Senin kalbinden sürgün oldum ilkin Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Uzatma dünya sürgünümü benim Güneşi bahardan koparıp Aşkın bu en onulmazından koparıp Bir tuz bulutu gibi Savuran yüreğime Ah uzatma dünya sürgünümü benim Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil Ayaklarımdan belli Lambalar eğri Aynalar akrep meleği Zaman çarpılmış atın son hayali Ev miras değil mirasın hayaleti Ey gönlümün doğurduğu Büyüttüğü emzirdiği Kuş tüyünden Ve kuş sütünden Geceler ve gündüzlerde İnsanlığa anıt gibi yükselttiği Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Bütün şiirlerde söylediğim sensin Şuna dedimse sen Leyla dedimse sensin Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini Ey gönüllerin en yumuşağı en derini Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında Çatı katlarında bodrum katlarında Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba Hep Kanlıca'da Emirgan'da Kandilli'nin kurşuni şafaklarında Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Ey çağdaş Kudüs (Meryem) Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha) Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında Köle gibi satıldım pazarlar pazarında Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda Verilmemiş hesapların korkusuyla Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sevgili En sevgili Ey sevgili - NAN GİBİ
Ve gözlerin gelir geçer içimden Su içerken sen sokulurken akşam kızıllığına Ekmeği bölerken Yalnızsam yıllar nasıl geçmişse aradan Unutmak kolay sanmışsa şarkılar Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı Kör olsun sözlerim,unuttuysam adını An gibi aklımdasın
Gelir geçer gemiler Belki sende geçersin diye Bir kumru konar her sabah pencereye Bir miladı taşır gece bir yıldız Soğuk olur,üşürsün ya adamakıllı Hani sarılırsın kendine Hani aklın karışır Bu bir divaneliktir gönül aha alışır Ömrüm bitse ne çıkar Can gibi aklımdasın
Gündür bu geçer gider Belki bir şey kalmaz sanırsın Yani bir sabah uyandığında Ne hayatın tortusu ne kokusu alışmışlığın Her şey başka olacaktır Başka bir otobüs başka bir gazete Resimlerden silinecek yüzün belki de ne adın ne sanın Bir şafak vakti açınca gözlerini Bir merhabayla Yeniden kurulacak dünya Ve sen her şafak Nan gibi aklımdasın
Bazen bir şey geçer içinden insanın En ücra yerlerinden cesaret gibi bir şey Ne olacak işte kömür yanmıyorsa eskisi kadar güzel Fasulyenin tadı yoksa Şarkılar yakmıyorsa içini Sadri Alışık öyle güzel ağlamıyorsa Aşık olmayı beceremiyorsa İzzet Günay Mahallenin en güzel kızına Denizin tuzu Yalnızlığın bahanesi yoksa bir bıçak saplanınca yüreğinin tam ortasına zannetmeki ölmek zor ölmek kolay kolay da kan gibi aklımdasın
bu da geçer her sabah kanayacak değil ya bakarsın taze ekmek çıkarır köşedeki fırın biraz da helvası bizim bakkalın senden ayırdığım üç beş zeytin otururum sofraya her lokmada geçer acısı belki bırakılmışlığın bende unuturum nasıl unutulursa sana susuzluğum ve nasıl becerdiysem kahrolmayı öyle unuturum ekmek gibi nan gibi aklımdasın
Ve gözlerin gelir geçer içimden Su içerken sen sokulurken akşam kızıllığına Ekmeği bölerken Yalnızsam yıllar nasıl geçmişse aradan Unutmak kolay sanmışsa şarkılar Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı Kör olsun sözlerim,unuttuysam adını An gibi aklımdasın An gibi aklımdasın aklımdasın...
İBRAHİM SADRİ ................ Bugün Hava Güzel / Cahit Sıtkı Tarancı
Bugün hava güzel, Bugün içim içime sığmıyor. Annemden mektup aldım, Memlekette gibiyim. Allaha çok şükür karnım tok; Elimi uzatsam kahve fincanı dudaklarımdadır. Kuşlar kaçmıyor benden; Bir güvercin kanadında okşuyorum Göklerin maviliğini. Serçelerin cıvıltısıyla siniyor içime Ağaçların yeşilliği. Bulutların ipek gölgesi Çocukların yüzünde hışırdıyor. Çember çeviriyorum çocuklarla beraber Elime çember almadan. Düşüncelerimi nura garkeden güneşe sor, Bu Nisan rüzgarı da şahadet eder, Bütün insanları kardeş biliyorum, Cümlenin sağlığına duacıyım. Şayet ölürsem, Helallaşmaya vakit kalmadan, Hatırdan çıkarmayın beni; Dünyaya benden selam olsun, Her nefes alıp verişiniz. ..................................................
