dr. faustus; goethe'nin faust'undan yaklaşık 200 yıl kadar önce christopher marlowe tarafından yazılmış.. aynı konudan yola çıkmalarına rağmen, goethe'nin faust'u şeytanla girdiği pazarlıkta yenilmeyen bir karakterdi.. oysa dr. faustus şeytana yenilmişti..
bırak uyusun bu şehir kanatlarımın altında..
gel gezmelere gidelim biz bulutların asfaltında..
hiç yaşamamışız gibi olacak sonunda..
ben kendi yoluma gideceğim..
güneş kendi yoluna..
napoleon halkını tanıyormuş tabi.. öle, öl diyecen ölecek, sürün diyecen sürünecek, fransızlar.. yer mi..? vercen türklerden bir sürü pardon ordu tabi dünyayı rehin alır..! !
hey gidi hey çocukluğumun trt radyosu.. annem sabahları kahvaltı hazırlayıp beni uyandırdığında; radyoda keloğlan masalları olurdu.. rüştü asyalı'lı dinlerken çatalı burnuma sokmadan kahvaltıyı bitirmek için uğraşırdım.. hele hele arkası yarınlar.. efekt olarak en fazla kapı sesi, arada bir sokak gürültüsü verilen tiyatroları usta seslerden dinlemenin keyfi bir başkaydı.. ahhh ahhh.. biz büyüdük ve kirlendi dünya...! ! !
......
Başka kitaplarla hapsedilmek için yazmıyorum
ya da zambağın somutlaşmış çırakları için değil
gelip geçecekler için, gereksindikleri
ay, su, düzenin değişmez temelleri
ekmek, şarap, ve okullar, gitarlar ve el aletleri için.
Troy filminde Achilles, sahile çıkarma yapan ekibin başında Apollo tapınağına doğru koşuyor. Bu arada karşısına çıkan insan evlatlarına da 'Bunun da bir anası babası var' demeden ekleştiriyor. Dürttüğü Truvalılardan biri 'Hay senin gibi düşmanı kuş gribi götürsün, ayı! ' diyerek düşerken, çok affedersiniz, donu gözüküyor. 'Antik çağ savaşçılarının popolarına giyecek donları yoktu' şeklinde bir iddiayla bilim dünyasını sarsmak istemem ama herhalde boxer de giymiyorlardı di mi?
KAFAYA DİKKAT
Star Wars'da R2-D2 ile kader ortağı C-3PO odada saklanmakta. Darth Vader'in beyaz kostümlü askerleri de bunları aramakta. Odaya girerlerken -ekranın sağına bakıyorsunuz- elemanlardan biri kafayı kapıya zodonk diye geçiriyor. İnsanın içi acıyor, öyle böyle koymuyor kafayı...
iki işi bir arada yapabildiğini gösterir.. aynı zamanda burun çekmek, hınkırmak ve hatta ağlatan şahsa sövmek gibi eylemleri saymıyorum.. onlar daha ziyade refleks.. :)
öylesine soğuk bir ülkeydi ki ütopya, güneş sadece yılda iki kez ve iki saat yüzünü gösterirdi.. o da direkt olarak değil.. güneş ışınları latem gezegeninden yansıyarak düşerdi ütopyaya.. üstelik ütopyalıların yeraltı kaynakları da yoktu.. sıcağı düşleyerek ısınırlardı.. aslında ısınmak kelimesini bile anlatıcı olarak ben uydurdum, onlar ısınmanın ne anlama geldiğini bilmezlerlerdi.. çünkü gerçekte hiç ısınmamışlardı.. zaten herşeyi düşleyerek yaparlardı.. mesela acıkınca yemek yediklerini hayal ederlerdi ya da birini özlediklerinde o kişiyi düşünmeleri yeterliydi.. ta ki ütopyanın veliaht prensi genç nakah ülkesinin kaderini değiştirecek rüyayı görene dek.. gezegenin tek ülkesi olan ütopya dışında başka hiçbir ırk ve gezegen tanımayan nakah, rüyasında birtakım yaratıkların ellerinde, güneşin göründüğü vakit yaydığı enerjiden daha güçlü bir enerji huzmesi olduğunu gördü.. bu yaratıklar canları istediğinde ellerinden, gözlerinden yani vücutlarından bu enerjiyi çıkarabiliyorlardı.. şaşkın ve haset bir halde onların bu mucizelerini inceleyen nakah'a birtanesi şöyle seslendi;
-ateş; üşüyeni ısıtır, ısınanı yakar, yananı kavurur.. bunun yanında; hırstır, savaştır, cezadır.. en önemlisi ise ateş; GÜÇTÜR.. biz kainatın hakimiyiz.. güneşin çocuklarıyız..
