Osmanlı'nın son döneminde ve Süleyman DEMİREL zamanında Ehli Sünnet yolunun bozulması amacıyla trilyon liralarla desteklenen, kendilerinin Hz. Ali (RadıyAllahü Anh) yolunda olduğunu söyleyen ancak hiç alakası olmayan, Eshabı Kiramın bir kısmını kötüledikleri için ahıretteki yerleri CEHENNEM olan, Hz.Ali Efendimizin kıyamette kendilerinden davacı olacağı kişilerdir.
Osmanlı'nın engin hoşgörüsü ile idare edilmiş olmalarına rağmen duâcı olmaları gerekirken o büyük padişahlara nasıl haince ifadeler kullanabildiklerini de anlayabilmek mümkün değildir.
İlmi altyapıları olmadıkları için eleştirileri genelde ahlak dışı ve edebden yoksundur. (Posta kutuma gelen mesajlardan görüyorum)
Alevilik İslam'dan ayrı değil, müslümana kafir diyenin halini biliyorsunuz gibi sözlerle Alevilerin aslına müslüman olduğu söyleyen arkadaşlara son 2 yıl içinde yaşanmış canlı bir cevaptır.
Bir Ehli Sünnet ilim adamı, Prof.etiketli Alevi din adamına 'Aleviler için camilerde ayrı bir yer tahsis ettirelim, Hacca gitmek için ayrı bir kafile ve başkanı ayarlayalım, zekatı vermeniz için ben bilhassa aracı olur tüm fakirlere dağıtırım...vs' teklifi karşısında şu gülünç cevabı vermiş Alevi Amcamız 'Hoca sende bizi hepten müslüman yaptın ya' :) :) :) :) :)
Alevilik İslam'dan ayrı değil, müslümana kafir diyenin halini biliyorsunuz gibi sözlerle Alevilerin aslına müslüman olduğu söyleyen arkadaşlara son 2 yıl içinde yaşanmış canlı bir cevaptır.
Bir Ehli Sünnet ilim adamı, Prof.etiketli Alevi din adamına 'Aleviler için camilerde ayrı bir yer tahsis ettirelim, Hacca gitmek için ayrı bir kafile ve başkanı ayarlayalım, zekatı vermeniz için ben bilhassa aracı olur tüm fakirlere dağıtırım...vs' teklifi karşısında şu gülünç cevabı vermiş Alevi Amcamız 'Hoca sende bizi hepten müslüman yaptın ya' :) :) :) :) :)
'Bu yolun başı edeb, ortası edeb, sonu edebdir. Edebi olmayanın kavuştuğu haller çöldeki serap gibidir' buyuruyor Ehli Sünnet Alimleri.
Kendisi (yazılarında ve TV deki konuşmalarından da çokça gördüğümüz gibi) edepten yoksun, sözlerini sonucunu düşünmeden patavatsızca söyleyen biridir. Meselenin bu yönüyle ele alınması gerekir.
Herşeyin akılla çözülebileceğini sanan, Allahü Teâla'nın varlığına milyonlarca delil varken bunları bir çırpıda görmezden gelen, kendisi AKILDAN yoksun olan insanlardır. Bir söz vardır: 'İnsan görmek istemediği kadar kör, duymak istemediği kadar sağırdır'
Siz Seyyid Kutup denen mezhepsizin ÜSTADIM dediği Muhammed ABDUH'un Fransız LES FRANÇO MAÇONS isimli mecmuada resminin altında 'İslamiyeti içeriden yıkmak için İslam memleketlerinde çalışan iyi bir MASONDUR' yazdığını biliyor musunuz?
Daha namazın sünnet ve edeplerine ehemmiyyet vermeyerek atlet ve fanila ile namaz kılan ama yeri geldiğinde allame cihan kesilen kişilerin ilimden yoksun CAHİL kafaları ile bu kitabı eleştirmeleri insanın kanına dokunuyor ama biliyoruz ki zaman 'Ahir Zaman'. 'Öyle bir zaman gelirki din adamları eşek leşinden daha kokmuş olurlar' buyuruyor Server-i Alem, bunu biliyor bunu söylüyoruz. Hayatı hakkında geniş bilgiyi www.huseyinhilmiisik.com adresinden lütfen okuyunuz. Kendisine bir mesele sorulduğunda gerekirse üşenmeden en az 20 kitabı araştırırdı.
Uyanık olalım kardeşim, din kisvesi altında misyonerlerin uşağı olanlara aldanmayalım.
Yusuf İSLAM (Cat Stevans) geçenlerdeki bir ropörtajında şunu söylemişti: 'Müslüman olunca müziği bıraktım ama sonra Kur'anı Kerimi inceledim ve yasaklayan bir ayet bulamayınca tekrar müziğe döndüm'
Olup bitenleri, din adına yapılan rezaletlikleri gördükçe, ahir zamanda olduğunu daha iyi anlıyor insan. Hemen Ehli Sünnet Kasidesi’ndeki şu dörtlük akla geliyor: “Bugünkü şaşkın halleri eylemişti, Resul beyan/ Demişti: Bir gün gelecek; garib olur bana uyan/ Her evde çalgı çalınır; işitilmez olur ezan/ Alim bulunmaz bir yerde cahillere kalır meydan...”
Bu girizgahtan sonra, gündem yoğunluğu ile bahsedemediğim geçen ramazan ayında görülen renkli görüntülere yer vermek istiyorum bugün. En renkli yerlerden biri de dini kitap fuarları. Buralara giden kendini, halk türküleri konserinde veya saz evinde zannediyor. Her türlü çalgı aleti eşliğinde söylenen ilahiler, dinleyenlerin nefsini okşayan yine çalgılı, defli ve dümbelekli kadın sesli ilahiler...
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum; son yıllarda hızlı ve sinsi bir şekilde dinin içine müzik sokulmaya çalışılıyor. Çünkü dini bozmanın en kolay yollarından biri budur. Hristiyanlığı aslından uzaklaştıran önemli unsurlardan biri de Kiliselere müziğin sokulmasıdır. İslamiyeti de Hristiyanlığın durumuna düşürmek için müziğe ağırlık verilmektedir.