BİR ADIN KALMALI GERİYE
bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet
sen say ki ben hiç ağlamadım hiç ateşe tutmadım yüreğimi geceleri, koynuma almadım ihaneti ve say ki bütün şiirler gözlerini bütün şarkılar saçlarını söylemedi hele nihavent hele buselik hiç geçmedi fikrimden ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın içimin nehirlerinden evet yangın evet salaş yalvarmanın korkusunda talan evet kaybetmenin o zehirli buğusu evet nisyan evet kahrolmuş sayfaların arasında adın sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı bu sevda biraz nadan biraz da hıçkırık tadı pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken,
sevmek için çok geç...
A.H.TANPINAR/BİR ADIN KALMALI...
.................
Tamam mı?
Unutma, tez geçer zulmün ezası Sabretmeyi bileceksin; tamam mı? Yiğide ar değil bahtın kazası Hakk’a teslim olacaksın; tamam mı?
Geri dönmek yoktur güneş doğmadan Rahmet nuru karanlığı boğmadan Hakikat yolunda boyun eğmeden Gerekirse öleceksin; tamam mı?
Yenilir mi inanmışın imanı? Böyle bir gerçeğin olmaz gümanı. İnşallah başlarsa hesap zamanı Haklarından geleceksin; tamam mı?
Yolumuz her zaman Allah yoludur Bu yoldaki ölüm oğul balıdır Hak, haklının en mukaddes malıdır Vermezlerse alacaksın; tamam mı?
Çevirmez âhını Allah öksüzün Pek basittir devrilmesi köksüzün Her kim olsa haksızlığı haksızın Suratına çalacaksın; tamam mı?
Uyuşukluk şifa bulmaz illettir Korkaklık en adi en pis zillettir Adalet ne güzel ne hoş nimettir Hep doğruyu bulacaksın; tamam mı?
Yalana hayır de gerçeğe evet… Mücadele şarttır, kalsan da tek fert Bir de ötesi var buranın elbet Nasıl olsa güleceksin; tamam mı?
Abdurrahim Karakoç
...................
YALAN DA OLSA KALSANA
hadi gidiyorsun yurekten kan gidiyor sen gidiyorsun hersey gidiyor gokte bulut,dagda kar,düzde kervan gidiyor solgun bir gul oluyor insan bir demet kir cicegi öluyor,sen gidiyorsun ne ucuz yasiyorsun,ne kolay bir kristal gibi ellerimden dusuyorsun bakma oyle ben kaniyorum sen üsüyorsun
kolay degil yalan bu yaralayan kanayan koca bir yalan yalan iste sevdigim yalan sarkilardan arta kalan ve sabah bugusu ve tarla faresi ve ekmek derdinde isci kalbi gibi yumusak sicak bir yalan islak gozlerimle geciyorum yarali bir ceylanin kalbinden ceplerimde kul var bir yangindan arta kalan sordugum adreslerde kimse oturmuyor ve kimse olmuyor ben sordugum zaman hersey bir yalan gibi yandigi zaman yanliz oldugunu anliyor insan anladim ve gectim yarali bir ceylanin kalbinden
su gordum dusumde karanlikti ve gurultuyle cagliyordu ceplerimde kul vardi ve yaniyordu sonra sabah oluyor ve bir ceylan kalbinde alem agliyordu
hayir diyordu bir dagkoylusu hic birsey icin gec degil ve gec degil birsey icin hicbirsey birsey vardi oyleyse birsey beni ceken gecenin dagdasindan uzaga kocaman cayirlara ceken birsey gumrah irmaklara sonra sicaga sonra aciya sonra yaralarima merhem olmaya kapima dayanan birsey
tutsana beni birakmasana olsun yaralasana olsun agrisada yalanda olsa kalsana
dagkoylusu askin oldugu yerde ben varim sen olmasanda ben varim yagmur yagar saclarim filizlenir bir yildiz duser omuzlarima islik calar,islanir, sarkilarimi soyler gecerim kapindan camlarin bugusundan ve yagmurun kokusundan tanirlar beni bilirler en iyi yalanlarini alirim onlarin adresler sorarim kimseler oturmaz orada ve kimseler olmaz ben sordukca
Ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı
Yani ben seni sevdiğim zaman
Ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
Yine de
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet, bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
kaybetmek için erken
sevmek için çok geç
Yazar : İBRAHİM SADRİ ..................