nakah uyandığında içinde ölesiye bir hırs vardı.. ateşe sahip olmalıydı.. ertesi gün tüm ütopya halkını toplayıp ateşi anlattı onlara.. ve herkesin aynı anda güneşin enerjisini ve tüm ateşini ütopyaya çekmeyi düşlemelerini emretti.. böylece gezegeni ve dolayısıyla kendisi ateşin tek hakimi olacaktı.. tüm halk prensin dediğini yapmaya başladı.. kral itiraz ettiyse de oğlunu halkının gözünde küçültmemek için sadece şu sözleri fısıldadı prensin kulağına;
-bırak kainat bildiği gibi işlesin.. asıl güç; sahip olduklarını kullanabilmektir..
prens dinlemedi kralı ve devam etti.. gittikçe ısınmaya başladı gezegenleri.. ağaçlar önce canlanmaya sonra çiçek açmaya başladı.. dağların doruklarındaki karlar erimeye başladı ve kurumuş nehir yataklarını coşkunca doldurmaya başladı.. güneşteki tüm enerjiyi çılgınca ve kontrolsüz bir şekilde ütopyaya çekmeye devam ettiler.. birkaç saat sonra güneş sönmüştü.. kapkara bir tava gibi gökyüzünde asılı duruyordu..
ütopyalar ülkesinin ateş hırsızı halkına yeni düşler öğretmeye başlamalıydı.. çünkü gezegeninde ne bir ağaç ne de bir hayvan kalmıştı.. alev topuna dönen ülkesine baktı, sonra insanlarına.. onlarda birazdan yanacaklardı.. onların tüm düşlerini serinlemeye odakladı.. fakat bütün enerjilerini alıp götürüyordu bu düşünce.. çünkü ateş çok güçlüydü.. bu yüzden ateşle yaşamak için ateş olduklarını düşünmeleri gerektiğini kavradı.. insanlar birer birer ateş saçan yaratıklara dönüşmeye başladılar.. nakah'ta ateş haline büründü ve kaybettiği enerjisini toparlamaya çalıştı.. yanıp kül olmuş sarayının olduğu yere doğru giderken rüyasında gördüğü yaratıklardan biri karşısına çıktı..
-ben güneş bekçisiyim.. güneşi evrenin bu ucuna getirmek benim için çok zor olmuştu.. ama sen kolay çaldın..
elindeki minik bir kristali nakah'a uzatırken devam etti..
-birileri yanacak ki etraf aydınlansın..
kristali nakah'ın avucuna tutuşturdu ve arkasını dönüp giderken şunları ekledi..
-henüz güneşi hiç görmemiş gezegenler var.. elindeki kristal rüyaları açar..ehh artık güneşsiz gezegenlerin ateş hırsızlarını bulmak senin görevin oldu.. :)
dilini eşek arısı sokasıca penny..! madenlerden metal olanlarını çeşitleriyle örnekleyelim; altın madeni, gümüş madeni, bakır madeni, demir madeni.. karbonlu maddelerin kapalı yerlerde kalmasından mütevellit metal olmayan madenlere örnek ise; kömür madeni, elmas madeni.. ha bir de bor madeni.. benden bu kadderrr.. :)
'Ne garip bir oyuncak şu insan! Yürür, konuşur ve acı çeker. 70 kilodur.
Kendisine ve çevresine ait hiçbir şeyi bilmez. Bir nevi ıstırap makinesi.
İplerini başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robot. Neye sevinir bilinmez.
Sınırsız olan yalnız hayalleri ve acı kabiliyeti. Etten bir kafes ve aciz içinde çırpınan bir ruh.