Tabii ki böyle bir proje iç dinamiklerle yapılamaz. Etkili dış destek de lazım. Aşağıdaki gazete haberlerine bakılınca bu desteğin planlı bir şekilde sinsice fazlasıyla verildiği görülüyor:
“Yedikule Zindanları, iftardan sonra zindan duvarlarını sarsacak kadar tempolu bir konsere tanıklık etti. Mustafa Özcan’ın Kur’an tilavetinden sonra Avusturya’dan gelen ve daha çok Türk Tasavvuf Musikisi icrasıyla tanınan Abdurrahman Toprak, soğuktan titreyen kalabalığı kendine eşlik ettirmeye çalışarak ilahi söyledi. Ardından bir zamanların ‘Yeşil Pop’çuları sahneye çıktı. Daha sonra heyecanla Yusuf İslam’ın geldiği müjdelendi. Hip Hop şarkılarıyla İslam çağrısı yapan, ramazan münasebetiyle özel olarak getirtilen Amerikalı müzik grubu Native Deen (Yerli Din) de sahnede yerini aldı. Her biri en fazla 20 yaşında üç tane çikolata renkli Afro-Amerikan, başlarındaki beyaz takkeler ile koşarak sahneye fırladı. Grubun üyeleri Joshua Salem, Naim Muhammed ve Abdülmelik Ahmed sahnede izleyici ile kurdukları diyalog açısından Yedikule Zindanlarındaki kalabalığı adeta kendinden geçirdi. En fazla ortaokul öğrencisi oldukları her hallerinden belli çocuklar, başlarına beyaz namaz takkelerini geçirmiş sahnenin hemen önünde ‘hip hop’ figürleriyle dans ettiler. Gece, Native Deen’in genç üyeleri ile öncüleri olan Yusuf İslam’ın birlikte söylediği sazlı sözlü ‘Taleal Bedru’ ile noktalandı...”
Yedikule’de verdikleri konser büyük rağbet gören Amerikalı Native Deen grubu Eyüp Sultan’ı ziyaret edip, biri imam olup camide cemaatle namaz kılmayı da ihmal etmiyorlar. Gazetelerde bu fotoğraflar da yayınlanıyor. Verilen mesaj açık; namazımızı da kılıyoruz. Müziğin namaza, Müslümanlığa manisi yok.
Ramazan aylarında yoğunlaştırılan bu faaliyetler projenin birinci aşamasıdır: Bu aşamada, dinimizce haram olan müziği meşru hale getirmek. (İbadetlerin içine sokulursa, mesela müzikli Kur’an-ı kerim okumak, mevlid, ilahi söylemek küfür olur.) Daha sonra da, müziği Hristiyanlıkta olduğu gibi ibadetin bir parçası haline sokmak. Birinci aşamada hayli yol alındı. Müziğin girmediği Müslüman evi neredeyse kalmadı.
Kur'anı Kerimde açıkça FARZ kılınmıştır ancak son zamanlarda bazı müslimanım diyen genç kızlarda BAŞI KAPALI-KIÇI AÇIK modası başladı. Saçından başka nerdeyse vücudunun her kıvrımı meydanda, ayıptır, terbiyesizliktir, edebsizliğin daniskasıdır. Başörtüsünü takıyorsanız edebinizle takın, böyle yapıpta maskara şaklaban durumuna düşmeyin. Allah akıl fikir versin.
Bu arada çok mühim ince bir hususta;
dinimizde amel(iş) imandan olmadığından dolayı başörtüsü takmayan bayan 'Allah'ın emri olduğuna inanıyorum ama şu sebeplerden takmıyorum' dese günaha girer ama imanı vardır, dinden çıkmaz. Ancaaaak ömrü boyunca başını kapatan bir müslüman kadın az bir saçı görününce 'Aman canım ne olacak, o kadarın da günahı olmaz' derse İMANI GİDER. (Bu konu kitaplarda uzunca anlatılmıştır) Fevkalade ince mes'eleyi arz ediyorum.
Sebilürreşad Mecmuası’nın 18 Safer 1924 tarihli ve 618 numaralı sayısında, “Yeni Kur’an Tercümesi” başlıklı yazıda, özetle şöyle anlatılıyor:
Kur’an-ı kerimi tercüme etmek, basıp yaymak bir müddetten beri moda oldu. Ne gariptir ki, ilk defa bu işe teşebbüs eden, Zeki Megamizisminde, Arap asıllı bir Hristiyandır.
Daha sonra Cihan Kütüphanesi (yayınevi) sahibi Ermeni Mihran Efendiacele olarak, diğer bir tercümenin basımına başladı ve az zamanda sona erdirerek, “Türkçe Kur’an” ismiyle yayınladı.
Asırlardır, bütün ömürlerini dini yaymakla geçiren, bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan İslâm âlimlerinin, Kur’an-ı kerimin tercümesini, meallerini hazırlamayıp da, gayri müslimlerin böyle bir çalışma yapması, düşündürücü olsa gerekdir... Tercüme ve meal, gerçekten dine faydalı olsaydı, İslâm büyükleri bu faaliyeti gayri müslimlere bırakırlar mıydı?
Hristiyan yayımcılar tarafından başlatılan Kur’an tercümesi kampanyaları, şiddetli tenkitlere mâruz kalmıştır. Kur’an-ı kerim tercüme ve meallerinin yayılması karşısında, Diyanet İşleri Başkanlığı da hareketsiz kalmamış, Müslüman halkı uyandırmak maksadıyla o tarihte bir beyanname yayımlamıştır. Bu beyanname özetle şöyleydi:
1- Kur’an tercümesi furyası, İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra başlamış zararlı bir faaliyettir.
2- İkinci Meşrutiyet’ten önce devlet, dini yayınları kontrol altında tutuyor ve ulu orta, yalan-yanlış tercüme ve tefsirlerin neşrine asla müsaade etmiyordu.
3- Meşrutiyet’ten sonra, basın hürriyetinden istifade eden birtakım art niyetli kimseler, gayri müslimler, sinsi gayelerine uygun Kur’an tercümeleri neşrine başlamışlardır.
4- Türkçe Kur’an demek, küfür sözüdür. Kur’an-ı kerim İlâhidir. Kur’an’ın tercümesi olmaz.
5- Kur’an tercümeleri vasıtasıyla, İslâm dünyasında bir reform hareketi başlatmak istemişler ve muvaffak da olmuşlardır.
6- İslâmiyeti halka ve gençlere Kur’an tercüme ve mealleri ile öğretmeye çalışmak, son derece yanlış ve zararlı bir metoddur. İslâmiyet, Kur’an tercümesinden değil, islam âlimlerinin, halk için yazdıkları akaid, fıkıh, ahlâk (ilmihâl) kitaplarından öğrenilir. Kişinin kendi anladığı, kendi düşüncesi din olmaz.
Anadolu’muzun yetiştirdiği büyük âlimlerden İmam-ı Birgivîhazretleri, bu konu ile ilgili olarak şu hadis-i şerifleri bildirmektedir: “Bir kimse, Allahın kitabını kendi fikri, görüşü ile tefsir etse ve bu tefsirinde isabet etmiş bulunsa, açıklaması doğru olsa bile hata etmiş olur.” “Kim ki, Kur’an-ı kerimi kendi kafasına göre açıklarsa, cehennemdeki yerine hazırlansın.”