aldırma reis
Sen içerdeyken ben Sinemalara gittim Bütün filmlerini seyrettim O sevdiğimiz artistin Sen içerdeyken ben Vita kutularında çiçek yetiştirdim Sokakta top oynadım çocuklarla Ayakkabılarımı eskittim Güneşe karşı durdum sabahları Geceleri bir başıma yıldızları bekledim Annenin gönlüne su serptim Aldırma dedim aldırma Bir şarkı söyle bir dilek tut herkes için Bir ada rüzgarı gibi Sürtünerek geç hayata Bir sarmaşık gibi tutun Ve değer ver hatıralara Aldırma dedim Sen annesin, aldırma Sen içerdeyken ben Kiramı ödedim pijamalarımı giydim Haber bültenlerini izledim Gazetelerden kupon kestim Sen içerdeyken ben Sigara içtim, öksürdüm Otobüse bindim Fotoğraflarımıza baktım Acıyan yanlarımı körelttim Deniz kıyısında yürüdüm Manavdan soğan aldım Yeni çıkan şarkıları dinledim Kafeste beslediğimiz kuşu saldım Islık çaldım Sen içerdeyken ben Hep uyandım, sayıkladım Kanadım boyuna Takvimlur aldım Her gün bir yaprağını kopardım Deli ayrılığın Sen içerdeyken ben Gömleğimi ütüledim Sobada elimi yaktım Bir şiir yazdım Bir hercai menekşe aldım çiçekçiden Hani o alnına kader değmiş Hani o dudaklarına deniz tuzu dokunmuş Hani o erken vurulmuş Gençliğimiz gibi dağıldım Sen içerdeyken ben Bir adını söyleyemedim Şöyle bağıra bağıra Bir yüzünü göremedim Görüş günlerinde Bir de eline değemedim Bir de yüreğine Şöyle kucaklayamadım bir de Ölümüne Sen içerdeyken ben Kapı kapattım, pencere açtım Mutfakta oyalandım Kanepede yattım Hatta bir yolluk aldım odaya Çok ta kulak asmadım Çokta koymadı bu bana Alt tarafı içerdeydin Alt tarafı bir yanımı alıp götürmüştün Bir yanımı Yani adamlığımı Yani gözlerimin ferini Yani canımı Alt tarafı şarkılar ölecekti Alt tarafı kanayacaktı kalbim İşte sensiz İşte nefessiz İşte kimsesiz bir sesti alt tarafı Her tarafım Yıldızlar yine oradaydı oysa Yazdıklarım Gözden kaçan o defter yapraklarında Boşver yüzyirmisekiz Hayat bir gemi Yürüt onu göreyim seni Boşver yüzyirmisekiz ha... Boşveriyor ya Aldırma reis Reis aldırmıyor ya Bir adını söyleyemedim Şöyle bağıra bağıra Bir yüzünü göremedim Görüş günlerinde Bir de eline değemedim Bir de yüreğine Şöyle kucaklayamadım bir de Ölümüne Sen içerdeyken ben Vitrinlerin önünden geçtim Minibüs duraklarında bekledim Simitçilerle yarenlik ettim Üstüme bir ceket aldım El tezgahlarında kitaplara baktım Sen içerdeyken ben Hiç oturup ağlamadım Hiç karartmadım umudu Hiç bulandırmadım onuru Öyle dimdik durdum ortada İşte burada ulan işte burada Böyle burada Hiç yıkılmadan Hiç utanmadan Ve hiç unutmadan Sen içerdeyken ben Gülen resmimi yaptırdım Sokaktaki ressama Her zaman yaptığım gibi Buzdolabını ayağımla kapadım Parkların banklarına adını kazıdım Adını kazıdım duvarlara Adını, adımın yanına yazdım Hiç unutmadım, utanmadım Korkmadımpayday loanonline payday loanspayday loans onlinepayday loans onlineYazar : İBRAHİM SADRİ ........................
Ben seni hic sevmedim ki
Ben seni hic sevmedim ki yorgun aksamlarda soyledigimiz sarkilari sevdim bir cicege gulmeni bir gule benzemeni sevdim bir de yildizlari sevdim eylul aksamlarinda gelip gozlerinde durdular Ben seni hic sevmedim ki
beni yola kodugunda ayrilmayi sevdim kursunlari sevdim beni vurdugunda aglamayi sevdim beni unuttugunda aglamayi sevdim yanliz oldugumu anladigimda ayakta kalmami sevdim yikilmami sevdim seni her hatirladigimda ekmegi sever gibi sevdim sensizligi su gibi ozledim temmuz gunesinde sesini ikindide yagmur gibi geceleyin ruzgar gibi sevdim seni sevdigimi Ben seni hic sevmedim ki
kuslara sarkilar ogretmeni sevdim menekseyle konusmani nisana hatirlatmani baharin adinda yanlizlik olmadigini dustugum zaman kanayan yanlarimi ve tuhafligimi usudugum zaman sakiz satan cocuklari yeni cikan sarkilari her kaybettiginde kazanan yanlarini sevdim denize dusmus gul gibi dustum atese ben yangini sevdim ben yandigim zaman boyle iste Ben seni hic sevmedim ki
bir gece ceylan indi dagdan kalbine bir gece siir gibi kibrit alevinde alemin ortasinda kimsesizligin sesinde bugusunda sabahin acimasizliginda ahin aglayan yuzunde isanin ferahlatan gucuyle duanin korkutan yaniyle narin
gulun ustune tutundugum umudun ustune korkunun ustune senin ustune hepsinin ustune ben seni hic sevmedim ki
gittigin zaman gitmeni sevdim evreni sevdim geldigin zaman kalmani sevdim urkuyordum sana sana alismaktan yinede sevdim gulumsemeyi mendilimi sallarken seni goturen trenin arkasindan kirlara ilk kar dustugu zaman olumun en guzel oldugunu sevdim seni icimde oldurdugum zaman
her kaybettigimde kazanan yanlarini sevdim denize dusmus gul gibi dustum atese ben yangini sevdim yandigim zaman boyle iste ben seni hic sevmedim ki ben sevdim mi adam gibi severim
IBRAHIM SADRI SOZ:TUTKUN BICAK ...................................