Vücut araba akıl arabacı. Ama gözleri bağlı arabacının, arabaya hükmeden atlar..
Buda haklı: Varolmak için yokolmak lazım, parça bütüne kavuşacak ki hasret dinsin.
Bütün musiki, bütün şiir, bütün aşk, bu bir çuval kemik, bu asi ten, bu aptalca endişeler ne olacak? Ne olacağını bilen var mı?
Kader hep oynayacağı roller yükler insana ve ıslıklar. Alkış sahtekarların..'
Cemil Meriç Jurnal.3.11.1965
bir insanı tanımak
22.04.2006 - 12:50sanki kendini tanıyor da insan..!
işe geç kalma bahaneleri
22.04.2006 - 12:46yıllanmışşşş şarap kibin yane di mi? gençler tuz ruhunu kola sanıp içe dursun, biz yolları arşınlayalım...:P
ay başı
22.04.2006 - 12:40sonu da başı aynı oldu epidir..! el elde baş başta.. :)
işe geç kalma bahaneleri
22.04.2006 - 12:39geliyo kötek.. biz napalım, istanbulu tavaf ediyoruz her sabah işe ulaşmak için...!
Hayat kurtaran şarkılar
22.04.2006 - 12:17efsane geri döndü.. ama pek kalamıycak.. :)
faust
22.04.2006 - 12:16-zavallı şeytan.. bana ne verebilirsin ki..!
Mefistofeles höt olur.. :)
Dr. Faust
22.04.2006 - 12:11dr. faustus; goethe'nin faust'undan yaklaşık 200 yıl kadar önce christopher marlowe tarafından yazılmış.. aynı konudan yola çıkmalarına rağmen, goethe'nin faust'u şeytanla girdiği pazarlıkta yenilmeyen bir karakterdi.. oysa dr. faustus şeytana yenilmişti..
Hayat kurtaran şarkılar
22.04.2006 - 12:01bırak uyusun bu şehir kanatlarımın altında..
gel gezmelere gidelim biz bulutların asfaltında..
hiç yaşamamışız gibi olacak sonunda..
ben kendi yoluma gideceğim..
güneş kendi yoluna..
Napoleon Bonaparte
22.04.2006 - 11:10napoleon halkını tanıyormuş tabi.. öle, öl diyecen ölecek, sürün diyecen sürünecek, fransızlar.. yer mi..? vercen türklerden bir sürü pardon ordu tabi dünyayı rehin alır..! !
arkası yarın
22.04.2006 - 11:03hey gidi hey çocukluğumun trt radyosu.. annem sabahları kahvaltı hazırlayıp beni uyandırdığında; radyoda keloğlan masalları olurdu.. rüştü asyalı'lı dinlerken çatalı burnuma sokmadan kahvaltıyı bitirmek için uğraşırdım.. hele hele arkası yarınlar.. efekt olarak en fazla kapı sesi, arada bir sokak gürültüsü verilen tiyatroları usta seslerden dinlemenin keyfi bir başkaydı.. ahhh ahhh.. biz büyüdük ve kirlendi dünya...! ! !
Ferrari'sini Satan Bilge
22.04.2006 - 10:58üfürükten teyyare selam söyle o bilgeye.. bakkallar kitabı, sakız yerine para üstü olarak vereceklermiş..
-dağda ermenin vakti geçti.. yiyosa şehirde ermiş olun..!
pablo neruda
22.04.2006 - 10:54sanki mi..? biraz mı..?
......
Başka kitaplarla hapsedilmek için yazmıyorum
ya da zambağın somutlaşmış çırakları için değil
gelip geçecekler için, gereksindikleri
ay, su, düzenin değişmez temelleri
ekmek, şarap, ve okullar, gitarlar ve el aletleri için.
P. Neruda
dance me to the end of love
22.04.2006 - 10:52üst üste birkaç kez dinlediğimde sesim aynı Leonard Cohen'in sigara kalını sesi gibi çıkıyor..
