480 yılında Memlüklüler tarafından şehri korumak için yapılan bir kalede malzemeleri kullanılmak üzere yıkıldı.
Toplam 443 mesaj bulundu