ÖZGEÇMİŞ
1975 Diyarbakır Çermik nüfusuna kayıtlı. İlk- orta ve lise öğrenimini aynı yerde tamamladı. 2002 Yılında Dicle Üniversitesi Çermik Meslek Yüksek Okulu Büro Yönetimi ve Sekreterlik Bölümü, 2006’da ise Anadolu Üniversitesi İşletme Fa ...
ÖZGEÇMİŞ
1975 Diyarbakır Çermik nüfusuna kayıtlı. İlk- orta ve lise öğrenimini aynı yerde tamamladı. 2002 Yılında Dicle Üniversitesi Çermik Meslek Yüksek Okulu Büro Yönetimi ve Sekreterlik Bölümü, 2006’da ise Anadolu Üniversitesi İşletme Fa ...
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Alpaslan Akdağ Nedire Yazılan Yorumlar Sayfası
22 Şubat 2025 Cumartesi - 20:31:24
can dostum
22.12.2011 - 12:33aaahhh
yazgımın
armağanı
can dostum!
bilsen, nasıl kanar yeniden
her sabah çoğalarak yeniden
ruhumu kemiren, bu arsız yara...
dost
22.12.2011 - 12:32aaahhh
yazgımın armağanı can dostum!
bilsen, nasıl kanar yeniden
her sabah çoğalarak yeniden
ruhumu kemiren, bu arsız yara.....
Kerbela ağıtları ve deyişleri
21.12.2011 - 22:11________ömrümce beladan ıraktım
________ölüm, beni kerbela’da buldu…...
kerbela
21.12.2011 - 22:10________ömrümce beladan ıraktım
________ölüm, beni kerbela’da buldu…..
ben
20.12.2011 - 10:25bencilliğin başlangıç meridyeni...
ben
20.12.2011 - 10:24söze, ben ile başlamak, en büyük kibirdir...
anonim
devran
24.11.2011 - 16:23dünya döner, kendi kavlince
böyle buyrulmuş ol kitapta ferman
ve devran döner, ağır
oysa ki;
dönmez gidenler
bilinmez yazgısının ardına
düşmüş
gidenler.....
düş
24.11.2011 - 16:21düş/erken ölür enkaz altlarında
uzaklarda kalır el/van kokusu
haritadan silinmiş bir ‘hayalet kent’i düşer ajanslar
iri puntolarda kod adı erciş…
ayna
23.11.2011 - 15:07aynalar değil, güzel kardeşim
ölçeği küçültülmüş bir zelzeledir
sahtekarlığımızı deşifre eden!
çirok
23.11.2011 - 08:51ısrarlarımız karşısında dedemin' çirok mirok bilmezım, bilsem de sölemezım! ' dediği ve çok sonradan anlamının masal/hikaye olduğunu öğrendiğim ilk kürtçe kelimedir...
dağ
21.11.2011 - 15:10dağlara sis yaraşır...
şiir
17.11.2011 - 15:56şiir, şeytanın şarabıdır...
st.agustine
hatır
02.11.2011 - 11:07Düş Ülke’nin sıtması tutmuş beni ve künyem ayrılık
Dilimin kimliği yok, uyruğum nedir bilmiyorum!
Eski bir sandala sığınarak gecenin buhranından
Yollara çıkıyorum düşlenen cennetin gül hatırına...
çalmak
02.11.2011 - 11:05güzel olan ne varsa, ıskaladığımız
çaldığımızdır aslında!
dirhem
dirhem
hayatımızdan…
Araf
28.10.2011 - 11:50ahirette, cennet ve cehennem arasında bir yer olmasıyla beraber
mısralarımda kullanmayı sevdiğim güzel bir kelime...
diyarbakır
06.05.2011 - 12:05Diyarbakır...
mehmet altan'ın deyimiyle;
Nar ağaçlarının, dar sokakların, fıskiyeli avluların, her mevsim için başka başka penceresi olan konakların, hanların, kervansarayların, kiliselerin, surların, köprülerin, camilerin şehri.
Dicle’nin oğlu, medeniyetlerin anası, Mezopotamya’nın muhafızı.
Yoksul bebeklerin, öfkeli gençlerin, kederli kadınların, güngörmüş ihtiyarların, acının, işkencenin, taziye evlerinin, cenaze alaylarının, Kürtçenin şehri.
Şehir-i kadim...
6 mayıs 1972
06.05.2011 - 10:55deniz gezmiş,
yusuf arslan
ve hüseyin inan'ın haksızca idam edildigi ve
egemenlerin utanç hanesine yazılmış kara bir günün celladi tarihi...
ayrılık
29.04.2011 - 16:48çıkılan her yol
gebedir
el değmemiş ayrılıklara...