çekim hataları
20.04.2006 - 20:41en güldüklerim.. :)
DONU GÖZÜKEN TRUVALI
Troy filminde Achilles, sahile çıkarma yapan ekibin başında Apollo tapınağına doğru koşuyor. Bu arada karşısına çıkan insan evlatlarına da 'Bunun da bir anası babası var' demeden ekleştiriyor. Dürttüğü Truvalılardan biri 'Hay senin gibi düşmanı kuş gribi götürsün, ayı! ' diyerek düşerken, çok affedersiniz, donu gözüküyor. 'Antik çağ savaşçılarının popolarına giyecek donları yoktu' şeklinde bir iddiayla bilim dünyasını sarsmak istemem ama herhalde boxer de giymiyorlardı di mi?
KAFAYA DİKKAT
Star Wars'da R2-D2 ile kader ortağı C-3PO odada saklanmakta. Darth Vader'in beyaz kostümlü askerleri de bunları aramakta. Odaya girerlerken -ekranın sağına bakıyorsunuz- elemanlardan biri kafayı kapıya zodonk diye geçiriyor. İnsanın içi acıyor, öyle böyle koymuyor kafayı...
düldül
19.04.2006 - 17:00deh deh düldül deh deh düldül sen düldülsün ben bülbül..
hatırlatıyım dedim...... :)
kelimelerle anlatılamayacak şehir
19.04.2006 - 16:46o zaman direkt görsele bağlayalım.. :)
http://www.wowturkey.com/forum/viewtopic.php? t=3322
ağlarken terim eklemek
19.04.2006 - 16:39iki işi bir arada yapabildiğini gösterir.. aynı zamanda burun çekmek, hınkırmak ve hatta ağlatan şahsa sövmek gibi eylemleri saymıyorum.. onlar daha ziyade refleks.. :)
Ütopyalar Ülkesinin Ateş Hırsızı
17.04.2006 - 23:45öylesine soğuk bir ülkeydi ki ütopya, güneş sadece yılda iki kez ve iki saat yüzünü gösterirdi.. o da direkt olarak değil.. güneş ışınları latem gezegeninden yansıyarak düşerdi ütopyaya.. üstelik ütopyalıların yeraltı kaynakları da yoktu.. sıcağı düşleyerek ısınırlardı.. aslında ısınmak kelimesini bile anlatıcı olarak ben uydurdum, onlar ısınmanın ne anlama geldiğini bilmezlerlerdi.. çünkü gerçekte hiç ısınmamışlardı.. zaten herşeyi düşleyerek yaparlardı.. mesela acıkınca yemek yediklerini hayal ederlerdi ya da birini özlediklerinde o kişiyi düşünmeleri yeterliydi.. ta ki ütopyanın veliaht prensi genç nakah ülkesinin kaderini değiştirecek rüyayı görene dek.. gezegenin tek ülkesi olan ütopya dışında başka hiçbir ırk ve gezegen tanımayan nakah, rüyasında birtakım yaratıkların ellerinde, güneşin göründüğü vakit yaydığı enerjiden daha güçlü bir enerji huzmesi olduğunu gördü.. bu yaratıklar canları istediğinde ellerinden, gözlerinden yani vücutlarından bu enerjiyi çıkarabiliyorlardı.. şaşkın ve haset bir halde onların bu mucizelerini inceleyen nakah'a birtanesi şöyle seslendi;
-ateş; üşüyeni ısıtır, ısınanı yakar, yananı kavurur.. bunun yanında; hırstır, savaştır, cezadır.. en önemlisi ise ateş; GÜÇTÜR.. biz kainatın hakimiyiz.. güneşin çocuklarıyız..
nakah uyandığında içinde ölesiye bir hırs vardı.. ateşe sahip olmalıydı.. ertesi gün tüm ütopya halkını toplayıp ateşi anlattı onlara.. ve herkesin aynı anda güneşin enerjisini ve tüm ateşini ütopyaya çekmeyi düşlemelerini emretti.. böylece gezegeni ve dolayısıyla kendisi ateşin tek hakimi olacaktı.. tüm halk prensin dediğini yapmaya başladı.. kral itiraz ettiyse de oğlunu halkının gözünde küçültmemek için sadece şu sözleri fısıldadı prensin kulağına;
-bırak kainat bildiği gibi işlesin.. asıl güç; sahip olduklarını kullanabilmektir..
prens dinlemedi kralı ve devam etti.. gittikçe ısınmaya başladı gezegenleri.. ağaçlar önce canlanmaya sonra çiçek açmaya başladı.. dağların doruklarındaki karlar erimeye başladı ve kurumuş nehir yataklarını coşkunca doldurmaya başladı.. güneşteki tüm enerjiyi çılgınca ve kontrolsüz bir şekilde ütopyaya çekmeye devam ettiler.. birkaç saat sonra güneş sönmüştü.. kapkara bir tava gibi gökyüzünde asılı duruyordu..