Gözlerin İstanbul Oluyor Birden
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik, Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden. Martılar konuyor omuzlarıma, Gözlerin İstanbul oluyor birden. Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen Durgun sular gibi azalacağım Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen. Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince Yalnız gözlerime bak diyeceksin. Ellerim usulca ellerine değince Kaybolup gideceksin Bir elim seni çizecek bütün pencerelere Bir elim seni silecek. Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere Senin için yeni baştan can kesilecek. Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde Sonra seni kaybetmek hemen her yerde Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak Yapayalnız kalmak iskelelerde. Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik, Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden. Martılar konuyor omuzlarıma, Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Yavuz Bülent Bakiler
.....................
Rüveyda
fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına bir güvercin uçurup kıtalar arasından çağırdın beni geçerek birer birer sürgün kanyonlarını derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına
adını söylemek istemiyorum her hecesi amansız bir kor dudaklarımda her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım adını söylemek istemiyorum rüveyda dediğim zaman anla ki, senin için yürüyor kelimeler çığlığımın atardamarlarından
hangi yıldızdır bilmem, gözlerin kayar da üzerime rüveyda önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime sonra açılır önümde ıstırab vadileri silik renkleriyle adımlarıma çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir hayalin bittiği menfeze doğru alaca bir at koşar içimde zamansız, mekansız nefese doğru
uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda oysa rüveyda baştanbaşa ben kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim.
kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden bir anlatsam nasıl utandığımı bir doğrulsam eğildiğim yerlerden ağarır tanyeri nilüferlerin alaca bir at koşar içimde ezer toynakları ile anılarımı
sular köpürmemeliydi rüveyda kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin ben zehire alışkınım, şerbete değil rüyalar hefret eder avare duruşumdan kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber ben her gece bir Mehdi türküsüyle çilekeş yargılamak için zeval kayıtlarını inkılab bekliyorum
hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin uzanır da gönlüme rüveyda derinden bir ok saplanır bağrıma beynimi çağıran bir sese doğru alaca bir at koşar içimde zamansız, mekansız nefese doğru
varlığın cinayettir memleketimde işlenen akıtır kanını en asil pehlivanların yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın
artık eskisi gibi bakamıyorsun göklerinde bir belkıs otururdu rüveyda binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin güneş bir anne gibi dururdu başucunda artık dokunamıyor kakülün bulutlara karalara bürünmüş saçlarında dolunay ben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda
hangi ressamı vurur bilmem, endamın sarar da benliğimi ben beni tanımam kaldırımlarda kafesleri yutan kafese doğru alaca bir at koşar içimde zamansız, mekansız nefese doğru
kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına duydun mu orkideye dua eden birini bu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda bu yapmacık bebekler gözyaşı akıtırken gülenler yok mu beni kahrediyor geceler boyu
hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün soluk bir dünyanın mezarlarına gömerek gurbetimi kapadı karanlığa Yesrip, kapılarını meydan okuyuşun çağın ordularına bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır doruklardan öte hevese doğru alaca bir at koşar içimde zamansız, mekansız nefese doğru
yasını tutuyorum kararttığım düşlerin yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda amansız bir ütopya üfleyen pencereler lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi önümde, haksızlığın hesaba çekildiği hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer arkamda, kare kare ömrümü belirleyen hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler
söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere kim giydirir başıma tacını nihayetin kim takar bileğime hürriyet künyesini karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle
rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı asırlardır köhne barınaklarda küflenen, çürüyen çığlıklarımı
at vuruldu; içim paramparça rüveyda gölgelerin ardına sakladım kusurumu sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin ben burda damla damla eriyip akıyorum yine de, çiğnetemem kimseye gururumu istenmediğim yeri sessizce terkederim hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim
Nurullah Genç
Adın Neydi Senin?
Şimdi acıyan yanlarıma verdiğin hak edişlerimin Ve hak etmediğim halde yaşattığın gidişlerinin, Hesabını soruyorum hayata, Bir cümle içinde sıkışıp kalmış, Virgülü olmayan mazimizin, Bir nokta ile nasıl son bulduğunu yazıyorum.... Gözlerimin perdesine vuran son hayalinle, İşte bu son demimde, Adını bir kez daha zikrediyorum, Sahi adın neydi senin?