Son devrin büyük din âlimlerinden Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, Mes’eletü Tercümeti’l-Kur’an adlı eserinde, Kur’an tercümesi modasının arkasındaki gizli ve sinsi emelleri ve dinimizi içten yıkma plânlarını açıklamaktadır. Bu kitap Bedir Yayınevi tarafından basılmıştır.
Netice olarak şunu söyleyebiliriz: Asırlardır din, meallerden, Kur’an tercümelerinden değil, fıkıh kitaplarından, ilmihâl kitaplarından öğrenilmiştir. Dinimizi doğru olarak öğrenebilmek için, bu sağlam yolu devam ettirmemiz, çıkmaz yollara sapmamamız şarttır. Çıkmaz yollara sapan, kurda kuşa yem olmaya mahkûmdur! ÖNCE FIKIH ÖĞRENMEK, YANİ İLMİHAL KİTABI OKUYARAK AMEL ETMEK ŞART VE LAZIMDIR.
Kimilerinin çeşitli bahanelerle karşı çıktığı ve TARİHİ KAYNAKLARDA ASLI OLMAYAN falakanın olduğu söylenen ama hiç alakası olmayan (kendini bilmez birkaç hoca müsvettesinin yapması bunun aksini göstermez) , Müslüman evlatlarının mutlaka okul öncesi veya yaz tatilinde gitmesi gereken Kur'anı Kerim öğreten kurslardır. Çocukların beynini yıkıyor demek de yersizdir. Lakin okul sonrası iş hayatının getirdiği zaman problemi ve stres, onun yanında zihnin devamlı meşgul olması sebebiyle rahat öğrenilmesi zordur.
Özellikle medyada yok 1-2 sene sonra yok 2012 de gibi görüşlere ve Nostradamus denen (güya (!)) kahine dayanılarak çok yakın olduğu yazılıp çiziliyor.
Biz müslümanız, bizim için dini mesele içine giren bir konuda TEK KAYNAK İslam Alimlerinin bildirdikleridir. En büyüklerinden olan İmamı Rabbani Hazretleri '(Hicri) 1000 yıldan sonra kopacaktır.' buurmuşlardır. Kıymetli zatı 1600 lü yıllarda yaşadığından 2600 senesinden önce kıyamet kopma ihtimali yoktur.
Fakat şunu da unutmamak gerekir ki; kendisine kıyametin ne zaman kopacağını soran birine Peygamberimiz Aleyhisselam 'Kişinin kıyameti ölümüdür' buyurmuşlardır. O halde ölüme hazırlıklı olmak gerek, gerisi boş. Ne buyurmuşlar: HAYAT BİR HAYALDİR.
Tamamı Ehli Sünnet Alimlerinin kitaplarından toplanmış, 1000 den fazla kaynak kitap okunarak toplam 40 yılda hazırlanan çok kıymetli bir eser. Tüm müslüman kardeşlerimin başucu kitabı olması gereken muazzam bir derya. Din düşmanlarının zararlarından ve din kisvesi altında çalışan sözümona din adamı geçinen kişilerin propagandalarından korunmak için sığınılacak yegâne liman. Herkesin okuyabilmesi için fiyatı çok uygun tutuluyor. sipariş için: www.hakikatkitabevi.com Tel: (0 212) 523 45 56 - 532 58 43
Kendisi hapiste iken çoğu talebeleri tarafından yazılan RİSALEİ NUR denilen kitapların müfessiri diye tanıtılan SAİD NURSİ'nin yolunda gidenlere verilen addır. Bediüzzaman lakabını da kendi talebeleri takmıştır.
Doğuştan hitabet sanatına vakıf, ancak zaman zaman İslamiyetin bildirdiklerine kendi aklını ve düşüncelerini katan bir zattır. Konuşmaları duygusal kimselerin kalblerine tesir ettiğinden sözlerine dikkat ederk dinlemek gerekir.
İrşad eden (yetiştiren) demektir. Türkçede bir nevi ÖĞRETMEN manasındadır. Daha çok dini eğitim veren HOCA anlamında kullanılır. Hakikisi ve bolca sahtesi bulunur. Ayırt etmek için dua lazım, gözler ve kalp aldanır çünkü.
Çok basit bir tarif ile; Arkadaşınız ile film izlerken eğer o filmi siz daha önce izlemişseniz 'sonunda şöyle olacak' 'bu sahneden sonra şunlar olacak' diye söylersiniz. İşte Allahü Tealanın olacakları bilmesi de bu şekildedir. Zaten bilendir, herşey nasıl olsa alın yazısı, biz değiştiremeyiz, bırak gitsin.. demek ÇOK YANLIŞTIR.
OSMANLI zamanın olduğu bize yutturulan ama KAYNAKLARDA hiçbir şekilde geçmeyen bir çeşit cezalandırma şekli. Falaka din düşmanları tarafından müslümanlara atılmış bir iftiradır.
Öğrenmek niyetiyle TV’den Kur'an-ı kerim dinlemek caizdir. Teypten dinlemek de caizdir. Okunan Kur'an-ı kerimi kasete alıp, mezara gidince, teybi açarak kaseti dinlemekle bizzat Kur'an-ı kerim okunmuş olmaz. Bunun gibi, bir kimse, namaz kılarken kendi filmini çekse, sonra her namaz vakti gelince, video ile bu filmi oynatsa, namaz kılmış olmaz. Namaz kılmak, ezan okumak vakitli ibadetlerdir. Bunları teyple, video ile yapmak, bid'at olup, büyük günahtır.
TV ve video iyi bir eğitim vasıtasıdır. Mesela namazın nasıl kılınacağını tatbiki olarak göstermek çok iyi olur. Fakat namaz kılan imamın filmini alıp, imam yerine ekrandaki bu görüntüye uymak caiz olmaz. Bunun gibi, ezan okuyan müezzinin filmini videoya alıp, vakit gelince videodan ezan okutturmak da caiz olmaz. Çünkü TV ekranındaki resim, müezzinin kendisi değil, görüntüsüdür. TV’deki ses de, müezzinin bizzat kendi sesi değil, benzeridir.
İki ayrı şey, birbirine çok benzese de, aynı değildir. Mesela Ali ile ikiz kardeşi Veli, birbirine ayırt edilmeyecek derecede benzese de, ayrıdır. Biri Ali, öteki Veli’dir.
