Aycan Özaltun - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

'Daha çok küserdik sanıyordum…
Her küsmenin ardında barış vardı ne de olsa…
Ve barış şık duruyordu üstümüzde…
Ama biz kirletiyorduk çok geçmeden, çamura yatarak hem de…
Ben küserdim…
Sen küserdin…
Kimsenin araya girmesine gerek kalmadan çocukça bir bahane yeterdi barışmamıza…
Kısa bir dargınlığın orta yerine durup dururken düşen “ne beni çok mu seviyorsun” kısa mesajı bile, uzun bir ateşkesti bizim için…
Olmazdı ki olmazdı…
Biz ayrılamazdık…
Uzun süre ayrı yapamazdık…
O yüzden dikkat etmedim hayatın son kez ikimize sunduklarına…
Bilseydim son uykumuz olduğunu, bir an için bile arkamı dönmezdim…
Sabah sen giderken, yatağa mahkûm, yastığa gizlenmiş bir “güle güle” dökülmezdi ağzımdan…
Uykusuzdum…
Ve uykusuzum hala içerisinden sadece araba gürültüsü geçen, zamanın geçmediği gecelerde..




 



Oooof!..
Yaşanılan her son gözümün önünde doluyor…
Tuzlu suya bastırıyorum anıları bir bir…




 



Dursaydık, durdursaydık olanı biteni…
Kırılanı, döküleni…
Bitmeyen sebepsiz çekişmeleri…
Geldi…
Kırıldı…
Döküldü…
Gittik!..
***
Yine de heyecan verici seni sevmek…
Dokunmak senin dokunduğun ne varsa…
Koltuğun hep oturduğun yerine oturmak mesela…
Masanın bir santimetrekaresine bile dokunduğun için şanslı hissetmek ya da…
Saçının bir teline bile zarar gelsin istemem fakat…
Nerede saklanıyorsa birden çıkan ve beni dağıtan, dökülmüş saç tellerinin üstüne bırakıyorum şu sıra avuntularımı…
Her şey bitiyor sana dair…
Tek tek…
Azar azar…




Ve en kötüsü; temas ettiğin, aldığın ne varsa mana yükleyip, duygusal bir bağ oluşturuyorum aramda… Yoksa aktif alkol içeren parfüm kokusu beni niye ağlatsın,bebeğim…
Yo hayır, bebeğim değilsin artık…
Telefon defterimde ‘'bebeğim'i adınla değiştirdim önce…
Sonra sildim tamamen…
Kolay olmadı lakin “kaydı tamamen silmek istediğinize emin misiniz” sorusuna “yes” tuşuyla onay vermek…
Tamamen değil ama bir kısmı kalsa…
Üzmeyen, üşütmeyen, ağlatmayan, yaralamayan kısmı kalsa…
Kalmaz ki!..
Silince her şey geçecekmiş gibi geliyor…
Hep böyle midir?..
Yani her ayrılık halinde…
Mutlak bir öfkeyle, dahası ısıran, acıtan bir yalnızlıkla…
Bebeğim’ler, canım’lar, birtanem’ler resmî bir isme mi dönüşür ilk çaresizlikte…
Sahi, ben ne oldum senin telefon defterinde?..
***
Alışık olduğum bir hal bu…
Ben gitmeyi bilemem, kusura bakma ne olur…
Bir otel odasından bile ayrılmayı yüzüme gözüme bulaştırırım…
Ya saatimi unuturum ya diş fırçamı…
Ben gitmeyi beceremem…
Daha çok küserdik sanıyordum…
Her küsmenin ardında barış vardı ne de olsa…
Ama bu kez barış dar geldi küslüğümüze…'



.........


yapraklarını döktün sonbahar gelmeden
sen meltemi hiç bu kadar soğuk hissetmedin
hergün uzaklaştın... görünmedin
sen niye kendin değildin?
son bir kez olsun sonbaharı görmeliydin
sensiz burada
güneş doğmaz
sonunda bir eşin bulunmaz
şimdi elinde
taşlar olamaz
ama rüzgarım pes etti
işte şimdi sıra bizde...
çığlıklarını duymadık, biz kendimizi kandırdık
yolun sonunu hiç sormadık
sonunda biz birlikte yandık
sensiz burada
güneş doğmaz
sonunda bir yeşil bulunmaz
şimdi evimde
taşlar olamaz
ama rüzgarım pes etti
işte şimdi sıra bende...
gökyüzü karardı, dağlar yandı
denizler dondu, çiçekler soldu
tabiat sustu, zaman doldu
sensiz burada
güneş doğmaz
sonunda bir eşin bulunmaz
şimdi elinde
taşlar olamaz
ama rüzgarım pes etti
işte şimdi sıra bizde