12 eylül
28.04.2011 - 11:07İhtilal Mağduru Tebessüm
cehennem kanatlı düşlerin kıyısında
azılı cellatların iri kıyım elleri
kıvrımları fersiz tenimizde sınar
gün görmemiş işkencelerini, vardiyalarda.
çekilmiş namluların metal sesine uyanır ve sonra
bir nazlı seher ki, kınında suskun
ecelin sıtmalı korkusu
gezinir avlumuzda, çakırkeyif
boşalır kanlı meydanlar, birdenbire
ses kesilir
söz yankılanır
şimşek çakımında yırtılır şafak…
dilinde, intikam saklıdır engereğin!
kollar avını, çatallı dişleriyle
gömülür kuşluk vaktinde, salâsız
filinta yürekli gülendam bir yiğit
gencecik yiğitler ki;
çatılmış kaşlarında, dilsiz bir isyan
dudağında iffetli bir gülüş, alaysı
ve esmer teninde yuvalanmış
şarapnel parçaları
emperyal menşeili...
pervasız kanattığımız şu marazlı topraklar
yürütülmüş dağlar gibi
yitip gidecek ayak altlarımızdan, yakındır
yazgımızın son mührü, fermansız ölüm
bir fedai narasıyla çekip te restini
savuracak siyanür soluğunu, ağır
savuracak,
sabah poyrazlarının ipek uğultusunda
dağlara-taşlara
kurtlara-kuşlara fısıldayarak adını
ve dipsiz
ve keskin, bıçak sırtı uçurumlara
rehin bırakarak simsiyah gölgesini…
aldanma suskumuza ey dılo!
bağırsam, sığmaz bendine avazım
av/ucunda yastığımız kanar her gece
ve mülteci yıldızlar düşer, nam-ı süreyya
şehla nazarların dokunur büyüsü
uzaklarda
taaa uzaklarda
sonsuz karanlığın kır/aç koynunda
g/öçlerden viran olmuş
satılık bir köy’e…
kaç mevsim geçti, unuttuk ayaküstü
aşk’larımız vardı,
üzerine titrenmiş gül tadında
saklı bir mücevherdi sanki, ürkek güvercin
gülemiyorsak;
kopartılan
dişlerimizin
utancındandır.
kim çaldı dudaklarımızdan, söyle?
hangi hırsız eniği?
o ihtilal mağduru şen tebessümlerimizi...
2011/
eylül
21.04.2011 - 10:19kurutulmuş hazan mevsiminden bir ay eylül.hüzün ayı.ölüm ve ayrılıkların kol gezdiği bir salgın.hayatların ansızın kılıçla tam ortasından yarılıp ölüme terk edilişi. darbecilerin cirit attığı,jurnalciliğin meslekten sayıldığı ve beşi bir yerdelerin kızıl kanları tertemiz toprağa bulaştırdığı kanlı bir örtü eylül. geç gelip erken giden sevgili.bıyıkları terlememiş civanların nazenin tenlerinde otuz iki tekmili birden gün/ güneş yüzü görmemiş işkencelerin pervasızca denenmesidir eylül.oysa sırıtan yüzlerinizi süsleyen alçakça kahkahalarınızdı en çok korktuğumuz…
diyarbakır
14.04.2011 - 16:05Diyarbakır
Diyarbakır, Yukarı Mezopotamya da yaşayan çeşitli uygarlıkların etkileşim alanında yer alması nedeni ile tarihin her döneminde önemini korumuştur. 1946 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından Bismil, Silvan, Ergani yörelerinde yaptırılan araştırmalarda Paleolitik (Yontma Taş Çağı) döneme ait çakmak taşından yapılmış bazı aletler bulunmuştur. Çayönü höyükte yapılan kazılarda çıkan buluntular ise Neolitik (Yeni Taş Çağı) dönemin varlığını kanıtlamaktadır. Birkleyn Mağarası ve Eğil Kalesi’nde bulunan stel ve kitabelerde Asurlular’dan kalan eserler arasındadır. Arkeolojik alanların yanı sıra kentin geçmiş kimliğini simgeleyen ve dünyanın sayılı savunma yapıları arasında yer alan surlar da Diyarbakır tarihinin önemli belgelerindendir.
Yüzölçümü 15355 kilometrekare olan Diyarbakır’ın tarım topraklarının büyük bir kısmında kuru tarım yapılmakta ve nadas uygulanmaktadır. 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı geçici sonuçlarına göre il nüfusu 1364209’dur. Merkez ilçenin yanısıra Bismil, Çermik, Çınar, Cüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Harzo, Kocaköy, Kulp, Lice ve Silvan Diyarbakır’ın ilçeleridir.