Bir insanın resmi, kendisinin tam benzeridir, aynısı değildir. Resmin gözü yırtılsa, sahibinin gözüne bir zarar gelmez. Bir kimse aynaya baksa, aynadaki görüntü, bakan kimsenin resmidir. Bu resim sahibinin bizzat kendisi değil, benzeridir, görüntüsüdür. Aynayı kırsak, görüntü kaybolursa da sahibine bir şey olmaz.
TV, teyp ve radyodaki sesler de, sahibinin benzer sesidir, aynısı değildir. Aynen bunlar gibi imamın sesi, hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın hasıl ettiği bir ses haline dönüşüyor. Bizim duyduğumuz ses, imamın sesi değil, elektrik ve mıknatısın hasıl ettiği sestir. Yani hoparlörden çıkan ses, elektrik tesiriyle hasıl olan mıknatıs kuvvetlerinin titreyerek demir levhanın husule getirdiği bir sestir. Bu ses, imamın sesine, ne kadar benzerse benzesin, benzeridir, aynısı değildir.
TV’deki görüntüye imam diye uymakla, hoparlörden çıkan sese imamın sesi diye uymak aynıdır. Görüntü bizzat imam olmadığı gibi, ses de bizzat imamın sesi değildir. Onun için görüntüye ve cihazdan çıkan sese uymakla imama uyulmuş olmaz.
TV’deki sesler yankı da değildir. Yankıya da uymak caiz olmaz. Redd-ül-muhtar’da, (Dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabul edilmez. Vasıtasız, bizzat insanın söylemesi gerekir. Yankı ile gelen ses, hakiki ses hükmünde olmadığı için, yankı ile gelen bir secde âyeti için secde-i tilavet gerekmez) buyuruluyor.
Namaz kılarken görüntüsü videoya alınmış imama uymak caiz olmadığı gibi, TV’nin naklen yayınında, imamı da görsek, böyle bir imama da uymak caiz olmaz. Yahut hoparlör veya radyo vasıtasıyla gelen ses de imamın sesi olmadığı için, bu ses ile hareket ederek ibadet etmek de caiz olmaz.
Elmalılı Hamdi Yazır, Araf suresinin 204. âyetinin tefsirinde diyor ki:
Kıraet (okumak) ise bir ihtiyari iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan sesli olarak okumak demektir. Nitekim vahiy meleği olan Hz.Cebrailin işi bile aslında bir kıraet (Kur'an okuma) değil, bir ikra, yani okutmaktır. Allah’ın yaptığı iş ise vahyi indirmek ve kıraeti yaratmaktır. Cansız varlıklardan çıkan seslere kıraet denilemeyeceği gibi, aks-i sadadan, yani sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kıraet denilemez. Bunun içindir ki, fakihler bir kıraetin yankılanmasından hasıl olan yankıya kıraet ve tilavet hükmü terettüp etmeyeceğini ve mesela tilavet secdesi gerekmeyeceğini beyan etmişlerdir. Bir kitabı sessiz olarak okumaya kıraet denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan, yankı yapan bir sesi dinlemek de kıraet dinlemek demek değildir, bir çınlamayı dinlemektir. Şu halde Kur'an okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren gramofon veya radyodan gelen sese de kıraet denilemez. Bu gibi sesler bir kıraet değil, bir kıraetin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. (s. 2361)
Bid'atin zararı
Bu aletleri ibadet vasıtası olarak değil de, eğitim, öğretim, haber gibi işlerde kullanmak çok faydalıdır. İbadetlere karıştırmak bid’attir.
Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram ve şimdiye kadar gelen İslam âlimleri, namazı nasıl kılmışlar, ibadetleri nasıl yapmışlarsa, aynen öyle yapmak gerekir. Eklemek ve çıkarmak, dini değiştirmek olur. İbadetlere bid'at sokmakla daha güzel ibadet edilmiş olmaz. (İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) hadis-i şerifini düşünerek, ibadetlere ilave ve çıkarma yaparak dini değiştirmekten çok sakınmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Her bid'at sapıklıktır ve her sapık da Cehennemdedir.) [İbni Asakir]
(Bid'atten sakının; çünkü her bid'at dalalettir.) [İbni Asakir]
(Bid'at çıkaranın, orucu, haccı, cihadı, tevbesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz. Bunun Müslümanlıktan çıkması, yağdan kıl çıkar gibi kolay olur.) [Deylemi]
İmam-ı Rabbani müceddid-i elfi sani hazretleri buyuruyor ki:
(Ahir zamanda Hz. Mehdi gelip, dini yayıp sünneti diriltirken, bid'at işlemeye alışmış olan Medine’nin âlimi, bid'ati güzel sandığı ve ibadet olarak yaptığından, Hz. Mehdi için, 'Bu adam bizim dinimizi yok edecek' diyecektir.) [Mektubat-ı Rabbani c.1, m. 255]
Cat Stevans (Yusuf İslam) 'dan sonra İslamiyete dönmesi olay olan 2.kişidir. Ancak Yusuf İslam gibi kendisi de zaman zaman yanlış düşünce ve kişilere kapılmaktadır. Allahü Teala yardımcısı olsun.
Herşeyin iyisini ben bilirim düşüncesinde olan, Arabi öğrenince Kur'anı Kerimin tüm ahkamına vakıf olunacağını zanneden, yazılarında yoğun kibir kokusu olan, gazetedeki köşesinde dini edeb dışı ifadeleri bolca kullanan, aslında dinen SEFİL denebilecek biridir. Uyanık müslüman kardeşlerimin bu gibi kişilerin yazılarına aldanmamalarını istirham ediyorum efendim.
aleviler
25.10.2006 - 20:36Osmanlı'nın son döneminde ve Süleyman DEMİREL zamanında Ehli Sünnet yolunun bozulması amacıyla trilyon liralarla desteklenen, kendilerinin Hz. Ali (RadıyAllahü Anh) yolunda olduğunu söyleyen ancak hiç alakası olmayan, Eshabı Kiramın bir kısmını kötüledikleri için ahıretteki yerleri CEHENNEM olan, Hz.Ali Efendimizin kıyamette kendilerinden davacı olacağı kişilerdir.
Osmanlı'nın engin hoşgörüsü ile idare edilmiş olmalarına rağmen duâcı olmaları gerekirken o büyük padişahlara nasıl haince ifadeler kullanabildiklerini de anlayabilmek mümkün değildir.
İlmi altyapıları olmadıkları için eleştirileri genelde ahlak dışı ve edebden yoksundur. (Posta kutuma gelen mesajlardan görüyorum)
Alevilik İslam'dan ayrı değil, müslümana kafir diyenin halini biliyorsunuz gibi sözlerle Alevilerin aslına müslüman olduğu söyleyen arkadaşlara son 2 yıl içinde yaşanmış canlı bir cevaptır.