“Seni seviyorum”
Oğuz Alp Yüksel
....-
Hallerim
Bir kayık kıyıda sallanıyor yine Dilin de geceye yakılmış bir ağıt Gözün de kararmış bir deniz Çaresiz bulutlar altında
Seninle ilgili şeyler aklıma geldi Yarım kalmış cümleler Yarım kalmış resimler Yarım kalmış gökyüzü
Bir kayık kıyısız bir deniz de Gecesini bekliyor Gökyüzüne bakarak.
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Şuna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
-
NAN GİBİ
Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen sokulurken akşam kızıllığına
Ekmeği bölerken
Yalnızsam yıllar nasıl geçmişse aradan
Unutmak kolay sanmışsa şarkılar
Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı
Kör olsun sözlerim,unuttuysam adını
An gibi aklımdasın
Gelir geçer gemiler
Belki sende geçersin diye
Bir kumru konar her sabah pencereye
Bir miladı taşır gece bir yıldız
Soğuk olur,üşürsün ya adamakıllı
Hani sarılırsın kendine
Hani aklın karışır
Bu bir divaneliktir gönül aha alışır
Ömrüm bitse ne çıkar
Can gibi aklımdasın
Gündür bu geçer gider
Belki bir şey kalmaz sanırsın
Yani bir sabah uyandığında
Ne hayatın tortusu ne kokusu alışmışlığın
Her şey başka olacaktır
Başka bir otobüs başka bir gazete
Resimlerden silinecek yüzün belki de ne adın ne sanın
Bir şafak vakti açınca gözlerini
Bir merhabayla
Yeniden kurulacak dünya
Ve sen her şafak
Nan gibi aklımdasın
Bazen bir şey geçer içinden insanın
En ücra yerlerinden cesaret gibi bir şey
Ne olacak işte kömür yanmıyorsa eskisi kadar güzel
Fasulyenin tadı yoksa
Şarkılar yakmıyorsa içini
Sadri Alışık öyle güzel ağlamıyorsa
Aşık olmayı beceremiyorsa İzzet Günay
Mahallenin en güzel kızına
Denizin tuzu
Yalnızlığın bahanesi yoksa
bir bıçak saplanınca yüreğinin tam ortasına
zannetmeki ölmek zor
ölmek kolay kolay da
kan gibi aklımdasın
bu da geçer
her sabah kanayacak değil ya
bakarsın taze ekmek çıkarır köşedeki fırın
biraz da helvası bizim bakkalın
senden ayırdığım üç beş zeytin
otururum sofraya
her lokmada geçer acısı belki bırakılmışlığın
bende unuturum nasıl unutulursa sana susuzluğum
ve nasıl becerdiysem kahrolmayı
öyle unuturum ekmek gibi
nan gibi aklımdasın
Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen sokulurken akşam kızıllığına
Ekmeği bölerken
Yalnızsam yıllar nasıl geçmişse aradan
Unutmak kolay sanmışsa şarkılar
Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı
Kör olsun sözlerim,unuttuysam adını
An gibi aklımdasın
An gibi aklımdasın
aklımdasın...
İBRAHİM SADRİ
................
Bugün Hava Güzel / Cahit Sıtkı Tarancı
Bugün hava güzel,
Bugün içim içime sığmıyor.
Annemden mektup aldım,
Memlekette gibiyim.
Allaha çok şükür karnım tok;
Elimi uzatsam kahve fincanı dudaklarımdadır.
Kuşlar kaçmıyor benden;
Bir güvercin kanadında okşuyorum
Göklerin maviliğini.
Serçelerin cıvıltısıyla siniyor içime
Ağaçların yeşilliği.
Bulutların ipek gölgesi
Çocukların yüzünde hışırdıyor.
Çember çeviriyorum çocuklarla beraber
Elime çember almadan.
Düşüncelerimi nura garkeden güneşe sor,
Bu Nisan rüzgarı da şahadet eder,
Bütün insanları kardeş biliyorum,
Cümlenin sağlığına duacıyım.
Şayet ölürsem,
Helallaşmaya vakit kalmadan,
Hatırdan çıkarmayın beni;
Dünyaya benden selam olsun,
Her nefes alıp verişiniz.
..................................................
BİR ADIN KALMALI GERİYE
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken,
sevmek için çok geç...
A.H.TANPINAR/BİR ADIN KALMALI...
.................
Tamam mı?
Unutma, tez geçer zulmün ezası
Sabretmeyi bileceksin; tamam mı?
Yiğide ar değil bahtın kazası
Hakk’a teslim olacaksın; tamam mı?
Geri dönmek yoktur güneş doğmadan
Rahmet nuru karanlığı boğmadan
Hakikat yolunda boyun eğmeden
Gerekirse öleceksin; tamam mı?
Yenilir mi inanmışın imanı?
Böyle bir gerçeğin olmaz gümanı.