Güneydoğu Anadolu’nun ikinci büyük kenti olan Diyarbakır, Eski ve Yeni Kent olmak üzere iki kesimden oluşur. Eski Diyarbakır surlarla kuşatılmış olup, dört kapalı bu surlar Anadolu’da ayakta kalan benzer yapıların en büyüğü ve en sağlamıdır. Kentin önemli tarihi yapıları bu surlar içindedir. Cumhuriyet döneminde planlı olarak surların dışında kurulan Yeni Kent ise, iki yanı ağaçlandırılmış caddeleri, müstakil evleri, parkları, resmi binaları ve büyük otelleri ile modern bir kent görünümünde olup, Eski Kent’le tezat oluşturmaktadır. İlin en önemli akarsuyu Dicle’dir.
Dağlık Doğu Anadolu ile Mezopotamya düzlükleri arasında bir geçiş kuşağı üstünde bulunduğundan eskiden beri önemli kervan yollarının buluştuğu bir kavşak noktası olan Diyarbakır, günümüzde de Diyarbakır-Elazığ, Diyarbakır-Şanlıurfa, Diyarbakır-Mardin ve Diyarbakır-Bitlis gibi önemli karayollarının güzergahı üzerinde bulunmaktadır. Demiryolu 1935’te ilin merkezine ulaşmış, daha sonra il sınırları dışına çıkarak Kurtalan’a kadar uzanmıştır. Diyarbakır’ın hava ulaşımı yoluyla da Türkiye’nin büyük kentlerine bağlantısı vardır.
Ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa bağlı olmakla birlikte, büyük girişimcilik potansiyeline sahip olan Diyarbakır, Gaziantep’in ardından bölgenin ikinci sanayi merkezidir. Ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa bağlı olmakla birlikte, büyük girişimcilik potansiyeline sahip olan Diyarbakır, Gaziantep’in ardından bölgenin ikinci sanayi merkezidir. Kalkınmada birinci derecede öncelikli iller arasında bulunan Diyarbakır’da küçük sanayi sitesi vardır. Bölgede geleneksel sanayi dallarının merkezi olan ve Bölge sanayiinde üretim ve pazarlama kapasitesini arttırmanın yanında; yem, et ve et ürünleri sanayilerine yönelmektedir.
DİYARBAKIR KALESİ VE SURLARI
Surların kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte, İ.S. 349 yılında Roma İmparatorlarından II. Constantinus zamanında kentin etrafının surlarla çevrilerek kalenin güçlendirildiği bilinmektedir. Diyarbakır Kalesi, 'Dış Kale' ve 'İç Kale' olmak üzere iki ana kısımdan meydana gelmiştir. Dış kale surlarının uzunluğu 5 km’den fazladır. Dış Kale, Dağ Kapı (kuzey) , Urfa Kapı (batı) , Mardin Kapı (güney) ve Yeni Kapı (doğu) olmak üzere dört kapı ile dışarıya açılır. Dış Kale’nin kuzeydoğu köşesinde ayrı bir sur ile çevrili İç Kale bulunmaktadır. İç Kale’de, Virantepe diye adlandırılan tepe üzerinde gerçekleştirilen kazılarda 13.yüzyılın başına ait bir Artuklu Sarayı ortaya çıkarılmıştır. Diyarbakır Kalesi üzerinde yer alan yazıtlar bize, kentin, Roma İmparatorluğu’ndan Osmanlı İmparatorluğu’na kadar olar tarihsel sürecinin belgelerini sunar. Yazıtlarla birlikte yer yer karşımıza çıkan kabartmalarda her dönemin estetik anlayışını ortaya koymaktadır.
DİYARBAKIR ULU CAMİİ
Türkiye’nin en eski camilerinden biridir. Saint Thoma kilisesine, çeşitli dönemlerde yapılan eklemelerle camiye çevrildiği bilinmektedir. Tarih boyunca pek çok değişikliğe uğramış olan camii kesme taştan inşaa edilmiş olup büyük ve gösterişli bir yapıdır. Diyarbakır Ulu Camii, planının yanı sıra bezemeleri ve mihrabı, şadırvanı, minaresi gibi mimari unsurları ile de Anadolu mimarisinde önemli bir yer tutmaktadır.
FATİH PAŞA CAMİİ
Şehrin doğusunda yar alan yapı 1516-1520 yılları arasında Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Diyarbakır’daki ilk Osmanlı camisidir. Kurşunlu Camii diye de anılan eser, renkli (siyah-beyaz) kesme taştan inşaa edilmiştir. Çinilerle kaplı iç duvarlarının yanı sıra mihrab ve mimberi bezemeleri ile dikkati çeken bölümlerdir.
MELEK AHMET PAŞA CAMİİ
Urfa Kapı yakınında yer alan cami, 1587-1591 yılları arasında Melek Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Renkli kesme taştan (siyah- beyaz) inşaa edilen yapının iç mekanı 16.yüzyıl Osmanlı çinileri ile bezelidir.