Bir Ehli Sünnet ilim adamı, Prof.etiketli Alevi din adamına 'Aleviler için camilerde ayrı bir yer tahsis ettirelim, Hacca gitmek için ayrı bir kafile ve başkanı ayarlayalım, zekatı vermeniz için ben bilhassa aracı olur tüm fakirlere dağıtırım...vs' teklifi karşısında şu gülünç cevabı vermiş Alevi Amcamız 'Hoca sende bizi hepten müslüman yaptın ya' :) :) :) :) :)
aleviler
14.10.2006 - 13:58Alevilik İslam'dan ayrı değil, müslümana kafir diyenin halini biliyorsunuz gibi sözlerle Alevilerin aslına müslüman olduğu söyleyen arkadaşlara son 2 yıl içinde yaşanmış canlı bir cevaptır.
Bir Ehli Sünnet ilim adamı, Prof.etiketli Alevi din adamına 'Aleviler için camilerde ayrı bir yer tahsis ettirelim, Hacca gitmek için ayrı bir kafile ve başkanı ayarlayalım, zekatı vermeniz için ben bilhassa aracı olur tüm fakirlere dağıtırım...vs' teklifi karşısında şu gülünç cevabı vermiş Alevi Amcamız 'Hoca sende bizi hepten müslüman yaptın ya' :) :) :) :) :)
hüseyin üzmez
14.10.2006 - 13:27'Bu yolun başı edeb, ortası edeb, sonu edebdir. Edebi olmayanın kavuştuğu haller çöldeki serap gibidir' buyuruyor Ehli Sünnet Alimleri.
Kendisi (yazılarında ve TV deki konuşmalarından da çokça gördüğümüz gibi) edepten yoksun, sözlerini sonucunu düşünmeden patavatsızca söyleyen biridir. Meselenin bu yönüyle ele alınması gerekir.
ateist
14.10.2006 - 13:22Herşeyin akılla çözülebileceğini sanan, Allahü Teâla'nın varlığına milyonlarca delil varken bunları bir çırpıda görmezden gelen, kendisi AKILDAN yoksun olan insanlardır. Bir söz vardır: 'İnsan görmek istemediği kadar kör, duymak istemediği kadar sağırdır'
Hüseyin Hilmi Işık
23.07.2006 - 13:22Siz Seyyid Kutup denen mezhepsizin ÜSTADIM dediği Muhammed ABDUH'un Fransız LES FRANÇO MAÇONS isimli mecmuada resminin altında 'İslamiyeti içeriden yıkmak için İslam memleketlerinde çalışan iyi bir MASONDUR' yazdığını biliyor musunuz?
Daha namazın sünnet ve edeplerine ehemmiyyet vermeyerek atlet ve fanila ile namaz kılan ama yeri geldiğinde allame cihan kesilen kişilerin ilimden yoksun CAHİL kafaları ile bu kitabı eleştirmeleri insanın kanına dokunuyor ama biliyoruz ki zaman 'Ahir Zaman'. 'Öyle bir zaman gelirki din adamları eşek leşinden daha kokmuş olurlar' buyuruyor Server-i Alem, bunu biliyor bunu söylüyoruz. Hayatı hakkında geniş bilgiyi www.huseyinhilmiisik.com adresinden lütfen okuyunuz. Kendisine bir mesele sorulduğunda gerekirse üşenmeden en az 20 kitabı araştırırdı.
Uyanık olalım kardeşim, din kisvesi altında misyonerlerin uşağı olanlara aldanmayalım.
Cat Stevens
23.07.2006 - 12:02Yusuf İSLAM (Cat Stevans) geçenlerdeki bir ropörtajında şunu söylemişti: 'Müslüman olunca müziği bıraktım ama sonra Kur'anı Kerimi inceledim ve yasaklayan bir ayet bulamayınca tekrar müziğe döndüm'
Olup bitenleri, din adına yapılan rezaletlikleri gördükçe, ahir zamanda olduğunu daha iyi anlıyor insan. Hemen Ehli Sünnet Kasidesi’ndeki şu dörtlük akla geliyor: “Bugünkü şaşkın halleri eylemişti, Resul beyan/ Demişti: Bir gün gelecek; garib olur bana uyan/ Her evde çalgı çalınır; işitilmez olur ezan/ Alim bulunmaz bir yerde cahillere kalır meydan...”
Bu girizgahtan sonra, gündem yoğunluğu ile bahsedemediğim geçen ramazan ayında görülen renkli görüntülere yer vermek istiyorum bugün. En renkli yerlerden biri de dini kitap fuarları. Buralara giden kendini, halk türküleri konserinde veya saz evinde zannediyor. Her türlü çalgı aleti eşliğinde söylenen ilahiler, dinleyenlerin nefsini okşayan yine çalgılı, defli ve dümbelekli kadın sesli ilahiler...
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum; son yıllarda hızlı ve sinsi bir şekilde dinin içine müzik sokulmaya çalışılıyor. Çünkü dini bozmanın en kolay yollarından biri budur. Hristiyanlığı aslından uzaklaştıran önemli unsurlardan biri de Kiliselere müziğin sokulmasıdır. İslamiyeti de Hristiyanlığın durumuna düşürmek için müziğe ağırlık verilmektedir.
Tabii ki böyle bir proje iç dinamiklerle yapılamaz. Etkili dış destek de lazım. Aşağıdaki gazete haberlerine bakılınca bu desteğin planlı bir şekilde sinsice fazlasıyla verildiği görülüyor:
“Yedikule Zindanları, iftardan sonra zindan duvarlarını sarsacak kadar tempolu bir konsere tanıklık etti. Mustafa Özcan’ın Kur’an tilavetinden sonra Avusturya’dan gelen ve daha çok Türk Tasavvuf Musikisi icrasıyla tanınan Abdurrahman Toprak, soğuktan titreyen kalabalığı kendine eşlik ettirmeye çalışarak ilahi söyledi. Ardından bir zamanların ‘Yeşil Pop’çuları sahneye çıktı. Daha sonra heyecanla Yusuf İslam’ın geldiği müjdelendi. Hip Hop şarkılarıyla İslam çağrısı yapan, ramazan münasebetiyle özel olarak getirtilen Amerikalı müzik grubu Native Deen (Yerli Din) de sahnede yerini aldı. Her biri en fazla 20 yaşında üç tane çikolata renkli Afro-Amerikan, başlarındaki beyaz takkeler ile koşarak sahneye fırladı. Grubun üyeleri Joshua Salem, Naim Muhammed ve Abdülmelik Ahmed sahnede izleyici ile kurdukları diyalog açısından Yedikule Zindanlarındaki kalabalığı adeta kendinden geçirdi. En fazla ortaokul öğrencisi oldukları her hallerinden belli çocuklar, başlarına beyaz namaz takkelerini geçirmiş sahnenin hemen önünde ‘hip hop’ figürleriyle dans ettiler. Gece, Native Deen’in genç üyeleri ile öncüleri olan Yusuf İslam’ın birlikte söylediği sazlı sözlü ‘Taleal Bedru’ ile noktalandı...”
