aklımın son hali bu ter bunalım yine ter hep bi ateş beni sancılayan ateş ve soğuk ter...
anlık kör oluşlar hatıradan beni soğuk betona yatıran düş üstüme yığılan annemin ağıtı kulaklarımda babamın dağları sağır eden çığlığı ve abim...
hani dayımız utanır kendi sevdasından bakıp benim, sana olan sevdasıma...
usul usul öpüp dudağımdan soğuk avuç içlerimden bir bir yanıma oturmalar...
hayat hikayelerinden bir kırlangıç yaptı annem sana yolladı hani şimdi penceren yıkılacak çığlıktan şu bayram sabahı işte beyaz yağmurun yaptığına bak...
hadi pencerenin kuytusuna bak dokun hiçliğe gökyüzüne sev
ve karahisar kalesinin ve o yamaçtaki ateşin yakılmasını izle...
of ya ciğerim yanıyor bu ne yaman ayrılık senden...
bir kardelen olurum şimdi üstüne gülen ağlayan buzun altına...
düşleri özlemek ve cama bakmak sonra bakışlarımla cama bir güneş çizmek işte benimkisi az kar az buz ve kardelen…
hiç kimsenin dokunamadığı…
işte şimdi bütün bir öykünün ilk sıcaklığına dokunacaksınız… ve buz ve kardelen parmak uçlarınız yanacak…
öylesine bırakmayı seviyorum kendimi, suyun önüne hiç itirazsız yaralayan belki budur, buzun altında…
oysa güneş ve bahti tam yüzyıldır bekliyordu seni bir avuç kül bıraktın geride bir avuç ölü kar
tam yüz ceset taşır ellerin…
şimdi yatıyorlar buzun altında oysa baktığında baktığında bana nasılda parçalanır karanlık nasılda ateşböceği ile koşar çocukluğum gözlerinin kıyısı nasılda benzer anneme...
sadece senleyim
bunu unutma...
aklımın son hali bu
ter
bunalım
yine ter
hep bi ateş
beni sancılayan ateş
ve soğuk ter...
anlık kör oluşlar hatıradan
beni soğuk betona yatıran düş
üstüme yığılan annemin ağıtı
kulaklarımda babamın dağları sağır eden çığlığı
ve abim...
hani dayımız
utanır kendi sevdasından
bakıp benim, sana olan sevdasıma...
usul usul öpüp dudağımdan
soğuk avuç içlerimden
bir bir yanıma oturmalar...
hayat hikayelerinden bir kırlangıç yaptı annem
sana yolladı
hani şimdi penceren yıkılacak çığlıktan
şu bayram sabahı işte
beyaz yağmurun yaptığına bak...
hadi pencerenin kuytusuna bak
dokun hiçliğe
gökyüzüne sev
ve karahisar kalesinin
ve o yamaçtaki ateşin yakılmasını izle...
of ya
ciğerim yanıyor
bu ne yaman ayrılık
senden...
bir kardelen olurum şimdi
üstüne gülen
ağlayan buzun altına...
düşleri özlemek
ve cama bakmak
sonra bakışlarımla cama bir güneş çizmek işte benimkisi
az kar
az buz
ve kardelen…
hiç kimsenin dokunamadığı…
işte
şimdi
bütün bir öykünün
ilk sıcaklığına dokunacaksınız…
ve buz
ve kardelen
parmak uçlarınız yanacak…
öylesine bırakmayı seviyorum kendimi, suyun önüne
hiç itirazsız
yaralayan belki budur, buzun altında…
parçalayıp karın yüreğini
çıkıp geldin düşüme
hoş geldin karı delen
merhaba…
adın kardelen olsun….
oysa
güneş
ve bahti
tam yüzyıldır bekliyordu seni
bir avuç kül bıraktın geride
bir avuç ölü kar
tam yüz ceset taşır ellerin…
şimdi yatıyorlar buzun altında
oysa baktığında
baktığında bana
nasılda parçalanır karanlık
nasılda ateşböceği ile koşar çocukluğum
gözlerinin kıyısı nasılda benzer anneme...
sende bu yürek var ya
içine dökülen hep
yağarsın usul usul sayfalara...