NEBİ CAMİİ
Harput Kapısı yakınında yer alan yapının yapım tarihi bilinmemekle birlikte, Akkoyunlular tarafından inşa edildiği düşünülmektedir. Osmanlı döneminde de bazı eklemeler yapılan eserin yapımında kesme taş kullanılmış olup içi zengin çinilerle bezenmiştir.
SEFA CAMİİ
Şehrin kuzeybatısında yer alan cami 15. yüzyılda inşaa edilmiştir. Nesih ve Kufi yazılarla süslü olan minaresi taş işçiliğinin en güzel örneklerini yansıtmaktadır. Ayrıca yapının iç mekanı çinilerle süslüdür.
ŞEYH MUATTAR CAMİİ
Şehrin ortasında yer alan bu cami, 1500 yılında Akkoyunlu Sultanı Kasım Padişah tarafından inşaa ettirilmiştir. Bu nedenle Kasım Padişah Camii diye de anılmaktadır. Yapının en ilginç bölümü minaresidir. Diyarbakır’daki minarelerin hiçbirine benzemeyen bu ilginç minare dört sütun üzerine oturmaktadır.
MESUDİYE MEDRESESİ
1198 yılında Artuk Melikül Mesut Kutbudin Ebu Muzaffer Sokman zamanında inşaa edilmiştir. Kesme taştan iki katlı olarak inşaa edilen yapı taş işçiliğinin güzel örneklerini barındırmaktadır.
CAHİT SITKI TARANCI MÜZESİ
Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğduğu ev, Kültür Bakanlığı tarafından satın alınmış ve 1973 yılında müze olarak hizmete açılmıştır. Müzede 19.yüzyıl Diyarbakır yaşantısını canlandıracak etnografik malzemeler ile yazara ait özel eşyalar, fotoğraflar ve belgeler sergilenmektedir.
DELİLER HANI
Hüsrev Paşa tarafından 1527 yılında inşaa ettirilmiştir. Yapım malzemesi olarak renkli kesme taş (siyah-beyaz) kullanılan han İki katlıdır. Her yıl İslâm ülkelerinden Hicaz’a gitmek üzere bu handa toplanan hacı adaylarını eşlik edecek delillerin (rehber, kılavuz) burada kalmaları nedeniyle, halk tarafından Deliler hanı olarak adlandırılmaktadır. Yapı, restore edilerek 120 yataklı turistik, modern bir otel olarak hizmete açılmıştır.
MALABADİ KÖPRÜSÜ
Diyarbakır-Batman karayolu üzerinde, iki ilin sınırında, Batman Çayı üzerinde yer alan muhteşem bir Artuklu eseridir. Yazıtından, 1147-1148 tarihinde Artukluoğullarından Timurtaş Bin İlgazi tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Anadolu’daki taş kemerli köprüler içinde kemeri en geniş olan bu köprü, suyun iki yakasını düz bir çizgi üzerinden değil kırıklar yaparak birleştirmektedir. Kemerin iki yanında kervan ve yolcular için yapılan iki barınak odasına köprünün üzerinden inilmektedir.
DİYARBAKIR'DA EL SANATLARI
Diyarbakır’ın geleneksel el sanatları arasında kuyumculuk, ipekçilik ve bakırcılık önemli yer tutmaktadır. Kentte uzun bir geçmişi olan kuyumculuk günümüzde de önemini korumaktadır.
Gümüş işlemeli nalın ve çekmeler, kişniş gerdanlık ve hasır bilezik Diyarbakır kuyuculuğuna özgü örneklerdir. İpek böcekçiliği ise Merkez, Kulp, Silvan, Lice ilçelerinde yapılmakta olup, ipekli kumaşlar, mendiller ve puşular ilginç örnekleri oluşturmaktadır. Çömlekçilik, saraçlık, keçecilik, kilim, cicim, heybe dokumacılığı, işlemeli peşkir, peştamal ve halı dokumacılığı İl’in diğer el sanatlarını oluşturmaktadır.
doğu
07.04.2011 - 09:21doğu'sundayız
bu kanayan coğrafyanın
işte o yüzden her sancılı şafakta
gündoğumu ilk bizim yüzümüze çarpar...
Amed
17.02.2011 - 11:46sözlük anlamı ile diyarbekir' in eski ismi...
bana göre; yerim,yuvam,yurdum içimde yangın yeri...
her türlü kahrına rağmen, genede sevdasından vazgeçilmeyen esrarlı şehir...
'beni sevmek, azap verir insana' diyen büyülü ve bereketli topraklar...
dicle ve fırat'ın öz annesi...
kirlenme yarışı
08.09.2009 - 08:53bütün renkler hızla kirleniyordu
birinciliği beyaza verdiler....özdemir asaf
Toplam 57 mesaj bulundu