Yedikule’de verdikleri konser büyük rağbet gören Amerikalı Native Deen grubu Eyüp Sultan’ı ziyaret edip, biri imam olup camide cemaatle namaz kılmayı da ihmal etmiyorlar. Gazetelerde bu fotoğraflar da yayınlanıyor. Verilen mesaj açık; namazımızı da kılıyoruz. Müziğin namaza, Müslümanlığa manisi yok.
Ramazan aylarında yoğunlaştırılan bu faaliyetler projenin birinci aşamasıdır: Bu aşamada, dinimizce haram olan müziği meşru hale getirmek. (İbadetlerin içine sokulursa, mesela müzikli Kur’an-ı kerim okumak, mevlid, ilahi söylemek küfür olur.) Daha sonra da, müziği Hristiyanlıkta olduğu gibi ibadetin bir parçası haline sokmak. Birinci aşamada hayli yol alındı. Müziğin girmediği Müslüman evi neredeyse kalmadı.
başörtüsü
22.07.2006 - 19:26Kur'anı Kerimde açıkça FARZ kılınmıştır ancak son zamanlarda bazı müslimanım diyen genç kızlarda BAŞI KAPALI-KIÇI AÇIK modası başladı. Saçından başka nerdeyse vücudunun her kıvrımı meydanda, ayıptır, terbiyesizliktir, edebsizliğin daniskasıdır. Başörtüsünü takıyorsanız edebinizle takın, böyle yapıpta maskara şaklaban durumuna düşmeyin. Allah akıl fikir versin.
Bu arada çok mühim ince bir hususta;
dinimizde amel(iş) imandan olmadığından dolayı başörtüsü takmayan bayan 'Allah'ın emri olduğuna inanıyorum ama şu sebeplerden takmıyorum' dese günaha girer ama imanı vardır, dinden çıkmaz. Ancaaaak ömrü boyunca başını kapatan bir müslüman kadın az bir saçı görününce 'Aman canım ne olacak, o kadarın da günahı olmaz' derse İMANI GİDER. (Bu konu kitaplarda uzunca anlatılmıştır) Fevkalade ince mes'eleyi arz ediyorum.
fıkıh
22.07.2006 - 18:59Sebilürreşad Mecmuası’nın 18 Safer 1924 tarihli ve 618 numaralı sayısında, “Yeni Kur’an Tercümesi” başlıklı yazıda, özetle şöyle anlatılıyor:
Kur’an-ı kerimi tercüme etmek, basıp yaymak bir müddetten beri moda oldu. Ne gariptir ki, ilk defa bu işe teşebbüs eden, Zeki Megamizisminde, Arap asıllı bir Hristiyandır.
Daha sonra Cihan Kütüphanesi (yayınevi) sahibi Ermeni Mihran Efendiacele olarak, diğer bir tercümenin basımına başladı ve az zamanda sona erdirerek, “Türkçe Kur’an” ismiyle yayınladı.
Asırlardır, bütün ömürlerini dini yaymakla geçiren, bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan İslâm âlimlerinin, Kur’an-ı kerimin tercümesini, meallerini hazırlamayıp da, gayri müslimlerin böyle bir çalışma yapması, düşündürücü olsa gerekdir... Tercüme ve meal, gerçekten dine faydalı olsaydı, İslâm büyükleri bu faaliyeti gayri müslimlere bırakırlar mıydı?
Hristiyan yayımcılar tarafından başlatılan Kur’an tercümesi kampanyaları, şiddetli tenkitlere mâruz kalmıştır. Kur’an-ı kerim tercüme ve meallerinin yayılması karşısında, Diyanet İşleri Başkanlığı da hareketsiz kalmamış, Müslüman halkı uyandırmak maksadıyla o tarihte bir beyanname yayımlamıştır. Bu beyanname özetle şöyleydi:
1- Kur’an tercümesi furyası, İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra başlamış zararlı bir faaliyettir.
2- İkinci Meşrutiyet’ten önce devlet, dini yayınları kontrol altında tutuyor ve ulu orta, yalan-yanlış tercüme ve tefsirlerin neşrine asla müsaade etmiyordu.
3- Meşrutiyet’ten sonra, basın hürriyetinden istifade eden birtakım art niyetli kimseler, gayri müslimler, sinsi gayelerine uygun Kur’an tercümeleri neşrine başlamışlardır.
4- Türkçe Kur’an demek, küfür sözüdür. Kur’an-ı kerim İlâhidir. Kur’an’ın tercümesi olmaz.
5- Kur’an tercümeleri vasıtasıyla, İslâm dünyasında bir reform hareketi başlatmak istemişler ve muvaffak da olmuşlardır.
6- İslâmiyeti halka ve gençlere Kur’an tercüme ve mealleri ile öğretmeye çalışmak, son derece yanlış ve zararlı bir metoddur. İslâmiyet, Kur’an tercümesinden değil, islam âlimlerinin, halk için yazdıkları akaid, fıkıh, ahlâk (ilmihâl) kitaplarından öğrenilir. Kişinin kendi anladığı, kendi düşüncesi din olmaz.
Anadolu’muzun yetiştirdiği büyük âlimlerden İmam-ı Birgivîhazretleri, bu konu ile ilgili olarak şu hadis-i şerifleri bildirmektedir: “Bir kimse, Allahın kitabını kendi fikri, görüşü ile tefsir etse ve bu tefsirinde isabet etmiş bulunsa, açıklaması doğru olsa bile hata etmiş olur.” “Kim ki, Kur’an-ı kerimi kendi kafasına göre açıklarsa, cehennemdeki yerine hazırlansın.”
Son devrin büyük din âlimlerinden Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, Mes’eletü Tercümeti’l-Kur’an adlı eserinde, Kur’an tercümesi modasının arkasındaki gizli ve sinsi emelleri ve dinimizi içten yıkma plânlarını açıklamaktadır. Bu kitap Bedir Yayınevi tarafından basılmıştır.