İnşallah başlarsa hesap zamanı
Haklarından geleceksin; tamam mı?
Yolumuz her zaman Allah yoludur
Bu yoldaki ölüm oğul balıdır
Hak, haklının en mukaddes malıdır
Vermezlerse alacaksın; tamam mı?
Çevirmez âhını Allah öksüzün
Pek basittir devrilmesi köksüzün
Her kim olsa haksızlığı haksızın
Suratına çalacaksın; tamam mı?
Uyuşukluk şifa bulmaz illettir
Korkaklık en adi en pis zillettir
Adalet ne güzel ne hoş nimettir
Hep doğruyu bulacaksın; tamam mı?
Yalana hayır de gerçeğe evet…
Mücadele şarttır, kalsan da tek fert
Bir de ötesi var buranın elbet
Nasıl olsa güleceksin; tamam mı?
Abdurrahim Karakoç
...................
YALAN DA OLSA KALSANA
hadi gidiyorsun
yurekten kan gidiyor sen gidiyorsun
hersey gidiyor
gokte bulut,dagda kar,düzde kervan gidiyor
solgun bir gul oluyor insan
bir demet kir cicegi öluyor,sen gidiyorsun
ne ucuz yasiyorsun,ne kolay
bir kristal gibi ellerimden dusuyorsun
bakma oyle
ben kaniyorum sen üsüyorsun
kolay degil yalan bu
yaralayan kanayan koca bir yalan
yalan iste
sevdigim yalan
sarkilardan arta kalan ve sabah bugusu
ve tarla faresi ve ekmek derdinde isci kalbi gibi
yumusak sicak bir yalan
islak gozlerimle geciyorum yarali bir ceylanin kalbinden
ceplerimde kul var
bir yangindan arta kalan
sordugum adreslerde kimse oturmuyor
ve kimse olmuyor ben sordugum zaman
hersey bir yalan gibi yandigi zaman
yanliz oldugunu anliyor insan
anladim ve gectim
yarali bir ceylanin kalbinden
aynami kirdim fotagraflarimi yaktim
nasilda acimasizdim tatralarima karsi
nasilda umarsiz
su gordum dusumde
karanlikti ve gurultuyle cagliyordu
ceplerimde kul vardi ve yaniyordu
sonra sabah oluyor
ve bir ceylan kalbinde alem agliyordu
hayir diyordu bir dagkoylusu
hic birsey icin gec degil
ve gec degil
birsey icin hicbirsey
birsey vardi oyleyse birsey
beni ceken
gecenin dagdasindan uzaga
kocaman cayirlara ceken birsey
gumrah irmaklara
sonra sicaga sonra aciya
sonra yaralarima merhem olmaya kapima dayanan
birsey
tutsana beni birakmasana
olsun yaralasana
olsun agrisada
yalanda olsa kalsana
dagkoylusu
askin oldugu yerde ben varim
sen olmasanda ben varim
yagmur yagar saclarim filizlenir
bir yildiz duser omuzlarima
islik calar,islanir, sarkilarimi soyler gecerim kapindan
camlarin bugusundan ve yagmurun kokusundan
tanirlar beni
bilirler
en iyi yalanlarini alirim onlarin
adresler sorarim kimseler oturmaz orada
ve kimseler olmaz ben sordukca
dagkoylusu
simdi gidersen
simdi git
kalirsan simdi
IBRAHIM SADRI
..................
BİR ADIN KALMALI
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet bir adın kalmalı geriye
Birde o kahreden gurbet
Sen say ki ben hiç ağlamadım
Hiç ateşe tutmadım yüreğimi
Geceleri koynuma almadım ihaneti
Hele nihavend hele buse hiç geçmedi aklımdan
Ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın
İçimin nehirlerinden
Evet yangın
Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
Evet kaybetmenin o zehirli buğusu
Evet isyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
Bu sevda biraz nadan
Biraz da hıçkırık tadı
Pencere önü menekşelerinde her akşam
Dağlar sonra oynadı yerinden
Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
Sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam
Ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı
Yani ben seni sevdiğim zaman
Ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
Yine de
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet, bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
kaybetmek için erken
sevmek için çok geç
Yazar : İBRAHİM SADRİ
..................