ütopyalar ülkesinin ateş hırsızı halkına yeni düşler öğretmeye başlamalıydı.. çünkü gezegeninde ne bir ağaç ne de bir hayvan kalmıştı.. alev topuna dönen ülkesine baktı, sonra insanlarına.. onlarda birazdan yanacaklardı.. onların tüm düşlerini serinlemeye odakladı.. fakat bütün enerjilerini alıp götürüyordu bu düşünce.. çünkü ateş çok güçlüydü.. bu yüzden ateşle yaşamak için ateş olduklarını düşünmeleri gerektiğini kavradı.. insanlar birer birer ateş saçan yaratıklara dönüşmeye başladılar.. nakah'ta ateş haline büründü ve kaybettiği enerjisini toparlamaya çalıştı.. yanıp kül olmuş sarayının olduğu yere doğru giderken rüyasında gördüğü yaratıklardan biri karşısına çıktı..
-ben güneş bekçisiyim.. güneşi evrenin bu ucuna getirmek benim için çok zor olmuştu.. ama sen kolay çaldın..
elindeki minik bir kristali nakah'a uzatırken devam etti..
-birileri yanacak ki etraf aydınlansın..
kristali nakah'ın avucuna tutuşturdu ve arkasını dönüp giderken şunları ekledi..
-henüz güneşi hiç görmemiş gezegenler var.. elindeki kristal rüyaları açar..ehh artık güneşsiz gezegenlerin ateş hırsızlarını bulmak senin görevin oldu.. :)
mod
16.04.2006 - 20:52ehu.. börekte yaparım kariyerde... :)
metal madeni
14.04.2006 - 20:42dilini eşek arısı sokasıca penny..! madenlerden metal olanlarını çeşitleriyle örnekleyelim; altın madeni, gümüş madeni, bakır madeni, demir madeni.. karbonlu maddelerin kapalı yerlerde kalmasından mütevellit metal olmayan madenlere örnek ise; kömür madeni, elmas madeni.. ha bir de bor madeni.. benden bu kadderrr.. :)
İrlanda
14.04.2006 - 20:22seviyom ben bu yurdu ve insanlarını.. müziklerini, danslarını.. bono'yu.. :)
annie lennox
14.04.2006 - 20:11sweet dreams herkesçe biline.. cover yapılmış lakin ben eurythmics'in annie'sinden orjinal halini dinlemeyi tercih ederim..
insan
14.04.2006 - 20:06'Ne garip bir oyuncak şu insan! Yürür, konuşur ve acı çeker. 70 kilodur.
Kendisine ve çevresine ait hiçbir şeyi bilmez. Bir nevi ıstırap makinesi.
İplerini başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robot. Neye sevinir bilinmez.
Sınırsız olan yalnız hayalleri ve acı kabiliyeti. Etten bir kafes ve aciz içinde çırpınan bir ruh.
Vücut araba akıl arabacı. Ama gözleri bağlı arabacının, arabaya hükmeden atlar..
Buda haklı: Varolmak için yokolmak lazım, parça bütüne kavuşacak ki hasret dinsin.
Bütün musiki, bütün şiir, bütün aşk, bu bir çuval kemik, bu asi ten, bu aptalca endişeler ne olacak? Ne olacağını bilen var mı?
Kader hep oynayacağı roller yükler insana ve ıslıklar. Alkış sahtekarların..'
Cemil Meriç Jurnal.3.11.1965
yeni hayat
05.04.2006 - 21:44'kitabi okursan eğlenirsin, inanirsan hayatin kayar' diye özetleyebileceğim bir orhan pamuk labirenti..
Toplam 1440 mesaj bulundu