Netice olarak şunu söyleyebiliriz: Asırlardır din, meallerden, Kur’an tercümelerinden değil, fıkıh kitaplarından, ilmihâl kitaplarından öğrenilmiştir. Dinimizi doğru olarak öğrenebilmek için, bu sağlam yolu devam ettirmemiz, çıkmaz yollara sapmamamız şarttır. Çıkmaz yollara sapan, kurda kuşa yem olmaya mahkûmdur! ÖNCE FIKIH ÖĞRENMEK, YANİ İLMİHAL KİTABI OKUYARAK AMEL ETMEK ŞART VE LAZIMDIR.
Kuran Kursu
22.07.2006 - 18:56Kimilerinin çeşitli bahanelerle karşı çıktığı ve TARİHİ KAYNAKLARDA ASLI OLMAYAN falakanın olduğu söylenen ama hiç alakası olmayan (kendini bilmez birkaç hoca müsvettesinin yapması bunun aksini göstermez) , Müslüman evlatlarının mutlaka okul öncesi veya yaz tatilinde gitmesi gereken Kur'anı Kerim öğreten kurslardır. Çocukların beynini yıkıyor demek de yersizdir. Lakin okul sonrası iş hayatının getirdiği zaman problemi ve stres, onun yanında zihnin devamlı meşgul olması sebebiyle rahat öğrenilmesi zordur.
kıyamet
19.07.2006 - 22:23Özellikle medyada yok 1-2 sene sonra yok 2012 de gibi görüşlere ve Nostradamus denen (güya (!)) kahine dayanılarak çok yakın olduğu yazılıp çiziliyor.
Biz müslümanız, bizim için dini mesele içine giren bir konuda TEK KAYNAK İslam Alimlerinin bildirdikleridir. En büyüklerinden olan İmamı Rabbani Hazretleri '(Hicri) 1000 yıldan sonra kopacaktır.' buurmuşlardır. Kıymetli zatı 1600 lü yıllarda yaşadığından 2600 senesinden önce kıyamet kopma ihtimali yoktur.
Fakat şunu da unutmamak gerekir ki; kendisine kıyametin ne zaman kopacağını soran birine Peygamberimiz Aleyhisselam 'Kişinin kıyameti ölümüdür' buyurmuşlardır. O halde ölüme hazırlıklı olmak gerek, gerisi boş. Ne buyurmuşlar: HAYAT BİR HAYALDİR.
diyalogcu
19.07.2006 - 00:30Misyoner Uşağı
Saadet-i Ebediye
19.07.2006 - 00:22Tamamı Ehli Sünnet Alimlerinin kitaplarından toplanmış, 1000 den fazla kaynak kitap okunarak toplam 40 yılda hazırlanan çok kıymetli bir eser. Tüm müslüman kardeşlerimin başucu kitabı olması gereken muazzam bir derya. Din düşmanlarının zararlarından ve din kisvesi altında çalışan sözümona din adamı geçinen kişilerin propagandalarından korunmak için sığınılacak yegâne liman. Herkesin okuyabilmesi için fiyatı çok uygun tutuluyor. sipariş için: www.hakikatkitabevi.com Tel: (0 212) 523 45 56 - 532 58 43
risale-i nur
18.07.2006 - 14:45Said Nursi'nin çoğu kendisi hapiste iken talebeleri tarafından yazılan kitaplara verilen addır.
nurcular
18.07.2006 - 14:41Kendisi hapiste iken çoğu talebeleri tarafından yazılan RİSALEİ NUR denilen kitapların müfessiri diye tanıtılan SAİD NURSİ'nin yolunda gidenlere verilen addır. Bediüzzaman lakabını da kendi talebeleri takmıştır.
nihat hatipoğlu
18.07.2006 - 14:36Doğuştan hitabet sanatına vakıf, ancak zaman zaman İslamiyetin bildirdiklerine kendi aklını ve düşüncelerini katan bir zattır. Konuşmaları duygusal kimselerin kalblerine tesir ettiğinden sözlerine dikkat ederk dinlemek gerekir.
mürşid
18.07.2006 - 14:30İrşad eden (yetiştiren) demektir. Türkçede bir nevi ÖĞRETMEN manasındadır. Daha çok dini eğitim veren HOCA anlamında kullanılır. Hakikisi ve bolca sahtesi bulunur. Ayırt etmek için dua lazım, gözler ve kalp aldanır çünkü.
molla fenari
18.07.2006 - 14:27Kabri Bursa'da Uludağ eteklerinde bulunan, Emir Sultan Hazretlerinin hocası ve BURSADA MEDFUN BULUNAN EN BÜYÜK EVLİYADIR.
kader ve kaza
18.07.2006 - 14:15Çok basit bir tarif ile; Arkadaşınız ile film izlerken eğer o filmi siz daha önce izlemişseniz 'sonunda şöyle olacak' 'bu sahneden sonra şunlar olacak' diye söylersiniz. İşte Allahü Tealanın olacakları bilmesi de bu şekildedir. Zaten bilendir, herşey nasıl olsa alın yazısı, biz değiştiremeyiz, bırak gitsin.. demek ÇOK YANLIŞTIR.
hz.muhammed
18.07.2006 - 13:59Allahü Teala'nın 'SEN OLMASAYDIN ALEMLERİ YARATMAZDIM' diye buyurduğu mübarek zât. Allahü Tealaşefaatine nail eylesin. AMİN.
falaka
18.07.2006 - 13:45OSMANLI zamanın olduğu bize yutturulan ama KAYNAKLARDA hiçbir şekilde geçmeyen bir çeşit cezalandırma şekli. Falaka din düşmanları tarafından müslümanlara atılmış bir iftiradır.
ezan
18.07.2006 - 13:42Öğrenmek niyetiyle TV’den Kur'an-ı kerim dinlemek caizdir. Teypten dinlemek de caizdir. Okunan Kur'an-ı kerimi kasete alıp, mezara gidince, teybi açarak kaseti dinlemekle bizzat Kur'an-ı kerim okunmuş olmaz. Bunun gibi, bir kimse, namaz kılarken kendi filmini çekse, sonra her namaz vakti gelince, video ile bu filmi oynatsa, namaz kılmış olmaz. Namaz kılmak, ezan okumak vakitli ibadetlerdir. Bunları teyple, video ile yapmak, bid'at olup, büyük günahtır.
TV ve video iyi bir eğitim vasıtasıdır. Mesela namazın nasıl kılınacağını tatbiki olarak göstermek çok iyi olur. Fakat namaz kılan imamın filmini alıp, imam yerine ekrandaki bu görüntüye uymak caiz olmaz. Bunun gibi, ezan okuyan müezzinin filmini videoya alıp, vakit gelince videodan ezan okutturmak da caiz olmaz. Çünkü TV ekranındaki resim, müezzinin kendisi değil, görüntüsüdür. TV’deki ses de, müezzinin bizzat kendi sesi değil, benzeridir.