aldırma reis
Sen içerdeyken ben
Sinemalara gittim
Bütün filmlerini seyrettim
O sevdiğimiz artistin
Sen içerdeyken ben
Vita kutularında çiçek yetiştirdim
Sokakta top oynadım çocuklarla
Ayakkabılarımı eskittim
Güneşe karşı durdum sabahları
Geceleri bir başıma yıldızları bekledim
Annenin gönlüne su serptim
Aldırma dedim aldırma
Bir şarkı söyle bir dilek tut herkes için
Bir ada rüzgarı gibi
Sürtünerek geç hayata
Bir sarmaşık gibi tutun
Ve değer ver hatıralara
Aldırma dedim
Sen annesin, aldırma
Sen içerdeyken ben
Kiramı ödedim pijamalarımı giydim
Haber bültenlerini izledim
Gazetelerden kupon kestim
Sen içerdeyken ben
Sigara içtim, öksürdüm
Otobüse bindim
Fotoğraflarımıza baktım
Acıyan yanlarımı körelttim
Deniz kıyısında yürüdüm
Manavdan soğan aldım
Yeni çıkan şarkıları dinledim
Kafeste beslediğimiz kuşu saldım
Islık çaldım
Sen içerdeyken ben
Hep uyandım, sayıkladım
Kanadım boyuna
Takvimlur aldım
Her gün bir yaprağını kopardım
Deli ayrılığın
Sen içerdeyken ben
Gömleğimi ütüledim
Sobada elimi yaktım
Bir şiir yazdım
Bir hercai menekşe aldım çiçekçiden
Hani o alnına kader değmiş
Hani o dudaklarına deniz tuzu dokunmuş
Hani o erken vurulmuş
Gençliğimiz gibi dağıldım
Sen içerdeyken ben
Bir adını söyleyemedim
Şöyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Şöyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne
Sen içerdeyken ben
Kapı kapattım, pencere açtım
Mutfakta oyalandım
Kanepede yattım
Hatta bir yolluk aldım odaya
Çok ta kulak asmadım
Çokta koymadı bu bana
Alt tarafı içerdeydin
Alt tarafı bir yanımı alıp götürmüştün
Bir yanımı
Yani adamlığımı
Yani gözlerimin ferini
Yani canımı
Alt tarafı şarkılar ölecekti
Alt tarafı kanayacaktı kalbim
İşte sensiz
İşte nefessiz
İşte kimsesiz bir sesti alt tarafı
Her tarafım
Yıldızlar yine oradaydı oysa
Yazdıklarım
Gözden kaçan o defter yapraklarında
Boşver yüzyirmisekiz
Hayat bir gemi
Yürüt onu göreyim seni
Boşver yüzyirmisekiz ha...
Boşveriyor ya
Aldırma reis
Reis aldırmıyor ya
Bir adını söyleyemedim
Şöyle bağıra bağıra
Bir yüzünü göremedim
Görüş günlerinde
Bir de eline değemedim
Bir de yüreğine
Şöyle kucaklayamadım bir de
Ölümüne
Sen içerdeyken ben
Vitrinlerin önünden geçtim
Minibüs duraklarında bekledim
Simitçilerle yarenlik ettim
Üstüme bir ceket aldım
El tezgahlarında kitaplara baktım
Sen içerdeyken ben
Hiç oturup ağlamadım
Hiç karartmadım umudu
Hiç bulandırmadım onuru
Öyle dimdik durdum ortada
İşte burada ulan işte burada
Böyle burada
Hiç yıkılmadan
Hiç utanmadan
Ve hiç unutmadan
Sen içerdeyken ben
Gülen resmimi yaptırdım
Sokaktaki ressama
Her zaman yaptığım gibi
Buzdolabını ayağımla kapadım
Parkların banklarına adını kazıdım
Adını kazıdım duvarlara
Adını, adımın yanına yazdım
Hiç unutmadım, utanmadım
Korkmadımpayday loanonline payday loanspayday loans onlinepayday loans onlineYazar : İBRAHİM SADRİ
........................
Ben seni hic sevmedim ki
Ben seni hic sevmedim ki
yorgun aksamlarda soyledigimiz sarkilari sevdim
bir cicege gulmeni bir gule benzemeni sevdim
bir de yildizlari sevdim
eylul aksamlarinda gelip gozlerinde durdular
Ben seni hic sevmedim ki
beni yola kodugunda ayrilmayi sevdim
kursunlari sevdim beni vurdugunda
aglamayi sevdim beni unuttugunda
aglamayi sevdim yanliz oldugumu anladigimda
ayakta kalmami sevdim
yikilmami sevdim seni her hatirladigimda
ekmegi sever gibi sevdim sensizligi
su gibi ozledim temmuz gunesinde sesini
ikindide yagmur gibi
geceleyin ruzgar gibi sevdim seni sevdigimi
Ben seni hic sevmedim ki
kuslara sarkilar ogretmeni sevdim
menekseyle konusmani
nisana hatirlatmani
baharin adinda yanlizlik olmadigini
dustugum zaman kanayan yanlarimi
ve tuhafligimi usudugum zaman
sakiz satan cocuklari yeni cikan sarkilari
her kaybettiginde kazanan yanlarini sevdim
denize dusmus gul gibi dustum atese
ben yangini sevdim
ben yandigim zaman boyle iste
Ben seni hic sevmedim ki
bir gece ceylan indi dagdan kalbine
bir gece siir gibi kibrit alevinde
alemin ortasinda kimsesizligin sesinde
bugusunda sabahin
acimasizliginda ahin
aglayan yuzunde isanin
ferahlatan gucuyle duanin
korkutan yaniyle narin
gulun ustune
tutundugum umudun ustune
korkunun ustune
senin ustune
hepsinin ustune
ben seni hic sevmedim ki
gittigin zaman
gitmeni sevdim
evreni sevdim geldigin zaman
kalmani sevdim
urkuyordum sana sana alismaktan
yinede sevdim gulumsemeyi
mendilimi sallarken seni goturen trenin arkasindan
kirlara ilk kar dustugu zaman
olumun en guzel oldugunu sevdim
seni icimde oldurdugum zaman
her kaybettigimde kazanan yanlarini sevdim
denize dusmus gul gibi dustum atese
ben yangini sevdim
yandigim zaman boyle iste
ben seni hic sevmedim ki
ben sevdim mi adam gibi severim
IBRAHIM SADRI
SOZ:TUTKUN BICAK
...................................