İki ayrı şey, birbirine çok benzese de, aynı değildir. Mesela Ali ile ikiz kardeşi Veli, birbirine ayırt edilmeyecek derecede benzese de, ayrıdır. Biri Ali, öteki Veli’dir.
Bir insanın resmi, kendisinin tam benzeridir, aynısı değildir. Resmin gözü yırtılsa, sahibinin gözüne bir zarar gelmez. Bir kimse aynaya baksa, aynadaki görüntü, bakan kimsenin resmidir. Bu resim sahibinin bizzat kendisi değil, benzeridir, görüntüsüdür. Aynayı kırsak, görüntü kaybolursa da sahibine bir şey olmaz.
TV, teyp ve radyodaki sesler de, sahibinin benzer sesidir, aynısı değildir. Aynen bunlar gibi imamın sesi, hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın hasıl ettiği bir ses haline dönüşüyor. Bizim duyduğumuz ses, imamın sesi değil, elektrik ve mıknatısın hasıl ettiği sestir. Yani hoparlörden çıkan ses, elektrik tesiriyle hasıl olan mıknatıs kuvvetlerinin titreyerek demir levhanın husule getirdiği bir sestir. Bu ses, imamın sesine, ne kadar benzerse benzesin, benzeridir, aynısı değildir.
TV’deki görüntüye imam diye uymakla, hoparlörden çıkan sese imamın sesi diye uymak aynıdır. Görüntü bizzat imam olmadığı gibi, ses de bizzat imamın sesi değildir. Onun için görüntüye ve cihazdan çıkan sese uymakla imama uyulmuş olmaz.
TV’deki sesler yankı da değildir. Yankıya da uymak caiz olmaz. Redd-ül-muhtar’da, (Dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabul edilmez. Vasıtasız, bizzat insanın söylemesi gerekir. Yankı ile gelen ses, hakiki ses hükmünde olmadığı için, yankı ile gelen bir secde âyeti için secde-i tilavet gerekmez) buyuruluyor.
Namaz kılarken görüntüsü videoya alınmış imama uymak caiz olmadığı gibi, TV’nin naklen yayınında, imamı da görsek, böyle bir imama da uymak caiz olmaz. Yahut hoparlör veya radyo vasıtasıyla gelen ses de imamın sesi olmadığı için, bu ses ile hareket ederek ibadet etmek de caiz olmaz.
Elmalılı Hamdi Yazır, Araf suresinin 204. âyetinin tefsirinde diyor ki:
Kıraet (okumak) ise bir ihtiyari iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan sesli olarak okumak demektir. Nitekim vahiy meleği olan Hz.Cebrailin işi bile aslında bir kıraet (Kur'an okuma) değil, bir ikra, yani okutmaktır. Allah’ın yaptığı iş ise vahyi indirmek ve kıraeti yaratmaktır. Cansız varlıklardan çıkan seslere kıraet denilemeyeceği gibi, aks-i sadadan, yani sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kıraet denilemez. Bunun içindir ki, fakihler bir kıraetin yankılanmasından hasıl olan yankıya kıraet ve tilavet hükmü terettüp etmeyeceğini ve mesela tilavet secdesi gerekmeyeceğini beyan etmişlerdir. Bir kitabı sessiz olarak okumaya kıraet denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan, yankı yapan bir sesi dinlemek de kıraet dinlemek demek değildir, bir çınlamayı dinlemektir. Şu halde Kur'an okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren gramofon veya radyodan gelen sese de kıraet denilemez. Bu gibi sesler bir kıraet değil, bir kıraetin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. (s. 2361)
Gramofondan [teyp, radyo, TV’de] okunan secde âyetini işitenin, tilavet secdesi yapması gerekmez. (Mezahib-i erbea)
Bid'atin zararı
Bu aletleri ibadet vasıtası olarak değil de, eğitim, öğretim, haber gibi işlerde kullanmak çok faydalıdır. İbadetlere karıştırmak bid’attir.
Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram ve şimdiye kadar gelen İslam âlimleri, namazı nasıl kılmışlar, ibadetleri nasıl yapmışlarsa, aynen öyle yapmak gerekir. Eklemek ve çıkarmak, dini değiştirmek olur. İbadetlere bid'at sokmakla daha güzel ibadet edilmiş olmaz. (İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) hadis-i şerifini düşünerek, ibadetlere ilave ve çıkarma yaparak dini değiştirmekten çok sakınmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Her bid'at sapıklıktır ve her sapık da Cehennemdedir.) [İbni Asakir]
(Bid'atten sakının; çünkü her bid'at dalalettir.) [İbni Asakir]
(Bid'at çıkaranın, orucu, haccı, cihadı, tevbesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz. Bunun Müslümanlıktan çıkması, yağdan kıl çıkar gibi kolay olur.) [Deylemi]
İmam-ı Rabbani müceddid-i elfi sani hazretleri buyuruyor ki:
(Ahir zamanda Hz. Mehdi gelip, dini yayıp sünneti diriltirken, bid'at işlemeye alışmış olan Medine’nin âlimi, bid'ati güzel sandığı ve ibadet olarak yaptığından, Hz. Mehdi için, 'Bu adam bizim dinimizi yok edecek' diyecektir.) [Mektubat-ı Rabbani c.1, m. 255]
engin noyan
18.07.2006 - 13:39Cat Stevans (Yusuf İslam) 'dan sonra İslamiyete dönmesi olay olan 2.kişidir. Ancak Yusuf İslam gibi kendisi de zaman zaman yanlış düşünce ve kişilere kapılmaktadır. Allahü Teala yardımcısı olsun.
Ehl-i Sünnet
18.07.2006 - 13:35Hadisi Şerifte 'Ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır, bunlardan sadece biri cennete gidecektir.' diye tarif edilen tek kurtulacak fırkadır.
ebubekir sifil
18.07.2006 - 13:33Herşeyin iyisini ben bilirim düşüncesinde olan, Arabi öğrenince Kur'anı Kerimin tüm ahkamına vakıf olunacağını zanneden, yazılarında yoğun kibir kokusu olan, gazetedeki köşesinde dini edeb dışı ifadeleri bolca kullanan, aslında dinen SEFİL denebilecek biridir. Uyanık müslüman kardeşlerimin bu gibi kişilerin yazılarına aldanmamalarını istirham ediyorum efendim.
Toplam 65 mesaj bulundu