Gözlerin İstanbul Oluyor Birden
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
Ellerim usulca ellerine değince
Kaybolup gideceksin
Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
Bir elim seni silecek.
Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
Senin için yeni baştan can kesilecek.
Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde.
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Yavuz Bülent Bakiler
.....................
Rüveyda
fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına
adını söylemek istemiyorum
her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım
adını söylemek istemiyorum
rüveyda dediğim zaman
anla ki, senin için yürüyor kelimeler
çığlığımın atardamarlarından
hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
kayar da üzerime rüveyda
önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
sonra açılır önümde ıstırab vadileri
silik renkleriyle adımlarıma
çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
hayalin bittiği menfeze doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru
uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
oysa rüveyda
baştanbaşa ben
kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim.
kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
bir anlatsam nasıl utandığımı
bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
ağarır tanyeri nilüferlerin
alaca bir at koşar içimde
ezer toynakları ile anılarımı
sular köpürmemeliydi rüveyda
kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
ben zehire alışkınım, şerbete değil
rüyalar hefret eder avare duruşumdan
kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
ben her gece bir Mehdi türküsüyle çilekeş
yargılamak için zeval kayıtlarını
inkılab bekliyorum
hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin
uzanır da gönlüme rüveyda
derinden bir ok saplanır bağrıma
beynimi çağıran bir sese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru
varlığın cinayettir memleketimde işlenen
akıtır kanını en asil pehlivanların
yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın
artık eskisi gibi bakamıyorsun
göklerinde bir belkıs otururdu rüveyda
binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
güneş bir anne gibi dururdu başucunda
artık dokunamıyor kakülün bulutlara
karalara bürünmüş saçlarında dolunay
ben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda
hangi ressamı vurur bilmem, endamın
sarar da benliğimi
ben beni tanımam kaldırımlarda
kafesleri yutan kafese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru
kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına
duydun mu orkideye dua eden birini
bu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda
bu yapmacık bebekler
gözyaşı akıtırken gülenler yok mu
beni kahrediyor geceler boyu
hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün
soluk bir dünyanın mezarlarına
gömerek gurbetimi
kapadı karanlığa Yesrip, kapılarını
meydan okuyuşun çağın ordularına
bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
doruklardan öte hevese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru
yasını tutuyorum kararttığım düşlerin
yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
amansız bir ütopya üfleyen pencereler
lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
önümde, haksızlığın hesaba çekildiği
hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
arkamda, kare kare ömrümü belirleyen
hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler
söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere
kim giydirir başıma tacını nihayetin
kim takar bileğime hürriyet künyesini
karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle
rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
asırlardır köhne barınaklarda
küflenen, çürüyen çığlıklarımı
at vuruldu; içim paramparça rüveyda
gölgelerin ardına sakladım kusurumu
sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
ben burda damla damla eriyip akıyorum
yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
istenmediğim yeri sessizce terkederim
hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim
Nurullah Genç
Adın Neydi Senin?
Şimdi acıyan yanlarıma verdiğin hak edişlerimin
Ve hak etmediğim halde yaşattığın gidişlerinin,
Hesabını soruyorum hayata,
Bir cümle içinde sıkışıp kalmış,
Virgülü olmayan mazimizin,
Bir nokta ile nasıl son bulduğunu yazıyorum....
Gözlerimin perdesine vuran son hayalinle,
İşte bu son demimde,
Adını bir kez daha zikrediyorum,
Sahi adın neydi senin?
“Seni seviyorum”
Oğuz Alp Yüksel
....-
Hallerim
Bir kayık kıyıda sallanıyor yine
Dilin de geceye yakılmış bir ağıt
Gözün de kararmış bir deniz
Çaresiz bulutlar altında
Seninle ilgili şeyler aklıma geldi
Yarım kalmış cümleler
Yarım kalmış resimler
Yarım kalmış gökyüzü
Bir kayık kıyısız bir deniz de
Gecesini bekliyor
Gökyüzüne bakarak.
Murat Öksüz